İşitme yetersizliği olan birey!

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
İŞİTME ENGELLİ BİREYLER

İnsan, beş duyusu aracılığıyla algılayabildiklerini beyninde yorumlayarak anlamlandırır.

İşitme duyusu da insanın çevresini algılamasına yardımcı olan, çevresindeki canlılarla iletişimini sağlayan bir duyudur. İletişim, bir konuşan, bir dinleyen ve ikisi arasındaki anlaşmayı sağlayan bir aracıyla gerçekleşir. Yani verici-alıcı ve ses dalgaları şeklinde ifade edilebilir.

İşitme duyusu bireyin çevresi ile iletişim kurmasında yararlandığı duyuların başında gelmektedir. Konuşma, işitme duyusu aracılığıyla kazanılmaktadır. İşitme engelli bireylerin genel özelliklerinin çok geniş bir yelpazede farklılık gösterdiği ve işitme engellilerin eğitim alanındaki gelişmeler göz önüne alındığında, bu bireylerin eğitimlerinin ve alınacak eğitsel tedbirlerin önemi ortaya çıkmaktadır.

Okul öncesi eğitim dışındaki her kademede işitme engelli öğrenciler yatılı ve gündüzlü olarak eğitimlerini devam ettirmektedirler. İşitme engelli öğrencilerin ilk ve orta öğrenimlerini normal öğretim kurumlarında (kaynaştırma) sürdürmeleri teşvik edilmekte, böylelikle akranları ile sosyal ve duygusal yönden paylaşımlarına fırsatlar sağlanmaktadır. İşitme engeli dış görünümde herhangi bir belirti vermediği için doğduğu andan itibaren işitme kaybı olan çocuk normal bir çocuk olarak görülür. Ancak, çocuk konuşma çağına geldiği halde iletişim kuramıyorsa çocuğun işitmediği fark edilmektedir.

İnsanoğlu doğumdan itibaren yaşadığı sürece iç ve dış çevresinden bir takım uyaranlar alır. Bu uyaranlara tepkide bulunarak yaşamı için gerekli dengeyi kurmaya ve sürdürmeye çalışır. Uyaranları çeşitli duyu organları yoluyla alır. Çevresindeki ses diye adlandırılan uyaranları da kulak yoluyla alır. Bunlara gerekli tepkide bulunarak çevresiyle ilişki kurmuş olur. Kişi sesten, yön anlar, olayları anlar, tehlikeleri sezer hale gelir ve onlara göre davranır. Kapı zilini, telefon zilini, otomobil kornasını, çaydanlığın kaynamasını anlar ve gerekeni yapar. Dil ve iletişimin iki temel öğesi işitme ve konuşmadır. Okuma ve yazma da işitme ve konuşmadan türetilmiş olan iletişim türleridir. Kısaca işitme; anlama, konuşma, okuma, yazma ve diğer işitme özellikli iletişimin temelidir denebilir. İletişim de insanın türdeşleriyle olan ilişkilerinde önemli yer tutar. İşitme duyusu sürekli istemsiz çalışır.


İŞİTME ENGELİNİN NEDENLERİ;

İşitme engeli doğuştan olabileceği gibi sonradan geçirilen hastalıklar, kazalar ve yaşlanma nedeniyle de gelişebilir.

İşitme engeli yaşamın üç döneminde ortaya çıkabilir;

Doğum öncesi sebepler;

Doğum öncesi sebeplerin başında kalıtım gelmektedir. İşitme özrü kalıtım yoluyla çocuğa geçmektedir. Kalıtımla daha çok duyusal sinirsel türden işitme özrü geçmektedir. Bu tür işitme engellerinden bazıları gizli seyretmekte ve buluğ çağında ortaya çıkabilmektedir.

İşitme engelli olmada bir diğer faktörde çocuk ile anne kanının uyuşmazlığıdır.

Anne kanı RH (-) çocuğun kanı RH (+) olması halinde annenin kanı ile fetüsün kanı arasındaki geçişmeden annenin kanında bir çeşit saldırıcılar meydana gelmekte, bu saldırıcılar RH (+) olan fetüsün kanındaki alyuvarları tahrip etmekte ve bu durum sağırlığa sebep olmaktadır.

Annenin hamilelik sırasında işitme sistemine zarar veren ilaçlar kullanması, kızamıkçık, kabakulak gibi hastalıklar geçirmesi, hamilelik sırasında röntgen çektirmesi, sarılık geçirmesi, böbrek hastalığı, şeker hastalığı, kansızlık gibi sistemik hastalıkları, hamilelik sırasında geçirilen kazalar, çarpma ve yaralanmalar çocukta işitme kaybına neden olabilir.

Doğum sırasındaki sebepler;

Erken doğum, geç doğum, güç doğum ve geçici kordon dolanması uterusun kontraksiyon anomalileri, forseps uygulanması, sezeryanla doğum, doğum süresinin uzaması ve oksijensiz kalması gibi durumlarda sağırlığa sebep olabilir. Doğum anında oluşabilecek bazı kazalar, çarpmalar, dış ve orta kulakta zedelenme yapabilir ve iletimsel işitme engellerine sebep olabilir.

Doğum sonrası sebepler;

Doğum sonrasında çocuğun geçirdiği menenjit, ensofalit, kızılcık, kızamık, kabakulak, boğmaca, enfluenza, çiçek gibi bazı enfeksiyon hastalıkları sağırlığa sebep olur. Bu yüksek ateşli hastalıklara bağlı olarak geçirilen havale sonucu işitme engelinin kalıcı hasar olarak kalması en yaygın olarak görülen sebeplerdendir. Bazı ilaçların dozu ve alınma süreleri iyi ayarlanmadığı takdirde ilaçların kulağa ters etki etmesi sonucu sağırlık oluşabilir. Doğuştan sonra görülen sağırlıkların bir diğeri de dominand hereditep sağırlıktır. Genellikle 5-15 yaşları arasında görülür. Bu durumlarda konuşmanın korunmasında güçlük çekilir ve konuşma bozulur. Kaza sonucu çarpma, düşme yanma, kulak içine yabancı cisim kaçırma, işitme engelli olmaya sebep olmaktadır. Şiddetli gürültüde uzun süre kalmak da sağırlığın sebeplerindendir.


İŞİTME ENGELLİ ÇOCUKLARININ ÖZELLİKLERİ;

-İşitme engelli çocuklar engellerinin özelliğine bağlı olarak gelişim alanlarında bazı farklılıklar gösterirler. Ancak bu onların normal işiten akranlarından tamamen farklı olduğu anlamına gelmez. Eğitimdeki amaçlarımızdan biri de işitme engelli çocukların engelinden doğan bu farklılıkları eğitim ve öğretim ile en aza indirmektir.

-Sesleri duymayan ve sözel uyaranları algılayamayan çocuğun dil kazanımı tam olarak gerçekleşemeyebilir.

-Soyut düşünmeyi gerektiren becerilerde daha başarısız olabilir.

-Uyarlama, genel koordinasyon ve denge gerektiren becerilerde başarılarının kısmen daha düşük olduğu söylenebilir.

-Zihinsel gelişim sürecinde dil önemli bir yer tutar. İşitme engelli çocukların dil becerilerindeki, kavram gelişimlerindeki yetersizlik ve işitsel girdinin az olması zihinsel gelişim sürecini de olumsuz olarak etkiler.

-Okuma yazma gibi dilin kullanımını gerektiren becerileri kazanmada da problemler görülebilir.

-Sosyal ve duygusal gelişimleri iletişimin sekteye uğramasından dolayı olumsuz etkilenebilir.

-Çocukla iletişim kurulmuyor ya da iletişim için çok az zaman harcanıyorsa, çocuğun sosyal çevrenin bir parçası olması, olumlu benlik algısı geliştirmesi gibi konularda problemler yaşanabilir.

-Topluma uyum sağlamada zorluk çekerler, kendilerini soyutlanmış hissedebilirler.



İŞİTME ENGELLİLERİN BELİRLENMESİNDE ÖĞRETMEN GÖZLEMLERİ NELER OLMALIDIR;

1. Fizik Görüntüler ve Sağlıkla İlgili Belirtiler;

-Sık sık kulak ağrısı

-Kulak akıntısı

-Sık sık kulak çınlaması, baş ve kulak uğultularından şikayet

-Bedensel devinimlerde (oturma, koşma, yürüme) denge bozukluğu

-Süreğen soğuk algınlığı

-Kulak kaşıma


2. Konuşma ve Sesle İlgili Belirtiler;

-Konuşmada belirli seslerin düşürülmesi ya da değiştirilmesi

-Belli sözcüklerde yanlış söyleyiş

-Eklemleme dahil diğer konuşma engelleri

-Sürekli olarak fısıltı şeklinde ya da bağırarak konuşma

-Konuşmada tekdüzelik

-Benzer sesli sözcüklerin karıştırılması (baş - boş gibi)

3. Sınıftaki Davranışları ile İlgili Belirtiler;

-Dershanede birden oluşan ses değişimlerinin farkında olmayış

-Motorlu araçların gürültülerine ilgisizlik

-Radyo, pikap, teyp gibi müzik araçlarını dinlemeye karşı ilgisizlik

-Sınıftaki tartışmalara karşı ilgisizlik

-Konuşulanların, özellikle bazı sözcüklerin yinelenmesini isteme

-Konuşana belirli bir biçimde kulağını verme, bir eliyle kulağını destekleyerek dinlemeye çalışma

-Öğretmenin ya da konuşanın sürekli olarak yüzüne bakarak dinleme ya da izleme

-İşitebilmek için konuşana doğru eğilme ya da uzanma

-Konuşulanları bazen işitip bazen işitmeyerek insana “işine geleni duyuyor, işine gelmeyeni duymuyor” izlenimini verme

-İsteklerini, meramını anlatmak için gereğinden fazla jest ve mimik kullanma

-Talimatları yanlış anlama

-Dikte çalışmalarında olağan dışı yanlışlıklar yapma

-Okul başarısında yaşına göre düşüklük

-Sık sık kulağını ovuşturma ve kaşıma

-Sessizliği seçme

-Gülmede azlık

-Okuma güçlüğü

4. Diğer Belirtiler;

-Duraksızlık

-Sürekli sinirlilik ve gerginlik

-Seslerin hangi yönden geldiğini kestirememe

-Yaptığı iş ve ödevin yansıttığından daha zeki görünme



İŞİTME ENGELLİLERDE KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİ;

-İşitme engelli çocuk her şeyden önce normal bir çocuktur. Sadece işitemiyordur. Ama konuşma organları açısından hiçbir sorunu yoktur. Herhangi bir zeka geriliği sorunu da yoktur. Konuşamaması sadece işitememesinden kaynaklanır. Konuşmayı dili öğrenme yeteneği çocuktadır. Tabi biz ona yardım edebilirsek.

-Normal çocuklar konuşmayı erken “anne-çocuk” etkileşimi ile öğrenirler. Fakat işitme engelli çocuklar okula başladıkları ilk yıllarda anneleri ile veya ailesiyle konuşmuş olarak gelmiyorlar. Anne-çocuk etkileşiminde çocuk okula başladığında annenin yerini öğretmen alıyor. Bu yüzden öğretmenin bir annenin çocuğunun konuşmaya başladığı ilk dönemlerdeki davranışlarını işitme engelli öğrencisine göstermesi gerekiyor. Öğretmen Çocuğun konuşmayı duyması için konuları ilgi çekici getirebilmeli ve göze hitap eden bol araç gereç kullanmalı. Çocukla konuşma esnasında çocuk çok iyi dinlenmeli ve çocuğun söyledikleri açılarak diğer çocuklara aktarılmalı.

- İşitme engellilerin eğitiminde kullanılan işitme cihazlarının çocukta kalmış olan işitme kalıntısını değerlendirmek açısından büyük faydası vardır. Fakat işitme cihazları tek başına yeterli olmaz. Biz işitmesi normal olanlar da dudaktan okuma yapıyoruz. Birini dinlerken o kişiyi görmeye çalışıyoruz. Bu normallerin de hem görsel, hem işitsel uyarıcılara ihtiyaç duyduklarını gösterir. Biz de sadece konuşmacıyı dinlemeyip aynı zamanda onu izliyoruz. Yalnız biz yine de konuşmacıyı göremesek bile işitme yoluyla verdiği mesajı alabiliriz. İşitme engelli çocuk ise sadece cihazla verilen mesajın tümünü alamayacaktır. Cihazla öğrenciler konuşmanın sadece ritmini ve tonunu alabiliyorlar. Onlar eğer konuşma anında not almaya kalksalar işitmeleri normal olmayacaktır. O yüzden normallerden daha fazla bilgiyi gözleri yoluyla anlama ihtiyacındadırlar. Görme yoluyla aldıkları bilgilerle işitme yoluyla aldıkları bilgileri birleştirirler. Yine de işitme önemli; çünkü dili normal bir şekilde ancak işitme yoluyla ve bunu sağlayan işitme cihazı yardımıyla öğrenebilirler.

-İşitme engelli çocuk cihaz takılıncaya kadar tamamen sessiz bir dünyada yaşamıştır. Cihazdan sonra ise çevresindeki seslerden sadece cihazın ona götürebildiği ve kendisinin yorumlayabildiği kadar sesi işitebilecektir. Orta düzeydeki engelliler hemen hemen bizim kadar işitebilirler. Çok ileri derecede işitme kaybı olanlar ise ancak ritmi işitiyor olabilirler. Ancak işitme engelli çocuk ne kadar işitme kalıntısı varsa bunun tamamını dili öğrenmek için kullanacaktır. İşitme engelli çocuğun bu şekilde ipuçlarından yararlanması sonucuna götürür. Öğretmene bu anlamda düşen görev ise çocuğa dinlemeyi öğretip, konuşanı dinlemesine yardımcı olmaktır.



SINIF ÖĞRETMENİNE DÜŞEN GÖREVLER;

-İşitme kaybı az olan öğrenciler sınıflarda daima bulunabilirler. İşitme kaybı fazla olup, eğitime devam eden öğrencilerde normal sınıflarda bulunabilir. Bu bakımdan dersliklerde ve sınıflarda bu gibi öğrencilerin eğitim ve gelişmelerine uygun önlemler alınmalıdır. İşitme engelli olan öğrenciler öğretmeni tarafından zamanında fark edilemez ve gereken önlem alınmaz ise bu çocuklar işitme engelinin yanında bir takım uyum güçlükleri geliştirebilirler. İşitme engeli olan çocuk bu engelini gizlemek için yalnızlığı yeğler. Sınıf içinde geçen konuşma, tartışma, soru ve direktifleri anlamayabilir.

Bu anlamayış onu alay konusu haline getirebilir. Kendisine gülündüğü ya da alay edildiğinde onun tepkisi değişik olabilir. Öğretmen bunları dikkate alarak sınıfta bazı önlemler almalıdır. Öğretmen bu gibi öğrencilerine uygun oturma yeri sağlamalıdır. Sınıfta önemli ve sürekli çalışmalar nerede yapılıyor, öğretmen en çok nerede bulunuyorsa çocuk oraya en yakın ve en iyi görebilecek bir yere oturtulmalıdır. Sınıf içindeki çalışmalar zaman zaman değişeceğinden çocuk gerek duyduğunda, sınıf içinde en iyi duyma ve görme yerini kendisi seçebilmeli oraya gitmesi için serbestlik tanınmalıdır.

-İşitme engelli çocuk sınıfta yokken sınıfta onun problemi anlatılmalı, arkadaşları bu konuda uyarılmalıdır. İşitme engeli olan çocuk sınıftaki her türlü etkinliğe katılmalıdır. Kümelere girebilmesi için gereken beceriler ona kazandırılmalıdır. Öğretmen sınıfa topluca soru sorduğunda işitmesi engelli çocuğun söylenenleri anlayacağından emin olması gerekir. Öğretmen çocukla konuşurken dudaktan anlama kısmına dikkat etmelidir. İşitme engelli olan çocuklar sınıftaki etkinlikleri ya gözle sürekli ve zorlu bir dinlemeyle izlemeye çalışacaklarından ötürü bu tip çocuklar diğer öğrencilerden daha çabuk yorulabilirler. Bu husus dikkate alınmalıdır.

-Çocuğun işitmesinde ve dikkatinde dalgalanma olabilir. Bundan ötürü bu tip çocuklar bazı günler, diğer günlere göre daha iyi işitebilirler. Bu gerçeğin bilinmesinde yarar vardır.

-Nezle, Grip, kabakulak ve benzeri hastalıklarda çocuğun eğitimi üzerinde özenle durulmalıdır. Önem verilmediğinde bu gibi rahatsızlıklar çocuğun işitme güçlüğünü arttırabilir.

-Çocuğun içinde bulunduğu işitme ortamını bozan en önemli etkenlerden biri de gürültüdür. Öğrencinin kullandığı işitme cihazı bu gürültülü sesleri daha fazla yükselteceğinden çocuk bu ortamdan rahatsız olacaktır.

-Sınıfta bulunan her işitme engelli çocuğun işitme cihazı takması eğitim almasını kolaylaştırıcı en büyük etkendir. Öğretmen her sabah bu işitme cihazlarının çalışıp çalışmadığını, açık olup olmadığını ve pilinin yeterli olup olmadığını mutlaka kontrol etmelidir. Ayrıca çocuğun canı istediği zaman cihazı kapatıp sessizliği tercih etmesi önlenmelidir.

-Sınıfında işitme engelli çocuk bulunan öğretmenin dikkat ve önem vermesi gereken en önemli noktalardan bir diğeri de ders anlatımı esnasında kullanılacak olan araç-gereçlerin seçimi ve hazırlanmasıdır. Araç-gereçler çocuğun gözüne hitap edip, konu hakkında bilgi verebilecek nitelikte olmalıdır. (Büyük resimli araçlar, somut nesneler, haritalar, deney araçları vb...)



EĞİTİM PROGRAMLARININ UYGULANMASI İLE İLGİLİ ESASLAR;

-İşitme engelli çocuklar soyut kavramları güç öğrenir. Kavramlar, basit hale getirilip somutlaştırılarak öğretimde uygulamaya konulmalı, soyut veya fonksiyonel kavramlar ele alınmamalıdır.

-İşitme engelli çocukların konuları izlemede başlangıçta dikkat ve yetenekleri sınırlıdır. Bu sebeple ünite bütünü ile ele alınarak konular kısa süreli zaman dilimleri içinde bölümler halinde işlenmelidir.

-Öğrenme, rastlantılardan çok programlara bağlı ve öğretmen gözetiminde yapılmalıdır. İşitme engelli çocuğun yetenekleri sınırlı ve yalın olduğundan başlangıçta konuları birbirine bağlıyamaz. Bu durum dikkate alındığında çalışmaların daha çok kişiselleştirilmesi gerekir. Temel bilgi beceri ve kavramlar geliştikçe küme ve grup çalışmalarında da yer alacaktır.

-Öğretime çocuğun gelişim ve seviyesine uygun araç-gereç ve çalışmalarla başlanmalıdır. İşitme engelli çocuklar için araçlar, onların zihinlerini yalın olmaktan kurtarır. Araç ve konular kavram kazandıracak nitelikte olmalıdır. Bunun için en önemli olan yakın çevreden bir eğitim laboratuarı gibi yararlanılmalıdır. Çocuğa en yakın olan ilgi ve ihtiyaç duyduğu eşya, olay ve durumların kavratılmasına öncelikle önem verilmelidir. İlk günlerde, günlük yaşantının kaçınılmaz parçaları olan yeme, içme, hareket, kişisel ve toplumsal ilişki eşya ve olaylarla ilgili kavramlar verilmeli, daha uzak ve soyut kavramlara geçilmemelidir.

-Günlük çalışmalar başlangıçta çocukların seviyelerine uygun ve basit olmalıdır.

-Kişisel öğretme etkinlikleri çıkış ve ağırlık noktası olmalıdır.

-Başarılı öğrenciler diğer öğrencileri eziklik ve aşağılık duygusuna götürmeyecek şekilde, öğretmen tarafından görülüp en iyi biçimde değerlendirilerek uygun şekilde ödüllendirilmelidir.

-Olumsuz ifade ve davranışlara yer verilmemelidir.

-Güven sarsıcı, onur kırıcı söz ve davranışlardan şiddetle kaçınılmalıdır.

-Acele, telaşlı, güvensizlik telkin eden söz ve davranışlar yerine sakin, kararlı, tutarlı ifade ve davranışlara yer verilmelidir.

-Öğretmen çocukta öğrenme dikkati, istek ve heyecanını canlı tutup geliştirmeye özen göstermelidir.



YAKIN ÇEVRE;

-Okuldan sonra içine katılacağı ve etkili bir üyesi olacağı yakın çevre işitme engelli çocukların eğitim ve öğretiminde esas alınmalıdır. Çocuğun psikolojik yapısı eşya ve olayları kavrama açısı dikkate alınarak somut kavramlar yakın çevreden seçilip alınmalıdır. Somut kavramlar geliştirmek suretiyle soyut düşünceye yol açılmalıdır. Yakın çevre eğitim amaçlarına ulaşmak için bütün sınıflarda hareket noktası olarak kabul edilmelidir. Çünkü yakın çevre öğrenme isteği ve öğrenme gücü yaratan, öğrenme kolaylığını doğuran en büyük faktördür. Yakın çevre incelendikçe daha çok tanıma; dolayısıyla çevreyi, yurdu daha çok sevme imkanı sağlanır.

Bunun için doğa, toplum, kültür, turizm, tarım, orman, sağlık, yönetim, folklor, endüstri, ulaştırma, geçim kaynakları vb. incelemeler yapılmalı, çevresel ihtiyaç ve problemler belirlenip kavranmalıdır. Çevrenin geliştirilip güzelleştirilmesi, çevredeki kötü şartların düzeltilmesi için olumlu tavır ve alışkanlıklar kazandırılmalıdır. Bunun için yakın çevre ile ilgili ilişkiler sonunda, çocukta bir takım değişme ve yeni gelişmeler olacaktır. Bunlar kişinin kişisel ve toplumsal hayatında başarılı olmasını sağlar.

-Okul, çevre, toplum ile iyi ilişkiler kurmalı ve karşılıklı etkileşim sağlanmalıdır. Okul, çocukların bilgi, görgü ve kavram gelişimini sağlamak için eğitsel geziler, sergiler, müsamereler ve aile toplantıları yapmalıdır. Böylece eğitim ve öğretim çalışmalarında çevre ilkesine uyularak içinde yaşanılan yerin başlangıç noktası olarak alınmalı, yakın çevreden ve bu çevrenin bütün kaynaklarından en iyi şekilde yararlanılmalıdır.



METOT VE TEKNİKLER;

-İşitme engellilerin eğitim öğretim çalışmalarında amaca ulaşmak için kullanılacak metod ve teknikler çok önemlidir. Bütün bu çalışmaların amacı, işitme engellilerin özür ve özelliklerine uygun metodlarla beden, zihin ve sosyal yönden geliştirme, duyma ve konuşma eksikliği sebebiyle görülen gelişim yetersizliklerini imkanlar ölçüsünde gidererek onları, sorumluluklarını bilen kendisine, ailesine ve topluma yararlı kişiler olarak yetiştirmektir. Bu sebeple öğretmen işitme engellileri eğitim öğretim çalışmalarında amaçlara ulaştıracak metod ve teknikleri benimseyip uygulamalıdır.

-Öğretmen konuların işlenişinde ihtiyaca göre ve bu konuya göre soru cevap, gezi, gözlem, inceleme, araştırma, laboratuar, iş gösterme, proje, deney, problem çözme gibi metod ve tekniklere yer verebilir.

-Konuların işlenişinde ferdi çalışma esas alınmakla birlikte sınıf seviyesi yükseldikçe küme çalışmalarına yer verilmelidir. İşitme engellilerin geç öğrenme ve çabuk unutma özellikleri dikkate alınarak öğretimde pekiştirmeye ve unutmayı önlemek için aralıklı tekrarlara önemle yer verilmelidir. Öğrencilerin kendi kendilerine çalışma ve öğrenebilmeleri için temel bilgi, beceri ve alışkanlıklar öncelikle kazandırılmalıdır.



PROGRAM UYGULAMASINDA ÖĞRETMENİN GÖZÖNÜNDE BULUNDURACAĞI HUSUSLAR;

-Çocuklara dostça davranmalı, onlarla bireysel olarak ilgilenmeli problemlerinin çözümünde yardımcı olmalı ve rehberlik etmelidir.

-Çalışmalarda çocuğun ilgisini ve bilgi seviyesini tanıyıp, milli yararlarımıza uymayan ve eğitsel değer taşımayan güncel konulara yer verilmemelidir.

-Her çocuğun değişik ilgi ve ihtiyaçlarını karşılayacak, yeteneklerini geliştirecek imkanlar hazırlanmalıdır.

-Öğretmen yakın çevreyi tanımalı, öğrencilerin iyi yetişmesini sağlamalı ve örnek davranışlar göstermelidir.

-Eğitim öğretim çalışmaları konusunda sürekli kendisini yenilemeli, incelemeler yapmalı, mesleki toplantılara katılmalı, yenilik ve gelişmeleri izleyerek uygun gördüklerini uygulayıp sonuçlandıran meslektaşlarından yararlanmalıdır.

-Derslerde gerekli araçları bulundurmaya özen göstermeli, yapabileceği araçları öğrencilerle birlikte hazırlayıp kullanmalıdır.

-Tabiat ve sosyal çevre canlı bir araç olarak kullanılmalıdır.

-İşitme engellilerin görme organlarının önemi dikkate alınarak, yapılacak gezi, gözlem, deney,inceleme,araştırma,kaynak kişi, kitap film ve diyaların niteliklerini önce kendisinin görüp yeterlik sağlandıktan sonra öğrencilere göstermeli, karşılaşılan güçlükler giderilerek sonuçlar değerlendirilmelidir.

-Öğretmen öğrencileri birbiriyle ve çevresindekilerle iyi ilişkiler kurmaya, güzel geçinmeye ve zamanını verimli kullanmaya teşvik etmelidir.

-Öğrencilere yanlış bilgiler vermekten sakınmalı, işitme engellilerin özellikleri nedeni ile öğrenilen bir yanlışı düzeltme zorluğu dikkate alınarak doğru kavramların verilmesine azami gayret gösterilmelidir.

-Eğitim amaçlarına ve konulara uymayan, bezginlik ve bıkkınlık uyandıracak ödevlere karşı öğrencilerin olumsuz tavır geliştirmeleri için, öğrencilerin ödevlendirilmesi konularında azami dikkat gösterilmelidir.

-Verilen ödevler, işlenilen konuların pekiştirilmesi ya da yeni bir konu için hazırlık çalışmaları türünde olmalıdır. Seviyesine uygun belli zamanlarda yapılabilecek nitelikte ödevler verilmeli. Ödevler yapıldıktan sonra kontrolü yapılarak yanlışlar mutlaka düzeltilmelidir.

-İhtiyacı olan öğrencilere dışarı çıkmaları için izin verilebileceği gibi öğrencilerin ders sırasında ilgisiz kalıp başı boşluğa alışması için izin verilmemelidir.

-Sınıfta belli çocuklar üzerinde durulmamalı, her çocuğun gelişmesine ve aktif olmasına önem verilmelidir.

-Öğrencilere okul ve kişisel eşyalarını iyi kullanma ve koruma, bakım ve onarımı, temiz ve düzenli olma alışkanlık ve becerileri kazandırılmalıdır.

-Okulda öğrenciye günlük yaşantısında beden ve ruh sağlığını koruma, temiz ve tutumlu olma alışkanlıklarını kazandırmaya çalışmalıdır.
 
F

Fırtına

Guest
İŞİTME ENGELLİ ÇOCUKLARLA TÜRKÇE DERSİNİN İŞLENİŞİ İLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR;

-Türkçe çocuğun her şeyden önce anlama ve anlatma gücünü geliştirecektir. En yaygın ve doğal anlaşma yolu konuşmadır. İşitme engelli fert genellikle okula konuşma bilmeden gelir. Toplumla sağlıklı ilişkiler kurabilmeleri için düzgün, anlaşılır konuşma yeteneğinin geliştirilmesi esas alınmalıdır. Konuşma öğrenilen bir beceridir. Bu da öğretilebilir özelliğini birlikte getirmektedir. İşitme engelli çocuğun konuşabilmesi için anadilinde kullanılan sesleri çıkarabilmesi, bunlardan cümleler oluşturabilmesi gerekir. Çocuk konuşmayı öğrenirken sesler çıkaracak. Heceler, kelimeler çıkaracak ve kelimelere anlam verecek. Böylece kısa cümleler sonra da uzun cümleler söyleyecek hale gelecektir. Daha sonra anadili çalışmalarına geçilecektir.

-İşitme engelli çocuğun, işitme kalıntısı uzmanlar tarafından güvenilir aletlerle belirlenir. İşitme cihazlarıyla sesin varlığı hissettirilir. Sesin varlığını hisseden çocuk, işitme kalıntısını kullanarak konuşmaya yönelir.

Anlatılmak isteneni bazen yer yer atlayarak algılarız. Böyle durumlarda biz söyleneni eksik anlamış oluruz Tam anlamak ise, bir duygu ya da düşünceyi kendi akışı içinde kopukluklara uğratmadan anlamaktır. Anlatılmaya çalışılan bir bilgiyi, duygu ya da düşünceyi; işitme kalıntısı ve zeka düzeyine göre kavrayabilir, anlayabilir. Anlaşabilmek için bize söylenenleri anlamamız ne kadar önemli ise, onların bizim söylediklerimizi anlayabilmeleri için; düşünce, duygu ve dileğimizi, amaca uygun olarak anlatmamız da önemlidir.

-Anlaşmanın en yaygın ve doğal yolu konuşmadır. Çocuklara her şeyden önce doğru ve düzgün konuşma, anlatma beceri ve alışkanlığını kazandırmak gereklidir.

-İşitme engelini kabul etmiş öğrenci Türkçe dersindeki anlama, anlatma (sözlü-yazılı) becerilerinin kendi seviyelerine göre olabileceğini benimser. Ses dünyasını daha iyi anlayabilir hale gelirse çevresi ile ilişkisi daha dengeli olabilir. İşitme duyarlılığı açısından kendisinin gerçek düzeyini anlar ve kabullenir. Benlik kavramında gerçekçilik oluşur.

-Dinlemeyi anlamayı belli kurallara uyarak öğrenmiş çocuk, çevresi ile daha iyi iletişim kurar. İletişimde en etkili yöntem konuşma ve yazılı anlatımdır. Gözlem ve araştırma yolu ile edindikleri izlenim ve bilgileri söz ve yazı ile anlaşılır, ilgi uyandırıcı bir şekilde anlatabilme becerileri geliştirilmelidir.

-Her dil kendi kurallarını kendisi yaratır ve o kurallar içinde yaşar. Ancak işitme engelli çocuğa okul öncesi ve okul eğitimi süresince dilimizin bağlı olduğu kurallara uyarak dil sevgisi kazandırılarak; dili güvenle kullanabilmeleri benimsetilir.

-Sözlük yazım kılavuzu, ansiklopedi gibi okuma ve anlatma sırasında başvurulabilecek yazılı kaynakları kullanma yolları öğretilmelidir. Türkçe dersinin amaçları öteki derslerde de gözönünde bulundurulmalıdır. Başka derslerde özet çıkaran, bir konuyu anlatan çocuk Türkçe dersinde öğrendiği kuralları uygulamaya alışmalıdır. Öğretmende çocukların yanlışlarını düzeltmek için Türkçe derslerine ayrılan saati beklememelidir.

-İşitme engelli çocuk kulağını tam anlamıyla kullanamadığı için diğer duyu organlarını kullanması öğretilmelidir (görme, dokunma, tatma ve koklama)

Mesela; Limonu ele alalım;

-Görme yolu ile şeklini, rengini; dokunma yolu ile sertliğini, yumuşaklığını; tatma duyusu ile tadını; koklama duyusu ile kokusunu algılar. Bu algının sonunda çocukta kavram gelişir.

-Türkçe dersinin bütün çalışmaları sırasında öğrenciler vericinin söylediklerini duyduktan anlamaya ve gerekince belli kurallara uyarak cevap vermeye veya söz almaya alıştırılmalıdır.



İLKOKUMA VE YAZMA;

1- Hazırlık Çalışmaları;

-Okula yeni gelen çocukların çoğu, okuma yazmaya başlamak için gerekli fiziksel, duygusal, toplumsal olgunluğa henüz erişmemiş ve bazı ön becerilerden yoksun olabilirler. Bu durumdaki çocuklar için bir hazırlık dönemi gereklidir. Böyle bir hazırlık için ayrılacak süre içinde (öğrencilerin özellik ve sorunlarına göre) nelerin, niçin, nasıl yapılacağı önceden belirtilmeli, planlanmalı, çalışmalar buna göre yapılmalıdır.

Bu Ön Hazırlıkları Şöylece Sıralayabiliriz;

Okuma Ve Yazma İçin Gerekli Araç Ve Gereçleri Kullanabilme Hazırlığı;

-Öğrenciler okula, sınıfa ısındırıldıktan sonra ellerine okuma-yazma araç ve gereçleri vermeye başlanmalı ve bunların nasıl kullanılacağı ayrı ayrı öğretilmelidir. Örneğin kalemin, defterin ve kitabın nasıl tutulacağı, sayfaların nasıl çevrileceği; kalemle defter sayfası üzerinde, tebeşirle yazı tahtası üzerinde yazma, silgi kullanma usulleri öğretilmelidir. Bu arada araç ve gereçleri kullanırken vücudun duruş biçimi, gözle okunan şey arasındaki uzaklık vb. öğretilmelidir. Bu konulardaki iyi alışkanlıkların kısa bir süre içinde tam olarak öğrenilmesi beklenmemelidir. Bu aşamada, yalnız ön bilgiler ve ilk alışkanlıkların kazandırılmasına çalışılmalıdır.




Yazmaya Hazırlık;

-Kalem ve defter tutmanın öğretilmesinden sonra önce sayfa üzerine serbest çizgiler çizmeleri, bir tür karalama yapmaları sağlanmalıdır. Daha sonra okumaya hazırlıkta olduğu gibi yazmaya hazırlık için de tekniğine uygun olarak hazırlanmış alıştırmalar üzerindeki çalışmalarla soldan sağa yazılacağı fikri verilmelidir. Yukarıdan aşağıya, soldan sağa yuvarlak eğik çizgiler çizme alışkanlığı vermek için türlü alıştırmalar yaptırılmalıdır.

Okuma Hazırlığı;

-Bu dönemde tekniğine uygun olarak hazırlanmış araç ve gereçlerle okumanın da soldan sağa doğru olacağı kavratılır. Okumada soldan sağa gözün kavrama alanını genişletmek, bir satır bitince alt satıra geçme alışkanlığı kazandırmak için çalışmalar yaptırılmalıdır. Böylece yazılanların bir anlatım yolu olduğu anlayışı sezdirilmeye çalışılmalıdır.

-Çocuklarda ilk okuma ve yazma çalışmalarına geçebilmek için kelime dağarcıkları da gerekli ölçüde geliştirilmelidir. Bunun için de yeterli süre ayrılmalıdır.

-Birinci sınıfın ilk okuma ve yazma çalışmaları, bu sınıfın bütün öğretim etkinliklerinin ayrılmaz bir bölümüdür, sınıf ve okul hayatı, hele birlikte yaşanan Sosyal Bilgiler ve Fen Bilgisi konuları, okuma ve yazma için çok doğal fırsatlar hazırlanmalıdır.

-İlk okuma ve yazmaya öğrencilerin anlayabileceği kısa cümlelerle başlamalıdır. Zamanla bu cümleler kelimelere, kelimeler hecelere bölünmelidir. Daha sonra heceler içindeki harflerin sesleri sezdirilmeye çalışılmalıdır. Bu çözümlemeler sonunda elde edilen kelime, hece ve sezilen harflerle yeni yeni cümle ve kelimeler kurulmalıdır. Cümlelerin, kelimelerin ve hecelerin bölünmesini kolaylaştırmak için öğretmen aynı kelimeleri içine alan cümlelerden, içinde aynı heceler bulunan kelimelerden yararlanmalıdır. Üzerinde durulan cümle ve kelimeleri (öyküler, masallar, tekerlemeler) içinde kullanmaya önem verilmeli ve ilk okuma ve yazma konularının öğrencilerin ilgisini çekecek nitelikte olması sağlanmalıdır.

-İlk okuma ve yazma çalışmalarında Türk alfabesine giren bütün harflerin metinlerde gereği kadar tekrarlanmasına özen gösterilmelidir.

-Okuma ve yazma etkinliği her zaman birlikte yürütülmeli; öğrencilere cümle ve kelimeler aynı zamanda yazdırılmalıdır.

-İlk okuma ve yazmaya başlarken programın çizdiği yazı esaslarına uygun olarak büyük ve küçük harfler birlikte öğretilmelidir. Harflerin biçimlerine ve yazılış yönlerine satırda kapladıkları yerlere, büyük harflerin küçük harflerle ilişkilerine, organlarına gerektikçe öğrencilerin dikkatleri çekilmelidir. Özellikle harflerin doğru ve örneklere uygun yazılması sağlanmalıdır.

-Sınıfın günlük hayatından güç alan bir ilk okuma ve yazma öğretimi, öğretmenin genel bir ilk okuma kitabına bağlı kalmakla birlikte öğrenci sınıf ve çevre özelliğine göre cümleler ve metinler üzerinde çalışmasını da gerektirir. Onun için resimli ilk okuma kitabı kendisine başvurulan bir alıştırma aracı olacak, bunun yanında bol ve pedegojik değerlerde başka bir takım araç ve gereçlere de yer verilmelidir. Kitaptan başka ilk okuma ve yazmada yararlanılacak belli başlı araç ve gereçler şunlardır.

-Üzerinde okunması ve yazılması öğretilecek cümle ve kelimelerin yazılı bulunduğu fişler (Bunlar zaman zaman yazı tahtasına asılır, ilgili eşyanın üzerine konur.)

-Gelişigüzel yazılmış yazılara göz yummamalı, öğrencilerin sınıflarının düzeyine uygun bir hızla yazmaları için titizlik gösterilmeli, erken yazanlarınki değil, doğru yazanlarınki değerli sayılmalıdır.

-Tahtaya yazdırılan yazılar da aynı biçimde yazım ve yazı bakımından öğrencileri kırmadan değerlendirilmelidir. Yazıları beğenilmeyen öğrencilere, gerekirse ikinci aynı cümle daha özenli yazdırılmalı, bunlar önceki yazılar ile karşılaştırılmalı, böylece daha ilk sınıftan, güzel yazının zevki öğrencilere tattırılmaya başlanmalıdır. (Öğretmen tahtaya ve fişlere yazdığı yazıların kusursuz olmasına, gelişigüzel yazılmamasına özellikle özen göstermelidir.)

-Fiş öğretimine örnek: Örnek olarak “Ali gel” fişini ele alalım. Bu fişi öğretmek için 4 tane büyük resim yapabiliriz. Bu resimlerde okula gelen bir çocuk; başka bir resimde elinde çantası okula gelen bir çocuk vb. resimler olabilir. İlk resmi alıp çocuklarla konuşuruz. Bu resimdeki çocuk ne yapıyor? Vb. konuşmalardan sonra hep birlikte çocuklar “Ali gel” diyebilirler. O zaman Ali gel yazısıyla resmi eşleştirebiliriz. Daha sonra bu yazı ve resimler sınıfın duvarına asılır ve çocuklar bunu duvarda sürekli görüp paylaşabilirler.



MATEMATİK DERSİ İLE İLGİLİ AÇIKLAMALAR;

- Matematik çalışmalarının her devresinde ilkokul programındaki genel ve özel amaçlar önemle göz önünde bulundurulmalı öğretimin planlanmasında, verimin yoklanmasında bu amaçlar esas tutulmalıdır.

-Diğer çalışmalarda olduğu gibi bu çalışmalarda da öğrencilerin yakın çevrelerinde karşılaştıkları örneklerden, özellikle başlangıçta, somut eşyalardan daha sonra şekillerden yararlanılmalıdır.

-Varlıklar arasındaki ilişkiler konusundaki çalışmalarda öğrencilerin okuma ve yazmaya başlamalarına gerek yoktur. Bu çalışmalar aralıklı olarak ilkokul programında yer aldığı şekliyle verilebilir.

-Sayı kavramı ile ilgili öğretimde, her alanda olduğu gibi öğrencilerin okul öncesi tecrübeleri ve sezgilerinden yararlanılabilir. Ancak ilk başlarda mutlaka somut nesnelerden yararlanılarak sayı kavramları verilmeye çalışılmalı.

-Eşyalar ve şekillerle yapılan işlemler kavratılmasında kümelerden ve kümelerle yapılan işlemlerden geniş ölçüde yararlanılabilir.

-Canlı varlıklar, eşya ve şekiller ile günlük hayatta karşılaşılan problemler çalışmaların başlangıcında hareket noktasını teşkil edebilir.



İŞİTME ENGELLİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ İÇİN VELİYE ÖNERİLER;

1.İşitme engelli öğrenci mümkün olduğunca çocuğun konuşulanla ilgili olabilecek, görsel ipuçlarından yeterince yararlanabilmesi sağlanmalıdır.

2. Çocuğun evde ders çalışırken yeri ışık kaynağına karşı olmalıdır. Işık kaynağına sırtı dönük oturması, bu mümkün değilse ışığın yandan gelmesi ona net ve rahat bir ortam sağlayacaktır.

3. gürültünün bir ölçüde azalmasını sağlayacak şekilde oda ortamı hazırlanmasının önemi büyüktür.

4. İşitme engelli çocukla konuşurken, yüksek sesle konuşmak, abartılmış ağız hareketleri çocuğa yarar yerine zarar verecektir.

5. Evde çocuğa yeni bir sözcük öğretilecekse, öğretilecek sözcük tek başına değil cümle içersinde verilmelidir.

6. Konuşurken fazla hareket etmemeye, mümkün olduğunca çocuğa yüzü dönük yada yan durmaya çalışılmalıdır. Arkası dönük konuşulmamalıdır.

7. Öğrencinin kapasitesi göz önünde bulundurularak, gereğinden fazla zorlanmamalıdır.

8. Diğer normal çocuklarla kıyaslanmamalıdır. Mümkün olduğunca başarısızlık yaşatılmamalıdır.

9. Başarısı anında ödüllendirilmelidir. En ufak başarısı görülmeli ve takdir edilmelidir.

10. Anlamadığı yada yanlış anladığı konular tekrarlanmalıdır.

11. İşitme engelli öğrencilerin dikkatleri genelde dağınıktır. Bu nedenle ev içersinde gereğinden fazla görsel ve işitsel dikkatini dağıtabilecek uyarım bulunmamalıdır.

12. Herhangi bir çalışma yaptırılırken mutlaka araç gereç kullanılmalıdır.

13. İşaret dili kullanılmamalıdır. Bu çocuğun konuşma gelişimini olumsuz yönde etkileyecektir.

14. Mümkün ise işitme cihazı kullanılmalıdır. İşitme cihazı kulaktan çıkartmamasına dikkat edilmelidir.

15. Çalışma süresi başlangıçta az olmalı, zamanla çalışma süresi arttırılmalıdır.

16. Zaman zaman bireysel çalışılmalıdır.

17.Çocuğun arkadaşlarına işitme engeli hakkında bilgi verilmelidir.

18.Çocuğun eğitimi konusunda sabırla kavranılmalı bıkkınlık gösterilmemelidir.

19.Davranışsal iletişimden (dokunma gibi durumlar) kaçınılmalı ve işitme engelli çocuğun işitme kalıntısını kullanabilmesi için sözel iletişim kurulmalıdır.

20.Çocuğun hareketleri istenmeyen şekilde olursa hayır diyerek ikaz edilmeli, eğer çocuk sözel cezadan anlamıyorsa yüz ifadenizi değiştirerek istenmeyen bir hareket yaptığının farkında olunmasına yardımcı olunmalıdır.

21.İşitme engelli çocukta normal işiten çocuk gibidir. Diğer çocukların arasına, oyunlarına katılmak ister. Bu nedenle çocuğun sahip olduğu engeli,onun sınıfta bulunmadığı bir zamanda, sınıf arkadaşlarına anlatılmalıdır.

22.İşitme engelli çocuğa konuşmayı kazandırmak için tek tek sözcükleri öğretmek yerine günlük doğal ortamlardan yararlanın. En kolay ve kalıcı öğrenme yaşantılarımız aracılığıyla kazanılan öğrenmedir.

23.İşitme engelli çocuğu konuşması için zorlamayın; ama onda konuşma ihtiyacı yaratın. Çocuğu konuşması için zorlamanız onda bıkkınlık yaratacaktır. Konuşmaya ihtiyaç duymasını sağlamak gelişimi için çok daha önemlidir.

24.Çocukluktan ergenliğe geçişte işitme engelli gençlerde işitme engelinden dolayı işiten akranlarıyla arkadaş edinmede güçlükler, cihaz takmada isteksizlik gibi sorunları görülebilir. Bu sorunlar çocuğunuzla kuracağınız yakın ve içten bir iletişim giderilebilir.

25.Çocukluktan ergenliğe geçişte işitme engelli çocuklarında mutlaka yapamadıkları, beceremedikleri şeyler vardır. Gelin biz onların yapamadıklarına beceremediklerine değil de yapabileceklerine güçlü yönlerine bakalım, onları geliştirmeye çalışalım.




KARABÜK REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ ÖZEL EĞİTİM BÖLÜMÜ
 
Tekerlekli Sandalye
Üst