Süreğen Onkolojik Hastalıklar (kanserler)

F

Fırtına

Guest
Vücudumuzun temel yapıtaşı hücrelerdir. Hücreler, kontrollü ve dengeli bir şekilde çoğalarak normal büyüme ve gelişmeyi sağlarlar.

Vücudun herhangi bir yerindeki hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalması sonucunda bir şişlik oluşur, buna tümör denir. Ancak her şişlik tümör değildir unutmayınız.

Tümörler iyi huylu (selim ya da benign) veya kötü huylu (habis ya da malign) olabilir. İyi huylu tümörler köken aldıkları bölgeyle sınırlıdırlar, diğer bölgelere yayılım yapamazlar. Kötü huylu tümörler ise köken aldıkları bölgede büyürler, ayrıca komşu dokulara ve uzak organlara yayılabilirler. Gittikleri yerlerde tümör kolonileri oluşturur ve büyümeye devam ederler. Kanserin bu şekilde vücudun diğer bölgelerine yayılması olayına metastaz adı verilir.

Tüm tümörler kanser değildir. Kötü huylu tümörlere kanser denir. Kanser olmayan tümörler metastaz yapmaz ve çok seyrek görülen istisnalar dışında yaşamsal tehlike oluşturmazlar.

Kanserler oluşmaya başladıkları organ ve mikroskop altındaki görünüşlerine göre sınışandırılırlar. Farklı tipteki kanserler, farklı hızlarda büyürler, farklı yayılma biçimleri gösterirler ve farklı tedavilere cevap verirler. Bu nedenle kanser hastalarının tedavisinde var olan kanser türüne göre farklı tedaviler uygulanır.

a) Kanser oluşumunda etkili faktörler;

Kanser oluşumuna neden olan çeşitli risk faktörleri vardır;

* Doğumsal bazı bozukluklar ve hastalıklar,

* Bağışıklık sistemini bozan hastalıklar,

* Çeşitli virüs enfeksiyonları,

* Radyasyona maruz kalma,

* Bazı kimyasal maddelere maruz kalma (benzen, ağır metal, tarım ilaçları ve petrol ürünleri)

* Hamilelikte kullanılan bazı ilaçlar ve alkol,

* Ailede kanser olgularının fazla olması,

* Sigara içmek.

Belli yaş ve özelliği olan gruplarda muhtemel kanserlerin erken tanısı için tarama gereklidir.

Aşağıda bazı kanser türleri için önerilen tarama testlerine örnekler verilmiştir.

Organ.............................................................Önerilen tarama testleri;

Meme.............................................................Meme muayenesi, meme grafisi (mamografi)

Rahim ağzı (Servikal).........................................Rahim ağzı sürüntüsü (servikal smear)

Bağırsak (Kolorektal).........................................Dışkıda gizli kan, bağırsak incelemesi (sigmoidoskopi ya da kolonoskopi)

Akciğer Yumurtalık (over) Prostat........................Balgam incelemesi, akciğer grafisi.

Detaylı muayene, ultrason, kan tahlili...................Detaylı muayene, kan tahlili.


Kanserlerin büyük bir çoğunluğunda erken tanı hayat kurtarır. Kanserlerin genel belirtileri olan çok miktarda ani kilo kaybı, uzun süreli iştahsızlık, halsizlik ve kemik ağrıları, vücutta ani beliren ya da büyüyen kitleler, nedeni açıklanamayan ateş vb. durumlarda, mutlaka ileri tetkikler için doktora başvurmalısınız.

Erken tanı ile tümör çok fazla büyümeden ve belki de çevredeki hayati bölgelere baskı yaparak etki göstermeden önce cerrahi olarak çıkarılması sağlanmış olur. Bunun yanında diğer doku ve organlara yayılmadan önce uygun tedavilerle, tam iyileşme (kür) şansı yakalanabilir. Özellikle belirli yaştan sonra kadınlar meme, rahim ağzı kanseri, erkekler ise prostat kanseri için önerilen tarama testlerini yaptırmalıdırlar.

Gerekli tetkikler yapılıp, kanser olduğu şüphesi düşünülüyorsa, onkoloji merkezlerine sevk edilerek tedavi olabilirsiniz.

b) Tedavi;

Kanser tedavisinde üç ana tedavi şekli vardır;

1. Cerrahi tedavi 2. Işın tedavisi (Radyoterapi) 3. İlaç tedavisi (Kemoterapi)

Bu tedavi şekilleri kanser tipine göre tek başına veya birlikte kullanılabilir.

Işın tedavisi (Radyoterapi) Yüksek enerjili x-ışınları ile tedavi demektir. Işın uygulaması hücreleri öldürebilir veya çoğalmalarını önleyebilir. Tedavi sırasında hastaya ağrı vermez. Cilt hassas olacağından tedavi sırasında sabun veya losyon kullanılmamalıdır.

İlaç tedavisi (Kemoterapi) Kemoterapi kansere karşı ilaçla tedavi demektir. Bu ilaçlar iğne olarak yapılabilir, bir kısmı ağızdan (tablet, kapsül, şurup veya süspansiyon şeklinde) alınabilir. Kemoterapi ilaçları iğne olarak en sık damardan, bazen kalçadan ve cilt altına yapılabilir. İlaçlar, kana karıştıktan sonra hızla çoğalan kanser hücrelerinin büyüme ve çoğalmasını engeller ve sonunda yok olmasını sağlarlar. Kan ser ilaçları, kanser hücreleri dışında hızla çoğalan, sindirim sistemi, kemik iliği, saç kökleri gibi diğer hücreleri de etkiler ve bazı yan etkilere neden olurlar.

c) Kanser tedavisinde görülen yan etkiler ve alınacak önlemler;

Yan etkilerin şiddeti ve tipi, kişiye ve tedaviye göre değişir. Bu yan etkilerin çoğu geçicidir. Sık ve erken yan etkiler bulantı, kusma, enjeksiyon yerinde ağrı ve yanmadır. Sık görülen geç yan etkiler; saç dökülmesi, ağızda yanma ve yaralar, kabızlık, kemik iliğinde kan hücrelerinin yapımında bozulmadır.

Daha az görülen erken yan etkiler; alerjik reaksiyonlar (kaşıntı, döküntü, göz kapaklarında, elde ve ayakta şişlik, nefes almakta zorluk), damar dışına ilaçların sızmasıdır. Sarılık, hemorajik sistit (mesanede ilaçların yaptığı zarara bağlı olarak idrarın kanlı gelmesi), sinir sistemi bozuklukları (dalgınlık, yorgunluk, iletişim bozukluğu) nadir görülen geç yan etkilerdendir.

Kanser tedavisinde ilacın yan etkilerini azaltmak için bazı uygulamalar yapılabilir.

Tedaviden önce başlanıp, 1 hafta boyunca bol sıvı alımı, meyve suları, sebze ve kepekli gıdalar ile ortaya çıkabilecek kabızlık sorunu giderilebilir.

Bazı ilaçlar verilerek bulantı ve kusma engellenebilirse de maalesef çoğunlukla tam önlemek olası değildir.

Doktorunuzun önerisi ile yarım bardak süt ve her ilaçla beraber 1-2 kaşık antiasid alınarak midede meydana gelebilecek ekşime ve ağrı giderilebilir.

Ağızda oluşan yaralar için önleyici özel bir diyet yoktur. Ağız sağlığına dikkat edilmeli ve özel gargaralar kullanılmalıdır.

Saç dökülmesi, kullanılan ilaçlara göre değişik derecelerde olabilir. Önlemek mümkün değildir, ancak tekrar saçlar çıkar. Yeni çıkan saçların renk ve yapısı farklı olabilir.

Enjeksiyon yerinde bazı ilaçların sızmasına bağlı doku yanıkları, enjeksiyon yerinde ağrı, şişlik, kızarıklık olabilir. Böyle bir durum doktora bildirilerek uygun tedavi yapılmalıdır.

Mesanede kanama, ilaç verildikten hemen sonra veya haftalar, aylar sonra da olabilir. Mesanede ilaç bırakmamak için bol sıvı alınmalıdır. Pembe veya kanlı idrar görüldüğünde hemen doktora bildirilmelidir.

Bazı ilaçlar güneşe duyarlılığı arttırabilir. Koruyucu losyonlar kullanılmalıdır.

Kanser bulaşıcı bir hastalık olmadığından kanser tanısı almış bir hastanın kanseri bulaştırma riski yoktur. Ancak gerek hastalığı, gerekse de tedavisi nedeniyle bağışıklık sistemi zayışamış olduğundan, başkalarından kolaylıkla mikrop kapabilir ve ağır ateşli hastalık geçirebilir.

Kanserli hastalar aksıran, öksüren kişilerden, kalabalık, kirli ortamlardan uzak tutulmalıdır.

Kanser hastaları tedavileri sırasında bazı kurallara uymalıdırlar.

Kanser ve kanser tedavisi sırasında hastanın enfeksiyon riski yüksektir. Sağlıklı bir kişide önemli bir hastalık oluşturmayan mikroplar, kanserli bireylerde çok ağır ateşli hastalığa neden olabilir. Temizlik kurallarına uyarak bu risk azaltılabilir.

Toplumda Sık Görülen Kanserler;


A- Kan Kanserleri (Lösemiler)

Kan kanserleri çeşitli akyuvar hücrelerinin üretildiği dokuları etkileyen bir hastalıktır. Çocukluk çağı kanserlerinin büyük bölümünü kan kanserleri oluşturur. Ani başlangıçlı ve uzun süreli tipleri vardır. Özellikleri ve klinik seyirleri kan kanserinin tipine göre farklılıklar gösterir.

a) Risk faktörleri;

* Ailede, özellikle kardeşte kan kanseri varlığı,

* Kalıtsal bazı hastalıklar,

* Radyasyona maruz kalmak,

* Benzen, ağır metal, tarım ilaçları ve petrol ürünleri gibi kimyasal maddelere maruz kalmak,

* Bağışıklık sistemini zayışatan bazı ilaçlara maruz kalmak,

* Bazı viral hastalıklar sonrası.

b) Riski azaltan önlemler;

* Radyasyon ve elektromanyetik kirlenmeye karşı bilinçli olmak ve kendini korumak,

* Kimyasal ajanlarla temastan kaçınmak,

* Bağışıklık sistemine etkili ilaçları doktor kontrolünde kullanmak,

* Sigara, alkol gibi maddelerin kullanılmaması.

c) Uyarıcı belirtiler;

* Sık ateşlenme,

* Halsizlik, düşkünlük,

* Solukluk (kansızlık)

* Baş dönmesi, kalp atışlarında hızlanma ve yorgunlukla gelen nefes darlığı,

* Boyun, koltuk altı ve kasık bölgelerinde lenf bezlerinde ağrısız büyüme,

* Kanama eğiliminde artış,

* Ciltte küçük mor benekler veya erken morarma, çürüme, burun, dişeti kanaması,

* Ani gelişen nefes darlığı,

* Kemik ve eklem ağrıları,

* Kronik kan kanserlerinde halsizlik, erken doyma, sol üst karında şişkinlik ve dolgunluk (dalak büyümesine bağlı), vücutta yaygın şişlikler (lenf bezi büyümeleri) görülür.

Uyarıcı belirtilerin varlığında acilen doktora başvurmalı ve tam kan sayımı yaptırmalısınız. Doktorunuz gerekli görürse kemik iliği incelemesi yapılabilir.

d) Tedavi;

Kan kanserlerinde tedavi dalağın ışınlanması ve/veya ilaç tedavisinden oluşur. Ayakta uygulanabilmesi ve daha ekonomik olması nedeni ile ilaç tedavisi günümüzde daha yaygındır. Tedavide değişik ilaçlar kullanılır. Tedavinin başarısı bazı laboratuar değerlerine, cinsiyete, yaşa ve löseminin tipine göre değişiklik gösterir.

B- Lenfomalar;

Lenfomalar vücudumuzdaki bağışıklık sisteminde doğal olarak bulunan hücrelerden gelişir. Hodgkin Hastalığı ve Hodgkin dışı Lenfomalar olmak üzere iki tipi vardır.

a) Risk faktörleri;

* Ailede lenfoma varlığı,

* Kalıtsal veya sonradan kazanılmış bağışıklık yetersizliği hastalıkları,

* Bazı virüs enfeksiyonları (Epstein-Barr Virüs enfeksiyonu)


b) Riski azaltan faktörler;

* Bağışıklık sistemini güçlendirmek (Beslenme ve enfeksiyonlardan
korunmak)

c) Uyarıcı belirtiler;

* Boyun, koltuk altı, kasık bölgelerinde lenf bezlerinde ağrısız şişlikler,

* Kuru ve inatçı öksürük,

* Solunum sıkıntısı,

* Solukluk,

* Halsizlik, yorgunluk,

* Terleme,

* Kilo kaybı,

* Sık ateşlenme,

* Karın ağrısı, karında şişlik, gerginlik,

* Kusma, ishal,

* Kanlı dışkı,

* İdrar yapmada zorluk,

* Kemik ve eklem ağrıları.

Uyarıcı belirtilerin varlığında acilen doktora başvurulmalıdır. Tanı için fizik muayene, ultrasonografi, karın içi ve göğüs bölgesi tomografisi gibi tetkikler yapılır.

d) Tedavi;

* Lenfomaların tipine göre tedavi değişir.

* Hodgkin hastalığı hem ilaç tedavisine hem de ışın tedavisine duyarlı olduğundan; tüm hastalarda ilaç tedavisi ve ardından da ışın tedavisi yapılır.

* Hodgkin dışı lenfomalar hızlı seyredebilir. Erken dönemde tedaviye başlamak gerekir, temel tedavi yaklaşımı ilaç tedavisidir. Işın tedavisi ve cerrahi yaklaşım ancak bazı özel durumlarda uygulanmaktadır.

Vücutta Kitle Oluşumu İle Kendini Gösteren Kanserler;

C- Akciğer Kanseri;

Görülme sıklığı giderek artan ve akciğerde kitle oluşumu ile ortaya çıkan kanserlerdir. Akciğer kanseri lenf bezlerine, karaciğere, kemik ve beyine yayılım gösterebilir.

a) Risk faktörleri;

Büyük çoğunluğu (%80-90) sigara içimi ile ilişkilidir. Sigara dışında radyasyon, hava kirliliği, çeşitli kimyasal ajanların solunması riski arttırmaktadır.

b) Riski azaltan faktörler;

* Sigaranın bırakılması,

* Kimyasal maddelerle temasta maske kullanılması.

c) Uyarıcı belirtiler;

* Öksürük,

* Kanlı balgam,

* Nefes darlığı,

* Göğüs ağrısı,

* Ses kısıklığı.

d) Erken tanı;

Uyarıcı belirtilerin varlığında acilen doktora başvurmalısınız.

Tanı için balgam incelemesi, solunum yollarının incelenmesi (bronkoskopi), tomografi, biyopsi yapılır.

e) Tedavi;

Tedavi yaklaşımları farklıdır. Bazılarında cerrahi tedavi yapılırken bazılarında radyoterapi ve ilaç tedavisi kullanılmaktadır.

D- Bağırsak (Kolon) Kanseri;

Bağırsaklarda gelişen kanserlerdir. Genellikle bağırsağın son kısmında daha sık görülürler.

a) Risk faktörleri;

* Hayvansal yağlardan ve kırmızı etten zengin diyetle beslenme,

* Lişi gıdaların yeterince tüketilmemesi,

* Birinci derece akrabalarda (anne, baba, kardeş, çocuk) bağırsak kanseri veya kalın bağırsak polipi olması,

* Bireyin kendisinde kalın bağırsak polipi olması,

* Ailede bağırsak kanserli bireyin olması,

* Ailede rahim, yumurtalık, meme gibi değişik tipte kanser olması.

Kırmızı et tüketiminin azaltılması, lişi ve posalı (sebze, meyve, kepekli ekmek vb.) diyetle beslenme, riski azaltan faktörler arasındadır.

b) Uyarıcı belirtiler;

* Bağırsakta gizli kanamaya bağlı olarak ortaya çıkan kansızlık,

* Kabızlık, bağırsak tıkanıklığı,

* Bağırsak alışkanlığında değişiklikler,

* Dışkıda kan görülmesi.

c) Erken tanı;

Bağırsak kanseri yavaş büyüyen bir kanserdir ve tarama testleri ile önlenebilmektedir. Riskli gruptaki bireylerde tarama amaçlı ve şüphelenilen vakalara dışkıda gizli kan, radyolojik incelemeler ve bağırsak incelemesi, gerekirse biyopsi yapılarak tanı konur.

d) Tedavi;

Tedavisi esas olarak hastalıklı bölgenin (tümörün) çıkarılmasıdır. Gerekli durumlarda ilaç tedavisi de verilmektedir.

E- Prostat Kanseri;

Erkek üreme sisteminde, prostatta görülen kötü huylu değişikliklerdir. Erkeklerde en sık görülen kanser tiplerindendir.

a) Risk faktörleri;

* Ailede prostat kanserli birey bulunması,

* Hormonal, çevresel ve enfeksiyona bağlı faktörlerin de rol oynadığı sanılmaktadır.

b) Uyarıcı belirtiler;

* İdrar yapmada güçlük,

* Kanlı idrar,

* İdrar yolu enfeksiyonu.

c) Erken tanı;

Prostat kanseri genellikle ileri aşamalara kadar bulgu vermez. İyi bir doktor muayenesi ve kanda tümör belirleyicilerine bakılması ile genellikle bulgu vermeden önce erken evrelerde tanısı konulabilir.

d) Tedavi;

Cerrahi olarak prostatın çıkarılması, ilaç tedavisi ve radyoterapi gibi tedavi yaklaşımları kullanılır.

F- Meme Kanseri;

Meme, süt bezleri ve burada üretilen sütü meme başına taşıyan kanallardan oluşur. Bu süt bezleri ve kanalları döşeyen hücrelerin, kontrol dışı olarak çoğalmaları ve vücudun çeşitli yerlerine giderek çoğalmaya devam etmelerine meme kanseri denir.

a) Risk faktörleri;

* İleri yaş,

* İlk doğum yaşının yüksek olması (30 yaş üstü)

* Daha önce meme kanseri geçirmiş ve tedavi olmuş olmak,

* Ailede meme kanserli birey bulunması,

* Adet görmeye erken başlanması, menopoza geç girilmesi,

* Östrojen hormonu tedavisi görmek,

* Alkol ve sigara kullanmak,

* Şişman olmak ve yağlı gıdalarla beslenmek.

b) Riski azaltan önlemler;

* Birden fazla doğum yapmak ve bebeği emzirmek,

* Düzenli egzersiz yapmak,

* Şişmanlığın azaltılması,

* Sebze ve meyveden zengin beslenmek, ağır yağlı yiyeceklerden uzak durmak,

* Günlük gıda alımına yeterli C vitamini ve uygun dozda A vitamini eklenmesi.

c) Uyarıcı belirtiler;

Meme kanserinin en yaygın belirtisi ağrısız bir kitlenin hissedilmesidir. Ancak, hastaların %10 kadarı, kitle olmaksızın ağrı hissetmektedir. Meme kanserinin daha seyrek görülen belirtileri arasında, göğüste oluşan geçici olmayan değişimler (örneğin ciltte kalınlaşma, şişlikler, deride tahriş ya da bozulmalar ve anlık akıntılar, meme ucunun hassaslaşması ya da içe dönmesi de dahil olmak üzere meme ucu belirtileri)

d) Erken tanı;

Erken aşamadaki meme kanseri tipik olarak hiç bir belirti göstermez. Bu nedenle, kadınların meme kanserinin erken tanısı için önerilen kontrol programlarını uygulamaları çok önemlidir.

Kendi kendine yapılan ve doktor tarafından yapılan kontroller, meme grafileri erken tanı için önerilen yaklaşımlardır.

* Yirmi yaşından sonra her ay kendi kendinize meme muayenesini yapınız.

* Kırk yaşından sonra da yılda bir kez olmak üzere klinik göğüs kontrollerini yaptırınız ve meme grafisi çektiriniz.

* Otuzlu yaşlarınızda en azından bir meme grafisi çektirerek saklayınız.

* Eğer yüksek risk grubunda olduğunuzu düşünüyorsanız, kontrol programınızı doktorunuz ile konuşunuz.

e) Kendi Kendine Meme Muayenesi;

Her bilinçli kadın kendi kendine meme muayenesi yapmayı öğrenmeli ve bu muayeneyi düzenli olarak yapmayı alışkanlık haline getirmelidir. Memedeki kitlelerin %80'i, bu kitleler iyi huylu olsun, kötü huylu olsun, kadınların kendisi tarafından ya tesadüfen, ya da kendi kendine meme muayenesinde keşfedilmektedir. Tesadüfen keşfedilen kitleler genellikle çok büyük kitleler olmakta, aksine, usulüne uygun olarak yapılan bir kendi kendine meme muayenesinde daha ufak çaptaki kitleleri ve ek olarak meme kanserine işaret edebilecek bazı bulguları keşfetme imkanı doğmaktadır.

Kendi kendine meme muayenesinin yapılma zamanı;

Kendi kendine meme muayenesi ideal olarak adet döngüsünün 5.-7. günleri arasında, ayda bir kez yapılmalıdır.

Adet kanamasının başlamasıyla birlikte kanda östrojen ve progesteron hormonlarının etkinlikleri nispeten azalır ve meme dokusunu incelemek kolaylaşır. Yukarıda belirtilen günler dışında ve özellikle de adet kanamasına yakın yapılan meme muayenelerinde bu hormonların etkisiyle memeler dolgun ve bastırmakla ağrılı olurlar.

Bu da kendi kendine muayenenin etkinliğini önemli derecede azaltır.

Menopoz döneminde olan ve adet görmeyen kadınlar ise her ayın kendi belirledikleri bir gününde bu muayeneyi yapabilirler. Menopoz döneminde kullandıkları hormon ilaçları nedeniyle düzenli olarak adet görmeye devam eden kadınlar da yine bu muayeneyi adet döngüsünün 5.-7. günleri arasında yapmalıdırlar.

Kendi kendine meme muayenesinin yapılma şekli;

1-Gözle değerlendirme;

Kendi kendine meme muayenesinin ilk basamağı memelerin gözle değerlendirilmesidir. İyi aydınlatılmış bir odada üstünüzü çıkarıp ayna karşısına geçerek meme muayenenize başlayın;

suregen_clip_image002.jpg



şekil; 1 ... şekil; 2 ... şekil; 3 ... şekil; 4


Elleriniz kalçalarınızdayken (şekil 1), avuçlarınızı önde sıkarken, kollarınız yanlarda serbest sallanır durumdayken, elleriniz havadayken (şekil 2) ve vücut öne serbestçe eğilmiş durumdayken, toplam beş ayrı pozisyonda her iki memenizi aynada iyice inceleyin.

Bu incelemenin toplam beş ayrı pozisyonda yapılmasının amacı, meme dokusunun arkasında kalan kasların çeşitli pozisyonlarda farklı şekilde kasılmasının ve böylece meme dokusundaki muhtemel habis oluşumların gözle görülebilir hale gelmesinin sağlanmasıdır. Memedeki habis kitleler, çoğu durumda memeye sabit bir duruş kazandıran bağların ve meme arkasındaki kasların işlevlerini bozar ve bu durum memeye çeşitli pozisyonlar verilerek belirgin hale getirilebilir.

Dikkat edilmesi gerekenler;

Gözle değerlendirmede memelerinizde belirgin şişlik, meme cildinde içe doğru çekilme alanları, renk değişiklikleri, kızarıklık, yüzeydeki damarlarda önceden varolmayan bir belirginleşme hali, ciltte "portakal kabuğu" manzarası (cilt yüzeyinde lenf kanalı tıkanıklıklarına bağlı olarak portakal kabuğu görünümünü andıran değişiklikler) gibi bulgular arayın. Özellikle bir pozisyondan diğerine geçişte bazı değişiklikler be-lirginleşebilir.

Aynada memelerinizden birinin diğerine göre daha farklı bir boyutta olduğunu fark ederseniz endişeye kapılmayın. Başka bir bulgunun yokluğunda bu, yapısal normal bir durum olarak kabul edilir.

Meme ucunun içe doğru çekilmesi, tümüyle içe gömülmesi, meme başında şekil ve renk değişiklikleri aramanız gereken diğer bulgulardır. Meme uçlarınız önceden beri içe dönükse bu yapısal bir durumdur, önemli olan böyle bir değişikliğin yeni ortaya çıkmış olup olmamasıdır. Bir pozisyondan diğerine geçişte içe gömülen veya dışarı taşan meme başı normal dışı bir durumun habercisi olabilir.

Yukarıdaki görsel değişikliklerin varlığı memelerinizde normal dışı bir durumun varlığını göstermemekle beraber, doktora başvurulmasını gerektiren durumlardır.
Memelerin gözle değerlendirilmesi sonrasında sıra elle değerlendirmeye gelir. Bu aşamada öncelikle hem yatar pozisyonda hem de ayaktayken elle değerlendirmede kullanacağınız muayene usulleri konusunda bilgi sahibi olmalısınız.

2- Elle değerlendirme;

Elle değerlendirmede meme dokusunda normalde varolan meme dokusu ile olmaması gereken bir dokunun ayrımı önemlidir. Elle değerlendirmede meme dokusu asla baş ve işaret parmağı arasında sıkılmamalı, elin baş ve serçe parmakları dışında kalan üç parmağı meme dokusu üzerine yerleştirilerek tarama parmakların hassas olan iç yüzeyleriyle dokuyu hissederek yapılmalıdır (şekil 3)

Meme dokusunun tümüyle taranması, memenin koltukaltından göğüs kemiğine, köprücük kemiğinden memenin alt sınırına kadar tüm alanların dikkatlice hissedilerek taranması demektir. Bu amaca yönelik olarak aşağıdaki şekilde gördüğünüz gibi, parmak uçlarınızı meme üzerinden kaldırmadan, memenin tamamını ya daireler çizerek, ya yukarıdan aşağı-aşağıdan yukarı tarayarak ya da merkezden dışa tarayarak değerlendirebilirsiniz. Çoğu kadına yukarıdan aşağı-aşağıdan yukarı tarama daha kolay gelir. Siz de deneyerek kendiniz hangi yöntemin daha kolay geldiğini bulabilirsiniz.

Muayeneyi yaparken parmaklarınızı yalnızca cilt üzerinde kaydırmanız bulgu vermez. Her memede her taramayı toplam üç kez hafif, orta ve şiddetlice bastırarak tekrarlayın (şekil 4)

Elinize gelenlerin anlamı;

Meme dokunuzu baş parmak ve işaret parmaklarınız arasında sıkıştırarak incelemeyi denediğinizde elinize büyükçe kitleler gelecektir. Bu "kitleler" normal meme dokunuzdur. Kendi kendine meme muayenesinde amaç, bu kitleler arasında yer alan normal dışı tümöral yapıların saptanmasıdır. Bu tür yapıları saptadığınızda vakit geçirmeden doktora başvurmalısınız.

Doktora başvurulması gereken durumlar;

Memede ele gelen her kitle, mutlaka doktor tarafından ileri incelemelerle değerlendirilmelidir. Gözle muayene aşamasında bir sorun olduğunu düşünürseniz, meme ucundan sıvı geldiğinde ve/veya elinize kitle geldiğini fark ettiğinizde gecikmeden doktora başvurulmalıdır.

Memedeki kitlelerin % 80'i kadın tarafından yapılan aylık muayenede saptandığı unutulmamalıdır.

f) Tedavi;

Tedavi kararı alınırken, kanserin aşaması, hastanın yaşı, diğer sağlık problemleri, önerilen tedavilerin riskleri ve getirecekleri yararlar göz önünde tutulur. Meme kanseri tanısı konmuş kadınların hemen hepsi göğüs ameliyatı geçirirler. Ameliyat sonrası bu tedaviyi tamamlamak amacıyla ışın tedavisi, ilaç tedavisi, hormon tedavisi gibi bugün standartlaşmış olan kanser tedavilerinden biri ya da birkaçı uygulanır.


ozida
 
Tekerlekli Sandalye
Üst