Hani bir konuda anlatacak çok şeyiniz vardır ama konuşmamayı tercih eder ya insan; "neresinden başlayayım da neresinde bitireyim" kafasında kestirilemez ya? Sonra susmayı tercih eder? Sitenizi takip etmeye başladığım bir kaç gündür tam da bunu yaşıyorum.
Bir kısım arkadaşlarımızın tabiri ile engelsiz, 'öteki' arkadaşlarımın tabiri ile 'onları asla anlayamayacak' olanım.
Sevgili mavibalina arkadaşımın yazısına denk geldikten sonra cesaretimi toplayıp üye oldum.
Yukarı da kendimi az çok tanıttığımı düşünüyorum ama size yetersiz gelmiş olabilir. Sizlere birazda mesleğimden, işimden, gücümden bahsedeyim.
Çalıştığım iş yerine gelen işitme engelli müşteriyi fark edince köşe bucak saklandım. Belki biri ile mücadele edebilirdim ama 2 kişilerdi.
İşimden evime dönerken tekerlekli sandalye ile karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir arkadaşıma yol verdim. Nasıl bir bakış atacağından endişe ettim. İnanın şoför koltuğunda öyle bir küçüldüm ki polisler görse bu ufaklığa ceza keserlerdi.
Diğer çalıştığım mağazayı ziyaret eden ve işaret dili ile anlaşan 5 kişilik genç gurubu fark ettiğimde uzaylı görmüş gibi oldum.
Bir başka gün belden aşağısı olmayan ve elleri ile yürüyen bir beyefendi iş yerimize geldi ve maddi yardım istedi. Ona da öyle bir yukarıdan baktım ki.. Sonrada çocuk muamelesi mi yapsaydım acaba diyerek kahrettim. Böyle bir fırsatım varken?
Ankara' ya bir iş gezisine gittiğimde de yerdeki sarı şeritleri fark ettim. “Melih Gökçek’in bir ahbabı herhalde bunları üretiyor, her yerde varlar, ne alaka?” dedim.
Zannediyorum buraya kadar ki kısmı ‘ötekileştirdiğiniz’ bendi. Bir de beni ‘ben’ den dinleyiniz, uzadı, farkındayım.
- Çalıştığım iş yerine gelen işitme engelli müşteriyi fark edince köşe bucak saklandım. Belki biri ile mücadele edebilirdim ama 2 kişilerdi.
Eeee, onca yıl hiçbiri ile iletişim kurmaya cesaret edememiş, iletişim kurmak istediğinde de “zannediyorum o an keyfi yerinde olmadığı” için onunla konuşulmamış bunca yıl. Bak mecbur kaldık, şimdi ben nasıl konuşabilirim ki? Ne yapabilirim? İşaret dili nedir, ne değildir, sizden değil de kimden öğrenebilirdim? Ya da
sizler buna vesile olmazsanız bana ne vesile olabilirdi? Utandım tabi, yazarak mı konuşacaktık? Elimle Euro simgesi mi göstermeye çalışmalıydım? Hem ilk kez konuşmak zorunda bırakılıyorum, ne bileyim ben?
Keşke, geçmişte bir yerde biri de gelip merhaba kağıdını dayasaydı gözüme. 'Benim adım X' yazıp imzasını da alta atsaydı. Şöyle bir tanışsak da en azından nasıl yaklaşabilirim, onun bana ihtiyacı olduğu zaman veya benim ona ihtiyacım olduğu zaman nasıl iletişim kurabilirdik onu öğrenseydik. O zaman sürü ile gelseler de fark etmez, kağıda 10 parmak yazmayı da öğrenirdik.
- İşimden evime dönerken tekerlekli sandalye ile karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir arkadaşıma yol verdim. Nasıl bir bakış atacağından endişe ettim. İnanın şoför koltuğunda öyle bir küçüldüm ki polisler görse bu ufaklığa ceza keserlerdi.
Her hareketimden bir hakaret çıkarana mı denk geldim acaba? Acaba o mu? Değil mi? Hmm. O mu değil mi şuan bunu kestirmek imkansız tabii ki. Ama kişi bilsin ki onun yerinde kim olsaydı ben zaten yol verecektim. Torpillim değil. Onun sandalyesi varsa, benim de arabam var, hiç artistlik yapmasın! Yapmasın çünkü hareketlerimiz ona özel değil. Ona özel gelmesin yapmacık gülümsememiz, “çok geçmiş olsun” larımız, “çok üzüldüm” lerimiz ve “seni anlıyorum” larımız. Gayri ihtiyari yol verdim ona. Gayri ihtiyarı kız arkadaşımın tırnağı kırıldığında yüzümü buruşturup “çok acıdı mı? kıyamam” dedim. Yanında bomba patlamış gazimizin ve feci bir trafik kazasında bacaklarını kaybetmiş abimize üzüldümde. Ne yahu? Benden önce bu duruma kaç kişinin üzüldüğünü ve bu durumdan ne kadar sıkıldığını hesaplayamamış olabilirim.
Acımak ile üzülmek kavramlarını birbirlerine karıştırabilme ihtimalini de düşünmedim. Bir de üzülebilirim lan ben? Yani üzücü bir durum..? Ama keşke onu her gördüğümde üzüleceğimi düşünmese. Ben psikopat mıyım her karşılaştığımızda üzüleyim? GAYRİ İHTİYARİ üzüldüm, ben her şeye böyle anlık üzülebiliyorum, affetsin. Terslemesin, ‘o an’ geliyor, akıl edemiyoruz. Çünkü aslında herkese vereceğimiz tepkiyi veriyoruz. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak da yapmacık olurdu yahu.. Adam mayına basıyor, çime değil.. İnsan yapmacık aslında, ona özel hareket etmiyorlar. Her misafirliğe geldiğinde “dersler nasıl evladım” diye yüzüme sırıta sırıta soran teyzelere de ben çok kızardım. Matematik zayıf, şimdi herkesin ortasında gıcıklığına mı soruyor lan? Bu böyle ulu orta sorulur mu? Amacın ne kadın senin..? Mandalina soy, kuruyemiş ye herkes gibi.. İlgilenme benimle!
- Diğer çalıştığım mağazayı ziyaret eden ve işaret dili ile anlaşan 5 kişilik genç gurubu farkettiğimde uzaylı görmüş gibi oldum.
Yaşadığım şehrin çok ötesinde kıyafetleri, hangi şehirden gelmiş olabilirler? Müthiş bir zevk, müthiş bir bakış açısı bu renklerin uyumu.. Dibim düştü evet. Birbirleri ile iletişimlerinden anladığım kadarıyla aralarında ti’ye aldıkları biri de var, sürekli ona gülüyorlar.
Ayyynı bizim Ahmet’e güldüğümüz gibi. Bak yine aklıma geldi… Çok keyifliler, nedir onlara bu kadar komik gelen?
Upss!! İçlerinden bir tanesi, mağazanın bir ucundan diğer ucuna işaret dili ile sanki “bu lambader çok güzel, tasarruflu ampül takılabiliyor, abajurla takım bakınnn!!” diye bağırdı! Ortalarından yarıp geçen kalabalığa rağmen,
sessizce bağırdı ve kimseler hissetmedi bile, bu harika…? Keşke tanışabilseydik, çünkü bu ekip beni kendisine gerçekten hayran bırakmıştı. Uzaylılar dicem onlara.. ulu manitu? Siz koyun adını, olmayacak bu iş belli.
- Bir başka gün belden aşağısı olmayan ve sandalyesiz, elleri ile yürüyen bir beyefendi iş yerimize geldi ve maddi yardım istedi. Ona da öyle bir yukarıdan baktım ki.. Sonrada çocuk muamelesi mi yapsaydım acaba diyerek kahrettim. Böyle bir fırsatım varken?
Yine nasıl davranacağını bilememe sendromu. Benden yaşça büyük, çok alçakta idi. Aldığım terbiye midir etken, başka bir şey midir bilmiyorum. Dizlerimi kırıp, onun hizasına inmeli miydim? Öyle hissettim birden. E bunu çocuklara yaparlar??!! Ne yapmalıydım? Kestiremediğim ve bir telaşın sardığı o günlerden biri daha.. Çok yukarıda hissettim kendimi, bu durumdan ötürü kötü hissettim yani anlatabiliyor muyum?
“.. Sonrada çocuk muamelesi mi yapsaydım acaba diyerek kahrettim.”
- Ankara'ya bir iş gezisine gittiğimde de yerdeki sarı şeritleri fark ettim. “Melih Gökçek’in bir ahbabı herhalde bunları üretiyor, her yerde varlar, ne alaka?” dedim.
Ankara' ya bir iş gezisine gittiğimde de yerdeki sarı şeritleri fark ettim. Ne kadar güzel düşünülmüştü. O sarı çizgilerin üzerinde yürüdüm 23 gün boyunca. Uzun sarı çizgiler ‘yürümeye devam et’ darken, yuvarlaklar ‘dur burada yol, merdiven, metro vs.” var diyordu bana. - Onlar gibi hissedebilmem için bana verilen bir fırsat işte.
Gecenin bir vakti çek simsiyah gözlükleri bir gün çık şu sokağa? Hissederek yürü, anlayarak, yürümek için cabala.. Tüm kör duyuların var gücüyle yol göstermeye çalışsın sana.. Ne güzel düşünmüşler. Evet, sanırım benim gözlerim görmese Maltepe İçkale Otel' den Kızılay Meydanı’ na kadar yürüyebilirim! Her yere yapmalılar bundan!
Dakikalar sonar “Nerdeee bizde bunu yapacak insaniyet” diye düşünmekten de kendimi alamadım. Zaten sonrasında da
“Melih Gökçek’in bir ahbabı herhalde bunları üretiyor, her yerde varlar, ne alaka?” dedim. İsyan ettim.
Nerede bitiremeyeceğini bilemeyen ‘ben’ yazdıkça yazmışım, bağışlayın. Uzun uzun anlattım lakin bu hikayelerden; “ lütfen ön yargılarınızdan arının, insanlarla iletişim kurun, onlara sizlerle nasıl konuşmaları, nasıl davranmaları gerektiğini öğretin, anlık mutsuzluklarla bunun peşini bırakmayın, bizi ötekileştirmeyin, bana beni anlayamaz demeyin, bana acıyor diye düşünmeyin. iyi, pozitif, sosyal ve en önce siz anlayışlı olun.” anlamlarının çıkması gerekiyordu, idare edin, kimse mükemmel değildir.