Siyahlaşan Engelliler!

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,506
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Kurtarıcı

On Üçüncü Yasa’nın meclisten geçmesinin ardından 1863 yılının Haziran ayında kölelik, Abraham Lincoln’un önderliğinde kaldırıldı. Dönemin meclis üyeleri, danışmanları ve senato üyelerinin çoğunluğu köleliğin kaldırılması gibi kaçık bir fikre kendi görüşleri doğrultusunda karşı çıktı. Fakat Lincoln, ABD ve dünya çapında insanlık ve özgürlük için savaşan yegâne insanlardan biri olmasına karşın, siyaset sahasında olduğunun bilincinde olacak kadar zeki bir insandı. Bu nedenle elde edilmesi gereken toplam oy için bir siyasetçi gibi davrandı; oyların toplanması için ne gerekiyorsa yapılacaktı. Gereken yapıldı; oylar toplandı, On Üçüncü Yasa tasarısı meclisten oy birliğiyle geçti ve siyahîlere hak ettikleri özgürlük verildi, yasalaştırıldı.

1863 yılına kadar bir siyahînin -dönemin tabiriyle bir zencinin- ata binmesi, ‘beyazlar’ gibi rahatça gezip eğlenmesi, şehirdeki mekânlara girmesi, resmi işlemlere tabi olması, hatta âşık olması, olsa da bunu belli etmesi yasaktı, ayıptı, suçtu. Tıpkı tren yollarının inşasına başlanana dek -resmi değilse de bir barış anlaşmasıydı- Kızılderililer ile yapılan anlaşma gereği Kızılderililer şehirde gezemez, toprak sınırlarını ihlal edemezdi. O dönemden bu yana sistem hep aynı rotada ilerlemiştir: İnsanoğlu kendi içinde asıl ve asil bir ırk tayin etmiş, bunun dışında kalan “farklı” görünüme sahip “diğer insanlar,” ikinci sınıf yurttaş olarak kabul edilmiştir.

1864 Haziran’ın da Lincoln’e ve fikirlerine inanan insanlar tarih yazdı ve siyahîlere vurulan zinciri tarihin arka bahçesine gömdü. Bugün bile hâlâ yalnızca siyahî yurttaşlar arasında değil, bütün ABD vatandaşları Lincoln’e içten bir saygı beslerler. Elbette kendisine destek olan dava arkadaşlarına da. Çünkü tarih, kendi içinde sosyolojik bir yapıya sahiptir. Olaylar, kendi şekilleriyle birlikte tarihi kimliklerin doğmasına da neden olur. Bizdeki örneği Atatürk’tür. Lincoln siyahî yurttaşlara, Atatürk koca bir ulusa özgürlüğü getirmiştir.

Lincoln, Atatürk ya da bir başka tarihi kişilik, hepsinin ortak paydası, kendilerini bir ulusa, bir amaca adamalarıdır; hepsinin ortak kimliği, kurtarıcı olmalarıdır. Bugün; ülkemiz başta olmak üzere yıllardır devam eden bir başka insanlık suçu ise, topluluğun “azınlık” olarak ötekileştirdiği engelli yurttaşlardır.

İnsanlar, olağan olan hiçbir konuda bir araya gelemez, klişe hâline gelen barış ya da iyilik gibi kavramlarda kolay kolay hemfikir olamaz; fikir ayrılığı yaşarlar. Ama topluluk tarafından menzile itilen çoğunluk, kendi toplumu içinde azınlık hâlini alır. ABD ya da dünya üzerindeki siyahî yurttaşlarla benzer sorunları yaşayan engelli yurttaşlarımız da bu anlamda aynı kaygıları, aynı şikâyetleri, aynı sorunları beslerler. Ülkemizdeki örneği olan engelli yurttaşların “topluluk” üzerindeki algısı; “tekerlekli sandalyeye ihtiyacı olan kişi”dir. Yani topluluğa göre engelli bir yurttaşın evden çıkıp bir parkta hiçbir engele takılmadan gezmesi lüks, hatta gerekliliği olmayan bir şeydir. Topluma göre bir engellinin tekerlekli sandalyeden ya da onun türevlerinden başka bir şeye ihtiyacı olamaz. Olursa eğer, o onun “sesini yükseltmesidir.

Hâlbuki toplulukta tanımı zaten yıllar evvel yapılan ötekinin misyonu; susmak, kendisine verilen paya razı gelmek ve fazlasını istememektir. Temel ihtiyaçları olan tekerlekli sandalye yahut bir başka ihtiyacının dışına çıkan “öteki”, bu noktada “aykırı” biridir. Bu yüzden toplum, kendi içinde yeni bir algı yaratır: Bunlar kendilerine verilenden fazlasını istiyorlar, o hâlde buradan da beslenmeliyiz.

Bunu da kendi çıkarına kullanan toplum -yoksa siyasetçi mi demeliyiz?-, engelli yurttaşın tekerlekli sandalye dışında hakkı olan “diğer şeyleri,” zaman içerisinde ona verilen bir armağan gibi sunmaya, yalnızca toplum içerisinde değil, engelli kimliğe sahip yurttaşlar arasında da böyle bir algının yeşermesine neden olur: Tekerlekli sandalyeden başka bir şeye ihtiyacın yok.

Oysa örneğini verdiğimiz Lincoln ya da Atatürk, dönemin ve geleceğin inşa edilmesinde kendilerine misyon edindikleri toplum mühendisliğini, yalnızca köleliğin ya da halifeliğin kaldırılması için üstlenmedi; bilakis, yapılan değişimler her iki ulusa da yeni bir geleceğin anahtarını vermişti. İçinde bulunduğumuz modern ve medenî(!) yüzyıl, bundan 150 sene evvel halledilen bir insanlık suçunu, bizim coğrafyamızda onlarca yıldır çözemiyor.

Şu an içinde bulunduğumuz ve “çoğunluğa” göre hareket eden bu sistem; biz engelli yurttaşların tekerlekli sandalye ya da benzeri bir temel gereksinimden öte, herhangi bir ihtiyacımızın olabileceğini kabullenmiyor. Tıpkı siyahî yurttaşların ata binmesi, şehirde özgürce dolaşması ya da diğerleri gibi bir aktivitede bulunması gibi, biz engelli yurttaşların da bu topraklarda âşık olmasını, bir parkta çiğdem yiyebilmesini, evinden çıkıp sinemaya gidebilmesini aykırı bulan sisteme göre biz engelli yurttaşlar, evinde oturması gereken, cinsel ya da sosyal bir hak talebinde bulunmaması gereken, şayet bulunursa bunun ayıp bir şey olduğunun kendisine dikta edilmesi gereken bir “azınlık” olduğumuzu söylüyor. Onlara göre biz; tekerlekli sandalyeler almalı ve evimizden çıkmamalıyız.

Bundan 150 yıl evvel ABD başkanı Abraham Lincoln, meclise taşıdığı On Üçüncü Yasa tasarısını dava arkadaşlarının da yardımıyla meclisten geçirdi ve siyahî yurttaşlara hak ettikleri özgürlüğü verdi. Benzer bir savaşı Atatürk ve dava arkadaşları da bu topraklarda verdi; halifeliği kaldırdı ve tıpkı Lincoln gibi, Atatürk de bizim için kurtarıcı oldu.

Bugün biz engelli yurttaşların üzerindeki bu kara bulutların dağılması için gereken şey yalnızca bir kurtarıcı değil, toplum içinde bizim üzerimizden yaratılan yanlış algıdır: Ben, siz, tüm yurttaşlar, yalnızca tekerlekli sandalyeye ihtiyacı olan insanlar değiliz!
 

DÜŞ GEZGİNİ

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
240
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Yazı sosyolojik bir inceleme gibi.... Her paragraf üzerine sayfalarca tartışılabilir. Hemen hepsi hedefi 12'den vuran tespitler.
“Bunlar kendilerine verilenden fazlasını istiyorlar, o hâlde buradan da beslenmeliyiz. ”

Ne kadar doğru bir kelime değil mi? ÖMSS yeni adıyla EKPSS sınavıyla kamuya engelli personel alındı alınacak. Bilenler bilir devler kamuda çalıştırılşmak üzere engellilere belli bir kota koyuyor. Ama yıllardır bu kotaya kendi bile uymuyor. Şimdi bu kotanın doldurulması için (ki oda hala büyük açıklar var) açtığı sınav sonucu işe aldığı engellileri çıkıp tv lerde “biz bu yıl xxx bin engelliyi kamuda işe aldık” diye çaka satıyor. Bi allahın kuluda çıkıp iyi güzelde bu senin görevin zaten. Yıllardır ihmal etttiğin bişeyi yıllar sonra yapmakla neyin cakasını satıyorsun?

“engelli yurttaşın tekerlekli sandalye dışında hakkı olan “diğer şeyleri,” zaman içerisinde ona verilen bir armağan gibi sunmaya, yalnızca toplum içerisinde değil, engelli kimliğe sahip yurttaşlar arasında da böyle bir algının yeşermesine neden olur

:):):)

Parti adı vermemin bi sakıncası yoktur umarım (bu sitede parti adı verince kıyamet kopuyor ama niyetim A Ya da B partisini savunmak/yermek değil. Durum tespiti yapmak adına veriyorum) AKP Hükümeti bizi işe aldı, AKP hükümeti engelli maaşlarına zam yaptı diye AKP ye şükran duygusu besleyen kaç milyon engelli var? Elbette herkesin bir politik duruşu olabilir. Amacım insanların politik görüşlerini eleştirmek değil ama sizin hakkınız olan şeylerin size verilmesini “şükranla karşılamanız ve daha fazlasını istememeniz bizim olduğumuz yerde saymamıza neden oluyor....

"Onlara göre biz; tekerlekli sandalyeler almalı ve evimizden çıkmamalıyız.”

Ne yazıkki algı bu yönde. Ve ne yazıktırki bu durumu kabul eden milyonlarca engelli var. :(
Biraz araştırma yapınca görüyoruzki avrupanın her ülkesinde tekerlekli sandalye kullanıcısı normal sağlıklı bir insanın gittiği her yere gidebiliyor. Otobüs, minibüs, alış veriş merkezi vs vs vs....

Yazının temelini oluşturan “SİYAHLAR ve BEYAZLAR'da” olduğu gibi memleketin engellisi zenci muamelemesi görmeye devam ediyor...
 

Sağlık Teknikeri

Üye
Üye
Katılım
Haz 8, 2010
Mesajlar
1,034
Tepkime Puanı
23
Puanları
38
Engelliler; "-Hey zenci sen bizimle aynı otobüse binemez, aynı tuvalete s... mazsin" la kendi durumları arasındaki farkı fark edebilecek mi?
Durum tamda budur. Kimse nezaket bozuldu demesin. Gırtlağına kadar b.... batmış birinin ben b... değilde güller içine battım demesi ap açık yalandır. Yalan söylemek isteyen yalan dinlemek isteyen dinleyebilir...
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Siyahlaştırılan Engelliler desek? olmaz mı? kimse ne engelli olmayı ne de engelli olduktan sonra siyahlaşmayı istemez ki ? toplum baskısı ve çevrenin mimarisi sizi bir noktaya kadar hayatın içinde tutmakla beraber bir noktadan sonra tamamen toplumdan soyutlamak için elinden geleni yapar. Bazen düşünüyorum da ben neden 2 sene eve kapandım ? daha da fazla kapanabilirdim ki bu çok mümkündü 13 yaşında ve IQ sü yüksek bir evlada sahip olmasaydım şu an bile evimden dışarı çıkamayacak durumda olabilirdim. Oysa ben tekerlekli sandalyeli de değilim yani asıl demek istediğim sadece tekerlekli sandalyeliler değil değişik engel gruplarından olanlar bile evlerine kapalı bir dünyada yaşamaya mahkum bırakılıyor. Sayın Yöneticimin deyimiyle siyahlaşan engelliler sayısı her geçen gün artıyor bana göre bu önlenemez bir gerçek hatta kabul edilmek istenmese de bu ülkenin bir başka ayıbı.

Parti olayına girmek istemiyorum çünkü iş siyasete döküldüğünde bu sayfalarda öylesine seviyesiz ve öylesine çirkin söylemler dökülebiliyor ve bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığıyla her türlü konuya ilgisiz kalmayı, sessiz durmayı tercih eden üyeler bile bir anda atmaca kesiliveriyor ve siz neye uğradığınızı anlayamadan susturuluyorsunuz ne yazık ki yine aynı konuma düşmek istemiyorum. Üzgünüm ben de bu konuda çekimser kalmak istiyorum çünkü yazılarımın sonunda en çok üzülen yine ben oluyorum.

Burada bir toplantı yada bir çıkış yolu aranacak olsa acaba kaç engelli aynı görüşte olabilir ki? Çok renklilik hoş bir şeydir tıpkı çok seslilik gibi ama kiminin menfaati gözönüne alındığında ve bazıları halinden memnunsa , kaz gelecek yerden tavuk esirgenmeyecekse ve kendilerine verilen 3 kuruş için isyan edemeyecek kadar minnet duymaya alışmışlarsa kime ne sözüm olabilir ki bu onların tercihi olduktan sonra?

Sevgili abicim ben senin yönetici olmaktan çok bir abi olarak gördüğüm için yazın çok harika hatta mükemmel olmuş ve inan çok üzgünüm aklıma '' biz sana iş verdik daha ne istiyorsun '' diye haykıran bir Recep Akdağ vakası ve daha bir çok yaşanan olay geldi geçti.

Bu konuda öyle çok şey var ki söylenmesi gereken hatta sayfalar dolusu yazılmayı hakeden ama buna ne zamanım var ne de gücüm çünkü yazarken bile elimde olmadan öyle çok üzülüyorum ki...

Bu ülkede siyahlaşmayı istemediği halde siyahlaştırılan engelliler var abicim ve ben onları çok iyi anlıyorum aynı yollardan geçtiğim ve bir zamanlar ben de siyah olarak yaşamaya mahkum bırakıldığım için...
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
engelli yurttaşın tekerlekli sandalye dışında hakkı olan “diğer şeyleri,” zaman içerisinde ona verilen bir armağan gibi sunmaya, yalnızca toplum içerisinde değil, engelli kimliğe sahip yurttaşlar arasında da böyle bir algının yeşermesine neden olur: Tekerlekli sandalyeden başka bir şeye ihtiyacın yok.

Hala yazının etkisindeyim oysa yarın haftanın ilk iş günü ve yapmam gereken bir yığın işim varken aklıma birden psiklojideki bir davranış bilimleri testi geldi. Eminim çoğunuz adını duymuşsunuzdur. Şartlı refleks yani Pavlovun köpekler üzerinde yapmış olduğu bir tür koşullu davranış testi. Bilmeyenler olabilir düşüncesiyle kısaca ; Kendi uyaranına değil de bu uyarana bağlı bir başka uyarana karşılık veren edinilmiş refleks; şartlı tepke. Şartlı refleks, organizmanın sinir düzeninde doğuştan bulunmaz; sonradan kazanılır ve zaman geçince unutulabilir. Şartlı refleks üzerinde ilk araştırmaları yapan Pavlov’dur. Pavlov, bulduğu sonuçları bir rapor hâlinde 1903′te Uluslararası Tıp Kongresi’ne sundu. Araştırmalarının konusu sindirim sistemiydi. Çalışmaları sırasında besinlerin köpekte tükürük salgısı oluşturduğunu, ancak aynı salgının besinleri görmekle de meydana geldiğini gördü. Bu konudaki çalışmalarını geliştirerek köpeğe yiyeceklerini bir zil sesiyle birlikte verdi. Bir süre sonra köpek zil sesini duyduğunda besin olmasa da tükürük salgılamaya başladı. Şartlı refleksler öğrenmeyle edinilir ve üst sinir merkezlerinin uyarımlarıyla ortaya çıkar. Bunlar bireyin çevresine uymasını kolaylaştıran işlevlerdir.

Şimdi düşünüyorum da bu ülkede engellilere uygulanan aslında tam olarak şartlı mutluluk yada koşullandırılmış mutluluk diyebilirim. Sen önce engellilerin yada aslında toplumun her kesiminin haklarını yavaş yavaş elinden alacaksın. Eğitim hakkı, seyahat hakkı, protesto hakkı, gezi hakkı, barınma hakkı, oy kullanma hakkı ve daha bir çok yaşama hakkını elinden alacaksın sonra bu hakları geri vereceksin ama öyle tek seferde değil yavaş yavaş geri vereceksin acıta acıta, yudum yudum ki sana haklarından mahrum bırakılmış bu halk minnet duysun.

Engelliler de bu ülkenin azınlığı bir tür ötekiler olduğu için onların insanca yaşam hakkını zorlayarak ve isteksizce vereceksin ki her hakkını alan engelli bunu kendisinde bir nimet sunulmuşcasına sevinerek hatta kendisine verilmesi gereken bir hak olmasından çok hakkı olanı lütuf gibi vermeyi gösteren zihniyeti sevgiyle, minnetle kucaklayacak ve daha çok sevecek , daha çok mutlu olacak ve daha çok oy verecek. İçinizde bu deneye katılmayanlar olabilir mutlaka herkesin görüşüne sonsuz saygım var ama bence bu hükümetin tam olarak yaptığı gerçek ne yazık ki koşullandırılmış mutluluk testi.

Biz yaptık oldu, biz yapıyoruz, biz hep biz engellileri düşünüyoruz diye meydanlarda böğüre böğüre bağıran bir zihniyetin başka nasıl bir açıklaması olabilir ki. Biz engellileri siyahlaştırdık şimdi onları beyazlaştırıyoruz diyemezler ya...
 

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,506
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Biz engelliler ve tüm azınlıklar için “sığ bir partizanlık değilde iliklerimize kadar siyasi, politik bir duruşun olması” gerektiğini inanıyorum. Bizim hayatımızı yönlendiren, bize hak etmediğimiz bir yaşamı dayatan siyasi ve bürakratik tayfaya karşı “siyasi” bir duruş sergilemeden nasıl hak ettiğimiz yaşama kavuşacağız.

Siyaset siyasetcilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir. Dahada önemlisi siyaset, sanılanın aksine particilik falanda değildir.

Hiç olmadığınız kadar cüretkar
Hiç olmadığınız kadar ukala
Hiç olmadığınız siyasal olun.


Namusluların namussuzlar kadar cesur olması vaktidir. Tarih ve insanlık, özgürlüğü uğruna ölümü göze alan kahramanları saygıyla anarken, kavga vermeden esareti kabul eden sünepelerin adını bile anmamaktadır. Ya kahraman olursunuz ya da sünepe. Tercih sizin!
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
:) abi yapma bak devrimci ruhum çıkacak şimdi ortaya ama yazdıklarım bazılarına ağır gelecekse sil şimdiden aman sitenin huzuru bozulmasın.
He olay sünepe olacaksam kendi kendimin kahramanı olmayı yeğlerim o da başka ama sensin yönetici ve benim isyanlarım bir başladı mı kolay kolay bitmez ona göre...

Cesaretin yoksa yaşamaya, esareti olursun yokluğun, yoksulluğun, ölümün...benden söylemesi şimdi bu satırları okuyup da sesini çıkarmayanların halinden bir gün şükretmek yerine ağlayabileceklerini düşünmeleri için hala önlerinde yeteri kadar zamanları var yeter ki onlar başkalarının kendileri yerine düşünmesi yerine yaralı, bereli, örselenmiş, hırpalanmış, engellenmiş bedenlerinin üzerinde taşıdıkları sağlıklı beyinlerinin içindeki aklı, zekayı, bilgiyi, yaşadıklarını kullanmayı başarsınlar...
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Şartlı mutluluk dedim ama beni yanlış anlamayın diye gerçek bir örnek yazmak istedim.

Şimdi sen devlet olarak doldurmak zorunda olduğun engelli kadrolarını boş tutacaksın ama öyle aylarca değilde yıllarca. Sonra asıl yapman gereken bu kadrolara engelli personelini sınavla yerleştirmek iken ÖMSS yada yeni adıyla EKPSS adı altında sınav düzenleyeceksin ve bir nebzede olsa o kadrolar dolmuş olacak ve karşında yerleşenlerin tarif edilemez mutluluğu. :)

Arkadaşlar taktik ve yöntem aynı işte önce yoksun bırakacaksın sonra görevini yapmaya başladığında milletin seni en iyi, en mükemmel hükümet olarak görmeye başlayacak bundan büyük şartlı mutluluk yok bana göre...

Sırada 2022 ve evde bakım maaşları var önce onları keseceksin sonra bir miktar zamla yeniden sunacaksın tek maaş halinde belki de... gör bak o zaman mutluluğu bu ne biçim adalet arkadaşlar ama yaşatılmak istenen tam da bu...
 

Sulhi

Üye
Üye
Katılım
Haz 26, 2010
Mesajlar
57
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Victor Hugo'nun çok sevdiğim bi sözü vardır. Hogo şöyle der:
"Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk."
Siyasiler için yardım edilmiş engellilerin ortadan kaldırılması, kendi sonları demek. Bunu çok iyi biliyorlar.
 

septik

Editör
Editör
Katılım
Şub 9, 2012
Mesajlar
3,378
Tepkime Puanı
435
Puanları
83
Hlil kardeşim yaş olarak yakınız diye hitap şeklini bağışla.

Ben sadece senin ilk yazdığın zamanda okuduğumda yazının haklı bulduğum yönleri itibarı ile beğendim.

Yanlız fikrimi açmak isterim.

Atatürk ve Lincoln bana göre asla bir araya gelmeyecek va hatta diğer yorumları halen okumadığım halde bence halen asla kelimemin arkasında olduğum ve araştırmadım ve araştırmaya dahi ihtiyaç duymadığım bir durumdur.

Bu gün bile geçerli konumda olan önce Amerika sonra dünya düşünceleri halen devam etmekte

Amerika ve Lincoln mevcut bildirgilerinde dahi bahsi geçen ve sadece ülke çıkarları dışındaki hiç bir maddeye uymazlar.

ATATÜRK. Son bin yılın en büyük ve dünya genelinde aşılması zor bir düşünce sistemine sahip dehadır.

Kıasaca bahsetmişsin Kızılderilerden kuzey amerikanın sahibi idiler ve binlerce yıldır ayrıca zenciler yine köle sistemini ile kullanılan insanlar.

Lincoln bunların neresinde bir zat. zorunluklardan sadece yararlanan hani şöle demekte fayda var mecburiyet karşısında doğruyu söylemek gibi bana göre ne Amerkida ne Avrupadan insanları ön planda tutan görünürde tutan ama asla uygulanmayan veya ihtiyaç dahilinde tutan yasa veya bildiriler vardır ve sadece laftır.
(Asla tutmayan derken avrupa halkı değilsen herşey sana hak düşüncesi)

Geçmişten büyük işlere imza atmış tarih boyunca ki yinede yazacağım eksiğimi tamamlarsanız sevinirim belgelere bakmadan çünkü orta çağı Fatih bitirmiş ki Hıristiyanlığın en vahim dönemidir. Fethin ve çağı kapatan yine Fatih Sltan Mehmettir 1789 Fıransızların ihtilaline kadar Türk dünyası Atatürke kadardır
İç savaşla bir takım ayrımcılıkları ortadan kaldırmak mıdır yoksa iç savaş yaratmayacak ilkeleri halka empoze etmekmidir olay

Bir ülkede ayrımcılık başladığı anda ben sen o başlarki etnik yapıyı geçiniz işçi memur emekli engelli başlar.

Benim tekerlekli sandalye ihtiyacım yoksa bana parasını ver veya ona bir ihtiyacını krşıladın banada bunu yap deme gibi garip mantıksız durumlar hepimizi sarsar %11 gibi bir engelli vatandaş çoğunludunda sesiz kalmamızın cezası hepimizi bağlar Halil bey çok güzel örnekle 250 yıl öncesinden ki imkanları siz düşünün bu günde her tür imkanla biz mağlup olmamız için sizleri yüreklendirecek yazıları ile bilgi sunmuş bakınız hayat seyretmekle beklentiyle geçmiyor vicdan akıl mantık olan insanların neler düşünüp ne hale geldikleri ne bakın bu tarz bilgileri geçmişte yoklukla savaşıken renk din engel diye bakmadan insan olma özlliğine sığınmış ve o yönde herşeyi göze almış örnekler.


Halil beye teşekkür ederim sebebse sitenin sahibi olması değildir burda belki merak konusudur kimse para kazanmaz sadece birirlerine yarar sağlayacak bir şeyler yapabilirmiyiz diye uğraşır teşekkürümün sebebi bir takım örneklerle bir insanın nelere kadir olacağı ve o sende olabilirsin veya en kötü ihtimalle özrüne sahip çık demesidir.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Selam septik,

Bu cümleni çok beğendim o yüzden bir kere daha dikkat çekmek istedim arkadaşım belki birileri okur düşüncesiyle ;

'' Benim tekerlekli sandalyeye ihtiyacım yoksa bana parasını ver veya ona bir ihtiyacını karşıladın bana da bunu yap deme gibi garip mantıksız durumlar hepimizi sarsar %11 gibi bir engelli vatandaş çoğunluğunda sessiz kalmamızın cezası hepimizi bağlar!!! ''

Bizler hepimiz bir birey olmakla beraber çoğunluk olabildiğimizde bunu başarabildiğimizde ancak güçlü olabiliriz arkadaşlar, haklarınızı arama konusunda daha fazla sessiz kalmamanız dileklerimle...
 

septik

Editör
Editör
Katılım
Şub 9, 2012
Mesajlar
3,378
Tepkime Puanı
435
Puanları
83
Teşekkür ederim Ceylan,

Tepkisiz toplumuz vesselam, geçmişte ocak 2013 yönetmeliği çıktığı zaman biraz organize olur gibi olduk ve tepkimiz dikkate alındı yönetmelik en azından eski alanlar için durduruldu,
Fakat yönetmelik aynı yerinde duruyor ve sadece eski maaş alanların yeni maaş bağlanacakları düşünmemesinden kaynaklanan sesizliğe gömüldük bir yönüyle bahsetmek istediğim konu buydu.

O zamanki tepkimiz halen ve aralıksız devam etseydi ortada ne o engelliyi yoksayan yönetmelik yerinde dururdu nede onca yeni müracaat eden arkadaşlarımız geri çevrilmezdi.
Bir misalle bana dokunmayan yılan hikayesine döndü olayımız ve halen dahi herkes beklemekte neyi beklediğimizi dahi bilmeksizin mucize beklentisinde halbuki konu ortada ve geri adım atmayan bir duruş var ve hep beraber yapmamız gereken tepkinin t si dahi yapılmamakta en azından bizlerde boş durmayarak fikir bazında arkadaşlarımızı uyarmaya gayret ediyoruz inş mesajlar yerine ulaşıyordur.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Suskun bir neslin çocuklarıyız biz
Asırlardır suskun bırakılmış, susturulmuş anne babaların çocukları
Bizden bir parça uzaksa konu biz de uzak dururuz bize ne ?
Oysa bazen o en uzakta durduğumuz bizi ilgilendirmeyen şeyler gün gelir canımızı acıtır ama biz umursamaya başladığımız da vakit geç olur. Ne kaçan tren gelecektir ne de yerine yeni bir sefer düzenlenecektir.
O trenler hepimiz için arkadaşım hepimizin geleceğe yolculuk yapması için bugün sana yarın bana değil oysa
Yarınlar hepimiz için... o trenleri kaçırmamak lazım bilmem anlatabildim mi?
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Selam septik,

Aslında bugün düşündümde biz o kadar da tepkisiz değiliz sadece verdiğimiz tepkiler sadece bize özel konulara etkisi olduğunda ortaya çıkıyor. Şu an yine oldukça kırgın ve yorgunum ama bir anlamda burada hem içimi dökmek hem de konuyla çok yakından ilgili olduğu için yazmak geldi içimden biliyorum hatta eminim hiçbir faydası olmayacak bu yazacaklarımın ama hani belki olur da birileri belki farkına varır bazı duyarsızlıkların nelere yolaçacağı konusunda durup bir an 'da olsa düşünür diye...

İnsanoğlunun doğasında vardır bencillik hep ben olma isteği bu zaten yaşamın içinde varolmakla birlikte başlar ve yaşam son buluncaya kadar da devam eden tamamen içgüdüsel bir davranıştır ki anne karnında kazanılmış olan. İkiz bebekleri düşün hep birinci bebek ikinci bebekten daha iridir çünkü kendi rahat yaşamı için diğerinin üstünde o daracık alanda bile bir baskı uygular kardeşine :(

Dedim ya bu akşam oldukça doluyum ve ben aslında herkese ne kadar sevgiyle yazılmış yazılarımla ulaşmayı bir şekilde yardımcı olmayı hedeflesem de karşılık beklemeden her akşam gönül sesimi dinleyerek girdiğim bu sitede hala bir takım anlayışların değişmediğini deyim yerindeyse bir arpa boyu yolu katedemediğimi görüyorum bazen ve yine bir umutsuzluk kaplıyor içimi oysa ben umutsuz yaşayamam ki...Bu sitede bile varolan bencillik o kadar belli olan satırlarda ve konularda tamamen birbirinden ayrılmış adeta gruplaşmış kategoriler içinde bariz şekilde kendini gösteriyor. Sayın yöneticimin bir yazısı vardı hiç unutmadığım ama şu an ne kadarını yazabilirim bilmiyorum ama hiçbirimiz masum değiliz hepimiz taşın altına koymalıyız o narin ellerimizi.

Herkes kendi engeliyle ilgileniyor ve diğer engel gruplarını yok sayıyor. Kimin hangi konuda menfaati varsa o konu o kişi için yeterli gerisi onu ilgilendirmiyor. Bu yüzden birlik ve dayanışmanın olmadığı siyahlaşanlar yada siyahlaştırılanlar kendi içlerinde de kendilerini ötekilerden ötekileştiriyor. Bu arada yazıyı buldum ;

'' Biz engelliler duyarlı olmak konusunda kimseden üstün değiliz. Hatta ve hatta herkesten daha kötü durumdayız.
İşitme engellilerin ÖTV indiriminden yararlanması için kampanya başlatılır, o kampanyaya sadece işitme engelliler katılır. 2022 maaşlarının kesilmemesi için kampanya başlatılır o kampanyaya sadece 2022 maaşı alanlar katılır. Kimse ucu kendisine dokunmayan bir meselede kılını kıpırdatma zahmetine girmiyor. Sonrada çıkıp vay efendim bu insanlar niye bu kadar duyarsız yaygarasını veriyor.
İlk taşı günahsız olanınız atsın.! ''


Ne dersin şimdi sence bu satırlar okunacak ve biri de çıkıp bir taş atabilecek mi?
 
Tekerlekli Sandalye
Üst