Perdeleri Kaldır

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
O gün yine umutsuzca oturmuştum pencere kenarına. Biraz çocuk sesi duymak içime huzur versin istedim. Uzun uzun baktım sokaktaki çocuklara. Her biri ne kadar da neşeli ne kadar da cıvıl cıvıldı. Oradan oraya koşuyorlardı. Bir an çocukluğumu anımsadım. Ben hiç böyle koşamamıştım.

Top oynamak nasıl bir duyguydu. Ya da koşarken yere düşüp dizinin kanaması… Yorulmak neydi hiç bilmiyorum. O an sadece yorulmak istedim. Hani günlerce yürürsün de hiç hali kalmaz insanın. İşte öyle bir yorulmak . Ama ben hiç öyle yorulmamıştım… Hayatın ruhumu yorduğu zaman aralıklarının dışında… Kendimi bildim bileli yatağa bağlıyım hiç yürümedim yürümek şöyle dursun benim kendime ait bir adımım bile olmadı… Zavallı annem yıllardır nasılda bıkmadan benimle uğraşıyor. Elbet o da istemezdi biricik oğlunun böyle olmasını ama bir gün bile gözlerindeki sevgi ışığının eksikliğini hissettirmedi. Zaman zaman kendimi suçlu bulsam da , babamın bizi terk edip gitmesini artık onunda yokluğuna alıştığımı hissediyorum Ama annem alışamadı biliyorum . Geceleri sessizce ağlamaları ve hıçkırıkları unutacağını da göstermiyor. Yalnızlık , terk edilmişlik , umutsuzluk var evimizde , bir de beni hayata bağlayan annemin gözlerindeki sevgi ışıkları…

Sonra evimizin önünde duran kamyona takıldı gözlerim. Anlaşılan Seher Teyze’nin yeni kiracıları gelmişti. Seher Teyze yıllardır tek başına yaşar , çocukları da yurt dışında. Bazen onda kendi yalnızlığımı görürüm . Her gün pencere kenarına oturup saatlerce izleriz bu sokağı ve o gün küçük sokağımıza yeni hayatlar dahil oluyordu. Sonra arabadan elinde kolilerle bir kız indi ve ben yeryüzündeki cenneti izlemeye başladım.

Nasıl olurdu insanın bir an nefesinin kesilmesi… Hani masallarda okuduğum prenses var ya işte tam da anlatılan oydu. Şiir olsa kelimelere sığmazdı o henüz kimsenin fark edemediği bir renkti başkaydı bambaşkaydı Henüz duyulmayan bir melodiydi kısaca o AŞKTI. Ben böyle iç sesimle konuşurken birden göz göze geldik hemen gözlerini kaçırdı. İşte benim masalımda bu kadarmış dedim içimden. Sonra annemin gidip yardım ettiğini gördüm. Eve gelince anlattı üstün körü. Sadece ismini öğrendim masal prensesinin; Rüya…

Daha fazlasını soramazdım anneme. Olur ya anlarsa ne derdim ki. Ne diyebilirdim. Kendi dünyasına hiçbir renk katamayan bu adamın karanlığına o eşsiz renk nasıl dokunabilirdi. Evet o rüya gibiydi. Daha önce görülmemiş ama defalarca görülmeye değer bir rüya…

Aylar geçmişti Rüya’yı arada sırada sokakta görüyordum ve o arada sıradalar için pencere kenarında tekerlekli sandalyemde çırpınıyordum. Geceler artık Rüya’yı görmek için uyuma sebebim olmuştu. Keşke o da beni böyle sevse keşke daha eşit şartlarda karşılaşsak keşkelerle kurulan daha bir sürü cümle…
Artık daha umutlu daha heyecanlıydım artık günlerimin bir anlamı vardı hem de güzel bir anlamı… O gün hava güzeldi tekerlekli sandalyemle birlikte kapının önüne çıktım ah şu merdivenler de olmasa zavallı annem daha az yorulurdu. Onları merdiven değil dağ olarak görürdüm. Benim hayatla aramdaki koca dağlar… Neyse ki az sonra Rüya’yı gördüm. Elinde çantalar vardı. Bir yere gidiyordu belliydi ve o an bana bakarak gülümsedi. Hafif bir tebessümle. Merhaba dercesine başını öne eğdi. Ben de ona gülümsedim. İşte benim hayatımın asıl başlangıç noktası. Artık saniyeler bile onu düşünmeden geçmiyordu. Bir şeyler yapmalıydım , çabalamalıydım. Ertelediğim bilgisayar kursuna devam etmeye başladım. Artık sorumluluklarım olmalıydı.

Bir gün Rüya yine bana kapıda el salladı. Beni her gördüğünde gülümserdi. Tüm cesaretimi toplayıp bir gün merhaba nasılsın diye seslendim. Hiçbir şey demeden öylece geçip gitti. Tabi dedim senin gibi biriyle konuşup samimi olacağını mı sandın içimden. Ertesi gün annemi kendi kendine konuşurken duydum vah vah deyip duruyordu. Yanına gidip ne olduğunu sordum. Anlattı.

‘’Seher Teyze’nin kiracının kızı var ya hem sağır hem de dilsizmiş. Ne de güzel kız öyle. Allah’ım ne de güzel yaratmış. ‘’Bu cümlelerden sonra içim derin bir sessizliğe büründü o masal prensesinin melodileri yoktu. Hayatında çocuk cıvıltıları yoktu anne sesi , yağmur sesi olmamıştı hayatında…
Demek ki bu yüzden ona nasılsın dediğimde geçip gitmişti şimdi anlamıştım . o rüya gibiydi sessiz tınısız ama insanda derin etkiler bırakan … uzun uzun düşündüm geceler aylar boyu. En sonunda annemle konuşmaya karar verdim. Rüya ile evlenmek istiyordum. Artık rüyalarım gerçek olsun ve ben cennetime kavuşayım istiyordum. Bu arada kursu bitirmiştim. Artık bilgisayar programları yapabiliyordum , web siteleri tasarlıyordum . İyi de bir iş teklifi gelmişti . Evde firmalara web sitesi tasarlıyordum , iyi bir gelirim vardı. Anneme bile bakabiliyordum.

Hayatım nasılda değişmişti aylar öncesi deseler inanmazdım. Rüya benim uğurum olmuştu. Bana şans getirmişti. Hayata olan pencerelerimi açmıştı.
Annem tabi bu meseleyi duyunca ağladı. Nasılda duyguludur o . Ama içten içe de benim üzülmemi istemiyordu daha doğrusu hayal kırıklığına uğramamı. Ama ben kararlıydım bunları başardıysam onu da başarabilirdim belki olurdu . Hiçbir şey hiçbir zaman daha kötü olamazdı çünkü umut vardı… Aşk vardı bu hayatta. Ben keşkelerime yenileri eklensin istemedim. Rüyayla başlayan iyi kilerim olsun istedim.

Annem beni kıramayarak komşunun kapısını aşındırdı . Ağlayarak eve geldi hiç konuşmadık zaten anlamıştım ben gerçekten bir rüya görmüştüm ve şimdi uyanma vaktiydi. Birkaç gün sadece düşündüm o sıralarda rüyayı sadece pencereden dışarıyı izlerken görebiliyordum.

Ama vazgeçmek olmazdı Rüya ile konuşmalıydım ama nasıl? Bunu düşündüm ve en sonunda internetten bulduğum işitme engelliler için açılmış olan işaret dili kursuna yazıldım her gün düzenli olarak kursa gidiyordum. Bir de insanlar bakış açılarını değiştirse oysa neleri başarabilirdik. Beni yıllardır tek bir odaya yatağa mahkum eden insanların tuhaf acıyan bakış açıları değil miydi? Beni hayattan soğutan onlar değil miydi? Yine aynı şeyi yapıyorlardı. Bu rüyadan beni uyandırmaya çalışıyorlardı . Fakat bu sefer vazgeçmek yoktu bunu unuttular.

Neyse ki birkaç ay sonra işaret dilini büyük bir azimle bitirmiştim sıra rüyayla konuşmaya gelmişti. O gün özenle hazırlanıp dışarı çıktım renk renk güllerden bir buket yaptırdım ve eve doğru gelmek için yola koyuldum önüme çıkan kaldırımları saymazsak heyecandan uça uça geldim diyebilirim. Ama o an o kaldırımlar bile bana engel olamadı çünkü neleri başarmıştım ben rüyamı gerçekleştirmeye gidiyordum.

Ve sonunda sokağımıza gelmiştim. Rüya’yı beklemeye başladım saatler geçti ama hala yoktu. En sonunda akşamüzeri kapıya çıkmıştı. Kalbim her an durabilirdi ya da ben oracıkta ölebilirdim. Ona el salladım ve yanıma çağırdım tabi işaretlerle. Gül demetini uzattım ve başladım işaretlerle iç dünyamı saklı kalan yanlarımı umutlarımı hayallerimi anlatmaya…

‘’RÜYA insanlar bu güller gibi renk renk ve farklı kimse birbirine benzemiyor farklıyız çeşit çeşit renk ve insan var bu dünyada. Ama seni anlatabilecek bir renk yok. Sen benim masallardaki prensesim henüz keşfedilmeyen rengimsin. Şimdi sana soruyorum benim bu hayattaki rüyam yeryüzündeki cennetim olur musun?’’
Rüya uzun süre donuk bakışlarla yüzüme baktı. Önce beni anlamadığını kendimi ifade edemediğimi düşündüm. Sonra hıçkırıklara boğularak ağlamaya başladı . Güllere bakıp gözleriyle evet dercesine başını salladı ve boynuma sarıldı. İşte şimdi ikimizde ağlıyorduk. İçimizde biriktirdiğimiz ne de çok cam kırıkları varmış . İşte şimdi hepsi tek tek gidiyordu içimizden. Yaralarımız iyileşiyordu. Rüya ve benim kelimelere ihtiyaç duymayan aşkımız bütün engelleri aşıp gerçek olmuştu. Benim rüyalarım gerçek olmuştu. Masal prensesim artık yanımdaydı . Nisan ayında yapılan nikahımızla herkese aşkın sevginin her engeli aşabileceğini gösterdik. Ben Rüya’nın hayatındaki tek ses belki melodi oldum. O da benim kırlarda koşan ayaklarım olmuştu adeta. Sanki yıllardır beklediğim hatta aradığım kaybettiğim yanımı bulmuştum.
Ve şimdi ben o tatlı huzurun tadını çıkarmakla o kadar mutluyum ki. Bir ömür uyumak istiyorum bu rüyadan uyanmamak için. Öyle bir sevgi ki bu öyle bir aşk ki sadece gözleri gözlerime baksın yeter diyorum içimden. Ve ben şimdi iyi kilerle dolu bir hayata rüyada yaşar gibi masal prensesimle devam ediyorum…

SON​

EMEL OKTAY

ÖZGEÇMİŞ


16.07.1992 tarihinde Bursa’da doğdum. 2010 yılında Necatibey Anadolu Kız Meslek ve Meslek Lisesini Çocuk gelişimi ve eğitimi bölümünün özel eğitim alanını bitirdim. Kısa bir dönem özel eğitim alanında çalıştıktan sonra 2011 yılında Maltepe Üniversitesi Zihin Engelliler Öğretmenliği bölümünü kazandım. 1 sene yabancı dil hazırlık okuduktan sonra bölüme devam ettim ve şuan 1.sınıfa devam etmekteyim.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst