İş arayan görme engellilere ilginç ve yararlı öneriler.!

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
Bu alanda Amerikan körleri açısından sayılabilecek avantajlar arasında körlerin oralarda bizlere göre daha farklı mesleklere yöneliyor olmaları, onları bu mesleklere hazırlayacak kurumsal ve destek hizmetlerinin daha iyi durumda bulunuşu, işverenlerin nisbeten körler konusunda daha bilgili olduğunun söylenebiliyor olması, körlere yönelik ve kanıtlanabilecek bir ayırımcı uygulamanın cezayi yaptırımla karşılaşacağının yasa gereği oluşu sayılabilir.

Bütün bunlara karşın, adı geçen ülkede görenler arasında yüzde beşler düzeyinde seyreden işsizlik oranının körler arasında yıllardır yüzde yetmişlerde seyretmesi, durumun oralarda da ciddi boyutlarda olduğunun en iyi işaretidir. ABD"de muhtemelen görenler arasında yapılan istatistiki bir çalışmaya göre, çalışma yaşındaki insanların emekli oluncaya kadar ortalama 6 kez iş değiştirdiği saptanmıştır. Böylece iş arama faaliyetinin neredeyse ömür boyu kişinin gündeminde bulunan bir faaliyet biçimi olduğu görülmüştür.

Normal olarak iş arayanlar gazete ilanları, firmaların sunduğu yazılı belgeler ve web sitelerindeki insan kaynakları, tanıdık kimseler aracılığıyla edindikleri adreslere başvuru mektupları yazarlar. Bu mektuplara özgeçmişlerini ve geçmiş yıllarda edindikleri diğer belgeleri ekleyerek gönderirler. İşveren gerek duyarsa seçtiği kimseleri görüşmeye çağırarak kendine uygun olanları işe alır. Amerikan Körler Federasyonu"nun yayın organı Braille Monitor dergisinin Ocak 2004 sayısında Mike Bullis imzalı “İşe; Girecek bir Köre Açık Mektup” başlıklı bir yazı yayınlandı. Bullis bu yazısında son otuz yılda edindiği deneyimlere dayanarak iş arayanlara sıradışı, gerçekçi ve uygulanabilir pek çok düşünce ve ipucu veriyor.

Belli bir amaca ulaşmak üzere diğer insanlarla kurulan bu tarz bir ilişki biçimi körlüğün doğası ve insanlar tarafından algılanışı dolayısıyla hayli sıradışı bir ilişki biçimine dönüşüyor. Bu yönüyle yazarın sunduğu kimi öneriler sadece iş arama faaliyetinde değil, aynı zamanda körlerin başkalarından bir şeyler istemek için kurduğu ya da kurmak zorunda olduğu diğer pek çok ilişki biçiminde de onlara yol gösterici olabilir. Yazarın kısa ve anlaşılır formüller şeklinde sıraladığı bu düşünce ve ipuçlarını kendi tecrübelerinizle birleştirmeniz amacıyla aşağıda mümkün olduğu kadar aslına bağlı kalarak sunuyorum. Umarım yararlı olur ve özellikle iş arayan bazı arkadaşlarımız bu sayede işe girer. Düşünceme göre, sırf bu yazıdan edindiği ipuçları dolayısıyla bir kişi bile işe girebilmiş olsa bana göre yazı amacına ulaşmış demektir.

Yazar, otuz yıl önce, gazetelerdeki iş ilanlarını okutarak, firmalardan topladığı adreslere her seferinde ellişer yüzer mektup yazarak, iş görüşmelerine giderek ve uzun uğraşılar sonucunda ilk işini bulduğuna değindikten sonra, ilerleyen yıllarda değiştirdiği bir dizi işi sanıldığı gibi yüzlerce özgeçmiş göndererek tanımadığı insanlar aracılığıyla filan bulmadığını farketmiş. Elde ettiği bu şaşırtıcı sonucu enine boyuna düşünmüş ve çeşitli formüller geliştirmiş. Yazısında, aslına bakılırsa, bu formüllerin çoğunu nisbeten kolay iş bulan pek çok arkadaşının kullandığını belirtiyor; çünkü körlerin çoğunluğu sürekli işsiz durumdayken, kimilerinin bir işten ötekine rahatlıkla geçebildiğine ve kolay sayılabilecek bir süreçle iş bulabildiğine dikkat çekiyor ve iş bulanların bu formülleri uygulamakta olduğunu yazıyor.

Bullis"in geliştirdiği formüllere bir bakalım;

Öncelikle o ana kadar bu konuda bildiğiniz her şeyi bir tarafa bırakın ve yeni-baştan başlayın. Aşağıdaki kuralları uygularsanız iş bulacağınız kesindir. Eğer uygulandığı halde başarıya ulaşılamıyorsa, olsa olsa bu yeteri kadar ciddiyetle işe asılmadığınızdandır. Kuşkusuz pek çok konuda olduğu gibi bu duruma gösterilebilecek istisnalar da olacaktır. Kendi kendinize birkaç alanda yapacağınız yardım sizin iş bulma sürecinizi hızlandıracak ve kolaylaştıracaktır. Yazar bu ifadeleriyle kendi formülüne ne kadar güvendiğini göstermiş oluyor.

1-Araştırma yapma ve kulağınızın delik olmasıyla iyi bilgi toplayabilmelisiniz.

2-Konuşmaktan çok dinlemeye ağırlık veren iyi bir hatip olmalısınız.

3-Giyiminize ve toplumsal davranışınıza dikkat etmeniz gereklidir. Sallanmak, elinizi gözünüze koymak yok.

4-Belki de en önemlisi, insanların hoşuna gidecek bir yapıya sahip olmalısınız. Ukalalığa ve çekingenliğe lüzum yok.

5-Bu olmazsa olmaz kurallardan sonra iş arama tekniklerine ilişkin kimi kuralları da şöyle sıralayabiliriz;

1-Şu saptamaya dikkat ediniz; Önceden tanışılmamış kişilere ve makamlara gönderilen her bin beş yüz özgeçmişten yalnızca ortalama bir tanesi işe girmekle sonuçlanır. Yani, bu yöntem etkisiz sayılabilecek bir yöntemdir. Bu nedenle, eğer başka türlü ulaşmanız mümkün değilse, önceden görüşme yapmadığınız kimselere özgeçmiş göndermeyin.

2-İşe alınmanız konusunda son kararı nasıl olsa verme yetkisine sahip olmayan ve tanıdığınız kimse de bulunmuyorsa, kuruluşların ve firmaların personel işlerine bakan birimlerine öyle görüşmeye filan gitmeyin. Herhangi bir şirkete personel alınacağını haber almışsanız, şirketin yöneticisini ya da personel alımıyla yetkilendirilmiş şahsın kim olduğunu öğrenin ve doğrudan onunla görüşmeye çalışın. Personel daireleri çok az durumda işe alma konusunda yetkilendirilmiştir ve bu nedenle muhtemelen verecekleri yanıtlar sizin moralinizi bozmaktan başka bir işe yaramayan yanıtlardır.

3-İşverenlerin, işe alacakları adayları bulabilmek için kullandıkları ve altıncı ya da yedinci önem sırasında gördükleri gazete ilanlarına hiç itibar etmeyin. Olsa olsa bu ilanları hangi firmaların ne tür personel açığının bulunduğunu anlayabilmek amacıyla kullanın. İlanları okuyun ya da okutun, ancak istedikleri gibi bir başvuru yapmanıza hiç gerek yok. Unutmayın, işe girmek için çok daha etkili yöntemler bulunmaktadır.

Bütün bu geleneksel iş arama yöntemlerini bir tarafa bırakmanın iyi bir yanı, zaten kırk yılda bir işe yarayan böyle karışık, yorucu ve zahmetli ve sıkıntılı bir yöntemden kurtulmanın getireceği rahatlamadır. Hem verimsiz, hem de olumsuz cevaplar ala ala kendinizi kötü hissetmenize, özgüveninizi yitirmenize yol açar. İş aramanın klişeleşmiş ve olmazsa olmaz sanılan bu karmaşık yönteminden kurtulunca geriye ne kaldığını düşünebilirsiniz. Ne kaldığını biz söyleyelim ve size iş aramanın gerçek alfabesini aşağıdaki şekilde sunalım. Bu alfabe sizin kendi yeteneğinize ve idealinize uygun bir işe girmenizi sağlayacaktır.

A) Öncelikle dersinizi iyi çalışmalısınız. İlgilendiğiniz firmalar ve işe ilişkin ne bulabiliyorsanız okumalısınız. Bunun yanısıra, ilgilendiğiniz alandaki önemli kimselerle ilgili yazılar, makaleler bulabiliyorsanız onları da okuyun. Kısacası, işle ilgili konuşabilecek duruma gelmelisiniz. İstediğiniz iş en kolay yapılabilecek bir iş bile olmuş olsa, işin ayrıntılarını iyice öğrenmelisiniz. İşin en zor kısımları neler olabilir, getirileri nelerdir, yönetsel konuları neler olabilir v.b. Karşılaştığınız her tanıdığınıza, arkadaşınıza aradığınız işten söz edin. Bu sayede belki de hiç beklemediğiniz kimselerin ilgilendiğiniz firma ya da en azından alanla ilgili tanıdığı kimseler çıktığını şaşkınlıkla göreceksiniz. Bu tanıdığınız aracılığıyla düşündüğünüz işle ilgili bir bilgilenme görüşmesi ayarlayabilirsiniz. Bu konuya biraz sonra döneceğiz. Ancak burada araştırmayı iyi yapmış olmanızın gerektiğini belirtmekle yetinelim. İşle ilgili özel terminolojiyi ve alanla ilgili diğer konuları iyi öğrenin. İşverenlerin ilgisini çekebilmek için iş başvurusu yapan pek çok kişi bu işe girebilmek için ciddi bir çalışma içindedir, unutmayın. Bu nedenle, onların arasından sıyrılarak işe girebilmek sanıldığından daha zordur. İşsizliğin görenler için bile çok yüksek olduğu ülkemizde özürlülerin, hele hele körlerin kendini ispat ederek bir işe girebilmesi çok iyi donanımlı olmalarına bağlıdır. Başka bir deyişle, iş arslanın ağzında değil, midesindedir.

Örneğin, şu konuları iyi bilmeniz sizin avantajınız olabilir;

Alanın geniş anlamdaki tarihsel gelişimini biliyor musunuz? Bu alanı hareketlendiren ya da yön veren kimseler kimlerdir? İzlemiş oldukları felsefeyi biliyor musunuz? Alanda iyi tanımlanmamış, belirsiz ve zayıf yönler nelerdir? Bu alanda etkili yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde faaliyet gösteren örgütler hangileridir? Bu bağlamda, dernekleri, şirketleri, meslek örgütlerini, ilgili sivil toplum kuruluşlarını, üniversiteleri v.b. sayabiliriz. Alanda yaşanan bellibaşlı zorluklar nelerdir? İşte hangi kavramlar kullanılmaktadır? Her meslek dalı kendi kavramlarını, özel ifade biçimini ve buna ilişkin özel kısaltmalı ifadeleri geliştirme çabası içindedir. Bu özel dili bilmeniz gerekir.

B) İşverenlerin birini işe alırken seçtiği birinci yol alacakları bu kimseyi tanıdıkları arasından ya da tanıdıklarının tanıdıkları arasından seçmektir. Bu nedenle, sizi işe alabilecek kimselere dikkatinizi vermek zorundasınız. Bu konuda bilinmesinde yarar bulunan bir başka nokta daha vardır; İşverenler alanla ilgili her şeyi bildiği halde, kendileri açısından sorun yaratabilecek kimselerden çok, kendisiyle kolay çalışılabilecek ve eğitilmeye müsait kimseleri tercih ederler. Bu gerçekleri bilirseniz işiniz kolaylaşmış demektir.

İş bulmayı düşündüğünüz şirketlerin yöneticilerine telefon ederek işe koyulun. Şirkette çalışanların sayısı otuz ya da daha azsa, doğrudan patronla ya da şefle görüşün. Çalışanlar otuzdan fazlaysa, o zaman yüksek düzeyli bir yöneticiye ulaşmaya çalışın. Ne yaparsanız yapın, ama personel dairesine gitmeyin.

Görüşmek istediğiniz kimseye, bilgi edinme görüşmesi yapmak istediğinizi, kendisiyle şirket ve genel olarak çalışma alanına ilişkin, bu alanın artı ya da eksilerine, görüşmek istediğiniz kişinin bu alana ya da şirkete nasıl girdiğini merak ettiğinizi belirterek görüşme konusunu belirtin. İlişkinin bu şekilde insanlarla ne kadar kolay kurulabildiği sizi bile şaşırtacaktır, emin olun. Unutmayın, herkes kendini, yaptığı işi ve şirketini anlatmaktan büyük zevk alır. Eğer soracağınız soruları iyi hazırlamış, size yöneltilen soruları dikkatlice yanıtlamışsanız, görüşmenin sonunda karşınızdaki kimsede sizin zeki, meraklı, düşünerek konuşan ve sevimli bir kişi olduğunuz imajı uyanacaktır.

Görüşme sırasında şu soruları sorarak işe başlayabilirsiniz;

·Görevleriniz ve sorumluluklarınız nelerdir?

·Gününüzü ne yaparak geçirirsiniz?

·Bu şirkette çalışmaya ya da mesleğe nasıl başladınız?

·İşin en çok hangi yönleri size çekici geliyor?

·İşin hangi tarafını yaparken en az zevk alırsınız?

·Bu iş için uygun kişi size göre ne tür bir kimse olmalıdır?

·Bu alanla ilgili daha fazla bilgiyi nasıl elde edebilirim?

·Okuyabileceğim mesleki yayınlar ya da üyesi olabileceğim mesleki örgütler var mı?

·Bu alanla ilgili diğer insanlarla nasıl tanışabilirim?

·Bu alanla ya da meslekle ilgilenmeye başlamanın en iyi yolu size göre nedir?

·Bu alanda faaliyet gösteren şirketleri ve çalışan kişileri tanımak istiyorum. Oralarda tanıdıklarınız var mı? Onlara sizinle görüştüğümü söylememin sakıncası var mı?

·Bölümünüzden, şirketinizden ya da kuruluşunuzdan bu konuda yararlı olabilecek bir kişiyle beni tanıştırır ya da görüştürür müsünüz?

Görüşme sırasında karşınızdaki kimse işi bir körün nasıl yapabileceğine ilişkin yeri geldikçe görüşler ortaya koyabilir. Bu konuyu es geçmeye bakın; çünkü görüştüğünüz kimse muhtemelen körlere ilişkin gerçekçi bilgiye sahip olmayacaktır. Bunu düşünerek, “eğer bir körü işe alacak olursanız, zaten o kişi işe girmeden bu işi kendi şartlarında nasıl yapacağını ve karşılaşacağı sorunları nasıl çözebileceğini önceden düşünerek işe başlayacaktır”, şeklinde bir cevap vererek konudan uzaklaşmaya bakın ve diğer sorulara geçin. Siz orada şu ya da bu işin bir kör tarafından nasıl yapılabileceğini anlamaktan çok, alanla ilgili bilgi toplamak için bulunuyorsunuz. Hem yukarıdaki şekilde vereceğiniz bir yanıt, sizin sorumluluğu üstlenmiş, aklı başında bir kişi olduğunuz şeklinde bir olumlu imaj da uyandıracak; bu şekilde karşınızdaki kimsenin yükünü hafifletmiş ve onu rahatlatmış olacaksınız. Bu sizin için artı bir puan demektir.

Konuşmanın sonunda hala belirsiz noktalar, eksik bilgiler, o an akla gelmeyen bilgiler v.b. kalmışsa, karşınızdaki kimsenin size telefon ederek o bilgileri verebileceği gibi bir söze itibar etmeyin, onun yerine siz arayın. “Şu günlerde bana ulaşmak biraz zor oluyor. Sakıncası yoksa sizi ben arasam olmaz mı?” şeklinde bir soruyla nazikçe durumu idare edin ve karşınızdakini aramak için en uygun zamanı sorun. Asla kendinizi başkalarından gelecek telefonları bekler konuma sokmayın.

Sormak istediğiniz son soruyu da sorduktan sonra hemen kalkın ve gidin. Unutmayın, bir çok görüşme başka nedenlerden çok, sırf gereğinden fazla uzadığından harcanıp gitmektedir. İşverenin yapacak işleri ve yoğun randevuları vardır, tabii sizin de öyle.. Uygun bir yolunu bulun, bitirin ve gidin.

Kimileri böyle bir yöntemi bir parça dürüst bulmadığını ifade etmektedir. Eleştirileri, görüşmenin amacını bilgilenme görüşmesi diyerek iş aradığınızı gizlemiş olduğunuza yöneliktir ve bu nedenle şu soruyu soruyorlar “Bu, insanları yanıltmak olmuyor mu?” Kuşkusuz, bir parça yanıltıcı olarak algılanabilir tabii. Ne var ki, makalenin yazarı, kişilere yanıltıcı olmalarını tavsiye etmediğini belirtmektedir. Örneğin, orta düzeydeki bir yöneticiden ya da şirketin müdürlerinden yukarıdaki sorulara yeterli yanıtı alamayabileceğinizi düşünüyorsanız böyle bilgi edinme görüşmelerini onlarla yapmayın. Bilgilenme görüşmesi yapmaksızın, işle ve alanla ilgili bilinenlerin ötesinde sizi işe aldırabilecek ve etkili çalışmanızı sağlayacak düzeydeki bilgileri almanız hayli zordur. Yazar, konuya bu şekilde bakılmasının yararlı olacağını ve bu yaklaşımla bilgi edinme görüşmelerinin son derece dürüst bir yöntem olduğunu belirtmektedir. Öte yandan, herhangi bir alanda daha fazla bilgi edinmenin içine, alanda işveren konumundaki ya da işe alacak kimseleri tanımak da girmektedir. Bu şekilde kendi asıl amacınıza da ulaşmış, sizi işe alacak kimselerle yakın temas kurmuş olursunuz.

Görüşmenin ardından mutlaka İnternet aracılığıyla ya da postayla bir teşekkür mektubu ve mutlaka postayla olmak koşuluyla özgeçmişinizi görüştüğünüz kimseye gönderin. Özgeçmişiniz işe ve görüştüğünüz kimseye uyarlanmış olmalıdır. Özgeçmişinizde bu işe uygun olarak geçmişte yaptıklarınıza ağırlık verin. Bu bağlamda, işle ilgili karşılaştığınız sorunları nasıl çözmüş olduğunuza, kullandığınız yöntemlere vurgu yapın ve sizin çalışmanızın iş yerine getirdiği yararları varsa rakamlar ve yüzdelerle ifade ederek belirtin. Özgeçmişlerde hangi işlerde çalışılmış olduğundan çok, çalışırken verilen görevleri yerine getirme konusunda gösterdiğiniz beceri ve tecrübeler daha dikkat çekici olmaktadır.

C- İşverenler akıllı kimselerdir. Bir başka yerde yararlı olmuş, karşılaştığı sorunların üstesinden gelebilmiş kimselerin kendileri için de yararlı olacağının farkındadır. Özgeçmişinizde ücret konusuna yer vermeyin. Nasıl olsa işe alınma sırasında uygun bir zamanda gündeme gelecektir, acele etmeyin.

Bilgilenme görüşmelerine sakın özgeçmişinizi götürmeyin. Yapacağınız görüşme sırasında işle ilgili farklı ifade biçimlerini kapmış olabilirsiniz. Bunları görüşmeden sonra özgeçmişinize koymanız sizin için yararlı olur. Öte yandan, görüşmeden sonra özgeçmişi işverene göndermek, adınızı ve görüşmeyi işverenin gözünün önüne bir kez daha getirmek demektir. Görüşme sırasında sizi beğenmişse, özgeçmişiniz sadece dosyaya konmakla kalmaz, işverenin kafasında da yer etmiş olur. Sizi sevmiş olması da güzel sorular sormanıza, aldığınız yanıtlara yeterli ilgiyi göstermiş olmanıza, şirketle ve alanla ilgili önceden yaptığınız hazırlığa ve görüşmeyi gereğinden fazla uzatmayarak kalkıp gitmenize bağlıdır.

Bilgilenme görüşmeleri sırasında bir yandan bilginizi artırırken, öte yandan diğer iş arayanların bilmediği pek çok konuyu da öğrenmiş olursunuz. Bu konuşmalarda körlük konusu hiç önemli değildir; çünkü siz nasıl olsa görüşmeyi bir kör olarak iş aramak amacıyla yapmıyorsunuz ki..

İşverenlerin de en azından sizin kadar iş görüşmelerinden nefret ettiğini akıldan çıkarmayın. İşveren karşısında bir yerde kendinizle ilgili kararı kendiniz verdiğiniz için yukarıda belirttiğimiz gibi, onun omuzlarından büyük bir yükü kaldırmış oluyorsunuz. Bu şekilde bilinen yöntemlerden çok daha kısa bir sürede iş teklifi alırsınız.

Şöyle bir soru sorulabilir;

“Bu iş gerçekten bu kadar kolay mıdır?” Makalenin yazarı kendisinin ve pek çok arkadaşının bu görüşte olduğunu belirtmektedir. Ancak bir koşulla; Gerekli zamanı ayırmalısınız. Amerika"da yapılan istatistikler iş arayanların üçte ikisinin haftada iş aramak için ayırdığı sürenin beş saat ya da daha az olduğunu göstermektedir. Yazar, önerdiği bu yöntemin haftada beş saatlik bir çabayla gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığını yazmaktadır. Ona göre, iş aramak için haftada en azından yirmi saatin ayrılması zorunludur. Böylece, bu çabaya diğerlerinden dört kat daha fazla zaman ayırmış olacağınızdan, şansınız diğer iş arayanların üçte ikisininkinden dört kat daha avantajlı durumda olmakla kalmaz, bir yandan da iş arama faaliyetini eğlenceli ve heyecan verici bir etkinlik haline de getirmiş olursunuz.

Yazısının sonunda, ABD"de körler arasında işsizlik oranının yüzde yetmişleri bulmasına karşın, herhangi bir nedenle işsiz kalan kimilerinin kolaylıkla iş bularak çalıştığını, buna karşın işsiz pek çok kimsenin de sürekli işsiz durumda bulunduğu gerçeğine vurgu yapmaktadır. Çalışan kimseler arasında işsizliğin neredeyse yüzde sıfır olduğunu belirtirken işsizlerin çoğunun iş bulabilmek için didinip durduğunu ya da bu sürecin belli bir noktasında pes ettiğini yazmaktadır. Yaptığı gözlemlere göre, kolaylıkla iş bulan körlerin çoğunun yukarıda sözünü ettiği yöntemleri şu ya da bu şekilde kullandığı için hemen hemen hiç işsiz kalmadığını belirtmektedir.

Sonuç olarak, dileğimiz, yukarıda Bullis"in geliştirdiği iş arama yöntemi kimi işsiz ya da işinden memnun olmayan arkadaşımızın kafasında bir umut ışığı yakmış, onlara yeni bir enerji aşılamış olsun!

Ne diyelim, rastgele! kolay gelsin!


EMİN DEMİRCİ


beyazay.org
 
Tekerlekli Sandalye
Üst