Martı...

İskender Durgun

Üye
Üye
Katılım
Eyl 4, 2010
Mesajlar
599
Tepkime Puanı
0
Puanları
16
Yaş
57
...

Martı buradan ayrılamaz, gidemez... gidemez işte!

Hem... gitse ne olacak sanki? Her yerde birden olamadıktan sonra ne olacak sanki?

Herkesle, bütün sevenlerle ve sevilenlerin hepsiyle beraber olamadıktan sonra ne olacak sanki?

Bu iman ve bu faziletler, bu hevesler ve bu hazlarla bağdaşamıyacak olduktan sonra; bir bahar filizi andıran bu aşk, bu hırs kasırgasına dayanamıyacak olduktan sonra, bu, ölümü hiçe sayan dostluk, bu nankörlükle muğber olduktan sonra, arzular kuvveti, vefa sevgiyi kemirecek olduktan sonra ne olacak sanki?

Dışarda her şey beyhude:

Mehtap, denizi öptüğü yerde kimin için bir kaç dakika daha fazla kaldı?

Güneş doğuşunu kimin için, bir kaç dakikacık olsun geciktirdi?

Hangi arzu, elde ettiği hazzın ömrünü uzatabildi?

Hangi dua, ızdıraplı saniyelerin sonsuzluğunu giderebildi?

Dışarıda her şey beyhude:

Aşkların, dostlukların en mükemmelleri bile bir gün gelip inkar ediliyor ve aşıklar, dostlar bu cinayetleri için sebepler az öncesi geri gelse, zaman oradan başlayıp yeniden aksa, gene böyle mi olur, bu mümkün müdür?

...

Ah, bir şans daha, sadece bir tek başlama şansı daha verilse, bir kerecik daha başlama şansı verilse!

Lakin ne çıkar: Hangi kahraman, hangi duyguyu veya ülfeti, alışkanlığın elinde soysuzlaşmaktan kurtarabildi, her defasında, hangi kahraman, ilkinde olduğu gibi borçsuz ve alacaksız kaldı?

Dışarıda herşey beyhude:

Vazgeçişlerinde mağlubiyet veya kayıp bulmıyan kimdir?

Hatırlamakla yeniden sahip olmanın arasındaki o kıl kadar boşluğu kim aşabildi?

İlk arkadaşlıklar, ilk aşklar ne oldu?

Anneler, babalar, daha konuşmasını, daha suş işlemesini öğrenemiyen bebekler nereye gittiler?

Toprak damlı ev, şehre yabancı sokak nerede? Dün nerede, bir saat öncesi, bir dakika, bir saniye öncesi nerede?

...

Öyleyse neden bu davetsiz misafirler böyle üşüşüyorlar?

Bu keder değmemiş bakış, bu taptaze yüz, senelerce, senelerce öteden niçin geldi?

Bu, artık semti unutulan sokak niçin böyle kaldırımın taşlarına varıncaya kadar beliriyor?

Bu sarışın kız niçin, niçin hala dudaklarında o günlerin gülümseyişi ile burada? Böyle yıllarca sonra ne arıyor?

Bütün bunlar burada ne bulacaklarını, buraya ne bırakabileceklerini umuyorlar?

Söylesinler: Hatırlamakla yeniden sahip olmanın arasındaki o kıl kadar boşluğu, o çıldırıcı boşluğu kim aşabildi: bunu söylesinler!

Dışarıda herşey beyhude:

Sefil mecburiyetler nasıl yenilir?

Tel örgüler nasıl kırılır? Çerceveler nasıl parçalanır? Sınırlar nasıl geçilir?

İş nasıl bırakılır, fabrika veya tezgah nasıl bırakılır, komşunun kızı veya şu çirkin yazılı kız nasıl bırakılır, kahvedeki ahbaplar, yedi elli beşin yolcuları, daire müdürü veya handaki odabaşı nasıl bırakılır?

Odadaki mangal, gramafon, Manon Lesko, terlikler ve şilte nasıl bırakılır?

Odanın pencereleri nasıl, nasıl bırakılır?

Fakat hala o siren neden böyle basık ve dost bir sesle çağırıyor, ezada bu kadar ısrara sebep ne?

MARTI böyledir işte; turuncu renkli, iri gözlerinde daüssılalar tutuşsa da , öyle uçuverecekmiş gibi gerinse de gidemez, gidemez, gidemez!

Bu siren bunu anlamalı, ısrardan vazgeçmelidir. Yoksa bu misilsiz bir gaddarlık olur. Martı her gece, bu saatte, böyle ucuverecekmiş gibi gerinmemelidir; çünkü o uçamaz, uçamaz...

TARIK BUĞRA- YARIN DİYE BİRŞEY YOKTUR-1979
 
G

güz gülleri

Guest
"Vazgeçişlerinde mağlubiyet veya kayıp bulmıyan kimdir?"
"Sefil mecburiyetler nasıl yenilir?"
Dışarda her şey beyhudee,,,

çok güzel bir paylaşım İskender yüreğine sağlık....
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Martılar Neden Denizin Üstünde Uçar?

Bir gün deniz aşr-ı ülkenin bir kralı ve bir de prensesi varmış. Prenses dünyalar kadar güzelmiş. Kral ona bakılmasını yasaklamış. Prenses şehirde dolaşacağı zaman halk eğilip gözlerini kapatır, ya da evlerine kaçışırmış.

Onu görmenin bedeli ise ölümle cezalanmakmış. Günlerden bir gün yine prenses dolaşmak için çıktığında; fakir bir köylü delikanlı her şeyi göze alarak başını kaldırmış ve prensesle göz göze gelmişler... Delikanlı o an prensese inanılmaz bir aşkla tutulmuş. Prensesin derin bakışlarının da boş olmadığını düşünmüş ve gözüne bir daha uyku girmemiş. Fakir delikanlı ölümü bile göze almak pahasına, prensesi bir kere daha görmek için uğraşmış durmuş. Bu arada güzel prenses de ona tutulmuş onun zarar görmemesi için günlerce kendini saraya kapatmış. Sonunda dayanamayan delikanlı her şeyi göze alarak gizlice sarayın bahçe duvarına tırmanmış ve prenses ile bir kere daha göz göze gelmişler, gelmişler ama tüm çabalarına rağmen muhafızlara yakalanmış. Kralın karşısına çıkarılınca, delikanlı öleceğini bile bile aşkını dile getirmiş.

garmashseagulls16x24ojo1.jpg


Kral tam ölüm emrini vereceği anda prenses yalvarmış. Kızının yalvarışına dayanamayan Kral da delikanlıya başka bir ceza vermeye razı gelmiş. Hemen bir gemi hazırlattırıp, gidilebilecek en uzaktaki adaya bir fener yaptırmış. Fakir delikanlıyı da o adada yalnız yaşamaya mahkum etmiş...

Aradan daha bir kaç ay geçmesine rağmen prensesi unutamayan delikanlı aşkını kağıtlara dökmüş ve martılara anlatmaya başlamış... Artık tüm martılar fakir delikanlının prensese olan aşkını bilir ve yazdığı mektupları prensese götürür olmuşlar... Zamanla prensesin de yazmış olduğu mektupları getiren martılar aracılığı ile iki gencin arasındaki aşk iyice büyümüş. Ta ki... Bir sabah sarayın bahçesinde kahvaltı yaparken prensesin odasının penceresine ağzında bir mektupla konan martıyı kralın görmesine kadar. Çok şükür korkulan başa gelmemiş... Martıların bile aracı olduğu böylesine büyük aşkı anlayamadığı için kendisinden utanmış ve ağlayarak kızına sarılan kral, delikanlının kızıyla evlenmesine izin vermiş.


seagulls450kj9.jpg


Bunu duyunca çok mutlu olan prenses hemen delikanlıya bir mektup yazmış ve olanları anlatmış. Bu arada mektubu götürmek için bekleyen martıya da tüm martıların düğünlerine davetli olduğunu söylemiş. Buna çok sevinen martı mektubu bir an önce ıssız adaya götürmek için yola çıkmış. Tam yolu yarılamışken yanından geçen bir kaç martı arkadaşına haber verip hepsinin düğüne davetli olduğunu söylemek için gagasını açtığında mektubu düşürmüş. Tüm martılar hep birlikte mektubu aramaya başlamışlar. Fakat bir türlü bulamamışlar...

Bu arada prensesten mektup alamayan aşık delikanlı, yazmış olduğu mektupları göndermek için bir tek martı bile bulamamış... Biraz ilerisinde uçuyorlar fakat yanına gitmiyorlar ve mektubu armaya devam ediyorlarmış...

Prensesin kendisini artık unuttuğunu, istemediğini, martıların da onun için yanına gelmediğini sanan delikanlı üzüntüsünden sonunda kendisini fenerden kayaların üzerine atarak intihar etmiş. Olanlardan habersiz kralın gemisi adaya vardığında fakir delikanlının soğuk bedeni ile karşılaşmışlar...

İşte o gün, bugündür, martılar o mektubu ararlar. Mektubu bulup, o inanılmaz sevgiyi geri getirebileceklerine, her şeyi düzelteceklerine,
inanarak hep denizler üzerinde uçuşup dururlarmış...

dscf7554mv8.jpg
 
Tekerlekli Sandalye
Üst