Kusursuzluğu Aramanın Bedeli

Murat.Y

Üye
Üye
Katılım
Eyl 9, 2014
Mesajlar
1,998
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
"Hayat bana istediklerimi
tam olarak versin, istemedigimi vermesin" düsüncesi
gerçekçi degildir. Hayat, içinde çeliskileri de barındırır.
Oysa biz çeliski sevmeyiz, çeliskilerden arındırılmıs,
kılçıkları ayıklanmıs bir hayat isteriz. Bu gerçekçi
degildir. Kusursuzlugu aramanın bedeli agırdır.

Kusursuzu, kusursuzlugu aramak bize pahalıya mal olabilir.

Kusursuzlugu aradıgımızda, elde edemedigimiz tek sey
yüzünden, elimizde bulunmakta olan pek çok seyi
kaybedebiliriz. Yüz altında direnmek, eldeki doksan dokuz
altını tehlikeye düsürebilir. En azından, yüzüncü gelmedi
diye elimizdeki doksan dokuz altının tadını çıkaramayız.
İste bu yüzden kusursuzlugu aramanın bedeli agırdır.

"Bir lokma, bir hırka" önerisinde bulunmuyoruz süphesiz.
Ancak, doksan lokmanız, elli de hırkanız varsa ve hâlâ
mutsuz dolasıyorsanız, bunun gerçekçi olmadıgını, bir
psikologa, bir psikiyatriste gitmenizin iyi olabilecegini
söylüyoruz. (Yasamımızdan hosnut olmak, gelismemize
engel degildir. Bir çocugu hem sevip hem onun
gelismesini ister gibi, hem hayatınızdan hosnut olup hem
onu daha da iyiye götürmeye çabalayabilirsiniz. Bu konu
"Varolmak, Gelismek, Uzlasmak" adlı kitabımda ele alınmıstı.)
Kusursuzlugu aramakla ilgili bir Erzurum hikâyesi:

Çaysız Dügün Yemegi
Erzurumlu bir kadın
İstanbul'a yerlesmis, bir dügün yemegine
davet etmisler, gitmis. Sofra çok zenginmis; çorbadan dolmaya,
tuzludan tatlıya her sey varmıs. Ancak İstanbul'da adet
olmadıgı için yemekten sonra çay vermemisler. Bizimki,
yemekten sonra çay içmeye alısık oldugu için, dügün çıkısında,
pek çogunun yaptıgı bir seyi yapmıs, dedikodu etmis. "Vıyh
baba çıha, bir çay itmediler ki yedigimizi sindirek" demis.


Ben, babam tarafından Erzurumluyum; Erzurumlu
hemsehrilerim alınmasınlar. Erzurumlu kadının yaptıgını
aslında hepimiz yapıyoruz. Dügün yemeklerinden sonra
dedikodu etmesek içimize sinmiyor; adeta yemegi içimize
sindiremiyoruz. Ve bir eksi yüzünden doksan dokuz
artının degeri gözümüzde siliniveriyor. Örnegin, esimizin
bin tane güzelligi vardır, sesimizi çıkarmayız, bir eksik
gördük mü kıyametleri koparırız. Binlerce güzel anımız
olan bir arkadasımız için, "Bir davranısını gördüm, çizdim
üstünü; notunu verdim" deriz.

Yerine göre, sahip oldugumuz degerlere aykırı olan
karsımızdaki kisiye ait küçük bir davranısı, büyük/önemli
diye algılamaya elbette hakkımız var. Ama günlük
yasamda her sey sürekli olarak sahip oldugumuz degerleri
tehdit mi ediyor? Yoksa, bazı küçük davranıslar, içimizde
bilmedigimiz bir yerlere dokundugu için mi gereginden
fazla öfkeli, kırılgan, kırıcı davranıyoruz?
İnsan, kusursuzlugu istiyor; yüz altın istiyor; her seyi
birlikte istiyor. (yi de, her sey'in içinde zıtlıklar da vardır.
Her sey'e talip olan insan, dolayısıyla zıtlıklara da talip
olmus oluyor. Ama aynı zamanda zıtlıkları sevmiyor,
tutarlılık istiyor. (Bu bir çeliskidir; insanın çeliski
yasamaya da hakkı vardır.)

Yasama tümüyle talip olan, ancak yasamın içindeki
eksileri, ikilemleri ayıklamaya çalısan insan ikileme
giriyor, çogunlukla da zorlanıyor, acı çekiyor. Bu konuda
bir siirimi paylasmak istiyorum:

PAZARCI

Dürüst olmak istiyorsun ve zengin olmak
istiyorsun;
satmak istiyorsun, saklamak istiyorsun.
Seni sevsinler istiyorsun ve erkek olmak
istiyorsun;
aglamak istiyorsun, görmesinler istiyorsun.
İsin zor be pazarcı,
kimbilir daha neler istiyorsun.

Ekim 2002


Kusursuzlugu/mükemmeli istemek, zorlayıcı olmanın yanı
sıra, galiba imkânsız da. Sürekli degisen, gelisen, bir
ırmak gibi akıp giden yasamda, sürekli kusursuzluk
istemek, gelismekten vazgeçmek anlamına gelir. Özel
yasamınızda veya isinizde, varsayalım ki kusursuzluga
ulastınız. Bu, artık bir anlamda gelismeyeceksiniz
demektir. Oysa degismek, gelismek kaçınılmazdır.
Kusursuzluk sanal bir sey. Eger sürekli gelisiyorsak, bir
önce yaptıgımızın kusursuz olması mümkün degildir. Bu
yüzden, kusursuza talip olmak yerine, bir "öncekine göre
daha iyiye" talip olmak daha gerçekçi gözüküyor.

Eger sürekli gelisiyorsak, bir önce yaptıgımızın kusursuz olması mümkün degildir.


Prof. Dr. Üstün DÖKMEN' in Küçük Şeyler adlı kitabından alıntıdır..
 
Tekerlekli Sandalye
Üst