Küllerimden Doğuyorum

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
Küllerimden Doğuyorum
Yaşadıklarımı anlatmak benim için çok zor.Çünkü bu olayı düşündüğüm anlarda bile yüreğim sıkışıyor.Hayatım o kazadan sonra tamamen değişti.Benimle birlikte hayatım da çarpan arabanın ardından tepetaklak oldu.Olanları kabullenmek haliyle zaman aldı.Bazen rüyada olduğuma, bir süre sonra uyanacağıma ve her şeye kaldığım yerden devam edeceğime inanırdım.Ama bir türlü uyanamadım.Aradan beş aya yakın zaman geçtikten sonra rüyada olmadığım gerçeğini kabul etmeye başladım.Çok aptalım.Neden bu kadar karamsar ve umutsuz olduğumu söylemeyi unuttum.O kazanın ardından tekerlekli sandalye ile yaşamaya mahkum edildim.Hem de hiç tanımadığım biri tarafından.Ona karşı öylesine kin ve öfke duyuyorum ki, duygularımı kelimelere dökmek çok zor.Onunla hesabımı mahşerde göreceğim.Bakalım oradan da kaçabilecek mi? Dalgın olabilir, hayatında yolunda gitmeyen şeylerde olabilir ama bana çarpıp kaçması affedilemez.

Aradan bir yıl geçmesine rağmen hala aranıyor.Yakalanma korkusuyla son sürat kaçarken dünyanın dışına çıktı herhalde.Ona günde defalarca bela okumak dışında pek düşündüğüm olmuyor.Zamanla aklımdan çıkacağına inanıyorum.Yoksa kafayı yiyeceğim.Bacaklarımı işlevsiz hale getirmesi yetmezmiş gibi birde akıl sağlığımı alt üst etmesine izin veremem.Kim bilir dünyanın neresinde? Ortalıktan uzaklaşmayı fırsat bilip deniz kenarında tatil yapıyordur belki de.Yada kazanın ardından kendini bir eve kapatmıştır.Her nerede olursa olsun tek dileğim benim yaşadıklarımı oda yaşasın.Hayatındaki her şey alt üst olsun.Yıllarca kendine gelemesin.Vicdan azabı son nefesini verene kadar içini kemirsin.Kötü kalpli olduğumu düşünebilirsiniz, ama son kararınızı vermeden önce kendinizi benim yerime koymayı deneyin.Kim olduğu belirsiz bir adam aniden karşınıza çıkıyor ve her şeyi mahvediyor.Hayatınız aniden darmadağın oluyor.Ortalık ise mahşer yerinden farksız ve siz küllerinizden yeniden doğmaya çalışıyorsunuz.Belki bir çoğunuz benden daha kindar olurdunuz.Onun ölmesini bile isteyebilirdiniz.Ama ben onun ölmesini değil yaşarken ölmesini, sürünmesini istiyorum.Umarım bir gün ortaya çıkar.Yaşadıklarımın cezasını çekmediği sürece bana rahat yok.Tekerlekli sandalyeyle yaşamayı kabul ettikten sonra, razı olmaya mecbur olduğum birçok şeyde arkasından geldi.Artık annemle birlikte yaşayacağım.Benim için yalnız yaşamanın keyfi yalnızca 3 yıl sürdü.İçerisinde merdiven bulunan bir evde oturmayacağım.Yeni evimin tüm dolapları ulaşabileceğim hizada olacak.Her sabah köpeğim Köpük'le yapmaktan zevk aldığımız sabah sporundan da mahrum kalacağım.Köpük her sabah annemle birlikte kısa bir yürüyüş yapacak ve zevk almadan koşup oynamadan geri dönecek.Daha bitmedi; artık çalışmayacağım.Kazadan sonra bende unutkanlıkta başlamış olmalı, daha ne iş yaptığımı söylemedim.Özel bir otelin işletme bölümünde çalışıyorum yada çalışıyordum mu demeliydim? Patronum Bahadır Bey kazadan sonra çalışmam gerektiğini, zamanımı dört duvar arasında geçirmemin anlamsız olduğunu söylüyor.Ama ben kendimi çalışmak için hazır hissetmiyorum.Çünkü ülkemizde engelliler yarım insan olarak görülüyor.İğneleyici bakışları üzerime toplamak beni yıpratacaktır.Belki bir gün gözlerime at gözlükleri takar ve insanların bakışlarını görmezden gelerek iş hayatıma geri dönerim.

Yeni evimize bir kaç gün sonra taşınıyoruz ve ben daha neye benzediğini göremedim.Annemin dediğine göre deniz manzaralı, geniş ve yeni yapı bir apartman dairesinde oturacağız.Ömrümün geri kalan kısmının çoğunu dört duvar arasında geçireceğim için dekorasyon işini ben üstleniyorum.Odam başta olmak üzere tüm duvarlar koyu renk olmalı.Anneme kalsa duvarlar hastane gibi beyaza boyanacaktı.Eşyaların ve aksesuarların seçimi de yapıldıktan sonra sıra yerleşime geldi.Her şeyin eski evimdeki gibi olmalı.Girdiğim ortam tamamen farklı olmazsa yeni hayatıma daha çabuk alışacağımı düşünüyorum.Annem sürekli benim evim, kendi evi ve yeni evimiz arasında koşturup duruyor.Köpük ise olanları uzaktan izlemekle yetiniyor.Bu eve ne umutlarla taşınmıştım.Kendi evimi kendi zevkime göre düzenlemiştim.Yeni olduğu halde beğenmediğim için mutfak dolaplarını bile değiştirmiştim.Eşyalarımı özenle yerleştirip hiçbir ayrıntıyı kaçırmamıştım.Şimdi ise her şeyi bir kenara bırakıp gidiyorum.Burada kalmak için çok direndim ama anneme karşı koyamadığım için kabullenmek zorunda kaldım.Bazen birden bire gözlerimden yaşlar akıyor.Ben ağladığımı yanaklarım ıslandığında fark ediyorum.İşte şuan yanaklarım ıslak ve ben yine ağlıyorum.Köpük olmasa ne yapardım bilmiyorum.Onun yanıma gelip, güzel başını dizlerime koyması bana huzur veriyor.Sanki bakışları bana ağlamamam gerektiğini söylüyor.Can dostum benim.Artık veda zamanı.Kapıyı kapatıp çıktığım anda bu evle aramdaki tüm bağ kopacak.Yeni sahipleri umarım hep mutlu olurlar...
Aslında yeni evime alışmak benim için zor olmadı.Bu ev eski evimin bir kopyası gibi.Koltuklar bile neredeyse aynı.Ama Köpük için aynı şeyi söyleyemem.Bu eve alışamadığı her halinden belli.Sürekli havlıyor ve ortalıkta koşturup duruyor.Artık oda benim gibi zamanın çoğunu dört duvar arasında geçirecek.Bu duruma alışmak zorunda.Geriye dönmek bizim için neredeyse imkansız.

Engellilerin toplumumuzda yeri yok.Bunu bana söyleten bir çok neden var.Kaldırımlar merdivenle çıkılmayacak kadar yüksek.Çoğu yerde sadece merdiven ve yürüyen merdiven var.Merdiven rampasının olduğu yerleri ise kullanamıyoruz.İnsanlar merdiven çıkmaya üşenip rampayı kullanıyorlar.Hayatımın zorlaşacağını biliyordum, ama bu kadarını beklemiyordum.Dün sabah annemle hava almaya karar verdik.Ama bize binanın bozuk olan asansörü engel oldu.Sevgili yöneticimiz zahmet edip yaptırmazsa eğer, uzun süre daha dört duvar arasındayım.Canımı sıkan bir diğer şey ise, yaptığımız yürüyüşlere Köpük'ün katılamaması.Ya ben evde kalacağım yada o.Sandalyemi uzun süre kontrol altında tutamıyorum ve yolun karşısına geçerken annemden yardım almazsam yeni bir kazaya kurban gidebilirim.Bu yüzden yanımızda Köpük'ü zapt edecek birinin olması gerekiyor.Çünkü Köpük hareketli bir köpek.Yerinde durmaktan hoşlanmıyor.Neyse ki hayatımda yolunda giden şeylerde var.

Patronum Bahadır Bey sürekli beni arayıp işe dönmemi söylüyor.İşlerin eskisi gibi yolunda olmadığını benim kıvrak zekama ihtiyacı olduğunu sürekli tekrarlıyor.Çalışmayı bende istiyorum elbette, ama cesaretim yok.Ne zaman dışarı çıksam, geri eve kaçasım geliyor.Çünkü insanların bakışları beni rahatsız ediyor.Gözler hep üzerimde, kimse duygularımı umursamıyor.Türkiye toplumunda engelliler yadırganıyor.Gözler sanki siyahi bir vatandaşı görmüş gibi bir anda üzerime dönüyor.Bakışlar bazen öylesine yaralayıcı oluyor ki, insan intiharı bile düşünebiliyor.Eve döndüğüm zaman çoğunlukla odama kapanıp saatlerce ağlıyorum.Alışmaya çalıştıkça insanlar belki de farkında olmadan beni uçuruma sürüklüyor.Eminim bir çok engelli vatandaşta benim gibidir.Kapıdan kafalarını göstermek bile zordur onlar için.Ördükleri duvarlara git gide yeni tuğlalar ekleniyordur.Böyle bir toplumda çalışmak gerçekten cesaret işi.Çünkü umursamamak ve görmezden gelmek gibi bir seçeneğiniz yok.Ya bakışların hedefi olmaya razı olacaksınız, yada kendinizi evi kapatacaksınız.Bazen yolun karşı tarafındaki insanın bile bakışlarını fark edebiliyorsunuz.Diyelim ki, göze aldınız her şeyi, umursamamaya yemin ettiniz.Bu kez ise şehir hayatından tokat yiyorsunuz.Çünkü çevremiz engelli vatandaşlar göz önünde bulundurularak yapılandırılmamış.En basit örnek kaldırımlar.Basamaklar o kadar yüksek ki, yardım almadan aşamıyorsun.Bu bile bizi eve kapatmaya yeter.Gözlerimizi başka ülkelere çevirdiğimiz zaman durum çok farklı.Çoğu ülkede hayat engelliler için kabus değil.Onlar hayatın her alanın yer alıyorlar.Kendi başlarına yaşayabiliyorlar.Toplu taşıma araçlarına rahatlıkla binebiliyorlar.Onlara özel araba bile üretiliyor.Sevgili ülkem bu seviyeye ne zaman gelir bilmiyorum.Bildiğim tek şey; biz böyle bir toplumda yaşamak istemiyoruz.Bakışlar artık farklı yönlere dönsün istiyoruz.Dışlanmak, ötekileştirilmek ve adımızın başına engelli sıfatının yerleştirilmesi bizi yıpratıyor.Toplum olarak çağ atlamanın zamanı geldi de geçiyor bile.Kim bilir kaç engelli dışarı adım atmaya ürktüğü için dört duvar arasında yaşıyor, kim bilir kaç kişi güneşi pencere aralarından sızdığı kadarıyla görebiliyor.Bu saydıklarım iç parçalayıcı örneklerden bazıları ve bir gün bende bu örnekler arasında yer almaktan korktuğumu itiraf etmeliyim.

Bahadır Beyin ısrarları sıklaşmaya başladı.Gün içerisinde sürekli arıyor.Dönmek için neyi beklediğimi soruyor.Saklamaktan vazgeçip anlatıyorum, işime dönmeyi çok istediğim halde bana engel olan şeyleri.Sabırla ve ilgiyle dinliyor beni.Engellilerin Türkiye'de yadırgandığına oda inanıyor ama bir türlü ısrarlarından vazgeçmiyor.Görmezden gelmemi söylüyor.İlk başlarda bende umursamamaya yemin etmiştim.Sonra birden sokağa çıktım ve öyle bir seçeneğimin olmadığını gördüm.Bugünkü konuşmamızda bana reddedemeyeceğim bir öneride bulundu.Özel bir araba ve şoförün emrimde olduğunu artık çalışmamam için herhangi bir sorunun kalmadığını söyledi.Bende memnuniyetle kabul ettim.Ördüğüm duvarı yıkmama yardımcı olduğu için ona minnettarım.Ondan engelli olduğum için çalışma saatlerimde değişiklik yapılmamasını istedim.Sonuçta ellerim tutuyor, bacaklarımın sakat olması bana ayrıcalık tanımamalı.Önümüzdeki pazartesi günü başlıyorum.Heyecanım anlatılamayacak kadar büyük.İlk iş günümde ne giyeceğime kadar her şeyi planladım.Artık yapmam gereken tek şey pazartesiyi beklemek.

Çalışmaya başlamadan önce engellilerin iş hayatında karşılaştıkları sorunlarla ilgili bir araştırma yaptım.Durum içler acısı.Engelli olduğu için dışlanan, maaşı olması gerekenden düşük olan, görevi dışında bir çok ayak işlerinde çalışan engelli vatandaşlar var.Onlar seslerini duyuramıyorlar.Çığlıkları insanlar tarafından bastırılıyor.Eğer çalışmaya ihtiyaçları varsa içinde bulundukları durumu kabul etmek zorundalar.Her gün simit almak zorunda olan engelli bir vatandaş olduğunu bile okudum.İtiraz ettiği zaman büyüklerinden ağza alınmayacak hakaretler işitiyormuş ve iş yükünde artmalar oluyormuş.Zaten kırılmaya hazır olan nazenin ruhu iyice yıpranmış.İnsanlara karşı öfke doluyum.Onların böyle bir hakları yok.Eğer aynı gezegeni paylaşıyorsak eşit haklara sahibiz.Belki bu tür insanlar olmasa engelli olmamız bizi hayattan soyutlamaz.Anlayış göstermek ve ötekileştirmemek bu kadar zor olmamalı.

Bir yıla yakın süredir çalışmıyorum.Yabancılık çekeceğimi düşünüyordum.Ama yanılmışım.Sanki çalışmaya ara vermemiş gibiyim.Masamda her şey bıraktığım gibi.Kalemlerim, tablolarım hatta notlarım bile duruyor.Kimse çekmecelerimi karıştırmamış.Atıştırmalık çikolatalar ve onların paketleri dahil yerinden oynamamış.Aslında mutlu olmam gerekiyor, ama gördüklerim bana geçmişimi hatırlattığı için bir türlü sevinemiyorum.Bir alt çekmecedeki ajandamı olduğu gibi çöpe attım.Çünkü sayfalarını karıştırdığım zaman okuduğum şeyler beni yıpratabilir.Günün bundan sonrası tamamen fiyaskoydu.Arkadaşlarımla karşılaştığımız zaman, uzun uzun konuşarak hasret gidereceğimizi düşünüyordum.Hepsi bir anda geldiler, sanki en son dün görüşmüşüz gibi kısa bir tokalaşmanın ardından işlerine döndüler.Kazadan sonra hayatımın nasıl olduğunu bile sormadılar.Sanki uzun zamandır aynı ortamda çalışmıyormuşuz gibiydiler.Bu değişimin sebebini anlayamıyorum. Kendimi istenmeyen insan gibi hissediyorum.Hepsi okumuş ve kendini geliştirmiş insanlar.Bazı şeyleri aşmış olmaları gerektiğine inanıyorum.Sadece bacaklarım işlevsiz, duygularım ve kalbim değil.Bahadır Beye anlatsam eminim onlara hadlerini bildirir ama ilk günden pes etmek istemiyorum.Zamanla alışırım elbet.Hem benim hayatım onlardan ibaret değil.Annemin ve köpüğün varlığı bana yeter.Eve geldiğim zaman anneme duymak istediği şeyleri söyledim.Arkadaşlarımın beni çok iyi karşıladığını, gün boyu uzun uzun sohbet ettiğimiz yalanını tekrarladım durdum.O kadar sevindi ki, köpüğün ortalığa bıraktığı tüyleri bile umursamadı.Gözlerinde gördüğüm o ışıktan sonra yaşadıklarımı anneme asla anlatmam.En azından Köpük var.Konuşamıyor olsa bile onun beni dinlediğine ve anladığına inanıyorum.

Dün akşamdan itibaren İnternet aracılığıyla benim gibi engelli olan insanlarla iletişim kurmaya başladım.Aralarında öyle yıpranmışları var ki insan göz yaşlarına hakim olamıyor.Artık her akşam beş arkadaş günümüzün nasıl geçtiğini ve ne tür zorluklar yaşadığımızı birbirimize anlatacağız.Bu şekilde birbirimizden güç alacağımıza inanıyoruz.İlk günümüzde onlara iş arkadaşlarımın bana karşı takındıkları tavırdan bahsettim.Hiç şaşırmadılar.Aynı şeyin onlarda dahil çoğu engellinin başına geldiğini söylediler.Doğrusunu söylemek gerekirse anlatılanları dinledikçe halime şükrediyorum.Öyle şeyler yaşamışlar ki aralarında intiharın eşiğine gelenler bile var.Beni içlerinden en çok Serpil Hanımın anlattıkları etkiledi.Tek gözü görmediği için, özel şirketlerin onu işe almadığını söylüyor.28 yaşında olmasına rağmen ihtiyaçlarını babası karşılıyormuş.Para harcamaya korktuğu için evden dışarı adım atmıyormuş.Hayata 1-0 değil, 2-0 yenik başladığını iddia ediyor.Kısa süre içinde iş bulamazsa eğer yaşamına son verecekmiş.Geri çevirmeye çalıştık ama başaramadık.Umarım böyle bir hata yapmaz.Ölüm çocuk oyuncağı değil. Allah'ın verdiği canı ondan başka kimse alamaz.

Arkadaşlarımın tavırları gün geçtikçe dayanılmaz olmaya başladı.Artık sabahları günaydın demenin dışında benimle konuşmuyorlar.Kendilerine kahve alırlarken bana sorma zahmetinde bile bulunmuyorlar.Neden böyle davrandıklarını anlayamıyorum.Ben sabretmeye çalıştıkça hareketleriyle beni yıpratmaya devam ediyorlar.Bu sabah Bahadır Bey yanıma geldi ve dünkü toplantıya neden katılmadığımı sordu.Toplantıdan haberim olmadığını söyledim.Gerçek bir süre sonra kendiliğinden ortaya çıktı.Sevgili arkadaşlarım Bahadır Beyle birlikte dün akşam bir restoranda toplanıp iş üzerine konuşma yapmışlar ve Bahadır Beyin tembihlerine rağmen bana söylemeyi unutmuşlar.Demek oluyor ki, hepsi birden sebepsiz yere bana karşı cephe aldılar.Bahadır Bey böyle bir hatanın affedilemez olduğunu söyleyerek onları uyardı.Düzeleceklerini sanmıyorum ama en azından bu uyarıdan sonra toplantılardan haberim olacak.Her akşam işten döndükten sonra anneme yalan söylemekten yoruldum.Onu kandırmaya hakkım yok belki de ama, gözlerindeki ışığın sönmesini istemiyorum.Bazen yaratıcılığımı zorlayıp öyle şeyler anlatıyorum ki benim bile inanasım geliyor.Bahadır Bey yarın ilk uçakla şehir dışına çıkıyor.Kısa süreliğine yerine geçecek olan personelin kura ile seçilmesini istedi.Kim bilir, belki şansım yaver gider ve Bahadır Beyin yerine geçecek olan şanslı kişi ben olurum.Bakalım o zaman da beni yok sayabilecekler mi? Hiç sanmıyorum.Sonuçta patronun yerine geçiyorum ve tüm yetki benim ellerimde.İnşallah seçilirim ve onlara hak ettikleri dersi verebilirim.

Aralarından biri seçilirse benim için hiç iyi olmaz.Çünkü hepsi arkadaşlar ve birbirlerinin destekçileri.Aralarında istenmeyen tek kişi benim.Yapacakları şeyleri düşünemiyorum bile.Durumu fazla ciddiye alıp abartırlar ise eğer, işime bile son verebilirler.Beklemekten başka çarem yok.Tek dileğim; şans hak edenin yanında olsun.
Yaşadığım en kötü günlerden biriydi.Seçilme umuduyla iş yerime vardığımda her şeyin çoktan bittiğini gördüm.Sevgili arkadaşlarım beni beklemeyi akıllarına getirmeyip yeni patronumuzu seçmişler bile.Ne şanstır ki bana çıkmamış.İsmimin o kuranın içinde yer almadığına eminim.Beni neden beklemediklerini sorduğumda verdikleri cevap yaptıklarından daha sinir bozucuydu.Sabırsızlanmışlar ve biran önce yeni patronun seçilmesini istemişler.Özür dilemek akıllarına bile gelmiyor.Uzun süre köşeme çekilip sessiz sessiz ağladım.Ağladığımı fark etmelerine rağmen aralarından biri bile gelip neyim olduğunu sormadı.Çünkü hepsi işi bırakıp sohbet etmekle meşguldü.Yapacak işlerimi hallettikten sonra kahkaha seslerini duymamaya çalışarak, elime aldığım kitabımla kafamı dağıtmaya çalıştım.Zayıf noktamı yakalayan yeni patronum yanıma geldi ve Bahadır Beyin yokluğunu fırsat bilip işi yaymaya hakkımın olmadığını söyledi.Kendi arkadaşlarının iş başladığından beri çalışmadıklarını, öğle tatiline kadar sohbet ettiklerini söylediğimde ise hepsi aynı anda bana döndüler ve nefretle gözlerimin içine baktılar.Patronumuz verecek cevabı olmadığı için öfkeyle odasına çekildi.Bakalım beni yarın neler bekliyor.Bahadır Bey gelene kadar sağ kalabilirsem eğer, ona her şeyi anlatmayı düşünüyorum.

Serpil Hanım bu akşam aramızdaydı.Sohbetimizi o başlattı ve uzun süre son beş günde yaşadıklarını anlattı.Hepimizin tahmini doğru çıktı.Serpil Hanım kendini öldürmeye çalışmış ama başaramamış.Hayatta olduğuna oda seviniyor.Çünkü intiharın zayıf insanların tercih edeceği bir yol olduğunu anlamış.Kendine yeni bir sayfa açtığını ve insanların bakışlarını ve davranışlarını görmezden geleceğini söylüyor.Pek umudum yok ama umarım bunu başarır.Daha sonra Onur Bey başladı anlatmaya.Anlattıkları ile hepimizin içini parçaladı.Engelli olduğu için küçük görülen ve yok sayılan insanlardan biride o.Çalıştığı şirketteki amiri kendine bir ekip kurmuş ve o dahil beş engelli personeli bu ekibin dışında bırakmış.Sürekli onlara baskı uyguladığını ve yıldırmaya çalıştığını söylüyor.Ah bu insanlar, ne zaman bizimle uğraşmaktan vazgeçecekler acaba? 12 yıldır çalıştığı şirkette ona yapılmayan işkence kalmamış.Diğer personeller işe dokuzda başlarlarken, o yedide başlamaya zorlanmış.İtiraz ettiği zaman hakaretler ve kötü sözlerle kabul etmek zorunda olduğu söyleniyormuş.Bir hafta önce ise, arkadaşlarıyla anlaşamadığı söyleyen bir yazı ile iş ortamından uzaklaştırılmış.Şimdi çalıştığı yerin çok pis ve lavaboyla iç içe olduğunu söylüyor.Bunu eşine ve çocuklarına anlatamamış.Çünkü onların gözündeki itibarının düşeceğinden korkuyor.Yaşadıklarına rağmen onurunu koruyabildiği için onun adına seviniyorum.

Yıldırma çalışmaları son sürat devam ediyor.Her seferinde başka bir şekilde beni şaşırtmayı başarıyorlar.Bu sabah gittiğimde yerimin dolu olduğunu gördüm.Yeni patronumuzun gözde elemanlarından biri olan Hatice Hanım masamı işgal ediyordu.Ayrıca tablolarım, kitaplarım, kalemlerim ve diğer eşyalarım bir kutunun içinde yerde duruyordu.Benden ne istiyorlar hala anlamış değilim.Varlığım onları neden bu kadar rahatsız ediyor? Benimle konuşmak zorunda değiller.Hatta yok saymalarına bile itirazım yok.Ama benimle uğraşmaktan vazgeçmeliler.Hatice Hanımın yanına yaklaşıp yerimde ne işi olduğunu sorduğumda yüzüme bile bakmadan, ''yeni patronumuz Selim Bey bu masayı bana layık gördü'' dedi.O an tüm duvarlar üstüme yıkıldı sanki.Bu adam kendini ne sanıyor.Bahadır Beyin yerine geçmiş olması ona böyle bir hak tanımıyor.Odası üst katta olduğu için onun aşağı inmesini bekledim.Yeni makamında ayrılamadığı için uzun süre aşağı inmedi.İndiğinde ise beni görmezden gelerek önümden geçti gitti.Yaşadıklarımın kötü bir rüya olmasını isterdim.Çünkü bu kadar insan tarafından yok sayılmak ancak rüyalarda olabilir.Odasına çıkarken yine önümden geçmeyi denedi ama ben izin vermedim.Hesap sormak için önüne geçtim.Sorunumun ne olduğunu bildiği için ağzımı açmama fırsat vermeden konuşmaya başladı.''Sizin masaya ihtiyacınız yok, işlerinizi kenarda halledebilirsiniz'' dedi ve eliyle köşedeki küçük masayı gösterdi.Bunları duyduğum anda kendime engel olamadan ağlamaya başladım.Gereksiz olduğumu söylemeye çalıştı.Çünkü o masa hiç kullanılmıyor ve eski.Temizlikten sorumlu personellerin bile masaları ve kendilerine ait alanları var.Bana layık görülen ise kapıya yakın yerde duran uyduruk masa.Göz yaşlarımı ellerimle silip köşeye atılmış olan eşyalarımı aldım.Yeni masamı temizledikten sonra eşyalarımı yerleştirdim.Pes etmeyeceğim.Onların karşısında Bahadır Bey gelene kadar güçlü kalacağım.Bakalım ona nasıl hesap verecekler.

Artık onlarla konuşmuyorum bile.Her sabah yeni küçük masamın başına geçip işlerimi hallediyorum.Sonra kendimi yeni aldığım kitaplarıma veriyorum.Aslında yerimin değişmesi bir yönden iyi oldu çünkü günümün çoğunu okuyarak geçirebiliyorum.Bana iyilik yaptıklarının farkındalar mı acaba? Masamın önünden geçerken hepsi kin ve nefretle bakıyorlar bana.Pes etmediğimi görmek kahrediyor onları.Engelli biri tarafından yenilmeyi içlerine sindiremiyorlar.Masamı elimden aldıkları anda gideceğimi sandılar herhalde.Artık yapacakları hiçbir şey beni yıldıramayacak.Onların karşısında hep güçlü olacağım.Aslında hayatını engelli olarak sürdüren herkes böyle olmalı.Güçlü olmanın zor olduğunu elbet biliyorum.Ama güçlü olmayı başardıktan sonra kimse yanınıza yaklaşamıyor bile.Sözüm iğneleyici bakışlara maruz kalanlar içinde geçerli.Sizi yıldırmaya çalışanları yok sayın.Onları canlı olarak değil süs bitkisi olarak görün.Zamanla bu duruma alışacaksınız.Hatta süs bitkilerinin yürüyebilmeleri ve konuşabilmeleri sizi şaşırtacak.Bakışlara takılmaya devam ederseniz eğer akıl sağlığınız bozulabilir.Çünkü her köşe başında sizi rahatsız edecek insanlar nöbet tutuyor.Sırf toplumdan uzaklaşmanız ve kendinizi eve kapatmanız için.Bu tip insanların görevlerini yerine getirmelerine izin vermeyin.Siz güçlüsünüz ve engeliniz duygularınızın olmadığı anlamına gelmiyor.Bunu unutmayın...

Şafak Yavuz
1995 yılında Ankara'da dünyaya geldim. Doğduğum evde büyüdüm ve halen doğduğum evde yaşıyorum. Lise öğrencisiyim. Yaklaşık 2 yıldır yazıyorum ve ilk defa bir yarışmaya katılıyorum. Okuduğunuz altı sayfalık öykü hiç kolay yazılmadı. Engelliler ile empati kurmak çok zor olduğu için kendimi yerine koyabileceğim bir engelliyi canlandırmak istedim. Başarılı olduğuma inanıyorum. Aralarda okuduklarınızın hepsi tamamen gerçek. Bazı değişiklikleri elbet yaptım ama özü bire bir aynı. Kazanamasam bile, bir şeyleri başardığım için asla üzülmeyeceğim.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Sevgili Şafak,

Seni gönülden tebrik ederim küçük kardeşim. Öykünü zevkle okudum ve yaşın henüz çok genç ama edebiyattan vazgeçmediğin sürece senin ileride çok daha başarılı öyküler, romanlar yazabileceğine inanıyorum. :) seninde dediğin gibi, kazanamasan dahi üzülmemen gerektiği bilincinde olduğun ve aslında yazabileceğinin en iyisini yazdığına olan inancınla kendine duyduğun güven adına seni tüm sevgimle kucaklamak isterim.

Sevgiyle kal, edebiyatla kal, umutla kal,
 

Şafakk

Üye
Üye
Katılım
Nis 4, 2013
Mesajlar
2
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Çok teşekkür ederim. Gururumu okşadınız :eek:
 
Tekerlekli Sandalye
Üst