Kendi gözümden İstanbul

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Selam Arkadaşlar,

Aslında konuyu buraya açmam uygun değil gibi ama benim sitede en çok sevdiğim bölümlerden biri olduğu için ve ben kendi şehrimi en çok bu bölümde tanıtmak istediğim için bu sayfayı seçtim.

Doğma, büyüme İstanbulluyum :) Gerçek İstanbullu olmaktanda gurur duyuyorum her ne kadar cefasıyla çekilecek bir şehir olmasa da (özellikle son yıllarda) sefasını sürdüğüm yılların hatırına bu şehri sevmekten vazgeçemiyorum.

İstanbul'uma gerçekten aşık bir romantik olarak, sayfalarca sürse de şehrimi tanıtmayı düşünüyorum. Bu fikrime sebep olan yazıyla başlıyorum. Aslında sizlerde kendi memleketinizi ayrıntılı olarak gönlünüzce tanıtabilirsiniz. Neden olmasın?


Istanbul-Ile-Ilgili-Sozler-5.jpg



İstanbul'da yaşamak için...


Eski zamanlarda Beyoğlu’na kravatsız çıkılmaz denilen İstanbul şimdi çok değişti. Bu değişime ayak uydurabilmek için de İstanbullular kendi orman kanunlarını geliştirdi.

1.Toplu taşıma

Ortalama bir İstanbullu metrobüsün nerede duracağını hesaplayabilir, vapur iskeleye yanaşmadan atlar ve iğne atsan düşmeyecek bir otobüste kendine yer açabilir.


me11.jpg



2.Trafik

Gerçek bir İstanbullu trafik gerçeğini kabullenmiştir, diğer şehirdeki arkadaşlarının trafikten dert yanmasını ciddiye alamaz. E-5’te yürüsen daha hızlı ilerleyeceğini trafikte ortaya çıkan satıcıların kağıt helva ve suyun yanında Kızılderili yay ve ok seti satması Türk insanının yaratıcı iş fikirlerinde başarı örneğidir.

3.Trafik ışıkları

Yayalar yeşili görüp karşıya geçmez, yeşili görür etrafı kollar arabaların geçmeyeceğinden emin olur ancak öyle caddeyi geçer. İlerlerken de araba geliyor mu diye sağını solunu kontrol etmeye devam eder.

4.Gürültü

Sokakta düğün olur, miting olur, geceleri eğlence mekanları açık olur ama İstanbulluyu etkilemez, uykusuna, işine, sınavına devam eder.

5.Sokaklar

İstanbul’da sürekli bir inşaat, bir şehir geliştirme projesi sürmekte olduğundan, evden çıktığınızda adeta şehir içi Survivor yarışları başlar. Evinizden metroya ulaşmak için her sokakta en az 3-4 tane olan inşaatların yanından geçip, iskelelere takılmadan ilerlemeniz gerekir. Az ilerisindeki açık kanalizasyon çukurunun üzerinden zıplayıp İstiklal Caddesinin bir milyonuncu kez yenilenen taşlarına takılmadan metro girişine varabilirseniz o gün dokunulmazlığı siz kazanmış olursunuz.

6.Çiçekçiler

Eline zorla tek bir gül tutturulunca ondan nasıl kurtulacağını bilmek her İstanbullunun görevidir. Bu sana benden hediye olsun diye çiçek verip sonrasında para isteyen kadınlardan kaçmasını bilmek gerekir, alışık olmayanlar önce çiçek hediye edildi sanıp sevinir sonra para istenince şaşırır. Reddedilmek bu satıcıların hayat felsefesine terstir, pazarlama strateji canavarlarıdır. Kanmayınız, kim neden durduk yere size gül versin?

7.Laleler

Sürekli dikilip sökülen sonra tekrar dikilen laleler ve onları dikenler adeta bir trafik lambası, yol işareti gibi yolların bir parçası olarak benimsenmiştir.

8.Turistler

Turistler de İstanbul’un ayrılmaz bir parçasıdır, konuşmalarına gerek kalmaz yüzlerindeki şaşkınlıktan siz onların turist olduğunu zaten anlarsınız. Genelde esnaf İngilizce turist Türkçe bilmediğinden, Türkçe-İngilizce ilerleyen ilginç diyaloglara şahit olursunuz, Tarzan ve Jane gibi aralarındaki meseleyi hallederler. Turistle esnafın konuşma çabasında vücut dilinin ekstrem örnekleri görülür.

9.Nerelisin?

Nerelisin sorusunun cevabının asla İstanbul olduğunu kabul ettirememek büyük büyük babası İstanbul’da doğmuş büyümüş insanların problemidir. Önce “Nerelisin?” sorusu gelir cevap olarak “İstanbulluyum” denir, bunun hemen ardından “Yok, yok aslen nerelisin, annen baban nereli?” gibi bir soru takip eder. Yaşlı amcalara göre kimse gerçekten İstanbullu değildir.


istanbulsozleri.jpgac7aa9c58e251b47709387c78e06ab68.jpg


Bu kadar şikayetçi olunacak yanına rağmen kimse İstanbul’u bırakıp gitmez, yaramaz çocuğu gibi kızarak sevmeye devam eder.

10. Peki İstanbul'da yaşamanın maliyetini hiç merak ettiniz mi?

Dünyadaki farklı şehirler arasındaki yaşam maliyetlerini karşılaştıran Expatsian sitesi İstanbul'da yaşamanın maliyetini açıkladı. İşte bir İstanbullu'nun yaşamını sürdürmek için yapması gereken harcamalar...

Büyük şirketlerin binalarının yer aldığı iş merkezlerinde ortalama öğle yemeği maliyeti 20 lira.

İstanbullular klasik bir fast-food ürünü için 13 lirayı gözden çıkarıyor.

İstanbul'da yarım kilo tavuk göğsünün fiyatı 5,95 lira.

İstanbullular için tam yağlı sütün litresi 2,43 lira.

İstanbul'da yaşayanlar için 12'li büyük yumurtanın fiyatı 4,73 lira.

Domatesin kilo fiyatı mevsim şartlarına göre değişse de son bir haftadır 3,43 liradan satılıyor.

Yarım kilo yerel peynirin fiyatı 9 liradan başlıyor.

İstanbullular 1 kilo elma için 3,16 lira ödüyor.

İstanbul'da 1 kilo patatesin fiyatı 2,74 lira.

Perakende marketlerinde 50'lik bira 4,35'ten satılıyor.

İstanbullular kaliteli bir sofra şarabı için ortalama 35 lirayı gözden çıkarıyor.

İstanbul'da ünlü marka Coca-Cola'nın 2 litrelik ürünü 2,83 liradan satılıyor.

İstanbul'da 2 kişilik ekmeklerin fiyatı 1,5 lira.

İstanbul'un en gözde semtlerinde ortalama 85 metrekarelik evlerin aylık kiraları 2 bin 500 liradan başlıyor.

Bu evin elektrik, su, doğalgaz faturası 500 liranın üzerine çıkıyor.

Evde aylık 8GB'lık internet kullanmanın maliyeti ortalama 53 lira.

İstanbul'da 40 inçlik ekrana sahip LED TV'lerin fiyatı bin 200 liradan başlıyor.

İstanbul'da mikrodalga fırınlar ortalama 250 liradan başlıyor.

İstanbullular iyi kalitede 3 kiloluk çamaşır makinesi deterjanı için yaklaşık 17 lira ödüyor.

İstanbullular evlerine gelen temizlik yardımcılarının saatlerine 16 liradan fazla para ödüyor.

İstanbullular, dünyanın en ünlü kot markalarından Levi's 501 için 150 liranın üzerinde bir fiyat ödemek zorundalar.

İstanbul'da orta ve yüksek gelir kesimine ait ailelerin alışveriş yaptığı markalardan bir yazlık elbise için en 78 lira ödeniyor.

Alman marka Adidas'ın bir eşofmanı için İstanbul'da ödenmesi gereken para yaklaşık 138 lira.

İstanbullular iş yerinde giymek için alacakları şık bir ayakkabıya ortalama 153 lira ödüyor.

İstanbul'da Alman marka Volkswagen'in Golf modelinin fiyatı 63 bin liranın üzerinde.

İstanbul'da bir litre benzinin fiyatı 5,94 lira.

Aylık toplu taşıma ücreti olarak 150 lira.

Trafiğin yoğun olduğu bir günde 8 km'lik yol için ödenen taksi parası yaklaşık 18 lira.

İstanbul'da iyi kalite 400 gramlık şampuanların fiyatı 9 liradan başlıyor.

İstanbul'da dörtlü tuvalet kağıdının fiyatı 4,16 liradan başlıyor.

İstanbul'da orta kalite bir diş macunu için ödenen fiyat 9 lira.

İstanbul'da yabancıların ağırlıklı olarak yaşadığı bir mahallede ortalama bir erkek saç ve sakal tıraşı maliyeti 27 lira.

İstanbul'da iki kişi ortalama bir lokantada akşam yemeği için yaklaşık 62 lira ödüyor.

İki kişilik sinema biletinin maliyeti 31 lira.

En iyi koltuklardan tiyatro izlemenin iki kişilik maliyeti 100 liranın üzerinde.

Şehir merkezinde bir bardak kokteylin maliyeti en az 22 lira.

İstanbul'da bilinen bir markadan sigaranın paketi için 9 lira ödeniyor.

İstanbul'da iyi bir spor salonu için ayda 190 liranın üzerinde ödeme yapılması gerekiyor.

İstanbul'da yaşayan kontörlü hat sahipleri konuşmanın dakikası için 41 kuruş ödüyor.

İstanbul neredeyse Tokyo'yla yarış eder hale geldi gelmesine ama insan bir kere alıştı mı bu şehre isterse dünyanın en pahalı yaşam merkezi olsun yine de kolay kolay vazgeçmiyor.

istanbul-resimli-soz-siluet-necip-fazil-kisakurek-fatih-tilqi-j.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Yedi Tepe İstanbul…

İstanbul resimlerdeki kadar güzel, şarkılardaki kadar gizemli… efsunuyla içinde yaşayanları kendine büyüleyen, yıllarca tarihe tanıklık eden, dillere destan olan aşkları aydınlatan yedi tepe İstanbul…

Geçmişten günümüze türlü türlü şiirler, türlü türlü nesirler yazıldı İstanbul aşkına. Bizim oralıların bir tabiri vardır; ‘İstanbul’un suyundan bir kere içen, bir daha vazgeçemez oradan’ diye gerçekten doğru bir sözdür yaşayanlar bilir.

Yosun kokulu denizinde yapılan yat gezisinde martılara atılan simitin verdiği muhteşem mutluluğu başka bir yerde bulamazsınız. Tarihi kapalı çarşısından yükselen muhteşem kokular, Eminönü’nde tuzlu deniz kokusu eşliğinde balık ekmek yemek… anlatmakla bitmez ki İstanbul’u.

Nasıl ki sürgüne giden şairlerin bile vazgeçilmezi; anası, babası, dostu, sevdalsıdır İstanbul, yıllarca unutulmayan birgün dönebilmek umuduyla şarkılar bestelenen, şiirler yazılan tarih kokulu, harikulade güzelliğini tüm şehre arsızca segileyen, filmlere konu olan ‘taşı toprağı altın İstanbul’…

Kaybolan değerleri yeri geldiğinde tekrar gün yüzüne çıkaran, trajik hayatları her gün gören ama yüzeye çıkarmayan, acılarını bir anne şefkatiyle saklayan, bağrına basıp yedi tepe şehr-i güzel İstanbul…


Istanbul-Ile-Ilgili-Sozler-4.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Ah Bir İstanbul’da Olsam!

Kişisel gelişim kitaplarında “yeniden çerçeveleme” diye bir kavramdan bahsedilir. Kısaca bardağın dolu tarafını görme diye özetleyebileceğimiz bu kavram kişinin içinde bulunduğu olumsuz durumlara farklı bir açıdan bakarak bu olumsuz durumları avantaja çevirmesini ifade eder. Birçoğumuzun bildiği tek kollu karateci hikâyesi de bu konuda verilen en güzel örneklerden biridir. Karateci olmayı gerçekten isteyen tek kollu genç, bir ustanın yanına varır. Sol kolu olmadığı için istediği şeyin imkânsız olduğunu ama yine de denemek istediğini söyler. Usta ona sadece bir hareket öğretir ve sürekli aynı harekete çalışırlar. Karate turnuvası zamanı geldiğinde genç, bildiği tek hareketle nasıl turnuvayı kazanabileceğini ustasına sorar. Ustası sabretmesini, azimli olmasını öğütleyerek onu maça çıkarır. Tek kollu genç, rakiplerini teker teker yenerek turnuvayı kazanır. Bu işin sırrını ustasına sorduğunda aldığı cevap bizlere önemli bir ders veriyor. Usta, “Sana öğrettiğim hareketin tek bir savunması vardır o da rakibi sol kolundan tutmaktır” der. Kıssadan hisse usta, genç karatecinin bir kolunun olmamasını onun için bir avantaja çevirmeyi bilmiştir.

Belki bu hikâye birçok kişisel gelişim hikâyesi gibi size inandırıcı gelmeyebilir. Ama içerisinde önemli bir ders olduğunu bilmenizi isterim.



istanbul-kiz-kulesi.jpg


Peki, İstanbul dışında yaşayan genç girişimciler bunu nasıl avantaja çevirecekler?

1. İstanbul’da fırsatların çok olduğu doğrudur fakat bu fırsatlara ulaşmak isteyen kişi sayısı da çoktur. Dolayısıyla küçük şehirlerde fırsatları yakalamak için mücadele edeceğiniz kişi sayısı azalacağından şansınız otomatik olarak artacaktır. Basit bir örnek vereyim. Alanında uzman bir kişi İstanbul’da bir seminer vs. verdiğinde çıkışta onu bekleyen kişi sayısı oldukça fazladır. Bunlar arasından sıyrılıp o kişiyle tanışmak, akıl danışmak için şansınız oldukça azdır. Fakat bir taşra kentinde girişimciliğe özellikle internet girişimciliğine ilgi duyan kişi sayısı nispeten az olduğu için sesini duyurmak daha kolaydır.

2. Küçük şehirde yaşayanları hatırlamak daha kolaydır. Girişimcilik alanında işin bir kısmının ilişkilere (networking) bağlı olduğu herkesin malumu. Sektörün önemli oyuncuları ile ilişki kurmak bazen olmaz işleri oldurabiliyor. Burada da küçük şehirde olmanın avantajını kullanmanız gerekiyor. İnanın Samsun’daki iki Ahmet’ten birini hatırlamak İstanbul’daki 10 Ahmet’ten birini hatırlamaya göre daha kolaydır. Bazı çalışmaları yaparken girişimcileri listelememiz gerekiyor. Bu aşamada herkes Ankara’daki veya İzmir’deki girişimcileri eksiksiz sayabiliyorken İstanbul’dakilerin bazıları hatırlanmıyor bile.

3. Çok insanla tanışmak her zaman önemli bir avantaj olmayabilir.
Bunun yerine az ama öz insanı tanımak hem kişisel hayatınız açısından hem iş çevresi bakımından daha geçerli bir taktiktir. İstanbul’dayken yüzlerce insanla tanışıyoruz doğru ama şu taşın altına kim elini koyacak dediğimizde çevremizde insan bulmak zor oluyor. Hâlbuki küçük şehirlerde insanlar daha az insanla daha fazla zaman geçirdiği için kaliteli ve fedakâr dostlar elde edebiliyorsunuz.

4. Küçük şehirler kendinizi göstermek için büyük fırsatlar sunar. Biraz kaba gelebilir ama “Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler” diye güzel bir atasözümüz var. Hemen bir örnekle konuyu açıklayalım. Bir İstanbul gazetesinde bilişim ile ilgili köşe yazısı yazmak için oldukça birikimli ve sektörün gediklilerinden olmanız şarttır. Fakat bir yerel gazetede bilişim üzerine köşe yazısı yazmak nispeten daha kolay olabilir.

5. İnternet birçok alanda faydalı olduğu gibi sınırların kaldırılmasında da faydalıdır. Bu avantajı kullanmanız gerekli. Örneğin sıkı takip ettiğim blog yazarlarının bazıları İstanbul’da yaşamıyor. Ama onların İstanbul’da yaşamamaları onları okumamızda herhangi bir engel teşkil etmiyor. Veya başarılı internet girişimlerinin nerede oluşturulduğunu kimse sorgulamıyor. Herkes işin niteliğine bakıyor.

6. İstanbul fırsat zengini bir yer olduğu gibi zaman kaybının da en çok yaşandığı şehirdir. Eğer bir helikopteriniz yoksa İstanbul trafiği her gün oynadığınız bir kumardır. Genellikle de bu kumarda saatlerinizi kaybeden siz olursunuz. Hâlbuki küçük şehirlerde trafik gibi dertler olmadığı için sürpriz zaman kayıpları da oluşmaz. Madem zaman kaybedildiğinde geri döndürülemeyen en büyük servet o halde bunu değerlendirmek gerekir.

7. Yerel alanda bazı işlerin tutma şansı daha yüksek olabilir. Hâlihazırda yaşadığımız bazı gelişmeler önümüzdeki dönemde yerel hareketlerin daha çok popüler olacağını gösteriyor. Çünkü büyük yerleşim yerlerinde çeşitli pazarlarda bir doygunluk yaşanıyor. Bu pazarın yerel karşılıklarındaki boşluklar değerlendirilebilir. Örneğin emlak alanında İstanbul için aralarında büyük oyuncuların sahip olduğu sitelerin de olduğu ciddi bir kapışma yaşanıyor. Fakat daha küçük şehirlerde emlak alanında bir internet projesi gerçekleştirmek daha kolay olabilir. Ayrıca büyük oyuncular yerel pazarı sizden daha iyi bilemezler.

8. Yerel hareket etmek iyi bir başlangıç olabilir. Girişimciliğin beraberinde bazı riskler getirdiği muhakkaktır. Epey zamanınızı harcadığınız bir proje sizi önemli yerlere getirebileceği gibi var olan sermayenizden de (zaman, para, v.s.) edebilir. Bu noktada genç girişimciler büyük sularda yüzmeye kalkışmadan önce şanslarını küçük pazarda deneyebilirler. Bu onlar için güzel bir staj ve çıraklık dönemi olacaktır. Zaten işler iyi gittiğinde belirli bir süre sonra daha büyük pazar alanları için gereken genişleme kendiliğinden olacaktır.

9. Yerel değerleri kullanmayı bilin. İnternet projeleri çeşitli ihtiyaçlar için yatırımcılara ihtiyaç duyabiliyorlar. İstanbul’da bu konumdaki bir internet girişimcisinin başvurabileceği bazı yerler var. Fakat bu yerler çok fazla sayıda girişimci tarafından kapıları çalınan yerler olduğu için yatırım çıtaları doğal olarak yüksek oluyor. Dolayısıyla girişimcilerin buralardan olumlu cevap alması epey zor oluyor. Fakat İstanbul’daki girişimcilerin kapıları çalmadığı Anadolu’da yerleşik bazı önemli kuruluşlar var. Bu durum taşradakiler için çok önemli bir fırsat sunuyor. Yerel pazarda yatırımcı arayan girişimciler mutlaka kendi illerindeki veya bölgelerindeki yatırımcı olabilecek şirketlerin kapılarını çalmalılar. Muhtemelen bu şirketler daha önce çok az yatırım talebi ile karşılaşmışlardır. Hatta internet alanında daha önce hiç yatırım talebi ile karşılaşmamış bile olabilir. İyi bir proje, iyi bir iş planı ve sunumla yatırım alma şansınızın nispeten yüksek olduğuna inanıyorum.

10. Sonuç olarak İstanbul’da olmak bence girişimcilerin önlerine koydukları sanal bir bariyerden ibarettir. Bunu yıkmak olumsuzlukları avantaja çevirmek girişimcinin elinde. Nasıl Anadolu Kaplanları tabir edilen şirketler bazı sektörlerde İstanbul şirketlerine meydan okuyabildilerse siz de başarabilirsiniz!
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
bir-metrobus-dolusu-kahkaha31bb1a5094ba794d71a4.jpg



İstanbul yaşanacak gibi değil diyenler;


Staj nedeniyle zorunlu olarak İstanbul'dayım, dün metrobüse binicem diye hayvanın biri kızı ittirdi kızın ağzı kan içinde kaldı... Bu nası kalabalıktır arkadaş? İnsanın içini rahatlatacak hiç bir yer yok... Tamam çok güzel şehir, hatta Türkiye'nin en güzel şehri, imkanlar çook fazla ama kesinlikle yaşanacak bir yer değil. İnsanları sığır gibi affedersiniz... İzmir, İstanbul ile yarışamaz ama gene de gözünü seveyim İzmir'in :) en azından insanları rahat.

İstanbulda yaşamak amelelikten başka bişey değil.

İstanbul dediğiniz yer halkın gözüne bebeği gösterilmiş taksimi istiklali gösterilmiş Nişantaşını gösterilmiş yerler, İstanbulun geri kalan yerlerini göstermezler anlatmazlar. İstanbulda zenginsen yaşarsın eğer paran yoksa İstanbulun her karışı eziyet gibi gelir insana...

Arkadaş bu şehir parası olana güzel... Paran olucak alıcaksın Ulus, Kuruçeşme gibi yerlerden ev. Altında lüks araba, her gece reina benim sortie senin diye geziceksin. İddaa ediyorum zenginsen İstanbul dünyanın en güzel 3 şehri arasındadır...

gene köyden bozma şehirlerde yasayanlar İstanbul'a atıp tutmus,kalkıp ta karadenizin daglik ve yamaclardan olusan şehirlerini adam istanbuldan iyi diyo :-D Allah aşkına gelmeyin zaten İstanbul'a zaten şehirde o guzel karadeniz ve dogudan gelen insanlar kuru kalabalık olusturdu,keske o guzel memleketlerine geri dönseler.

İstanbul diye nereyi aldığına bağlı; Büyükçekmece, Hadımköy, Beylikdüzü, Kartal, Gebze falan da İstanbul değil yani. İstanbul gereksiz yere çok genişledi. Bu saydığım yerleri ve bunlar gibi İstanbul ile alakası olmayan semtleri diğer şehirlere bağlayıp İstanbul'u küçültmek lazım. Bu nedir ya, bu kadar genişletilir mi bir şehir, dünyanın hiçbir yerinde görülmüş şey değil.

Paran varsa ve belirli semtlerde oturabiliyorsan İstanbul gibisi yok, zaten parası olan adam metrobüse falan da binmez. Diğer türlü Halkalı'da oturacaksam o zaman İstanbul'da işim ne ki benim, gidip İzmir Üçkuyular'da otursan daha iyi.

Her şehirde ayılar var, belli semtler olunca ayı oranı düşüyor, hangi şehirde oturursan otur aman ayıların içine girme. Her yere doldular. Ben İstanbul'un iyi semtlerinden birindeyim, buna rağmen adamlar metroya binmeyi bilmiyorlar ya sen inmeden o binmeye çalışıyor, tuvalete gitmeyi bilmiyorlar-gidiyorsun alışveriş merkezine her yer çiş. Ama bir de Levent'e git millet nasıl insanlık biliyor. Bakkalın sana davranışı, hitap tarzı bile farklılaşıyor.

1 senedir yurtdışındayım, hayatımda hiç bu kadar uzun süre İstanbul'dan uzak kalmamıştım. Ama çok mutluyum, hiç özlemedim.

ben senin dediğin yollardan geçtim dostum 3. yılımı doldurdum şehir dışında İstanbulu çok özlüyorum,iki hafta sonra kavuşacağım insallah

insan nerede mutluysa, orası dünyanın en güzel yeridir. İstanbul veya Hakkari farketmez.

Hocam zaten insan özlerse ailesini,arkadaşlarını birde gidip çay içtiği yeri özler.Bakalım göreceğiz. :)

Sanki sen İstanbulun yerlisisin. Sanki ailen 7 göbek buralı.Baban veya deden zamanında tahta bavulu ve köylü şapkasıyla buraya göç etti.Sen buranın yerlisi mi sandın kendini milleti beğenmiyorsun?
 

İskender Durgun

Üye
Üye
Katılım
Eyl 4, 2010
Mesajlar
599
Tepkime Puanı
0
Puanları
16
Yaş
57
''Hocam zaten insan özlerse ailesini,arkadaşlarını birde gidip çay içtiği yeri özler.Bakalım göreceğiz.''

Ben Armada'yı özledim. :D
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
İstanbul eski İstanbul değil aslında. Çok fazlaca değişti ve eskiden olduğu gibi hiçbir semt eski tadı vermiyor.

1.1.1970 yılında Beyoğlu/ Taksim Alman Hastanesi'de dünyaya geldim ailemin çok uzun bekleyişleri sonunda :) Cihangirde, Beyoğlunda büyüdüm ilkokula başlama yaşım geldiğinde Beyoğlu bozulmaya başlamıştı sanırım ki rahmetli babam kız çocuğu yetiştirmeye uygun bulmadığından evimizi Nişantaşı / Valikonağı'na taşımaya karar vermişti. Valikonağında çok güzel çocukluk anılarım var taaa ki Milliyet Gazetesi başyazarlarından Abdi İpekçi'nin vurularak öldürüldüğü geceye kadar...

Ben babamı hiç öyle görmemiştim daha çocuktum ama anlamıştım çok kötü şeyler olduğunu ve babam artık buralarda oturulmaz diyerek yine taşınmaya karar vermişti. Nişantaşı'nda geçen çocukluğumun böylesine tatsız bir olayla son bulmasından hala üzüntü duymaktayım. Şişliye taşındık ve hala aynı sokakta oturuyorum. Artık babam yok, artık kimse yok sadece oğlum ve ben ama Şişli'de eskisi gibi değil. :) Ben ev taşıyacak, semt değiştirecek kadar cesaretli biri değilim ki babam kadar...

İlkokulu Nişantaşında, ortaokulu Nişantaşında, liseyi Beyoğlu Ticaret Lisesi'nde okudum. Liseye kadar hiç belediye otobüsüne binmedim hep yaya olarak giderdim okula. Engelsiz yıllarımın en büyük sefasıydı yürümek. Eskiden servis yoktu yada sadece çok zengin aile çocuklarımı giderdi ne? Ben hep otobüsle gittim liseye Taksim'e kadar otobüsle Taksim'den Tünel'e hatta oradan Şişhane'ye kadar hep yürüyerek :) öyle çok severdim ki yürümeyi bazen Şişliden hiç otobüse binmeden gider, gelirdim. İyi ki yürümüşüm doyasıya...

Beyoğlu ne güzeldi eskiden. Nezihti, sanatın özellikle de sinemanın kalbinin attığı yerdi İstiklal Caddesi. Lale Sinemasında hangi film gelirse gelsin seyretmeden ( hemde üstüste iki kere :) tek bilet fiyatına) çıkmazdık :) Çocukluğum, gençkızlığım şahaneydi, her şey öylesine mükemmeldi ki sanki peri masalı gibiydi hayatım :)

Beyoğlu'nda İnci Pastanesi vardı ve gençler genelde ya orada yada saray muhallebicisinde buluşurlardı. Şimdilerde Saray restorasyonlar zincirinin sahibi hepinizin tanıdığı İBB Başkanı Kadir TOPBAŞ :) Beni görse tanır mı bilinmez ama ben onu çok iyi tanıyorum.

Evden en uzak semte doğru yolaldım. Üniversiteyi Bahçelievlerdeki Marmara Üniversitesi'nde okudum. Yani kısaca hep Avrupa Yakası, hep aynı semtler ama üniversite hayatım boyunca gezmediğim, görmediğim semt kalmamıştı. Üniversite'de okumak özgürlüktür yada bizlere göre öyleydi ve o zamanlar cep telefonu gibi kısıtlayıcı bir teknolojide yoktu ki :) Sabah çıktığım evden akşama kadar gez gezebildiğin kadar...

Çalıştığım bankanın önce Harbiye, Gayrettepe, Bomonti şubelerinde sonra da Leventte ve son olarak Ümraniye'deki Genel Müdürlüğünde çalışmaya devam ediyorum. Anadolu yakası benim için tam bir kabus asla Avrupa yakasına benzemiyor. Günde yaklaşık 4 saate yakın bir süreyi trafikte geçirmeme rağmen o köprü yok mu? Köprüden geçerken içimde yaşadığım heyecan, mutluluk İstanbul'un eşsiz güzelliği şehirime bir kere daha aşık olmamı sağlıyor.

Şimdi bunları niye yazdım biliyor musunuz? İstanbul'u benim kadar çok gezen ( engelsiz yıllarımda yaya olarak :) ), Avrupa yakasının tüme yakın sokaklarını, caddelerini karış karış gezen biri olarak malum hükümetin yaptığı katliamlardan en çok etkilenen ve hicap duyan bir İstanbullunun geç de olsa bu yazıyı yazması gerektiğini düşündüm.

İstanbul'umu çok seviyorum arkadaşlar ama aslında Türkiye'nin sadece bu megakentten ibaret olmadığını da biliyorum. O yüzden kesinlikle beni yanlış anlamayın yada hakkımda yanlış düşünmeyin çünkü ben sizlerin yaşadığı şehirleri de gezip, görme imkanım kısıtlı olsa da sizlerden öğrenip, tanımak istiyorum. Mesela Bayburt' tan şahane bir cesur yürek çıkmış :) Onun şehrini yine onun sitede paylaştığı resimler sayesinde tanımaya başladım.

http://engelliler.gen.tr/f85/koyumden-manzalar-21165/
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
TAKSİM GEZİ PARKI OLAYLARININ ARKA PENCERESİNDEN

Bugüne kadar hakkında çok şey yazıldı, çizildi. Çocukluğumun en güzel parkıydı oysa ki Taksim Gezi Parkı. Ardında yatan artniyetler ( AVM yapılmak istenmesi, Topçu kışlası yapılmak istenmesi vb.) Kimse aslında işin gerçek yüzünü ne anlatmaya çalıştı nede görmeye!!! Bu tatsız direnişlerden ( direnilmek zorunda bırakanlar utanmalı aslında) dolayı çoğu zaman evimde mahsur kaldım, biber gazı doldu ciğerlerime oksijen yerine ve şu andaki Taksimin yeni görüntüsü beton yığınından ibaret tam bir görüntü kirliliğinden oluşmakta.

Yeni Türkiye'nin yeni Başbakanı'nında bir gaflet anında itiraf ettiği gibi ben artık Taksim'e gitmek bile istemiyorum :( Çoğu İstanbul'lu gibi o çirkin manzarayı görmektense direk Beyoğluna Tarlabaşı Bulvarından taksiyle çıkmak çok daha mantıklı yada metroyla ulaşım ama işte nasıl giderseniz gidin Taksim eski Taksim değil!!!



Gezi Parkı direnişinden çıkan beş ders

Taksim’de ne oldu? Gezi Parkını koruma amaçlı, Taksim Platformu etrafında uzun zamandır çok az sayıdaki kararlı ve dirençli insanın yürüttüğü eylem, nasıl oldu da bir kitle hareketine dönüştü? Geçtiğimiz beş günlük süreç birçok şehir efsanesini de yerle bir etti.

Apolitik gençlik efsanesi yıkıldı

En yaygın, kabullenilmesi en kolay efsaneydi bugünün gençliğinin apolitik olduğu. Zaman ve mekandan bağımsız, ritmi hızlanmış yeni gündelik hayatı anlamaya çalışmadan herkes bu efsaneye sarıldı. Örgüt, hiyerarşi, örgüt disiplini gibi kavramlarla büyümüş ve yaşamış kuşakların anladığı siyaset yapma tarzı bugüne uygun değil. Şube binalarına sıkıştırılmış hayatı, ne slogan atacağını, ne yapacağını hiyerarşi içinde büyüklerin kararlaştırdığı eylemleriyle geleneksel politikada ısrar etmek asıl bugünün apolitikliğiydi. Sonu gelmez toplantılar, uzlaşmanın değil uzlaşmazlığın hedeflendiği tartışmalar, muhalefet ettiği devletten geri kalmayan tek tipçilik bugünün gençlerine göre olmadı hiçbir zaman. Ama değişeni anlamak yerine apolitik gençlik efsanesi herkesin kolayına geldi.

Giderek büyüyen direniş sırasında ve olaylar bittiğinde sokaklar, meydanlar gençliğindi. Doğrudan bir örgütlenmeye ait olmadan anlık sokak örgütlenmeleriyle, tüm farklılıklarıyla, tüm yaşam sevinçleriyle gençlerin ve kadınların eylemi ve direnişiydi olanlar. En sert polis müdahalelerinin olduğu sırada bile gençler ve kadınlar en öndeydi.

Gençlerin ve kadınların politika yapmaktan anladıklarının önceki tanımlara uymadığı da böylece anlaşılmış oldu. Onlar “feda kültürüyle” ve “söze dayalı” politika yapmak yerine, “haz alarak” ve “eylemlilik” içinde bir başka tarzdan politika yapıyorlar.

Hani bunlar futbolcuydu???

Yukarıdaki gözlemimi teyit eden bir başka şey Taksim’de spor takımları taraftar gruplarının varlığı ve yaptıklarıydı. Benim kuşağımın yaygın tekerlemesiydi “ne sağcı ne solcu, futbolcudur futbolcu” sözü. Ülkenin en fanatik taraftar gruplarının tümü sokaklarda ve meydanlardaydı. Yeni kentli gündelik hayatın önemlice aidiyetlerinden birisi olan “taraftarlığı” apolitiklik ve yalnızca futbol muhabbetinden ibaret sanan efsane de yerle bir oldu.

Yeni gündelik hayatın aidiyetlerinin, siyaset tanımının, siyaset yapma tarzının ne denli bildiklerimizden farklı olduğu ortaya çıktı.

Aktöre göre değil, meseleye göre pozisyon almanın ne denli doğru olduğu görüldü.

Bu sivil başarı hikayesinin tohumlarını Taksim Platformu ekti. Taksim Platformu farklı siyasi geleneklerden gelseler de bir mesele etrafında nasıl birlik olunabileceğini gösterdi. Taksim Platformu siyasetlerin ittifak görüşmeleriyle oluşmadı. Gerçekten Gezi Parkı ve Taksim için dertlenenlerin bu dertle baş edebilmelerinin yolunu bulmak için oluştu. Gerek oluşumuyla, gerek aylardır gösterdiği kararlılık ve dirençliliğiyle, gerekse de seçtiği eylem biçimlerindeki çeşitlilik zenginliğiyle, sabırla ve umutla çalıştılar. Onların direngenliği ve çoğulculuğu her gün geniş kitlelere bulaştı.

Önce Gezi Parkını korumak şeklinde başlayan eylem, üçüncü gün polis şiddetine tepkiye ve dördüncü gün hayatı ve özgürlükleri koruma eylemine dönüştü.

Eğer eski bildik siyaset tarzıyla ve bir örgütün yönettiği eylemler olsaydı söz konusu olan bugün bu noktada olunamayacağı açık.

Statükonun askerlerinin, provakatörlerin, başarıyı sahiplenmeye çalışan “liken ve kimliksiz” ama kendini sol sanan siyasetlerin çabalarına karşı binlerce genç, kadın ve insan kendi hayat tarzı ve özgürlük alanı üzerindeki tehdit algısına başkaldırdı. Ama kimsenin kuyruğuna da takılmadı.

Cumhuriyet mitinglerindeki gibi geniş kitleleri manipüle edebileceklerini sananlar da yanıldıklarını ve hala ne olup bittiğini anlayamadıklarını yakın zamanda görecekler.

Yeni siyasetin yeni siyasetçisi

Uzun süredir direnin küçük grubun başından beri yanındaydı Sırrı Süreyya Önder. Partisi ve örgütü adına değil, Gezi Parkı ve Taksim adına, İstanbul’un bir milletvekili olarak oradaydı. Bir tek gün, başkalarının yaptığı gibi partisi adına Gezi Parkında ve Taksimde nutuk atmadı. Partisi adına değil, Taksim ve İstanbul adına konuştu ve en önde direndi. Başarıyı da partisine yazmaya kalkışmadı.

Hükümetin “bildik gruplar” efsanesi

Bu ülkede yeni bir siyasi muhalefet örgütlenecekse bu çevre hareketinden ve çevreye dair meselelerden toplumsal taban bulabilir. Bu toplumun çevre bilinci ve farkındalığı sanılandan daha yüksek. Daha bir kuşak içinde derelerin, nehirlerin yok olduğunu görmüş toplumun belleğinde çevreye dair olumsuz deneyimler çok diri. Toplumun ihtiyaç ve taleplerinden beslenen, toplumun çevre duyarlılığından hareketle yeni bir vaat ve ütopya üretmeyi başarabilecek bir hareket yaşam şansı bulacak.

Ak Parti ise yıllardır büyüme fetişizminin arkasına saklanarak çevre meselesini küçümsüyor. Toplumun örgütlenme hünerindeki eksikliğe ve muhaliflerinin de beceriksizliğine yaslanarak bazı hatalarını sürdürebileceğini umuyor.

Güçlü ekonomi, güçlü devlet, güçlü asker, güçlü polis ve dindar toplum idealini tüm tabanının desteklediğini sanıyor. Kendi tabanından güç alarak da özgürlük yerine güvenlik, demokrasi yerine çoğunluğun değerlerini geçerli kılabileceğini sanıyor.

Daha da önemlisi Ak Parti varlığına itiraz edenler ile politikalarına karşı çıkanları aynı damardan beslenen ve aynı derdi olan insanlar sanıyor. Üstelik bu kategoriye koyduğu milyonları rakibi sanıyor ve hala “onlar şu kadar ben de meydana bu kadar insan dikebilirim” diyebiliyor.

Taksimi AVM’ler ve rezidanslarla soylulaştırırken, genel ahlak kuralları bahanesiyle özgürlük alanlarını ve hayat tarzlarını da disiplin altına alabileceğini sanıyor.

Öte yandan da Ak Parti de diğer partiler kadar Taksim’de ne olup bittiğini anlamlandıramıyor. “Samimi vatandaşları ayrı tutuyoruz ama…” diye başlayan cümlelerle Başbakan da, Belediye Başkanı da, Vali de farklı bir şey olduğunu görmüş olsa da hala anlamlandıramamış olduklarını açık ediyor.

Malum gruplar, Ergenekoncu zihniyetin manipülasyonları elbette bolca vardı Taksim’de. Ama bu beş güne damgasını vuran belirleyici karakter bunlar değildi. Öyle olmadığını muhalefet partileri, statükonun askerleri kadar hükümet de anlayacak.


page_almanya-basini-yasar-kemalin-90-yasini-kutladi_418338007.jpg
 
Son düzenleme:

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
UthZFknpXTUL.png



Gözlerine Yağmur Dolmakta Şehrin

“Kendine iyi bak…” Giderken dudağından dökülen en acı sözdü bu. Ha birde “Biraz hatırım varsa, azalt sigarayı” demiştin.

“Kendine iyi bak… Hatırım varsa…” Bilemiyorum düşünerek mi söyledin bu sözleri, yoksa söyleyecek bir şey bulamadın da adet yerini bulsun diye mi? Tek bildiğim, söylediğin o son sözlerin hala kalbimin kulakçığında acı acı çınladığıdır.

Her ne sebeple söylediğinin artık önemi yok. Şimdi kıyısına çömeldiğim akşamların anlamını yüklenmişim. Önemi olmuşum, önemsizliklerin ayrıntısına. Ve şimdi kamburu olduğum bu şehrin gözlerine yağmur dolmakta… Ben yağmaktayım… Ben akmaktayım şehrin yanaklarından.

Evet, senin hatırına kendime iyi bakıyorum. Emin ol sigarayı da azalttım. Sen içimde çoğaldıkça, her şeyim azalıyor zaten. Sen merak etme. Senin hatırına kendime iyi bakıyorum. En sağlıklı haliyle yaşıyorum hasreti. Mesela, balkonda otururken asla hırkasız çıkmıyorum. Yaz mevsimi olsa bile, içim ılgıt ılgıt titriyor çünkü. Meltem ılık ılık esse de, karayel yalnızlığımda üşüyorum sensizken. Ha bir de çayımı artık şekersiz içiyorum. Fark etmiyor çünkü ağzımın tadı. Sen gittikten sonra tadı tuzu kalmadı inan ağzımın. Ha şekerli, ha şekersiz… Hasret, toprak tadında yapışıyor genzime.

Dediğim gibi merak etme sen beni. Bak sigarayı da azalttım. Duman duman ayrıntısında yittiğim bu şehri içmekteyim ve ciğerlerim çatlarcasına, ummalı ahlar üflemekteyim gecenin kasvetine. Zakkum kokulu yokluğunu sarıp çarşafına gecenin, başımın ateşiyle tellendirmekteyim şafağını ömrümün. Sen beni merak etme.

Şarkıların kıyısından umarsızca geçen ben, şimdi kulak kesilir oldum gecelerin inciten senfonisine. Sanki bütün şarkılar senin için yazılmış. Bütün şiirlerin konusu sensin sanki. Ressamların işlediği tema, romanların al yazmalı kır çiçeği sensin. İntiharım olur dinlediğim şarkılar. Baktığım resimler timsalini nakşeder güllerin kanadına. Şiirlerin güftesidir, tasviri imkânsız şehla bakışın.

Bak sana ne söyleyeceğim. Madem o kadar umurundaysam ve hatırım varsa sende, hadi gel oyunu bir kerecik kuralına göre oynayalım. Sen kal ben gideyim. Ve eğer hatırım varsa, sen kendine iyi bak. Olmaz mı?

Almıyor gözün değil mi? Gitmek, kalmaktan daha kolay. Daha bir özgür kılıyor sözlerin cümleleşmesini. Kolaysa sen kendine iyi bak. Bakabilirsen tabi…

Vurunca perdelerin arasından gecenin hüznü, kaybedersin ben öznesini hayatının satırlarından. Nesnesi olursun bütün teferruatların ve ruhsuz bir beden, kamburlaşır zamanın sırtında. Kendine iyi bak sözü, söylendiği an gibi anlamsız kalır, anlamını yitirmiş hayatının lehçesinde. Sen musallaya bakan yüzü olursun koca dünyanın. İşte bak, kendime iyi bakıyorum. Sen merak etme beni.

Kendimin bile inanmaktan haya ettiğim yalanları heceliyorken, bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırını yudumluyorken ve bir fincanı dahi doldurmadığını fark ediyorken yaşadıklarımızın, senin hatırına kendime iyi bakıyorum.

Of! Olmuyor kara gözlüm! Kendime iyi bakamıyorum. Bakmak istesem de bir türlü kendimi, kendimde bulamıyorum. Giderken ya beni de götürdün, ya da kendini unuttun. Bulamıyorum. Cevapsız soruların sapağında hezeyanlara durmanın akşamını yaşıyorum. Bir türlü sabah olmuyor sanki. Giderken eteğinin kıvrımlarında sürünen gölgeye mi karıştı sabah? Nedir bu karanlık? Nedir bu körlük? Bir türlü kendime rastlayamıyorum. Zamanın her anını didik didik arıyorum, tek bulduğum adı geçmişte saklı ince bir sızı… Sen… Her şey körkütük sen olmuşken, senin kimliğine bürünmüşken yaşamım, kendimi aramaktan vazgeçiyorum.

İşte bu yüzden, kendime iyi bakamıyorum…

Habib MERT
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
'En İyi Toplantı Şehri' İstanbul seçildi.

İstanbul, Orta ve Güneydoğu Avrupa'dan 45 şehrin katıldığı “Meeting Star Awards” yarışmasının “En İyi Toplantı Şehri” kategorisinde birinci oldu.


fft2mm6607087.jpg



Orta ve Güneydoğu Avrupa toplantı sektörü dergisi “Kongres Magazine” tarafından düzenlenen Toplantı Yıldızları Ödülleri “Meeting Star Awards” yarışmasında, 2014 büyük ödülünü İstanbul kazandı. Jüri, birinciliği doğa ve kültürel faktörler, genel ve ulaşım altyapısı, turizm altyapısı, mekan ve hizmet kalitesi kriterlerine göre belirledi.

Orta ve Güneydoğu Avrupa şehirleri çapında, toplantı yapılan toplam 45 şehir arasından, “En İyi Toplantı Şehri” kategorisinde 5 üzerinden 4, 71 puanla büyük başarı elde ederek İstanbul birinci, Prag ikinci oldu. 21 Ocak 2015’de Slovenya’nın başkenti Lübyana’da, “Conventa Fuarı”nda gerçekleşen ödül törenine, TUGEV- Turizm Geliştirme ve Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bahadır Yaşık ve ICVB- İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu Genel Müdürü Özgül Özkan Yavuz katıldı.

KONGRE TURİZMİNİN MARKA ŞEHRİ İSTANBUL

Bahadır Yaşık "Meeting Star Awards" ödülüyle, Dünyanın en önemli kongre ve toplantılarına ev sahipliği yapan İstanbul’un doğal güzelliği, kültürel zenginliği ve mekanları, 8 bin 500 yıllık tarihi ve hizmet anlayışındaki kalitesini bir kez daha duyurmuş olmaktan ve ‘En İyi Toplantı Şehri’ ödülü ile taçlandırılmasından dolayı büyük mutluluk duyuyoruz. Uluslararası kongre sektörünün en önemli birliklerinden biri olan ICCA’nın yayınlamış olduğu 2013 yılı istatistiklerine göre dünya kongre şehirleri arasında ilk 10 da yer alan İstanbul, dünya kongre turizminin marka şehirlerinden biri konumundadır, yenilikçi ve dinamik adımlarla bu marka daha da büyüyecektir” şeklinde konuştu.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
İstanbul kara teslim!

İstanbul bugün öğle saatlerinde hızlanan kara teslim oldu. Ana arterlerde trafik durma noktasına geldi. Deniz ve hava ulaşımından bir çok iptal yaşandı.

İstanbul’da sabah saatlerinde başlayan kar yağışı sürerken, Çatalca ve Hadımköy’de kar kalınlığı 20 santimetre ölçüldü.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü 1. Bölge Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, saat 17.00 itibarıyla kar yüksekliği Çatalca ve Hadımköy’de 20,
Arnavutköy’de 15, Beylikdüzü, Başakşehir ve Esenyurt’da 10 santimetreye ulaştı.

metro3.jpg


Kar kalınlığı Kavacık, Kandilli ve Sarıyer’de 8, Beykoz, Aydos, Ümraniye, Çekmeköy ve Zekeriyaköy’de 5, Bağcılar, Başakşehir, Silivri ve
Maslak’ta 3, Fatih, Şile, Yakacık ve Bakırköy’de 2, Kartal ve Pendik’te 1 santimetreye yükseldi.

MEGA KENTTE KAR KLASİĞİ: ULAŞIM ÇÖKTÜ

Meteorolojinin uyarılarının dinlenmemesi başta olmak üzere İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin önlemlerinin yetersiz kalması mega kentin ulaşımını çökme noktasına getirdi. İstanbulluların bir çoğu da yola kar lastiği ve zincirle çıkmaması, etkili olan tipiyle birleşince TEM Otoyolu’nda trafik durdu. Vatandaşlar otomobillerinden ve servis araçlarından inip yürümeye başladı. Avrupa Yakası’ndan Anadolu Yakası’na geçişte, sürücüler 8 kilometrelik yolu 1 saat 10 dakikada kat edebildi.

600.jpg


İstanbul’da özellikle akşam saatlerinde etkili olan yoğun kar yağışı ve tipi trafiği felç etti. Mesailerini bitirip evine gitmek isteyen vatandaşlar saatlerce yolda kaldı. Zaman zaman durma noktasına gelen trafik nedeniyle toplu taşıma araçlarından inen vatandaşlar yola yaya devam etti.

Zincirlikuyu’da, Maslak ve Beşiktaş yönüne araç trafiği uzun süre durma noktasına gelirken, vatandaşlar toplu taşıma araçları ve servislerden inerek her iki yöne yaya olarak devam etti. Bazı araçlar yoğun kar yağışı nedeniyle arıza yapınca, trafiğin daha da tıkanmasına yol açtılar.

Avrupa’dan Anadolu Yakası’na geçişte ve Boğaziçi Köprüsü katılımında da uzun araç kuyrukları oluştu.

ANA ARTERLERDE DURMA NOKTASINDA

Kentte sabah saatlerinde başlayan ve yer yer şiddetini artıran kar yağışı, trafik akışını olumsuz etkiliyor. Şehir içinde görüş mesafesinin azalmasıyla E-5 karayolu ve TEM otoyolu başta olmak üzere ana arterlerdeki trafik, zaman zaman durma noktasına geldi.

B-D6vQGCYAAzPDA.jpg


TRAFİK POLİSLERİNİN İZİNLERİ İPTAL EDİLDİ!!!

Bu arada, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, kar yağışı nedeniyle trafik polislerinin izinlerini iptal etti. Trafik ekipleri, akışın sağlanması için kent genelinde görev yapıyor.

Ekipler, emniyet şeritlerini olası acil durumlar için açık tutmaya çalışıyor.

Yetkililer, sürücüleri kış lastiği ve köprülerdeki erken buzlanmaya karşı uyarırken, belediye ekipleri de tuzlama ve yol açma çalışmalarını sürdürüyor.

İstanbul’da akşam saatlerinde kar yağışı ve havanın daha da soğumasıyla trafikte zor anlar yaşanıyor. Yetkililer evlerine gitmek isteyen vatandaşları toplu taşıma araçları kullanmaları konusunda uyarırken boğaz köprülerinde yaşanan buzlanmaya da dikkat çekildi.

İstanbul’da gün boyu aralıklarla yağan kar yağışı akşam saatlerinde de etkisini gösterdi. Kar nedeniyle sürücüler zor anlar yaşarken, trafik durma noktasına geldi.

B-D6vKLCUAEMuAO.jpg


Meteorolojinin uyarılarının ardından beklenen kar yağışı İstanbul’da etkisini gösterdi. Gece saatlerinde başlayan kar yağışı gün boyu aralıklarla devam etti. Akşam saatlerinde etkisini tekrar göstermeye başlayan kar yağışı Beşiktaş’ta trafiği de olumsuz etkiledi. Kar yağışı nedeniyle yollar kayganlaşırken, sürücüler trafikte ilerlemekte güçlük çekti.

Aniden bastıran kar sebebiyle yolda kaldıklarını belirten bir motosiklet sürücüsü de, “Levent’ten buraya yarım saatte anca geldim. Trafik baya tıkanmış. Yerler çok kaygan. Ayaklarım yerde gidiyorum” dedi.

KÖPRÜLERDE BUZLANMA UYARISI


Trafikte bir diğer tehlike ise kış lastiği kulanmayan sürücüler nedeniyle yaşanıyor. Yetkililer vatandaşları toğlu taşıma kullanmaları konusunda uyarıyor.

27924219.jpg


Boğaz köprülerinde havanın soğumasıyla birlikte buzlanmanın yaşandığı ve bazı araçalrın kaydığı belirtilirken belediye ekiplerinin yol çalışması da devam ediyor…

BEYLİKDÜZÜ-AVCILAR ARASI FELÇ

Akşam saatlerinde etkisini artıran kar yağışı, D-100 Karayolu’nda trafiği kilitledi. Beylikdüzü-Avcılar arasında metrobüsler durdu. Metrobüs yolcuları araçlardan inerek yürümek zorunda kaldı.
O anlar, vatandaşlar tarafından cep telefonu kamerasıyla da görüntülendi.

İstanbul genelinde akşam saatlerinde başlayan tipi şeklindeki kar yağışı etkili oluyor. Bu nedenle sürücüler zor anlar yaşıyor. Ana arterlerin tamamında trafik durma noktasına gelirken, araçlar adım adım ilerliyor.
Trafiğin en yoğun olduğu yer ise TEM Otoyolu. Her iki istikamette de araçlar yoğun tipi yağışı altında güçlükle ilerliyor.

İETT’DEN METROBÜS AÇIKLAMASI

İETT Beylikdüzü’nde metrobüs ulaşımının tekrar normale döndüğünü açıkladı. Açıklamada şu bilgilere yer verildi:

“Kayan metrobüse müdahale edildi; Beylikdüzü-Avcılar arası yeniden seferler başladı
Haramidere’de buzlanmadan dolayı kayarak yolu çift yönlü trafiğe kapatan metrobüse acil müdahale edildi. Beylikdüzü-Avcılar arası duran seferler normale döndü. Şu an seferler yapılıyor ve ek seferler eklenerek metrobüs seferleri artırıldı.
Yoldaki sürücülerimize ve kamuoyuna duyurulur.”

ESENYURT’TA ARAÇLAR KAZA YAPTI, BÜYÜKÇEKMECE’DE SÜRÜCÜLER YOLDA KALDI

İstanbul’da akşam saatlerinde etkisini artıran kar yağışı ve tipi nedeniyle Büyükçekmece’de araçlar yolda kaldı.
Esenyurt’ta ise kar yağışı nedeniyle kayganlaşan yolda çok sayıda maddi hasarlı kaza meydana geldi.

KAZANASMAZ: BULUNDUĞUNUZ YERDEN AYRILMAYIN

Trafik uzmanı Murat Kazanasmaz da twitter hesabından vatandaşları uyardı. Kazanasmaz “Şu anda neredeyseniz en az 2 saat orada kalın. Dışarıya çıkarsanız orada da kalacaksınız” mesajını takipçileriyle paylaştı.


İDO VE ŞEHİR İÇİ HATLAR İPTAL

İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO), kentte etkili olan kar yağışı nedeniyle bazı seferlerini iptal etti.

İDO’dan alınan bilgiye göre, 18.30 Bandırma-Yenikapı Hızlı Feribot,
18.30 Bostancı-Yenikapı-Bandırma Deniz Otobüsü, 18.40 Kadıköy-Yenikapı-Bursa

YARIN SABAH SAATLERİNDE DE ULAŞIM TEHLİKELİ

Bu arada yarın da 07.00 Yenikapı-Bandırma Hızlı Feribot, 07.30 Bandırma-Yenikapı-Bostancı Deniz Otobüsü, 08.00 Bursa-Armutlu-Armutlu Tatil Köyü-Yenikapı-Kadıköy Deniz Otobüsü, 18.30 Bostancı-Yenikapı-Bandırma Deniz Otobüsü iptal edildi.

Olumsuz hava koşulları nedeniyle deniz otobüsü iç hat seferleri ile Sirkeci-Harem hattı araba vapuru seferlerinde aksamalar yaşanabildiği duyuruldu. Şehir Hatları da Beşiktaş-Üsküdar ve Kabataş-Adalar haricindeki seferleri olumsuz hava şartları nedeniyle iptal etti.

THY, 123 SEFERİNİ İPTAL ETTİ

Türk Hava Yolları (THY), kar yağışı nedeniyle iç ve dış hatta 123 seferini iptal ettiğini duyurdu. Kar yağışı, Atatürk Havalimanı’nda da etkisini sürdürüyor.


Olumsuz hava şartları nedeniyle THY, iç ve dış hatta 123 seferini iptal etti. Atatürk Havalimanı’nda karın tipi şeklinde yağdığı anlarda aprondaki uçakların görülmesi bile zorlaştı. Yoğun kar yağışı sırasında görüş mesafesi düşerken Atatürk Havalimanı’nda iniş ve kalkışlar sorunsuz olarak devam ediyor. Uçaklar kalkış öncesi buzlanmaya karşı anti-icing adı verilen işlemle alkol ve glikoz karışımı sıvıyla yıkanıyor .Bu arada apronda biriken kar sularını DHMİ araçları temizliyor.

TEM KAPANDI

İstanbul’da TEM Otoyolu kar ve tipi nedeniyle ulaşıma kapandı…

Otoyolu’nun Celaliye mevkiinde etkili olan kar ve tipi zincirleme kazalara neden oldu. 25-30 aracın karıştığı kazada 5 kişi yaralanırken, otoyolun Edirne istikameti ulaşıma kapandı. Kaza saat 15.00 sıralarında TEM Otoyolu’nun Edirne yönünde meydana geldi. Kar ve tipi nedeniyle kayganlaşan yolda çok sayıda araç birbirine girdi. İstanbul Valisi Vasip Şahin, 25-30 aracın karıştığı kazada 5 kişinin yaralandığını açıkladı. Aralarında yaşlı bir kadın ile çocuğun da bulunduğu yaralılar, olay yerine gelen ambulanslarla hastanelere kaldırıldı.

Tem Otoyolunda zincirleme kaza!Tem Otoyolunda zincirleme kaza!

TEM’İN EDİRNE YÖNÜ ULAŞIMA KAPANDI

Zincirleme kaza nedeniyle TEM Otoyolu’nun Edirne istikameti ulaşıma kapandı. Trafik ekipleri, küçük araçların emniyet şeridinden geri dönmesini sağlarken, araçlar 7 kilometre mesafedeki Kumburgaz üzerinden E-5 Karayolu’na yönlendirildi.


Bu arada, kaza yapan araçların içinde sıkışan sürücüler ve yolcular da itfaiye ekiplerinin gelmesini bekliyor. Öte yandan, TEM Otoyolu’nun İstanbul istikamenin açık olduğu, ancak trafiğin kontrollü olarak verildiği gözleniyor.

BAHÇEŞEHİR’E GİRİŞ ÇIKIŞ YOK

İstanbul’un bir çok bölgesi karlar altında. Ancak en büyük faturayı ödeyenler Bahçeşehir sakinleri oldu. Semte giden yolda araç kuyrukları oluştu.

İstanbul’dan Edirne yönüne giden bütün yollar yağan karla örtüldü. Bir çok kişi yolculuğunu Bahçeşehir’de noktalamak zorunda kaldı. Yolda kalan araçların sürücüleri bölgedeki kafe ve restoranları doldurdu. Bu arada iş dönüşü Bahçeşehir’e ulaşmak isteyen İstanbullular ise trafikte kaldı. Semtin TEM girişine doğru kontak kapatan araçlar uzun kuyruklar oluştu.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
İstanbul'a Kar Yağınca Engelliler, Yaşamdan Bir Kere Daha Engellenir!

İstanbula yağan kar değilde çile sanki! Gökyüzünden kar tanesi şeklinde engeller yağıyor! Dünyanın en güzel, en gelişmiş şehirlerinden birisine bir cm bile kar yağsa hayatı felç etmeye yetiyor. Her yer kilit, her yer çile, her yer dert. Tv lerde çoğunuz izlemişsinizdir ama olayı birebir yaşamak bambaşka :( İlerlemeyen adeta duran trafiğin ortasında kaldıysanız, ne inip yürünecek yol nede sizi bulunduğunuz yerden kurtaracak bir kurtarıcı araç yoksa, kaderinize, bulunduğunuz ortama, yaşadığınız çaresizliğe lanet edersiniz. Yapabileceğiniz hiç bir şey yoktur ve öylece dua edersiniz evinize sağsalim ulaşabilmek umuduyla...

İstanbul kara yenik düşer sizde engelinize! Nedense böylesi durumlarda engelli oluşunuzu daha bir anımsatır İstanbul size. Valiliğin yaptığı açıklama bile kamuda ve özel sektörde çalışan engelliyi ikiye ayırır. Ayırımcılığın her türlüsünü yaşadığınız bu megakentte devletin valisinin engelli personeli ikiye ayrıştırmasına bir kere daha tanıklık edersiniz. Sizi buna mecbur kılan nedenlerede ayrıca içinizden sayısız ...neyselerle çareler aramaya başlarsınız.

Madem özel sektörde engelli personele idari izin verilmiyor, siz kabul etseniz dahi yıllık izin hakkınızdan düşürülmek suretiyle bile olsa hiçbir şekilde izin verilmeyeceğini söyleyen kurumsal bir firmaya karşı yapabileceğim en geçerli ve mantıklı çözüm yolu rapor alıp işe gitmemekse ve ben her koşulda işe gitmeye bu kadar hevesli olsamda , beni buna mecbur bırakan zihniyetten bir kere daha hayıflanarak rapor almak zorunda kaldım. Hoş zaten yeterince hastayım ve aldığım raporda devletin kendi sağlık kurumundan verildiği için sorun olmayacaktır ama önemli olan hakkım olanı hakkımca kolayca alamıyor olmamda. Yıl 2015 yer İstanbul hala ayırımcılık hala engellenişler, hala engelliye yönelik iyileştirme yapmayan , kolaylık sağlamayan bir kamu sektör çalışanıyla özel sektör çalışanı ayırımını bir kere daha vurgulayan yerel yönetimin negatif kararı !!!

Bunları niye yazıyorum belki ilerideki yıllarda bir okuyan olurda vay bu ülke ne kadar ilerlemiş artık olumsuz hava koşullarında engelliler kamuda veya özelde çalışıp çalışılmadığına bakılmaksızın devletin, yerel yönetimlerin uyguladığı kararla sağlıklı personelin bile ulaşımda zorlandığı, böylesine hava koşullarının erişimi engellediği günlerde pozitif ayırımcılık yaşayabiliyor diyebilenler olması dileğimle...
 
Son düzenleme:
Tekerlekli Sandalye
Üst