Naz'ın Resmi

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
NAZ’IN RESMİ​
Olamaz… Yine geç kalıyorum galiba… Alarm? Alarm çalmadı ama? Ah! Akşam kurmayı unutmuş olmalıyım. Mutfaktan buram buram çay kokusu geliyor. Yanına da tost… Sanırım kahvaltı çoktan hazır ama okula geç mi kalıyorum ne? Hayır hayır; saat daha 7 olmamış. Hadi kalk Rüzgar yatağını topla, çantanı hazırla, ütünü giy ve elini yüzünü yıka sonra doğru mutfağa…

Her şey tamamlandı. Şimdi koridorda sıcak ekmek kokusunu takip ediyorum. Mutfağın küçük prensesi Naz, bebek koltuğunda kahvaltı bekliyor. Babam çay yudumluyor ve annem her zamanki gibi bana tost hazırlıyor.
-Anne ben hazırlasaydım çok zahmet oluyor.
-Olur mu öyle şey oğlum benim. Hem büyüdün ama hala vaktinde hazırlanamıyorsun. Boş otobüse binmek istiyorsan 15 dakika içinde evden çıkmış olman gerekiyor.
Hemen sofraya oturdum çayımı koydum ve kahvaltıya başladım. Durak yakın sayılırdı zaten.İşte bütün aile kahvaltı sofrasında.Eyvah! Ödevimi USB belleğe atmayı unuttum. Hemen sofradan kalktım. Bilgisayarın başına oturdum. Hazırladığım sunumu USB belleğe attım. Çantamı altım ve mutfağa gittim.Kalan çayımı içtim ve minik Naz’ ı öptüm. Tam evden çıkıyordum ki annem harçlığımı ve tostumu verdi.’’Kendine dikkat et’’ dedi.15 dakika değil; 40 dakikayı buldu evden çıkmam.Geç kalmıştım.
Merdivenleri koşarak indim.Sokakta derin bir nefes aldım.Caddeye koştum.Otobüs caddenin diğer tarafındaydı.Ama artık yorulmuştum.Arabalar vızır vızır geçiyordu.’’Bir ara bulduğumda geçeceğim’’ dedim kendi kendime.Hep kullandığım üstgeçit yaklaşık40 metre ilerideydi.Ama artık koşamam.Evet arabalar azaldı.Artık karşıya geçebilirim.
Ayıldığımda annem bir camın arkasından bana bakıyordu.Babam ona baktığımı gördüğünde bir yere koştu.Doktorlar girdi içeri.Annem de geldi yanıma.Zorla ‘Naa’’ diyebildim.Naz diyemedim.Annem sımsıkı tuttu elimi.

-Üzülme bebeğim, iyi olacaksın.Naz iyi merak etme.Kendini zorlama konuşmak için.yorgunsun.Sakın korkma.İyileşecek ve Naz’a sımsıkı sarılacaksın.
Doktorlar annemi çıkardılar dışarı.Daha sonra makinelere ve üzerimdeki kablolara bakarak kağıtlara bir şeyler yazdılar.Sanırım bir şeyler olmuş ve ben iyi olacağım.Zor kımıldatıyordum ağzımı… Konuşamıyordum.Ah! Keşke yürüseydim 40 metre daha…Biraz uyusam iyi olacak.
Annemin konuşmasını duydum uyandığımda.Babamla konuşyordu.
-Nasıl söyleyeceğiz?
-Biraz daha toparlamalı kendini.Birden de söylemeyelim.Çok üzülecektir.Kaybettikleri onu fazlasıyla üzecektir ama asla hissettirmemeliyiz ona.
Peki neydi kaybettiklerim?
Babam konuşmaya devam etti.

-Ağzını yavaş yavaş kullanabilicekmiş.Tabi kendi isterse.Hayata küsmemeli.Sağ kolu da aynı şekilde, istediği zaman rehabilitasyonla düzeltilebilirmiş.
-Bir daha basketbol oynayamayacağını ona söylemek zor.
Ne? Ben neler kaybettim? Ne oldu bana? Sormanın vakti geldi.
Hemen anne demeye çalıştım.Olmadı.Anlamsız şeyler çıktı ağzımdan.

-Oğlum uyumuyor muydun ?Bir şey yok oğlum merak etme iyisin...Ama babam gözlerini benden kaçırıyordu.Hemen ayaklarımı kımıldattım.Sol ayağım sağlam.Peki sağ? Aman Allah’ım sağ bacağım diz altından yoktu.Gözlerim doldu.Çok şey düşündüm ama bir şey diyemedim. Gözlerimden akan 2 damla yaş annemin başıma gelenleri anlatmasına yetti.
-Caddeye çıkıp üstgeçide yakın bir yerde arabaların arasına atmışsın kendini.Sana vuran arabanın şoförü hemen ambulansı aramış.Sonra cebinden kimliğini bulup polise haber vermiş.Bize ulaştılar ve hastanedeyiz şuanda.3 ameliyat geçirdin.Birincisinde karnına batan cam.İkincisi kaval kemiğin çok parçalanmış ve kangrene dönüşen ayağın diz altından alındı.Sonra iç kanama başladı ve o anda fark edilen böbreğinde derin bir yara oluşmuş camı çıkarırken.Bir böbreğin alınmış.Hastahanede on beşinci günün.Ama iyi olacaksın oğlum merak etme biz her zaman yanındayız.

-Şoktaydım.40 metrelik bir tembellik beni konuşmaktan, ayağımdan, hayallerimden, basketboldan, böbreğimden ve daha nice şeyden alıkoymuştu.
Kazanın üstünden 10 yıl geçti.Ben size bu 10 yılı özetle anlatacağım.Geç kalmamın asıl nedeni bilgisayardaki ödevimdi .Şimdi anlıyorum aslında her şeyi.Hazırladığım slayt korktuğum şeylerden bahsediyordu.Konu buydu.Korkularım.Kaybetmek miydi korkum? Hayır.Sinek, böcek, kavga ? Hayır.Karanlık? Hayır.Ben sudan korkardım.Anca dizime kadar girebilirdim.Havuz desen; kenarında güneşlenirdim.

Korkum denizdi,yüzmekti,boğulmaktı.5 yıl boyunca suda falan değil karanlıkta boğuldum ben.Düşündüğüm karanlıkta.Düşündüğüm ama söyleyemediğim,kaybettiklerim.Peki 5 yıl sonra beni ne aydınlattı?

Ailem sağ kolumu kullanabilmem için beni rehabilitasyon merkezine götürmek istedi.Ama asla kabul etmedim.Naz 8 yaşına büyümüş de küçülmüş akıl küpü kardeşimdi.Bana anlatırdı hep çizdiği resimleri.Ben cevap veremesem bile gülümserdim ona.O kocaman gözleriyle bakar, kıkırdar ve sarılırdı.Sonra mis gibi bir öpücük bırakırdı yanaklarıma.Öğretmenleri onlara engelliler ve yaşam konulu bir resim çizmelerini ve o resme bir hikaye düşünmelerini istemiş.
Naz da kağıdın bir köşesine ikimizi çizmiş, olmayan bacağımı noktalarla tamamlamış.Sağ elimi el sallarken çizmiş.Yolumun sonunu ben keder ve umutsuzluk düşünürken; o yolumuzun sonunu uçsuz bucaksız bir deniz yapmış.Kenarda güneş yerine 9 mumlu bir pasta vardı.Sonra hikayeyi anlattı.
-Ağabeyim bana doğumgünümde en büyük hediyeyi verdi.Ben okula giderken ‘’Naz’’ diye seslendi ve sağ elini salladı.Hiç bu kadar hızlı koşmamıştım.Ona sımsıkı sarıldım.Sonra dedi ki ‘eger kolluklarını benimle paylaşırsan haftasonu denize gidebiliriz.Orada kutlarız doğumgününü.’İşte o zaman benden mutlusu yoktu.Annem,babam ve herkes çok sevinmişti.
Hikaye güzeldi.A asıl kahraman Naz’ dı. Evet başarmalıydım.Çünkü asıl engel elim,kolum,bacağım eğil düşündüklerimdi.Asıl engel elde değildi.Ben ne istersem o olur.
Artık her sabah bir harfi söylüyordum.Arada kısa kelimeler sonra sonra cümleler derken konuşmaya başladım.Ama kimse bilmiyordu.Çünkü geceleri asıl süprize hazırlanıyordum.Herkes Naz’ın doğumgününde öğrenecekti.

Doğumgünü pastası masaya geldi.Herkes pasta kesilince Naz’a hediyelerini verdi.Sıra benim hediyemdeydi.’’ Naz’’ diye seslendim ve sağ elimde gel işareti yaptım.Herkes şaşkındı.Naz yanıma geldi ve ona sarılıp ‘’doğumgünün kutlu olsun Naz’’ dedim.Herkes alkışladı ama asıl mutluluk Naz’daydı.Söylemem 1 dakikayı bile almadı ama çalışma 1 buçuk ay sürdü.

Arada 1 yıl geçti.Naz, annem ve babamla 1 yıldır rehabilitasyon merkezine ve yüzme kursuna gidiyordum.Sağ kolum çoktan açılmıştı ve kullanabiliyordum.Naz ile yüzme derslerine giriyorduk.Bir hafta boyunca havuzun kenarında ya da merdivenlerinde oturdum.Sonra alıştım suya.Asıl engel düşündüğüm kapkara boşlukmuş meğer,olmayan bacağım bana engel değilmiş meğer.Kaybettiğim bir böbrek de…Hafiflemişim işte! Diğer böbreğim yeter. Bir yarışçı kadar iyi yüzemem ama…Bir dakika! Neden yarışçılar kadar iyi yüzemeyecekmişim? Daha çok çalışmalıydım.Yarışmaya hazırlanana kadar ailemin bana destek olacağına eminim.Bir yıl çalışacağım ve engelliler için olan yarışmaya katıalcağım.Zaten Halil hocam bana yardım edecektir.O da istiyordu bu yarışmalara katılmamı.

Naz havlumu ve gerekli malzemeleri aldı.Asansöre bindik.Annemler arabadaydı.Heyecan mı ? Vardı.Peki ya korku? Asla…Çünkü sağ elimi sımsıkı tutan bir umudum, inancım, Naz’ım vardı.Destek olarak annem,babam,öğretmenim,düşündüklerim,o resim ve daha nicesi.

Yarışma başladı.Ama önce benimle yarışan arkadaşlarımı tanıtayım.Kimi görmüyor ama çok iyi duyan bir ses sanatçısı…Kimi kolları olmayan çok iyi bir fotoğrafçı…Kimi ayakları olmayan ortopedi doktoru ve daha nicesi.Bunlar nereden mi biliyorum? Yarışma öncesi tanıştık.Hepsi birbirinden iyi, birbirinden mükemmel insanlar.Herkes tek bir düşüncede birleşti.Bizim asıl engelimiz, bizi özürlü diye ayrıcalıklı davrananlardı.Ama ailelerimiz bize köstek değil destek oldu.Ayrıcalıklı değil sevgiyle davrandı.
Bizi özürlü,engelli,sakat, köt, dilsiz diye damgalamadı destek olanlar.Aksine bizim hayat sevincimiz arttıkça onların da arttı.Biz hayata sımsıkı tutundunça onlar da elimizden tuttu ve her zaman yardım etti.

Yarışma bitti.Naz, annem,babam ve hocam sevinç çığlıkları atıyordu.Evet; kazanmıştım.Ama ben sadece yarışmayı kazanmamıştım.Hayatı yeniden kazandım,daha çok umudum oldu,bir kupam oldu,daha çok arkadaşlarım oldu, ailem mutlu,ben mutluyum.Herkes ama herkes umutlu.

En önemlisi korkumu yendim.Yarışmada kimseyi rakip görmedim kendime.Tek rakibim ‘’ su’’ oldu.Ben kulaç attıkça su yenildi.Ben ayağımı çırptıkça su çöktü,Ben birinciliğe yaklaştıkça umudum arttı..Su beynimdeki tek karamsar dünyaydı.İlk ışığı Naz tuttu.O resim içimdeki inancı körükledi ve ben engelli değildim.
Naz umudum ailem mutluluğum oldu.Hayattaki en büyük engel düşünüp yapamadıklarımızdır...Çevrenizde sizi ‘’ engelli,yazık’’ diyerek ayıranları ayıplayın.Suratlarına tokat atar gibi bir şeyleri başarın.Çünkü başarı sizi yadırgayanları utandıran en güzel gerçektir.Unutmayın ki asıl engel nedende değil düşüncededir.

ESER SAHİBİ: PINAR DİYEV

ADIM PINAR DİYEV.İSTANBUL ANADOLU LİSESİ 3. SNIFTAYIM.KİTAP OKUMAYI VE DÜŞÜNCELERİMİ UYGUN BİR DİLDE KALEME ALMAYI SEVERİM.HİKAYE KONUSUNDA HOŞLANMADIĞIM ŞEY; BİR HİKAYENİN DİZİ VEYA FİLME ÇEVRİLMESİ.DİZİ VEYA FİLMLERDE İZLEYENLERİN HAYAL GÜCÜ SINIRLANDIRILMIŞ OLUR.OYSAKİ O KİTABI ALSA VE OKUSA, KENDİ HAYAL ETSE DAHA ÇOK DEĞERLİ BİR HİKAYE OLDUĞUNU ANLAYACAKTIR.HİKAYELERİN EKRANA YANSITILMASI YERİNE HAYAL GÜCÜNE YANSITILMASI GEREKİR.BU HİKAYEYİ YAZARKEN AĞLADIM YALAN DEĞİL.ÇÜNKÜ KALEMİMDEN ÇIKAN BİR KARAKTERİN BİR ŞEY BAŞARMASI ÇOK MUTLULUK VERDİ.ÇÜNKÜ BİLİYORUMKİ O HİKAYEDEKİ RÜZGARDAN DAHA NİCELERİ VAR.VE O RESMİ ONA ÇİZECEK NİCE NAZ…
 
Tekerlekli Sandalye
Üst