Öfkenin Sağlığımıza Zararları !

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Gündelik hayatımızın stresinden kaynaklanan gerginlik sebebiyle çoğu zaman küçük olaylara aşırı tepki vererek patlamalar yapmamıza neden oluyor. Mühim olan bu öfke patlamaları sırasında karşımızdaki kişiyi kırmadan hareket etmek. Tabi bu olay o öfke halinde bir hayli zor oluyor. Malesef çoğumuz bu patlamalar sırasında ileride pişman olabileceğimiz sözler de sarfedebiliyor. Öfkenin zararlarından mümkün olduğunca sakınabilmek için önce öfkeyi tanımalı ve onu kontrol yöntemlerini bilmeliyiz.

Öfke sizin için ne ifade ediyor?
A. Normal,
B. Herkes tarafından hissedilen,
C. Vazgeçilemeyen,
D. Güçlü fakat kontrol edilmesi öğrenilebilen,
E. Saldırganlıkla aynı şey olmayan (saldırganlık; öfkenin kontrol edilemediği durumda ortaya çıkan bir davranıştır),
F. Yukarıdakilerin hepsi.
Eğer cevabınız F ise, öfkenin herkes tarafından hissedilen normal bir duygu olduğunu kabul ediyorsunuz demektir. Öfke bir davranış değildir. Öfke hayatın bir parçasıdır ve toplumun bize öfkemizle nasıl baş edeceğimizi öğretmede pek başarılı olduğu söylenemez. Genellikle kızların öfkeli görünmesi hoş karşılanmazken, erkeklerin öfkelerini olumsuz davranışlarla dışa vurmaları teşvik edilir ve ödüllendirilir. Peki öfke nedir?
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
ÖFKE

Öfke uygun ifade edildiğinde, son derece sağlıklı ve doğal bir duygudur. Ancak kontrolden çıkıp da yıkıcı hale dönüşürse okul-iş hayatında, kişisel ilişkilerde ve genel yaşam kalitesinde sorunlara yol açar. Pek çok kişisel ve sosyal problemlerin (örneğin, çocuk istismarı, aile içi şiddet, fiziksel ya da sözel saldırganlık, toplumsal şiddet) temelinde öfke vardır. Öfke hem dışsal, hem de içsel bazı olaylarla ortaya çıkar.
Arkadaşınız, anneniz, kardeşiniz, sokaktaki bir adam, öğretmeniniz gibi belli bir insana öfkelenebileceğiniz gibi; trafik sıkışıklığı, iptal edilen bir randevu gibi bir olaya da öfkelenebilirsiniz. Öfkelenmenizden kendi kişisel kuruntularınız sorumlu olabileceği gibi, daha önceden başınızdan geçmiş ve sizi öfkelendirmiş bazı olayların anıları da sorumlu olabilir.

Genellikle öfkeye yol açan nedenler arasında; engellenme, haksızlığa uğrama, fiziksel incinme ve yaralanmalar, tacize uğrama, hayal kırıklığı, saldırıya uğrama, tehditler sayılabilir.

Psikologlara göre, öfkelendiğimizde 5 boyut birbiriyle ilişkili ve eşzamanlı olarak aktif olur. Bu boyutlar:

• Biliş – O andaki düşüncelerimizdir.
• Duygu – Öfkenin yol açtığı fiziksel uyarılmadır.
• İletişim – Öfkemizi çevremizdekilere yansıtma biçimimizdir.
• Etkileniş – Öfkeli olduğumuzda hayatı algılayış biçimimizdir.
• Davranış – Öfkeli olduğumuzda sergilediğimiz davranışlardır.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Öfke Durumunda Vücut Tepkileri

Öfke, çok hafif bir tepkiden hiddete kadar farklı yoğunlukta yaşanan bir duygudur. Diğer duygular gibi fizyolojik ve biyolojik değişmelerle birlikte hissedilir. Eğer dinlemeyi biliyorsak, vücudumuz bize öfkeli olduğumuz konusunda bilgi verir. Öfkenin fiziksel işaretleri vardır:

• Uyaran duyguyu harekete geçirir,
• Stres ve gerginlik başlar,
• Enerjiyi arttıran Adrenalin salgısı artar,
• Nefes alıp verme sıklaşır,
• Kalp atışları hızlanır,
• Kan basıncı artar,
• Vücut ve zihin “savaş ya da kaç” tepkisi için hazırdır.

Sağlığa Etkisi

Uzmanlar bastırılan öfkenin kaygı ve depresyona yol açtığını iddia ediyorlar. İfade edilmeyen öfke, kişiler arası ilişkileri bozabileceği gibi, zihinsel ve fiziksel problemlere de yol açabilir. Doğru ifade edilmeyen öfkenin yol açtığı fiziksel problemler arasında;

• Baş ağrıları,
• Mide rahatsızlıkları,
• Solunum problemleri,
• Cilt problemleri,
• Jenital ve böbrek fonksiyonlarında problemler,
• Artirit,
• Sinir sistemi rahatsızlıkları,
• Dolaşım sorunları,
• Varolan fiziksel rahatsızlıkların kötüleşmesi,
• Duygusal rahatsızlıklar,
• ve intihar sayılabilir.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Öfke Kontrolü

Öfkeyi doğru ifade etme becerisini kazanmaya “öfke kontrolü” denir. Öfke kontrolünde temel amaç; saldırganlıktan uzak, şiddet içermeyen, kişinin kendisine ve çevresindekilere zarar vermeyecek şekilde duygusunu ifade etme becerisini kazanmasıdır.
Öfke kontrolünü öğreten pek çok yöntem vardır. Doğru yöntem kişiden kişiye değişir. Doğru yöntemi belirlerken; kişinin kendi kişiliğine, yaşam tarzına uygun olanı seçmesi ve seçtiği yöntemi uygularken günlük yaşamında fazladan sıkıntı hissetmemesi göz önüne alınması gereken temel faktörlerdir.
Genel olarak öfke kontrol yöntemleri; bilişsel, duyuşsal, iletişim, duygusal ve davranışsal boyutları içerir.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Bilişsel Yöntemler:

• Kışkırtmanın tanımlanması – Sizi kışkırtan durumlarla yüzleşme ve bunlardan kaçınma verisi sağlar.
• Alternatif açıklamalar – Sizi kışkırtan olaya değişik açıklamalar getirmek ve farklı bakış açıları düşünmek, sizi daha doğru tepkiler vermeye yönlendirebilir.
• Öfkenin çarpıtmalarıyla savaşma – Öfkenizi, düşünme biçiminizi yeniden gözden geçirmek için bir uyarı olarak kullanabilirsiniz.
• Öfke kontrol yönergeleri – Öfkelendiğinizde, öfkenizi kendinize ait yönerge cümleleriyle kontrol etmeye çalışabilirsiniz (“öfkenin seni ele geçirmesine izin verme”, “derin bir nefes al” gibi).
• Beklentilerin netleştirilmesi – Karşılaşabileceğiniz olayları önceden tahmin edip ona göre davranabilirsiniz.
• Zihinsel tekrarlar – Olumlu bir olayı örnek alıp, ardından kafanızda tekrarlayıp ders çıkarabilirsiniz.
Duyuşsal Yöntemler:
• Biofeedback –Öfke durumunda vücudunuzun nasıl tepkiler verdiğini keşfederek, bunu fiziksel uyarılmanızı azaltmak, düşünce ve davranışlarınızı değiştirmek için bir ipucu olarak kullanabilirsiniz.
• Alternatif uyarılma oluşturma – Öfke ya da fiziksel uyarılmaya muhalif başka bir uyarılma (örneğin, gevşeme ve espri) oluşturmak için öfkenizi bir ipucu olarak kullanabilirsiniz.
• Uyarılmanın yönünü değiştirme – Öfkelendiğinizde yaşadığınız fiziksel uyarılmanın yarattığı enerjiyi, üretime dönüşebilecek önemli bir kaynak olarak kullanabilirsiniz.

İletişim:

• Atılganlık (kendini ifade etme) – Size gereksinimlerinizi ve meşru haklarınızı kabul edilir yollarla ifade etme becerisini öğretir.
• Dinleme – İletişim kanallarınızı açık tutmanızı sağlar.
• Tartışma – İki insan arasındaki çatışmayı fikir birliğine vararak çözme sürecidir.
• Eleştirme – Yapıcı eleştiri yapabilme ve alabilme becerisidir.
• Yansıtma – Kişinin, davranışının kabul edilemez olduğunu algılama sorumluluğunu alma becerisidir. Tanımlandıktan sonra, kabul edilemez olan davranış özel olarak açıklanr. Durum somut ve açık olarak ifade edilir.
• Övme – Diğer kişinin savunmacı davranma şansını azaltır.
Duygusal Yöntemler:
• Duyguların farkında olma – Duyguların doğru yöntemle ifade edilebilmesi için, öncelikle tanınmaları gerekir.
• Duyguları ifade etme – Duyguları olumlu yolla ifade etme becerisi.
• Olumlu etki yaratma – Kendinizi olumlu duygu durumunda tutun, çevrenizdekilerde olumlu etki bırakın, her günde olumlu bir olay bulun, yapabileceğiniz ölçüde yardım önerin ve nazik olun.

Davranışsal Boyut:

• Kendi öfke davranışını öğrenme – Öfkeli olduğumuzda sergilediğimiz davranışları belirleme.
• Verimli (üretken) öfke davranışı oluşturma – Kendinizi kışkırtan ve yıkıcı davranışlardan uzak tutarak, öfkelenmekten koruyun.
• Davranış değiştirme: Yeni hareketleri kolaylaştırma – Öfkelendiğinizde sergilediğiniz olumsuz hareketleri daha olumlu olanlarla yer değiştirin.
• Öfkenin ABC’sini öğrenme – Bu yöntem size, öfkelenmenize yol açan sebepleri (Anger trigger), sizin davranışlarınızı (Behavior) ve davranışlarınızın sonuçlarını (Consequences) gözden geçirme ve yeniden değerlendirme fırsatı tanır.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
300994_10151193757316847_1231700896_n.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
ÖFKE KONTROL YÖNTEMLERİ

Bilişsel Yöntemler

Öfke kontrolünde bilişsel yöntemler denince akla, zihinsel anlamlandırma süreçleri ve düşünceler gelmelidir.

Bilişsel Yeniden Yapılandırma

Bu strateji en basit anlamıyla düşünme tarzınızı değiştirmek demektir. Kızgın insanlar düşüncelerini küfrederek, bağırıp çağırarak ifade etme eğilimindedirler.
• Kızgın olduğunuz zaman genellikle düşünceleriniz gerçeği yansıtmaktan çok,
olayların abartılmış ve çarpıtılmış bir şekilde algılandığını yansıtır. Bu tür düşünceleri fark edin ve yerine daha mantıklı olanları yerleştirin. Örneğin; kendi kendinize “Eyvah! Şimdi her şey mahvoldu!” gibi bir şey söylemek yerine, “Evet, çok can sıkıcı! Neden kızdığımı çok iyi anlıyorum. Ama dünyanın sonu değil ve buna kızmam, bu olayı olmamış hale getirmeyecek.” diyebilirsiniz. Her iki düşünceyi de zihninizden geçirerek deneyin. Kızgınlığınızın hangi düşünceyle arttığını ya da azaldığını görün.
• Farkında olmadan çok sık kullandığımız ve bizi kızgınlık duygularına hazırlayan, “asla!” ya da “her zaman!” gibi sözcükleri zihninizde yakalamaya çalışın. “Bu asansör asla çalışmaz!” ya da “Zaten her zaman telefon etmeyi unutursun!” gibi cümleler sadece hatalı değildir; aynı zamanda kızgınlık duygunuzda haklı olduğunuzu düşünmenize de yol açar ve siz durumla ilgili yargıyı vermiş olduğunuzdan, problemin çözümüne de katkıda bulunmaz. Örneğin, randevularına sürekli olarak geç gelen bir arkadaşınız olduğunu düşünelim. Hemen saldırmaya kalkmayın. Bunun yerine, neyi elde etmek istediğinizi, amacınızı düşünün. Sizin asıl istediğiniz arkadaşınızın randevuya sizinle aynı saatte gelmesi değil mi? O halde “Her zaman geç kalırsın! Tanıdığım en sorumsuz ve kayıtsız kişisin!” gibi yargılardan kaçının. Bu tür cümleler sadece arkadaşınızı incitmeye ve onun da kızmasına yol açacaktır. Ancak sorunun çözümüne katkıda bulunmayacak, hatta ilişkiyi bozarak zorlaştıracaktır. Bunun yerine; eğer bu arkadaşınız sizin için önemliyse, problemin ne olduğunu ortaya koyup her ikiniz için de işe yarayacak bir çözüm yolu bulmaya çalışabilirsiniz. Kendinize; öfkelenmenin hiçbir şeyi çözmeyeceğini, kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olmayacağını, hatta daha da kötü hissedebileceğinizi hatırlatın.
• Mantık öfkeyi yener, çünkü haklı bir nedene bağlı olsa da, çok çabuk mantık sınırlarını aşabilir. Bu yüzden öfkelendiğinizi hissettiğinizde mantığınıza sığının. Yıllarca dünyayı ve karşılaştığı olayları belli bir bakış açısıyla değerlendiren birine, yeni bir anlamlandırma biçimi kazandırmak uzun ve zorlayıcı bir çaba gerektirir. Sinirlendiğinizde tepki vermeden önce 5 kere nefes alıp verin ya da içinizden 10’a kadar sayın. Bu arada olaya olumlu bakma konusunda kendinizi uyarın. Hem karşınızdaki kişiyi ya da kişileri kırmamış olursunuz, hem de kendinizi öfkenin zararlı etkilerinden korumuş olursunuz.

“Öfkeyle kalkan, zararla oturur” sözü, bu yöntemin tarihinin ne kadar eski olduğunu bize gösteriyor. Tepki vermeden önce kendinize tanıyacağınız 15 saniyede hızlı bir değerlendirme yapabilirsiniz:

 Nerdeyim?
 Kimlerleyim?
 Neler oluyor?
 Zihnimden neler geçiyor?
 Olaya nasıl bir anlam verdim?
 Beklentilerim neler?
 Neler yapıyorum?

Günlük yaşamda, zamanı dondurup kendimizi değerlendirmemiz mümkün değil kuşkusuz. Ancak bu soruların tümünü olmasa bile, hiç değilse 2-3 tanesini kendimize sorabileceğimiz 15 saniyelik bir mola, tepkilerimizi yumuşatacak ve daha az öfkeli olmamıza yardımcı olacaktır.

Problem Çözme

Sizi öfkelendiren bir durumla karşı karşıya olduğunuzda, bunu sadece bir problem olarak düşünüp bir isim koymaya çalışabilirsiniz. İsimlendirdiğiniz problemi çözmeye çalışmak, ad koyamadığınız ve duygusal boyutu ile mantıksal boyutunu ayrıştıramadığınız bir sorunu çözmekten daha kolaydır. Şimdi önce isim verme ve problemi tanıma sürecine bakalım:

1. Problemi Belirleme:
- Problem hakkında bilgi toplama,
- Problemi alt problemlere indirgeme,
- Problemin bir yönünü seçip somutlaştırma,
- “Bu neden bir problem?” sorusuna cevap arama,
- “Kimin için bir problem?” sorusu üzerinde düşünme,
- “Bu probleme benim katkım ne?” (Bu konunun problem olmasına nasıl bir katkıda bulundum?) sorusu üzerinde düşünme,
- “Başka kimin katkısı var?” (Bunun problem haline gelmesinde içten içe suçladığım birileri var mı, kimler?) sorusu üzerinde düşünme,
- “İdeal çözüm ne olurdu?” sorusuna cevap arama,
- “Nasıl bir sonuçla yetinebilirim?” sorusunu cevaplandırma.
İlk aşamada bu sorular üzerinde düşünerek, detaylarıyla birlikte problemin farkına vardıktan sonra ikinci aşamaya geçilebilir. Bu aşamaların tümünü mümkünse yazarak yapmak çok yararlı olacaktır. Sorunun tümüyle üstesinden gelene kadar yazdıklarınızı atmayın ve özellikle değerlendirme aşamasında tekrar onlara göz atın.
2. Seçenek Listesi:
- Tüm seçenekleri sıralama: Aklınıza gelen ve çözüme yararı olabilecek tüm seçenekleri (saçma bile olsa) düşünün ve kaydedin.
- Listenize “kaçma” (görmezden gelme) seçeneğini yazmayı unutmayın. Bu çok doğal bir tepki ve sizin hakkınız.
- Kabullenme seçeneği de listenizde bulunması gereken alternatiflerden biri. Bazı sorunlar (özellikle sizin dışınızdaki insanların kişilikleriyle ilgili olanlar) çözülemeyebilir ve bu noktada durumu olduğu gibi kabullenmek çok gerekli ve rahatlatıcı bir çözüm yolu olabilir.
- Tüm seçenekleri sıraladığınız yazılı bir listeniz olsun.

3. Plan Yapma:

- Seçenek listenizin tüm alternatiflerini inceleyin ve aklınıza yatan, içinize sinen bir tanesi üzerinde karar verin.
- “Karar verdiğim seçeneği nasıl gerçekleştirebilirim?” sorusunu sorun kendinize ve buna verdiğiniz cevapları yazın.
- İhtiyaçlarınızın listesini çıkarın. “Bu sorunu, bu yolla çözmek için ne(lere) ihtiyacım var?” diye sorun kendinize ve ihtiyaçlarınızı sıralayın.
- Plan yapma aşamasında karşılaşacağınız engelleri de tahmin etmeye çalışmak yararlı olacaktır. “Beni ne engelleyebilir?” sorusunu sorun kendinize ve engel olarak karşılaşma olasılığınız olan her noktayı yazın.
- Bunlardan sonra kendinize bir eylem planı oluşturun. Yapacağınız her şey, yazılı olarak, adım adım belirlenmiş olsun.

4. Değerlendirme:

- Planınızı uygulamaya başladığınız andan itibaren değerlendirme yapmanız yararlıdır. Arada durup “Durum ne yönde değişti?” sorusuna cevap arayın.
- Bulduğunuz çözümün size neye malolduğunu kendinize sormanızda büyük yarar var. “Bana neye maloldu? Kazançlarım, kayıplarım neler?” sorularına cevap bulmaya çalışın. Bu sorulara verdiğiniz yanıtlar olumluysa planınızı uygulamayı sürdürebilirsiniz. Ancak size çok şeye malolduğuna ve kaybettirdiklerinin kazandırdıklarından çok olduğuna karar verirseniz ikinci aşamaya geri dönüp, yeni bir çözüm yolu bulmakta yarar var demektir. Bu durumda yeni bir plan yapıp uygulamak uygun olabilir.
• Yaptığınız planı uygularken elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışın, ama yanıtları hemen bulamıyor ve sonuca hemen ulaşamıyorsanız kendinizi cezalandırmayın. Eğer soruna iyi niyetle yaklaşır, çabalar, “ya hep, ya hiç” tarzı düşünmez, elinizden gelenin en iyisini yapmaya gayret ederseniz, sabrınızın taşma ihtimali de düşük olur.
• Bazen kızgınlık ve engellenmişlik duyguları, yaşamdaki gerçek ve kaçınılmaz sorunlardan kaynaklanıyor olabilir. “Her problemin bir çözümü vardır!” şeklindeki kültürel inançlarımız da, çözüm bulamadığımızda bu engellenmişlik duygularını artırır. Kızgınlık duyguları böyle durumlarda yaşanan doğal ve sağlıklı duygulardır. Böyle durumlardaki en yararlı tutum, önce durumu değiştirip değiştiremeyeceğimizi araştırmaktır. Değiştirebileceğimiz bir şeyse çözüm yolları araştırılabilir ve yukarıda anlatıldığı gibi bir planlamayla problem çözme teknikleri kullanılabilir. Değiştirilemeyecek bir durumsa, çözüm üzerinde odaklaşmak yerine, en iyi strateji, sorunla yüzleşmek ve kabullenmektir.


asabiyiz.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Önerilerimizi Gerçek Hayattan Örneklendirelim:

• Zamanlama: Eğer sevdiğiniz biriyle belli konuları belli saatlerde konuşuyorsanız ve bu konuşmalar da hep tartışma ile sonuçlanıyorsa, bu tür konuları konuşma saatinizi değiştirin. Belki yorgun, dikkatsiz oluyorsunuzdur ve belki sadece zamanlama hatasından sinirleniyorsunuz ve tartışma çıkıyordur.

• Kaçınma: Eğer babanızın televizyonda maç izlerken sinirli olması sizi de etkiliyor ve sinirlendiriyorsa, o saatte odanıza çekilin. Sizi öfkelendiren şeylere bakmaktan kendinizi alıkoyun. “Ama öfkelenmemem için babamın bağırıp çağırmaması lazım” demeyin. Konu şu anda bu değil. Konu kendinizi olabildiğince sakin tutabilmeniz.

• Alternatifler bulma: Eğer her hafta sonu arkadaşlarınızla buluşmaya giderken yoldaki trafik sizi engellenmişlik ve öfke duyguları içinde bırakıyorsa, bunu çözmeyi iş edinin. Elinize bir harita alıp aynı yere farklı, belki daha uzun ama daha rahat, manzaralı, hoş bir yoldan gitmeyi ya da evden daha erken/geç çıkmayı deneyin.


bagirmak.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Öfke Kontrol Yöntemlerinden Birkaçı:

1. Gevşeme: Kontrollü nefes alıp verirken olumlu durumların hayal edilmesi
2. Telkin: Tüm dikkati yoğunlaştırarak zihnimize emirler gönderme
3. Düşünceleri değiştirme: Olumsuz düşüncelere yoğunlaşmak yerine, olumlu olan düşüncelere yoğunlaşmak.
4. Problem çözme yöntemi
5. İletişime ağırlık verme
6. Çevreni değiştirme

Not : Bunların hiçbiri sorununuz yapı olarak ilerlemişse psikolojik yardım almadan en doğru biçimde kullanılamaz.

%C3%B6fke.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
"Öfke Kalbinizin Düşmanıdır"

Harvard Gazetesi'nde yayınlanan "Öfke Kalbinizin Düşmanıdır" adlı makalede yer alan bilgilere göre öfke, kalp sağlığı açısından son derece zararlıdır. Tıp alanında asistan profesör olan Ichiro Kawachi ve meslektaşları, bu gerçeği çeşitli test ve ölçümlerle bilimsel olarak kanıtlamışlardır. Yaptıkları çalışmalar sonucunda aksi huylu yaşlıların, daha sakin yaşıtlarından üç kat daha fazla kalp hastalıkları riskine sahip olduklarını tespit etmişlerdir. Kawachi'ye göre, "Yüksek seviyede kızgınlık ve nesneleri kırma ya da bir kişiye kavga sırasında zarar verme isteği bu riskleri artırmaktadır."Çünkü öfke sırasında stres hormonları artarak, kalp kaslarındaki hücrelerin daha fazla oksijen ihtiyacı duymasına ve kandaki trombositlerin yapışkanlığının artarak pıhtılaşmaya yol açmasına sebep olmaktadır. Bu da kalp sağlığını olumsuz etkilemektedir.Ayrıca öfkelenme sırasında kalp atışları normalin üstünde bir seviyeye çıkar ve damarlarda kan basıncının yükselmesine, dolayısıyla kalp krizi riskinin artmasına sebep olur.



%C3%B6fkelenmek.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Öfke ile kalkan zararla oturur

Öfke sağlığınız ve sevdikleriniz için zararlı. Sağlık ve sevdiklerinden yoksun olmak istemeyenlerin, iç dünyada biriken gerilimin savunma refleksiyle yansıtılmasının biçimlerinden biri olan öfkeyi, mutlaka kontrol altında tutmaları gerektiği bildirildi.

İnsan organizmasının belirli bir denge ile çalıştığını kaydeden Karaca, dış dünyadan gelen etkiler sonucu dengenin bozulmasının ve oluşan gerilimin dışa atılmasının öfkeyi doğurduğunu bildirdi.
Dr. Ender Karaca, öfkenin iki ayrı biçimi bulunduğunu, ani tepkinin aktif, uzun vadede verilen tepkinin ise pasif öfke olduğunu belirtti. Dışa dönük insanların aktif, duygularını dışa vuramayan içe kapalı insanların ise pasif öfke davranışı sergilediklerini ifade eden Karaca, “Ancak, ne olursa olsun, öfke sağlık açısından ve olumsuz tepkilerle sevdikleriniz açısından zararlı sonuçlar doğurabilir. Bu konuda hassas olunmalıdır” dedi.
Bu tepki sürecinde vücut ve beyinde değişimler meydana geldiğini belirten Karaca, şunları kaydetti: “Davranışlarımızı belirleyen bazı maddeler vardır. Bu maddeler, stres durumunda salgılanırlar. Bu salgı düzeyine göre, savunmaya yönelik birtakım mekanizmalar oluştururuz. Stresle karşılaştığımız zaman noradrenalin salgılarız. Kan akışı artar, kalp hızla çarpmaya başlar. Bu değişimler tüylerin diken diken olmasına, yüzün kızarmasına, bazı kişilerde baş ağrısına, çarpıntı, nefes alamama gibi durumlara sebep olur.”

107225.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
ÇOCUKLAR ANNE-BABAYI TAKLİT EDER!


Psikolog Tuba Erdönmez de yazısında, öfkenin, insanın yaradılışında varolan bir duygu olduğunu vurgulayarak, nerede, nasıl davranacağını bilen ve bunu kontrol edebilenlerin öfkesini sağlıklı yaşayan kişiler olduklarını kaydetti.
Erdönmez, öfkenin, saldırganlık biçiminde dışa vurulmasının patolojik bir durum olduğunu belirterek, böyle bir durumda bir psikiyatrist ve psikologdan yardım alnması gerektiğine dikkati çekti.
Öfkenin, genetik, aile ilişkileriyle ilgisini de değerlendiren Erdönmez, çocukların anne ve babalarının davranışlarını taklit ettiklerini ve öfkelenme biçimi konusunda da onları model aldıklarını belirtti.
Hastalık derecesinde öfkeli kişilerin saldırganlık eğiliminden kurtulabilmeliri için öncelikle öfkesinin nelere malolabileceğinin bilincine varması gerektiğini kaydetti.
Erdönmez, “İzlenecek tedavi yöntemleriyle öfkesinin kişiyi değil kişinin öfkesini kontrol etmesi sağlanabilir” dedi.

cocuk.3.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Çocuklar söz konusu olduğunda aileleri en çok rahatsız eden, çaresiz bırakan sorunlardan biri de hiç kuşku yoktur ki öfke nöbetleridir. Öfke nöbetleri çocuklarda özellikle 2-4 yaş dolaylarında sıklıkla görülür. Çocuk istediği bir şey yapılmadığında öfkelenir. Çünkü işin özünde engellenme vardır. Çocuk bu dönemde zaten benmerkezcil bir yapıya sahiptir. Üstüne üstlük bir de istediği yapılmadığında öfkeye kapılması normaldir. Ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da ölçülü olmak son derece önemlidir. Ölçülü davranmamak, çocuğun istediği her şeyi yapmaya çalışmak olumsuz sonuçlar doğurabilir.

ofke-nobetleri.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Her istediği yapılan, şımartılan bir çocuk bir anlamda maddi olarak doyurulmuş çocuktur. Çünkü çocuğun her istediğinin yapılması çoğunlukla maddi şeyler için söylenir. "Her istediğini yapmamıza karşın çocuğumuz bizi dinlemiyor" diyen bir ailenin bu sözünün ardındaki mana hemen her zaman maddiyatla ilgilidir. Çocuğun her istediğini yapmak, bir anlamda çocuğa maddiyatın hayatta her şey olduğu, maddiyatın mutluluk kaynağı olduğu alt mesaj olarak ve farkında olmadan dayatılmaktadır. Ancak insan evladı için maddiyat kadar maneviyat da önemlidir. Çocuğun maddi ihtiyaçlarının karşılanması kadar manevi ihtiyaçlarının karşılanması da gerekir; hatta çok daha önemlidir. Çocuk için uzaktan kumandalı bir oyuncak araba önemli olduğu kadar güven duymak, önemsenmek de önemlidir. Cep telefonu bir genç için vazgeçilmez bir şeydir de değerli olduğunu hissetmek değil midir?

fke.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Her istediği yapılan bir çocuk sabırsızlığı da öğrenmeye başlar ve bu, karakter özelliği olarak yerleşme tehlikesini de barındırır. 'Kişilik' dediğimiz şey doğuştan getirilen huy özellikleri ile çevresel faktörlerin etkisiyle oluşan karakter özelliklerinin birleşmesinden oluşur. Sabırsızlık da çevresel faktörlerin etkisiyle oluşan bu karakter özelliklerinden birisidir. Çocuğun her istediğinin yapılması sabırsızlık karakterinin oluşması anlamına da gelir. Sabırsız bir çocuğun istediğini elde edememesi de öfke patlamalarına neden olabilmektedir.

Öfkelenen çocukta bir amaç vardır. Çocuk, öfkelenmesine neden olan şeye, yani engellendiği şeye ulaşmak, sahip olmak ister. Çocuk bu amaca öfke ile daha çabuk ulaşabildiğini gördükçe öfkeyi anne-babaya karşı bir silah olarak kullanmaya başlayacak ve daha uzun vadede bunu karakter özelliği edinecektir. Öfke ile işlerini halletmeyi çocuk, anne-babasını model alarak da yapıyor olabilir. Diğer hemen tüm öğrenmelerde olduğu gibi öfke konusunda da çocuk anne-babayı modeller. Anne ve babası, sorunları karşısında sıklıkla öfkeleniyor, sorunlarını öfke ile belli ediyor ve çözmeye çalışıyorsa çocuk da bunu öğrenecek ve öfke ile işlerini halletme yolunu seçecektir. Çocuğun, anne-babasının bağırıp öfkelendiğini görmesi, anne-babanın (farkında olmadan da olsa) bunu çocuğa da öğretmesi anlamına gelir. Bunun içindir ki her şeyden önce dönüp kendimize bakmamız ve anne-baba olarak sakin kalmamız önemlidir.

cocuk_ofke.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Çocuğun 'beyin' gelişimi ile 'dil' gelişiminin paralellik göstermemesini de öfke nedeni olarak ifade edebilirim. 2 yaş ve sonrasında bebeklerin 'beyin' gelişimleri oldukça hızlanır. Bu hızlanma oranında dilsel gelişim, pek çok çocukta gözlenememektedir. Çocuk beyninde ürettiği şeylere karşılık gelebilecek sözcük ve cümleleri ifade edemediği için yani bir anlamda anlaşılmadığı için öfke nöbetlerine tutulabilir. Çocuk beyin gelişimine paralel olarak nesneleri, olayları, durumları keşfetmeye, eskisinden daha iyi kavramaya, anlamlandırmaya başlamıştır. Tüm bu keşif ve algılamalar esnasında çocuk birtakım eksiklikleri de hissetmeye başlar. Çünkü fiziksel olarak yeterli olmamasının yanında dilsel olarak da kendini tam olarak ifade edemeyişi çocuğu kızdırıp, onun öfkelenmesine neden olabilir.
Öfkenin tezahürü çocuğun yaşına göre değişiklikler gösterebilmektedir. Bebeklerde ağlama, tekmeleme şeklinde öfke belirtileri gözlenirken; 2 yaş dolaylarında bu tepkiler nefesini tutma, tepinme, bağırma, öfke karışımlı ağlama vb belirtilere dönüşür. 3-4 yaş ve sonrasında ise öfke nöbetleri bu belirtilerin yanında saldırgan davranışlara da dönüşebilir. Tüm davranış problemlerinde olduğu gibi öfke nöbetlerinde de sıklık ve yoğunluk önemlidir. Zaman zaman görülen öfke nöbetleri normalken günde birkaç kez görülmesi bir problem olarak adlandırılabilir.

sinirli-cocuk.jpg
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Bunun yanında öfke nöbetine kapılan bir çocuğa ilgisiz davranmak da işe yarar. Öfke nöbetine kapıldı diye çocuğa özel ilgi sunmak çocuğun bu durumu kendine döndürmesiyle ve bu durumu silah olarak kullanmaya başlamasıyla sonuçlanabilir.
Özellikle küçük çocuklarda elindeki zararlı bir nesne alındığı için öfkelenmeler sıklıkla yaşanır. Eğer böylesi bir durum varsa çocuğun elindeki nesne alınırken muhakkak alınan nesnenin yerine geçebilecek bir başka nesneyi çocuğun eline vermek gerekir. Örneğin eline aldığı makas, oyuncak bir makasla, ilaç kutusu başka bir kutuyla, karalamaya çalıştığı kitap eski bir gazeteyle vb ile değiştirilebilir. Eğer değiştirilecek o an için başka bir nesne yoksa o zaman da çocuğun elindeki zarar verebilecek nitelikteki eşya alınırken, çocuğa mutlaka bir açıklama yapılmalıdır. Öncelikle sakin bir tavır takınmak önemlidir. Bunun akabinde çocuğa o nesneyi neden elinden aldığınızla ilgili kısa ve net bir açıklama yapılmalıdır. Diyelim ki çocuk eline makası aldı ve sizin o an için bunun yerine koyabileceğiniz başka bir nesne yok. Böylesi bir durumda çocuğa "Bu makas elini kesebilir. Elini kesip canını yakacaksın diye çok korkuyorum. Bununla oynamana izin veremem." vb bir şekilde açıklama yapılabilir. Ancak çocuk yine de susmuyor ve öfkeleniyorsa bu durumda da ikinci bir açıklama yapılmalı, "Bununla oynamana gerçekten izin veremem, bu bir oyuncak değil." diyerek kesin ve kararlı tutumunuzu yansıtmalısınız.

Ofkeye-Mola-Ver-Sorunun-Ustesinden-Gel-
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Öfke ile ilgili olarak son bir noktaya daha değinmek istiyorum. Öfke nöbetine kapılan bir çocuk öfkesi geçtikten sonra bir anlamda suçluluk duygusu yaşayabilir. Yansıttığı öfkenin anne-babasını yıprattığını gören çocuk, bunun sonucunda anne-babasının onu eskisi kadar sevmeyeceğini düşünmeye başlayabilir. Çocuğun öfkesi geçtikten sonra -ve eğer siz de kızgınlık yaşamışsanız; sizin de kızgınlığın geçtikten sonra- sakin bir tavırla çocuğun öfkesi hakkında çok uzun olmayan bir konuşma yapılabilir. Öfkenin nedenleri ve sonuçları konuşulabilir. Öfkenin normal bir duygu olduğu, tamamen insani bir şey olduğu ama her şeye rağmen yine de istenmeyen bir durum olduğu çocuğa açıklanabilir. Tüm bunların sonunda çocuğunuza sarılın; sanki hiçbir şey olmamış gibi. Bunu yaparsanız, çocuğa "seni ne olursa olsun seviyorum, her koşulda ve şartta." alt mesajını da davranışınızla vermiş olursunuz. Yaparsınız değil mi? Bunu yapmak bir anne-baba için çok şey olmasa gerek diye düşünüyorum.

cocugunuz-saldirganlasti-mi_haber_215641.jpg



ÇOCUĞUNUZA '' SENİ NE OLURSA OLSUN SEVİYORUM , HER KOŞULDA VE ŞARTTA '' bu cümleyi çekinmeden , içinizden geldiğince , sık sık söylemeniz dileğimle,
 
Tekerlekli Sandalye
Üst