Tek Engel Sevgisizlik

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
Onu hışımla bindiğim belediye otobüsünde gördüm. Sevgilimden yeni ayrılmıştım ve gözüm bir şey görmüyordu. Şu kadarını söylemek gerekirse “ kadınları anlayan varsa beri gelsin ” dediğim gündü o gün. Büyük konuştuğumu bilemezdim.

İlk boş koltuğa oturmuştum. Hava sıcak mı sıcak. Balatalardan gelen koku içeriye yayılmıştı. Bir süre sonra arkamdan bir el omzuma dokundu ,ardından ılık bir ses “pardon camı açabilir misiniz? ”.Arkamı dönmemle bedenimi teslim alan öfkeden eser kalmadı. Aman yarabbi bu ne güzellik ,demişim. Sanırsın bir dakika önce sinir nöbetleri geçiren ben ,ben değildim.Tanıyamıyordum kendimi.

Camı açtım, nazik şekilde teşekkür etti. Pis balata kokusunun yerini bayan parfümü iyi geldi.Ondan gözümü alamıyordum.Önceki sevgilim beni aldatmış aldatmamış aklıma bile gelmiyordu artık. Umurumda olan hoş kokulu ve ılık sesli bu kızdı.

Kız camda kendisine baktığımı görüyor , utanıp gözünü kaçırıyordu. O edep halini görünce ,ısrarlı bakışlarımdan utandım.Sonuçta bu durum hiç hoş gözükmüyordu. Nasıl davranacağımı, ne yapacağımı bilmez hale geldim. Leblebi büyüklüğündeki göz bebeklerine baktıkça içim eriyordu. Kendime sorduğum sorular birbirini kovalıyor ama sorular cevapsız kalıyordu. Bitirilen bir ilişkinin izahını kendime yapamamışken, birkaç dakika öncesine kadar görmediğim kıza beslediğim hislerin izahatını nasıl yapacaktım. İçimden bir ses bir şeyler yap diyordu sonuçta bu otobüs fizana kadar gitmeyecekti.Bir şeyler yapmam gerekiyordu ama ne?

Kız bir kez daha omzuma dokunarak ,o ılık sesiyle “düğmeye basabilir misiniz?” dedi. İşte bu korktuğum en vahim istekti. Kendi ellerimle meçhul kızı uğurlayacaktım. Yok yok bu böyle bitmemeliydi! Yapacağım şey belliyken kendimle danışıklı dövüş yapıyordum. Kız süzülerek yanımdan geçti. Sallantıdan düşmemek için kapının demirinden tuttu. Karışık duygular içinde ona bakışımı sürdürdüm.Böyle bir güzelliği kaçırmak olmaz diye kendimi yiyordum. Arada kızda kafasını kaldırıp bana bakıyordu ama utanıyor, sıkılıyordu. Elbisesinin kollarının uçlarını sündürerek parmaklarını görünmez hale getiriyordu.

İlk kez bir kadınla konuşmaktan korkuyordum. Durak gözüküyordu karşıda . beceriksizliğimden meçhul kız inecek ve gözden kaybolacaktı.Buna izin veremezdim. Hızla oturduğum yerden katlım. Kız kalktığımı görünce ellerini bırakıp öbür taraftaki demirden tuttu. Tam bu sırada gözüme bir şey ilişti kızın üç parmağı yoktu. Öbür eline baktım onda da iki parmağı yarımdı. İçimi bir acı kapladı , bu arada bakışlarımı kaçırmaya başlamışım. İsteyerek yaptığım bir şey değildi bu . Ne yapacağımı bilemez hale geldim. Başımı eğmişim ,son hatırladığım otobüsün durup kızın indiğiydi. Bir ara bana baktı ama sonra kapılar kapandı ve otobüs hareket etti. İnanamadım kendime ,ben ne yapmıştım? Kızdan etkilenmiş miydim evet, onunla konuşmak için kararlı mıydım evet peki neden vazgeçmiştim? İnanamadım , utandım kendimden, örseledim aşağılık kalbimi.Kendime kızdım durdum ama yaptığım eşekliği ört pas etmeye yetmedi.

Akşam yemekleri bizde ailenin tamamıyla yenir. Uzun zamandır ilk kez akşam yemeklerine katılmayışım ailemin tepkisine sebep olsa da kıyameti koparmayışları nişanlımdan ayrıldığımı duymalarıydı galiba.Bilirler kızgınken benimle konuşulmayacağını, biraz dik kafalıyımdır ve haddinden fazla da kırıcı. Ablamsa aksine böyle durumdayken birisine ne kadar ihtiyaç duyduğumu bilirdi. Kalbi kırılmayı bile göze alıp odamın kapısını tıklatıp içeriye girerdi. Hepte bir bahanesi olurdu ya yemek getirdim ya da çay... İlk birkaç dakika hırçın davransam da katlanırdı. Ve yine öyle oldu. Kapıyı çaldı ,çay getirmiş. Hep bir saniyeni alacağım diye konuşmaya başlardı lakin hiç erken çıkıp gitmezdi. Ablam sıkıntılarımı nerden bilirdi bilmiyorum ama o gittikten sonra da kafamdaki sorulara cevap bulurdum. Yine öyle olmuştu bir saat beni dinledikten sonra on dakikada çözüm üretmişti.

O günden sonra aynı durakta bir hafta boyunca her gün bekledim. Mahallenin bakkalıyla muhabbeti ilerlettim, misket oynayan yeni yetmelerle arkadaşlık kurdum. Yok kimse bir şey bilmiyordu. Ümidimi kaybetmiştim otobüs durağına döndüm. Vazgeçmeli miydim, bilemedim. Düşünmekten başım zonklamaya başlamıştı ama bir çıkar bulamamıştım. Kafamı kaldırdığımda otobüs durdu ve kapısını açtı. İnen o kızdı. Kendimde olmadan gülümsemişim. Ama kız bana hiç bakmadan indi ve yürümeye başladı. Onca gündür beklediğim fırsatı kaçırmamak için sevincimi içime gömüp peşinden seslendim. “Bakar mısınız? ” Duymuştu sesimi ,arkasını dönüp “ buyurun” diyerek yine elbisesinin uçlarını sündürmeye başlamıştı. Ellerini kapatmaya çalışıyordu. Sesi ürkek geliyordu ,hissediyordu galiba onunla neler konuşacağımı. Şimdi ne söylemeliydim ,geçen sizi kırdım galiba, desem özrüm kabahatimden büyük olabilirdi. Bu sefer kaçmasına izin vermemek için hemen söze girdim: “Önceleri sizi hiç görmemiştim ilk kez geçen hafta gördüm. Bende bu mahallede oturuyorum ,sizinle arkadaş olabilir miyim, ne dersiniz? “ deyi verdim. Kız önce şaşırdı “benimle mi arkadaş olmak istiyorsunuz “dedikten sonra benim dirayetli konuşmamı görünce yelkenleri indirdi ve “tamam neden olmasın “dedi. Onunla biraz muhabbet ettikten sonra numarasını aldım. Görüşürüz demişti ve bu beni çok mutlu etmişti. Artık onu durak durak aramaktansa ,numarasından aramayıp görüşmek daha kolay olacaktı. Hem yaptığım eşekliği zamanla affettirmiş olacağım için sevinçliydim.

Meçhul kızla samimiyetim yavaş yavaş artıyordu. Çok içten çok tatlı cici bir kızdı. Ne zaman hissiyatımı açıp yakınlaşmak istesem elbisesinin uçlarını çekiştirip parmaklarını kapatmaya çalışıyordu. Bu durum beni derinden yaralıyordu. Fazla üzerine gitmiyor sık boğaz etmiyordum. Bir gün kapılarını bana açacaktı ve o günü bekliyordum. O gün kaf dağı kadar uzak değildir umarım. Ümitlerim kırılmadan çelik gibi o günü karşılarım.

Ailem birkaç gün sonra nişanlımdan neden ayrıldığımı konuşmak istedi. Ben ne kadar konuşmak istemesem de onlar o kadar üzerime geliyorlardı.Belki hayatımda yeni birisi var dersem yakamı bırakırlar sandım ve bu ılık sesli güzel kızı söyleyi verdim. Ama hesaba katmadığım bir şey vardı ailem benim daldan dala konduğumu düşündü ve beni haysiyetsizlikle suçladı. Haysiyetsiz olmadığımı anlatmak çok zamanımı aldı. Konuşma uzadıkça derinden derine yeni kız hakkında bilgi koparıyorlardı. Kızgın bir anımda : “Özrü olsa da ben onu seviyorum ve beni aldatmayacağını düşünüyorum “demiş bulundum. Kıyamet koptu o gün. Nişanı bozduğum için değil de sanki kızın özrü olduğu için daha çok kızdılar gibi geldi bana.Derinden sarsıldım. Ailem özründen dolayı nasıl bir insanı hakir görebildi? Allahım neler oluyordu bu insanlara? Bir garantisi mi vardı hayatının sonuna kadar uzuvlarıyla bir bütün olarak yaşayacakları konusunda?

Kafam çok karışıktı. Ertesi gün meçhul kızla görüştüm. Bu kafa karışıklığıyla görüşmemem gerekti ama görüşmüş bulundum işte. İlk kez çok sevdiğim göz bebeklerine bakamadım. Başımı yere eğdim , gözlerimi kaçırdım. Ama o cin gibi, her şeyi anladı. Neyin var senin , dedi ve bir şey daha demeden o dudaklarına mührü vurdu ve kalktı gitti. Koştum peşinden “ dur seninle ilgisi yok “dedim ama bu yalana ben bile inanmamışken o nasıl inanacaktı ki. Parke taşlarını bir bir geride bırakıyordu. Elimden kayıyordu ılık sesli güzel kız. İlk kez bana sadakat gösteren bir kızı bırakamazdım. Hem de saçma sapan bir şey için. Ailem ne derse desin bırakmayacaktım. Koştum ellerinden tuttum. Elinden tutar tutmaz irkildi, yüzü sinirden kızardı. Ve haykırmaya başladı. Parmaklarını kapatmak için çekiştirdiği elbisesini çekiştirmemiş hatta aksine iyice parmaklarını açarak “bak parmaklarıma , bunun için mi beni istemiyorsun” Parmaklarını yerinden koparırcasına büküyordu. Ben bir şey diyemiyordum bu sessizliğim onu daha da sinirlendirdi “Allah kahretsin ,Allah kahretsin!” diyerek sarsıla sarsıla ağlamaya başladı. Ellerim boşluktaydı , yüzümse adi bir suç işlemiş gibi kapkaraydı. Hayır senden bu parmakların için vazgeçmiyorum demeliydim ve bu eli sımsıkı tutmalıydım ; yoksa onu ömrümün sonuna kadar kaybedecektim. Başını bacaklarının arasına almış hem ağlıyor hem de parmaklarını parke taşlarına sürtüyordu. Parmakları yırtılıyor ama bundan vazgeçmiyordu. Nasıl bir yıkılıştı bu. Onun acı çekmesine kalbim dayanamıyordu.Yanına oturdum. Elini sımsıkı tuttum. Bu hareketim onu iyice kızdırmış olmalıydı ama ağlamaktan bitap düşmüş sesi çıkmıyordu. Sadece ağlıyor ve arada “ ben mi istedim böyle olmayı !“ diye mırıldanıyordu. Başını omzuma yasladım ve onu teselli etmeye çalıştım. Kulağına “Onu sevdiğimi , her şeyin bir tedavisi olduğunu ama örümcek ağı bağlamış beyninin ve bu köhne düşüncelerinin tedavisi olmadığını fısıldadım. Yavaş yavaş sakinleşti, bir süre sonra kendisine geldi ve kısık sesle bana hayat hikayesini anlatmaya başladı. Aslen Sinopluymuş. Ankara’ya bir kaza sonucunda gelmişler.Meğer fındık toplarken ellerini makineye kaptırmış, parmaklarının bazılarını bu kaza sonucu kaybetmiş. Sonrasında ailesi fındıklıkları satıp Ankara’ya yerleşmiş. Lisedeyken özründen dolayı kendisiyle alay edildiği için okulu bırakmış ve şimdi Liseyi dışarıdan bitirmek için uğraşıyormuş. Haftada bir kursa gidiyormuş. Yanında ağlamamak için zor tuttum kendimi. En son benden bir şey istedi “eğer ki aklında ufak bir şüphe varsa ne olur daha fazla kendine alıştırmadan, canımı acıtmadan git “olmasıydı. Ve yanımdan kalktı yürümeye başladı. Arkasından gitmemin bir fayda sağlamayacağını bildiğim için oturduğum yerde kala kaldım. O elinden geleni yapmıştı sıra bana gelmişti. Şimdi ben ne kadar ciddiydim bu ılık sesli güzeller güzeli hakkında. Muhasebe yapmak gerekti ama neyin muhasebesini. Aşkın muhasebesi mi olurdu ya da aşkın engeli olur muydu? Yavaş yavaş kararım netleşmeye başlamıştı ama o çoktan gözden kaybolmuştu. Yerimden kalktım ve eve gittim.

Yine yemek saatiydi ama yine sofraya oturmadım. Ve yine ailem çok kızdı .Umurumda olan tek şey içinde bulunduğum saçma durumu düzeltmekti. Odama çekildim. Bir süre sonra ablam geldi. Biz konuşurken annem geldi ve yine her şey karıştı. Özürlü bir gelin istemiyorum , kelimesinden başka bir kelime çıkmamıştı ağzından. Birbirimize sesimizi yükselttikten sonra odamın kapısını hızla çarpıp çıktım.Hala annemin bağrışlarını duyuyordum ama ne dediklerini anlamıyordum zahir yine o bildik kelimelerini söylüyordur. Peşimden sert bir kapı sesi daha annem dışarıya çıkmış arkamdan bağırıyordu. Aldırış etmeden hatamı düzeltmeye gidiyordum. Kararımı verdiğimi ve ömrümün sonuna kadar ellerini bırakmayacağımı söylemeye gidiyordum. Telefonumdan mesaj attım.Otobüs durağına gelmesini istedim. Çok geçmeden durağa gelmiştim ve onu beni beklerken buldum. Gözleri donuktu . Beni fark etmedi ama geldiğimi anlaması için öksürdüm. Beni görünce toparlandı yanına oturdum. Ağzını bıçak açmıyordu. Konuya girdim “Seni çok ama çok seviyorum. Aileme inat, dünyaya inat seni istiyorum” dedim. Ellerini tuttum ve olmayan parmaklarını öptüm ve devam ettim “Ama sen yoksan benim için hiçbir şey yok ,senin için atan bu kalp yok.” Hıçkırarak boynuma sarıldı ve bana dünyayı bağışlayan o sözleri söyledi “Tek özrüm sevgisizlik, sensizlik; sen beni bu kadar çok sevdikten sonra hiçbir özrüm yok.” İçimi bir sevinç doldurdu. Birbirimize sarıldık ve bir süre öylece kaldık.

Birbirimize sarılmış yaralarımızı tamir ediyorduk ki telefonum çaldı arayan ablamdı. Telefonu açtım .Ablam ağlayarak bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ama o kadar çok ağlıyordu ki anlamıyordum.Ablama sakin olmasını söyledim. Ablam beni duymuyor sürekli aynı şeyi söylüyordu ama anlamak çok zordu. Bir ara ,annem, dedi ve ,kaza, dedi. Beynime kan sıçradı birden “anneme bir şey mi oldu” dedim “evet “dedi. Eve nasıl geldiğimi bilemedim. Geldiğimde ambulans annemi hastaneye götürmüş yanında babam ,ablamda gitmişti. Komşulardan hangi hastaneye gittiklerini öğrenir öğrenmez bir taksiye atlayıp o hastaneye gittim. Ben hastaneye geldiğimde annemi çoktan tedaviye almışlardı. Ablamı koridorda gözü yaşlı görünce çok kötü oldum ama ayağının kırığından başka bir şeyi olmadığını öğrenince rahatladım. Kazanın nasıl olduğunu sormak istiyordum ama duyacaklarım kendimi daha kötü hissettireceği için vazgeçtim.

Hastanede birkaç saat durduktan sonra annemi taburcu ettiler. Herkesin hemfikir olduğu bir şey vardı ,o kamyonetin altından sadece küçük bir kırıkla kurtulması mucize bir şeymiş. Evet anneme çok kızmıştım ama kötü duruma düşmesini isteyecek kadarda kızmamıştım. O benim canımdan çok sevdiğim annemdi. İlk görür görmez boynuna sarılacaktım. Ve o an gelip boynuna sarıldığımda , daha sonra eve gelirken koluna girdiğimde sanki benden kaçmaya çalışıyor gibiydi. Başı hep aşağıda yüzüme bakamıyordu. Annemi hiç böyle görmemiştim. Yalnız kaldığımız bir anda günah çıkarır gibi “ Kimsenin ahını almamak gerekiyormuş ve kimseyi hor görmemek gerekiyormuş lakin bir adım ötesi kazaymış ,bağışla beni evladım “dedi.Beklemediğim bu özür beni çok şaşırtmıştı ; lakin annem dominant bir kadındır kolay kolayda sözünden dönmezdi. Şaşkınlığımı üzerimden atıp annemin boynuna sımsıkı sarıldım. “Seni bize Allah bağışladı. Biliyordum senin taş gibi kalbin olmadığını “ dedim. ve gün içerisine acıyı da tatlıyı da sığdırmış olmuştum.

Bu yaşananlar bana çok büyük ders olmuştu .Demek ki insan bazı şeyleri karar verirken dominant bir tavır sergilememeliydi. İnsanları görünüşlerine , inanışlarına göre yargılamamalıydı. Kimse ailesini , kaderini seçemiyordu. Kimse bulunduğu durumu ebediyete kadar sürdüremiyordu.Önemli olan insanlara duyulan saygı ve sevgiydi.

Ha bu arada ılık sesli güzel kızla nişanlandık ve kısmetse yaza düğünümüz var. Birde sürprizim var ilk size söylüyorum. Ama kısık sesle kulağınıza söylemek istiyorum uzatın kulağınızı” ılık sesli güzel kıza protez takılacak, ilerde kadavradan parmak nakli bile yapılabileceğini öğrendim. Nasıl güzel haber değil mi?



ORHAN KARS


EĞİTİM DURUMU


Kırıkkkale Üniversitesi(Büro Yönetimi Ve Sekreterlik)

Anadolu Üniversitesi (İşletme)

YABANCI DİL

İngilizce :Intermedıate

YAZILARIMIN YER ALDIĞI YERLER

Altındağ Belediyesi (Deneme)

TRT Ankara Radyosu(Skeç)

TESSSAM (Haber, araştırma yazıları ve röportaj)

www.başkentankara.com (Haber, röportaj)

Turan Türker Yazı Yarışması (Makalem)

Seyrek Anam Evi Çalışma Grubu Kültür Yayınları (Hikayem)

Şiir Antolojisi(Yeşil Gözlü İhtiyar( baba konulu şiir)

ALDIĞI ÖDÜLLER

. 2010 Ahmet Hamdi Tanpınar anısına düzenlenen “ikinci zamana mektuplar “ adlı yarışmada kitap hediye edildi.

. 2010 Seyrek Anam Evi Çalışma Grubu Kültür Yayınları (20 adet kitap)

Hikayemin Adı: “Cehennem Melekleri”

. 2011 Turan Türker Yazı Yarışması 1.incisi

. 2012 Turan Türker Yazı Yarışması Jüri Özel Ödülü



PROJE

Radyo Oyunlarımı Ve Skeçlerimi Yayınlatmak.

Yazılarımı kitap haline getirmek.

Kültür merkezi kurmak.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst