Kırmızı

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
KIRMIZI
Kocaman geniş bir cadde.Onlarca değil,yüzlerce insan sokakta.Durduğum noktadan tarif edecek olursam:karşımdaydı saçları rüzgarda uçuşan o kumral kız.Ada vapurundan inen kalabalığı gördüm önce,ortalığın tenhalaşmasına fırsat vermeden vapuru dolduran nice insan belirdi sonra.İnsanlar hayattan koşar adım uzaklaşıyor,bir yere yaklaşırken ötekinden uzaklaşıyordu.Allah’ım ne kadar çok insan.Yürüyen bedenler,kadınlı erkekli gruplar,el ele tutuşmuş olanlar da var aralarında.Gözlerimi az önce kumral kızın oturduğu banka çevirdim,orada değildi.Banka doğru yürüdüğümde uçuşan defteri gördüm,arkası dönük ilerleyen kıza ilişti gözüm.Defteri onun unutmuş olabileceğini düşünerek seslendim:
-Hey!
-Bakar mısınız ?
-Defterinizi,unuttunuz….Derken her kelimede sesim daha da alçalıyordu.Sesimin alçalmasıyla kızın uzaklaşması doğru orantılıydı.Peşinden gittim hızlı adımlarla,yetişmeye çalışıyordum ki epey yaklaşmıştım.Omzuna dokunup:
-Bu sizin mi? Diyecek kadar yakındım.Yavaşladım,aramızdaki mesafe açıldı yine.Göğe baktım,ah martılar ne de güzel uçuşuyordu.Az kalsın gözden kaçırıyordum.Evet bir binaya girdi,belki de eviydi burası.Bu kadarı da fazla diye düşündüm bir an ve az sonra işiteceğim fırçayı,siz de kimsiniz gibi sözleri duyar gibi oldum.Nedensizce geldiğim onca yoldan sonra,aynı sebepsizliğin ortasında kalmış,zihnimde salınan soru işareti ve cümlelerle girdiği kapıdan girdim.Bir kat yukarı çıkıp,kapısı açık bir daireden içeri adımını attı,kapıyı kapatmadı.Sessizce ilerledim,hall bomboştu.Ahşaptan oyma bir masa,duvarda birkaç resim ile hoş kokan bir yerdi burası.Kimse yok diye düşündüm,yalnız saçları kumral kız ve ben.Kafamı yandaki odaya çevirince kalabalığı gördüm.Elleri havada dans eden onlarca insan,ses yok,elleri konuşuyor.Sesleri gördüm havada,kafamın içinde dayanılmaz bir uğultu oldu sessizlik.Tarifi zor,insanı çıldırtacak bir sessizlik çınlıyordu kulaklarımda.Ortasında duruyordum insanların,tam ortasında.Elleri çok hızlı hareket ediyor,takipte zorlanıyordum.Kaşları,gözleri,mimikleriyle neredeyse her uzvu hareket halindeydi hepsinin.Önce biri sonra diğeri,sonra…Omzuma dokunup sarsıyorlardı beni kendilerine bakmam için.Hem hiç bir şey anlamıyordum hem de kafamdaki uğultu gittikçe büyüyordu.Nefes alma ihtiyacıyla kendimi balkona attığımı hatırlıyorum.Masmavi deniz fonda,denizin önünde yükselen en çok iki katlı evler sırayla dizilmişti.Sonra…Saçları kumral kız,evet evet O.Az önce peşinden bu odaya kadar gelmiştim ama şimdi tam karşımda duruyordu yine.Sıvası biraz dökülmüş bir evin çatısında durmuş bana gülümsüyordu.Elinde kocaman kırmızı bir balon tutuyordu.Çatıdan çatıya koşuyordu,sımsıkı tuttuğu balonun ipini elinden bırakmıyordu.Seslenmeye çalıştığımı,sesimin çıkmadığını sonradan fark ettim.İki elimi de kaldırmış,delice sallıyordum,sallıyordum boşluğa.

Çalan alarmın sesiyle irkildim,elimle yastığı yoklayıp gözlerimi yavaşça açtım.Birkaç saniye içinde açılmaya başlayan dimağım bana gördüklerimin rüya olduğunu hatırlattı.Ayağa kalktım,çiçekli perdeyi açıp güneşi doldurdum odama.Balkon kapısını açıp gökyüzüne baktığımda ise…Yok,yok gözlerimi tekrar açıp kapadım ve evet orada,masmavi göğün ortasında uçan kırmızı balonu gördüm.

Kahvemi bitirip işe koşturdum.Evraklarla boğuşurken gördüğüm rüyayı da aklımda canlananları da unuttum gitti.Çay ister misiniz diyen Hamdi Bey’in sesine irkildim bir an,teşekkür edip işlerimi bitirip eve geldim.İnternette araştırmaya koyuldum,ne güzel videola vardı,etkinlikler,gönüllü projeler.Ve evet sonunda işaret dili eğitimi veren bir yer buldum.İnanılması güç ama ellerimiz evet çok kısa bir süre sonra ellerimiz konuşmaya başlamıştı.Rüyamda gördüğüm gibiydi gerçek yaşam da.Elleri havada dans ediyor,hızlı hızlı konuşuyorlardı.Ben onları anlamadığımı sanıyormuşum meğer,oysa ki bir bakış yetiyordu çoğu zaman,yahut bir gülümseme,başımızla verilen bir selam yüzlerinde bir gülümseme oluşturuyordu.Yaklaşık dört ay boyunca her hafta sonu derse gittim.Yeniden öğrenci olmak ne güzeldi.Her şeyden güzeli de bu koskocaman dünyaya adım atmaktı.Yaşamımın artık çok önemli bir gayesi daha olmuştu:Sessizliğin sesi olmak.Elimi başıma götürürsem merhaba oluyordu,seni seviyorum demek içinse önce işaret parmağımla karşımdakini gösteriyor sonra elimi kalbimden çapraz olarak yana indiriyordum.Komik işaretler de vardı,zor olanlar da.Kurs çoktan bitti.Ama dernekle bağım hiç kopmadı.Kocaman bir aileyiz şimdi,İlker,Samet,Ayşegül,Oğuz,Güzin sadece sayacağım birkaç isim.Ben onlara dünyalarıyla ilgili merak ettiklerimi soruyorum,gülüyorlar bazen,çünkü ne kadar uzağım ne kadar uzağız dünyalarına bilmiyorlar,bilmesinler de.Zaman zaman buluşur sohbet ederdik,bazen de kitap okurken başlarında durup anlamadıkları kelimeleri anlatırdım.

Bir gün herkese mesaj atıp derneğe gelmelerini söyledim.Öğleden sonra kararlaştırdığımız saatte derneğe gittim.Herkes oradaydı.Şaşkınlıkla bekliyorlardı ne söyleyeceğimi.Aramızda sıklıkla konuştuğumuz bir şey vardı,keşke herkes işaret dili bilse.Ama işaret dilini onlardan daha iyi bilen kaç kişi vardı ki ülkemizde.Tercüman sayısı çok az,hastanelere adliyelere yetişmeleri imkansızdı.Nereye gitseler bir engelle karşılaşıyor,işiten insanların duvarlarına çarpıyorlardı..Asıl engelli kimdi?Engeli kim koyuyordu?İşiten tüm insanlar işaret dili öğrense bu engel ortadan kalkmaz mıydı ?Eğer öğrenmek istemiyorlarsa acaba o insanların engeli neydi?Duyarsızlık mı,sorumsuzluk mu?

Şaşkınlıkla bakan yüzlere güzel haberi verdim.Artık kendi dillerini kendi kültürlerini benim gibi işiten ve işaret dili öğrenmek isteyen herkese kendileri anlatacaktı.Ders materyali olarak video çekimleriyle başladık yola,eğitmen olmaları için bir üniversite aylardır süregelen yazışmamıza olumlu cevap vermişti.Kısa bir süre bu üniversitede eğitim aldıktan sonra en iyi bildikleri şeyi,dillerini ve kültürlerini anlatır olmuşlardı.Öğretmen arkadaşlarımla artık daha az görüşebiliyorduk çalıştıkları için.Bir yandan kendi paralarını kazanıyor bir yandan etraflarına örülmüş duvarları kendi emekleriyle günden güne kırıyorlardı.

Bugün çok mutlu bir gün onlar hikayelerini,hikayemizi kaleme aldılar.Dünya engelliler gününde,salonu dolduran kalabalığa karşı Oğuz işaret diliyle anlatıyor başından geçenleri.Ben sesi oluyorum Oğuzun.Sonra uykuya dalıyorum yine,kırmızı balon havalanıyor.Kumral saçlı kızı görüyorum.Orda işte tam orda sahilden el sallıyor bana.Kırmızı balonlar havalanıyor göğe,maviyi kana bular gibi değil,her bir kırmızı nokta daha bir aydınlatıyor göğü.Onlarca semt,onlarca sokak,bahçe,meydanda duran insan.Aynı gökyüzünün altında durup birbirini görmeyen yüzlerce insan.Bu gökyüzü,bu güneş,hepimizi kucaklamaya yetmez mi?

Yeliz ERSİN


ÖZGEÇMİŞ

1988 Samsun doğumluyum.İlk ve orta öğrenimimi tamamladıktan sonra üniversiteye Amasya üniversite sınıf öğretmenliği bölümünde devam ettim.Mezun olduktan bu yana,3 yıldır zihinsel engelliler öğretmenliği yapıyorum.Bazı kurum ve kuruluşlarda gönüllü eğitim hizmeti veriyor ve projelerine katılıyorum.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst