Uzun zamandır kerameti kendinden menkul bazı gazetecilerin dillerine pelesenk ettikleri ve “engellilere sağlanan ÖTV indirimin suiistimallere neden olduğu” görüşü hükümet tarafından kabul görmüş olmalı ki Maliye Bakanlığı tarafından TBMM’ye Sevk Edilen Bazı Vergi Kanunları İle Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısında engellilere sağlanan ÖTV indirimiyle ilgili bir madde eklenerek bu konuda kısıtlamaya gidileceği bildirilmiş. Tam olarak eklenen madde de geçen ifadeler şu şekilde
ENGELLİLERE ÖTV'SİZ ARAÇ SATIŞI UYGULAMASINDAKİ SUİSTİMALLERİN ÖNÜNE GEÇMEK İÇİN SINIR GETİRİLİYOR
Engellilere sağlanan ÖTV'siz binek aracı alma imkanı vergisiz fiyatı 70 bin liranın altına olan araçlarla sınırlandırılıyor.
Kanun tasarısında geçen ifadeler bunlar. Neresinden tutsanız elinizde kalacak bu ifadelerin yinede bir yerlerinden tutmak gerekli.
MAĞDURİYET YARATARAK SUİSTİMALLER ÖNLENMEZ!
Hükümete yakın bazı gazetecilerin bu konuya ilişkin öne sürdükleri tez mealen şu şekilde; “Kardeşim engellilere bu hak tanınıyor ama bu hak sahte sağlık raporu alınarak suiistimal ediliyor.”
Bir an için öne sürülen bu tezin doğruluğunu kabul edelim. O zaman adama sorarlar. Eğer birileri sahte rapor alarak ÖTV indirimli araç alıyorsa şimdide bunu yapmayacaklar mı?
Eğer bu mantıkla yola çıkarsak o zaman engelli raporuyla yararlanılan tüm hakları yeniden gözden geçirmemiz gerekir?
Bu mantık eski bir Milli eğitim bakanının “şu okullar olmasa bakanlığın hiçbir sorunu kalmaz” sözünü hatırlatıyor bize.
Eğer ÖTV indirimli araç alımında bir takım usulsüzlükler oluyorsa devletin görevi o usulsüzlüğün önüne geçmektir.
Sosyal devlet anlayışı çerçevesinde bir gruba tanınan haklar sokak dedikodusuyla geri alınmaz. Biz burada bir tarafımızı yırtarak haykırsak bile kimse sesimize ses vermiyor ama hükümete yakın bir iki gazeteci twitterde hiçte üstlerine vazife olmayan, üstlerine vazife olmadığı gibi konu hakkında bilgileri olmadığı halde attıkları bir iki twitle bakanlık kanun değiştirme gereği duyabiliyor.
İşin daha da acı tarafı 10 milyona yakın bir kitlenin ve bu kitlenin haklarını savunduğu iddia edilen onlarca engelli derneğinin iki gazetecinin iki kıytırık twiti kadar ses getirecek güçlerinin olmaması.
İğneyi önce kendimize batırmamız gerekir. Ne sosyal medyada nede engellilerle ilgili derneklerden bu konuya dair ciddi bir tepki yok. Engellilerin kendileri sosyal medya hesaplarında börtü böcek paylaşımları yaparken, engellilerle ilgili STK larda tabanın bu vurdumduymazlığının verdiği rahatlıkla üç maymunu oynama modunda.
Bizler sessiz kalmaya devam ettikçe içinde bulunduğumuz zorlukları bir nebzede olsa rahatlatacak tüm haklarımız birer birer elimizden alınmaya devam edecek. İsterseniz sabah şafak sökene kadar karanlığa küfredebilirsiniz. Ama küfretmek yerine bir mum yakmayı akıl edemiyorsanız size kalan küfürbaz olmaktan başka bir şey olamayacak!
ENGELLİLERE ÖTV'SİZ ARAÇ SATIŞI UYGULAMASINDAKİ SUİSTİMALLERİN ÖNÜNE GEÇMEK İÇİN SINIR GETİRİLİYOR
Engellilere sağlanan ÖTV'siz binek aracı alma imkanı vergisiz fiyatı 70 bin liranın altına olan araçlarla sınırlandırılıyor.
Kanun tasarısında geçen ifadeler bunlar. Neresinden tutsanız elinizde kalacak bu ifadelerin yinede bir yerlerinden tutmak gerekli.
MAĞDURİYET YARATARAK SUİSTİMALLER ÖNLENMEZ!
Hükümete yakın bazı gazetecilerin bu konuya ilişkin öne sürdükleri tez mealen şu şekilde; “Kardeşim engellilere bu hak tanınıyor ama bu hak sahte sağlık raporu alınarak suiistimal ediliyor.”
Bir an için öne sürülen bu tezin doğruluğunu kabul edelim. O zaman adama sorarlar. Eğer birileri sahte rapor alarak ÖTV indirimli araç alıyorsa şimdide bunu yapmayacaklar mı?
Eğer bu mantıkla yola çıkarsak o zaman engelli raporuyla yararlanılan tüm hakları yeniden gözden geçirmemiz gerekir?
Bu mantık eski bir Milli eğitim bakanının “şu okullar olmasa bakanlığın hiçbir sorunu kalmaz” sözünü hatırlatıyor bize.
Eğer ÖTV indirimli araç alımında bir takım usulsüzlükler oluyorsa devletin görevi o usulsüzlüğün önüne geçmektir.
Sosyal devlet anlayışı çerçevesinde bir gruba tanınan haklar sokak dedikodusuyla geri alınmaz. Biz burada bir tarafımızı yırtarak haykırsak bile kimse sesimize ses vermiyor ama hükümete yakın bir iki gazeteci twitterde hiçte üstlerine vazife olmayan, üstlerine vazife olmadığı gibi konu hakkında bilgileri olmadığı halde attıkları bir iki twitle bakanlık kanun değiştirme gereği duyabiliyor.
İşin daha da acı tarafı 10 milyona yakın bir kitlenin ve bu kitlenin haklarını savunduğu iddia edilen onlarca engelli derneğinin iki gazetecinin iki kıytırık twiti kadar ses getirecek güçlerinin olmaması.
İğneyi önce kendimize batırmamız gerekir. Ne sosyal medyada nede engellilerle ilgili derneklerden bu konuya dair ciddi bir tepki yok. Engellilerin kendileri sosyal medya hesaplarında börtü böcek paylaşımları yaparken, engellilerle ilgili STK larda tabanın bu vurdumduymazlığının verdiği rahatlıkla üç maymunu oynama modunda.
Bizler sessiz kalmaya devam ettikçe içinde bulunduğumuz zorlukları bir nebzede olsa rahatlatacak tüm haklarımız birer birer elimizden alınmaya devam edecek. İsterseniz sabah şafak sökene kadar karanlığa küfredebilirsiniz. Ama küfretmek yerine bir mum yakmayı akıl edemiyorsanız size kalan küfürbaz olmaktan başka bir şey olamayacak!