Otizm ve Epilepsi ( Sara )

  • Konuyu başlatan Günahsız melek(otizm)
  • Başlangıç tarihi
G

Günahsız melek(otizm)

Guest
Otistiklerde epilepsi görülme oranı %4-32 (otistiklerin yaklaşık 1/3'ü) arasındadır.
Otistik çocuklarda bu nöbetlerin, en sık ilk 3 yaşta ve ergenliğe geçiş olmak üzere 18 yaşına kadar, hastaların %25-35'inde görüldüğü belirtilmiştir. Hastalarda ciddi EEG anomalileri sık olup, uykuda, değişik zamanlarda veya daha sık yapılmış kayıtlarında bozukluğa rastlama oranı %80 olarak bildirilmiştir.

West sendromu ve Landau-Kleffner sendromu gibi bazı epileptik sendromlar otizmle yakından ilişkilidir. Antiepileptik tedaviye yanıt veren ve geri dönüşümlü epilepsi- otizm tabloları da bulunmaktadır. Angelman ve Rett sendromu gibi genetik hastalıklar çerçevesinde otizm, ağır EEG anormalliği ve durdurulamayan dirençli epilepsi nöbetleriyle de ilişkilidir. Otizmde epilepsi nöbetleri gözden kaçabilecek kadar farklı ve çeşitli olabilir. Örneğin anlık dalma nöbetlerini tanımak zor olabilir. Eğitimcilerin dikkatini bu tip nöbetlerin çekmesi hiç de seyrek rastlanan bir olgu değildir, ayrıca gözden kaçan epilepsi nöbetleri çocuğun gelişimine ve eğitimine zarar verebilir. Otizmde epilepsi nöbetleri,belirgin bir nedene bağlı olan semptomatik nöbetler halinde daha çok ortaya çıkar.

Otizm ve Zeka Geriliği

Otistiklerin %70’inde Mental Retardasyon yani zeka geriliği görülmektedir.Kişinin zeka geriliği tanısı alabilmesi için aşağıdaki kriterlerden en az ikisinde yetersizlik olmalıdır: iletişim, kendine bakım, ev yaşamı, toplumsal / kişiler arası beceriler, toplumsal olanaklardan yararlanma, kendi kendini yönetip değerlendirme, okulla ilgili işlevsel beceriler, iş, boş zamanları değerlendirme, sağlık ve güvenlik .Başlangıcın 18 yaşın altında olması gerekmektedir.

Şu şekilde sınıflandırılır:

1.Hafif derecede zeka geriliği: Zeka bölüm düzeyi 50-55 ile yaklaşık 70 arasındadır. Bir miktar konuşma geriliği olabilir, ama günlük konuşmaları yürütür. Motor gelişme normaldir, karmaşık olmayan günlük işleri yürütebilir. Zeka sorunu 10’lu yaşların sonlarında belli olur, ancak 6. sınıf düzeyinde okul becerisi gösterir, ilköğretimi özel eğitim eşliğinde bitirebilir. Erişkin yaşlarda kendi başına yaşayabilecek toplumsal ve mesleki işlevleri becerebilir, ancak bir stres faktörü karşısında denetim ve yönlendirilmeye ihtiyaç duyar. Zeka geriliğinin %85’ini bu grup oluşturur.


2. Orta derecede zeka geriliği: Zeka bölümü düzeyi 35-40 ile 50-55 arasıdır. Anlama ve dil yetisinde, kendine bakma ve motor becerilerde gerilik vardır. Özel eğitimle 2. sınıf düzeyinde okuma yazma ve saymayı öğrenebilir. Basit talimatları alır, çok karmaşık olmayan sosyal etkinliklere uyum gösterip katılabilir. Erişkinlikte yarı beceri isteyen işlerde çalışabilirler, ancak hayat boyu denetim gerekir. Zeka geriliklerinin %7-10 civarını bu grup oluşturur.

3.Ağır zeka geriliği: Zeka bölümü düzeyi 20-25 ile 35-40 arasıdır. Belirgin motor gerilik vardır. Dil yetisi çok az ve geç gelişir. Kendilerine bakımla ilgili çok az ve basit işler yaparlar. Genel olarak yaşam boyu bakım ve denetime gerek vardır. Bu grup, zeka geriliğinin %3-4’ünü oluşturur.


4.İleri derecede zeka geriliği: Zeka bölümü düzeyi 20-25’in altındadır. Grubun %1-2’sini oluştururlar. Çok basit talimatları ve açıklamaları güçlükle anlayabilirler. Çoğu, ağır motor gerilik ve sakatlık nedeniyle hareketsiz kalır ya da yardımla hareket eder. Tüm hayati işlev ve bakımlarını başkaları yapar. Beyin zedelenmesi fazla olup, epilepsi, hareket, görme ve işitme bozuklukları görülebilir. Çoğunun yaşamları uzun sürmez.

Mental retardasyonun öğrenme bozuklukları ya da iletişim bozukluklarından farkı, bu bozukluklardaki zeka gelişiminde ya da uyum fonksiyonunda bir yetersizlik olmamasıdır.

Otizm ve Hiperaktivite

Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) bireyin yaş ve gelişim düzeyine uygun olmayan aşırı hareketlilik, istekleri erteleyememe (impulsivite) ve dikkat sorunlarıyla kendini gösteren psikiyatrik bir bozukluktur.

Hiperaktivite bozukluğu olan çocukların beyinlerinde dopamin salgısının eksik olduğu düşünülmektedir. Bu çocuklarda beyin ön bölgesi iyi çalışmaz. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun bir nedeni de kalıtımsal etkenlerdir. Özellikle babadan genetik olarak gelen bir eğilim olduğu düşünülmektedir.

Ortalama rastlanma sıklığı %5-10 dur. Erkeklerde kızlara göre 3-9 kez daha sık rastlanır. Bu bozukluğa sahip çocukların özellikleri birbirinden farklılıklar gösterir. Tanının konulması okul çağına kadar sarkabilir. Genelde çocuk ilkokula başladığında, yani 6-7 yaşlarında fark edilir. Bazı çocuklar da ise anaokulunda grup disiplinine uymama gibi davranışları sebebiyle fark edilebilir.

Hiperaktif bir çocuk aceleci ve sabırsızdır. Çok konuşur, söz keser, dikkatsizdir, ani tepki gösterir. Durup dururken yola fırlar, istediği şeyin hemen olmasını ister, kurallara uymaz ve başı sık derde girer. Motor takılmış gibi hareketlidir. Az uyur, unutkandır. Arkadaşları tarafından dışlanır. İlişkilerinde zorluklar yaşar. Anneler çocuklarını kontrol altına alırken oldukça zorlanırlar. Bu çocuklarda agresyon, anksiyete gibi bulgulara da klinik tabloda sıkça rastlanır. Çoğu zaman yaramazlıkla hiperaktivite birbirine karıştırılır.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocukların büyük çoğunluğu aynı özellikler göstermesine rağmen bireysel farklılıklar dolayısıyla tedavi boyunca yapılacak etkinlikler birbirinden farklılık gösterir.

Otistik çocukların büyük bir bölümünde de dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna rastlanır. Otistiklerin büyük bir bölümünün dikkati oldukça dağınıktır. Özellikle aşırı hareketlilik iki yaş civarında fazlasıyla belirgindir. Otistik çocukların bir kısmında bu hiperaktivite ve dikkat eksikliği sendromu uzun süre devam eder. Dolayısıyla da en temel sorunlardan biri haline gelir. Zaman içinde aşırı hareketlilik dönemleri azalır ya da aşırı aktif dönemleri, hareketliliğin az olduğu dönemler izler. Aşırı hareketliliğin sadece belirli bir ortamda ve durumda görüldüğü de olur.

Otizmdeki başlıca sorunlardan birinin dikkati sağlayan sistemde olduğu düşünülmektedir. Bu yüzden otizmin hiperaktivite ve dikkat eksikliği sendromuyla uzaktan da olsa bir yakınlığı olduğu düşünülmektedir.

Otizm ve Özel Öğrenme Güçlüğü

Özel Öğrenme Güçlüğü; disleksi, diskalküli, disgrafi... gibi birkaç alt bölümden oluşan; dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren bir öğrenme bozukluğudur.

İlkokula başlayan Özel Öğrenme Güçlüğüne sahip çocuklarda; okumayı geç öğrenme, hatalı veya eksik okuma, okuduğunu anlamada zorluk, yavaş okuma hızı, eksik, bozuk, hatalı yazım ve matematiği kavramada zorluk gibi belirtilerle kendini gösterir. Bazen hafif formları fark edilmeyebilir.

Özel öğrenme güçlüğünde görülen bu belirtiler zeka düzeyinin düşük olduğuna işaret etmez, hatta üstün zekalı veya üstün yetenekli çocuklarda dahi görülebilmektedir. Zihinsel engelli çocuklarda performans pek çok farklı alanda genel bir düşüklük gösterirken, özel öğrenme güçlüğüne sahip çocuklarda özellikle okuma, yazma veya matematik alnındaki becerilerin kazanılmasında bir güçlük şeklinde kendini gösterir.

Özel öğrenme güçlüğü olan çocuklarda dikkat bozukluğu da görülür. Bu nedenle bu çocuklara bir uzman tarafından sistemli bir dikkat eğitimi verilmelidir. Sözel, işitsel, görsel eğitim metotları seçilmelidir. Sınav sorularını çabuk okuyamazlar ve cevapları yeterli sürede yazamazlar. Bu nedenle bu çocuklara sözlü sınav yapılması daha etkin olur. Çoktan seçmeli sınavlarda (test) daha başarılı olurlar.

Özel öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda en çok dikkat çeken alan disleksidir. Disleksi, doğuştan gelen gelişimsel disleksi ve travmaya bağlı disleksi olarak ikiye ayrılır. Doğuştan gelen disleksi, doğum öncesi ,doğum sırasında ve doğum sonrası oluşan komplikasyonlara bağlı olarak ortaya çıkar. Annenin hamilelik sırasında yetersiz ve dengesiz beslenmesi, geçirdiği enfeksiyonlar ve bilinçsiz ilaç kullanımı, uzun ve zor doğum, plasenta anomalileri, doğumdan sonra bebeğin nefes almasındaki gecikme ve geçirdiği ateşli hastalıklar disleksiye neden olabilir. Kalıtsal etmenlere bağlı olarak da disleksi ortaya çıkabilir.

Erken tanı bu çocukların gelecekte alacakları eğitimin tespiti açısından çok önemlidir. Bu konuda çocuğa yardımcı ve destek olunmalıdır.

Dislekside görülen klinik özellikler şunlardır:

Okuması yavaştır, özellikle bilmediği ve uzun kelimeleri okumakta duraklama ve okuyamama görülür. “p,b,d” ya da “h,y; s,z” harflerini birbiri ile karıştırır. Kelimeleri kısaltarak ve tahmin ederek okur. Yüksek sesle okurken anlamlı ritim, tını ve ton verme bozuktur, vurgu yanlış olabilir. Okuduğu öykünün anlamını çıkaramaz. Yazma bozuktur. Birbirine yakın kelimeleri ayıramaz. Satır takibini karıştırabilir.satır başına geçmede zorluk çeker. Kelime atlayıp, okumayı reddedebilir ya da bambaşka bir kelime yerleştirebilir.



http://www.epilepsiveben.com/otizm_ve_epilepsi_sara
 
Son düzenleme:

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Epilepsi hakkında bilinmesi gereken konular

Epilepsi hastaları ile kendilerini takip eden doktorlarda Kullanılan ilaçlar bebeğe zarar verir diye bir önyargı var. Ancak epilepsi laçlarını kesmek hata. Çünkü hamilelik sırasında geçirilecek büyük nöbetler, anne karnındaki bebeğe, kullanılan ilaçların yan etkilerinden daha fazla zarar verebilir

Epileptik hastaların gebelikte en yaygın yaptığı hata ilacı kesmek. Sağlıklı gebelik için düzenli ilaç kullanımı ve doktor takibi şart. Hamile kalmadan önce folik asit takviyesi ilaçların yan etkisini azaltıyor. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Candan Gürses anlattı.

1-Epilepsi nasıl teşhis edilir?

Önce hastadan ayrıntılı bir öykü alırız. Hastaya nöbet sırasında neler hissettiğini, nöbetin geleceğini anlayıp anlamadığını sorarız. Daha sonra hasta yakınlarından nöbet sırasında neler olduğunu öğreniriz.

Öykü kısmı çok önemli. Çünkü bazen ilk seferinde tabloyu anlamak pek mümkün olmayabilir. Hastayı defalarca görüp dinlemek gerekebilir. İkinci adım EEG dediğimiz beyin elektrosudur.

Bu yöntemde beynin elektriksel faaliyeti kaydedilir. Yarım saat süren çekim sonunda filmde bir sorun tespit edilebilir. Eğer hastanın epilepsi olduğunu düşünüyor ancak filmde problem görmüyorsak çekim mutlaka tekrarlanmalı. Gerekirse en az üç defa EEG çekilmeli.

2-EEG çekimi nasıl yapılıyor?

Hastanın başına elektrot dediğimiz teller yerleştirilir. Kafa derisinin üzerinden beynin elektrik faaliyeti bilgisayara veya kâğıda aktarılır. İşlem kesinlikle hastaya zarar vermez, can yakmaz.

Çekim sırasında epilepsiyi ortaya çıkarıcı faaliyetler var. Mesela aralıklı ışık vererek hastanın ışığa duyarlı olup olmadığını anlıyoruz. Bir başka uygulama, hastaya en az beş dakika soluk alıp verdirmedir.

Çünkü soluma bazen nöbetleri tetikleyebilir. EEG çekimlerinin standarda uygun yapılması çok önemli. Maalesef çekimler çoğu zaman teknik donanımlara uyulmadan yapılıyor.

3-Kullandığınız başka tetkikler var mı?

Eğer beyin elektrosu normal çıktıysa ama şüphemiz hâlâ sürüyorsa yapacağımız tetkik uyku-uyanıklık EEGsidir. Bu yöntemde hasta tüm gece uykusuz bırakılır ve sabah EEG çekimi yapılır. En son video EEG monitörizasyon yaparız.

Bu, uzun süreli bir EEG incelemesidir. Bir başka görüntüleme yöntemi MRdır. Bu yöntem için iyi bir cihaz ve iyi bir yorum önemli. Her beyin MRı epilepsinin nedenini göstermez. MR, beyin tümörü, damar yumağı olup olmadığını açığa çıkarabilir.

4-Epilepsisi olan kadınlar çocuk sahibi olabilir mi?

Evet, sağlıklı bir gebelik yaşayabilirler. Ne yazık ki, bazı doktorların bu konuda çok kesin bir ön yargısı var. Hastalara bu dönemde ilaçlarını bırakmalarını söyleyebiliyorlar. Elbette, ilaç kullanımının birtakım yan etkileri, bebeğe zarar verme riski var.

Ama bu risk çok yüksek değil. Epilepsisi olmayan, hiç ilaç kullanmayan gebe bir kadında anomali riski yüzde 1-2dir. İlaç kullanmak zorunda olan bir epilepsi hastasında bu oran en fazla yüzde 4-5tir.

5-Gebelikte ilaç bırakılınca ne olur?

İlacı bırakmak nöbetin gelmesini tetikler. Zaten bazı epilepsi türleri hamilelikte artma eğilimine girer. Bu yüzden ilaç kesildiğinde gelebilecek nöbet daha şiddetli olabilir. Şiddetli bir nöbet ilacın bebeğe vereceği zarardan çok daha fazladır. Örneğin düşük, anne ve bebek ölümleri olabilir.

6-Çocuk doğurmak isteyen hastalar nasıl hazırlıklar yapmalı?

Gebeliklerini planlamaları gerekiyor. Örneğin doktorlarına ‘üç-beş ay sonra gebe kalmayı düşünüyorum demeliler. Bu durumda biz o hastaların ilaçlarını önceden düzenleme şansına sahip oluruz.

Düzenlemeden şunu kastediyoruz: Nöbetleri kontrol altında tutabilecek, mümkün olduğunca düşük dozda ilaç. Bir de, hasta birden fazla çeşit ilaç kullanıyor olabilir. Yine mümkünse bunu tek ilaca indirmeye çalışıyoruz. Veya hasta aynı anda üç ilacı birden alıyor olabilir.

Bu durumda alması gereken ilaçları gün içinde eşit aralıklara bölmeye çalışıyoruz ki, bebek bundan zarar görmesin. Hazırlık döneminde hastaya vitaminler veriyoruz. Vitamin, bebek anne rahmine düşmeden önce epilepsi ilacının yan etkilerini aza indiriyor.

7-Hangi vitaminler kullanılıyor?

Günde 5 miligram folik asit veriyoruz. Daha sonra bebeğin organlarının geliştiği ilk üç aylık dönemde bu vitamin takviyesine devam ediyoruz. Şu noktayı vurgulamak istiyorum: Folik asit takviyesinin mutlaka gebelikten iki ay önce başlaması gerekiyor. Yoksa ilaçların zararını azaltmıyor.

8-Gebelikte nöbet nasıl riskler taşır?

Diyelim kişi ilaçlarını almadı. Bu durumda büyük nöbet geçirip karnının üstüne düşebilir. Bu da iki türlü zarar oluşturur. Bir, anne adayının karnının çarpması dış travmaya yol açar. İki, anne karnında bebeğe giden kan ve oksijen azalır.

9-Nöbetin gebelikte artma ihtimali nedir?

Epilepsinin şiddeti yüzde 85 oranında aynı kalır. Şiddeti yüzde 5 artar, yüzde 10 azalır. Küçük nöbetlerin bebeğe çok zararlı etkisi yok. Yeter ki, hasta o büyük, kasılmalı nöbetten geçirmesin. Ancak küçük nöbetleri hafife almamak lazım. Çünkü bunlar büyük nöbetlerin habercisi olabilir.

10-Epilepsisi olan gebelerin hangi aralıklarla doktora gitmesi gerekiyor?

Hastaların en az ayda bir kez kontrole gelmesi lazım. Ayrıca epilepsi ve kadın doğum uzmanının birlikte çalışması gerekiyor.

11-Yapılması gereken başka testler var mı?

Anne karnında bebeğin içinde bulunan sıvıdan örnek alıp bunu incelemek mümkün. Bu sıvıdaki hücreleri tarayarak bazı sorunlar önceden tespit edilebiliyor. Ancak bu her zaman gerekli olan bir uygulama değil.

Aylık kontroller ve ultrason çoğu zaman yeterli. Eğer ultrason takiplerinde sorun varsa örneğin bebeğin kalp atışlarında düzensizlik ya da bebeğin gelişmesinde gerilik saptanmışsa ayrıntılı incelemeler yapılabilir.

12-Peki çocukta epilepsi çıkma riski var mı?

Epilepsisi olan anne-babaların çocuklarında risk artar, ama bu, her çocuk hasta olacak anlamına gelmez. Kabaca anne veya babada epilepsi varsa çocukta olma riski yüzde 5tir. Genellikle kalıtsal olan epilepsiler iyi seyirlidir. Ancak akraba evliliği hastalığın görülme olasılığını artırır. Bu durumda anne ya da babanın hasta olması bile gerekmez. Akraba evliliği, epilepsiyle birlikte diğer bazı hastalıklar açısından da risk yaratır.

13-Doğum nasıl olmalı?

Eğer anne veya bebekte başka bir sorun yoksa normal doğum beklenir. Ancak başka sorunlar varsa sezaryen önerilir.

14-Anne bebeğini emzirebilir mi?

Evet. Sütle çocuğa geçen ilaç miktarı önemsizdir. Anne sütü alması çocuklar için çok önemlidir. Bebek doğduktan sonra anne şunlara dikkat etmeli: Bebeği ayakta emzirmemesi lazım. Annenin yanında kendisine yardım edecek birileri bulunmalı. Uykusuzluk, yorgunluk epilepsiyi tetikleyici faktörlerdir.

15-Peki doğum kontrol yöntemleri için neler öneriyorsunuz?

Epilepsi hastasının gebelikten korunma aşamasında da doktorla işbirliği yapması lazım. Çünkü doğum kontrol haplarının bazıları epilepsi ilaçlarıyla etkileşir. Örneğin birinin kandaki miktarını azaltıp diğerini artabilir. Bu durumda ilaçlardan biri etkisini yitirir.


EPİLEPSİ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKEN KONULAR

1. Epilepsi kısa süreli nöbetler şeklinde tekrarlayan, beyinden kaynaklanan bir hastalıktır. Nöbetler ilaçla durdurulabilir.

2. Epileptik bir hastayı aşırı kollamaya, takip etmeye ve gereğinden fazla ilgi göstermeye gerek yoktur.

3.Epilepsi hastalığı olan kişi aşırı uykusuz kalmamalı, günde en az 7-8 saat uyumalıdır.

4. Aşırı çay, kahve ve kolalı içeceklerden kaçınılmalı, gece ağır yemek yenmemelidir.

5. Uzun süreli ve yakından televizyon seyredilmemeli ve fazla bilgisayar kullanılmamalıdır.

6. Epileptik hasta, aşırı efor sarfetmemeli ve bunu gerektiren sportif faaliyetlerden kaçınılmalıdır.

7. Alkollü içecekler, nöbet oluşumuna yol açabileceği ve epilepsi ilaçların etkilerini değiştirebileceği için kesinlikle kullanılmamalıdır.

8. Aç kalınmamalıdır.

9. Yüksek yerlerin kenarında bulunulmamalı ve ateş gibi yakıcı olabilecek yerlerden uzakta durulmalıdır.

10.Meslek seçiminde dikkat edilmelidir. Epileptik hastalar; askerlik, polislik, şoförlük, berberlik, inşaat ve kaynak işçiliği gibi meslekleri seçmemelidir.

11.Motorlu taşıt kullanılmamalıdır. 3 yıldan fazla bir sürede nöbet geçirmeyenlerde ve EEG leri normal olanlarda müsade edilebilir.

12.Epilepsili hasta elinden geldiğince üzülmemeli, olur olmaz şeyleri dert etmemelidir.

13.Epilepsili kişi evlenebilir ve çocuk sahibi olabilir. Epileptik kişi evlenecek ise eşi hastalığını bilmelidir. Bayanlar hamile kalmadan önce mutlaka doktoru ile görüşmelidir.

14.Alınan ilaçların hastalığı tamamen geçirmeyebileceği bilinmelidir. Ama ilaçlar nöbet gelmemesini yada sayısının azalmasını sağlayacaktır.

15.İlaçlar, düzenli ve mutlaka önerildiği şekilde kullanılmalıdır.

16.Nöbet geçirilme sayısı ile gün ve saatleri kaydedilmelidir.

17.Düzenli aralıklarla doktor kontrolüne gidilmelidir.

18.Hastalar, yanında iyi yüzme bilen birisi olmak şartıyla denize girebilir, fakat uzun süre denizde ve güneş altında kalmamalı, aşırı yorulmamalıdır.

19.Epilepsi kısmen de olsa hayatınızı etkileyebilir, ama normal, aktif bir hayat sürmenizi engellemez. Bazı meslekler dışında yapamayacağınız hiçbir şey yoktur.

20.Epilepsi çalışmanıza ve işinizde başarılı olmanıza engel olacak bir hastalık değildir. Unutmayınız ki; dünyada bir çok ünlü ve başarılı insan da epilepsi hastalığına sahiptir.

ÖZGÜR GÖKMEN ÇELENK
 
Tekerlekli Sandalye
Üst