özürsüz özgürlük

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
- Eksiklikler miydi özgürlüğü kısıtlayan, yoksa özgürlük müydü gerçekte bir eksiklik olan? - diye yazdı günlüğünün sayfasına Bay Nurman ve şöyle devam etti; - Herhangi bir eksiklik ne kadar değiştirebilirdi bir insanın hayatını? Yahut her şeyi tastamam bir insan tamamlanmış bir insan mıdır? Herhangi bir uzvun eksikliğine göre mi belirlenir bir insanın tamamlanmış ya da yarım kaldığı yoksa eksiklikler midir aslında var olanı bize hatırlatan? – Bay Nurman için hayat; çokça soru işaretlerinin olduğu ve pek az cevapların verildiği bir günlüğün sayfaları olmaya başlamıştı artık. Her sabah kalkıyor, dişlerini fırçalıyor, yemek yiyor, babadan kalma eski saati tamir etmeye çalışıyor -ki hiç anlamaz bir şeyleri tamir etmekten- ve günlüğün başına geçiyordu. Bu günlük; onun için gün içinde yaşadığı olayları yazmasından ziyade, düşüncelerini yazmasından ötürü başka bir hal almıştı ama o günlük demeyi seviyordu ve öylece kaldı. Çoğunlukla gecenin en sessiz, sabaha karşı en zifiri saatlerinde ilham geldiğini düşünüyordu ve kalemiyle bir sohbet yaratıyordu. Bay Nurman, içinde gün geçtikçe büyüyen bir dağ haline gelen saklı kalmış duygularını sadece kâğıda dökebiliyordu çünkü dudakları ve kulakları çalışmaktan kaytarıyor, görevlerini yapmıyorlardı ve Bay Nurman'da bir despot değildi. Kulakları duyamıyor diye kulaklarını, dudaklarından sesler çıkmıyor diye dudaklarını suçlamıyordu. Sadece eksikliği bir farklılık olarak gören, empati yapmayan –belki de yapmayı bilmeyen- ve toplumu sadece prototip bir insan modelinden ibaret zanneden insanları suçluyordu.
Hayata gözlerini açtığından bu yana, onu bu yönde düşünmeye sevk eden pek çok olay ve pek çok insan görmüştü ve tüm bunlar belleğinde silinmeyen hatıralar, yüreğinde de derin bir yara izi bırakmıştı. Bir keresinde, şehir meydanında dolaşırken bir adam ona adres sormuştu. Bay Nurman bir an için afallayıp ne yapacağını bilememişti ve elleriyle kendi durumunu anlatamamıştı. Bir süre bakıştıktan sonra adres soran adamın öfkeli davranışları ve - herhalde küfür olsa gerek – dudaklarını aynı öfkeli ritim ile oynatması, yıllar sonra bile gitmiyordu gözünün önünden. Bay Nurman, o gün günlüğüne; - Ön yargı… Sadece gözlerin görebildiği olaylara yorum katmak ve yaftalamak… İnsan işte bu kadar zavallı olsa gerek. Adı insandı o adamın. Fakat satmıştı adını; sadece konuşmuş olabilmek için yorum yapıp. Satmıştı adını; yalnızca kendi duygularını ifade edebilmek için ve satmıştı adını; dudaklarının oluşturduğu her bir kelimede- diye yazdı ve tarihi not düşmedi, bir daha hatırlamasın diye.
Bay Nurman'a göre hayatın içinde yaşanan bir eksiklik varsa, o da insanların empati yapmamasından kaynaklıydı. Bay Nurman, bu durumu şu şekilde yazmıştı; - Eksiklik; sade bir cümlenin ağır bir fiilidir, eksik olan için. Kimi insanlar için eksiklik fiziksel bir olaydır, kimileri için psikolojik. İkisi arasında bir kıyas yapılamaz. Hangisi daha çetin ve ağır diye tartılamaz ve zaten böyle bir tartı icat edilmedi henüz. İkisinin de ağır olduğu mutlak ve değişmez bir gerçektir. Psikolojik eksiklikler düzeltilebilir ancak fiziksel eksiklikler yalnızca empati yoluyla düzelebilir. Bay Nurman'ın gittikçe artan bir yalnızlığı vardı. Kimi zaman kalabalıklar arasında, kimi zaman kalbinin odasında, kimi zaman da evinin isli duvarlarının arasında yaşıyordu bu yalnızlığı. Yeni şeyleri keşfetmek, yeni yerleri görmek ve düzeninin kendi hayatına uyacağı bir şehre gitmek istiyordu ve günlüğüne şu satırları yazdı; - Yalnızlık… Kabuk bağlamış derin bir yara kadar gerçek ve salt bir insanın yokluğuna bağlanamayacak kadar büyük. İnsan kaçsa bütün bu olanlardan, fayda etmez. Gidebileceği en uzak yer aynı insanların olduğu başka bir kıtadır. Hem zaten uzun bir yol; ufuksuz ise menzil, hiç bitmeyecek gibidir. Bir gün insanların millet, ırk, dil, din, deri rengi ve engellere göre ayrılmadığı bir gezegen bulununca, bitecektir tüm insanların yalnızlığı ve bitecektir uzun bir yolun sonunu görebilme telaşı-
Bay Nurman, saate aldırmadan yazmaya devam ediyordu. Sanki bütün meziyeti sadece bir işi yapmak olan robotlara benziyordu. Durmadan yazıyordu, siliyordu, yazıyordu ve karalıyordu. Bay Nurman günlüğünün son sayfasına gelmişti ve sıkı bir edebiyatçı olduğu için bir şiirle sonlandıracaktı bu defteri. Defterin açısını düzeltti, kalemi kontrol etti ve yazmaya başladı;
-Hayat uzun ince bir yoldur bazen
Ve eksikliklerdir bu yolu uzatan veya kısaltan.
Komedi, dram ve bir yazan;
Bulunur çok kez göz görmezden önce.
Bir engel, bir eksiklik ve bir insan;
Bulunur çok kez aynı karenin farklı yüzlerinde
Ve hayat;
Uzun ince bir yoldur bazen.-
Diye yazdı ve defteri daha önce yazdığı defterlerin üzerine koydu. Asırlar sonra edebiyatın dev yazarlarının arasına gireceğinden habersiz olarak ışığı kapattı ve güneşin doğuşunu izlemek için dışarı çıktı.*


Murat Can Ölekli

1994 yılında Bitlis'te doğdum. Babam Tekel Sigara Fabrikası'ndan emekli işçi, annem ev hanımı.6 kardeşiz ve 5 kardeşimden 3'ü sağır-dilsiz. İlkokulu; 3. Sınıfa kadar Bitlis'te, Hüsrev Paşa İlköğretim Okulu'nda okudum. 2001'de babamın İstanbul'a tayinin çıkması nedeniyle, öğrenimime İstanbul- Samandıra'da, Beyhan Şenyuva İlköğretim Okulu'nda devam ettim. 2008'de Kartal-Yakacık'a taşındık ve ilkokulu, Milli Eğitim Vakfı İlköğretim Okulu'nda bitirdim.
Liseye aynı semtte olan Vali Erol Çakır Ticaret Meslek Lisesi'nde başladıysam da, mali sıkıntılar nedeniyle, öğrenimime 2 sene ara vermek zorunda kaldım. Bu dönemde -yayınevi de dâhil olmak üzere- çeşitli işlerde çalıştım. 2010 yılında Sultanbeyli'ye taşındık ve öğrenimimi bu semtte olan Orhangazi Lisesi'nde devam ettiriyorum. Edebiyatın dallarında yazılar yazmayı, kitap okumayı, film izlemeyi ve araştırmayı severim.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Hayat uzun ince bir yoldur bazen
Ve eksikliklerdir bu yolu uzatan veya kısaltan.
Komedi, dram ve bir yazan;
Bulunur çok kez göz görmezden önce.
Bir engel, bir eksiklik ve bir insan;
Bulunur çok kez aynı karenin farklı yüzlerinde
Ve hayat;
Uzun ince bir yoldur bazen.-


Edebiyattan kopmaman dileklerimle, öykün güzel ama göz yormayacak şekilde yazılmış olsaydı çok daha farklı bir tat alacaktım. Olsun önemli olan edebiyatta yeteneğinin olması. Başarılı bir öykü çalışması ...tebrik ederim...
 
Tekerlekli Sandalye
Üst