Mevlana’yı anlamak ve anlamamak

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Mevlana der ki;

“Sen ne anlatırsan anlat, anlattıkların karşındakinin anladığı kadardır.”

Esasında Mevlana Hz.leri buna da razıdır. “Anladığı kadarı yeter, tek onunla amel etsin” ister.

Lakin gelin görün ki çağımızda şöyle bir hastalık vardır. Kimseyi suçluyor değilim. Ben de bu hastalığa müptela olanlardanım. Hastalığımızın özü şudur:

Vaazlar, nasihatler, sohbetler, konferanslar ve kitaplardan okuduklarımızı, anladıklarımızı, dinlediklerimizi; asla kendimiz için dinlemez, anlamaz, okumaz ve tutmayız. Nedense hep başkalarına anlatmak için dinler, okur, yazar ve anlatırız.

“Benim böyle bir hastalığım yok” diyenler, sözlerimin kapsama alanı dışındadırlar. Onları tebrik ederim varsa tabii.

225674_190306364363726_7763463_n.jpg


Mevlana Hz.lerinin bütün dünyada milyonlarca takipçisi bulunmakta. Mesnevi’nin okunmadığı ve konuşulmadığı bir kara parçası yoktur herhalde.

Mevlana denilince akla gelen nedir? “Sevgi, saygı, hoşgörü, barış ve kardeşliktir.”

Mevlana Hz.lerini tanıyan, bilen, okuyan, anlayan, seven herkes bu özelliğinde birleşmektedir.

- “İyi güzel, uzatıp durma artık, söyle ne söyleyeceksen.”

- “Söyleyeceğim söylemesine de öyle bir laf etmeliyim ki, kimseyi kırmamalı, kimsenin yanlış anlayacağı bir şey dememeli diye kıvranıp durmaktayım.

O zaman söylüyorum.

“Mevlana Hz.lerinin; barış, hoşgörü, muhabbet, sevgi ve saygısı dilimizden yüreğimize inmiyor. Mevlana’nın öğretilerini kendimiz için değil, başkaları için zihnimizde depoluyor; fırsatını buldukça, yeri geldikçe hoyratça kullanıyoruz.”

Bu eksikliğimizi ve umursuzluğumuzu şuradan anlıyoruz.

Mevlana Hz.lerini anlayan ve anladığını idrak eden insan önce; Allah’a ve Kur’an’a iman eder, farzları yerine getirir. Efendiler Efendisi (s.a.v.)’i sever ve sünnetini işler.

Kainatı sever, insanı sever ve görünen ve görünmeyen her varlığın Allah’a ait olduğuna inanarak, yaşamına bu yönde istikamet verir.

Bu manada hayatına istikamet verenlere can kurban. Geçelim.

156620_10151218979434868_662200485_n.jpg


Neyse sözü fazla uzatmadan, Mevlana Hz.lerini çok iyi anlayan, idrak eden ve hususi hayatında da uygulamaya koyan isimlerden birisi merhum Nurettin Topçu’dur.

Şimdi onun Mevlana Hz.leri hakkındaki mütalaasından bir pasaj aktarmak istiyorum.

“Hakikat şu ki, Mevlana’nın şahsiyeti hangi cephesiyle ele alınırsa alınsın; o bir din adamıdır. Dindardır, bir İslam velisidir ve onun şahsiyetinin indifa merkezi, ilahi ve İslami aşktan başka bir şey değildir.

Bazıları onu İslam dairesinin dışına çıkarıp, bütün dinlere mal etmekle bir Müslüman olduğunu inkar ediyorlar.

hazreti-mevlana-sozleri-22162.jpg



Bunlar ne dini ne tasavvufu ne de İslam’ı bilmeyenlerdir. Çünkü bunlar; dini zümrecilik, tasavuufu kitapsızlık ve kaidesizlik, İslam’ı ise ruhun samimi yaşayışına karşı gelen bir nevi saf dogmatizm telakki edenlerdir.

Bunlar bilmiyorlar ki, hakikatte din; bütün kapıları ile insanlığa açık bulunan bir binadır.

İnsan için en doğru yolun; Allah’ın takdirine teslimiyet ve rızadan başka olmadığını tam manasiyle İslami telakki içerisinde ortaya koymaktır.”


mevlanasozleri1.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum. Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.

Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım
sevdiklerimi…
Ağladım.

Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an
olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan
zamanlar olduğunu öğrendim.

Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla…
Zamanla yarışılmayacağını, zamanla
barışılacağını, zamanla öğrendim.

İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler
olduğunu…
Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük
bulunduğunu öğrendim.

Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi…
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı
olduğunu, sevginin güvenin sağlam zemini
üzerine kurulduğunu öğrendim.

İnsanın tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu…
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu
öğrendim.

Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını
öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce
çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.

Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi
gerektiğini…
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca
üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.

Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra…
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana…

Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi…
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi…

Dünyaya tek başına meydan okumayı
öğrendim genç yaşta…
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği
fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı
olması gerektiğini aydım.

Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak
düşünmek olduğunu öğrendim.

Namusun önemini öğrendim evde…
Sonra yoksundan namus beklemenin
namussuzluk olduğunu; gerçek namusun,
günah elinin altındayken, günaha el sürmemek
olduğunu öğrendim.

Gerçeği öğrendim bir gün…
Ve gerçeğin acı olduğunu…
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar
hayata da lezzet kattığını öğrendim.

Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece
bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.

Ben dostlarımı ne kalbimle ne de
aklımla severim.
Olur ya…
Kalp durur…
Akıl unutur…
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst