Ömür, Umut’tan önce bitmeli...

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
13325675_1739772456276116_6340167046586262899_n.jpg



Günlerden bir gün, İnsan hayatından o kadar bıkmış ki yaşamak istemez olmuş. Çünkü çok sıradan bir hayatı varmış, her gün aynı işleri yapar ve yorulurmuş. O kadar yorulurmuş ki daha yastığa minik başını koymadan uyuyakalırmış. Sonunda canına tak etmiş ve yaşamayı bırakmaya karar vermiş. Ertesi sabah uyandığında her şeyi bitirecekmiş. Tüm cesaretini toplayıp başını yastığa koymuş ama bir türlü uyku tutmamış. Ertesi günü düşündükçe kendini sorgulamış, sorgulamış, sorgulamış… Nihayet sabah olduğunda uykusuzluktan şişmiş gözleriyle bir süre etrafı izlemiş. Neleri terk edeceğine bir bakmış ama sandığı kadar kolay değilmiş. Bu gezegeni bırakamazmış, o kadar cesur değilmiş henüz. Ne kadar bıkmış olsa da bu hayatı sevdiğini fark etmiş. Ama neden daha iyi olamazmış ki? Daha iyi bir hayatı düşünmeye başlamış hemen. Yeni gezegenini ve yaşamını düşünmüş, tasarlamış. Her şey o kadar mükemmelmiş ki, İnsan kendini çok iyi hissetmeye başlamış ve hayal ile tanışmış. Böylece hayal kurarak hayatını yaşanılır kılmış.

Bir süre bu böyle devam etmiş ancak İnsan bir şeylerin eksikliğini hiseder olmuş. Çünkü asla hayalleri gerçekleşmeyecek ve hayalleri kadar güzel bir yaşamı olmayacakmış. Bunu ilk fark ettiğindeyse hüzünle tanışmış ve ondan hiç ayrılmayacak olan yeni arkadaşıyla konuşmaya başlamış. Hayalleriyle görüyor ve yaşıyor; hüznüyle ise konuşuyormuş.

Ona eski hayatına nasıl kavuşacağını sormuş, hüzün susmuş. Çünkü bir kez hayalle tanıştı mı insan bir daha kopamazmış. Hüzün, bunu söylemek yerine ona biriyle tanışmasını önermiş:

-Sana eski ve şimdiki hayatından çok daha güzel bir hayat sunacak birini tanıyorum.

+Lütfen, sadece eski hayatımı istiyorum. Asla gerçekleşmeyecek hayalleri ne yapayım ben?

-Hayallerini gerçekleştirebilecek birini tanımak istemez miydin peki?

+Elbette isterdim ama ya o da hayal gibi kırılırsa?

-Kırılmayacak.

+Gerçekten mi? Beni kandırmıyorsun değil mi?

-Seni neden kandırayım? Gerçekten, evet.

+Beni onunla tanıştırır mısın?

-Tabii ki.

+Nerede yaşıyor?

-Yüreğinde, benimle birlikte, bizimle birlikte.

+Tanrı aşkına, nasıl yüreğimde bir şey yaşayabilir?

-Belki de Umut’la tanışmaman gerek. Senin inançların yok, artık düzelemezsin.

+Söz veriyorum, inanacağım. Lütfen tanıştır beni onunla. Ne yapmalıyım?

-Hayal kurarken inanmalısın.

+Hepsi bu mu?

-Hayır, yürekten inanmalısın, gerçekten inanmalısın.

+Yapacağım o halde.

İnsan o gün, önce İnanç ile tanışmıştı farkında olmadan, hüzünse halinden memnun İnsanın yüreğine girmişti olacakları merak ederek ancak hiçbir şey değişmemişti. Umut kalp kapısından içeri girmemişti bir türlü. Önce bir yerde hata yaptığını sandı fakat olanları düşününce bir hata yapmadığına emindi. İnsanın İnancı gerçekten bu kadar zayıf mıydı acaba? Değildi, bunu kapıdan giren Umut ile doğruladı ve biraz zayıfladı.

İnsansa artık mutlulukla tanışmıştı. Umut yanında getirmişti onu. Umut iyiydi çünkü, belki de en iyisi. Bunun için yüreğine ve içindekilere kocaman bir teşekkür borcu vardı. Bunu Umuta da söylemişti ama Umut gülümsemiş ve sadece şunu söylemişti:

-Ömür, Umut’tan önce bitmeli.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst