Medyada Özürlülüğün Olumlu Sunumu.!

F

Fırtına

Guest
Halil Yılmaz Not:

Aşağıdaki yazılı metin doğrultusunda;

1) Size göre medyanın 'kamu yararına' yayın yapma, yapılan yayınların toplumsal etkilerini göz önüne alma gibi bir kaygısı olmalımıdır?

2) Bu güne kadar özel televizyon kanalları ve devlete ait TV kanallarında (TRT) özürlülerin sorunlarının ele alındığı sizi tatmin eden bir proğram izlediniz mi?

3) Medyada özürlülere ait yaşam hikayeleri anlatılırken sizi utandıran yada gururlandıran yaşam hikayeleri oldu mu?

4) Sizce, özürlülerin yaşadıkları sosyal, kültürel ve ekonomik sorunların çözümünde medya ne kadar etkilidir?


*** *** ***​

Özürlülerin farklı, “normal dışı” algılanması, kitle iletişim araçlarındaki sunum biçimlerini etkileyerek belli stereotipilerin geliştirilmesine yol açmıştır. Bu stereotipiler şüphesiz öteden beri toplumun özürlülerle ilgili geliştirdiği çeşitli mitlerin bir sonucudur.

Ancak bu stereotipilerin öne çıkarılması ve dolaylı ya da dolaysız vurgulanması olumsuz tutumları pekiştirici bir rol oynar.

Kitle iletişim araçlarındaki baskın görüntü, özürlülerin başarısız ve “trajik” bir yaşam sürdükleri, “normal” bir yaşam sürdürmenin yolunun insanüstü bir güç ve yeteneğe sahip olmaktan geçtiği görüntüsüdür.

Bu inançlar sonucu iki temel sunum biçimi ortaya çıkar;

Kurban ve kahraman..!!!

Kurban imajı, trajik, yardıma muhtaç ve acınası kişileri, kahraman imajı, neşeli, başarılı, iyiliksever kişileri yansıtmaktadır.

Kitle iletişim araçlarında özürlü kişilerle ilgili sıkça tekrarlanan stereotipileri şu şekilde sınıflayabiliriz;

* Zavallı ve acınası kişiler olarak özürlüler,

* Şiddet objesi olarak özürlüler,

* Uğursuz ve günahkar kişiler olarak özürlüler,

* Konuyu destekleyici veya biblo olarak özürlü kişiler,

* Süper yetenekli kişiler olarak özürlüler,

* Alay objesi olarak özürlüler,

* Kendine acıyan ve kendi kendinin düşmanı olan kişiler olarak özürlüler,

* Yük olarak özürlüler,

* Cinsel olarak anormal kişiler olarak özürlüler,

* Toplum yaşamına tam katılımda yetersiz kişiler olarak özürlüler,

* Normal bir kişi olarak özürlüler,

Medya stereotipileri ve önyargıları pekiştiren ya da toplumu özürlü kişileri anlamak ve olumlu tutumlar geliştirmek konusunda eğiten çok güçlü bir araçtır. Özürlü kişiler televizyon, radyo, gazete ve dergilerde olumlu sunulduğunda olumsuz tutumların değiştirilmesi yönünde önemli bir kapı açılmaktadır.

Bu kapsamda medyada özürlülüğün sunum biçimleri konusunda izlenmesi gereken temel stratejiler şunlar olmalıdır;

Odak noktası özürlülük değil insan olmalıdır. Özürlü kişilerin toplumdaki herhangi bir insandan farkı yoktur. Herkesle eşit, aynı insan ve vatandaşlık haklarına sahip, saygı görmeyi hak eden bireylerdir. Kariyerleri, ekonomik düzeyleri, yaşam biçimleri herkes de olduğu gibi farklı farklıdır. Arkadaşları, özel ilişkileri, eşleri, çocukları, aileleri, hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları, işleri, hobileri, sorunları ve sevinçleri vardır. Bazılarının ciddi sağlık sorunları olmakla birlikte hepsi hasta değildir, sürekli yardım ihtiyacı olan, yardım toplayan, bütün gün yalnız başına oturan, depresif ve hiçbir işe yaramayan kişiler değillerdir.

Medyada özürlü kişilerin yer aldığı programlarda çok gerekmedikçe özürlülüğe odaklanılmamalıdır. Tedavi edilemeyen hastalıklar, doğumsal özürlülükler veya ağır yaralanmalar hakkında insanları çok kederlendirecek hikayeler anlatmaktan kaçınmalıdır. Bunun yerine bu durumun insanların ulaşım, barınma, uygun sağlık hizmeti alma, iş olanakları ve ayrımcılık gibi konularda yaşam kalitelerini nasıl etkilediğine odaklanmalıdır.

1. Dil ve terminoloji kullanımına özen gösterilmelidir. Dil fikirlerin, algıların ve toplumsal tutumların paylaşılmasında güçlü ve önemli bir araçtır. Günlük dilde kullanılan özel deyimler ve terimler kişilere ve onların imajına zarar verebilir. “Kader kurbanı”, “felakete uğramış”, “ıstırap çeken”, “zavallı” gibi duygusal sözcükler veya “tekerlekli sandalyeye mahkum”, “tekerlekli sandalye bağımlısı” gibi duygusal deyimler kişileri aşağılayıcı ve izleyenlerin gözünde acıma duyguları uyandıran ifadelerdir.

2. Genelleştirmeden ve etiketlemeden kaçınmalıdır. Özürlüler, engelliler, özürlü, engelli, körler, sağırlar gibi özelleşmiş bir grubu ifade eden genellemeler bu kişileri toplum içinde farklı bir konuma oturtan ifadelerdir. Bunun yanı sıra spastik, mongol, beyin özürlü gibi ifadeler damgalayıcı ifadelerdir. Özürlülük bireylerin bir çok özelliğinden biridir. Bu özelliğe yapılan vurgu onların insan yönünü ikinci plana iter. Bunun yerine “özürlü kişiler”, “özürlü birey”, down sendromlu kişi gibi ifadeler kullanılmalıdır.

3. Başarı abartılmamalıdır. Çeşitli alanlarda başarılı olmuş özürlü kişileri süper insan veya kahraman olarak sunmayın. Her ne kadar toplum başarılı kişileri taktir etse bile, özürlü bireyleri süper yetenekli olarak sunmak bütün özürlü bireylerden aynı düzeyde başarılı olma beklentisi yaratır. Ayrıca özürlü kişilerde varolabilmenin tek yolunun çok başarılı olmaktan geçtiği duygusu uyandırır ki bu hiç kimse için mümkün değildir.

4. Yapamadıklarına değil yapabildiklerine odaklanılmalıdır. Özürlü kişileri toplum yaşamına aktif olarak katılan kişiler olarak gösterin. Özürlü olmayan kişilerle birlikte sosyal yaşama ve iş yaşamına katılım engellerin ortadan kaldırılmasına ve iletişim kanallarının açılmasına yardımcı olur.

5. Yardım gereksinimi istismar edilmemelidir. Özürlü kişileri sürekli olarak başkalarından yardım talep eden, para toplayan kişiler olarak göstermek yalnızca pasif alıcı, acınması gereken kişiler olarak görünmelerine ve insanların kaçınmasına neden olan bir sunum biçimidir. Özürlü kişiler özürlü olan ve olmayan herkesle eşit ilişki içinde, aldığı kadar veren kişiler olarak sunulmalıdır.

6. Özürlülüğün bazı sonuçları eğlence aracı olmamalıdır. Özürlü kişiler komik, tuhaf ve gülünç kişiler değillerdir. Özürlü kişilerin böyle sunulması onların aşağılanmasına neden olduğu gibi, toplumu da onları ciddiye almalarını engelleyen bir yaklaşımdır.

7. Özürlü kişiler cinsel olarak anormal kişiler değillerdir. Gerçekte ne aseksüel ne de cinsel sapkınlıkları olan kişilerdir ve bu şekilde yansıtılmamalıdırlar. Bu algılama çok daha kolay cinsel istismara uğramalarına neden olmakta, veya karşı cinsle sağlıklı ilişki kurmalarına engel olmakta, zaman zaman insanları korkutan bir obje olarak algılanmaktadırlar.

8. Yapılan çalışmalarda özürlü kişilerden ve organizasyonlarından danışmanlık alınmalıdır. Yazarlar, gazeteciler, yapımcılar çalışmalarını topluma sunmadan önce doğruluğunu kontrol etmekle sorumludurlar. Özürlülükle ilgili konularda özürlü kişiler uzmandır. Hataları önlemek için özürlü kişilerden, organizasyonlardan danışmanlık almak en iyi yoldur.

9. Özürlü kişilerin medyada çalışmaları desteklenmelidir. Medya kuruluşları özürlü kişileri istihdam etmek için daha çok çaba harcamalıdırlar. Özürlü kişiler medyanın tüm kademelerinde yer aldıkça özürlülere yönelik medya tutumları da değişecektir.

10. Özürlü aktörlere yer verilmelidir. Özürlü karakterlerin yer aldığı her çalışmada mümkün olduğunca özürlü aktörler kullanılmalıdır.

11. Medya kuruluşlarına ve medya içeriğine ulaşılabilirlik artırılmalıdır. Özürlü kişilere eşit istihdam olanakları yaratmak için medya kuruluşları binalarını, ekipmanlarını, politika ve uygulamalarını özürlü kişilere uygun bir hale getirmelidirler. Medyada yer alan tüm yayınların özürlü kişilerin yararlanabileceği formatta olması önemlidir. Örneğin TV programları işitme özürlü kişiler için işaret dili veya alt yazı ile desteklenmeli, yazılı basın görme özürlü kişiler için farklı formatlarda ulaşılabilir olmalıdır (braille, elektronik format vb) Bu özürlü bireylere net bir şekilde toplumun değerli bir üyesi oldukları mesajı verecektir ve onların sosyal yaşama katılım çabalarını artıracaktır.

12. Medya kuruluşlarının tüm çalışanları özürlülükle ilgili konularda eğitilmelidir. Böylece özürlü kişilere yönelik farkındalıkları artacak, uygulamada karşılaştıkları zorluklar azalacak ve bunların ürünlerine yansımaları değişecektir.
 

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
Medyanın reyting kaygısı 'normal'in' dışına çıkma izleyiciyi ekranlara kitleme arayışına yol açıyor. Ne kadar çok trajik. açıklı izleyiciyi salya sümük ağlamaya iten haber proğram olursa o denli çok izleniyorlar. Veya ne kadar çok üstün başarı öyküleri o kadar fazla reyting o kadar fazla izlenirlik demek. Engellilerin medyada sunumuda bu anlayış çercevesinde şekilleniyor.

Bunun örneklerini daha önce medyada 'süper engelli' olarak lanse edilen Bilal Göregen'de gördük.
Aynı şekilde zavallı acınası inanılmaz trajik yaşam hikayesi ile 'Ötenazi İsteyen Tuğrul Hoca' lanse edilmişti.

Bu iki sunumda da engellilerin gerçek sorunları göz ardı edilmiş, bu kişiler üzerinden bir anlamda rant sağlanmıştı. Süper engelli Bilal Göregen ayakta alkışlanırken milyonlarca engellinin yaşadığı tek soruna değinilmemişti. Tuğrul Hoca, 'kendisine insanca yaşama olanağı sağlanmadı için' ötenazi istediğini milyonlarca kez söylemesine rağmen, ne çıktığı proğramlarda nede onun hakkında çıkan gazete haberlerinde engellilerin insanca yaşama isteği nedir, bu insanlar tam olarak ne istiyor'un sorgulaması yapılmamıştı.

Medyanın ve 21. yüzyılın 'tüket at' anlayışı içinde bu iki yaşam öyküsü teketildi ve atıldı. Geriye engelliler adına hafızalarda boş beleş iki imaj kaldı. Tabi medyayı eleştirirken bu türden kuruluşların ticari kuruluşlar olduğunu ve ayakta kalabilmek için mutlak süretle paraya ihtiyaç duydukları gerceğinide atlamamak lazım. İzleyici ne isterse medya onu sunmak zorunda. Medyayı eleştirirken toplum olarak neden bu türden proğramları daha fazla izlediğimiz sorusunuda kendimize sormalıyız.
 
S

SON_OSMANLI

Guest
Medyada melesef bazen ahlak kısıtlı oluyor cıkarı ugrunda insanların durumlarına bakıp uygun hareket etmiyor
 

DÜŞ GEZGİNİ

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
240
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Sorulara sırasıyla cevap vereyim.

1) Size göre medyanın 'kamu yararına' yayın yapma, yapılan yayınların toplumsal etkilerini göz önüne alma gibi bir kaygısı olmalımıdır?

Her nekadar özel sektöre ait medya kuruluşlarının ticari amaçlı kurulduğu söylensede tüm yayın politikasını ticari amaç doğrultusunda belirlemesini doğru bulmuyorum. Yasal olarak kamu yararına yayın yapma gibi bir yükümlülükleri olmasa bile vicdanen böyle bir yükümlülükleri olduğu gerektiğine inanıyorum.

2) Bu güne kadar özel televizyon kanalları ve devlete ait TV kanallarında (TRT) özürlülerin sorunlarının ele alındığı sizi tatmin eden bir proğram izlediniz mi?

Hayır izlemedim. Biz engellilerin reel yaşamda karşılaştıkları hiç bir sorun medyada masaya yatırılmıyor. Yukardaki yazılı metinde vurgulandığı gibi genellikle ahitanasyona dayalı yayınlar var. Beni tatmin etmesi bir yana engelliler hakkında yapılan yayınlardan rahatsızlık bile duyuyorum.

3) Medyada özürlülere ait yaşam hikayeleri anlatılırken sizi utandıran yada gururlandıran yaşam hikayeleri oldu mu?

Bu güne kadar beni gururlandıran bir yayın izlemedim. Ama beni utandıran milyonlarca yayın izlemişimdir. Yardıma muhtaç zavallı yardım eli bekliyor. vsvsvsvssv

4) Sizce, özürlülerin yaşadıkları sosyal, kültürel ve ekonomik sorunların çözümünde medya ne kadar etkilidir?

Çok büyük etkisi vardır. Medya kamu oyu oluşturmakta kamuoyunun fikirlerini belirlemekte o kadar etkili. Biz engellilerin sorunlarını tam anlamıyla anlatan yayınlar yapılsa eminimki yüz yılda alacağımız yolu bir yılda alırız.
 
F

Fırtına

Guest
medya'nın engellileri sunum biçimi bilinçli değil.. bu konuda medya'nın bilinçlenmesi/eğitilmesi gerekiyor.. bence..?!

Odak noktası özürlülük değil insan olmalıdır. Özürlü kişilerin toplumdaki herhangi bir insandan farkı yoktur. Herkesle eşit, aynı insan ve vatandaşlık haklarına sahip, saygı görmeyi hak eden bireylerdir.

medya bu sözler doğrultusunda hareket etmelidir.. aşırıya kaçmamalı.. reyting uğruna engellileri kullanmamalı.. kimi haberde acınacak/zavallı, kimi haberde süper-insan konumuna sokmamalı.. normal insan'a davranış biçimi ile yaklaşılmalı.. ihtiyaçlarımızı/başarılarımızı abartmamalı.. vs vs..

bu güne kadar televizyonlarda engellilere dair beni tatmin eden bir program olmadı.. (bırakın televizyonları, başta; devlet'in engellilere dair yaptıkları beni tatmin etmiyor)

bu güne kadar anlatılarak beni gururlandıran yaşam hikayeleri pek olmadı ama utandıran öyle çok oldu ki..!!!

engellilerin yaşadıkları sosyal, kültürel ve ekonomik sorunların çözümünde medya elbette çok etkilidir.. bilinçli bir şekilde yaklaşım olursa..!!!

bilal göregen'i hepimiz seyrettik.. burda Bilal Göregen yazılanları okudum.. Bilal Göregen Kazandı Engelliler Kaybetti! çok doğru.. bir kez daha medya ve engelsizlerin gözünde; acınacak/zavallı/yardıma muhtaç bir insan (engelli) profili çizdik..

bilal göregen tüm engelliler adına kendini acındırdı ve oyları aldı..




yorumlarınızda Ötenazi İsteyen Tuğrul Hoca belirttiğiniz gibi tuğrul hoca'nın isteği ötenazi değildi aslında.. ama herkesin gözünde ölmek isteyen engelli bir insan oldu.. onun vermek istediği mesajı hiç kimse anlayamadı.. ''biz'lerin dışında..'' (hep savunuyorum ya, ''bizi anlayamazlar..'')

onun istediği hiç kimseye muhtaç olmadan, insan'ca ''engeliyle'' yaşamaktı;

“Yaşamımı kolaylaştıracak, beni ayağa kaldıracak cihazlar almak istedim. Ancak sosyal güvenlik kurumları bedelini ödemedi. Sürekli yattığım için kullanmam gereken havalı yatak için bile devlet 90 YTL ödedi. Ailem vücutta yara yapmayan yatağa 2 bin 500 YTL ödemek zorunda kaldı.”

''Dışarı çıkamıyor, bilgisayar kullanamıyor, sürekli sayfayı çevirecek biri olmadığı için kitap okuyamıyorum. Günde kaç kez su içersiniz..? 8-10 kez.. Kaç kez yemek yersiniz..? Kaşığı kaç kez ağzınıza götürür getirirsiniz..? Onlarca kez.. Başınızı kaç kez kaşırsınız..?! Ben bunların her birini yapmak için birine muhtacım. Tükeniyorum. Çevremdekileri de tüketmeye başlıyorum. Bir yardımcı gerek ama bunu devlet karşılamıyor..''

''Devletin sağlık politikaları zaten pasif ötenaziye itiyor. Bende bir sakat olarak yaşamımı asgari düzeyde de olsa konfora kavuşturacak şartlar devlet tarafından karşılanmadığı için ötenaziye zorlanmış durumdayım..''


doğru söylüyor.. devlet bunları karşılamak zorunda.. tuğrul hoca'nın tüm bunlara ihtiyacı var.. devlet engelli bireyini rahat ettirmek ve bütün ihtiyaçlarını (maddi olanağı olmayan) karşılamak zorunda..!!!
 

İskender Durgun

Üye
Üye
Katılım
Eyl 4, 2010
Mesajlar
599
Tepkime Puanı
0
Puanları
16
Yaş
57
1) Size göre medyanın 'kamu yararına' yayın yapma, yapılan yayınların toplumsal etkilerini göz önüne alma gibi bir kaygısı olmalımıdır?

Özel televizyonların şu anda hepsi rating kaygısı taşıyarak yayın yapıyor. Ratinge göre programların devam edip etmemesi kararı alınıyor. Kaliteye çok az yer veriliyor. Buda toplum için önemli programlar izlenme oranlarının az olduğu saate denk getiriliyor. Halbuki görsel medyanın toplumu etkilemede ve gelişiminde çok önem arz ediyor. Görsel medyanın toplumsal sorunların çözümünde daha çok katkıda bulunmak gibi kaygısı olmalı. Fakat şu andaki izlenim bu kaygıyı taşımadıklarıdır.

2) Bu güne kadar özel televizyon kanalları ve devlete ait TV kanallarında (TRT) özürlülerin sorunlarının ele alındığı sizi tatmin eden bir proğram izlediniz mi?

Ben SKY TÜRK televizyonundaki ''HEPİMİZ SOKAKTAYIZ'' programını takip etmeye çalışıyorum. Haftada bir yayınlanıyor. Yani yeterli değil. Hiçbir görsel medya engellilerin sorununu ciddi bir şekilde alıp program yapmıyor.

3) Medyada özürlülere ait yaşam hikayeleri anlatılırken sizi utandıran yada gururlandıran yaşam hikayeleri oldu mu?

Medyanın engellilerin sadece yardıma muhtaç olduğunu belirten ajitasyonlu bir şekilde vermesi beni çok rahatsız etmektedir. Beni gururlandıran bir yaşam hikayesi duymadım.

4) Sizce, özürlülerin yaşadıkları sosyal, kültürel ve ekonomik sorunların çözümünde medya ne kadar etkilidir?

Medyanın gücünü hepimiz biliyoruz. Görsel medya bu anlamda kamu oyu oluştaracak durumdadır. DÜŞ GEZGİNİ arkadaşımın sözüne katılarak yüzyılda alınacak yol görsel medyayla bir yılda çözüme ulaşır...
 

Cem

Üye
Üye
Katılım
Şub 26, 2011
Mesajlar
2
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Sadece engelli vatandaşları ve yaşamlarını kapsayan bir TV kanalı ve Gazete olması gerekiyor. Bunu bugün net bir şekilde görüyoruz. Biz görüyoruz da görmezden gelenler veya yatırımdan kaçanlar için bunun açıklamasını bilmekte fayda var! Hangi mazeretle karşınıza geleceklerini merak ediyorum. Bu konuda yetkili mercilere dilekçe ile başvurulması halinde Tv ve basın sektöründede büyük ve yararlı bir değişim olacak, böylece istihdam artacaktır diye düşünüyorum. Bunun için bir yazı hazırlanması sizin için de uygun olur mu?
 

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
Daha önce 'engelsiztv' adında engellilere yönelik bir TV kanalı açıldı. Bir kaç ay engellilere yönelik yayın yaptılar ve sonra su koyverdiler. Şimdi sadece muzik yayını yapıyor. Bir arada dini filmler yayınlıyordu sürekli. Yani engellilere yönelik bir tv kanalı diye kuruldu ama yürütemedi. Zaten bu işi yürütemeyeceklerini engellilere yönelik yayın yaptıkları bir kaç aylık dönemde anlamıştım.
Engellilerin yaşadıkları hiç bir soruna adam akıllı eğilmiyorlar bu konuya dair proğramlar yapamıyorlardı. Bozuk plak gibi aynı yayını defalarca gösterip duruyorlardı. Bu işler öyle engellilere yönelik tv kanalı açtık demekle olmuyor. Öncelikle konuyla ilgili donanımınız olacak, konuya hakim bir ekipiniz olacak ve en önemlisi yapılan/yapılacak proğramlar hakkında engellilerin görüşlerini alacaksınız.

Kanalı kurdunuz tüm teknik alt yapınız hazır ama yayın politikanızın ne olacağı hakkında bir fikriniz yok. Saldım çayıra mevlam kayıra durumu. Hangi konu olursa olursa olsun o konuya dair söyleyecek sözünüz, idealleriniz hedefleriniz olması gerekiyor. Tepeden inme hiç bir şey kalıcı olmuyor malasef.
Aynı şey engellilere yönelik gazeteler içinde geçerli tabiki. Ve aslına bakılırsa bana göre engellilere yönelik bir tv kanalının açılmasınada gerek yok. En büyük kavgayı 'ayrımcılık illetine' karşı verirken birde medyada bir ayrışmanın yapılması (engelli televizyonu - engelsiz televizyonu) bence doğru değil. Bu yapılsa bile bir yerede varılacağı kanısında değilim. Zaten toplumda engelliler adına bir duyarlılık oluştuğunda bunun yansıması mevcut TV kanallarında da görülecektir.
 
F

Fırtına

Guest
TOÖF'den medya kuruluşlarına çağrı..!

Medyanın, toplumun engelli kişilere yönelik olarak algı ve tutumlarının geliştirilmesinde, kamuoyu oluşturarak toplumun bilinçlendirilmesinde önemli bir rolü vardır. Bu nedenle, dördüncü kuvvet olarak nitelendirilir.

En önemli kitle iletişim araçlarından biri olan televizyon, gerek hitap ettiği kitle, gerekse izlenme oranlarının yüksekliğine bakıldığında, toplumu etkileyen en önemli araçtır. Televizyonun haber verme, eğitme, kültür, eğlendirme işlevleri olduğu gibi dizi filmler, spor, müzik programı türleriyle de topluma çeşitli mesajlar verir. Böylece, insanların algılarına, tutumlarına, kararlarına etki eder.

Medyadaki mevcut yayınlara baktığımızda, engelli kitlesini tanımayan, kendi kafasındaki görüntüler doğrultusunda yayın yapan, olumsuz tutumları destekleyen kitle iletişimi, engellilere yönelik olarak amansız derecede zararlı bir etkinlik kazanmaktadır. Böylece, engellilerle ilgili kalıp yargılar, toplumda kitle iletişim araçları yoluyla güçlendirilmektedir. Ya da engelliler, toplumun acıma duygularına hitap edilerek yardım kampanyalarının konusu olmaktadır.

Yüksek izlenme rekorları kıran dizi filmlerde engellilerle ilgili çeşitli mitler yaratılmakta, bu mitler doğrultusunda engelli imajı yaratılmaktadır. Örneğin, “Fatmagül’ün Suçu Ne”, Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizilerindeki engelli karakterler, son derece yeteneksiz, kendine güveni olmayan, bağımsız yaşamayan, aşkını söyleme cesareti olmayan, acınacak kişiler olarak sunulmaktadır.

Öyle ki, engellilere aşık olunamaz. Sevilemez. Engellilerin cinsel hayatı yoktur. Engelli kişiyle ancak çıkar amaçlı bir birliktelik yaşanabilir. Televizyon programlarında engelli kişilerin olumsuz olarak işlenmesi, başarısız/acınacak/zavallı kişiler olarak gösterilmesi gereksinimleri karşılamaktan çok uzaktır. Engellilerin kurban olarak sunulması, engellilere yönelik olarak geliştirilen ayrımcılığın artmasında önemli bir faktördür.

Engelliler, yaşamın her alanında yer alabilecek durumdadır. Yeter ki, yaşama koşulları engellilere göre düzenlenerek fırsat eşitliği verilsin. Engellilerin haklarını ve çıkarlarını koruyan, bu konuda çalışmalar yapan Türkiye Ortopedik Özürlüler Federasyonu olarak gerçek dışı algılamalar yoluyla engelliler kitlesine son derece zararlı yayınların gerçekliği yansıtmadığını düşünüyoruz. Federasyon olarak toplumu bilinçlendirme ve bilgilendirme nasıl misyonumuz ise, medya kuruluşlarıyla da bu ortak payda da buluşup kamuoyunda farkındalık yaratarak engellilerle ilgili olumsuz tutumların değiştirilebileceğine inanıyoruz. Kültür yenileşmesinde medya kuruluşlarıyla işbirliğine hazır olduğumuzu belirtir, bundan sonra yapacağınız yayınlarda bu tür iletişim eksikliklerinin giderilmesini saygılarımla arz ederim.



Türkiye Ortopedik Özürlüler Federasyon Başkanı,

Cemal MERDAN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst