Sakat Kelimesine, Sakat Bakış!

frida

Üye
Üye
Katılım
Ara 27, 2016
Mesajlar
9
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Öncelikle bazı insanlar için tetikleyici olan "sakat" kelimesinden bahsetmek istiyorum.

Kelimeyi kullanma sebebim kelimeyi politik bir şekilde pozitif bir öz -kimlik olarak geri kazandırma olduğunu belirtmek isterim. Kör, sakat, topal, vb terimleri kullanmaktan çekinmek, bir Kürt’ün "ben kürt kökenli biri olarak. "ya da kadınların" biz hanımlar... ", biz bayanlar ...diyerek konuşmasından farklı değil.

sakat.jpg

Sakatlığa yüklenen negatif değer ve sakatlar üzerinde ki sosyal baskıyı öncelikle biz sakatların anlaması gerektiğine inanıyorum. Erkek ve diğerleri, beyaz ve diğerleri vb hiyerarşik toplumsal cinsiyetçilik, ırkçılık gibi kavramlardan yola çıkarak, sakatlığa yüklenen negatif sosyal değerin ve sakatlar üzerindeki sosyal baskının sorumlusu olan sağlam ve diğerleri şeklindeki hiyerarşik yapılanmalara sağlamcılık diyebiliriz.

Farklılıklarımızın karşılaştırılıp kıyaslanmasına dayanan bu hiyerarşik yapılanma, Sağlam olanı ileri, normal, sağlıklı, iyi, doğru, rasyonel; Sağlam olmayanı da geri, rasyonel olmayan, sağlıksız, anormal, kötü, yanlış olarak sınıflandırırken; rasyonel, sağlıklı, normal olmayanın rasyonelleştirilmesi için gerekli müdahaleleri de meşrulaştırmış oluyor.

Bu sakat kelimesine yüklenen negatif anlam birçok engelli arkadaşımızı rahatsız edebilir biliyorum. Fakat herkesin bu kelimeyi benimsemesi gerektiğini düşünüyorum ve istiyorum.
Acı ve Baskı önemli tartışmaları teşvik edebilir. Eğer negatif uzaklaşma içgüdülerimizi yenip, bizi üzen şeylerin üstünü kapatmayı bırakırsak, o zaman gerçek ve köklü değişiklikler yapabileceğimize inanıyorum. Kendimizi anlatmak için hâkim dili konuşmamıza gerek yok.

İdealleştirdiğimiz dünyada, mükemmel olmayanın dışlanması, bizim değerlerimizi oluşturan toplumsal yapı içindeki sınıf ilişkilerine bağlıdır. Zamanımın çoğu tekerlekli sandalyemin ve duyarsızlıkların yol açtığı sosyal zorlukları açmakla geçiriyorum. Etik ve estetik değerlerle dünyayı özümsemenizden ve biz sakat bireyle estetik bir değer biçmenizden buna izin vermenizden bu anlamda temel rol oynayan iyi, kötü, güzel, çirkin, yüce gibi kavramlarla "güç"lülük ile simgeleştirmeniz ve kusursuz bir evren modeli tasarlayarak, kusuru oluşturan nesne ya da insanı imha edilmesinin, yok sayılmasını, aşağılanmasına destek veriyorsunuz.

Sürekli kusursuzluğu, simetriyi, orantıyı hem fizyolojik yaşantımızda hem de dış dünyada arıyoruz.
Sakat insanlara bakıp kendi halinize, Tanrı'ya durmadan şükrediyorsunuz.
Neden bizler: tecavüzcü, katil, dolandırıcı, ahlaksız, hırsız insanların bile acıma yüklü trajedi algısıyla ortada dolaşan şükür ibadethaneleri haline geliyoruz.

İnsanlar: tür değiştiriyor, form değişiyor, ruh değiştiriyor ama, değişmiyorlar, dönüşmüyorlar korkuyorlar. Özgürlükten korkuyor insanlar, köleliğin son bulmasından, aptallıklarının ortaya çıkmasından, kendi kendilerinin ifşa olmasından çok korkuyorlar.

İnsanlar çok yalan söylüyorlar, gerçeklik denen en büyük yalanı sahiplenerek, cehenneme döndürdükleri dünyayı kutsuyorlar. İnsanlar günün yirmi dört saati sevgisiz, İnsanlar günün yirmi dört saati düş süz İnsanlar günün yirmi dört saatinde güçsüz, günün yirmi dört saatinde benlik siz kalmışlar.

İnsanlar çok kötü kandırılmışla, birbirleriyle savaşıyorlar. İnsanlar kendi güdük iktidarının daha büyük iktidarlara yol açtığını anlamak istemiyorlar. Kendileriyle ve ötekilerle bir bağ kurmaktansa, bağımlılığı seviyorlar. Bağımlılıkla bağlılık arasında ki inceliğin farkında değiller. Bağımlılığı sonuna kadar genişletme peşindeler, İnsanlar: umutsuz, bugünsüz, yarınsız, umarsızlar.

İnsanların değişimi gelişimi olgunluğu ancak ve ancak davranış kalıplarını sorgulaması, davranışlarının sorumluluğunu üstlenmesi, kendinin olaylar ve kişiler karşısında nasıl davrandığını görmesi ve kendi ile bu konuda savaşarak iyileştirme yapmasıyla mümkündür.

Modern dünyamızın naif insancıl halleri; Sağlamcılığı en güzel şekilde gizliyor. Toplumumuz iliklerine kadar sağlamcı işte. Sağcısı, solcusu, liberali, milliyetçisi, anarşisti sağlamcılığın derin mahkemesinde nefes alıp veriyorlar.

Eskilerde sakatlar cehenneme postalanırken şimdilerde sahne dekoru, reyting malzemesi, gösteri maskotu olmuştur çoktan.

Sağlamlar çok konuşuyorlar, çok bakıyorlar, çok dolaşıyorlar, çok zırlıyorlar. Ama hiçbir şey söyleyemiyor, hiçbir şey göremiyor, hiçbir şey yaratamıyorlar.
Sonunda fark etmeliyiz ki bizlerin macerası çok daha karmaşık olacak ...

Sağlam sever topluma, sağlamcı aileye, sağlamlardan oluşan kadim devlete, sağlamcı komşulara, sağlamcı yönetim kurullarına, sağlamcı arkadaşlara yeter artık dememiz gerekir. Onların maskelerini yırtarak onları da sağlamcılıktan kurtarmamız gerekir.
 

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Sevgili ezgi, Bu tartışma uzun zamandır yapılıyor. Hatta öyle ki devlet ricali resmi yazışmalarda, yasal metinlerde “sakat” kelimesi yerine “engelli” kelimesinin kullanmasına karar verdi.
Sakat, özürlü yada engelli. Bana göre bu üç kelimeden birinin diğerine göre bir farkı yok. Daha doğrusu kelimelerin hiçbir suçu yok. İnsanoğlu bir şeyi, bir durumu belirtmek için kelime üretir.

Daha sonra bu üretilen kelimelere anlamlar yüklenir. Senin verdiğin örnekten yola çıkarsak; Kürt kelimesinin sözlük anlamı Kürt kökenli, Kürt halkından olan kimse anlamına geliyor. Sözcük anlamına baktığımızda sözcüğe ilişkin bir negatif durum var mı? Yok. Ama sende iyi biliyorsun ki bu toplumda birine “kür” denildiğinde bu kelime bir hakaret olarak algılanıyor. Hatta biri bir şeyi anlamadığında ona “kürt müsün kardeşim” diye çıkış yapılır.

Buradaki benzer durum tartıştığımız konu içinde geçerli. İnsanlar kendilerine sakat denildiğinde bunu bir hakaret olarak algılayıp tepki gösteriyor. Bir an için kafamızın içini boşaltıp “engelli, özürlü, sakat” kelimelerinin dilimizden çıkartıp bizi tanımlamak için toplumun “ciciler” sözcüğünü kullandığını düşünelim.
Bize ciciler denildiğinde toplumun engelliye (yada sakata, yada özürlüye adı herneyse) bakışı değişecek mi?

Başa dönecek olursak. Her şey algılarda başlar. Ve algı yönetimi denilen bir şey var. Yapılan bir araştırmaya göre toplumun büyük bir kısmı “engelli komşu istemiyor” aynı araştırmada çocuğunuzun “engelli bir çocuğun olduğu sınıfta eğitim almasını istermisiniz?” sorusuna verdiği cevap %80 oranında “hayır” olduğunu ortaya çıkarıyor.

Ben kısa ve anlamlı cümlelere vurgun bir adamım. Yazındaki “Eskilerde sakatlar cehenneme postalanırken şimdilerde sahne dekoru, reyting malzemesi, gösteri maskotu olmuştur çoktan.” Cümlesi biz engellilerin 1000 (Bin) yıllık tarihini özetliyor aslında. Bin tane tarihçiyi, bir o kadar sosyoloğu bir araya toplayıp bin yıllık süreçte “engellilerin toplumda algılanış bicimi, kazanımlarını özetleyin” diye bir soru sorulsa kalıbımı basarım hiçbiri bu kadar anlaşılır, vurucu, beyni dumura uğratan bir tespit yapamazdı.

Tespitine yandığım. :) Bizim bu kelimeler üzerine yoğunlaşmamız Osmanlının İstanbul surlarına dayandığında Bizanslıların meleklerin cinsiyetini tartışmasına benziyor.

Şimdi bize düşen kale surlarımızla açılan bu gedikleri kapatmaktır. Sağlamcı zihniyet her yanımızı kuşatmış. Bu kuşatmayı yarmak için her engelli kendi çapında mücadele etmeli. Bir devlet kurumunun önünde merdivenler tarafından engellendiğimizde o kurumu yönetenlere neden rampa yapmadıklarının hesabını sormalıyız. Yada toplu taşımada yada kamuya açık bir parkta.

Ya görünür olursun ya görmezden gelinirsin!
Hayatın her alanında görünür olmalıyız. 12 Milyona varan bir engelli kitlesinden bahsediyoruz. Bu sayı çoğu ülkenin nüfusundan bile fazla.

Bu sayıyı aklımızın bir köşesinde tutalım. Aklımızın düğer köşesinde ise “nitelik” ve " nicelik” meselesini tutalım. 12 Milyonluk, sessiz, pısırık, ağlak, şükürcü, sorgulamayan, içinde bulunduğu b…. Durumun yöneticilerin suçu değil kaderin bir cilvesi olduğuna inanan yığınlar topluluğu.
İçinde bulunduğumuz çağda bilgi en büyük silahtır. Engelliler olarak bilgilenmeli, bilinçlenmeli ve en vurucu silahımız olan zekamızla, bilgimizle kora kor bir mücadele vermemiz gerekir.
Bu mücadelede yenmemiz gereken ilk ve en önemli düşman “sağlamcı zihniyetin sakat, engelli, özürlüler üzerinde olan algı biçimidir. Bu algı biçimi kırıldığında gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.

Son söz olarak; karamsar bir tablo çizmiş olabilirim. Ama bu gelecekten olan ümidimi yitirdiğim anlamına gelmesin. Çizdiğim tabloyu “bir teşhis” olarak kabul edilin. Teşhis ne kadar doğru olursa tedavi sürecide o kadar kısa olur. Bu cüretkar tavrını hiç yitirmemen dileğiyle, sevgiler…
 

unuttum.29

Moderatör
Moderatör
Katılım
Eyl 8, 2012
Mesajlar
1,057
Tepkime Puanı
92
Puanları
48
Selamlar,
Halil naptın sen kardeşim.
Üzüleyim mi sevineyim mi; hayran mı olayım bilemedim. :)
Tebrik ederim. Tüm samimiyetimle. Sağol, varol.
Saygılar..
 

frida

Üye
Üye
Katılım
Ara 27, 2016
Mesajlar
9
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Sevgili Halil YILMAZ.

Öncelikle yazdığınız birçok şeye katıldığımı belirtme isterim .Bir nokta da anlaşılır olmadığımı gördüm.Kürd kökenli mevzusunda anlatılmak istenini sözlük anlamı şeklinde değilde .toplumsal gerçekliği şeklinde anlattım.Yani sırf doğru anlaşılsın diye Kadın,Bayan,Hanım gibi ifadelerinden söz ettim .
Beden Kimliğimiz Kadın`dır. Fakat Kadın ve Kız ifadelerinin toplumda neyin belirlenmesi için söylendiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.Şuan hiç evlenmemiş bir kadına siz kadınmısınız kızmısınız diye sorsak bunu bir hakaret kabul edecektir. AYNI şekilde hanım kelimeside kadının sokulduğu ve sokulmak için kullanılan bir kalıptır.HANIM HANIMCIK BİR KIZ dendiğinde aslıda bize yüklenen sen kızsın hanım hanımcık olmak zorundasındır .ŞUAN İÇİN KELİMELERİN BENİM İÇİN ANLAMLARININ VE NASIL ANLAŞILDIKLARININ ÖNEMİ VARDIR .ÇÜNKÜ İÇİNDE sıkıştırılıp kurbanı haline getirildiğimiz hatta katlediğilmiz öldürüldüğümüz namus cinayetlerine kurban gittiğimiz kelimelerin önemi yoktur diyemem .ÖZÜRLÜ,SAKAT ,ENGELLİ DE ÖYLE. BUNLAR ANLAŞILIR OLANA KADAR KONUŞULMALI VE BİRİLERİNİN DÜŞÜNMESİNİ SAĞLAMAK İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ TOPLUM KALIP VE YARGILARINI AŞMAK AŞMAYA ÇALIŞMAK ÖNEMSENMİYECEK BİRŞEY Olduğunu düşünmüyorum.AYRICA ÖZÜRLÜ KELİMESİNİN SANAYİ DEVRİMİ SONRASINDA GELİŞEN BİR SIFAT OLDUĞU BİLMEK DAHİ BUNA KARŞI DURMAYA YETECEKTİR.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Selam Güzeller Güzeli,
Selam Frida,

Yazını öncelikle rumuzundan ötürü severek okuduğumu belirtmeliyim :) Bu arada sanırım yeni üyesin ve sana gönülden bir kocaman hoşgeldin demek istiyorum eğer kabul edersen aramıza HOŞGELDİN...

Kelimeler ve taşıdıkları anlamlar ve aslında söyleniş şekilleri, cümle içinde kullanış biçimleri, kelimelerin anlamları ve o anlamların insanlar üzerindeki algıları...işte bu konuyu edebiyata aşık bir okuyucu olarak oldum olası çok sevmişimdir. Konu güzel, farklı, derin ve asla gözden kaçmayacak cinsten özellikle başlık bir harika...

Ben aslında ötekileştirilen bir birey olarak bana yakıştırılan tüm sıfatlardan nefret ediyorum desem inanır mısın ki buna özellikle seçilmiş adeta üzerimize kim tarafından yada kimler tarafından icat edildiğini bilmek bile istemediğim hani yıllar sonra kabul gören ve bu sayede bundan önceki bir sürü sıfatın yerine kullanılan Engelli kelimesi dahil. Halil Yılmaz'ın dediği gibi aslında küçük bir kız çocuğuna alınan yeni giysi anlamında kullanılan ( ciciler bende en çok bu tanımı çağrıştırdığından ) ciciler denseydi ben adım gibi eminim ki kendimden Sakat sözcüğüyle eşdeğerde nefret ederdim bu üzerime yaftalanan kelimeden...

Aslında bizler için özellikle bir sıfat aranmasına gerek yok ki. Toplumun saçmasapan dayatmalarına maruz kalmaktan son derece bunalmış biri olarak tüm samimiyetimle itiraf etmeliyim ki yüzüme gelince gülen ama arkamdan beni tarif ederken bir sıfat arayışına girme zahmetinde bulunan insanlar umurumda bile değiller!!! Ne derlerse desinler ister engelli, ister sakat, ister topal, ister aksak umurumda bile değil. Bir sıfat takmakla yükümlü hisseden her kişinin benim için cehennemin dibine kadar yolu var...!

Bak yazıları okuyunca aklıma ne geldi. Yıllar önceydi nette okumuştum diye hatırlıyorum hafızam beni yanıltmıyorsa eğer.. daha ben bile kendi bedenimin beynimle savaşına mani olamadığım yıllarda şöyle bir başlıktı dün gibi hatırladığım;

'' Engellilere Nasıl Yaklaşmalıyız? '' el kitabı şeklinde yayınlanmış, küçük, basit ve bir o kadar iğrenç gelen başlığıyla beraber...

Hayatımda bundan daha itici, daha aşağılayıcı bir cümle duymamıştım!!! Ne demek nasıl yaklaşmalıyız? Bu kitabı hazırlayan sağlam bedenli beyinsiz! Biz aynı dünyanın canlılarıyız. Aynı yeryüzünün insanlarıyız! Biz farklı bir canlı türü değiliz ki? Sen insana insan gibi davranabiliyorsan tamam sorun yok zaten bizlerin farklı yaklaşımlara ihtiyacımız olduğu algılaması nereden çıktı? Bizler başka Tanrının çocukları değiliz ki...( Bu arada bu filmi mutlaka izleyin arkadaşlar)

İşte böyle ve bunun gibi bir sürü ıvır zıvıra sebep olmaktan yada malzeme konusu olmaktan artık hicap bile duymuyorum. Bu dünyada önemli olan beden değil beyin. İnsan bedeniyle barışabiliyor ama ya beyinleriyle sorunları olanlar? ya kendinden farklı olanları dışlayanlar üstelik bunu farkında olmadan yapanlar? işte ben kendimden çok asıl onlara nasıl yaklaşılabileceğini düşünmeleri gerektiğine inanıyorum yoksa bizlere ne dedikleri hangi sıfatı yakıştırdıklarının gerçekten önemi yok..

Yine çok sevdiğim bir cümle;

Bütün dünyaya küs olabilirsin ama kendi bedenine ASLA!

Sağlıcakla kal Frida, paylaşımla kal arkadaşım...
 

frida

Üye
Üye
Katılım
Ara 27, 2016
Mesajlar
9
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Merhaba senin yorum yapmana çok sevindim . Üye olduğundan beri paylaşımlarını okuduğum o İnsanlardan birisin .
Yazdıkların evet çok doğru . Sakat kelimrsini duyduğunda ağlayan arkadaşlarım oluyor benim, özürlü kelimesini duyacaklar diye akılları gidiyor , toplum içine çıkmayananı tanıyorum . Kelimelerin hayatımızda okadar büyük bir yeri varki ... Gerçek asıl olanı kabul etmelerine vurgu yapıyorum bunu bilerek istiyorum yani sakat olduklarını kabul ettiklerinde engelli demelerinin , özürlü demelerinin , sakat, topal vs vs demelerinin hiç bir önemi kalmıyor üzülmüyor . Senin de yaptığın gibi onları cehennemin dibine yollayarak hayatlarını daha güçlü ve daha kararlı şekilde idame ettirebilirler . Bizlerde Bunu bir anda başarmadık hepimiz bu saçma sapan süreçten geçtik . Ne zaman ki gerçeği kabul ettik o zaman Evrim'imizi tamamlamış olduk . Bizlerin için hiç bir önemi olmayabilir ama gerçeğin farkına varıp kabuğunu kırması gereken okadar çok arkdaşım varki ... Yoksa o aptal insanları anlatmak benimde hoşuma gitmiyor .

Gazoz Ağacı sevgiyle kal [emoji257]


iPhone cihazımdan Engelliler.Gen.Tr mobil uygulama ile gönderildi
 

Ezgi13

Üye
Üye
Katılım
Ocak 21, 2017
Mesajlar
6
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
fridam sanma ki siteye üye değilim diye senin yazılarını takip etmiyorum. sadece yeni üye olmak nasip oldu. Işığımsın, aşığımsın, canımsın... kalemine yüreğine sağlık...
 

frida

Üye
Üye
Katılım
Ara 27, 2016
Mesajlar
9
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
fridam sanma ki siteye üye değilim diye senin yazılarını takip etmiyorum. sadece yeni üye olmak nasip oldu. Işığımsın, aşığımsın, canımsın... kalemine yüreğine sağlık...

Adaşım seni burda görmek çok güzel hoş geldin aramıza . [emoji257]❤️


iPhone cihazımdan Engelliler.Gen.Tr mobil uygulama ile gönderildi
 
Tekerlekli Sandalye
Üst