Nağmelere Tutunmak

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
NAĞMELERE TUTUNMAK
Az sonra hayatının hedefine ulaşmış olacaktı. İlk defa böylesine unutmuştu hayatı. Ayaklarının yokluğuna alışmaktan daha zordu, milyonların ruhuna hitap eden nağmeleri çalabilmek. Doğduğu gün nasıl da sevinmişti, Vedat Bey;
Benim oğlum futbolcu olacak, demişti.

Nezihe Hanım da oğlunu kucağına alınca mutluluktan ağlamıştı…
Bunların hepsini aklından geçirirken göz yaşlarını tutamadı, Nejat. 12 yaşına kadar her gün babasıyla top oynamıştı. Babasının arkadaşı Teknik Direktör Sami Yalçın, onu futbol takımına alacağını söylüyordu. Çok iyi top oynuyordu. Hafta sonları çikolatalı ekmeğini yedikten hemen sonra dışarı top oynamaya çıkardı. Evinde, efsane futbolcuların posterleri ile kaplı odasında uyumak; çok özeldi.

Bir den terlediğini hissetti. Konsere yarım saat kalmıştı, terlememesi gerekiyordu. Ceketini çıkarttı ve yanındaki masada duran bir bardak suyu, bir nefesle içti.
Düşünmeden duramıyordu. Ne kadar hevesliydi. İlk defa pikniğe gidiyorlardı. Nezihe Hanım bir sürü yiyecek hazırlamıştı. Vedat Bey de meşin bir top almıştı. Nejat ıslık çalmayı çok seviyordu. Yol hazırlıkları tamamlanmış, yola çıkılmıştı.

Vedat Bey çok dikkatli birisiydi. Bisikleti bile yavaş sürer. Çaydanlığı taşırken asla hızlı yürümezdi. O talihsiz gün Vedat Bey yine çok dikkatliydi ama ormanın içinden yola aniden atlayan yavru tavşanı ezmekten korktu ve direksiyonu aniden çevirdi… Nejat, daha sonrasını hatırlayamıyordu.

Gözünü bir hastanede açmıştı. Nezihe Hanım ağlıyordu. Vedat Bey yoktu. Konuşmak istemişti ama konuşamıyordu. Sonra bir şeylerin eksikliğini hissetti. Bacaklarını, bütünüyle hissetmiyordu. Elini bacaklarına uzattığında hayatının en zor anını yaşadığının farkında değildi. Bacakları yoktu. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Nezihe Hanım oğluna sarıldı. İkisi, saatlerce ağladı. Hala tek kelime söyleyememişti. Doktorlar, travma geçirdiğini ve bir daha konuşamama ihtimalinin olduğunu söylemişlerdi. Vedat Bey, oğlunun yattığı hastahane odasına girerken canının yandığını hissetmişti. Nejat, babasını görünce ağlamaktan utandı ve üç aydan beri ilk defa bir cümle kurdu:
Baba bir daha top oynamayacak mıyız?

Dünya Vedat Bey’in omzuna çökmüştü. Nejat babasını üzdüğünü fark etti:
Oynamayız babacığım. Biz de keman çalarız beraber…
Vedat Bey:

Çalarız tabii ki oğlum. Sen yeter ki üzülme…
Bir baba için en büyük ceza, evladının kendi yüzünden müşkül olduğu durumu tüm hali ile görebilmektir. Vedat Bey kendisini hiç affedemedi. Hayatı boyunca sigara ve alkol kullanmamıştı ama artık her gece alkol içiyordu ve günde iki paket sigara kullanıyordu.

Nejat, babasının bu durumuna kendisinin sebep olduğunu düşündükçe bir çıkış kapısı arıyordu. Çok geceler ağlamıştı. Bir mayıs gecesi ise dedesinden yadigar kemanı eline alıp çalmaya başlamıştı. Hem ağlıyor, hem çalıyordu…
Vedat Bey keman sesini duyunca koşa koşa oğlunun odasına gitti. Keman sesini duyunca ağlayan baba oğlunun bir cümlesiyle tüm o kötü etkiden kurtulmuştu:
Baba bana söz vermemiş miydin?

Vedat Bey bir ayda içkiyi, ikinci ayın sonunda ise sigarayı bırakmıştı. Artık her gün oğlu ile keman çalıyordu. Nejat kısa sürede şarkılar çalmaya başlamış, günün on iki saati keman çalıyordu.

Gözlerini ovuşturdu, annesine bir daha bakıp konuklar içerisinde olup olmadığını kontrol etti. Düşüncelerden kurtulamıyordu.
Hayat onun için çok kötü değildi ama sokakta dolaşamamak, denizde yüzememek, bir arkadaşının bile olmayışı onu derinden etkiliyordu. İnsanların onu yadırgamasını bile anlıyordu ama bir arkadaşının olmaması, onu çok üzüyordu.

Bir gün keman çalarken kapı çaldı. Keman sesini duyan komşusu Necla Hanım gelmişti. Bu genç bayan çok güzel yüzlü, çok iyi yürekli biriydi. Nejat, onu ilk gördüğünde elleri titremişti. Kemanın yere düşmesini gören genç bayan hemen kemanı yerden almıştı. Çalmak için izin istemişti. Nejat, sadece başını oynatabilmişti. Bu güzel bayan kemanı kendi yüreği gibi güzel nağmelerle çalmaya başlamıştı. Nejat yaşıtı olan bu bayana iyiden iyiye bağlanmıştı. Günlerce keman çalıyorlar, hep sohbet ediyorlardı.
Bir gün Necla sordu:

Bu halde nasıl yaşıyorsun?
Nejat o ilk günkü nağmeleri hatırladı. Kemanı eline aldı ve;
Nağmelere tutunarak, dedi.
Nejat son bir kez daha saatine baktı. Bunca anıyı hatırlamasına rağmen henüz on beş dakika geçmişti. Necla’nın yüzünü hatırladı ve gülümsedi.
Her günü sayıyordu Nejat. O genç bayanla geçirdiği her güne bir nota veriyordu.
Bir temmuz sabahıydı. Necla, her günün aksine çok erken gelmişti. Nejat, uyanırken bir şeylerin kötü gittiğini anlamıştı. Necla’nın elinde keman yoktu. Bu genç bayan, bu sefer keman çalışmalarına değil, veda etmeye gelmişti. Taşınıyorlardı.
Nejat, yıllar önce hastanede babasının çektiği acıyı hatırladı. O acı ile kendi acısını kıyasladı; Necla’nın arkasından bakarken. Adı konulmamış bir ilişkinin iki sevgilisi, böyle çaresizce vedalaşmışlardı. Nejat cama gitti, camı açtı. Sevgilisi arabaya binmeden önce son defa göz göze geldiler. Nejat bağırdı, sesini duyurmak için sevgilisine:
Başkası olmayacak nağmelerin en güzeli…

Yıllar geçmişti. Acaba Necla Hanım evlenmiş miydi? Kim bilebilirdi ki bu soruyu.
O gün Nejat, odasına kapanmış ve duvardaki bütün posterlerini yırtmıştı. Kemanı eline almıştı. Yıllardan beri çalıyordu bu kemanı ama artık bir başka çalmalıydı. Artık sadece hüzün hissediyordu ve bu keman da hüzün çalmalıydı.

Saat mi ilerlemiyordu acaba. Nejat, asistanı Tayfuna saatin doğruluğunu sordu. Doğruluğu onaylanmış bu saate göre hala on dakikası vardı.
Genç bayan gittikten sonra Nejat, ailesi ile beraber Amerika’ya gitmiş orada müzik eğitimi almıştı. Daha sonrasında ise ailesi İngiltere’ye yerleşmişti. Şimdi ise tekrar İstanbul’a gelmiş kendi kazancıyla kurduğu beş bin kişilik sanat merkezinde konser verecekti.

Konser dünya üzerinde kırk yedi ülkede, devlet televizyonları tarafından, canlı olarak yayınlanacaktı.
Bir kameranın önünde, bir spiker canlı yayında beş dakika sonra başlayacak konser hakkında bilgi vermekteydi:
Sayın seyirciler, bu gece Klasik Müziğin Post Modern Babası sahnede. Dünyaca ünlü bestesini az sonra bizlere canlı performansla sunacak olan Nejat Taşlı Bey, dünyaya bir kez daha inanmış bir kalbi hiçbir engelin durduramayacağını göstermiş bulunmakta. Nejat Bey, bilindiği üzere bir yürüme engelli lakin bu engeline rağmen dünya çapında satış rekorları kırmış bir eserini bizimle paylaşacak. Bestekar, bu eserini -Her Gününe Ayrı Bir Nota Yazdığım O Güzel Günler- albümünde birinci sırada yer vermişti. Evet! Nejat Bey sahneye çıkmak üzere sayın seyirciler. Hepinizi Necla Hanım Sanat Merkezi’nden saygı ile selamlıyor ve sizi sanatçı ile yalnız bırakıyoruz…

Nejat, ağır ağır sahneye doğru ilerlemekteydi… Mikrofonu eline aldı ve eserini çalmaya başlamadan önce konuklara bir cümle kurmak istedi:
Eserin adı; Nağmelere Tutunmak


YAZAR: Şerif Furkan Şişmanoğlu

ÖZ GEÇMİŞ: 5 Eylül 1993 tarihinde Kırklareli ilinde doğdum. İlk okula Tekirdağ Mehmet Elfide Erdegül İ.Ö.O’nda başlayıp Sanayiciler İ.Ö.O’nda tamamladım. Orta öğretimi Kırklareli Vize Anadolu Lisesi’nde okudum. Halen Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde Ekonometri Bölümü’nde öğrenimime devam etmekteyim.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst