- Katılım
- Nis 23, 2012
- Mesajlar
- 9,302
- Tepkime Puanı
- 64
- Puanları
- 48
- Yaş
- 54
Antalya'da yaşayan Hasan Göldağı'nın organları, beyin ölümünün gerçekleşmesi üzerine ailesi tarafından bağışlandı.
Muratpaşa ilçesinde mobilya imalatı yapan 57 yaşındaki Göldağı, 10 gün önce Fener Mahallesi'ndeki evinde beyin kanaması geçirdi. Yakınlarının çağırdığı ambulansla Medical Park Antalya Hastanesine getirilen Göldağı'nın beyin ölümü dün akşam gerçekleşti. Göldağı'nın ailesi, doktorlarla görüştükten sonra organlarını bağışlama kararı aldı.
Göldağı'dan alınan karaciğer, hastanenin organ nakli merkezi başkanı Prof. Dr. Alper Demirbaş tarafından 57 yaşındaki Yusuf Demirbağ isimli siroz hastalığının son evresindeki kişiye nakledildi. Böbreklerinin ise yapılan tetkiklerin ardından 2 ayrı kişiye nakledileceği belirtildi.
"BİRKAÇ AYLIK ÖMRÜ KALMIŞTI"
Karaciğer naklini yaptıktan sonra odasına giden Demirbaş, Göldağı'nın yakınlarıyla karşılaşınca duygusal anlar yaşadı. Göldağı'nın oğlu Hakan Göldağı'na sarılan Demirbaş, bugüne kadar yaklaşık 4 bin nakil yaptığını, ilk defa bir vericinin ailesiyle karşılaştığını söyledi. Demirbaş, aileye duyarlılıklarından dolayı teşekkür etti.
Göldağı ailesinin, organları bağışlaması nedeniyle örnek bir aile olduğunu dile getiren Demirbaş, "Yaşamak için organ bekleyen onbinlerce insan var. Türkiye'nin bir sürü sorunu olabilir. Ama bu aileler için dünyanın en önemli sorunu organ bağışındaki yetersizliktir. Bu bağış sayesinde 3 kişi kurtulacak. 3 hayat filizlenecek. Karaciğer nakli yaptığımız kişi hastalığının son evresindeydi. Birkaç aylık ömrü kalmıştı. Ameliyat başarılı geçti" dedi.
"BAŞKA EVLERİN IŞIKLARININ YANMASINI SAĞLAMAK ACIMIZI HAFİFLETİYOR"
Hakan Göldağı ise babasının kendisiyle yaptığı sohbetlerde organ bağışıyla ilgili vasiyette bulunduğunu kaydetti. Babasının kendisine "Bir gün ölürsem organlarım toprak değil başkalarına hayat olsun" dediğini anlatan Göldağı, şöyle konuştu:
"Hayatımızda verdiğimiz en zor kararlardan biriydi. Bu kararı verirken acıyı sevince dönüştürerek kendi acımızı bastırabileceğimizi düşündük. Başkalarına hayat verme duygusu bizi buna sürükledi. Başka evlerin ışıklarının yanmasını sağlamak, acımızı hafifletiyor. Başkalarının nefes alabileceğini bilmek, o insanlara umut vermek bizim için artı değer oldu."
Muratpaşa ilçesinde mobilya imalatı yapan 57 yaşındaki Göldağı, 10 gün önce Fener Mahallesi'ndeki evinde beyin kanaması geçirdi. Yakınlarının çağırdığı ambulansla Medical Park Antalya Hastanesine getirilen Göldağı'nın beyin ölümü dün akşam gerçekleşti. Göldağı'nın ailesi, doktorlarla görüştükten sonra organlarını bağışlama kararı aldı.
Göldağı'dan alınan karaciğer, hastanenin organ nakli merkezi başkanı Prof. Dr. Alper Demirbaş tarafından 57 yaşındaki Yusuf Demirbağ isimli siroz hastalığının son evresindeki kişiye nakledildi. Böbreklerinin ise yapılan tetkiklerin ardından 2 ayrı kişiye nakledileceği belirtildi.
"BİRKAÇ AYLIK ÖMRÜ KALMIŞTI"
Karaciğer naklini yaptıktan sonra odasına giden Demirbaş, Göldağı'nın yakınlarıyla karşılaşınca duygusal anlar yaşadı. Göldağı'nın oğlu Hakan Göldağı'na sarılan Demirbaş, bugüne kadar yaklaşık 4 bin nakil yaptığını, ilk defa bir vericinin ailesiyle karşılaştığını söyledi. Demirbaş, aileye duyarlılıklarından dolayı teşekkür etti.
Göldağı ailesinin, organları bağışlaması nedeniyle örnek bir aile olduğunu dile getiren Demirbaş, "Yaşamak için organ bekleyen onbinlerce insan var. Türkiye'nin bir sürü sorunu olabilir. Ama bu aileler için dünyanın en önemli sorunu organ bağışındaki yetersizliktir. Bu bağış sayesinde 3 kişi kurtulacak. 3 hayat filizlenecek. Karaciğer nakli yaptığımız kişi hastalığının son evresindeydi. Birkaç aylık ömrü kalmıştı. Ameliyat başarılı geçti" dedi.
"BAŞKA EVLERİN IŞIKLARININ YANMASINI SAĞLAMAK ACIMIZI HAFİFLETİYOR"
Hakan Göldağı ise babasının kendisiyle yaptığı sohbetlerde organ bağışıyla ilgili vasiyette bulunduğunu kaydetti. Babasının kendisine "Bir gün ölürsem organlarım toprak değil başkalarına hayat olsun" dediğini anlatan Göldağı, şöyle konuştu:
"Hayatımızda verdiğimiz en zor kararlardan biriydi. Bu kararı verirken acıyı sevince dönüştürerek kendi acımızı bastırabileceğimizi düşündük. Başkalarına hayat verme duygusu bizi buna sürükledi. Başka evlerin ışıklarının yanmasını sağlamak, acımızı hafifletiyor. Başkalarının nefes alabileceğini bilmek, o insanlara umut vermek bizim için artı değer oldu."
