İşaret Dilimiz, Anadilimizdir!

F

Fırtına

Guest
19514.jpg



Türkiye'de en az iki milyon işitme engelli var. "İşaret dilimiz, anadilimizdir" diyen engelliler tüm kamusal alanlarda tercüman istiyor.

“Ben yanlızca işitme engelliyim, yaşam engelli değil” diyor 25 yaşındaki Serkan Köseoğlu ve devam ediyor;

“Doktor ve hemşireler beni anlamadığı için uzun süre bekletildikten sonra neyimin olduğunu bile anlamadan elime bir reçete tutuşturdu.

İşitme engelli olmak ezilmek demek..

Devletten bizim için kamusal alanlara tercüman istiyorum. Hastanede, karakolda, okulda, havaalanında, aklınıza gelecek her yerde bir tercümana ihtiyacımız var.”

Köseoğlu"nun anlattığı bu sorunu Türkiye"de sayıları milyonlarla ifade edilen "işitme ve konuşma engelli" herkes yaşıyor. Birleşmiş Milletler (BM) raporuna göre "işitme engelli" sayısı 2,5 milyon. Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu bu rakamı "3 milyona yakın" olarak açıklıyor. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı ise 2002"de yapılan son araştırmaya göre "işitme ve konuşma engelli" olanların sayısını şöyle veriyor; Türkiye"de toplam 8,5 milyon özürlü var. Bu sayının yüzde 22"si işitme ve konuşma özürlü. Yani Türkiye"de yaklaşık 2 milyon işitme ve konuşma engelli var.

İşitme engellilerin toplumda yaşadıkları en büyük sorun "anlaşılamamak." Bunun için de kendi ifadeleriyle "anadilleri olan", işaret dilinin Anayasal bir hak olarak tanımlanmasını istiyorlar. Çünkü "anlaşılamamanın" bedelinin ne kadar ağır olduğunu biliyorlar. Kimi hastanede işaret dili bilmeyen doktorun yazdığı reçeteyle alerjik reaksiyon geçirdi, kimi sağlık raporu için üç gün hastanede derdini anlatmaya çalıştı, kimi de yanlış tehşisin bedelini hayatıyla ödedi.

Hastaneler "dil" öğretiyor;

Sağlık sektöründe, işitme engellilerin yaşadığı iletişim sorununa son vermek için çözüm üretmeye çalışan bazı hastaneler harekete geçerek, hekim ve hemşirelerin de aralarında olduğu çalışanlarına işaret dili eğitimi vermeye başladı. Sağlık çalışanları Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu"nca işaret dili eğitimi alıyor. Şişli Etfal, Dünya Göz gibi hastaneler, sağlık personeli için işaret dili eğitimini alan kurumlar arasında. Bazı üniversiteler de, hemşirelik bölümünde okuyan öğrencilerine işaret dili eğitimini zorunlu hale getirmeye hazırlanıyor.

Anadilimiz "işaret dili"

Federasyon Başkanı Ercüment Tanrıverdi, “İşitme ve konuşma engelliler için "işaret dili" anadil anlamına geliyor. Ve Anayasa"ya göre de bu bir hak. Türkiye"de 60 işitme engeliler için okul var. 45 tanesi ilköğretim, 15 tanesi lise. Ama işaret dilinde eğitim veren anaokulu yok” derken, İstanbul İşitme Engelliler Turizm, Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Seçil Tanrıverdi"yse “Devlet bizi duymuyor” diyor ve devam ediyor;

“Yalnızca 3 Aralık Dünya Engelliler Günü"nde hatırlanmak istemiyoruz. İşitme engelliler hastanede, karakolda, devlet dairesinde, yolculukta sıkıntılar çekiyor. Kendini ifade edemeyen biri toplum içinde ne kadar varolabilir? Ancak anadilimiz olan işaret diliyle, iletişim kurabiliriz. Özellikle hastanelerde işaret dili bilen tercümanlara ihtiyaç var. Yanlış tehşis ve tedavi yüzünden hayatını kaybeden işitme engelliler var. Hastanelerin adımı olumlu,buna her alanda ihtiyaç var.”

Korkuyorum;

Tığral Makul; Doktorlar bir şey anlamıyor, reçete verip gönderiyor. Bir kaç yıl önce ağır bir alerjik reaksiyon yaşadım. Korkudan doktora gidemiyorum. Annem ve babamla hastaneye gidiyorum. Bir işitme engelli arkadaşımız verilen yanlış ilaç yüzünden hayatını kaybetti.

Anlaşılmıyorum;

Mustafa Çil; 25 yaşımdayım ve bilgisayar operatörüyüm. Hastaneye annem ya da babamla gitmek zorunda kalıyorum. Sağlık raporu almak için hastaneye gittiğimde sırf beni anlamadıkları için "Bugün git yarın gel" dediler. Ertesi gün de değişen bir şey oymadı. Yine geri gönderdiler. Üçüncü seferinde artık annemle gnnemle gitmeye karar verdim. Bu kez sorunumu halledebildim.

Eziliyorum;

Serkan Köseoğlu; Birkaç hafta önce, hastaneye gitmem gerekti. Doktor ve hemşireler beni anlamadığı için uzun süre bekletildikten sonra neyimin olduğunu bile anlamadan elime bir reçete tutuşturdular. İşitme engelli olmak ezilmek demek. Kamusal tüm alanlarda tercüman lazım.

BM; 2.5 milyon;

Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre işaret dili eğitimi alanında pek çok ülkeden 50 yıl kadar geride. BM raporuna göre Türkiye"de ki işitme ve konuşma engelli sayısı 2,5 milyon.

Federasyon; 3 milyon;

Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu rakamlarına göre Türkiye"de 3 milyona yakın işitme ve konuşma engelli var. Türkiye"de "İşaret dili" eğitimi veren anaokulu yok.

Devlet, 2 milyon;

Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı araştırmasına göre Türkiye"de 8.5 milyon özürlü var. Bunların yüzde 22"si işitme ve konuşma engell yani yaklaşık 2 milyon kişiden söz ediliyor.


radikal
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
İşaret Dili Eğitmenleri Sivas'ta Toplandı - Sivas

isaret-dili-egitmenleri-sivasta-toplandi-sivas-20110125AY382345-01.jpg


isaret-dili-egitmenleri-sivasta-toplandi-sivas-20110125AY382345-02.jpg


Sivas Belediyesi ve İşitme Engelliler Derneği Sivas Şubesi işbirliği ile Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu Başkanlığı'nın 'Türk İşaret Dili Eğitmeni' belirleme programı, Sivas'ta yapıldı.

SİVAS (İHA) - Sivas Belediyesi ve İşitme Engelliler Derneği Sivas Şubesi işbirliği ile Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu Başkanlığı'nın 'Türk İşaret Dili Eğitmeni' belirleme programı, Sivas'ta yapıldı.

Sivas Belediyesi ve İşitme Engelliler Derneği Sivas Şubesi işbirliği ile Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu Başkanlığı'nın (TİEMF ) 2011 yılı faaliyetleri arasında bulunan Türk İşaret Dili (TİD) Eğitmeni belirleme programı, iki gün boyunca Sıcak Çermik Sefa Oteli'nde yapıldı.

Programa, Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu Genel Sekreteri Remzi Kırmızıgül, TİD Öğretmeni Nihat Kıhtır ile 11 ilden daha önce herhangi bir belgesi olmayan toplam 30 eğitimci adayı katıldı.

İşaret dili eğitmeni eksikliği sebebiyle iyi derece işaret dili kullanan adayların tespitini yapmak maksadıyla düzenlenen iki günlük eğitim programı, Sivas Belediyesi'nin misafirler için düzenlediği akşam yemeği ile sona erdi. Sivas Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Avcı, işitme engelli veya diğer engelli vatandaşların topluma kazandırılması için herkesin gayret etmesi gerektiğini söyledi.

Sivas Belediyesi olarak engelli derneklerine yönelik her türlü katkıyı yapmaya devam ettiklerini belirten Başkan Yardımcısı Avcı, Sivas İşitme Engeliler Derneği Başkanı Mustafa Epik'in çalışmalarını takdirle karşıladığını söyledi. Sivas'ın birçok alanda öncülük yapan bir il olduğunu belirten Avcı, çeşitli illerden adayların katılımı ile işitme dili tercümanı ve eğitmeni belirlemesi programının Sivas'ta yapılmış olması sebebiyle memnuniyetini ifade etti.

Sivas Belediye Başkanı Doğan Ürgüp'ün onayı ile bu tür programlara destek verdiklerini belirten Mehmet Avcı, bu vesileyle Belediye Başkanı Ürgüp'e teşekkür etti. Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Avcı, Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu Federasyon Başkanlığı temsilcileri ve işaret dili kullanan eğitmen adayları ile bir arada olmaktan dolayı son derece memnun olduğunu ifade ederek, ilerleyen günlerde daha büyük organizelerde buluşmak temennisiyle katılımcılara teşekkür etti.

Katılımcılar ise işaret dilinin her yerde kullanılması, işitme engellilerin toplum içinde aynı seviyede olmasının önemli olduğunu ifade etti. Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu Başkanlığı temsilcileri ve işaret dili kullanan eğitmen adayları, engellilere yönelik katkıları sebebiyle Sivas Belediye Başkanı Doğan Ürgüp'e teşekkürlerini etti.

İşaret dili ile tercüme yapabilen eğitimci adayları, değerlendirme kurulu üyelerinin raporu ile Türkiye İşitme Engelliler Milli Federasyonu Federasyon Başkanlığı yönetim kurulu tarafından değerlendirileceği ve ilki Sivas'ta yapılan toplantının ikincisinin, ilerleyen tarihlerde İstanbul'da yapılacağı öğrenildi.

haberciniz.biz
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
İşaret dili anayasada yer almalı

TSD’den İşeri, “Anayasa’nın nasıl hazırladığı en az kendisi kadar önemli bir konu. Engelliler açısından pozitif ayrımcılık ilkesine uygun düzenlemeler getirilmeli. Ülkemizde aslına bakılırsa yarı başkanlık sistemi var” diyor.
"Nasıl bir Anayasa" dosyamızın bugünkü konuğu Türkiye Sakatlar Derneği (TSD) Genel Müdürü Ergün İşeri.

İşeri, neden yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu, TSD'nin yeni anayasa için olmazsa olmazlarını, gündemdeki başkanlık sistemi tartışmalarını farklıhaber8'e değerlendirdi.

Sizce neden yeni bir Anayasaya ihtiyaç var?

1982 yılında halka dayatılan ve halen yürürlükte olan Anayasa, birçok yönüyle Türkiye’nin insani gelişmesinin, özgürlüklerinin, demokrasisinin önünü tıkıyor. Türkiye’nin demokratik, insan hak ve özgürlüklerini teminat alan bir Anayasa’ya ihtiyacı var.

Yeni Anayasa, geçmiş Anayasalar üzerine mi inşa edilmeli? Yoksa sıfırdan bir Anayasa mı olmalı?

Yürürlükte olan Anayasa’nın temel mantığı, 12 Eylül darbesi ile yaratılmak istenen koşullara göre biçimlendirilmiş. Anayasa yasaklara ve kısıtlamalara dayalı, devleti vatandaşın karşısında üstün tutan, kutsal sayan ve evrensel insan hak ve özgürlükleriyle olduğu kadar çağdaş anayasa anlayışıyla da çelişen bir içerikte. Bu nedenle son 30 yıl içinde önemli birçok değişiklik yapılmış olmasına rağmen Anayasa’nın hala tartışılıyor olması, baştan yeni bir anayasa yapılmasını daha mantıklı hale getiriyor.

Sizce yeni Anayasa’da öncelik ne olmalı? Türkiye Sakatlar Derneği olarak olmazsa olmaz dediğiniz konular nelerdir?

Anayasa’nın nasıl hazırladığı en az kendisi kadar önemli bir konu. Anayasa bir partinin kendi anlayışı doğrultusunda oluşturabileceği bir metin olmamalı. Toplumun geniş bir kesiminin tartışma sürecine katılabildiği, yine geniş bir mutabakatın sağlanabilmesine olanak sağlayan bir sürece, yol ve yöntemlere ihtiyaç var.

Nasıl bir Anayasa derken verilecek ilk yanıt hiç olmazsa oluşumuna katılımın sağlandığı bir anayasa olmalı diyoruz.Devletin niteliği önemli bir konu, bu anlamda sosyal hukuk devleti tanımı ve bu tanımın gereklerinin yerine getirilmesi konusunda netlik olmalı. Keyfiyete, belirsizliğe yer bırakılmamalı.

Haklara ve özgürlüklere erişim, yararlanma noktasında herkes eşit koşullara ve olanaklara sahip olmalı. Eşitlik var denilmesi yeterli değil, eşitliğin gerçekleşebilmesi için uygun koşulların, araçların da hazırlanmasına gerek duyuluyor.

Demokrasiyi ve demokratik katılımı yaygınlaştıran bir yönetim anlayışı sergilenmeli. Demokratik hak ve özgürlükler üzerine belirsiz, keyfiyete açık ifadelerle gölge düşürülmemeli.

Engelliler açısından pozitif ayrımcılık ilkesine uygun düzenlemeler getirilmeli. Bu konuda bir açıklığa da ihtiyaç bulunuyor. Biz engelliler olarak, kimseden ayrıcalık beklemiyoruz, ancak koşulların hemen değiştirilemediği durumlar için haklarımızı herkesle eşit biçimde kullanabilmemiz için gerekli tedbirlerin alınması gereğini savunuyoruz. Yani pozitif ayrımcılığı, sürekli bir ayrıcalık değil, koşulların eşitlenmesine kadar alınmış bir geçici tedbir olarak değerlendiriyoruz.

Ayrımcılık konusu, bizler açısından çok önemli, Anayasa’da mutlaka ele alınması ve yalnızca kadın-erkek açısından değil, başta biz engelliler olmak üzere her temeldeki ayrımcılığa karşı düzenlemeleri içermeli.

Anayasa’da mutlaka olmasını beklediğimiz bir diğer unsur ise, dil sorunu. Türkiye’de resmi dil Türkçe. Günümüzde dil tartışması Türkçe ve Kürtçe üzerinden genişliyor. Ama bu da dil sorununu çözümleyebilecek bir tartışma değil. Yüz binlerce işitme ve konuşma engelli için de dil sorunu var. Bu nedenle işaret dili de mutlaka anayasada yer almalı.

Bizler açısından somut talepler, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesinde açık biçimde yer alıyor.

Başkanlık sistemi Türkiye’ye uyar mı?

Başkanlık sistemi Türkiye’nin siyaset tarihi içinde değerlendirildiğinde, ciddi endişeleri beraberinde getirmeye aday. Sistemin, yürütmeyi yasamanın dışında ve bağımsız bir organ olarak ele alması, yetkilerin tek elde toplanması, çok köklü demokrasiyle yönetilen ülkelerde bile ağır sorunları beraberinde getirebiliyor.

Burada kilit nokta, yürütmenin hesap verebilir, bu yasama organı olduğu kadar yargıya da hesap verebilir durumda olup olmadığı.Ülkemizde aslına bakılırsa yarı başkanlık sistemi var. Siyasi partilerde parti başkanı parti yönetimini, milletvekili listesini, yeterli çoğunluğa sahip ise meclisin yönetimini, cumhurbaşkanını, hükümeti özetle yasama ve yasama organının tüm işleyişini tek başına belirleyebilecek durumda.

Bunun bir de başkanlık sistemi içinde düşündüğümüzde, ülkenin demokrasi ile diktatörlük arasındaki konumu tümüyle, bir siyasi parti liderinin niyetine ve keyfiyetine bırakılmış oluyor.

Türkiye’nin asıl ihtiyacı olan siyasi partilerden başlayarak demokrasinin hayatın her alanına nüfuz edebileceği, toplumun seçmen ve denetleyen olarak aktif hale geleceği bir yapıya kavuşturulması.

Hükümetin yeni Anayasayı seçim malzemesi yaptığına yönelik eleştiriler var. Siz buna katılıyor musunuz?

Türkiye’deki siyaset yapılanması ve anlayışı, genel olarak aynı biçimde işliyor. Bu nedenle, iktidarın her konuyu kendi çıkarlarına göre biçimlendirmesi şaşırtıcı değil.

Bizler açısından sorun, örneğin Anayasa gibi, toplumun tümünü, belirsiz bir süre içinde ve herkes için geçerli olması gereken konuları, kısa dönemli, dar bir çevrenin çıkarlarına göre biçimlendirme yönündeki girişimler.

Hükümetin yasa yapma tarzı ve yönetim anlayışı, kendini anayasa tartışmalarında da bu anlamda gösteriyor.Yansıtılmak istenen mesaj şu; bir işe başladık ama yeterli olmadı, asıl değişikliği seçimlerden sonra yapacağız. Bunun için de bize yetki verin, hatta tek başımıza Anayasayı değiştirecek kadar yetki verin deniliyor. Böylesi bir yaklaşım, doğal olarak, sorunuzdaki tespiti gündeme taşıyor. Bu tür eleştirileri haklı çıkaracak açıklama ve çıkışlar gözleniyor.

farklihaber8
 
Tekerlekli Sandalye
Üst