Kadınlarda hormonel değişimler: Menepoz

Sağlık Teknikeri

Üye
Üye
Katılım
Haz 8, 2010
Mesajlar
1,076
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
Kadınlar, hormon dengeleri ve metabolizmalarının erkeklere nazaran daha hassas olmasından dolayı, sağlıklarına normal bir erkeğin dikkat etmesinin yanında, çok daha fazla dikkat etmelidir. Gerek menopoz gerekse ergenlik dönemlerinde, kadınların hormonal dengesi, gerekli tetkiklerle kontrol edilmesi gereken dikkate değer bir noktadır.



Hem pms, hem de menepoz dönemlerinin giriş evreleri çok iyi saptanmalı, bu aşamalarda olası ruhsal denge çok iyi analiz edilmelidir. PMS dönemlerinde, agresiflik hali, tatlıya düşkünlük ve genel olarak depresyon buhranı baskısı altında olan kadınlar, pms dönemlerini uzman jinekologlarına danışarak öğrendiklerinde, bu dönemlerdeki olası ruh hali ve seyri konusunda bilgilendirilerek, bu dönemi çok daha naif ve sakin geçirebilirler.

Özellikle menopoz dönemi, yaşın ilerlediği evrelerde 45+ yaş kadınlar için söz konusu olduğundan dolayı, yaşlılıkla birlikte gelen hastalıkların menopoz dönemiyle iç içe geçmesinden mütevellit, doğru tedavi ve doğru yönlendirme için mutlaka destek alınmalıdır. Yani, bir kadın hayatının ilk gençlik ve yaşlılık dönemlerine kadar; mutlaka doktor kontrolünden geçmeli, uzman bir jinekoloğa düzenli olarak muayene olmalıdır.
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Menopoz sizi terletemesin

Peki bunun için ne yapmak lazım?

Menopoz sizi terletemesin

Menopoz döneminde görülen sıcak basmalarıyla mücadele etmenin en etkili yolunun sağlıklı beslenmek olduğu açıklandı. Vücudun az ısı üretmesi için sık ama az yemek gerekiyor.


haberturk
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Menopoz süreci nasıl tespit edilir?

Kadında doğuştan varolan yumurta rezervleri, doğurganlık yaşı, bebek sahibi olma şansı veya menopoz süreci hakkında güvenilir bilgi kaynağıdır. Peki zaman içinde azalan yumurtalık rezervlerinin seviyesinin belirlenmesi mümkün müdür?

Yapılan araştırmalar basit bir kan tahlili ile kandaki AMH hormonuna bakıldığında elde edilen değerler tüm bu sorulara güvenilir cevap oluşturuyor.

Hem kariyer hem çocuk istiyorsunuz ve zaman konusunda kararsızlık yaşıyorsunuz. Geç kalmaktan da korkuyorsunuz… Ya da tüp bebek tedavi sürecinde bebek sahibi olma şansınızı merak ediyorsunuz… Ya da ‘menopoz sürecine girdim mi’ ikilemini yaşıyorsunuz?’’ Günlük yaşamda bu tür sorunlarla daha sık karşılaşır hale geldik. Çünkü özellikle son otuz yılda kadının sosyal hayata ve iş hayatına katılımının hızla artması, eğitim düzeyinin yükselmesi, kariyer planlaması gibi nedenler gelişmiş toplumlarda gebelik yaşının geciktirilmesi sonucunu doğurdu. Op. Dr. Güvenç Karlıkaya'nın araştırmasına göre birçok aile çocuk sahibi olma planlarını daha ileri yaşlara bırakmakta, bunun sonucunda infertilite (kısırlık) sorunu ile daha sık karşılaşılmakta ve infertilite tedavilerine daha sık başvurulmaktadır.


Basit Bir Kan Tahlili İle Yumurta Rezervinin Belirlenmesi İçin Anti Mullerian Hormon (AMH)Testi Kadın yaşının ilerlemesiyle gebe kalma şansının azaldığı ve düşük yapma riskinin arttığı bilinen bir gerçektir. Özellikle otuzlu yaşların ortalarından itibaren bu türde problemlerle karşılaşma riski gittikçe artış göstermektedir. Yapılan çalışmalarla anlaşılan bir diğer ilginç saptama ise bu risklerin ortaya çıkış zamanı ve artış hızı, kadının yumurtalık rezervinin yaşla azalma trendine birebir uyum göstermesidir. İnfertilite tedavileri, özellikle tüp bebek ve mikroenjeksiyon gibi, ileri tekniklerin başarılı sonuçlanabilmesinde en önemli etkiyi kadının yaşı ve buna bağlı olarak elde edilen yumurta sayısı ve kalitesi yapmaktadır. Bu nedenle, çiftler için çok büyük önem taşıyan bu tedavilerde, başarı şansını önceden değerlendirebilmek için yumurta rezervini ölçmeye yönelik bir çok kriter belirlenmeye çalışılmıştır. Ancak bu belirteçlerin birçoğu (örneğin kandaki FSH değerleri gibi) farklı zamanlarda farklı sonuçlar verebildiği için yeterli bilgiyi vermekten uzak kalmıştır. Son yıllarda, Anti Müllerian Hormon (AMH) ölçümlerinin bu konuda daha çok yardımcı olduğu, kadının adet dönemlerinin farklı zamanlarında değerinin oldukça sabit kaldığı gözlemlenmiştir.

AHM HORMONU SEVİYESİ ÖNEMLİDİR!
Gerçekte de, çok erken dönem yumurtalardan salgılanan bu hormon, kadının asıl yumurtalık havuzu hakkında bize daha doğru bilgiler vermektedir. Yapılan çalışmalar, kanda bakılan AMH değerlerinin, tüp bebek tedavisinde yumurtalıkların vereceği cevap konusunda bize önceden önemli bilgiler vermektedir. Düşük AMH değerlerine sahip kadınlarda yapılacak bir tüp bebek tedavisinde elde edilecek cevabın (muhtemel elde edilebilecek yumurta sayısının) düşük olacağını bilmek, hasta için en uygun olduğu düşünülen protokol seçiminde yardımcı olurken, hastanın bu yönde bilgilendirmesinde önemli bir parametre olacaktır. Yüksek AMH değerlerinde ise, hastadan en uygun cevabı alacak ilaç dozlarının ve protokollerinin belirlenmesi, yeterli sayıda ve kalitede yumurtalar elde edilmesine, buna bağlı olarak gebelik şansının artmasına neden olacaktır. Bununla beraber “ovaryan hiperstimulasyon sendromu” adı verilen ve tüp bebek tedavilerinde aşırı yumurtalık cevabı nedeniyle karın şişkinliği ve nefes alma güçlüğü gibi bazen şiddetli olabilen komplikasyonların ortaya çıkma olasılığı, yüksek AMH değerlerine sahip kadınlarda daha fazladır. Bu şekilde yüksek AMH değerlerine sahip kadınlarda, tedavilere uygun protokoller ve ilaç dozları ile başlamak, tüp bebek tedavilerinin bu en korkutan yan etkisini önlemede doktorlara en başından uyarıcı olacaktır.

Aynı zamanda, AMH değerlerinin, menopoza giriş yaşını belirlemede belirleyici olabileceğine dair birçok çalışma bulunmaktadır. Beklenenden daha düşük AMH değerlerinde kadının ortalamalardan daha önce menopoza girme ihtimalinin arttığı gözlemlenmiştir.

Her ne kadar bir kadının gebe kalma ihtimali veya menopoza girme süresi birkaç parametre ile kesin olarak belirlenemeyecek kadar karmaşık olaylar silsilesi olsa da, gebe kalma yaşını çeşitli nedenlerden erteleme eğilimi olan kadınların, bu türde parametrelerden yararlanmaları gelecek planlarını yapmakta onlara yardımcı olacaktır.
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Menepozun bir zararı daha!

Kadınların korkulu rüyası menopoz, gözyaşını azaltarak, gözde kuruluğa neden oluyor


Göz kuruluğu tedavisi gören 10 kişiden altısının kadın olduğunu söyleyen Dünyagöz Samsun Hastanesi'nden Opr. Dr. Sezer Özkan, gözyaşı azlığı sorununa erken müdahale edilmediği takdirde kalıcı görme bozuklukları ve ciddi enfeksiyonlara neden olabileceği konusunda uyardı. Gözyaşı bezlerinin androjen ve ostrojen hormonlarından direkt olarak etkilendiğini söyleyen Opr. Dr. Sezer Özkan, göz kuruluğu yaşayan 10 hastadan 6'sının kadın olduğunu belirtti. Opr. Dr. Özkan, "Kadınlarda bulunan erkeklik hormonu androjen, gözyaşı bezlerinin çalışmasında ve gözyaşı üretiminde önemli bir rol oynuyor. Androjen de menopoz döneminde kadınlık hormonu ostrojen gibi azalıyor. Bu durum ise gözyaşı bezlerinin çalışmasını ve gözyaşı üretiminin yavaşlamasına neden oluyor" dedi.

Menopoza giren kadınların yüzde 10'unun göz kuruluğu tedavisi gördüğünü, ancak daha fazla kadının hastalığın farkında olmadan bu sorunu yaşadığını ifade eden Opr. Dr. Özkan, menopoz tedavisinde kullanılan ilaçların da göz kuruluğunu tedavi edemeyeceğini dile getirdi. Opr. Dr. Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Menopoz tedavisinde kullanılan ilaçların içerisinde ostrojen oluyor, ancak androjen hormonu bulunmuyor. Bu nedenle bu tip tedavilerin göz kuruluğunun tedavisinde hiçbir etkisi olmuyor."

KALICI GÖRME SORUNLARININ NEDENİ

Gözde yanma, batma, kızarıklık gibi belirtilerin gözyaşı azalmasının habercisi olabileceği konusunda uyarıda bulunan Opr. Dr. Özkan, göz kuruluğu sorununun erken tedavi edilmediği durumlarda kalıcı görme bozukluklarına ve sık göz enfeksiyonuna neden olabileceğini anlattı. Artrit gibi romatizmal hastalığı olan, tiroit hastalığı olan, antidepresan ve hipertansiyon ilaçları kullanan, lazer göz operasyonu geçiren kadınların özellikle menopoz döneminde göz kuruluğu sorununu artabileceğini açıklayan Opr. Dr.
Özkan, "Bu tedavileri gören hastalarımızı, ilgili branştaki hekimlerinin de kontrolünde göz kuruluğu yapmayan ilaçları tavsiye etmelerini öneriyoruz" diye konuştu.

SIK SIK GÖZ KIRPIN
Göz kuruluğunun çoğu zaman suni gözyaşı damlası ve omega 3 içeren vitamin desteği ile çözülebileceğini ancak eğer kuruluk sorunu ilerlemişse gözyaşı kanallarını silikon tıkaçlarla tıkadıklarını dile getiren Özkan, gözyaşı azalması sorunu yaşayan kişilerin kırmızı et ve kurutulmuş yiyecekleri azaltmalarını, omega 3 içeren somon, ceviz gibi yiyecekleri tüketmelerini önerdi. Opr. Dr. Özkan sözlerini şöyle tamamladı: "Gözyaşı kuruluğu yaşayan kişilerin ilaçlarının yanı sıra koruyucu gözlük kullanmaları
gerekebilir. Suni gözyaşı damlası ve vitamin desteğinin tedavide yeterli olmadığı hastalarda siklosporin içeren ilaçlarla bir ya da iki yıllık bir tedavi ile sorun çözülebilir. Göz kuruluğu sorunu yaşayan kişilerin bol su içmeleri, gözlerini ovalamamaları, ağır makyaj yapmamaları, sigara ve dumandan uzak durmaları gerekiyor. Bunun yanında bilgisayar kullanımını sınırlamak ve gözleri sık kırpmak önemli."

İHA
 
Tekerlekli Sandalye
Üst