Pozitif düşünme

Sağlık Teknikeri

Üye
Üye
Katılım
Haz 8, 2010
Mesajlar
1,090
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
Pozitif olmak, iyimser düşünmek yaşamı toz pembe görmek değildir. Tersine pozitif düşünenler engeller karşısında yılmak yerine düşünüp mücadeleye devam edenlerdir. Peki pozitif olmak öğrenilebilir mi? İşte cevabı… şahsınızı yorulmuş hissediyor musunuz? Enerjiniz daha öğleye varmadan tükeniyor mu? şahsınızı iş ortamına yabancı hissettiğiniz oluyor mu? Sebepsiz yere çabucak sinirleniyor musunuz? Bu suallerin çoğuna evet diyorsanız muhtemelen “tükenmişlik sendromu” yaşıyorsunuz anlamına gelir.
İyİmserlİk ÖĞrenİlebİlİr mİ?
Tükenmişlik duyguyu insanın yaşam kalitesini düşürür. Bunu yaşamakta olan insanlar iş hayatlarında verimsiz; özel hayatlarında mutsuz olurlar.
Schopenhauer “engelleri aşmak, varoluşun en büyük gayesi ve hazzıdır. ” der. Schopenhauer gibi düşünenler yaşamı, “engelleri aşmak” olarak görüyorlar. Onlar için yaşam daha ziyade acılarla dolu ve tabii olarak maksat bu acıları dindirmek veya sınırlamak.
Bir de yaşama müspet yönünden bakanlar mevcut. Pozitif psikolojinin öncülerinden martin seligman'a göre yaşam yanlızca engelleri aşmak değildir. İnsan mutluluk için yaşamalıdır.
Peki siz ne şekilde değerlendiriyorsunuz? Sizce yaşamın gayesi acıları dindirmek veya sınırlamak mı yada mutluluk mı?
Martin seligman'ın daha mutlu ve dirlik içerisinde bir yaşam hayat sürdürebilmek için bizlerin elimizde bulunan ve arzu ettiğimiz takdirde çoğumuzun uygulayabileceği beş adımlı bir formülü var:
1-aklımızdaki pozitif his ve düşüncelerin rakamını artırmak. ilmi pek çok deneye göre, zihnindeki düşüncelerinin bir çok müspet olanlar daha mutlu oluyorlar.
Seligman, depresyonda dahi olsanız, her akşam o gün yaptığınız üç müspet davranışı -bunlar çok önemsiz, ufak şeyler dahi olabilir- aklınızdan geçirerek uyumanızı öneriyor. Bu ufak egzersiz dahi ertesi günün iyi geçmesine neden oluyor. Bunu düşkünlük şekline getirenlerde ise depresyon riski azalıyor.
Anlaşılan o ki zihnimizi müspet düşüncelere odaklamak bize iyi geliyor. Negatif düşünceler ise ( Kızgınlık, kıskançlık, nefret, utanma, suçluluk… ) Bizleri mutsuz etmekte.
2- İnsanın kendi kuvvetli yönlerini keşfetmesi ve hayatında bu kuvvetli yönlerini daha ziyade kullanması icap ediyor. İş hayatında kendi kuvvetli yönleri kullanmakta olanlar yaptıkları işle bütünleşiyorlar, vaktin ne şekilde geçtiğinin farkına dahi varmıyorlar. Bu durumu mihaly csikszentmihalyi “akış” ( Flow ) Olarak tanımlıyor.
İnsanı “alıp götüren” bu iş biri için bahçeyle ilgilenmek veya çocuk yetiştirmek olacağı gibi başkası için firma yönetmek veya arkeolojik kazı yapmak olabilir.
3- seligman'a göre mutlu insanlar ilişkilerinde sevgiyi ön planda tutup yapıcı tavır sergiliyorlar. Kendilerini kenara çekip başkalarını yargılamak yerine kişilerin hayatlarına dahil oluyor ve kendi hayatlarına insanları dahil ediyorlar.
4- mutlu insanlar, hayatlarının manasını bulabilmiş insanlardır. Yaşamın manası bir şeye sahip olunca bulunmaz. Bir mevkiye gelmek de insana yaşamın manasını öğretmez.
İnsan yalnız şahsından daha büyük bir şeye bağlanıp ona inanırsa yaşamın manasını yakalar. Herkesin mana arayışçılığı farklıdır elbette.
Bir takımı bu manası dinde ve ibadette bulmakta, bir takımı kendisini bilime adar. Manalı bir yaşam, kimisi için iyi çocuklar yetiştirmek, kimisi için mesleğini hakkıyla yapmak olabilir.
Bu mana sayesiyle insan hayattaki varoluşun sebebini anlar, hedefini netleştirir.
Mana insanın pusulasıdır.
5- hayatlarında mana bulan ve müspet münasebetler yaşamakta olan insanlar kendilerine somut hedefler koyup bu amaçları yapmak için yaşarlar. Hedefi bulunan insanlar yaşama tutunurlar. Sanıldığının tersine muvaffak insanlar en zekiler arasından değil yaşama en sıkı tutunanlar arasından çıkıyor.
( Seligman, kendi teorisini perma olarak adlandırıyor. Perma, yukarı tarafta anlatmaya çalıştığım beş maddenin İngilizce isimlerinin baş harflerinden oluşuyor. Pozitive emotion, engagement, relationship, meaning ve achievement )
2000'li yılların başından başlamak üzere pozitif psikolojiden esinlenen psikologlar da “kendini işine adama” gibi kavramları daha sistemli bir biçimde incelemeye başladılar. Özellikle fred luthans, kendilerini işlerine adamış olan şahısların öz yetkinlik, iyimserlik, dayanıklılık gibi yapıcı duygulara sahip insanlar olduklarını kanıtladı.
Pozitif psikoloji 1980'lerden sonrasında yükselişe geçti ve bize şunu öğretti:
Başını sokacak bir evi, yiyecek yemeği olmayan, sefalet içerisinde yaşamakta olan insanlar elbette mutlu olamazlar; Fakat bu seviyenin üstündeki herkesin mutlu olarak bulunması kendi elindedir.
İşin püf noktası kanımca şu: biz umumiyetle yaşama tersten bakmaya programlanmışız. Zannediyoruz ki mutluluk için evvela muvaffak, zengin veya çok popüler olmak icap ediyor. Fakat aslına bakılırsa doğru bulunan tam tersidir, eğer insan müspet düşünür, sevgiye dayalı münasebetler kurup manalı bir yaşam yaşamaya başlarsa mutluluk o insanın peşini bırakmaz. Mutluluk insanın kendi tercihiyle elde edeceği bir akıl durumudur. İnsanın mutlu olarak bulunması için evvela mutlu olmayı seçmesi lazımdır.
California Üniversitesi hocalarından ve pozitif psikolojinin en tanınmış isimlerinden sonja lyubomirsky'nin de ısrarla vurguladığı gibi mutluluk ve daha tatminkar hayatlar yaşıyor olmak bizlerin elimizdedir.
Yeter ki şükretmeyi, affetmeyi, ilişkileri sevgi üstüne kurmayı, gereksinimi bulunanlara yardım etmeyi ve hayattan zevk almayı öğrenebilelim.
İyimserlik de mutluluk da öğrenilebilir.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst