Ölüm ve Sonrası

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
703
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
23 Nisan

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu Olsun...

5362.jpg


23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile TBMM'nin açılışının 94. yıl dönümü kutlu olsun.

Atatürk’ün Omzundaki Emanet / ON ALTI YILDIZ
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
703
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
Osmanlı'nın Kut'ül Amare Zaferinin Yıl Dönümü

Bugün, İngiliz kuvvetleri ile Osmanlı arasında geçen ve 29 Nisan 1916'da Osmanlı'nın kesin zaferi olarak sonuçlanan Kut-ül Amare Kuşatması'nın 98. yıldönümü..


5393.jpg


Bugün, Osmanlı devletinin bundan tam 98 yıl önce İngiliz kuvvetleri ve müttefiklerine karşı kazandığı Kut-ül Amare zaferinin yıl dönümü..

1952 yılına kadar Kut Bayramı olarak kutlanan Kut-ül Amare Muharebesi, 1. Dünya Savaşı'nın en önemli muharebelerinden biri olarak biliniyor. Osmanlı Ordusu, Kut-ül Amare muharebesi ile Çanakkale'den sonra İngiliz birliklerine karşı ikinci büyük darbeyi vurdu.

İNGİLİZ BİRLİKLERİ TAMAMEN ESİR ALINDI

Kut-ül Amare, Dicle Nehri kıyısında Şattülarap kanalı ile birleşen Basra Körfezi'nin kuzeyi ile Bağdat'ın güneyinde bulunan bir kasaba.. Adını kasabadan alan muharebe, şehrin yakınlarında konuşlanmış İngiliz birlikleri ile müttefiklerinin kuşatılmasıyla başladı. Kasabanın Osmanlı Ordusu tarafından ele geçirilmesi ve 13 bin İngiliz askerinin tamamının esir alınmasıyla da bitti.

NATO'YA GİRİNCE ZAFER UNUTTURULDU

Kut-ül Amare zaferi, Türkiye'de 1952 yılına kadar Kut Bayramı olarak kutlanmaya devam etti. Ancak Türkiye'nin NATO'ya üye olmasının ardından İngilizler, bayramın kaldırılması için baskı yaptılar. Baskılar üzerine de Türkiye, bayram kutlamasına son verdi. İngilizlerin baskısı o kadar yoğundu ki Kut-ül Amare zaferi ve Kut Bayramı'na yönelik tarihi bilgiler, okullardaki tarih kitaplarından bile silindi. Unutturulmak istendi.

KUT-ÜL AMARE MUHAREBESİNDE NELER OLDU

Yeni kurulan Osmanlı 6. Ordusu'nun komutanlığına atanarak 5 Aralık'ta Bağdat'a varan Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın emriyle Irak ve Havalisi Komutanı Miralay (Albay) 'Sakallı' Nurettin Bey'in birlikleri 27 Aralık'ta Kut'u kuşattı.

İngilizler Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki kolorduyla hücuma geçti ancak, 6 Ocak 1916 tarihli Şeyh Saad Muharebesi'nde 4.000 askerini kaybederek geri çekildi. Bu muharebede 9. Kolordu Komutanı Miralay 'Sakallı' Nurettin Bey görevinden alındı ve yerine Enver Paşa'nın kendisinden bir yaş küçük amcası olan Mirliva Halil Paşa (Kut) getirildi.

İngiliz Ordusu, 13 Ocak 1916 tarihli Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak Hannah Muharebesi'nde 2.700 askeri kaybederek geri püskürtüldü. İngilizler Mart başında tekrar taarruza geçti. 8 Mart 1916'da Sabis mevkiinde Miralay Ali İhsan Bey komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum ettilerse de 3.500 asker kaybederek geri çekildiler. Bu yenilgiden dolayı General Aylmer azledilerek yerine General Gorringe getirildi.

29 Nisan 1916 Townshend birlikleri diğer 13 general, 481 subay ve 13.300 er ile birlikte Osmanlı Kuvvetleri'ne teslim oldu. Kuşatmada, İngiliz kuvvetleri ve müttefikleri 23.000 ölü ve yaralı, Osmanlı kuvvetleri 10.000 şehit ve yaralı vermiş, 13.100 (bazı kaynaklara göre 18.000) İngiliz askeri esir alınmıştır.

Ensonhaber

Osmanlı'nın Kut'ül Amare Zaferinin Yıl Dönümü / ON ALTI YILDIZ
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
703
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
Anneme

Anne girdin düşüme.
Yorganın olsun duam;
Mezarında üşüme.

Anlamam, anlatamam.
Düşen düştü peşime,
Artık vadeler tamam...

Necip Fazıl Kısakürek
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
703
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
C*


(ZÜMER suresi 30. ayet) (Resmi: 39/İniş:59/Alfabetik:114)


Eûzubillâhimineşşeytânirracîym - Bismillâhirrahmânirrahîym

اِنَّكَ مَيِّتٌ وَاِنَّهُمْ مَيِّتُونَ

Okunuş - İnneke meyyituv ve innehum meyyitûn.


Kelime kelime anlamı

1. Inne-ke : muhakkak ki sen
2. meyyitun : meyyit, ölümlü
3. ve inne-hum : ve muhakkak ki onlar
4. meyyitûne : meyyitler, ölümlüler


TefhimulKuran - Gerçek şu ki, sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir.

Elmalılı S2 - Sen elbette öleceksin, onlar da elbette öleceklerdir.

Elmalılı Orj. - Elbet sen öleceksin ve elbet onlar da ölecekler

Diyanet - (Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir.

Elmalılı S1 - Sen elbette öleceksin, onlar da elbette öleceklerdir.

F. Kuran - Sen de öleceksin onlar da ölecekler.

M. Esed - (Ey Muhammed,) şüphesiz sen ölümü tadacaksın ve şüphesiz onlar da ölüp gidecek:

Y.N. Öztürk - Hiç kuşkusuz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.


C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C*
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
703
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
Nene Hatun'u Rahmetle Anıyoruz

Vefatının 59. yılında Nene Hatunu rahmetle anıyoruz...

5513.jpg



Tarihimize '93 Harbi' adıyla geçen, Türk-Rus Savaşı'nda Erzurum'un Aziziye Tabyası'nda gösterdiği kahramanlıkla adını tarihe kazandıran Türk kadını.

1857 yılında Erzurum'da doğdu. 1877 yılında Ermeni ve Rus birlikleri Aziziye Tabyaları'nı ele geçirdi. Bu baskından yaralı olarak kurtulan bir asker, Erzurum'a kara haberi yetiştirdi. Minarelerden "Moskof Aziziye'ye girdi!" sesleri yükselmeye başladı.

Olaydan bir gün önce Nene Hatun'un ağabeyi Hasan, cepheden ağır yaralı olarak eve geldi. İşgal günü de vefat etti. Nene Hatun'un kocası cephedeydi. Üç aylık bebeğini emzirip uyuttu. Onu Allah'a emanet etti.

Masanın üzerinden satırı kaptığı gibi Aziziye Tabyası'na doğru koşmaya başladı. Halk kadınlı erkekli düşmana karşı yürüyordu. Bir anda bütün Erzurum ayağa kalktı. Erzurum halkı, Aziziye'ye doğru koşmaya başladı.

Aziziye'ye yerleşen düşman, yaklaşan Erzurumlular'a yaylım ateşi açtı. Aziziye'de boğaz boğaza bir çatışma başladı. Çatışmada öne çıkanlardan biri de Nene Hatun'du. 2 bine yakın Moskof askeri öldürüldü ve Aziziye kurtarıldı. Erzurumlular, çatışma sırasında Nene Hatun'un kahramanlığını unutamıyordu. Nene Hatun da yaralılar arasındaydı.

Savaştan sonra Nene Hatun ismi bir efsane haline geldi. Bir kahramanlık sembolü olarak tanındı. 'Üçüncü Ordu'nun Annesi' diye anıldı. 1955 yılında 'Yılın Annesi' seçildi. 22 Mayıs 1955 tarihinde Erzurum'da vefat etti.


HAKKINDA YAZILANLAR

NENE HATUN

Türk-Rus Harbi'nin kanlı ve karanlık günleriydi. 1877 yılı Kasım ayının 7'sini 8'ine bağlayan gece, civarda bulunan iki Ermeni köyünden gizlice harekete geçen kalabalık bir çete, sinsi sinsi yaklaşıp Erzurum'un meşhur Aziziye Tabyası'na girmeyi başarmıştı. Tabyayı savunan bir avuç Türk askeri, derin uykuda idi. Yataklarında bastırıldılar ve uykuda kılıçtan geçirildiler. Arkadan gelen Rus kuvvetleri de hiç bir direnme görmeden Aziziye Tabyası'na yerleşti.

Bu baskından yaralı olarak kurtulan bir asker, koşa koşa Erzurum'a varıp kara haberi yetiştirdi. Minarelerden sabah ezanı yerine, "Moskof Aziziye'ye girdi!" sesleri yükselmeye başladı. Bir anda bütün Erzurum duydu bu kara haberi. Ve bir anda bütün Erzurum ayağa kalktı. Tüfeği olan tüfeğini kaptı, olmayan eline ne geçirdi ise tırpan, kazma, kürek, sopayı alıp sokaklara döküldü. Erkekli kadınlı bütün Erzurum halkı, Aziziye'ye doğru koşmaya başladı.

Şehrin kenar bir mahallesindeki mütevazi bir evde oturan taze bir gelin vardı. Bir gün evvel ağabeyi Hasan, cepheden ağır yaralı olarak eve getirilmiş ve bir kaç saat önce ruhunu teslim etmişti. Kocası cephede idi. Minarelerden yükselen "Moskof Aziziye'ye girdi" seslerine, seferber olup koşanların uğultuları karışıyordu. Nene Hatun, bu kara haberi duymuş gibi hemen ağlamaya başlayan üç aylık bebeğini emzirip uyuttu. Usulca onu beşiğine bıraktı ve heyecan dolu bir sesle:

- Seni bana Allah verdi, ben de seni Allah'a emanet ediyorum yavrum, diye mırıldandı.

Sonra şehit kardeşinin döşeğine seğirtti. Ölüyü alnından öptü:

- Seni öldüreni öldüreceğim ben de, dedi, kin dolu bir sesle.

Ve masanın üzerinden satırı kapmasıyla, kapıdan dışarı fırlaması bir oldu. O da çılgınca Aziziye'ye doğru koşmakta olan kadınlı erkekli, taşlı sopalı kalabalığın arasına karıştı.

Bütün Erzurum, o dadaşlar diyarı şahlanmştı. Erzurum halkı bir sel gibi akıyordu canından aziz saydığı Aziziye Tabyası'na doğru.

Aziziye'ye yerleşmiş olan Moskof, tabyaya yaklaşmakta olanlara karşı yaylım ateşine geçince bir hayli Erzurumlu kırıldı. Onların kırılışını görmek, ayakta kalabileni büsbütün şahlandırmış ve tabyanın demir kapılarına gülle gibi yüklenen kalabalık bir anda içeri doluvermişti. Demir kapılar bile dayanamamıştı bu olağanüstü iman karşısında.

Aziziye'de boğaz boğaza kanlı bir dövüş başladı. Balta, tırpan, kazma ve sopası olmayan pençeleriyle Moskofun gırtlağına yapışıyordu. O toplu tüfekli ordu, tam bir bozguna uğramıştı bu şahlanış karşısında. Türk demeye dili dönmeyen Moskof askerleri Osmanlı'yı da kısaltıp sadece "Osman"a çevirmişlerdi. Başı dara gelen "Osman teslim" deyip canını kurtarmaya bakıyordu.

Başka bir zaman olsaydı Türkün merhameti galebe çalardı, belki. Fakat bu zaman diğer zamanlardan çok farklıydı. Aziziye'nin dışında ve içinde kadınlı, ihtiyarlı çocuklu yüzlerce Erzurumlu kanlar içinde yatıyordu. Onlara ateş açanlar acımışlar mıydı? Ne "Osman" dinleyen oldu, ne de "Teslim"e kulak asan... Taze gelin de elinde satırı, karşısına çıkan Moskof'un kafasına, suratına indiriyordu. Şehit düşen ağabeyisinin acısını, bin Moskof'u öldürse içine atamazdı...

2.000'e yakın Moskof askeri öldürülmüş ve Aziziye kurtarılmıştı. Düşmanın geri kalan kısmı selameti atlarına atlayıp kaçmakta bulmuştu. Onları takip etmek için Erzurumlu'nun atı yoktu. Fakat kaçan atlıyı kovalayan yayalar yine de onu yakalayıp haklamayı biliyordu.

Yaralılar arasında taze gelin de vardı. Elinde satırı ile döğüşürken aldığı bir yaranın etkisiyle o da kanlar içinde yere yıkılmıştı. Fakat yaralı olarak baygın bulunduğu zaman dahi elindeki kanlı satırını sıkı sıkıya kavramış bırakmıyordu hırs dolu pençelerinin arasından...

Adı Nene idi taze gelinin. O günden sonra o da bütün Erzurum'un tanıyıp saydığı kişiler arasına katıldı. Doksan sekiz yıllık ömrü boyunca bütün Erzurumlulara Moskof'un Aziziye'de nasıl tepelenişini anlattı. Fakat kendinden bir kaç kelime ile bahsetti.

Ölümünden bir yıl önce kendisini ziyaret eden NATO Başkomutanına "Ben o zaman gereken şeyi yapmıştım. Bugün de gerekirse aynı şeyi yaparım" demiş ve Amerikalı generali kendine hayran bırakmıştı.

1955 yılında "Yılın Annesi" seçildikten sonra 22 Mayıs 1955 günü Erzurum'da zatürreden vefat etti.

Bir kahramanlık sembolü olarak tanındı. Ömrünün son demlerini, "Üçüncü Ordu'nun Annesi" olarak geçirdi.

Biyografi.net

Nene Hatun'u Rahmetle Anıyoruz / ON ALTI YILDIZ
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
703
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
Oktan Keleş'ten Soma'ya Ağıt

24 Mayıs Cumartesi günü saat 21.00'de Karadeniz Tv'de yayınlanan Gönül Mimarları Programını kaçıranlar için:

5542.jpg



24 Mayıs Cumartesi günü saat 21.00'de Karadeniz Tv'de yayınlanan Gönül Mimarları Programını kaçıranlar için...

Oktan Keleş'ten Soma'ya Ağıt:


https://www.youtube.com/watch?v=6-iJxxB2kYY&feature=youtu.be

Programın Tamamı:

https://www.youtube.com/watch?v=iZAwL99HqfA&feature=youtu.be


Oktan Keleş'ten Soma'ya Ağıt / ON ALTI YILDIZ
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
703
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
Yesevi'den Hikmetler

Ahmed Yesevi'den Hikmetler

5514.jpg


2. Hikmet

Ey dostlar, kulak verin söylediğime,
Ne sebepten altmış üçte girdim yere?
Mirâc sırasında Hakk Mustafa ruhumu gördü,
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Hakk Mustafa Cebrâil'den eyledi sual
"Bu nasıl ruh, bedene girmeden buldu kemal?"
Gözü yaşlı, halkın başçısı, bedeni hilal;
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Cebrail dedi: "Ümmet işi size tam hak
Göğe çıkıp meleklerden alır ders
Feryadına feryad eder yedi kat gök... "
O sebepten altmış üçte girdim yere

Önce "Elestû birabbikum?" dedi bil Hakk
"Kalu bela" dedi ruhum, aldı ders
Hak Mustafa oğul" dedi bilin mutlak
O sebepten altmış üçte girdim yere

"Evladım" deyip Hakk Mustafa eyledi kelam
Ondan sonra bütün ruhlar eyledi selâm
Rahmet denizi dolup taş, diye yetişti haber
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Rahim içinde belirdim, ses geldi;
"Zikir söyle!" dedi, organlarım titreyiverdi
Ruhum girdi, kemiklerim Allah" dedi;
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Dörtyüz yıldan sonra çıkıp ümmet olacak
Nice yıllar dolaşıp halka yol gösterecek
On dört bin alimler hizmet eyleyecek
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Dokuz ay ve dokuz günde yere düştüm;
Dokuz saat duramadım, göğe uçtum;
Arş ve Kürsü derecesini varıp kucakladım;
O sebepten altmış üçte girdim yere.

"İnna fetehna... "yı okuyup anlam sordum;
Işık saldı, kendimden geçip cemal gördüm;
Hocam vurup "Sus'" dedi, bakıp durdum;
Yaşımı saçıp, çâresiz olup durdum ben işte.

"Ey cahil, gerçek bu!" diye söyledi, bildim;
Ondan sonra çöller gezip Hakk'ı sordum;
Nasip etti, şeytanı tutup bindim;
Kararlı olup, belini basıp ezdim ben işte.

Zikrini tamam eyleyip döndüm divaneye;
Hakk'tan başka birşey demeyip bilmeyene
Mumunu arayıp çırak girdim pervaneye;
Kor ateş olup, kavrulup yanıp söndüm ben işte.

Nam ve nişan hiç kalmadı, "Lâ... -La..." oldum;
Allah zikrini diye diye "...illâ..." oldum;
Halis olup, muhlis olup "...lillah" oldum;
"Fena fillah" makamına geçtim ben işte.


Arş üstünde namaz kılıp dizimi büktüm;
Dileğimi deyip, Hakkâ bakıp yaşımı döktüm;
Yalancı âşık, sahte sufi gördüm, kötüledim
O sebepten altmış ûçte girdim yere.

Candan geçmeden "Hû Hû" demenin hepsi yalan;
Bu arsızdan sormayın sual, yolda kalan;
Hakk'ı bulanın özü gizli, sözü gizli
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Bir yaşımda ruhlar bana pay verdi;
İki yaşta peygamberler gelip gördü;
Üç yaşımda Kırklar gelip halimi sordu;
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Dört yaşımda Hakk Mustafa verdi hurma.
Yol gösterdim, yola girdi, nice günahkar
Nereye varsam Hızır Baba'm bana yoldaş
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Beş yaşımda belimi bağlayıp ibadet eyledim
Nafile oruç tutup âdet eyledim
Gece gűndüz zikrini deyip rahat eyledim
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Altı yaşta durmadan kaçtım insanlardan
Göğe çıkıp ders öğrendim meleklerden;
İlgimi kesip bütün tanıdık bağlardan;
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Yedi yaşta Arslan Baba'm arayıp buldu;
Her sırrı görüp perde ile sarıp kapadı
Allah'a hamd olsun, gördüm" dedi, izimi öptü;
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Azrail gelip Arslan Baba'mın canını aldı;
Huriler gelip ipek kumaştan kefen eyledi
Yetmişbin melekler toplanıp geldi;
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Namazını kılıp yerden kaldırdılar
Bir anda cennet içine ulaştırdılar,
Ruhunu alıp "İlliyyin" cennetine girdirdiler
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Allah, Allah yer altında vatan eyledi
Münker-Nekir "Men rabbük?" deyip soru sordu;
Arslan Baba'm İslâm'ından beyan eyledi
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Akıllı isen, erenlere hizmet eyle
Emr-i mâruf kılanları aziz eyle
Nehy-i münker kılanları hürmetli eyle
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Sekizimde sekiz yandan yol açıldı;
"Hikmet söyle!" diye, başlarıma nur saçıldı;
Allah'a hamd olsun, Pir-i kamil mey içirdi;
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Pir-i kamil Hakk Mustafa, şüphesiz bilin;
Nereye varsan, vasfını söyleyip saygı gösterin
Salât-selâm deyip Mustafa ya ümmet olun;
O sebepten altmış üçte girdim yere.

Dokuzumda dolanmadım doğru yola;
Teberrük deyip alıp yürüdü elden ele;
Sevinmedim bu sözlere kaçtım çöle;
O sebepten altmış üçte girdim yere.

On yaşında delikanlı oldun Kul Hoca Ahmed;
Hocalığa bina koyup, eylemeden ibadet;
Hocayım, deyip yolda kalsan, vay ne hasret
O sebepten altmış üçte girdim yere.


Hoca Ahmed Yesevi

Divan-ı Hikmet - Hoca Ahmet Yesevi

Yesevi'den Hikmetler / ON ALTI YILDIZ
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
703
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
C*

97. VASİYET

Muhiddin-i Arabî buyuruyor:

Ömer ibni Abdülaziz ve İbrahim Edhem’in vasiyetleri:

Gözünü aç dünyanın devamı az; azizi zelil, zengini fakir, genci ihtiyar, diriyi ölü, yakında sana da arka çevireceğini bildiğin hâl de şimdilik sana doğru gelişine aldanma, aldanmış, bedbaht işte buna aldanandır.
Şehirler kuran, nehirler açan, bağ ve bostan yapanlar nerede? Onlar da sıhhatlerine, güçlerine, kuvvetlerine güvenen insanlardı. Onlarında neş’e ve zevklerini görenler imreniyordu.
Kara toprak onları ne hâle getirdi.
Yolun onların diyarına uğrayınca bir sor.
Zenginlerin serveti ne olmuş.
Fakirlerin fakirlikleri kalmış mı?
O bülbül diller, ahu gözler semiz vücutlar, güzel yüzler ne olmuş? Kurtlar mı yemiş?
ALLAH’nı hükmü, fermanı onları o hâle koymuş.
Bizler de onlar gibi olacağız.
Dünyanın muvakkat hayatına aldanmayalım.
Orası için hazırlık yapalım.
Sonra pişmanlık fayda vermez.

Muvakkat : Vakitli. Geçici.
Fâni : Devamlı olmayan.

Muhiddin-i Arabî eserleri için kaynak : Muhammedinur


C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C*
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
703
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
Oktan Keleş'ten Çırpınırdı Karadeniz

5689.jpg

Oktan Keleş'ten Çırpınırdı Karadeniz


Türk'ün Şanlı Bayrağını Çin Seddine Asacağız!

Türk'ün Şanlı Bayrağını Beyaz Saray'a Asacağız!

Türk'ün Şanlı Bayrağını Vatikan'a Asacağız!



Oktan Keleş'ten Çırpınırdı Karadeniz / ON ALTI YILDIZ

C*

Çırpınırdı Karadeniz
Bakıp Türk’ün Bayrağına
Ah ölmeden bir görseydim
Düşebilsem toprağına

Sırmalar sarsam koluna
İnciler dizsem yoluna
Fırtınalar dursun yana
Yol ver Türk’ün Bayrağına

Türkistandan esen yeller
Şimdi sana selam söyler
Vefalı Türk geldi yine
Selam Türk’ün Bayrağına

Kafkaslardan aşacağız
Türklüğe san katacağız
Türk’ün şanlı Bayrağını
Turanele asacağız

C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C*
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
703
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
C*


5336 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Yedi şeyden önce amelde acele edin:

- Unutturucu fakirliği mi bekliyorsunuz?

- Tuğyan ettirip azdırıcı zenginliği mi bekliyorsunuz?

- İfsad edici hastalığı mı bekliyorsunuz?

- Aklınızı götürecek ihtiyarlığı mı bekliyorsunuz?

- Ani ölüm mü bekliyorsunuz?

- Deccali mi bekliyorsunuz. Bu beklenen gaib bir şerdir.

- Yoksa Kıyameti mi bekliyorsunuz? Kıyamet ise hepsinden kötü, hepsinden daha acıdır."


C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C* C*

Tirmizi, Zühd 4, (2308)
Nesâî, Cenâiz 123, (4, 4)
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
703
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
C*

Kader başa geldiği zaman gönderene kafa tutmak, inancı öldürür, tevhid - Allah'ı birleme - nurunu söndürür, tevekkül ve ihlâsı yok eder. Îman sahibinin kalbi, “niçin ve neden oldu” gibi sözleri bilmez. Belki “şundan veya bundan oldu” gibi yersiz lafları da dile getirmez. Bildiği tek şey vardır, o da; “ Baş üstüne, hoş geldi, sefalar getirdi! ” diye karşılamaktır.

C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*

Abdulkadir Geylani (1. meclis)
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
703
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
Srebrenitsa Katliamını Unutmadık!

5907.jpg

11 Temmuz 1995'te Srebrenitsa'daki katliamı unutmadık!


Srebrenitsa Katliamını Unutmadık!

Srebrenitsa katliamının acısı, üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen tazeliğini koruyor. Avrupa'nın ortasında Müslümanlara yönelik katliamlar gerçekleştirilirken, Batı dünyası, el altından katil Sırpların katliamlarını sürdürmesi için yardım ediyordu. Bunun en açık ve acı örneğiyse 11 Temmuz 1995'te Srebrenitsa'da gerçekleşti.

Srebrenitsa’da ne oldu?

Bosna’daki savaş sırasında, BM’nin güvenli bölge ilan ettiği Srebrenitsa, 11 Temmuz 1995’te Ratko Miladiç’e bağlı Sırp birlikleri tarafından işgal edildi. İşgal üzerine BM bünyesindeki Hollandalı askerlere sığınan sivil Boşnaklar, Sırplar’a teslim edildi. Otobüs ve kamyonlara bindirilen Boşnaklar’dan 8 bin 372’si götürüldükleri ormanlık alanlarda, fabrikalarda, depolarda hunharca katledildi.

16 Yıldız olarak Srebrenitsa şehidlerini rahmetle anıyoruz....


Srebrenitsa Katliamını Unutmadık! / ON ALTI YILDIZ
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
703
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
C*


Sen ölümü unutsan da ölüm seni unutmaz...


C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*


ölümC*ül
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
703
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
C*

- Ölüyorum dedi.

- Oysa hiç yaşamamıştı...

C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*C*

ölümC*ül
 

kartalreis

Üye
Üye
Katılım
Tem 26, 2011
Mesajlar
703
Tepkime Puanı
50
Puanları
28
İzzetbegoviç'in Vefatının 11.Yıldönümü

Bosna-Hersek'in Bilge Kral lakaplı efsane lideri Aliya İzzetbegoviç vefatının 11.yıl dönümünde rahmetle anıldı.

aliy.jpg


Hem Bosnalılar, hem de tüm Müslüman aleminin unutulmaz liderlerinden biri olan Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç'in vefatının 11.yıl dönümünde birçok ülkede anma etkinlikleri düzenlendi.

Aliya İzzetbegoviç 4 yıl süren savaşta halkının liderliğini büyük bir cesaretle, azimle yaptı. Saraybosna bombalanırken burayı terk etmedi. Siyasi önderliğinin yanısıra entellektüel kapasitesi ve eseleriyle yarınlara mesaj bıraktı.

Gençlik yıllarında Bosna’daki Mladi Müslüman (Müslüman kardeşler )örgütü üyesi idi. Komünist Yugoslavya zamanında İslamcılık suçlamasıyla dört yıl hapis yattı.

...

İzzetbegoviç'in Vefatının 11.Yıldönümü / ON ALTI YILDIZ
 
Tekerlekli Sandalye
Üst