Onlar Engelleri İçin Özür Dilemek Zorunda Değiller!

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Henüz karanlıktı her yer. Hafif bir uğultu vardı. Bebek ılık bir suyun içinde iki büklüm olmuş haliyle dışarıdaki sesleri az buçuk anlayabiliyordu. Ama en çok da annesiyle babasının seslerini duyuyor, anlıyor ve bir an önce dışarıya çıkmak için sabırsızlanıyordu. Arada sırada annesinin kendisine seslenişine çok mutlu oluyor ve cevap vermek istiyor ama bunu henüz başaramıyordu. Ah keşke bir an önce doğsaydı da annesine cevap verseydi minik bebek. Sesini her gün duyduğu o meleği bir görebilseydi keşke.
Bebek günden güne daha fazla büyüyüp doğmaya, annesini babasını görmeye hazırlanırken bir gün annesiyle babasının konuşmalarını duydu.
“Ceylan olsun ismi, hem ablan da sevinir kendi ismini koyduğumuzu öğrenince.”dedi annesi. O ismi annesi söyleyince çok sevdi bebek. Annesinin ağzından çok güzel çıkıyordu “Ceylan” ismi. Demek doğduktan sonra ismi Ceylan olacaktı minik bebeğin. Halasının ismi.
“Peki sen ne istiyorsan o olsun kızımızın ismi. Hem eminim gözleri seninki kadar güzel olacak tıpkı bir ceylan gibi.”dedi bebeğin babası.
Minik bebek ismini duyduğu o günden sonra daha çok sabırsızlandı doğmak için. Bir an önce doğup annesini, babasını en çok da kendi gözlerini görmek istiyordu. Bir de babasının tıpkı ceylan gibi dediği o ceylanın nasıl bir şey ya da ne demek olduğunu öğrenmek istiyordu.
Ve bebek her gün biraz daha fazla sabır tüketirken, bir gün annesinin çok acı çektiğini duydu. Annesinin acı çığlıklarını, babasının sabır dualarını duyabiliyordu. Ama bebek, annesi acı çekerken daha fazla o karanlık, sulu ortamda durmak istemiyordu. İçinde artık dışarıya çıkması gerektiğini söyleyen bir ses vardı. Sonra birden içinde yüzdüğü ılık suyun yavaş yavaş azaldığını gördü. Neler oluyordu böyle? Annesine seslenmek ve neler olduğunu sormak istedi bebek ama yapamazdı. Sonra soğuk bir şey hissetti bebek kafasından asılan. Annesinin ağlayışını ve acı çığlıklarını duyabiliyordu bebek.
“Hadi bir kez daha… Az kaldı derin bir nefes al. Hadi beraber bir iki üç…”dedi bir ses. Bunu söyleyenin sesi, bebeğin annesinin sesi gibi ince bir sesti. Acaba o da Ceylan bebeğin annesi gibi bir melek miydi?
“Sabret hayatım, bak birazdan bebeğimizi kucağımıza alacağız.”dedi birden babası. Bebek o kadar çok mutlu oldu ki… Ne yani birazdan annesini ve babasını görebilecek miydi? Aylardır seslerini duyarak özlediği ailesini birazdan görebilecek miydi?
Bebek duyduğu bu müjdeli haberden sonra biraz daha sabretti dünyaya çıkabilmek için. Kafasından asılan o soğuk şeylerin kendisini asılmasına izin verdi.
Birkaç dakika sonra müjdeli haber herkese yayıldı. Ceylan bebek sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmişti işte nihayet. Ceylan bebek sonradan öğrendi kendisini kafasından asılan o soğuk şeyler kendisini dünyaya getiren doktorun elleriymiş. Babası “Ellerinize sağlık doktor hanım.”dediğinde anlamıştı minik Ceylan.
Ama bir gariplik vardı, minik Ceylan ciğerlerini kavuran o oksijeni solumasına rağmen annesiyle babasını göremiyordu. Hiç kimseyi göremiyordu, hâlâ karanlıktı her taraf.
“Aramıza hoş geldin bebeğim…”dedi annesi minik Ceylan’ı kucağına alırken.
“Görüyor musun Halide, gözleri ne kadar güzel kızımızın… Senin gözlerine benziyor. Hangi renk sence?”dedi Ceylan’ın babası.
“Siyah görünüyor ama büyüyünce değişir daha. Allah’ım şükürler olsun sana! Sağlıklı bir kızımız oldu ya Bilal çok mutluyum bugün.”
“Bak bir şeyler arıyor gibi bakıyor sanki Halide. Bak, bak ne kadar sevimli. Kirpikleri de uzun uzun Ceylan’ımızın.” DEVAMI İÇİN TIKLAYIN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst