Son Uyku

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,498
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Ankara’nın sert geçen kışı kendisini baharın ılık rüzgârlarına teslim etmeye başlamıştı. Kuşların cıvıltısı güneşli günleri selamlamaya hazırlanıyordu. Eriyen kar sularını bağrında toplayan dereler tüm ihtişamıyla kabına sığmaz şekilde akıyor, yatağındaki tüm kirlerden kendisini arındırıyordu. Baharın güzelliği her evde tatlı bir telaşa gebeydi; evlerde temizlik yapılıyor, ağaçlar budanıyor, yeni fidanlar dikiliyordu. Osman Bey’in evinde ise aileye yeni katılacak ferdin tatlı telaşı hüküm sürüyordu. Evlerinin ilçeye en uzak köyde bulunması, doğumun evde yapılması manasına geliyordu. Maalesef imkânsızlıklar beraberinde riskleri getiriyordu. Korkulan olmamış ve doğum köyün maharetli yaşlı kadınlarının tecrübesi ile güzel sonuçlanmıştı. Hem anne hem bebek hayatın bu ilk çetrefilli virajını başarıyla dönmüşlerdi.
Osman Bey, üçüncü çocuğunu ama ilk oğlunu sevinçle kucağına aldı. Nasıl sevinmesin ki, köy yerinde erkek çocuk babanın desteği, yoldaşı, dert ortağı, ağır işlerde babanın destekçisiydi. O tatlı kokusunu ciğerlerinin derinliklerine kadar çekti çekti çekti… “Oğlumun ismi Mahmut olsun” dedi.
Osman Bey, baharla gelen bu sevinç anısına evinin tam karşısına bir armut ağacı dikti. Mahmut’umla büyüsün, Mahmut’umla serpilsin diye.
Yıllar yılları kovalıyor, Mahmut ile armut ağacı beraberce büyüyorlardı. Lakin Hatice Hanım, Mahmut’un yürüyüşünden, oturup kalkışından, çabuk yoruluşundan, zamansız düşmelerinden endişeleniyor ve Osman Bey’e ısrarla bir doktora götürelim diyordu. Osman Beyse, oğluna toz kondurmuyor, bir şeyi yok deyip kestirip atıyordu. Gerçeğe göz kapamak maalesef gerçeği değiştirmiyordu. Mahmut beş yaşına gelmiş ama düşmeleri azalmamış aksine sıklaşmıştı, merdiven çıkarken zorlanması gözlerden kaçmıyordu. Nihayet Osman Bey’in inadı kırılmış ve Ankara’ya hastaneye götürmeyi kabul etmişti. Köyden ilçeye haftada bir gün giden vasıtaya binilerek önce ilçeye oradan da Ankara’ya ulaşılmıştı. Ankara’daki akrabalarda geçirilen geceden sonra, sabahın ilk ışıklarıyla hastanenin yolu tutulmuştu. Sonunda Mahmut doktorun karşısındaydı. Hatice Hanım, çocuğunda gördüğü problemleri tek tek sıralıyor, o konuştukça doktorun yüz ifadesi değişiyordu. Doktor, önündeki kâğıtta işaretlediği tahlillerin yapılması için aileyi yönlendirdi. Osman Bey ile Hatice Hanım, doktorun yüzündeki ifadeden endişelenmiş ama düşüncelerini kelimelere dökme cesareti gösterememişlerdi. Doktorun istediği tüm tahliller verildi, sonuçlar ertesi gün alınacaktı. Osman Bey, oğlunu ve hanımını da alarak gençlik parkına götürdü. Hayatında ilk kez parkla karşılaşan Mahmut’un sevinci görülmeye değerdi. Bir tahterevalliye koşuyor, bir salıncağa, bir kaydırağa… Kalacağı kısa süre içerisinde çocuk yüreğiyle her oyuncağa binmek, yaşayabileceği kadar güzel anlar yaşamak istiyordu. Anne ve babası da bankta otururken bir yandan da sükûtla yavrularının tatlı koşuşturmasını izliyorlardı.
Güzel geçirilen anlardan sonra gitme vakti gelmişti. Mahmut, anne ve babasının elinden tutmuş parktan ayrılıyorken parka ısrarla dönüp dönüp bakıyordu. Yorucu bir günün akşamında akrabalarda yenilen yemekten sonra herkes yataklarına çekilmişti. Ne Osman Bey ne de Hatice Hanım uyuyabilmiş; doktorun yüz ifadesi içlerine adeta oturmuştu. “Acaba ne diyecek? “ düşüncesiyle her ikisi de sabahı endişeyle beklemişlerdi.
Sabahın ilk ışıklarıyla tekrar hastane yollarına düştüler. Osman Bey, dün verdikleri tahlillerin sonuçlarını aldı ve tabibe göstermek için sıralarını beklemeye başladı. Nihayet sıraları gelmişti. DEVAMI İÇİN TIKLAYIN
 
Tekerlekli Sandalye
Üst