Körebe

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Kız, annesinin koluna girmiş yavaş yavaş yürüyorlardı.Baharın ilk günleriydi.Dışarıda çok güzel bir hava vardı.Bir yandan güneşin sıcaklığı, diğer yandan
serin bir rüzgar hissediliyordu. Kız, havayı öyle bir çekti ki sanki bütün baharı, hayatı doldurmak istiyordu içine.Kulağına çarpan sesleri biçimlendirmeye çalışıyordu.
Sokakta oynayan çocukları, çekirdek satan satıcıyı, giyinip süslenip kendisini dışarıya atan genç kız ve erkekleri zihninde canlandırıyordu.Ne kız ne de annesi konuş-
muyorlardı.Öylece yürüyorlardı.Kız, sesleri dinliyordu.Sesler, onun için çok önemliydi.Çünkü o böyle görebiliyordu.Doğuştan gözleri kördü.
Doktorlar, kalıtsal olabileciğini söylediğinde annenin aklına ninesi gelmişti.Gerçi o ninesini hiç görmemişti ama kör olduğunu biliyordu.Anne, bu acının yanında
bir de suçluluk duymuştu.Daha sora da kocası ve kocasının yakınları ona suçlu olduğunu hissettirmişlerdi.Zavallı kadın, sonunda o da buna inanmıştı.O da kızı gibi kör
bir hayat sürdürmeye başlamıştı.Hayattan hiçbir zevk almıyor. ne bir komşuya ne bir arkadaşa tek başına yürüyüşe bile gitmiyordu.Hayatını bütün ışıklara ve renklere
kapatmış, kendisini kızının hayatına mahkum etmişti.
Bazı dönemler acısı ve kederi o denli yoğun oluyordu ki, kızının hayatını mahfettiğini onu hiç doğurmaması gerektiğini düşünüyordu.Böyle zamanlarda hepten dur-
gunlaşıyor, sessizleşiyordu.Bu halinin aksine içinde fırtınalar kopuyordu.Herşeye isyan ediyordu.
Anne, duygularını böyle derin yaşarken kocası daha yüzeysel yaşıyordu.Daha çocuk ilk doğduğunda ve durumu anlaşıldığında çok üzülmüş kederlenmişti.Ama du-
rumu çabuk kabullendi.Sanki bu ilk çocuğunu, küçük kızını pas geçmiş gibi bir hali vardı.Zaten karısının bunalımları da aralarını açmıştı.Adam, artık tartışmıyor, teselli
etmiyor öylece rolünü oynuyordu.Dışarıda başka bir hayatı olduğunu karısı da biliyor hiçbirşey demiyordu.Onun zaten iki kişilik bir dünyası vardı.O ve kızı.
Kız, annesinin onu sevdiğini biliyordu ama sevginin yanına başka şeyler koyduğunu düşünüyordu.Acıma ve suçluluk gibi şeyler.Sevgi, tek başına hiçbirşeye yetmi-
yordu.
Annesinin onun için ızdırap çektiğini, hem ruhsal hem de fiziksel olarak annesinin omuzlarında ağır bir yük olduğunu düşünüyordu.Babası ile aralarında zaten duğru
düzgün bir ilişki yoktu.Onu çok az tanıyordu.Çünkü anlamaya hayalinde canlandırmaya yarayan sesini çok azduyuyordu.Duydukları ise içine dokunmadan yitip gidiyordu.
Kokusunu ise nerdeyse bilmeyecek kadar az duymuştu.
Ama annesi öyle değildi.Gariptir birbirleriyle o kadar az konuşmalarına açık ve uzun uzun paylaşmamalarına rağmen birbirlerini çok iyi tanıyorlardı.Birbirlerine
benziyorlardı.İkisi de hayatın sillesini yemiş iki küçük kız gibiydiler.Her birinin düşündüğü ötekisiydi.Anne, kızının hep karanlıkta yaşayacağına kahroluyordu.Kız ise bu
haliyle annesini ömür boyu esir aldığı için üzülüyordu.
Kız, küçük denilebilecek yaşına rağmen çok olgundu.Herşeyi daha derin düşünürdü.Bunun tek nedeni özel durumu değildi.Babası ile olan kopuk ilişkiler ve annesinin
yalnızlaştırdığı dünyaları bunun nedenlerindendi.
Bazen evde öylece oturduklarında annesinden hiç ses çıkmayınca usulca elini uzatır, yoklaya yoklaya annesinin elini bulur hafifçe sıkardı.Sanki içten içe onu teselli
eder gibi.Annesi de bunu anlar, elini kızının omzuna atar öylece otururlardı.
Eğer birini yeterince tanıyorsanız, konuşmanıza anlatmanıza gerek yoktur.O sizi tek hareketinizden bile anlar.Sağır olsa duyar, kör olsa görür.
Parka varmışlardı.Anne biraz oturalım mı?dedi kız.
Bir banka oturdular.Anne, derin bir nefes aldı sonra da etrafı seyretmeye başladı.Birden unutmuş gibi kızına baktı.Suç işlemiş gibi başını önüne eğdi.Sadece yere
bakıyordu şimdi.Çocuklara, kuşlara, ağaçlara bakmaya hakkı yokmuş gibi davranıyordu.Görmeye hakkı yokmuş gibi.Hastalıklı olduğunu biliyordu ama böyle davran-
maktan kendini alamıyordu. DEVAMI İÇİN TIKLAYIN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst