Kemik Kırıklarının İyileşmesi

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
KEMİK KIRIĞININ İYİLEŞMESİ: Kemik kırığı birbirini izleyen beş dönemden geçerek iyileşir.

1) Pıhtı dönemi: Kırık nedeniyle kemiğin o bölgesindeki damarlar kopar ve bunun sonucu olarak da o bölgesinde kanama olur. Damar dışına çıkan kan, kısa sürede kırık bölgesinde pıhtılaşır. Pıhtının içinde bir fibrin ağı oluşur. Fibrin ağı, daha sonra bu bölgeye gelecek hücreler için bir yol niteliği taşır. Kemiğin kırık uçlarındaki damarların bozulması sonucu bu bölgedeki hücreler ölür. Yani sınırlı bir alanda kemik nekrozu gelişir.

2} Organizasyon dönemi: Kırığı izleyen ilk 24 saat içinde, bu bölgede iltihap oluşur (iltihap bölümüne bakın). Bu iltihap alanında daha sonra granülasyon dokusu gelişir (granülasyon dokusuna bakın). Granülasyon dokusu daha sonra bağdokusuna dönüşür. Bağdokusundaki bazı hücrelerden osteoblastlar gelişir. Bu dönem bir hafta sürer. Bu süre boyunca osteoblastlar kemik trabeküllerini ve osteoit maddeyi kurarlar.

3) Kallus dönemi: Organizasyon döneminde bağdokusu içinde gelişen osteoit ve kemik trabekülleri adacıkları, kallus döneminde birbirleriyle birleşir ve bir kemik ağı kurarlar. Daha sonra “Enkondral kemikleşme” denilen özel bir kemikleşme ile asıl kemikleşmeye yönelinir. Bu yeni kemikleşme sonucu ortaya çıkan kemiğe “Kallus” denir. Kallus, kemik yüzeyinden biraz kabarıktır. Kallus dönemi, kırığı izleyen ikinci ve üçüncü haftaları

4) Kallusun biçimlenmesi: Kallus içinde yeni kurulan kemik trabeküllerinin, kemiğe binen yükü en iyi karşılayacak biçimde dizilmeleri, kallusun biçim kazanma dönemidir. Bu dönem, kırığı izleyen dördüncü ve beşinci haftaları kapsar.

5) Kallusun normal kemik yüzeyine inmesi: Kemik yüzeylerinden kabarık duran kallus, aylar sonra bazen birkaç yıl sonra kemiğin normal yüzeyine iner.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Kırığa İyi Gelen Besinler

Kemik kırılmasına iyi gelen yiyecekler sayesinde insanların sadece beslenme zincirine yeni besinleri eklemesi kemik kırıklarının daha kısa süre içerisinde iyileşmesini sağlamaktadır. Kemik kırıkları alınan çeşitli darbeler sonucunda ya da çeşitli nedenlerden ötürü kemik yapısının formunu kaybetmesi durumu olarak tanımlanır. Meydana gelen kırıklar bölgesel hareketin güçleşmesine neden olduğu gibi şiddetli ağrıların oluşmasına neden olduğundan ötürü acı verici bir durumdur. Acının dindirilmesi elbette çeşitli ilaçlar ile mümkündür ancak kemiğin ev ortamında tekrardan eski halini almasını sağlamak mümkün olmadığından dolayı kesinlikle doktora gidilmesi gerekmektedir. Yaşı genç olan kişilerde kemik yapısı bozulduğu zaman yani kemik kırığı meydana geldiği zaman oluşan bu kırıklar daha kısa bir süre içerisinde kaynar ancak yaş ilerlediğinde meydana gelen kırıkların uzun süre boyunca iyileşmediği bilinmektedir. Bu yüzden iyileşme sürecini hızlandırmak için kırığa iyi gelen besinler tüketilmelidir.

Meydana gelen kırıkların kısa süre içerisinde iyileşmesi için içerisinde bol miktarda mineral ve vitamin olan, magnezyum ve kalsiyum değerleri yüksek olan besinler tüketilmelidir. Beslenme zincirinize özellikle kalsiyum ve magnezyum bakımından zengin olan besinleri ekleyecek olursanız kemik kırıklarınız daha kısa süre içerisinde iyileşecektir çünkü bu minerallerin kırıkların iyileşmesini hızlandırıcı yönde etkisi bulunmaktadır.

Kırık bir kemiğin tekrardan kaynayıp eski halini alması çeşitli aşamalardan geçmektedir. Özellikle kemiğin kaynaması için doğru bir tedavi yönteminin seçilmesi gerekmektedir. Ayrıca kaynamaya engel olabilecek nitelikteki tüm kusurlar ortadan kaldırılmalıdır. Bu kusurlar ortadan kaldırılmayacak olursa kemik kaynaması ya hiç gerçekleşmez ya da aşırı geç zamanda gerçekleşir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi kırılan kemiğin kaynama süresi kişinin yaşına ve kemiğin yer aldığı bölgeye göre değişir. Genç kişilerde kemikler daha kısa süre içerisinde kaynarken yaşlı kişilerde kemik kırıklarının daha uzun süre sonra kaynadıkları biliniyor. Bu yüzden kemik kırığı problemi olan kişilerin öncelikli olarak sabırlı olması gerekmektedir. Doktorunuzun size uygulamış olduğu tedaviye paralel olarak kemik kırığına iyi gelen yiyecekler tüketilirse probleminiz daha kısa süre içerisinde ortadan kalkar.

Süt ürünleri: yoğurt, süt ve peynir gibi ürünler içerisinde en fazla kalsiyum bulunduran besinlerdir. Kemiklerin güçlenmesinde ve kırıkların iyileşmesi içinde kalsiyum ihtiyacı en üst noktalara ulaşır. Bu yüzden süt ürünleri tüketilerek kemiklerin daha kısa süre içerisinde kaynaması sağlanabilir. Süt ürünlerine ek olarak d vitamini bakımından zengin olan besinler beslenme zincirine eklenirse bu durum kemiklerin daha kısa süre içerisinde kaynamasını sağlayacaktır.

Sardalye: d vitamini bakımından dünyanın en zengin besin türü olan sardalye aşırı derecede küçük balık türü olmasına rağmen d vitamini bakımından şaşırtıcı derecede zengindir. Süt ürünleri ile yeterli oranda kalsiyum alan kişiler ayrıca beslenme zincirlerine sardalye gibi d vitamini bakımından zengin olan besinleri ekleyecek olursak bu durum kemik kırıklarının daha kısa süre içerisinde iyileşmesini sağlayacaktır. Ayrıca somon balığı gibi balık türleri de d vitamini bakımından zengindir. Beslenme zincirinize somon balığını da ekleyerek d vitaminini alabilirsiniz.

Yumurta: yüksek oranda d vitamini içerdiği gibi yumurtanın ayrıca protein bakımından zengin olduğu ve bu sayede kas sistemini güçlendirerek kırılan kemiklerin daha ağrısız bir şekilde iyileşmesini sağladığı bilinmektedir. Uzmanlar özellikle kahvaltılarda tüketilen yumurtanın kemik kırıklarını daha hızlı bir şekilde iyileştirdiğini tespit etmiştir. Bu yüzden kemik kırıklarını iyileştirmek adına yumurta tüketecek olan kişilerin özellikle kahvaltılarda yumurta tüketmesi daha yerinde bir karar olacaktır.

kiriga-iyi-gelen-yiyecekler.jpg


Kuru incir: kalsiyum değeri yeterince yüksek olan kuru incir kemik kırıklarını iyileştirme konusunda en eski zamanlardan beri kullanılan bir yiyecek türüdür. Gün içerisinde yaklaşık olarak 10 tane kuru incir tüketecek olursanız günlük olan kalsiyum ihtiyacınızın yaklaşık olarak yüzde 25’lik kısmını karşılamış olursunuz. Süt ürünlerine ilave olarak kuru incir tüketilmesi bu etkisi sayesinde gereksinim duyulan kalsiyum miktarının kolay bir şekilde alınmasına yardımcı olmaktadır. Aynı şekilde kabuklu kuruyemişlerin de kalsiyum bakımından zengin oldukları bilindiğinden dolayı kuru incire ek olarak kabuklu yiyecekler de tüketilebilir.

Kemik kırığı tedavisinde önemli olan bir diğer husus da kemiklerin doğru bir şekilde kaynamasıdır. Eğer kemikler doğru bir şekilde kaynamazsa bu durum kırığın meydana geldiği bölgede şişliklerin meydana gelmesine, kişinin uzvunu hareket ettirme konusunda zorlanmasına ya da hiç hareket ettirememesine neden olabilir. Ayrıca yanlış kaynayan kemiklerin şiddetli ağrıların oluşmasına da neden olduğu bilinmektedir. Bu tip yanlış kaynamalarda kemiğin tekrardan kırılıp doğru kaynamasının sağlanmaya çalışıldığı biliniyor. Kemiği tekrardan kırmak acı verici bir durum olduğundan dolayı insanların kesinlikle ortopedi konusunda uzman kişilerden destek alması gerekmektedir. Özellikle kırığı sadece ev ortamında tedavi etmeye uğraşan kişiler de yanlış kaynamaların sıklıkla meydana geldiği biliniyor. Bu yüzden her ne olursa olsun uzman bir kişiden destek almanız mantıklı olacaktır.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Kırıklarda kaynama gecikmesi ve nedenleri


- Kırıklar ne kadar zamanda kaynar?

“Bir kırığın kaynaması çok etmenli bir olaydır. Doğru bir tedavi planı için kaynamamaya sebep olabilecek bu etmenlerin iyi değerlendirilmesi gereklidir” diyen Dr. Ergül Mavi, kırığın beklenen kaynama süresinin hastanın yaşına, kırılan kemiğin bölgesine ve kırık tipine göre değişir.

- Kaynama gecikmesi nedir?

Çocuklardaki bir tibia(kaval kemiği) kırığında beklenen kaynama süresi 3-6 hafta iken, erişkin bir insanda bu süre 6-16 haftadır. Bir kırık beklenen kaynama süresinde kaynamaz ise, bu durumda kaynama gecikmesinden bahsedilebilir.

Beklenen kaynama süresini 3 ay geçmesine rağmen kaynama bulguları yoksa kırıkta bir kaynamama (psödoartroz) durumundan bahsederiz. Bu süre genelde kırık oluşumundan itibaren 6-9 aylık bir süredir.

- Doğru kaynamaz ise ne olur?

Doğru veya tam kaynamayan kırıkların ciddi şişme(ödem), ısı artışı, kızarıklık ve hafif yük vermede bile ağrı olması şeklinde kendisini göstereceğini belirten Dr. Mavi, “Bunların yanı sıra kaynamayan kırıklar tedavide gecikmeye sebep olacağından hastalarda işe dönmede gecikme, ağrı kesici ilaç bağımlılığı ve duygusal çöküntülere (depresyon)neden olabilmektedir. Bir kırığın tam ve doğru kaynadığını düşündüren kırık bulguları kırık hattındaki hareketin kaybolması ve ağrısız tam yüklenmedir.

- Nasıl önlem alabiliriz?

Kırık kaynamalarının gecikmemesi için alınabilecek bazı önlemleri şu şekildedir;

Osteoporoz (kemik erimesi) için önlem alırsak; proteinden ve vitaminden zengin diyetle beslenirsek, şeker hastalığımız varsa kan şekerimizi iyi kontrol ettirirsek, sigara ve alkol kullanımından kaçınırsak, ağrı kesici ve kortizon kullanımından kaçınırsak kırık kaynamasını yavaşlatmamış oluruz; kırık kaynamasının zamanında gerçekleşmesini sağlamış oluruz. “

- Kaynama gecikmesine ve kaynamamaya neden olan etmenler:

• Osteoporoz (Kemik Erimesi): Osteoporozda yavaşlamış olan kemik metabolizması kallus (kaynama dokusu)’un olgunlaşmasında gecikmeye neden olur. Bu da kırık iyileşmesinin yavaşlamasına yol açar.

• Protein Eksikliği: Kemik kırığı oluşan hastalarda katabolizma (negatif azot dengesi) ve idrarla protein kaybı artmıştır. Oluşan protein eksikliğinde kallusun (kaynama dokusu) miktarından çok mekanik gücü etkilidir. Yani kırık gelişen hasta proteinden zengin diyetle beslenmedir. Ayrıca halk arasında yaygın olan “Kemik suyu çorbası içmek, paça çorbası içmek kırık iyileşmesini hızlandırır.” gibi söylemlerin bilimsel bir dayanağı yoktur. İçerdikleri protein (ki bir çok proteinden zengin besin mevcuttur)yönüyle belki iyileşmeye katkı sağlayabilirler.

• B6 Vitamin Eksikliği: Kaynama dokusunun olgunlaşmasında önemli olan Glikoz-6-Fosfat düzeylerinde düşmeye neden olarak kırık iyileşmesini azaltabilir.

• Şeker Hastalığı(Diyabetes Mellitus): Şeker hastalığı kılcal damarlarda tıkanma ve sinir iletimlerinde yavaşlama yaptığından dolayı kırık iyileşmesinde yavaşlama olur. Hem kollajen oluşumu hem de iyileşme sürecinde etkili hücrelerde belirgin azalma olur. Ancak iyi kontrol edilmiş şeker hastalığı olanlarda kırık kaynamasında gecikme riski belirgin şekilde azalmaktadır.

• Sigara: Nikotin kırık iyileşmesi sürecinde hücreler üzerine olumsuz etkileriyle makrofaj ve fibroblastların hem olgunlaşmasını hem de çoğalmasını bozmaktadır. Ayrıca damarları kasarak daraltıp dokuların kanlanmasını, oksijenlenmesini azaltır.

• Kronik Alkolizm:
Sinir reflekslerinin iletimi bozulur. Koruyucu olan bu refleksler parapleji, spina bifida ve siringomiyeli gibi hastalıklarda da bozulmuştur.

• Ağrı Kesici İlaç Kullanımı:
Non steroid antiinflamatuvar ilaçların kullanımı kemik yapım aktivitesini azaltmaktadır. (Diklofenak, naproksen vb.) En ufak bir gripal enfeksiyonda antibiyotik kullanmanın yanlış olması gibi; bedenimizin herhangi bir bölümünde ortaya çıkan her ağrı için ağrı kesici kullanmak doğru bir davranış değildir. Ağrı kesici ilaçların kalp-damar sistemi (tansiyon yükselmesi vs.), mide-barsak sistemi (mide kanamaları, ülserasynlar)’ne olan yan etkilerinin yanında kırık iyileşmesini önleyici etkisini de göz önüne alırsak analjezik kullanımında daha dikkatli olmanız gerektiği ortaya çıkmaktadır.

• Steroid (Kortizon)Kullanımı:
Steroidler uzun süre kullanımda kilo artışı, tansiyon yükselmesi, mide-barsak sistemimi kanamaları ve kemik erimesine neden olmasını yanında kırık iyileşmesini de olumsuz yönde etkilemektedir. Günümüzde özellikle diz ağrılarında eklem içi steroid (kortizon) enjeksiyonu uygulama eğilimi vardır. Bu uygulama eklem içinde var olan kireçlenme (artroz) sürecini hızlandırdığı gibi hasta yukarıda sayılan yan etkilerini de maruz kalma sonucu ile karşı karşıya bırakılmaktadır.

• Kırık Bölgesinde Gelişen Enfeksiyon: Bu durum genellikle ameliyat sırasında, ameliyat bölgesinin mikropla (bakteri) buluşması sonucu oluşmaktadır. Bakteriye karşı gelişen iltihabı yanıt kemik ölümüne, kaynama dokusunun devamlılığının bozulmasına, kemik parçaları arasındaki boşlukların genişletilmesine ve dolayısı ile kırık bölgesinde hareketin artmasına yol açarak kırığın kaymamasını olumsuz etkiler.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Yaşlı Hastalarda Kalça Kırıklarının Tedavi Süreci

Yaşlı kişilerde, basit düşme şeklinde düşük enerjili yaralanmalar sonucu oluşan kalça kırığı oranı %90 civarındadır. İleri yaş grubunda; osteoporoz varlığı, diğer sistemik hastalıkların varlığı, düşme sırasında koruyucu reflekslerin azalması, kas gücünün zayıflaması ve kemik kalitesinin bozulması, demans, östrojen eksikliği, alkol ve sigara kullanımı, aktif olmayan yaşam tarzı, yetersiz kalsiyum alımı gibi etkenler, bu kırıkların meydana gelmesinde etkili olmaktadır. İçilen sudaki iyot oranının düşük olduğu bölgelerde osteoporoza bağlı kalça kırıklarının daha fazla görüldüğü gösterilmiştir.

Buna ek olarak, genç ve hareketli kişilerde de kalçada trafik kazaları, yüksekten düşme gibi stres kırıkları meydana gelebilir. Kaslar yorulunca, zıplama ve benzeri aktivitelerden gelen darbe şoklarını emme özelliklerini kaybederler ve bu kuvvetler doğrudan kemiğe iletilerek küçük çatlaklara neden olur. Kalça eklemindeki stres kırıkları ağrıya neden olabilir. Kalça kırıkları tıbbi açıdan acil durumdur ve derhal ameliyat edilmeleri gerekir.

Kalça fraktürleri; femur başı, femur boyun kırıkları, intertrokanterik boyun kırıkları, subtrokanterik boyun kırıkları, izole trokanter majör ve minör gibi çeşitlere ayrılır. İntertrokanterik kırıklar femur boyun kırıklarından 4 kat daha sık görülmektedir. Kalça kırığı olan hastaların % 4`ü ilk hastaneye yatırıldıklarında ölmekte, % 10-35`i yaralanmanın olduğu ilk bir yıl içinde komplikasyonlar nedeniyle ölmekte ve % 30`unda ise ilk bir yıl içinde tekrar kırık meydana gelmekte ya da ameliyat öncesi fonksiyonlarına kavuşamamaktadırlar.

Çivileme, vidalama, artroplasti, protez uygulama gibi kırığın redüksiyonunu içeren tedavi seçenekleri vardır. Kayıcı kompresyon vida cihazlarına alternatif olarak geliştirilen “MIS A CHS Antirotator Kompresyon Kalça Vidası (Resim 1)” dünyada ilk kez ülkemizde uygulanmaya başlanmıştır. Kırıkların en iyi tedavisi korumadır.


Tedavi seçeneklerinin, mortalite ve mobidite oranının çok olduğu kalça kırıklarının yine çok fazla komplikasyonları vardır:

 Kaynamama
 Yanlış Kaynama
 Avasküler Nekroz
 Ameliyat Sonrası Deliryum
 Basınç Yaraları
 Derin Ven Trombozu (DVT) ve Pulmoner Emboli (PE)
 Enfeksiyon
 Kompartman Sendromu
 Ölüm olarak sıralanabilir.


makale_image_3.jpg


Hemşire komplikasyonları bilmeli, ameliyat öncesinde ve sonrasında önlem almalı, bunlara yönelik hemşirelik bakımı yapmalıdır.

Ameliyat Öncesi Hemşirelik Bakımı

İyileşme sürecinin uzaması, ağrı ve hareket sınırlılığı, bireylerin yaşam kalitelerini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Çalışmalar, kalça kırığı ameliyatı olan hastaların en fazla banyo, giyinme ve tuvalet gereksinimlerini gidermede zorlandıklarını ve başkalarına bağımlı olma duygusunu yaşadıklarını göstermektedir. Hemşirenin temel görevi, hastayı kendi bakım ihtiyaçlarına karşılayabilecek duruma gelene kadar desteklemek ve bu yolla bireylerin mümkün olan en kısa sürede bağımsızlıklarını kazanmalarına yardım etmektir.

Ameliyat öncesi dönem, ameliyat edilmek için hastaneye kabul edilen bireyler için en travmatik dönemlerden biridir. Çünkü birey ameliyat gibi yaşamı tehdit edebilen bir olayı beklerken olabilecek pek çok şeyden korkmakta ve şiddetli anksiyeteden acı çekmektedir. Ameliyat öncesi dönemde pek çok hastanın korku ve endişe deneyimlemesi, ameliyat sırasında ne beklendiği, ne olabileceği ve ne zaman olacağı konusunda hastalara yeterli bilgi verilmemesinden kaynaklanmaktadır. Total Kalça Protezi (TKP) ameliyatı öncesinde korku, anksiyete ve bilgi eksikliğinin yanı sıra bireyler sıklıkla ağrı da yaşamaktadırlar. Psikolojik hazırlık ve ameliyat öncesi eğitimlerle ve alınacak tıbbi önlemlerle, hastaların ameliyatlarıyla çok daha kolay baş edebilmeleri sağlanabilmektedir.

Bilgi eksikliği: Ameliyat öncesi olası komplikasyonları yaşamalarını önlemek amacıyla hemşire tarafından hastalara gereksinimleri olan eğitimin yapılması ve onların bu sürece katkılarının sağlanması gerekir. Bu amaçla ameliyat öncesi dönemde hastalara; derin solunum, öksürme, dönme ve ekstremite egzersizleri uygun zamanlarda ve hastanın anlayacağı şekilde öğretilerek, olası solunum ve dolaşım sistemi komplikasyonlarını yaşamalarının önlenmesi sağlanmalıdır.

Hasta ve yakınlarının bilgi eksikliği ve buna bağlı anksiyete yaşamasını önlemek amacıyla ameliyat, ameliyatın hangi amaçla uygulanacağı, ameliyat öncesi ve sonrası yapılması gereken egzersizler, ortalama hastanede kalma süresi, ameliyat sonrası dönemde gerekli ilaçlar, önlemler ve olası komplikasyonlar konusunda bilgilendirilmeleri gereklidir.

Korku ve Anksiyete: Hastalar cerrahi girişimin kendileri açısından gerekli/zorunlu olduğunu kabul etseler de, bu durumda anksiyete kaçınılmaz bir yaşam deneyimi olabilmektedir. Bu dönemde yeterli psikolojik hazırlık yapılmaması; hastanın cerrahi girişim stresine uyum gösterememesine, cerrahi girişime ilişkin sorularının yanıtsız kalması; anksiyete ve korkunun oluşması ve cerrahi girişimi erteleme kararını almasına, cerrahi girişim sonrası dönemde iyileşmenin gecikmesi ve komplikasyonların oluşmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle cerrahi girişim öncesi dönemde psikolojik hazırlıkta hastanın kendini ifade etmesine fırsat verilmesi, cerrahi girişimle ilgili gerekli açıklamaların yapılarak hastanın rahatlatılmasını gerektirmektedir.

Ağrı: Evrensel insan deneyimlerinden biri olan ağrı, özünde yaşamı tehdit etmemesine karşın, bireyin günlük yaşam aktivitelerini sürdürmesini engelleyerek yaşam kalitesini düşürebilir. Ağrı ve anksiyete arasında doğrudan bir ilişki olduğu ve ağrının anksiyete düzeyini, anksiyetenin ise ağrı şiddetini artırıcı bir etki gösterdiği bilinen bir gerçektir (4). Bilgisizliğin neden olduğu korku ve anksiyete, ameliyat sonrası ağrıyı şiddetlendirerek ağrı kesicilere olan gereksinimleri de arttırmaktadır.

Hemşire ağrının yönetimi konusunda kapsamlı bir değerlendirme yapmalı, hekim isteminde varsa analjeziklerini zamanında uygulamalı ve ağrının giderilmesinde alternatif yöntemleri (dinlenme, gevşeme, ilgiyi başka yöne çekme) uygulamalıdır.

Tıbbi Önlemlerin Alınması: Kalça kırığı ameliyatı pek çok komplikasyonun yaşanmasına neden olduğu için yüksek riskleri olan bir ameliyattır. Planlı bir ameliyat olan kalça kırığı ameliyatları, hastanın iyileşme sürecinde daha fazla yarar görmesi ve olumsuz deneyimler yaşamasını önlemek amacıyla; kilolu ise zayıflatılması, sigara kullanıyorsa bırakması, kan transfüzyonu için gerekli kanın ameliyat öncesi ya kendisinden ya da kan bankasından elde edilmesi, kullandığı bazı ilaçların kesilmesi, hastanın diş çürüğü, idrar yolu enfeksiyonu, ciltte enfekte yaralar veya başka herhangi bir enfeksiyon kaynağı varsa bunların tedavi ve bakımının yapılması gerekmektedir.

Hastaya ameliyatın bir hafta öncesinde oral demir preparatları başlanması gerekebilir. Yaşam bulgularının alınması, gerekli biyokimyasal analizleri için kan örneği alınması, cilt temizliğinin yapılması ve açlık süresinin istenilen düzeyde olması sağlanmalıdır. Emboli riskini azaltmak amacıyla tedavi planında yer alan düşük moleküllü heparin uygulanması ve derin ven trombozunu (DVT) önlemek amacıyla antiembolik çorap giydirilmesinin sağlanması, endişe ve korkunun en yoğun yaşandığı ameliyat sabahı hastaya psikolojik destek sağlanması hemşirenin sorumlulukları arasındadır.

Yaşam Biçimi Değişiklikleri: Bireyin hareket yeteneğini doğrudan etkileyen kalça kırığı ameliyatı ile hasta daha önce yapmadığı egzersizleri ve aktivitelerinde dikkat etmesi gereken farklı durumları yaşayacaktır. Hastanın koltuk değnekleri ve yürüteç ile nasıl yürüyeceği, kalçasını 90 dereceden fazla fleksiyona getirmeksizin, yataktan tekerlekli sandalyeye nasıl geçeceği gibi bilgilerin ameliyat sonrası olumsuz deneyimler yaşamaması için, ameliyat öncesinde fizyoterapist, hekim ve hemşire tarafından hastaya öğretilmesi gerekmektedir. Eğer hastanın kol kasları zayıfsa, kas güçlendirme egzersizleri başlatılmalıdır. Hemşire, her cerrahi girişim öncesinde olduğu gibi kalça kırığı ameliyatı öncesinde de hastaya derin solunum ve öksürük egzersizlerine ilişkin eğitim vermelidir.

Kalça Kırığı Ameliyatı Sonrası Hemşirelik Bakımı

Kalça kırığı ameliyatı yapılan hastaya sunulan hemşirelik bakımında; hastanın günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirmek için bağımsızlığını kazanana kadar gereksinimlerinin karşılanması önemlidir. Ameliyat sonrasında hareketsiz kalmasının sağlanması, komplikasyonları ve anksiyeteyi önlemeye yönelik hastayı rahatlatıcı önlemlerin alınması, ağrının yönetimi ve hastanın psikolojik ve sosyo-kültürel yaşamında kendi kendine yeterli duruma gelmesini sağlamaya dikkat edilmesi gerekir.

Kalça kırığı ameliyatı sonrası erken dönemdeki hasta bakımı; ağrının yönetimini, sıvı elektrolit dengesi ve yaşam bulgularının izlenmesini, nörovasküler durumun değerlendirilmesini, pansuman yerinin ve drenajının gözlenmesini, hasta ayıldıktan sonra iki saatte bir ayak ve bacak egzersizlerini başlatmayı, derin solunum ve öksürmede cesaretlendirmeyi, derin ven trombozunun gelişmesinin önlenmesini, hidrasyonu, yatak istirahati boyunca iki saatte bir pozisyon değişikliğini ve fizyoterapiye başlamayı kapsamalıdır. Ameliyat sonrası komplikasyonların önlenmesi, hızlı iyileşmenin yanı sıra, hastanın hastanede kalış süresini azaltarak; mali kaybının, üzüntü ve ağrısının minimum düzeyde tutulmasını ve en önemlisi de yaşamın korunmasını sağlayacaktır.

Kalça Fraktürü ameliyatı sonrası hastaların karşılaşabilecekleri sorunlara yönelik hemşirelik girişimleri:

Ağrının Yönetimi: Ameliyat sonrası şiddetli ağrı, hastada derin solunum, öksürük egzersizlerini uygulamada, yatakta dönme ve ayağa kalkmada isteksizlik oluşturabilmektedir. Hemşire ameliyattan sonra gelişen ağrıyı gidererek hastayı rahatlatmak amacıyla hekim istemine göre ağrı kesici uygulamalıdır. Ağrının değerlendirilmesi, etkin bir iletişim ve oral analjeziklerle birlikte hasta kontrollü analjezinin kullanımı ağrının yönetimi için en etkili yöntemdir.

Yaşam bulguları ve nörovasküler durumu değerlendirme: Ameliyattan sonra ilk 2 gün içinde 1-2 saatte bir periferik emboli ve alt ekstremitelerde sinirsel işlevleri değerlendirmeye yönelik izlem yapılmalıdır (alt ekstremitede nabız, renk değişikliği, ağrı, duyu ve motor refleks kontrolü gibi). Genellikle ameliyatın beşinci ya da altıncı günü fizik tedaviye başlanır. Hastanın ambulasyonu (ameliyat sonrası erken dönemde ayağa kaldırılması) giderek arttırılır. Hasta, önce koltuk değneği ya da yürüteçle, daha sonra bastonla yürütülür.

Yara bakımı ve pansumanı:Akut enfeksiyonu saptamak için insizyon bölgesi lokal enfeksiyon belirtileri açısından gözlenmelidir. İnsizyon bölgesindeki sıvıyı dışarı almak amacıyla yerleştirilen vakum drenlerinden gelen sıvı, renk, miktar, yoğunluk açısından kontrol edilmeli ve önemli değişiklikler kaydedilerek hekim bilgilendirilmelidir.

Deri bütünlüğünü sağlama ve sürdürme: Hastanın pozisyonunun iki saatte bir değiştirilmesi, elastik çorap ve masaj ile basınç altında kalan bölgelerin basınç yarası yönünden gözlenmesi ve komplikasyonların önlenmesi için yatak içinde de hareket aktivitesine başlatılır ve venöz dolaşım kolaylaştırılır. Bu sırada cilt kuru ve temiz tutulmalı, yatak çarşafları gergin, kuru ve kırışıksız olmalı, yatak içerisinde egzersizler sürdürülmeli ve hasta mümkün olduğunca erken ayağa kaldırılmalıdır.

Ayağa kaldırma (mobilizasyon): Erken ayağa kalkmada cesaretlendirme, komplikasyon oluşumunu engellemesinin yanı sıra hastanın bağımsızlığını erken dönemde elde etmesinde de en etkili yöntemdir. Hasta tolere edebildiği ölçüde hareket ettirilir ve hareketlerinde cesaretlendirilir. Hastanın günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlığını kazanması, taburculuk süresini kısaltan en önemli nedenlerden biridir. Tedavide protez kullanılmış ise, dislokasyon (protezin yerinden kayması) riskini azaltmak için 90 dereceden fazla fleksiyon, orta hattın gerisine addüksiyon (kol ve bacağın vücut eksenine yaklaşma hareketi) ve internal rotasyon gibi kalça hareketlerinden kaçınılır. Etkilenen ekstremitede kısalık, hareketlerde uyumsuzluk-yetersizlik, anormal olarak %2'sinde sıklıkla ameliyattan sonra ilk 6-8 hafta içinde ortaya çıkabilir. Ameliyattan sonraki birinci ya da ikinci gün hastanın, dikkatli bir şekilde yataktan kaldırılmasına ve çok kısa bir süre yatağın yanında durmasına izin verilir.

Egzersiz: Hastada, pnömoni ve atelektazi gibi akciğer sorunlarının gelişmesinin önlenmesi için ameliyat öncesinde öğretilen derin solunum ve öksürük egzersizlerini ameliyat sonrası hastanın uygulaması sağlanır. Hastanın yardımsız yürümesinde, kas gücünü yeniden kazanmasında yardımcı olacak egzersizlere ameliyattan sonraki gün yatak içinde başlanabilir. Egzersizlerin uygulanması için hasta desteklenmeli, ayağa kalktığında kendisine kazandıracağı yararlar konusunda eğitilmelidir. Kasların güçlendirilmesi amacıyla quadriseps egzersizleri yaptırılmalıdır. Ayak bileği rotasyonu ve fleksiyonu, baldır venlerinde derin ven trombozu oluşmasına neden olan kanın birikmesini önlemeye yardımcı olacağından bir an önce bu egzersizlere başlanmalıdır.

Sonuç olarak, büyük bir cerrahi girişim olan kalça kırığı ameliyatları, birçok cerrahi girişimde olduğu gibi bireyi sosyal, psikolojik ve fizyolojik anlamda her yönü ile ve derinden etkilemektedir. Kalça kırığı ameliyatları sonrası hastaların yeniden bağımsız olmaları belirli bir zaman almakta ve hastalar günlük yaşama uyum sağlamaları konusunda bilgi ve desteğe gereksinim duymaktadırlar. Hastanede kaldıkları süre içerisinde sağlık ekibi üyelerinin gözetiminde ve rehberliğinde olan hastalar, taburcu olduktan sonra günlük yaşam aktivitelerini nasıl sürdüreceklerini bilmek isteyeceklerdir. Bu nedenle hastaneden taburcu olmadan önce hastaya ve evdeki bakımında yardımcı olacak kişiye; evdeki yaşamın bağımsız ve güvenli bir biçimde sürdürülmesine, yani kalça eklemini koruyarak günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmelerine yönelik taburculuk öncesi evde bakım eğitimi verilmelidir.

Taburculuk sürecinde hasta ve yakınlarına verilmesi gereken eğitim başlıkları;

Bacak bacak üstüne atmama

Yatarken iki bacak arasına yastık koyma, oturuken dizlerini en az 15-20 cm ayrık tutma, doktor izin vermediği sürece yan yatmama

Ayakkabı çorap giyerken kalçayı fleksiyona getirmeme

Ani dönme hareketleri ameliyat bölgesine zarar verebilir.

Tuvalet yükseltici temini

Alaturka tuvaletler kullanılmamalı.

Bir saatten uzun süre oturmama, ara ara dolaşma

Ameliyatlı bacağın diz seviyesi üzerinde tutulmaması, otururken ya da yatarken bacağın öne doğru hafif uzaltılması

Ev ortamının hazırlanması

Ev iki katlı ise yatak odasının alt katta olması, yerdeki kilimlerin kaldırılması, büyük halıların kenarlarının yere sabitlenmesi, evin içindeki merdivenlere trabzan taktırılması, acil ulaşılacak telefonların listesi telefonun üzerinde olması, tercihen telsiz telefon kullanılması, gece ev ortamının loş ışık olması,

Alçak sandalyeye oturmama

Anormal dönme hareketine sebep olur.

Yürümeye yardımcı cihaz kullanımı: Araçları kullanırken ani dönüşler yapılmaması, yürürken yürüteçlerin yerden kaldırılmaması, kısa adımla atılması ve sağlam bacakla dönülmesi, ayağa kalkarken yürüteçten destek alınmaması

Eklemi zorlayıcı hareketlerden kaçınma: Anormal fleksiyon ya da ekstansiyon hareketlerinden kaçınma, ev işlerini yaparken gerekli yükselticiler kullanma

Merdiven çıkma: Ameliyatlı bacak desteklenerek merdiven çıkılması

Varis çorabı kullanımı:Hekimin önerdi süre boyunda kullanılması, yatarken giyinilip-çıkarılması, çorabın kayarak iz bırakmaması.

Banyo: 2 gün sonra banyo yapabilir, ameliyat bölgesinin korunması gerekir.

Cinsel yaşam: 4-6 hafta sonra normal cinsel yaşantısına dönebilir, zorlayıcı hareketlerle başlamamalıdır.

Araba kullanma: 6 hafta sonra araba kullanbiliri

Soğuk uygulama: Ameliyat bölgesi üzerine hekim önerisine göre yapılır.

İlaç tedavisi: Analjezik ve antikoagülan ilaçlar hekim önerisine göre düzenli olarak kullanılır.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
KALÇA KIRIĞI OLAN YAŞLI HASTANIN AMELİYAT SONRASI BAKIMI

Kalça kırıkları yaşlı hastayı fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan
olumsuz etkileyen, tedavi ve bakım maliyeti yüksek olan yaralanmalardır.
Kalça kırığı gelişme olasılığı yaşla birlikte artmakta olup, kalça kırığı olan
10 hastanın 9`u 65 ve üzeri yaş grubundadır. Kalça kırığı olan hastaların
%4`ü ilk hastaneye yatırıldıklarında ölmekte, %10-35`i yaralanmanın olduğu
ilk bir yıl içinde komplikasyonlar nedeniyle ölmekte ve % 30`unda ise ilk bir
yıl içinde tekrar kırık meydana gelmektedir. Kalça kırıkları anatomik
yerleşimlerine göre intrakapsüler (femur boyun kırıkları) ve ekstrakapsüler
(intertrokanterik ve subtrokanterik kırıklar) olarak sınıflandırılmaktadır.
Yaşlılarda en sıklıkla femur boynu kırıkları görülmektedir, femur başı
kırıkları ender olarak görülmektedir. Kalça kırıkları genellikle ortopedik
cerrahi girişimle tedavi edilmektedir. Ekstrakapsüler kırıklar cerrahi
redüksiyon ve internal fiksasyon ile tedavi edilirken, intrakapsüler kırıklar
internal fiksasyondan, hemiartroplasti ve total kalça replasmanına kadar
değişen tekniklerle tedavi edilebilmektedir.

Yaşlı hastaya verilecek ameliyat sonrası bakımın planlanabilmesi için
hasta, yaşlanmaya bağlı fizyolojik ve psikososyal değişiklikler, mevcut
kronik hastalıklar ve ameliyatın yaratacağı riskler yönünden kapsamlı bir
şekilde değerlendirilmelidir. Ameliyat sonrası dönemde hastaya ameliyat
öncesi dönemde planlanan bakım uygulanmaktadır. Bu dönemdeki bakımın
temel hedefi, “komplikasyonları önleyerek ve erken mobilizasyonu
sağlayarak, hastanın fonksiyonlarını bağımsız sürdürebilmesine katkıda
bulunmaktır.”

Ameliyat sonrası bakıma ilişkin girişimler:

1. Hemşire, yaşlı hastanın sık aralarla yaşam bulgularını, bilinç düzeyini,
nörovasküler durumunu, yara alanını, solunum, kardiyovasküler,
gastrointestinal ve üriner sistem fonksiyonlarını, sıvı- elektrolit
dengesini, ağrısını ve beslenmesini izlemeli ve değerlendirmelidir.

2. Hemşire, hastayı ameliyata ilişkin olası komplikasyonlar açısından
izlemelidir. kalça kırığı ameliyatlarından sonra tromboembolik
sorunlar (derin ven trombozu ve pulmoner emboli) sık görülen ve
tehlikeli olan komplikasyonlardır. Bu komplikasyonlar için ileri yaş,
venöz staz, yapılan ameliyatlar ve hareketsizlik önemli risk
faktörleridir. Hemşire her gün hastanın ekstremitelerini şişlik,
gerginlik, ısı artışı, kızarıklık, Homan’s bulgusu (ayağın güçlü pasif
dorsifleksiyonunda baldırda ağrı) ve pulmoner embolinin belirti ve
bulguları yönünden değerlendirmelidir. Yaşlı hastanın etkilenen
ekstremitesi nörovasküler açıdan da değerlendirilmeli ve ekstremite
renk, ısı, ağrı, parestezi ve paralizi açısından izlenmelidir. Ayrıca
hemşire hastayı yara, üriner ve solunum sistemi enfeksiyonlarının
belirti ve bulguları açısından değerlendirmeli ve bunları
kaydetmelidir. Bazı yaşlı hastalarda enfeksiyonun bulguları olan ateş
ve lökositoz görülmeksizin, enfeksiyon gelişebileceğinden hemşire
yaşlı hastayı enfeksiyon yönünden değerlendirirken bu durumu da göz
önünde bulundurmalıdır. Enfeksiyonun gelişmesini önlemek için
hastaya derin solunum ve öksürük egzersizi yaptırılmalı, hastanın
hidrasyonu sağlanmalı ve girişimler aseptik tekniklere uygun
yapılmalıdır.

3. Hemiartroplasti veya total kalça protezi (artroplasti) yapılan
hastalarda dislokasyonun önlenmesi için koruyucu önlemlerin
alınması gerekmektedir. Posterior olarak yapılan cerrahi girişimde
kalçanın abduksiyonun sürdürülmesi için hastanın bacakları arasına
yastık konulması, kalçanın 900
üzerinde fleksiyonunun önlenmesi ve
etkilenen bacağın internal rotasyonundan sakınılması gerekmektedir.
Anterior olarak yapılan cerrahi girişimde ise kalçanın
ekstansiyonundan ve etkilenen bacağın eksternal rotasyonundan
sakınılmalıdır. Ameliyat sonrası cerrah, hastaya yürümeye yardımcı
gereçler (örn, koltuk değneği, baston, yürüteç) önerebilmektedir. Bu
gereçler cerrahın önerdiği süre kullanılmalıdır. Alçak, yumuşak
sandalye ve yataklardan sakınılmalıdır. Tekerlekli sandalyenin oturak
kısmının altına sert bir materyal konularak yüzeyin sert olması
sağlanmalıdır. Ayrıca hemşire hastanın doktor isteminde belirtilen
hareket ve aktivite sınırlılıklarını öğrenmeli ve hastanın bu
sınırlılıkları anlama durumunu belirlemelidir.

4. Hemşire, hastanın ağrısının yerini ve tipini de değerlendirmelidir.
Hastanın ağrısı nonfarmakolojik yöntemlerle ve doktor isteminde
belirtilen analjeziklerle giderilmelidir. Yaşlı hastaya verilen narkotik
analjezikler konstipasyona neden olabileceğinden hemşire hastanın
barsak seslerini izlemeli, posalı yiyecekler yemesini ve günlük olarak
yeterli sıvı almasını sağlamalıdır.

5. Bir çok hasta seksüel aktivite ile ilgili soruları sormaktan
çekinebilmektedir. Bu nedenle hastaya seksüel aktivite ile ilgili bilgi
verilmelidir. Genellikle seksüel aktiviteye hastaların kendilerini rahat
hissettikleri ve uygun kalça pozisyonunu sürdürebildikleri zaman
başlanabilmektedir. Fakat bazı cerrahlar hastalara ameliyattan sonra
ilk 6 hafta seksüel aktivitede bulunmamalarını önermektedir.

6. Deliryum ve depresyon hastanın bakım sonuçlarını
etkileyebileceğinden hemşire hastayı konfüzyon, isteksizlik, bir
konuya odaklanmada zorluk ve saldırganlık gibi belirti ve bulgular
açısından izlemelidir. Hemşire bu sorunlara neden olabilecek ilaçları,
ağrıyı, diğer tıbbi durumları ve psikososyal durumları araştırmalıdır.

7. Yaşlı hasta için yapılacak taburculuk planı interdisipliner olmalıdır.
Evine dönen yaşlı hastaların yaklaşık %30`unun uzun süreli bakıma
gereksinimi vardır. Bu nedenle hastaların ve hastaya bakım verecek
kişilerin evde bakıma yönelik olarak bilgilendirilmeleri de
gerekmektedir.​
 
Tekerlekli Sandalye
Üst