Masum Değiliz

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
MASUM DEĞİLİZ

Haydi, Ali bitir şu işi.
Haydi, dostum sana güveniyoruz.
At artık şu golü.


Son penaltı ve son heyecanıydı yedinci sınıfın. Daha dün gibi aklımda. Bütün okul bizi izliyor, bütün herkes golü bekliyordu. Tüm maçları almış ve final maçına büyük bir heyecanla çıkmıştık. Kendimizi Ali Sami Yen Stadı’na çıkar gibi görüyorduk. Okuldaki bahar mevsiminin en güzel yanı sınıflar arası turnuvalardı. Her zamanki gibi yine çok iddialı ve ümit doluyduk. Adeta her şey bizim kazanmamız için düzenlenmişti.

Hiç unutamıyorum; son dakikalarla birlikte gelen golle penaltılara kalmış kazanmak için her şeyi yaparak gücümüzün son dercesine kadar mücadele etmiştik. Son penaltı ve son umut… Topun başında ben… Sanki tüm dünya beni alkışlıyor gibiydi. Ne Beckham, ne de Zidan benden ünlüydü o an. Tribünlerin “Ali, Ali, Ali…” sesleriyle inlediğini duyuyordum. Bu golü atıp işi bitirecek ve sınıfımı şampiyon yapacaktım. “Allah’ım ya atamazsam; ya kaleci tutarsa…” diye saniyeler içinde kaç kez söylenmiştim. Kazanmak, ne güzel bir duyguydu. Hep kazanan olmak, ne büyük bahtiyarlıktı o an benim için. İşte şimdi o duyguyu son haddine kadar yaşayacaktım. Öğretmenlerim benimle gurur duyacak ve bütün arkadaşlarım bana bir kahraman gözüyle bakacaklardı. Belki de Müdür Bey, beni özellikle odasına çağıracak ve tebrik edecekti. Hatta o an oradan geçmekte olan büyük bir takımın alt yapı sorumlusu bana talip olacak ve beni transfer edecekti. “Aman Allah’ım galiba bu maçı kazanmak benim hayatımı değiştirecek.” Diye düşündüklerimi şimdi buruk tebessümlerle hatırlıyorum.

Bütün dünyanın benim etrafımda döndüğünü ve hiçbir şeyin atacağım golden daha önemli olmadığına kendimi fazlasıyla inandırmıştım. Karşımda tek engel vardı; kalın camlı gözlüklerinin üzerinden pürdikkat bana doğru bakan kaleci Kerem. O şimdi rakibimdi ama aslında kapı komşumuz ve en önemlisi de en samimi arkadaşımdı. Şuana kadar ona karşı hissettiğim dostluk duygularının hiçbirinden eser kalmadığını hissettiğimde adeta ürpermiştim. “Rekabet ve hırs bir insanı tepeden tırnağa değiştirebilir mi?” diye düşünmekten kendimi alamamıştım. Öyle ki samimiyeti ve dürüstlüğüyle kendime gerçek dost olarak seçtiğim kişiyi şimdi düşmanım olarak görüyor ve bir karış suda boğacak kadar gözümü karartmıştım.

Kulağıma gelen her ses Kerem’e ardı sıra gönderdiğim sert bir bakış oluyor ve bir ok misali doğru zaman için hedefini kolluyordu. Zihnimdeki olumsuz düşüncelerin tümünü kramponumun ucuna toplamış ve var gücümle vurduğumu hala çok iyi anımsıyorum. Nasıl ki masum zannettiğimiz nice sözler hiç beklemediğimiz kavgalara, yıkımlara hatta savaşlara sebep olursa, kontrolsüz olarak yaydığımız her enerji de aynı şekilde nice üzüntülere mal olur o an yaptığım vuruştan sonra öğrenmiştim.
İçimdeki kini ve hırsı doldurarak gönderdiğim top, gelecekte bile ellerini yakamdan bırakmayacak bir pişmanlığa sebep olmuştu. Saniyelere içerisinde her şeyin birden nasıl değiştiğini, gülen çehrelerde bir anda nasıl hüznün adımlarının gezindiğini görmek beni şoka sokmaya yetmişti. Kerem’in kanlar içinde kalan yüzü ve ardı ardına boğazını yırtarcasına “gözlerim, gözlerim” bağırışları ve bütün öğretmenlerin başında toplanıp telaşla sağa sola koşuşlarını unutmak hiçbir zaman mümkün olmayacaktı. Daha saniyeler öncesine kadar bana tezahüratta bulunup göklere çıkaran arkadaşlarımın tiksinerek ve aşağılayarak sarf ettikleri küfürler ve istihzalar yüreğimin orta yerine birer birer yerleşmişti. Birçok Türk filminde insanların inişli çıkışlı hayat hikâyelerini seyretmiştim ama gel gör ki bu kadar erken yaşta ve bu kadar gerçekçi bir durumla karşılaşacağım aklımın ucundan dahi geçmemişti. Sadece bir gol atmak istemiştim hâlbuki. En samimi arkadaşının gözlerini kaybetmesine ve hayatının kararmasına sebep olan kişi olarak anılacak olmak bile ömrün son anına kadar devam edecek vicdan muhakemesi için yeterli olmuştu.

Kerem şimdi yirmi beş yaşında; yani benimle aynı yaşta. Engelliler milli takımında yüzme şampiyonasına hazırlanıyor. Bir önceki şampiyonada aldığı bronz madalyayı yanından hiç ayırmıyor. Bu kez hedefi altın madalya… Ondaki azmin kendisini bütün istediklerine kavuşturacağından en küçük şüphem yok. Her zaman samimiyetle ve temiz yüreklilikle yanaştığı hayat, benim gibilere göstermediği cömertliği ona fazlasıyla gösteriyor ve bu da pişmanlığın yıllar yılı örümcek ağıyla ördüğü yüreğimi ferahlatıyor.
Ben mi? Büyük bir şehrin kalabalık bir ilçesinde öğretmenlik yapıyorum. Bulduğum her fırsatta bana çok uzak sayılmayan Kerem’in yanına gidip kanayan vicdan yaralarıma merhem sürmeye çalışıyorum. O günden sonra ona hizmet etmeyi boyun borcu bilip yardıma ihtiyaç duyduğu her anda yanında olmaya söz verdiğim dostuma karşı hala mahcup ve müteessir yaşayıp gidiyorum. Öğrencilerime onu anlatıp her fırsatta iyilik adına ne varsa ondan örnekler veriyorum. Hırsın ve öfkenin ne büyük bir ziyan olduğunu her fırsatta kulaklarını fısıldıyor, sevgiden ve merhametten başka güzelliğin olmadığını bir bir anlatıyorum. Onlara anlatmadığım tek şey ise en sevdiği dostunu görmez kılan biri olduğum.

Birkaç gün önce bunalan ruhumu rahatlatmak için Kerem’e gittim. O, yine beni fazlasıyla affettiğini tekrarlayıp durdu; ama ben onun yaptığını yapıp kendimi hala affedemiyorum. Yarın öğretmenler günü. Kerem, okuluma geleceğine söz verdi. Kalbim kıpır kıpır onu bekliyorum. Okulun spor salonunda öğrencilerle birlikte maç yapacağız. Onun her attığı şutun önüne yüreğimi koyup “gözlerini aldım ama gönlümü ömrüne adamaya hazırım” diyerek haykıracağım anı kolluyorum.

Musa YAŞAROĞLU

20.02.1986 Bayburt doğumluyum. Marmara Üniversitesi Türkçe öğretmenliğinden mezunum. Şuanda da Kocaeli/Çayırova’da Türkçe öğretmeni olarak görev yapıyorum.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Hırsın ve öfkenin ne büyük bir ziyan olduğunu her fırsatta kulaklarını fısıldıyor, sevgiden ve merhametten başka güzelliğin olmadığını bir bir anlatıyorum. Onlara anlatmadığım tek şey ise en sevdiği dostunu görmez kılan biri olduğum.

Eski zamanlara ait kötü bir anımın canlanmasına neden olduğun için ve hala bu kadar derinden etkilenmemi başardığın için öykün ne derece etkili oldu karar veremedim ama çok etkilendiğimi belirtmek isterim. Yaşanmış öylesine çok gerçek hayatın içinden alınan bu öyküyü yazdığın ve yarışmaya katıldığın için tebrik ederim...

Hala içimde aynı acıyı duyabildiğime göre belki de öykü çok başarılıdır bilemiyorum ama başka bir öyküye geçebilmek için sadece sarsılmamın geçmesini bekliyorum...
 
Tekerlekli Sandalye
Üst