İşyerinde Psikolojik Tacize Uğrayan Çalışanların Başvurabileceği Yollar

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
İşyerinde psikolojik taciz (mobbing) anlık bir olay olmayıp, sistematik olarak tekrarlanan davranışlardan oluşan bir süreçtir .Psikolojik taciz sadece işçi işveren ilişkileriyle sınırlı değildir.Aynı zamanda toplumsal ve hatta bir kamu sağlığı sorunudur.Çalışma hayatında işyerlerinde her gün binlerce yaşanan ancak idari ve adli makamlara çok yansımayan psikolojik taciz (mobbing) vakalarının aslında çok önemli boyutlarda olduğunu söylemek mümkündür.

Ülkemizde 2009'da yapılan bir araştırmada, 103 akademisyenden 12'si mobbinge maruz kaldığını ifade etmiştir. 2007'de yapılan ve 505 hemşirenin katıldığı bir çalışmada ulaşılan sonuçlar ise gerçekten dikkat çekicidir. Hemşirelerin %86'sı, son 12 ayda mobbing davranışlarına maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir . Kadınların erkeklere oranla daha fazla psikolojik tacize maruz kaldıkları pek çok bilimsel araştırmada ortaya konulmuş durumdadır.

Psikolojik taciz özellikle işyerlerinde işçisini tazminatsız işten çıkarmayı planlayan bazı işverenlerce sıkça başvurulan bir yöntemdir. Örneğin işçiyi iş arkadaşları yanında küçük düşürücü sözlerle azarlamak, yalnızlaştırmak, dışlamak, diğer işçilere verilen haklarda eşit davranmamak, iş vermemek ya da aşırı iş vermek gibi söz, hal ve davranışlar işçiyi yıldırarak işten kendisinin ayrılması için uygulanan politikalardan bazılarıdır. Ancak psikolojik tacize uğrayan kişinin sistematik olarak bu duruma maruz kalması gerekir. Başka bir anlatımla işvereninden bir kez azar işiten kişiden ziyade, sürekli tekrarlanan hakaretler, sistematik bir biçimde devam eden baskılar, işçiyi görmezlikten gelme, onu yok sayma gibi davranışların sürekli işçi üzerinde yinelenmesi hali psikolojik tacizi oluşturur.

İşyerinde psikolojik tacize maruz kalan işçinin;

1-İş Sözleşmesini Derhal Fesih Hakkı,
2-Ayrımcılık Tazminatı talep hakkı
3-Maddi ve Manevi Tazminat talep hakkı
vardır.


Psikolojik tacizin odak noktasında işçi, taciz sürecini oluşturan davranışların kaynağında ise işveren vardır. İşveren, yönetim hakkını kullanırken dürüstlük, eşit davranma ve gözetme borcuna aykırı davranmaması gerekir. İşçinin ruh ve beden bütünlüğünün korunması, işçinin kendisi, ailesi, çalıştığı işyeri hatta toplum açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından "İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi" ile ilgili bir Başbakanlık Genelgesi hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur.

Genelgenin amacı; kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör işyerlerinde çalışanların kasıtlı ve sistematik olarak aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi, kötü muameleye tabi tutulması, yıldırılması gibi psikolojik taciz olaylarının önleyecek tedbirler öngörmektir.

Sonuçta psikolojik taciz, çalışanların itibarını ve onurunu zedelemekte, verimliliğini azaltmakta ve sağlığını kaybetmesine neden olarak çalışma hayatını olumsuz etkilemektedir. Bu yönüyle bakıldığında 2012 yılında yürürlüğe giren yeni Türk Borlar Kanunu'nda ilk kez psikolojik taciz kavramına yer verilmesi ve çalışma hayatında işyerlerinde yaygın olarak varlığını sürdüren psikolojik tacizin bir genelge ile de desteklenmesi gelecek açısından sevindirici ve umut verici bir durumdur.

Elbette ki, devletin kural koyması ve koyduğu kuralları denetlemesi en temel görevidir. Ancak taciz sürecini oluşturan davranışların kaynağında olan işverenlerin de bu konuda duyarlı olması ve gerekli eğitimleri alması gerektiği düşüncesindeyiz.
 

berkemeteatasoy

Üye
Üye
Katılım
Kas 28, 2011
Mesajlar
97
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
merhaba..bende ayrımcılıkla karşı karşıyayım kazanılmış bi dava varmı..engelli calışan
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Merhaba,

İşyerlerinde derken özellikle özel sektörde mobingi ( bezdirme, işten caydırma, yıldırma her adı ne olursa olsun psikolojik şiddetin aslında her türüne ) birebir gerçek anlamıyla yaşayan ve mobinge en fazla uğrayan kesim engelli personellerdir. Mobingin bin bir çeşidini yaşar ve karşılaşırsınız kurumsal şirketlerde. Hani kurumsallaşmıştır ya her alanda , hani yeterince gelişmiştir ya işte bu yüzdendir ki mobingin her çeşidini orada bulmak da maalesef mümkündür. Bunu ne yaşayan anlatır anlatacak birini bularak ne de gerçekleştiren kişi itiraf eder, bıkar, vazgeçer yaptığından pişkince mutlu olarak yaşantısını sürdürür. Şimdi hani engelliler için istihdam çok önemlidir hatta hayati önem taşır bir nevi işte o yüzden işverenler istihdam ettikleri engelli personelin tabiri caizse burnundan fitil fitil getirirler.

Çalışan engelli personelin arkasında ya da çevresinde mobinge hayır diyecek bir babayiğit te yoktur. Arasanız bulamazsınız aslında vaktiyle engelli personeli o işyerine yerleştiren ne İŞKUR' un ne de çeşitli engelli dernek ve dayanışma derneklerinin desteğini de bulamaz üstelik iş sahibi olmuşken mızmızlanan, nankör engelliler konumuna düşürülürsünüz.

Arkadaşlar bu konuda da diğer konularda olduğu gibi ben engelli personelin mobinge karşı koruyacak ne bir kanun maddesi ne de arkasında duran sağlam bir kurumun varlığını hele bu konuda kazanılmış bir dava olacağını hiç sanmıyorum. Varsa öyle bir kazanılmış dava burada paylaşılmasını rica ederim.

Sağlıcakla kalın,
 

berkemeteatasoy

Üye
Üye
Katılım
Kas 28, 2011
Mesajlar
97
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
günaydın..tüm söylediklerinize katılıyorum..mükemmel bir paylaşım..her bakımdan ayrımcılığa maruz kalıyorum..ülkemizde gıkını çıkarmayan korkak engellilerle dolu birliktelik yok herkes kader deyip geçiyor..
 

berkemeteatasoy

Üye
Üye
Katılım
Kas 28, 2011
Mesajlar
97
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
T.C.
YARGITAY




9. Hukuk Dairesi

Esas No : 2010/39684
Karar No : 2011/14489
Tarihi : 12.05.2011







İşçilere verilecek ücretin tespitinde toplu iş sözleşmesi ile kıdemin belirleyici unsur olarak kullanılmasını engelleyen yasal bir engel bulunmamakta olup, böyle bir uygulamanın Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı alacağı şeklindeki yorum ise maddenin konuluş amacını aşacak niteliktedir. Davacı tarafça ileri sürülmediği halde davalı işverenin aynı işi yapan işçiler bakımından eşit davranma borcunu yerine getirmediği gerekçesiyle ve bu haliyle davacı talebiyle, mahkeme gerekçesi arasında çelişki yaratılarak davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.








Davacı, ücret tespiti, ücrel farkı, yıpranma primi, ilave tediye, akdi ikramiye alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi N. Taşdelen tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:






Davacı vekili; müvekkilinin özürlü olduğunu ve ... İdaresinde 22/09/2006 tarihinden 03/01/2008 tarihine kadar geçici işçi kadrosunda çalışırken bu tarihten itibaren kadrolu olarak çalışmaya devam ettiğini, davacının 01/03/2007-28/02/2009 tarihli toplu iş sözleşmesine dahil olmasına rağmen davalı kurumun toplu iş sözleşmesinin E1/A tablosu yerine ek 1/B ücrei tablosuno göre davacıya ücret verdiğini,4857 sayılı İş Kanununu 5. Maddesinin 2. Fıkrası gereğince işverenin geçici çalışan işçi ile devamlı çalışan işçi arasında fark yaratamayağını, yine aynı yasanın 17. Maddesinin 2. Fıkrasına göre özürlü ve eski hükümlü işçilerin aleyhine sonuç doğuracak şekilde diğer kişilerden farklı şekilde davranamayacağını, engellilerin haklarına ilişkin Türkiye'nin de taraf olduğu Uluslararası Sözleşmenin 27. Maddesinin 1. Fıkrası ( b ) bendinin taraf devlet fırsat eşitliği, eşit değerde eşit işe eşi ücret ilkesi, tacizden korunma ve mağduriyetin giderilmesi, güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarının sağlanmasına ilişkin olarak engellilerin haklarını koruma görevi verdiğini, ( c ) bendinde ise engellilerin iş ve sendikal haklarını diğer bireylerle eşit koşullar altında kullanabilmelerini sağlar denildiğini, bu nedenlerle davacının üyesi olduğu T. Sendikası ile davalı kurum arasında imzalanan 01/03/2007-28/02/2009 tarihli 1. Dönem toplu iş sözleşmesinin 17. Maddesi gereğince davacının ücretinin 01/01/2008 tarihinden itibaren Ek 1/A cetveline göre ödenmesinin gerekeceğini belirterek davacının ücretinin anılan toplu iş sözleşmesinin Ek 1/A maddesine göre ödenmesi gerekeceğinin tespiti ile fazlaya ilişkin haklarının saklı tutularak dava tarihine kadar olan ücret farklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

Davalı vekili, davacının 5620 sayılı kanun gereğince 03/01/2008 tqrihinden itibaren sürekli işçi kadrosuno atandığını, aynı yasanın 2/11 maddesinin geçici işçi pozisyonlarından sürekli işçi kadrolarına geçirilmiş işçilerin mevcut ücret düzeylerinde ve diğer mali ve sosyal haklarında artış yapılamaz ve ücrel skalaları değiştirilemez, bu işçilere sadece 2007 yılı ve sonraki yıllardaki toplu iş sözleşmeleri ile belirlenecek genel ücret artışları uygulanır" hükmünün yer aldığını, idare adına T... ile T. Sendikası arasında imzalanan ve 01/03/2008- 28/02/2009 tarihlerini kapsayan toplu iş sözleşmesinin '17. Maddesinde 01/03/2005 tarihinden sonra işe ilk defa alınacak işçilere uygulanacak ücret skalası ek 1/B de belirlendiğini, davacının 01/03/2005 tarihinden sonra işe alındığını ve 5620 sayılı yasa ile toplu iş sözleşmesinde özürlü işçilerin ücret düzeyleri ile ilgili ayrı bir düzenlemenin mevcut olmadığını, dolayısı ile 01/03/2005 tarihinden sonra işe giren tüm işçilere toplu iş sözleşmesinin Ek 1/B skalasının uygulandığından bahisle davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, davalı işyerinde davacı ile aynı işi yapanlar arasında sırf işe daha sonra başladığı gerekçesiyle TİS hükümlerine dayanarak farklı ücret skalasına göre daha az ücret ödemenin obiektif ve haklı sebebe dayanmadığı, eşitlik ilkesine aykırı olduğu sonucuna varılması sebebiyle hakkaniyete uygun olmadığı kanaatine varılarak davacının ücretinin tespitinde TİS'in 17. Maddesinde belirtilen EK 1/A cetvelinin uygulanması gerektiği ve davacının 03/01/2008 - 25/08/2009 tarihleri arasında bilirkişi tarafından tespit edilen bir kısım fark ücret alacaklarının bulunduğu anlaşıldığı belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Dosya içerisinde yer olan T.S. ve T. İl Özel İdaresi adına TÜHİS arasında imzalanan 01.03.2007-28.02.2009 tarihlerini kapsayan 1. dönem toplu iş sözleşmesi ve 01.03.2009-28.2.2011 tarihlerini kapsayan 2. dönem toplu iş sözleşmesi bulunmaktadır. Anılan toplu iş sözleşmelerinin eki niteliğindeki iki adet Ek 1-A ve Ek 1-B ücret cetveli olduğu, Ek 1-A cetvelinde 1.3.2005 tarihinden önce işe başlayanlar için, Ek 1-B cetvelinde ise 01.03.2005 tarihinden sonra işe başlayanlar için ücret belirlemesi yapıldığı anlaşılmaktadır.

Taraflar arasında davacının 01.03.2005 tarihinden sonra işe girdiği, 03/01/2008 tarihinden itibaren kadrolu olarak çalışmaya devam ettiğini hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle müvekkilinin özürlü olduğunu bu nedenle işyerinde ayrımcılık yapılarak müvekkiline aynı işi yapanlardan daha az ücret ödenmekte olduğunu iddia etmiştir. Yukarıda özetlendiği üzere işyerinde çalışan işçiler bakımından toplu iş sözleşmesine göre iki farklı ücret cetveli bulunduğu bu cetvellerin ise işçilerin kıdemine göre belirlendiği bunun dışında özürlülere ödeme yapılmasına dair ayrı bir ücret cetveli yer olmadığı anlaşılmıştır.

Taraflar uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesinde işçiler bakımından farklı ücret uygulamasında esas alınan kıstasın davacı tarafın iddiasının aksine kıdem olduğu, 01.03.2005 tarihinden önce ve bu tarihten sonra işe giren işçilerin ücretlerinin iki ayrı cetvele göre hesaplandığı bu uygulamanın 01.03.2007-28.02.2009 tarihlerini kapsayan 1. dönem toplu iş sözleşmesi ile getirildiği aynı uygulamaya 01.03.2009-28.02.2011 tarihlerini kapsayan 2. dönem toplu iş sözleşmesinde de devam edildiği görülmektedir. Toplu iş sözleşmesini düzenleyen tarafların bir araya gelerek toplu iş sözleşmesi hükümlerini değiştirmeleri olanaklıdır. 4857 sayılı İş Kanununun 22. maddesinin son fıkrasında yazılı olan taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değişrirebilirler kuralından, toplu iş sözleşmeleri yönünden iş ilişkisinin tarafları yerine, toplu iş sözleşmesinin taraflarını anlamak lazım gelir. Gerçekten, toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi olan kişilerin bu yetkileri devam ettiği sürece toplu iş sözleşmesi hükümlerinde değişiklik yapmaları kural olarak mümkündür. Davacının kıdemi sebebiyle işyerinde farklı ücret olmasına sebep olan düzenlemeye dair davacının üye olduğu sendika tarafından toplu iş sözleşmesinde yer olan düzenlemesinin değiştirilmesine dair bir girişimi bulunmamakla anılan toplu iş sözleşmeleri toplu iş sözleşmesinin tarafları bakımından bağlayıcı nitelik taşımaktadır. Durum böyle iken davalı kurumun toplu iş sözleşmesinde belirlenen kıstaslar dışında uygulama yaparak davacıya ücret ödemesi mümkün değildir. Kaldı ki Mahkeme gerekçesinde belirtildiğinin aksine işçilere verilecek ücretin tespitinde kıdemin belirleyici unsur olarak kullanılmasını engelleyen yasal bir engel bulunmamakta olup böyle bir uygulamanın Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olacağı şeklindeki yorum ise maddenin konuluş amacını aşan niteliği taşıyacaktır.

Yukarıda izah edildiği üzere öncelikle davacı vekilince müvekkilinin özürlü olduğu, bu nedenle işyerinde ayrımcılık yapılarak müvekkili ile aynı işi yapan işçilerden daha az ücret ödendiği iddiası açılan davanın sebebi olarak gösterilmediğine göre Mahkemece davacı tarafça ileri sürülmediği halde davalı işverenin aynı işi yapan işçiler bakımından eşit davranma borcunu yerine getirmediği gerekçesiyle ve bu haliyle davacı talebiyle, mahkeme gerekçesi arasında çelişki yaratılarak davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olduğu gibi ayrıca işçilere verilecek ücretin tesbitinde kıdemin belirleyici unsur olarak kullanılmasını engelleyen yasal bir engel bulunmadığından sırf bu sebeple işverenin eşit davranma borcunu ihlal ettiği gerekçesine dayanılması da hatalı olup, davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.






Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.05.2011 gününde oybirligi ile karar verildi.


anlamadım iş hukukundan anlayan biri varmı
 

berkemeteatasoy

Üye
Üye
Katılım
Kas 28, 2011
Mesajlar
97
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
arkadaşlar burda sonuç nedir..anlayan biri varmı





Esas No : 2010/39684
Karar No : 2011/14489
Tarihi : 12.05.2011







İşçilere verilecek ücretin tespitinde toplu iş sözleşmesi ile kıdemin belirleyici unsur olarak kullanılmasını engelleyen yasal bir engel bulunmamakta olup, böyle bir uygulamanın Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı alacağı şeklindeki yorum ise maddenin konuluş amacını aşacak niteliktedir. Davacı tarafça ileri sürülmediği halde davalı işverenin aynı işi yapan işçiler bakımından eşit davranma borcunu yerine getirmediği gerekçesiyle ve bu haliyle davacı talebiyle, mahkeme gerekçesi arasında çelişki yaratılarak davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.








Davacı, ücret tespiti, ücrel farkı, yıpranma primi, ilave tediye, akdi ikramiye alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi N. Taşdelen tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:






Davacı vekili; müvekkilinin özürlü olduğunu ve ... İdaresinde 22/09/2006 tarihinden 03/01/2008 tarihine kadar geçici işçi kadrosunda çalışırken bu tarihten itibaren kadrolu olarak çalışmaya devam ettiğini, davacının 01/03/2007-28/02/2009 tarihli toplu iş sözleşmesine dahil olmasına rağmen davalı kurumun toplu iş sözleşmesinin E1/A tablosu yerine ek 1/B ücrei tablosuno göre davacıya ücret verdiğini,4857 sayılı İş Kanununu 5. Maddesinin 2. Fıkrası gereğince işverenin geçici çalışan işçi ile devamlı çalışan işçi arasında fark yaratamayağını, yine aynı yasanın 17. Maddesinin 2. Fıkrasına göre özürlü ve eski hükümlü işçilerin aleyhine sonuç doğuracak şekilde diğer kişilerden farklı şekilde davranamayacağını, engellilerin haklarına ilişkin Türkiye'nin de taraf olduğu Uluslararası Sözleşmenin 27. Maddesinin 1. Fıkrası ( b ) bendinin taraf devlet fırsat eşitliği, eşit değerde eşit işe eşi ücret ilkesi, tacizden korunma ve mağduriyetin giderilmesi, güvenli ve sağlıklı çalışma koşullarının sağlanmasına ilişkin olarak engellilerin haklarını koruma görevi verdiğini, ( c ) bendinde ise engellilerin iş ve sendikal haklarını diğer bireylerle eşit koşullar altında kullanabilmelerini sağlar denildiğini, bu nedenlerle davacının üyesi olduğu T. Sendikası ile davalı kurum arasında imzalanan 01/03/2007-28/02/2009 tarihli 1. Dönem toplu iş sözleşmesinin 17. Maddesi gereğince davacının ücretinin 01/01/2008 tarihinden itibaren Ek 1/A cetveline göre ödenmesinin gerekeceğini belirterek davacının ücretinin anılan toplu iş sözleşmesinin Ek 1/A maddesine göre ödenmesi gerekeceğinin tespiti ile fazlaya ilişkin haklarının saklı tutularak dava tarihine kadar olan ücret farklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

Davalı vekili, davacının 5620 sayılı kanun gereğince 03/01/2008 tqrihinden itibaren sürekli işçi kadrosuno atandığını, aynı yasanın 2/11 maddesinin geçici işçi pozisyonlarından sürekli işçi kadrolarına geçirilmiş işçilerin mevcut ücret düzeylerinde ve diğer mali ve sosyal haklarında artış yapılamaz ve ücrel skalaları değiştirilemez, bu işçilere sadece 2007 yılı ve sonraki yıllardaki toplu iş sözleşmeleri ile belirlenecek genel ücret artışları uygulanır" hükmünün yer aldığını, idare adına T... ile T. Sendikası arasında imzalanan ve 01/03/2008- 28/02/2009 tarihlerini kapsayan toplu iş sözleşmesinin '17. Maddesinde 01/03/2005 tarihinden sonra işe ilk defa alınacak işçilere uygulanacak ücret skalası ek 1/B de belirlendiğini, davacının 01/03/2005 tarihinden sonra işe alındığını ve 5620 sayılı yasa ile toplu iş sözleşmesinde özürlü işçilerin ücret düzeyleri ile ilgili ayrı bir düzenlemenin mevcut olmadığını, dolayısı ile 01/03/2005 tarihinden sonra işe giren tüm işçilere toplu iş sözleşmesinin Ek 1/B skalasının uygulandığından bahisle davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, davalı işyerinde davacı ile aynı işi yapanlar arasında sırf işe daha sonra başladığı gerekçesiyle TİS hükümlerine dayanarak farklı ücret skalasına göre daha az ücret ödemenin obiektif ve haklı sebebe dayanmadığı, eşitlik ilkesine aykırı olduğu sonucuna varılması sebebiyle hakkaniyete uygun olmadığı kanaatine varılarak davacının ücretinin tespitinde TİS'in 17. Maddesinde belirtilen EK 1/A cetvelinin uygulanması gerektiği ve davacının 03/01/2008 - 25/08/2009 tarihleri arasında bilirkişi tarafından tespit edilen bir kısım fark ücret alacaklarının bulunduğu anlaşıldığı belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Dosya içerisinde yer olan T.S. ve T. İl Özel İdaresi adına TÜHİS arasında imzalanan 01.03.2007-28.02.2009 tarihlerini kapsayan 1. dönem toplu iş sözleşmesi ve 01.03.2009-28.2.2011 tarihlerini kapsayan 2. dönem toplu iş sözleşmesi bulunmaktadır. Anılan toplu iş sözleşmelerinin eki niteliğindeki iki adet Ek 1-A ve Ek 1-B ücret cetveli olduğu, Ek 1-A cetvelinde 1.3.2005 tarihinden önce işe başlayanlar için, Ek 1-B cetvelinde ise 01.03.2005 tarihinden sonra işe başlayanlar için ücret belirlemesi yapıldığı anlaşılmaktadır.

Taraflar arasında davacının 01.03.2005 tarihinden sonra işe girdiği, 03/01/2008 tarihinden itibaren kadrolu olarak çalışmaya devam ettiğini hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle müvekkilinin özürlü olduğunu bu nedenle işyerinde ayrımcılık yapılarak müvekkiline aynı işi yapanlardan daha az ücret ödenmekte olduğunu iddia etmiştir. Yukarıda özetlendiği üzere işyerinde çalışan işçiler bakımından toplu iş sözleşmesine göre iki farklı ücret cetveli bulunduğu bu cetvellerin ise işçilerin kıdemine göre belirlendiği bunun dışında özürlülere ödeme yapılmasına dair ayrı bir ücret cetveli yer olmadığı anlaşılmıştır.

Taraflar uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesinde işçiler bakımından farklı ücret uygulamasında esas alınan kıstasın davacı tarafın iddiasının aksine kıdem olduğu, 01.03.2005 tarihinden önce ve bu tarihten sonra işe giren işçilerin ücretlerinin iki ayrı cetvele göre hesaplandığı bu uygulamanın 01.03.2007-28.02.2009 tarihlerini kapsayan 1. dönem toplu iş sözleşmesi ile getirildiği aynı uygulamaya 01.03.2009-28.02.2011 tarihlerini kapsayan 2. dönem toplu iş sözleşmesinde de devam edildiği görülmektedir. Toplu iş sözleşmesini düzenleyen tarafların bir araya gelerek toplu iş sözleşmesi hükümlerini değiştirmeleri olanaklıdır. 4857 sayılı İş Kanununun 22. maddesinin son fıkrasında yazılı olan taraflar aralarında anlaşarak çalışma koşullarını her zaman değişrirebilirler kuralından, toplu iş sözleşmeleri yönünden iş ilişkisinin tarafları yerine, toplu iş sözleşmesinin taraflarını anlamak lazım gelir. Gerçekten, toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi olan kişilerin bu yetkileri devam ettiği sürece toplu iş sözleşmesi hükümlerinde değişiklik yapmaları kural olarak mümkündür. Davacının kıdemi sebebiyle işyerinde farklı ücret olmasına sebep olan düzenlemeye dair davacının üye olduğu sendika tarafından toplu iş sözleşmesinde yer olan düzenlemesinin değiştirilmesine dair bir girişimi bulunmamakla anılan toplu iş sözleşmeleri toplu iş sözleşmesinin tarafları bakımından bağlayıcı nitelik taşımaktadır. Durum böyle iken davalı kurumun toplu iş sözleşmesinde belirlenen kıstaslar dışında uygulama yaparak davacıya ücret ödemesi mümkün değildir. Kaldı ki Mahkeme gerekçesinde belirtildiğinin aksine işçilere verilecek ücretin tespitinde kıdemin belirleyici unsur olarak kullanılmasını engelleyen yasal bir engel bulunmamakta olup böyle bir uygulamanın Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olacağı şeklindeki yorum ise maddenin konuluş amacını aşan niteliği taşıyacaktır.

Yukarıda izah edildiği üzere öncelikle davacı vekilince müvekkilinin özürlü olduğu, bu nedenle işyerinde ayrımcılık yapılarak müvekkili ile aynı işi yapan işçilerden daha az ücret ödendiği iddiası açılan davanın sebebi olarak gösterilmediğine göre Mahkemece davacı tarafça ileri sürülmediği halde davalı işverenin aynı işi yapan işçiler bakımından eşit davranma borcunu yerine getirmediği gerekçesiyle ve bu haliyle davacı talebiyle, mahkeme gerekçesi arasında çelişki yaratılarak davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olduğu gibi ayrıca işçilere verilecek ücretin tesbitinde kıdemin belirleyici unsur olarak kullanılmasını engelleyen yasal bir engel bulunmadığından sırf bu sebeple işverenin eşit davranma borcunu ihlal ettiği gerekçesine dayanılması da hatalı olup, davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.






Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 12.05.2011 gününde oybirligi ile karar verildi.


anlamadım iş hukukundan anlayan biri varmı[/QUOTE]
 
Tekerlekli Sandalye
Üst