Multipl skleroz kök hücre tedavisi konusunda hayati uyarı.!

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
MS hastalığıyla tanışmam bir kaç yıl öncesine dayanıyor. Bir memleket ziyaretinde daha önce sapa sağlam olan bir akrabamın yürüyemez halde olduğunu duyduğumda kendisini ziyaret etmiştim. MS hastalığı ile karşılaştığım bu ziyarette, bu hastalık hakkında ne kadar az şey bildiğimi düşünmüştüm.

Hastadan hastaya değişken seyirli belirtileri olan bu hastalığın Türkiye'deki en iyi uzmanlarından biri olan Profesör Doktor Ayşe Altıntaş'la görüşene kadar bu hastalık benim için bir muamma olarak kalmaya devam etti.

Ülkemizde otuz-otuzbeş bin yetişkin insanın muzdarip olduğu Multipl Skleroz'u (MS) sizler için işin uzmanına sorduk.

Ayşe Hanım nedir MS Hastalığı?

Multipl skleroz (MS), genç erişkinlerde görülen yani genellikle 20-40 yaş arasında başlayan bir hastalıktır. MS, beyin ve omuriliğimizi etkileyen bir hastalık. İlginçtir, bu hastalığa muzdarip insanlar genellikle iyi eğitimli ,sosyo kültürel düzeyi yüksek insanlar olmasına rağmen, hastalık konusunda ciddi bir bilgi kirliliği var.

Nasıl yani?

MS hastalığı konusunda çok ciddi ve çok sayıda bilimsel araştırmalar yapılıyor. Ancak bu bilimsel araştırmalar henüz sonuçlanmadan büyük umutlarla insanlara anlatılabiliyor. İnternette araştırma yapan MS hastaları, henüz sonuçlanmamış ve kesinleşmemiş bu çalışmaları bir tedavi umudu olarak görüyorlar.

Henüz bir sonuca ulaşılamadı mı bu araştırmalarda?

Bakın, hastalık tabiatı itibariyle çok değişken bir hastalık.. Beyinde ve omurilikte meydana gelen tahribat, birbirinden farklı tablolarla karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla her hastanın farklı bir hastalık hikayesi var. Teşhisi de aynı oranda güç. Farklı yakınmalarla gelen insanların daha önce geçirdikleri MS ataklarını farketmeleri, hatırlamaları bazen güç olabiliyor.

Kişiden kişiye değişkenlik gösteriyor yani?

Evet.. Hastalığın birbirinden farklı seyirleri var. Bazı hastalarda ataklar şeklinde bulgular ortaya çıkıyor ve atak tedavi edildikten sonra düzelme gösteriyor. Buna “ataklarla seyreden tip MS” diyoruz. Bazı hastalarda ise hastalık ilerleyici tipte olabiliyor, zaman içinde giderek nörolojik tablo belirginleşiyor. Bunların yanısıra belli belirsiz bulgularla seyreden ve kişide herhangi bir özürlülüğe yol açmayan bir MS tipi de mevcut..

Peki belirtileri nelerdir?

Bu hastalık beyin ve omurilikle alakalı olduğu için bu organlarla ilgili bulgular ortaya çıkıyor. Hastalık sinir hücrelerini ve bunların akson dediğimiz uzantılarının çevresini bir kılıf gibi saran zarı yani “miyelin” dediğimiz yapıyı etkiliyor. Dolayısıyla sinir hücrelerinden gelen emirler yeterince ve sağlıklı bir şekilde iletilemiyor. Sinir sisteminin emirleri yeterince hızlı ve etkin olarak iletilemediğinde bulgular ortaya çıkıyor Kol yada bacakta kuvvet azalması-güçsüzlük şikayeti oluşabiliyor. MS'li hastalar yeni gelişen duyu bozuklukları, bulanık görme, denge bozuklukları, çift görme yakınması ile de bize başvurabiliyorlar. Size ilginç birşey söyleyeceğim, bu hastalığa yakalanan kadın sayısı, erkeklerden fazla..

İlginç.!

Evet. Bunun sebebi konusunda net bir şey yok. İki kadına karşılık bir erkek MS oluyor. Daha da ilginç bir bulgu var; MS'in coğrafik olarak dağılımına baktığımızda, Kuzey Avrupa ülkelerinde hastalık daha sık görülüyor. Aynı şekilde Amerika'nın kuzeyinde de bu sayı artıyor. Bunun güneş ışınlarıyla ilgili olabileceği, D vitamin düzeyleri ile ilgili olabileceği düşünülüyor ve bu konu yoğun bir şekilde araştırılmakta..

Yani bu hastalığın gelişmesinde güneş ışınlarının rolü olduğu düşünülüyor?

Bilimsel veriler, dünyanın bazı bölgelerinde hastalığın daha sık görüldüğünü gösteriyor. Ama bütünüyle bundan kaynaklandığını söylememize yetecek veriler yok henüz..

Peki bu bir yeni çağ hastalığı mı? Yani ozon tabakasının incelmesiyle ilgisi olabilir mi?

Bu hastalık 1800'lü yıllardan beri biliniyor. Ancak o zamanlar, doğru şekilde teşhis edilebilmesi zordu ve yanlış yada eksik tanılar da konmuş olma olasılığı yüksek.. Günümüzde bile hala yanlış teşhis edilen MS hastaları mevcut.. MR tetkikinin kullanıma girmesinden sonra daha kolay tanı koyabilir hale geldiğimiz için, hastalık sayıca artmış gibi görünebilir ama buna dayanarak MS'e "yeni çağ hastalığıdır" diyemeyiz.

Teşhis ve tedavide ilerleme var mı?

Elbette.. Ben 20 yıl önce asistan olarak MS'le ilgilenmeye başladığımda sadece Kortizon tedavisi vardı. Sonraki süreçte ciddi ilerlemeler oldu. Son 10 - 15 yılda önemli ilerlemeler sağlandı. Şimdi hastalık üzerinde hem atak tedavisinde, hem de atakların gelişmesini önlemede çok etkin tedavilerimiz mevcut..

Bu sözlerinizden MS'in korkulacak bir hastalık olmadığı sonucunu çıkarabilir miyiz?

Bakın insanlar MS'in adını andığımızda hemen ciddi bir üzüntüye kapılıyor. Çünkü MS'in felç edebileceğini, yatağa mahkum ettiğini düşünüyorlar ve paniğe kapılıyorlar. Oysa bu gerçekten yanlış bir korku.. Çünkü biliyoruz ki; hastaların sadece yüzde 10'u başlangıçtan itibaren ilerleyici bir seyir gösteriyor ve ağırlaşıp, hayatlarında başkalarına ihtiyaç hisseder hale geliyor. Yüzde 10-20'lik bir kısım ise hastalık ve ataklarından belirgin şekilde etkilenmeden iyi bir şekilde hayatını sürdürüyor, geriye kalanlarda ise MS ataklarla kendini belli ediyor ve yakın hekim kontrolü ile hastalığın takip ve tedavi edilmesi gerekiyor.

Peki hastaların ailelerine ne diyeceksiniz?

Bu hastalıkta moral de çok önemli.. Aileler hastalığın adını duyduklarında internette araştırma yapıyor ve en kötü ihtimalleri kendi hastalarına yakıştırıyorlar. Bu çok yanlış.. Ailelerin hastalarına hasta muamelesi yapmamaları gerekiyor. Çünkü moral ne kadar yüksek olursa, bağışıklık sistemi o kadar güçleniyor. Zaten bu hastalıkta en büyük rolü oynayan faktörlerden birisi bağışıklık sistemi.. Hastalığın başlangıcı ve gelişiminde bağışıklık sistemi hücrelerinin sinir sistemi hücrelerine karşı saldırısı ve onları tahrib edici şekilde çalışması en büyük etken.. Bağışıklık sistemi hücrelerinin hedeflerini şaşırması, bir çeşit şaşkınlık ve yanlış yönlenmesi söz konusu yani.. Bu nedenle bağışıklık sistemini etkileyecek olumsuzluklardan kaçınmak önemli. Kişinin psikolojik durumunun bozuk olması bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkiliyor.

Bu hastalıkta atakların kendiliğinden düzelmesi mümkün mü?

Tabii ki.. Bakın 2006'da çok ağır bulgularla seyreden atakları olan bir hastamızı bugün muayene ettim. Uyguladığımız tedavilere çok iyi cevap gözlediğimiz bu hastamızda bugün itibarı ile neredeyse hiçbir hastalık bulgusu kalmamıştı.

Peki Kök Hücre Tedavisi hakkında ne diyeceksiniz?

Kök hücre tedavisi son yıllarda büyük gelişmelerin yaşandığı bir tedavi biçimi.. Pekçok hastalıkta umut ışığı olabilecek bir yöntem.. Ancak henüz multipl skleroz için deneme aşamasında olan bir tedavidir. Kök hücre transplantasyonu, bağışıklık sistemini baskılayıcı tedavilerle birlikte uygulanmaktadır. Multipl skleroz'lu hastalar için bu beraberinde ciddi riskleri, hatta bazen ölümleri getirebilmektedir. Bu vesileyle hastalarımıza yeni tedavi seçenekleri söz konusu olduğunda doktorları ile ayrıntılı konuşmalarını, yarar/risk oranlarını dikkate almalarını öneriyorum.

Aynı durum yakın zamanda ortaya atılan ve MS'in nedeninin ven dediğimiz kan damarlarındaki bir bozukluktan kaynaklandığını ileri süren görüş için de geçerli.. Bu görüşü ortaya atan çalışmacıdan sonra başka araştırmalar da yapıldı hastalarda. Ancak, sonuçlar genellikle tersi sonuçlar verdi, yani MS'e neden olan şeyin beyindeki venlerle ilgili bir bozukluk olduğu doğrulanamadı. Hastalarımız heyecan ve sabırsızlıkla hastalığın nedeninin ortaya konmasını, kesin tedavisinin bulunmasını bekliyorlar ama bugün itibarı ile henüz bunu tam olarak bilmediğimizi ifade etmemiz gerekli..


Ali Yiğit
 
F

Fırtına

Guest
Multıpl Skleroz (MS) Hastaları için "Kök Hücre" Uyarısı.!

Nöroloji uzmanı Doç. Dr. Aslı Kurne, son zamanlarda merkezi sinir sistemini etkileyen Multipl Skleroz (MS) hastaları için kök hücre tedavisiyle ilgili tartışmaların gündeme geldiğini belirtti.

Nöroloji uzmanı Doç. Dr. Aslı Kurne, son zamanlarda merkezi sinir sistemini etkileyen Multipl Skleroz (MS) hastaları için kök hücre tedavisiyle ilgili tartışmaların gündeme geldiğini belirterek, çok yüksek fiyatlar ödeyerek yurt dışına tedaviye giden hastalara, "Bunlar henüz deneysel çalışmalar" uyarısında bulundu. Doç. Dr. Kurne, Sağlık Muhabirleri Derneği (SMD) ile Novartis tarafından Dünya MS Günü nedeniyle düzenlenen "Sağlık Aynası" etkinliğinde, söz konusu hastalık ile ilgili bilgi verirken, bir merkezi sinir sistemi hastalığı olan MS'de duyma, görme, yürüme, konuşma ve denge gibi sinir sistemiyle ilgili merkezi işlevlerde bozulmalar olduğunu anlattı.

Merkezi sinir sistemindeki sinir liflerini çevreleyen ve koruyan yağlı dokunun "miyelin" olarak adlandırıldığını, MS'li kişide miyelin tabakasının bir çok bölgesinde hasar meydana geldiğini ifade eden Doç. Dr. Kurne, bu hasarlı noktalara "lezyon" veya "plak" adı verildiğini söyledi. Doç. Dr. Kurne, hastalık belirtilerinin genellikle 20-40 yaşlarındaki genç erişkinlerde görüldüğünü, kadınların bu hastalığa yakalanma riskinin erkeklere göre iki kat fazla olduğunu belirterek, Türkiye'de yaklaşık 35 bin MS hastası bulunduğunun tahmin edildiğini bildirdi.

Güneş ışığının MS'e karşı koruyucu etkisi olduğunu, hastalığın daha çok Kuzey Avrupa ülkeleri gibi ılıman iklim şeridinde görüldüğünü ifade eden Kurne, Türkiye'nin bu bakımından daha şanslı bir ülke olduğunu belirtti. Hastalığın oluşmasında genetik yatkınlığın büyük önemi bulunduğunu kaydeden Doç. Dr. Kurne, şu bilgileri aktardı; "MS, beyin ve omuriliği etkilediği için çok çeşitli nörolojik belirtilere yol açabilir. MS'e bağlı yakınmalar ataklar sırasında ortaya çıkıp daha sonra iyileşebileceği gibi, bir kısmı uzun dönem kalıcı olabilmektedir. Bu belirtiler ciddiyet ve süre açısından da çeşitlidir. MS'i olan bir kişi genellikle bir veya birden fazla belirti yaşayabilir, ancak bu belirtilerin hepsi herkeste görülmez.."

MS'in farklı türleri olduğunu, bazı hastalarda hastalığın daha hızlı, bazılarında ise daha yavaş ilerlediğini söyleyen Doç. Dr. Kurne, MS'in tanısının doğru konulmasının tedavide büyük önem taşıdığına dikkati çekti. Doç. Dr. Kurne, "Dünyanın en deneyimli merkezlerinde bile tanı sorunu yaşanabilmektedir. Çünkü özellikle başlangıç dönemlerinde MS'i taklit edebilen bir çok hastalık vardır. MR veya beyin omurilik sıvısı incelemesi gibi laboratuvar bulguları da MS dışında pek çok hastalıkta benzer bulgular verebilir. Tek başına hiç bir test MS tanısı için yeterli olmaz" diye konuştu.

"KÖK HÜCRE TEDAVİSİ İÇİN HENÜZ ERKEN"

MS'in tedavisinde hastanın iyi bir yaşam sürdürebilmesi bakımından şikayetlerinin, belirtilerinin kontrol altına alınmasının büyük önem taşıdığını ifade eden Doç. Dr. Kurne, atağa yönelik veya koruyucu tedaviler uygulanabildiğini belirtti.

24-48 saat süren ve herhangi bir enfeksiyona bağlı olmayan nörolojik değişikliklerin "atak" olarak adlandırıldığını, her atağın tedavi gerektirmediğini, ancak tedavi gerektiren ataklarda da kortizon tedavisi uygulandığını anlatan Doç. Dr. Kurne, şunları söyledi; "Bugüne kadar kas içine veya cilt altına enjeksiyonla tedavi yöntemleri uygulanıyordu. Ancak bunlara yanıt vermeyen hastalarımız için bu yılın başında fingolimod etken maddeli yeni bir ilaç ruhsatlandırıldı. Son zamanlarda MS hastaları için kök hücre tedavisiyle ilgili tartışmalar da gündeme oturdu. Dünyada da bu bir sektör doğurdu. Bazı hastalar çok yüksek fiyatlar ödeyerek yurt dışına tedaviye gidiyor. Ancak bunlar henüz deneysel çalışmalar. Fare deneylerinde başarı elde edildi, ilerisi için umut vaat ediyor. Ama bugün birşey söylemek için çok erken. Hastalarımız hekimine danışmadan alternatif tedavilere de yönlenebiliyor. Ama bunlar olumsuz yan etkiler ortaya çıkmasına yol açıyor. Hastalar hekimlerine danışmadan kesinlikle bu tür alternatif tedavilere yönelmemeli.."

Fizik tedavinin de MS hastaları için çok önemli olduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Kurne, "MS hastalarının tedavisinde düzenli fizyoterapi çok önemli. Ama hastalarımız maalesef bunu ihmal ediyor" dedi.


aa
 
Tekerlekli Sandalye
Üst