Sağlık Bakanı ve Başbakana Engelliler Adına Açık Mektubumdur!

DÜŞ GEZGİNİ

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
240
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Halil Yılmaz Not: Güncelleme tarihi: 11 Ekim 2012... Konuya ilişkin Engelliler.Gen.Tr sitesi tarafından hazırlanan video yazıya eklenmiştir...


Başa kakma desem doğru tabir olmaz. Yapılan iyiliği yüze vurma desem yine doğru bir tabir olmaz. Bu akşam haberlerinde izledim. Sağlık bakanına görme engelli geçici işci Nurullah Mehmetoğlu, "Biz burada asgari ücretle çalışıyoruz. Koşullarının iyileştirilmesini istiyoruz. Müteahhit şirketlerin elinden ne zaman kurtulacağız?" diye sordu.... (b.k.z )

Sağlık bakanı nasıl bir cevap verse beğenirsiniz?
Bakanın görme engelli işciye verdiği cevap; "Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım? Müteahhit şirketlerin yanında çalışmaya devam edeceksin"

Sayın Bakana sesleniyorum:

Sayın bakan, “bu devlet sizin babanızın malı değil. Dünyanın her yerinde devlet engellilere pozitif ayrımcılık yaparak onlara iş verir. Bu devletin görevidir. Bakan olsanızda hatta başbakan olsanızda devletin imkanlarını halkın hizmetine sunmakla kimseye lutufta bulunmuş sayılmazsınız!”

Sayın bakan, Türkiye'nin imza attığı “uluslar arası sözleşmeler” ve sizin o çok övündüğünüz “özürlüler kanunu” engellilere “ayrımcılık yapılmasını suç” sayar. Görme engelli birine “gözlerin görmediği halde sana iş verdik.” demekle o kişiyi ve onun şahsında tüm engellileri küçümsemiş, hor görmüş ve ayrımcılık yapmış oluyorsunuz.

Vicdan sahibi savcılara sesleniyorum, televizyonlardaki görüntüleri ihbar sayıp sağlık bakanı hakkında “engellilere ayrımcılık yapmakla” soruşturma başlatın!

Engellilerle ilgili dernek, vakıf ve sivil toplum kuruluşlarına sesleniyorum, gün bu gündür!
Gelin Türkiye'de bugüne kadar olmayan bir şeyi yapın ve bakan hakkında suç duyurusunda bulunun. Yapacağınız organizasyonlarla engelliler ve dostlarını sokağa dökerek bakanın sarf ettiği sözlerden dolayı istifasını isteyin.

Son olarak başbakanımıza sesleniyorum, bakanınızın söylediği sözleri mutlaka duymuşsunuzdur. Yarın sabah bağrından çıktığınız bu millete bir iyilik yapıp sağlık bakanını görevinden alın!

Bakanın sarf ettiği sözleri hepimizin yüreğine kor ateş düşürdü. Bu ateşe su serpmek bu ülkenin başbakanı olarak size düşer.
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
F

Fırtına

Guest
bu haber öyle bir haber ki............insan yorum yapmakta zorlanıyor............!!! yazmak istediğim çok şey olmasına rağmen, yaz-ma-ya-ca-ğım.!!!

"gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım.?! müteahhit şirketlerin yanında çalışmaya devam edeceksin.."


bu sözleri söyleyen kişi.........yi..........esef/le kınıyorum.!!!
 
F

Fırtına

Guest
Ben Sana Engel Olmayayım.!

konu ile ilgili düşündürücü bir yazı.. paylaşmak istedim..

Bir bakan..
Aslında bakamayan.!

Başbakanla sürekli ters düşse de, yerinden kıpırdatılamayan bakan..

Seçildiği bölgede, memleketinde, güçlü ve sayıca fazla bir kitle tarafından desteklendiği için, mevcut başbakanın da bu oy potansiyelini göz ardı edemeyeceğinden mütevellit koltuğunda hala gerile gerile oturmakta olan sağlık bakanı..

Bir gezisi sırasında girdiği kahvehanede, kendisinin verdiği selamı almayan bir vatandaşı önce azarlamıştı. Ardından vatandaş için, Türkiye Cumhuriyeti Bakanına saygısızlıktan dava açıldığı söylemleri dilden dile dolaşmaya başlamıştı.

Bu sefer Batman bölge hastanesindeydi. Seçim çalışmalarını yürütüyorlardı yarı İngiliz, yarı Türk bakan arkadaşı Mehmet Şimşek ile.. Gözleri görmeyen bir vatandaş çıktı karşılarına.. Asgari ücretle ev geçindirmeye çalışan, engelli vatandaşımız; asgari ücretli çalışan arkadaşlarının genel bir serzenişini yansıttı bu iki bakana.. Engelli vatandaş daha derdini bile anlatamadan “Gözlerin görmediği halde iş vermişiz sana!” dedi.. Sağlık Bakanı ve aslında içinden seslendirdiği cümleleri bizler yüzünden okuduk..

Aslında diyordu ki;

“Engellilerin çalışmaya hakları yok, ama bizim sayemizde bu halde bile çalışıyorsun.!”

İnsan ister istemez düşünüyor;

''Engellilerin herhangi bir devlet kurumunda çalışıyor olmaları'' iktidarın kendi bahşettiği bir lütuf mudur.?

Yani Sayın Bakan olmasa, asgari maaşla bile çalıştırılmaya gerek görülmeyecek, buna hakkının olmadığı söylenecek engelli bir vatandaşımız mı var yoksa.?

Oysa 4857 sayılı yeni iş kanuna göre, 50 kişiden fazla işçi çalıştırılan kuruluşlarda, mevcut sayının en az % 3 ü kadar engelli çalıştırılma zorunluluğu vardır. Bu iktidarın ya da herhangi bir bireyin bahşettiği bir lütuf, bir kıyak değildir.

Bu;

Demokratik toplumlarda, sosyal devlet anlayışının hakim olduğu yönetimlerde, o devletin uygulaması gereken zorunluluktur. Bu insanlar haklarından daha fazla bir şey istemiyorlar.. Ve bu yüzden de bir bireye minnet duymak zorunda değiller.

Fakat bu türden bir olayın aslında sert tepkiler doğuracağı günümüz gelişmiş toplumlarının aksine, ülkemizde bunu da seçim malzemesi olarak kullanmayı ilke edinmiş siyasi partilerimiz var.. Ve en başta bu cümleleri kuran bakanlar, insanlara “Doğru demiş işte, adam kör.! Fuzuli yere iş vermişler ama adam işi beğenmiyor.! Nankör yahu bunlar.!” dedirtmek için ellerinden geleni yapacaklar.. Sokak kulisine, otobüste, metroda, kaldırımda, tv programlarında şahit olabilirsiniz çok yakında..

Onlara göre mükemmellik kendi egolarıyla sınırlı.. Ne kadar fazla ego, o kadar fazla tatmin..

Fazla zevk almayın artık üstümüzden.. Sonra sıradanlaşır.!!!



Mehmet Tanrıverdi
 

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
Son dönemde AKP'de, "yapılacak herşeyi biz yaptık. Bizim yaptıklarımız karşısında şükredip bize minnettar olun." tavrını gözlemliyorum. Bakanın sarf ettiği sözlerde bu tavrın dışa vurumu. AKP hala "sosyal devlet" ile "sadaka kültürü" arasındaki farkı fark edememiş. Dünyanın her yerinde sosyal devlet anlayışı çercevesinde dezavantajlı gruplara pozitif ayrımcılık yapılır. Bu bir lutuf değil sosyal devletin ödevidir!
Bu tutum karşısında engelli derneklerinin nasıl bir tepki göstereceğini merak ediyorum. Bizim siyaset anlayışımızda "istifa etme" ve "özür dileme" kültürünün olmayışı toplum olarak siyasetciye gerekli yerde gerekli tepkiyi vermememizden kaynaklanıyor.
Güzel bir organizazyon yapılıp onbin insana sokağa dökerek bakanı protesto etsek sizce bakan istifa etmese bile özür dilemez mi?
Kafası değişmedikce özür dilemesinin bir anlamı yok diye düşünmeyin. Bu türden durumlarda toplumun vereceği tepki ve özür dilenmesi büyük anlam ifade eder.
 
F

Fırtına

Guest
Bakana tepki büyük;

Bakan Akdağ'ın engelli işçiye cevabı üzerine, CHP ve bazı sivil toplum örgütleri olaya tepki gösterdi. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Merkez Yönetim Kurulu, "Bakan lütufta bulunmak yerine özürlü personel çalıştırılması hususundaki hükümleri uygulasın.. Sayın Bakan, eksik engelli kadrosunu yapacağı istihdamla dolduracağına, hakkını isteyenleri azarlamakla yanlışlarını örtbas etmeye çalışıyor" açıklaması yaptı.



http://engelliler.gen.tr/f53/saglik...digi-engelli-isci-icini-doktu-7691/#post17669
 

Sağlık Teknikeri

Üye
Üye
Katılım
Haz 8, 2010
Mesajlar
1,081
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
Bakanın ukala tavrı bana abdurrahim karakoç'un bir şiirini hatırlattı. Aynı ukala tavır fi tarihindeki türkiye'nin devlet kademesinde varmış demekki. Bizler fi tarihinde kaldı sanarken bu ukala tavrı birden bire ete kemiğe bürünüp dirilmiş...

Eğdi Başını

Gitmişti makama arzuhal için
Bey dedi yutkundu eğdi başını
Bir azar yedi ki oldu o biçim
Şey dedi yutkundu eğdi başını

Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
Gözler çakmak çakmak benzi sapsarı
Bir konağa baktı alttan yukarı
Vay dedi yutkundu eğdi başını

Çekti ayakları kahveye vardı
Açtı tabakasını sigara sardı daldı
Neden sonra garsonu gördü
Çay dedi yutkundu eğdi başını

İçmedi masada unuttu çayı
Kalktı ki garsona vere parayı
Uzattı çakmağı ve sigarayı
Say dedi yutkundu eğdi başını

Döndü gözlerinde bulgur bulgur yaş
Sandım can evine döktüler ataş
Sordum memleketin nere gardaş
Köy dedi yutkundu eğdi başını

Yürüdü kör topal çıktı şehirden
Ağzına küfürler doldu zehirden
Salladı dilini vazgeçti birden
Oy dedi yutkundu eğdi başını
 
F

Fırtına

Guest
devlet/vatandaş (hele bir de engelli vatandaş isen;..) ilişkisi üzerine; ''oy..........ki, ne oyyyyy..........'' dedirten, tam da yaşanan bu olaya endekslenen çok güzel ve düşündürücü bir şiir.!!!
 
F

Fırtına

Guest
Bakan Akdağ görme engelli işçiden özür diledi.!

Batman'da kendisine sorunlarını anlatan görme engelli vatandaş Nurullah Memetoğlu'na tepki gösteren ve "iş bulmuşsun daha ne istiyorsun" diyen Recep Akdağ, Mehmetoğlu'nu telefonla arayarak özür diledi.

Nurullah Mehmetoğlu yaptığı açıklamada şunları söyledi; "Recep Akdağ beni aradı. Özür diledi. Yorgun olduğu için böyle bir şey söleyebilmiş olacağını anlattı. Allah'a emanet ol dedikten sonra kapattı. Ben Sayın Akdağ'ın özrünü kabul ediyorum. Ancak bu sıkıntı ben de kalacak. Sözlerini asla unutmayacağım. Dün bazı siyasi partilerden tehdit mesajları aldım. Televizyona çıkarsam işimden olabileceğimi söylediler.."
 
F

Fırtına

Guest
Bunun adı kıyak değil, ayıp.!

AKP, Recep Akdağ’ın azarladığı, sonra da AKP’li vekillerin tehdit ettiği görme engelli işçiye Sağlık Müdürlüğü’nde iş verdi.

AKP'ye iki çift sorumuz var.

Pazar günü AKP’li bakanlar Mehmet Şimşek ile Recep Akdağ gezerken, görme engelli Nurullah Mehmetoğlu Akdağ’a “Biz burada asgari ücretle çalışıyoruz. Koşullarının iyileştirilmesini istiyoruz” dedi.

Akdağ ise sadece koşullarının iyileştirilmesini isteyen işçiyi “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz.. Para kazanıyorsun değil mi.?” diye azarlayarak tersledi.

Başta engelli örgütleri olmak üzere kamuoyu bu tavra sert tepki gösterdi, Bakan Akdağ Mehmetoğlu’ndan özür dilemek zorunda kaldı.

Şimdi ise Mehmetoğlu’na Sağlık Müdürlüğü’nde iş verildi.

Bu bir “kıyak” değil.. “Lütuf” hiç değil.. Bu büyük bir ayıp.. AKP, şu soruların yanıtını kamuoyuna vermeli;

- Recep Akdağ olaydan iki gün sonra özür diledi. Kamuoyu tepkisi olmasaydı da özür dileyecek miydi.? Milyonlarca engelliyi ikinci sınıf vatandaş gören birinin bakanlıktan istifa etmemesini nasıl açıklayabilirsiniz.?

- Mehmetoğlu’nu olayın akşamında telefonla arayıp tehdit eden AKP’li milletvekilleri kimlerdir.? Akdağ’ın özür mektubundaki “duygusal” ifadelere bakılırsa, yaptığının vahim bir hata olduğunu kabul ediyorsunuz. Bu hatayı çok daha ileri götüren milletvekilleri hakkında inceleme başlatılacak mı.?

- Vekillerin tehdidi de düşünüldüğünde, eğer Mehmetoğlu’nun durumu basında bu kadar yer almasaydı, işten atılması için çalıştığı şirkete baskı mı yapacaktınız.?

- Mehmetoğlu’na “kıyak” olsun diye Sağlık Müdürlüğü’nde iş verdiniz. Asgari ücretin gerçekten yetersiz olduğunu mu düşünüyorsunuz, yoksa Mehmetoğlu’na “sus payı” mı verdiniz.?

- Eğer ilkiyse, asgari ücreti neden artırmıyorsunuz.?

- Eğer “sus payı” verdiyseniz, özrünüz de göstermelik miydi.?

- Mehmetoğlu şikayetini dile getirdi, ama Mehmetoğlu’nun koşullarında çalışan binlerce engelli işçi var. Onlar ne olacak.? Sizin sisteminizde sadece “basına yansıyan”lar mı kurtuluyor.?

- AKP iktidarı engellilerin durumunu düzeltmek için ne yaptı.? Torba Yasa’ya da engellilerin haklarını kısıtlayan bir madde eklemiş, sonra engelli vekiliniz Lokman Ayva sert tepki gösterince hiçbir şey olmamış gibi geri çekmiştiniz. Engelliler umrunuzda mı, yoksa koşullarını iyileştireceğiniz yerde az miktardaki sosyal haklarını da mı ellerinden almaya çalışıyorsunuz.?

torba yasa da geçen madde;

Tasarının, engellilerin karşı çıktığı 63. maddesi şöyle;

''İşin niteliği veya teminde güçlük nedeniyle işyerlerinde özürlü çalıştırma konusunda güçlük yaşayan işverenler; başka işverene ait işletmelerde, kurulan ortak işletmelerde veya özürlü çalıştırmak amacıyla kurulan işletmelerde ilk defa işe alınan özürlülerin ücretlerini karşılayarak özürlü çalıştırma zorunluluğunu yerine getirebilir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, işverenin başvurusu üzerine işin niteliği veya teminde güçlük nedeniyle işyerinde özürlü çalıştırma konusunda güçlük yaşanıp yaşanmayacağını karara bağlar.''

Ayva, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada ise bu düzenlemeden sonra bir şirketin, ''ben işimin niteliği nedeniyle özürlü çalıştıramıyorum, başkası benim yerime özürlü alsın, ben de maaşını ödeyeyim'' diyebileceğini belirtti.

Lokman Ayva, ''Özürlüler cumhuriyetinin ilk harcı mı atılıyor? Bu düzenleme sonrasında, 'özürlüler, artık bizimle değil, özürlüler için kurulmuş şirketlerde çalışacaksınız', bazı belediyeler de 'biz şehri özürlülere uyduramadık, bari özürlüleri ayrı bir şehre gönderelim' denilecek'' ifadesini kullandı.
 

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
Unutmadık...! Unutturmayacağız...!

İlk mesaja eklenen videoyu ve video metnini burayada ekliyorum. İzleyin izlettirin...


Engelliler.gen.tr sitesi için hazırladığımız video ile karşınızdayız. Videonun giriş kısmında Sağlık bakanı Reçep akdağ'ın Birkaç yıl önce sarf ettiği ve engelli bireyleri çok yaralayan o talihsiz sözlerini karşınıza getirdik. Belliki sayın bakan bir engellinin devlet tarafından işe alınmasını ona yapılmış bir lütüf olarak görüyor...

Bakan beye tavsiyemiz, önce “sosyal devlet” kavramını iyice öğrenmesi yönündedir. Dünyanın başka ülkelerinde devletler engelliler için ekonomik ve sosyal politikalara ağırlık verip ve bunun bir lütüf değil devletin asli görevi olduğu bilinciyle hareket ederken, bizim ülkemizde engelliler bir yandan işsizlik sorunun getirdiği ekonomik sorunlarla boğuşup diğer yandan uygun olmayan mimari koşullar nedeniyle evlerine hapsolmuşken, devlet yönetiminde bulunan bir bakanın bunun mahcupluğunu yaşaması gerekirken cüretkar bir tavırla görme engelli kardeşimizi ve onun nezdinde tüm engellilere azarlaması kendi cehaletini dışa vurmasıdır...

Engelliler sadece ve sadece eşit yurttaş muamelesi görmek istiyor. Kaldırım engellilerine takılmadan sokaklarda özgürce dolaşmak, herkes gibi iş sahibi olmak, herkes gibi kamu hizmetlerinden yararlanmak... Sizler engellilerin önündeki bu barikatları kaldırmadığınız müddetce bugün cılız çıkan sesimiz yarın kulakları sağır edercesine gökkubbede yankılanacaktır... Başbakanın sürekli söylediği gibi, "mahkeme kadıya mülk değildir." Bugün oturduğunuz koltuklar yarın engellilerin kendi güçlerini fark ettikleri anda estirecekleri rüzgar karşısında yer ila yeksan olacaktır.
 
G

güz gülleri

Guest
"""mahkeme kadıya mülk değildir." Bugün oturduğunuz koltuklar yarın engellilerin kendi güçlerini fark ettikleri anda estirecekleri rüzgar karşısında yer ila yeksan olacaktır.""

ne gönül gözü görüyor ne dünya gözü asıl kayıp kendisinde farkında değil..ama bir gün kavurucu güneşimiz tüm başını kuma gömmüş duyarsızları elbet yakacaktır.bütün yollar bir adımla başlar ve bizim adımlarımızın çoğalarak ilerleyeceğimize ve sesimizin de vatanın her köşesinden yükselerek bir koro halinde artık duyarsızların beyninde , bunlar gerek üst düzey gerek vatandaş olsun çınlatacak şekilde duyuracağımıza yürekten inanıyorum...bu toplumda bizde varız ve yaşam standartı bizimde hakkımız.
 
M

mavibalina2012

Guest
Kelimelerin bile anlamını yitirdiği insanlığımızı defalarca defalarca sorgulamamız gereken anlar...Benim cevabımda bu olsun...
BÜYÜK ADAM İLE ENGELLİ
Hani bazı insanlar vardır ya bir türlü büyümezler sadece egolarını büyütürler...Egoları seslenir hatta haykırır onlara, "kalk haydı birilerini kırsana, kırsana haydi kırsana, mesela en güçsüzünü, en zayıfını, en günahsızını, kolayca dağıtırsın parçalarsın onu...Sen mi, diğer insanların gözünde büyürsün, yüksek sıfatlara kavuşursun, insanlar senden korkarlar yap haydi yap insanlar sana saygı duyarlar"...Küçük ama büyük adam hemen yola çıkıp bir rakip arar kendine sonunda karşısına engelli biri çıkar tam da istediği gibi üstelik gözleri görmeyen biri...Vur, kır, incit istediğini yap işte karşında savunmasız biri seninde gücünün en büyük göstergesi...Büyük adam kırar, incitir, engelli güçlenir adam şaşırır oysa mücadelesi teke tektir sonunda adam kırdığı kalbin içine bakar, kalbin içinde kenetlenmiş milyonlarca insan vardır...Büyük adam birden gözlerde küçülür özür dilemek için vakti vardır ama insan olmak için vakit artık geçtir...Hem de çok geç...
 
Tekerlekli Sandalye
Üst