Lenf Kanseri Nedir? Lenf Kanserinin Nedenleri Belirtileri ve Tedavisi Nedir?

F

Fırtına

Guest
LENFOMA NEDİR?

Lenfoma, diğer grup onkolojik hastalıklar içinde yaşamın uzatılması ve daha kaliteli yaşam sağlanması ve hastaların kurtarılmaları açısından daha fazla başarı elde edilmiş bir hastalıktır. Lenf sisteminden köken alan habis bir hastalıktır. Lenfomalar öncelikle 2 gruba ayrılır. Hastaların az bir kısmı Hodgkin Hastalığı denilen lenfoma türüne sahiptir. Çoğunluk, Hodgkin dışı (Nonhodgkin) denilen lenfoma grubunda yer alır ve hastaya sadece lenfoma deniliyorsa genellikle bu grup kastedilmektedir.

LENFATİK VE İMMÜN SİSTEM HANGİ ORGANLARDAN OLUŞUR?

Lenfatik ve immun sistem, vücudun enfeksiyonlara karşı mücadele etmesini sağlayan sistemin içinde yer alır. Lenfatik sistemde lenf bezeleri denilen boyun, koltuk altı, kasık bölgelerimizde normalde erişkinlerde genellikle ele gelmeyen küçük yapılar vardır. Ayrıca lenfatik sisteme dahil olan organlar vardır. Bunlar bademcikler, dalak, karaciğer, kemik iliği ve göğüs boşluğumuzda bulunan ve çocuklukta aktif olan bir organ timusdur. Ayrıca mide, ince barsak ve cildimiz katmanları arasında bu lenfatik yapılar yer almaktadır. Hastalık, yukarda bulunan lenfatik yapılardaki normal hücrelerin yerinde anormal şekil, yada hızlı bölünme özellikleri olan hücrelerin ortaya çıkması ile gelişmektedir. Bu hücreler ayrıca dalağa, karaciğer ve kemik iliğine yayılma özelliği gösterebilmektedir.

HODGKİN DIŞI LENFOMALAR;

BELİRTİLERi NELERDİR?

En sık görülen belirti boyun, koltuk altı ve kasık bölgelerindeki lenf bezelerinin ağrısız şişerek ele gelmesidir. Hastalarda diğer bulunabilen belirtiler ise söyledir; sebebi tam açıklanamayan ateş, kilo kaybı, gece terlemesi, halsizlik, ciltte kaşıntı.... Bu şikayetler, grip gibi başka hastalıkların seyrinde de görülebilir. Bu nedenle bu tür bulguları olan hastalarda lenfoma teşhisini ancak doktor koyabilir.

TANI NASIL KONUR?

Lenfoma olasılığı düşünülen hastada kesin tanı konulabilmesi için büyüyen lenf bezinin tümünün çıkartılması ya da her hangi bir organda yerleşmiş ise parça alınması ilk işlemdir. Yapılan bu işleme biyopsi denir. Elde edilen dokuların patolog tarafından çeşitli işlemlere tabi tutularak mikroskop altında incelenmesiyle tanı konur.

Hodgkin dışı lenfoma için çok farklı sınıflamalar vardır. Patolog tarafından hangi tipi olduğu tanı raporunda verilir. Bu tiplerin önemi; hangi tedavi seçeneğinin hasta için uygun olacağını göstermesidir. Doktor hangi tedavi seçeneğini uygulayacağına patoloji raporunda belirtilen tiplemeye göre karar verir.

EVRELEME NEDİR ve NASIL YAPILIR?

Evreleme hastalığın yaygınlığının belirlenmesi işlemidir. Hastada lenf bölgeleri taranmalıdır. Hastanın el ile saptanabilecek boyun, koltuk altı, kasık vb bölgelerindeki lenf bezlerine muayene sırasında bakılır. Elle saptanamıyan diğer bölgelerinde ise basit direkt röntgen grafileri, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi (BT) yada magnetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi çeşitli görüntüleme yöntemleri kullanılır. Görüntüleme yöntemleri ile genellikle boyun, göğüs (toraks), karın (abdomen) ve alt karının (pelvis) bölgeleri incelenir. Ayrıca kemik iliği biyopsisi yapılarak kemik iliğinde yayılım olup olmadığı araştırılır.

NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Her lenfoma hastası için tedavi kendine özgündür. Çünkü hastalığın evresine, hücre tipine, hastanın yaşına, hastanın tedaviyi kaldırıp kaldıramayacağına ve lenfoma tipinin hızlı yada yavaş seyirli oluşuna göre doktor tedavinin şeklini ve verilecek ilaçları belirler.

Hodgkin dışı lenfomanın tedavisi ilaçlarla (kemoterapi), ışın tedavisiyle (radyoterapi) veya ikisi birlikte olarak yapılmaktadır. Ayrıca hastadan kök hücre toplanarak yüksek doz kemoterapi sonrası bu kök hücreleri tekrar hastaya verme işlemi (yüksek doz kemoterapi ve otolog periferik kök hücre transplantasyonu), biyolojik ilaçlarla ve cerrahi olarak da tedavi edilebilmektedir. Bazen yavaş seyirli lenfomalarda hastaya tedavi verilmez ve hasta belli aralarla doktor tarafından kontrol edilerek izlenir. Hastanın tedavisine karar veren uzmanlar tıbbi onkolog ve radyasyon onkoloğu olmaktadır.

TEDAVİNİN YAN ETKİLERİ NELERDİR?

Tedavi sırasında kullanılan ilaçları tipine ve dozuna göre bazı istenmeyen etkiler olabilmektedir. Bunlara yan etkiler denir. Burada sık görülenler belirtilecektir. Ancak siz bu tedaviler sırasında fark ettiklerinizi doktorunuza bildirerek bunlarında değerlendirilmesini ve bunlar için yapılabilecek tedavileri öğreneceksiniz.

Hodgkin dışı lenfoma tedavisinde kullanılan ilaçların bulantı ve kusma yan etkisi genellikle hafif ve kısa süreli olmaktadır. Saç dökülmesi bazı tedavilerde hafif bazılarında tamamen dökülme tarzındadır. Ancak tedavi bittikten sonra 6 ay içerisinde genellikle eskisi kadar güzel saçlarınızın geri geleceği bilinmelidir. Kemoterapi sırasında kan hücrelerinin üretim yeri olan kemikiliği de tedaviden etkilenmektedir. Bu karşımıza kırmızı küreciklerin azalması (anemi), beyaz kürelerimizin azalması (lökopeni), enfeksiyonlarla savaşan beyaz küreler içinde önemli bir grup olan nötrofillerin azalması (nötropeni) ve kanama olmasını önleyen trombosit denilen küçük kan hücrelerinin azalması (trombositopeni) olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu kan hücrelerindeki azalma, doktorunuz tarafından belli aralarla yapılan kan sayımları ile izlenecek ve gerekli görülen kan ürünleri başkasından elde edilerek size verilecektir. Kemoterapi böbrek ve karaciğer işlevlerini etkileyebilir; bu durum gerekli kan tetkikleri ile izlenir. Hastalarda iştahsızlık, damak tat alımında değişiklik, cilt ve tırnaklarda renk koyulaşması, geçici yada kalıcı fertilite (üreyebilirlik) değişiklikleri olabilmektedir. Burada bildirilmiş olan yan etkiler her hastada mutlaka olacak belirtiler olarak düşünülmemelidir.

Radyoterapiye bağlı yan etkiler, ışın yapılan bölge ve verilen doza göre değişkenlik gösterir. Genellikle hastalarda radyoterapinin ilerleyen günlerinde yorgunluk hali gelişmektedir. Hastaya dinlenmesi, yapabildiği kadar hareket etmesi önerilir. Radyaterapi yapılan alanlarda kıl ve saç kaybı, kızarma, kuruluk, duyarlılık ve kaşıntı, cilt koyulaşması sık görülen yanetkilerdir. Boyun ve göğüs bölge radyoterapisi sonrası boğazda kuruluk ve yutma güçlüğü olmaktadır. Karın bölgesine yapılan radyoterapilerde bulantı, kusma, ishal ve idrar şikayetleri ortaya çıkabilmektedir. Kan hücreleri etkilenebileceğinden kan sayımları ile yakın takip edilir.

Ateş yükselmesi ve beklenmeyen kanamalar olduğunda takip eden doktorun hastalar tarafından uyarılması gerekir.

Biyolojik tedaviler aşı tarzında (interferon) uygulanır. Bunların yan etkileri soğuk algınlığı bulgularını andırır. Kırıklık, yorgunluk, titreme, ateş, kas ve eklem ağrıları, iştah kaybı, bulantı, kusma ve ishal olabilir.

Yüksek doz kemoterapi ve periferik kök hücre transplantasyonunda yan etkiler normal dozda kemoterapi tedavisinden daha fazladır. Hastalar kanama, infeksiyon organ yanetkileri açısından yakın takibe alınır.

HODGKİN HASTALIĞI;

Lenfomalar içinde yer alan bir alt gruptur. Diğer lenfomalara hodgkin dışı lenfomalar denir. Hodgkin hastalığı lenfomaların yaklaşık dörtte birini, yani oldukça azını oluşturmaktadır. Vücudumuzdaki lenf organlarından köken alır, genellikle tek veya birkaç adet lenf bezesinin büyümesi hasta tarafından fark edilen ilk olaydır.

RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?

Hastalığın sebebi tam olarak bilinmemektedir. Bulaşıcı değidir. Kardeşlerinde hodgkin hastalığı olanların bu hastalığa yakalanma riski daha fazladır. Ebstein Barr adlı virusun hastalığa yakalanmayı arttırdığı düşünülmektedir. Hastalar genellikle 15 ile 34 yaşları arasındaki genç erişkinlerdir.

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ TANISI VE TEDAVİSİ;

Hodgkin hastalığının belirtileri, tanısı, evrelemesi ve tedavisi (kemoterapi ve radyoterapi) ve yan etkileri Hodgkin dışı lenfoma ile benzerdir. Ancak tedavide kullanılan ilaç ve şemalar, veriliş zamanları farklıdır. Hastalığın genel seyri hodgkin dışı lenfomalara nazaran daha iyidir. Hastaların büyük çoğunluğu uygun tedaviyle iyileşmektedir.
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Gece yükselen ateş ve aşırı terlemeye dikkat!

Vücudunuzda şişlik ve morarmalar oluyorsa, gece yükselip sabaha karşı düşen ateşiniz ve çamaşır değiştirtecek kadar yoğun terlemeniz varsa, son 6 ay içinde vücut ağırlığınızın yüzde 10'unu kaybettiyseniz lenf kanseri riskiyle karşı karşıya olabilirsiniz.

Lenfoma, lenf dokusunun kanseri olarak tanımlanıyor. 'Kanser' kelimesi günümüzde ürkütücülüğünü sürdürse de bu tedaviyi yöneten hematologlar tarafından tedavi edilebilir bir hastalık olarak tanımlanıyor. Tedavi sonuçlarının yüz güldürücülüğü, tedavinin her hastanın hastalık tipine özel planlanmasından kaynaklanıyor. İç Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Uğur Ural, lenfomanın gözden kaçırılmaması gereken belirtilerini, tanı yöntemlerini ve tedavi seçeneklerini anlatıyor.

İKİ TİPİ VAR
Lenfoma için 'lenfatik sistemin kanseri' deniyor ve bu kavramı anlayabilmek için önce lenfatik sistemi tanımak gerekiyor. Lenfatik sistem, kemik iliği içinde bulunan bazı beyaz hücre grupları, karaciğer, dalak ve lenf bezlerinden oluşuyor. Bu sistemde bulunan organlar akyuvarların varlığı nedeniyle vücudun en önemli savunma sistemini oluşturuyor. Lenfoma, soruna neden olan hücre gruplarının birbirinden farklı olması nedeniyle; Hodgkin ve Hodgkin dışı olarak iki tipe ayrılıyor.

YÜZ GÜLDÜREN KANSER TÜRÜ
Bu sorun, tıp dilinde lenfoma, halk arasında ise lenf kanseri olarak ifade ediliyor. Kanser kelimesi kulağa çok korkutucu gelse de bu kanser türü tedavi sonuçları açısından hematologların yüzünü en çok güldüren hastalıklardan biri olarak görülüyor. Bu sorunun varlığında; hastalığın tedavisi, vücuttan atılabilmesi ve hastanın normal ömrünü sürdürmesi mümkün hale geliyor. Lenfomanın nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte sonradan kazanıldığı ve bulaşıcı olmadığı biliniyor. Bazı tip lenfomalarda hastalığın oluşumunu kolaylaştıran risk faktörleri bulunuyor.

HTLV-1, HIV gibi bağışıklık sistemini etkileyen virüslerin de hastalıkta etkili olabildiği düşünülüyor. Başka bir kanser tipi nedeniyle tedavi gören hastalarda, tedavinin bağışıklık sistemini zayıflatması da lenfoma açısından bir risk faktörü olabiliyor.

EN ÖNEMLİ BELİRTİ ŞİŞLİK
Lenfomanın hastayı doktora sürükleyen en önemli belirtisi vücudun çeşitli yerlerinde çıkan lenf bezi büyümeleri yani şişlikler oluyor. Yapılan araştırmalar, lenf bezi büyümelerinin en sık boyun çevresinde olduğunu gösteriyor. Bunun dışında koltuk altı, kasıklar, kalp civarı, karın ve göğüs boşluğunda da görülebiliyor. Ancak lenf bezi büyümelerinin hepsi lenfomaya işaret etmiyor. Bazı kanser tiplerinin metastazları, yani lenf bezlerine yayılması da lenf bezi büyümesi olarak görülüyor. Ek olarak, bahsedilen organların enfeksiyona karşı koymaları nedeniyle bu bölgelerde boğaz ya da diş enfeksiyonuna bağlı büyümeler görülebiliyor. Enfeksiyon ihtimali tetkiklerle ortadan kaldırıldığında akla lenfoma geliyor" diyen Prof. Dr. Ural, bu lenf bezi büyüklüklerinin gelip geçici olmadıklarını ve tedavi edilmedikleri sürece büyümeye devam ettiklerini söylüyor.

PORTAKAL BÜYÜKLÜĞÜNDE OLANLAR VAR
Lenf bezi büyüklükleri önce fındık, sonra sırasıyla ceviz, mandalina hatta bazı hastalarda portakal büyüklüğüne ulaşabiliyor. Lenf bezinin konumu nedeniyle fark edilmediği durumlarda; nefes darlığı ve karın ağrısı gibi belirtileri de olabiliyor. Bunların yanı sıra geceleri yükselip sabaha karşı düşen ve hastanın çamaşır değiştirmesini gerektirecek kadar terlemesine neden olan ateş yüksekliği ile hastanın son 6 ay içinde ki ağırlığının yüzde 10'undan fazlasını kaybetmesi de lenfomayı düşündürüyor. Hodgkin tipi lenfomada büyümüş lenf nodlarının alkol alımıyla birlikte ağrıması da dikkat çekici bir belirti olarak görülüyor. Yine lenf nodlarının büyümesi ve bunlardan salgılanan birtakım maddeler, vücutta ilaçlara yanıt vermeyen yaygın bir kaşıntı oluşumuna neden olabiliyor.

DİŞ ETİNDE KANAMA VE MORARMALARA DİKKAT!
İleri dönem vakalarda ise eğer lenfatik sistem haricinde kemik iliği tutulumu varsa Hodgkin veya Hodgkin dışı lenfomalarda hasta kemik iliği tutulumuyla ilgili; halsizlik, güçsüzlük, çarpıntı ve çabuk yorulma gibi şikayetler yaşayabiliyor. Lenf bezlerinde herhangi bir belirti olmaması durumunda, kansızlık da bazen tek başına lenfoma işareti olabiliyor. Trombosit düşüklüğü, diş etinde kanama ve morarmalar, kadınlarda adetin uzun sürmesi şeklinde bulgular da bu konuda uyarıcı oluyor.

HASTALAR YANLIŞ TEDAVİYLE ZAMAN KAYBEDİYOR
"Lenfatik sistem hematolojinin alanına giriyor" diyen ve " Diğer klinisyenler lenf bezleri büyüklüğü ile karşılaştıklarında önce enfeksiyon ile ilgili olup olmadığını inceleyip enfeksiyon odağı bulunamadığında hastayı bize yönlendiriyorlar" diye devam eden Ural, bu konuda yapılan önemli bir yanlışa dikkat çekerek, " Bazen enfeksiyon odağı bulunamadığı halde, enfeksiyon olasılığı düşünülerek kimi zaman 15 gün, kimi zaman ise bir ay kadar antibiyotik kullanımı öneriliyor. Bunun sonucunda hastanın doğru tedavi alabileceği süre boş yere harcanmış oluyor" diyor.

AĞRI OLMAMASI ŞÜPHEYİ ARTIRIR
Enfeksiyona bağlı büyüyen lenf bezleri, büyüklüğü ne olursa olsun çoğunlukla ağrılı oluyor. Ağrısız olması ise lenfomayı düşündürüyor. Lenfomayı düşündüren bir diğer özelliğin ise büyüme hızı olduğu belirtiliyor. Bir hafta içinde hızlı bir büyümegerçekleşmesi ve şişliğin çapının 1.5- 2 cm'den çok olması akla lenfomayı getiriyor. Enfeksiyona ait lenf bezleri muayenede kolaylıkla yerinden oynarken, lenfomaya bağlı olanlar sert ve alttaki dokulara yapışık oluyor. Bunun dışında yine enfeksiyona bağlı lenf bezlerinde büyüme genellikle tek odaklı iken lenfomaya bağlı büyümelerde kitlelerin birleşerek büyümesine rastlanıyor.

HASTALIĞIN EVRELERİ
"Lenfoma tanısının hematologlar tarafından konulmadığı belirtiliyor. Kesin tanı koyabilmek için lenf bezinin patoloji örneği ve patolojik değerlendirmesi gerekiyor. Patoloğun lenf bezinin tamamını görmesi gerektiği için cerrahi olarak çıkarılması öneriliyor. Hastalık, vücutta lenf bezlerinin tutmuş olduğu bölgelere göre evrelendiriliyor. Tanı konulduktan sonra vücudun başka bölgelerinde lenf bezleri olup olmadığını değerlendirmek için görüntüleme sistemlerinden yararlanılıyor. Sıklıkla PET-CT taraması ile tutulumun nerelerde olduğu belirleniyor. Sadece bir lenf bezi yöresinde tutulum varsa bu, Evre I olarak tanımlanıyor. Buna karşın hem koltuk altında hem de boyun yöresinde lenf bezi büyümesi Evre II, diyafram zarının her iki tarafında bulunması ise Evre III anlamına geliyor. Tek başına karaciğer ya da tek başına kemik iliği tutulması olması hastalığın Evre IV olduğunu gösteriyor. Ayrıca lenfatik sistem dışında bir organın yaygın tutulumu da Evre IV'e giriyor.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst