Kendini Hayata İtenler

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
KENDİNİ HAYATA İTENLER
Düşünceleri beynini kavurmaktaydı; bu denizde ve bu sürüde olmasının nedenleri olmalıydı… Garip bir halde durup etrafı izlemekteydi. Genellikle yalnız başına etrafı izlerdi. Kimse onunla arkadaş olmazdı. Bir oyun arkadaşının eksikliğini hep hissetmekteydi. Kuyruğunu çok fazla seviyordu çünkü sevecek başka bir şey bulamamıştı vücudunda.
Yumurtasından çıktığı günden beri yüzgeçsizdi. Yüzgeçsiz olduğu için adı ‘Yüzgeçsiz’ olarak anılmıştı. Başlarda üzülürdü bu duruma lakin zamanla alışmıştı. Şimdi ise sürünün en hızlı yüzen balığıydı. Henüz çocukluktan kurtulmuştu. Sürekli olarak düşüncelere dalmakta ve sürüsündeki diğer balıkları izlemekteydi.
Acaba görmediği denizlerde, görmediği sürülerde onun gibi yüzgeçsiz balıklar var mıydı? Genellikle arkadaşı yoktu ve böyle derin sularda yapayalnız düşüncelere dalmaya alışmıştı…

Bazen diğer balıkların yüzgeçlerine olan bağımlılığını düşünüyordu… Kimse onun kadar özgür değildi. Hem yüzgeçleri yokken de yüzebilmekteydi. Çoğu yarışmada yaşıtlarından çok hızlı bir şekilde birinci gelirdi. Bu derece hızlı yüzmeyi kuyruğuna borçluydu. Yumurtadan çıktığı gün bu derin sulara kendini küçük kuyruğu ile itmişti ve hala itmekteydi…
Bugün içini derin bir boşluk kaplamıştı. Yüzgeçsiz amcalarını akrabalarını görmekteydi. Hayat gözlerinde anlamsızlaşıyordu. Anlam katmaya çalışıyordu ama neresinden ve nasıl anlamlandırabileceğini bulamıyordu. Dertleşmek istiyordu canı ama kimse onunla oturup dertleşemeyecekti. Herkesin belli bir işi vardı.

Kalkan balıklarının yanına gitmeyi düşündü. Onlarla vakit geçirmek çok eğlenceliydi. Çok tecrübeliydiler. Onun yüzgeçsizliğini yadırgamıyorlardı. Yaşanmışlık ve yılların getirdiği o derin çizgiler yüzlerinden okunmaktaydı. Kalkan balıkları ile denizlerin durumundan, aşktan, deniz kızlarından, diğer balıklardan bahsederler ve derin sohbetlere kapılırlardı. Kalkan balıklarının söylediğine göre, hayat çok önemliydi. Kalkan balıkları ona hep yardımcı olurlardı. Çok uzak yerlere yanlarında onu alarak giderlerdi. Ailesi bile güveniyordu onlara. Onlardan öğreneceği çok şey vardı.

Oysa kalkan balıklarının da işleri vardı ama ona vakit ayırmayı biliyorlardı. Çok mutlu oluyordu onlarla vakit geçirince ama bugün onlara yük olmak istemiyordu. Düşünmek, çok ilgi çekici gelmişti.

Birden annesine takılmıştı gözleri. O güzel balık, gözlerini kamaştırıyordu. Ne de güzel bir yüreği vardı. Küçük yaşlardayken arkadaşları onu yüzgeçleri olmadığı için üzerlerdi. Annesi ise ona ‘ileride tüm balıklar yüzgeç kullanmadan yüzmek zorunda kalacaklar; kendini üzmemelisin. Hem sen bütün yaşıtlarından daha hızlı yüzüyorsun’ derdi. Ne de çok severdi anneciğini. Belki de onun bu güzel sözlerinden dolayı yaşıtlarından daha hızlı yüzmekteydi.

Güneş henüz doğmuş, ışıkları denizi ısıtmaya başlamıştı. Güneş, pullarına değmeye başlamıştı. Diğer balıklar onun pullarına bakmadan duramıyorlardı. O, çok derin konuları düşünüyordu. Çok şaşırıyordu diğer balıkların kuyruklarını hiç kullanmamasına. Oysa kuyrukla daha hızlı yüzülüyordu. Kıvrak hareketler yapılamıyordu kuyrukla ama uçsuz bucaksız denizde kıvrak hareketlere ne gerek vardı?

Güneş, az sonra tepeye yükselecekti. Biraz derinlere inmek gerekiyordu. Derinlere indi çok derinlere güneş ışığı gelmiyordu buralara. Birden kendini güneşten bile güçlü hissetti. Ondan kaçabiliyordu.

Aklına, geçen gün gördüğü yengeç geldi. Ona, dışarıda bir başka dünya ve çok değişik canlılar gördüğünü anlatmıştı bu yengeç. Acaba oralara gidebilir miydi? Orada güneş daha parlakmış. Yengeç de onun gibi kırmızı bir renge sahipti. Belki yine görebilirdi onu.

Güneş biraz sonra aşağı inecekti, tekrar yukarılara çıkıyordu. Sürüsünün yanına geldi ve şarkılar söylemeye başlamıştı. Sürüdeki diğer balıklar onun sesini beğeniyordu. Şarkılarına eşlik eden diğer balıkları duydu ve daha sesli söylemeğe başladı şarkılarını.

Büyük amcasının sesi çok gürdü. O da şarkıya katılınca sürüdeki herkes duyardı şarkının özlerini. Yüzgeçsiz, büyük amcasını çok severdi. Sürüdeki en gür sesli balık oydu.
Bir süre birlikte şarkı söylediler. Sonra amcası gitti ve o hala diğer balıklarla şarkı söylemekteydi. Birden, denizin içinde büyük bir sarsıntı oluştu. Herkes ne olduğunu şaşırdı.
Bir kalkan balığı, daha önce ona denizin sarsılabildiğini anlatmıştı ama bu anlattıkları sarsıntıya hiç benzemiyordu. Depremdi anlattığı sarsıntı. Deprem olabilirdi bu sarsıntı ama deprem bir süre sürüyormuş bu ise anlık bir sarsıntıydı. Balıklar depremden korkmazlardı ama depremden sonra oluşan bazı büyük dalgalar vardı denizde. İşte o dalgalardan çok korkarlardı. O dalgalara kapılan balıklar kaybolurlarmış.

Yüzgeçsizin en korktuğu şey kaybolmaktı. O, güzel annesini bir gün olsun göremezse hastalanırdı. Yalnız kalmaya alışıktı ama tümü ile yalnızlıktan korkardı. İlla ki tanıdığı bir balık görmeliydi. Hayatına başladığından beri bu sürüdeydi; onlarsız bir gün düşünülemezdi.

Kalkan balıklarının yanına gitmeyi düşündü onlara sormalıydı bu sarsıntıyı. Onlar kesinlikle ne olduğunu biliyorlardır. Birden kalkanların olduğu yere doğru yüzmeye başlamıştı. Aslında normal bir balık için uzak sayılırdı ama Yüzgeçsiz kendini yormadan çok hızlı yüzerek kısa sürede varıyordu, kalkanların yanına. Güzel bir şarkı söylüyordu.

Kısa zamanda gelmişti beyaz kayaya. Kalkan balıkları bu beyaz kayanın yanında yaşıyorlardı. Az sonra bir kalkan balığını göreceğini umuyordu fakat kimse yoktu ortada.
Kalkan balıkları yıllardan beri hep bu kayanın etrafındaydılar ama şimdi herhangi bir balık bile yoktu orada. Kesinlikle ters giden bir şey vardı. Hemen sürüsüne dönüp amcasına bu durumu anlatmalıydı. Amcası sürüsündeki en yaşlı balıktı. Bu sorunu çözebilirdi.

Sürüsünün yanına varmıştı. Amcasına durumu anlattı ama amcası bu duruma pek anlam veremedi. İçinde kötü hisler vardı. Daha önce de bu kötü hisleri hissetmişti. Amcası da telaşlandı, hemen sürünün büyüklerini çağırdılar. Sarsıntıdan sonra Kalkanların yerlerini terk ettiklerini konuştular. Sürünün diğer büyükleri, Kalkanların daha iyi bir yer bulup gitmiş olabileceklerini düşündüler.

Yüzgeçsiz hala kötü hisler içerisindeydi. Amcası onu yatıştırmaya çalışıyordu. Yıllardır yerinden ayrılmayan kalkanlar nereye gitmiş olabilirdi? Bu soru canını sıkıyordu. Ya o sarsıntı da neyin nesiydi. Amcası tekrar şarkı söylemeye başladı. Yüzgeçsiz, bir türlü içindeki kötü hislerinden kurtulamıyordu.
Birden gözü ileride beliren karartıya takıldı. Büyüyerek sürüsüne doğru gelmekte olan karartı, Yüzgeçsizin hislerini büyütüyordu. Birden rüya gördüğünü düşündü.

Amcasının sesi ile irkildi. Büyük bir çığlıkla;
Tüm sürü toplansın bir araya. Bu şey, hiç de iyi niyetli görünmüyor, dedi.
Bütün sürü hemen bir araya toplanmıştı. Kaygılı gözler, karartıya çevrilmişti.
Sürünün büyükleri, aralarından birini seçtiler ve karartıya yakından bakmak için gönderdiler. Ne olduğunu bilmedikleri şeyle savaşamazlardı. Herkes korkmuştu. Az önce giden gözcü bağırarak geldi. Sürü büyüklerine, karartının büyük bir miktarda petrol olduğunu ve gittikçe artmakta olduğunu söyledi… Sürü etrafa kaçışmaya başlamıştı. Tecrübeli balıklar, kaçmanın bir anlamı olmadığını biliyordu. Halka halinde tüm sürü yüzüp kaçmalıydılar. Sürü birliktelikten çok ötedeydi. Çoğu balık korku ile kaçmıştı oradan. Sürünün büyük balıkları ise derine inmeyi önerdiler. Karartı hepsinden hızlıydı.

Karartı, bir anda sürüyü içerisine almış onları kıyıya doğru sürüklüyordu. Kıyıya vurmak sürünün sonu olurdu. Petrol, balıkların yüzgeçlerine yapışmış, onların yüzmelerini engellemekteydi.

Yüzgeçsiz, olanlara çok şaşırmıştı, adeta kilitlenmiş gibi somut gözlerle bakıyordu etrafa. Birden kendine geldi ve kuyruğunu oynattı. Yüzebiliyordu. Hemen etrafına baktı amcası onun yanındaydı. Ona seslendi tüm gücü ile;
Amca! Ben yüzebiliyorum. Dedi.
Çaresizce kıyıya sürüklenmekte olan amcası, gür sesi ile sürüdeki diğer balıklara seslendi. Onlara kuyruklarıyla yüzmelerini tavsiye etti.
Şimdi, tüm sürü birlikte yüzgeçlerini kullanmadan yüzüyordu. Akıntıya karşı yüzerek yavaş yavaş kurtuldular petrolden. İlerledikçe, güneşi görmeye başladılar. Akıntıya karşı yüzmeleri sayesinde petrol üzerlerinden sıyrılmıştı ama yüzgeçlerini kullanamıyorlardı. Yüzgeçsiz gibi yüzmüşler, kendilerini hayata itmişlerdi.

O günden sonra bütün denizlerde ‘Yüzgeçsiz Sürü’ anlatılmış. Yumurtadan yüzgeçsiz çıkan her balık, sürüsüne kuyrukla yüzmeyi öğretmiş. Yüzgeçsiz sadece sürüsünü petrolden kurtarmamış, kendinden sonra yaşayan tüm yüzgeçsizlere de ilham kaynağı olmuş…

YAZAR: Şerif Furkan Şişmanoğlu

ÖZ GEÇMİŞ: 5 Eylül 1993 tarihinde Kırklareli ilinde doğdum. İlk okula Tekirdağ Mehmet Elfide Erdegül İ.Ö.O’nda başlayıp Sanayiciler İ.Ö.O’nda tamamladım. Orta öğretimi Kırklareli Vize Anadolu Lisesi’nde okudum. Halen Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde Ekonometri Bölümü’nde öğrenimime devam etmekteyim.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst