Televizyonun İcadı

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Günümüz insanı, zamanının çoğunu televizyon karşısında geçirir. Kimine göre "aptal kutusu" kimine göre hoş vakit geçiren bir eğlence aracı, kimine göre ise bilgiye açılan kapı olarak nitelendirilen televizyon ilk icad edildiği tarihte bu kadar çok kişi tarafından kullanılacağını tahmin edildimi bilemiyorum ama günümüzde herkesin evinde birden fazla televizyon olduğu ve eşimize çocuğuma ayırdığımız vakitten daha fazlasını televizyon karşısında geçirdiğimiz bir gerçekliktir.

Televizyonun İcadı ve Tarihsel Süreci:


21. yüzyılın vazgeçilmez aletlerinden biri olan televizyonun tarihi, 75 yıl önce, İskoç mucit John Logie Baird ’in keşfiyle başladı. Baird, 21. yüzyılda insanları saatlerce karşısında oturtabilen televizyonun babasıydı. Keşif merakı çocuk yaşlarda başlayan Baird, 12 yaşında, evine bir elektik sistemi döşemiş ardından yoldayken arkadaşlarıyla konuşmasını mümkün kılacak ilk telefon santralini geliştirdi. İskoçyaya’da Kraliyet Teknik Koleji’nde elektrik dersleri alan Baird, Glascow üniversitesinde elektrik mühendisliği okudu. Birinci Dünya Savaşı sırasında eğitimine ara veren mucit, silahlı kuvvetlerde çalışmak istedi ama kabul edilmedi. Başvurusu reddedilen Baird, Clyde Valley Elektrik Enerjisi Şirketi’nde çalışmaya başladı ancak sağlık

problemleri işi bırakmasına sebep oldu. Clyde Valley ’den sonra aralarında Trinidad ’da bir reçel fabrikasında işçiliğin de bulunduğu çeşitli işlerde çalışan Baird, nihayet 1922’de memleketi Sussex ’e geri dönen ve burada tamirciliğe başladı. Nakkaş mucit Sussex’ deki mütevazı hayatı, Baird ’i 50 yıldır düşlediği televizyon icadı üzerinde yoğunlaşma fırsatı verdi.

Parası olmadığı için ilk televizyonunu bir lavabo ve bir çay tenekesiyle yapan Baird, bir sonraki denemesinde projeksiyon lambasını bisküvi kutusuyla kaplayıp basit bir düzenek geliştirdi ve düzeneğe kullanılmış lenslerle devrelerden tarama diskler ekledi. Baird ’in icat ettiği bu düzenek, tahta çubuklar arasına nakış iğneleri ve balmumuyla tutturulan bir cihaz olarak TV’nin dedesi kabul edildi. Çalışmalarını bundan sonra da sürdüren mucit, 1925’de hayal ettiği gibi, “Stok ey Bill” adını verdiği ilk ilkel televizyonda görüntü transmisyonunu da gerçekleştirmeyi başardı. Logie Baird icadının parlak bulundu ama pek ciddiye alınmadı. İlk yayın BBC’den Baird ’in ilk ilkel TV’yi icat ettiği dönemde, BBC gibi yayıncılar radyoya odaklanmıştı. BBC’inin TV yayıncılığına geçişi, 1929’da sınırlı bir kitleye ulaşan ilk deneme yayınıyla başladı. Günde iki yayın kuşağında hizmet vermeye başlayan BBC televizyonu, ilk kuşakta haber, ikinci kuşakta ise müzik yayını veriyordu. Baird televizyondan sonra infrared ışınlar üzerinde de çalışmalar yaptı. (d.13 Ağustos 1888; ö.14 Haziran 1946)

NASIL ÇALIŞIR

Televizyonun temel prensibi ışık enerjisinin elektrik enerjisine çevrildikten sonra yayınlanması ve alınan elektromanyetik sinyallerin tekrar ışık enerjisine çevrilmesidir.Işık enerjisi elektrik enerjisine çevrilmesi fikri 1873 senesinde Selenyum üzerine ışık düşürüldüğünde elektrik direncinin değiştiğinin keşfedilmesi ile başlamıştır.

Bu prensibe göre selenyum üzerine parlak ışık düşerse; sinyal kuvvetli , soluk ışık düşerse sinyal zayıf olacaktır. Genliği değişen bu sinyal radyo dalgaları gibi yayınlanıp alıcıda ters işlem yapılınca ekranda görüntü teşekkül eder.TV bu bakımdan “uzaktan görme” manasına gelir. TV bir noktadaki ışık şiddeti radyo dalgalarına dönüştürme,sonra bu dalgalardan,eş şiddette bir ışıklı nokta elde etme esasına dayanır.Nakledilecek görüntü, yüz binlerce kareye bölündükten sonra,her bir kare,homojen şeklinde aydınlanmış noktalar gibi kabul edilip,bu noktalardaki ışık şiddeti TV verici sisteminde radyo dalgalarına, dalgalarda TV alıcılarına da yeniden ışığa dönüştürü.

Görüntüdeki kareler çok hızlı tarandığı için, alıcı ekranlarında tek ,tek ışıklı noktalar değil, değişik aydınlıkta karelerin meydana getirdiği resimler gözlenir.

Renkli televizyon,bütün renkleri yeşil, mavi ve kırmızının değişik oranlarda karıştırılması ile elde edilebileceği gerçeğine dayanır.Nakledilecek görüntü, yeşile, maviye ve kırmızıya duyarlı olan üç ayrı kamera tarafından aynı anda taranır.Elde edilen üç ayrı elektromanyetik dalga, alıcı sistemin ekranında, biri yeşil biri mavi ve biri kırmızı olan üç görüntüyü üst, üste düşürür ve bu renklerin karışmasından, tabii renklenmeler yeniden elde edilir.

Televizyon yayınlarında ses ve görüntülerin nakli için, frekansı 5×10 : 9×10 Hertz (50 –900 mega say kıl) aralığına düşen elektromanyetik dalgalar kullanılır.Her televizyon istasyonu,6 mega saykıllık bir frekans aralığında hem ses, hem görüntü gerçekleştirilebilir. Bu 6 mega hertz’lik frekans aralıklarına “kanal” denir. Genel olarak ses yayınlarını taşıyan dalgaların frekanslarını, görüntü taşıyan dalgalarınkinden daha yüksektir.

Bir televizyon yayın sisteminde, beş önemli unsur bulunur
1.Yayınlayacak sahneyi görüntüleyen kamera.

2. Görüntüdeki ışık sinyalleri dönüştüren bir transduser.

3. Bu elektrik sinyallerinden radyo dalgaları üreterek anten atmosfere yayınlayan verici (transmitter)

4. Atmosfer yayınlanan görüntü taşıyınca tromanyetik dalgaları alıp yükselttikten sonra elektik sinyallerine dönüştürerek (alıcı anten, amlifikatör ve birinci dedektif)

5.Elektrik sinyalleri ışığa dönüştürerek, ekran üzerinde görünür resim veren transduser .

GÜNÜMÜZDEKİ MODELLER VE YENİ GELİŞMELER
Tasarrufa Duyarlı Plasma:
Hem bilgisayar ekranı hem de TV olarak kullanılabilen Panasonic Plasma Display TH-42PWD 3U, köşeden köşeye 106 cm’lik bir ekran büyüklüğüne sahip. Enerji tasarrufu yapan ve gürültü kirliliğine karşı duyarlı olarak üretilen Plasma TH-42PWD3U’un içerisinde gürültüden kaçınmak için fan kullanılmamış ve 295 watt elektrik tüketiyor.

Geride bıraktığımız yıla ait kablolu yayın izni ücretini ödemeyen yaklaşık 50 TV kuruluşu yayınlarının durdurulması tehlikesiyle kaşı karşıya geldi.(Zaman Gazetesi 3 Ocak 2002)

İnternet ve televizyon ilk defa Web TV ile bir araya getiren Steve Perlman ,teknoloji dünyasından heyecan oluşturacak bir cihaz geliştirdi.Jurnal. net’teki habere göre . evdeki herhangi bir odadan tek bir kutu ile bir müzik, televizyon , video ve DVD gibi diğer eğlence sistemlerini çalıştırmalarını sağlayan cihaz tanıtımı büyük ilgi gördü. Moxi Media Center adı verilen cihaz, VCR ya da kablolu kutuya benzeyen bir set üstü kutu.Televizyona bağlana bilen bu kutu ,kablo ya da uydu sinyallerini çözebiliyor. Ürünü ortaya çıkaran Perlman’a göre Moxi , ayrı , ayrı DVD player , CD player, video recorder ve dijital müzik sistemi (ve bunların kumandaları)ihtiyacını ortadan kaldırıyor ayrıca 80 GB sabit diski bulunan yeni cihaz , yüzlerce CD’yi de depolayabiliyor.Modem ,Fire Wire bağlantı portu ve bir tür açık kodlu Linux işletim sistemi bulunan cihaz interaktif Tv ,e-posta ,anında mesajlaşmayıda destekliyor.

Perlman,uydu TV sağlayıcısı EchoStar ile ortalık anlaşmada imzalamış bu anlaşma sayesinde Moxi set üstü kutuların ABD’de 2003 yılında piyasada olması bekleniyor.Benzer set üstü kutuların birbiri ardından çıktığına dikkat çeken endüstri uzmanları ilk defa önemli bir içerik sağlayıcının böyle bir girişime destek verdiğini vurguluyor.

“DİJİTAL DEVRELER, DAHA KULLANIŞLI”
Erciyes Üniversitesi’ndeki “Dijital TV Yayınları” konulu konferansında konuşan, Prof. Dr. Avni Morgül, dijital yayınların analog yayınlardan daha ucuz olduğunu söyledi.Ayrıca dijital devrelerin bilgisayar ve televizyon tek bir cihazda birleştirilmesine de sağladığı dile getirilir.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Tv Akıl Kutusu Mu Aptal Kutusu Mu ?


Televizyonun günlük hayatımızın parçası olduğu bir gerçek. Evlerin başköşesini süsleyen bu büyülü kutunun, izleyiciler üzerindeki etkilerine dair tartışmalar da bitecek gibi görünmüyor. Özellikle gelişme çağındaki çocuklar üzerindeki sinsi etkileri herkesi düşündürüyor.
Yapılan araştırmalar, evimizin bir köşesinde sakin sakin duran televizyonun pek de faydalı bir şey olmadığını gösteriyor.

Haftada ortalama 10 saatten fazla televizyon seyreden çocukların çoğu, okullarında beklenen başarıyı gösteremiyorlar. Ülkemizdeki TV izlenme oranının, yani günde ortalama üçbuçuk saatin çocuklar için de geçerli olduğu düşünülürse, üniversiteye gelmiş bir kişi okulda geçirdiği zamandan çok daha fazlasını televizyon karşısında geçirmiş demek.

Günde ortalama üç saat TV seyreden bir çocuk yılda 20.000’e yakın reklam izlemiş oluyor. 16 yaşına kadar 200.000 şiddet görüntüsü, 33.000 de cinayet görüntüsü izlemiş olacak. Yapılan araştırmalar, normalde insanın 96 saatte sindire sindire algılayabileceği görüntü miktarının, TV seyrederken bir kaç dakikada verildiğini gösteriyor. Yani algılarımız, idrakimiz bombardıman ediliyor. Normal bir düzeyde algılama, beden ve ruh sağlığı için çok önemli oysa.
Televizyonun bir zararı da gözlere. TV seyrederken gözler tamamen hareketsiz ve sabit kalıyor. Bu ise göz sağlığı için zararlı bir durum. Ülkemizdeki gibi aşırı TV seyretme, hem çocuklarımızın hem de bizim görme kabiliyetimize büyük zararlar verebilir. Aşırı TV seyretme, sadece göz bozukluğunun değil, beynin dikkat toplama kabiliyetinin de düşmanı.

Hayatın yavaş ama ahenkli dersleri bir çocuğun hayatı anlaması ve anlamlı yaşaması için şart. Ama TV’deki hızlı görüntü geçişine alıştıkları için çocuklar, etraflarındaki bu sakin tabiatı yeterince takdir edemezler. TV’deki hızlı olaylar, iki dakika içinde bebeklikten yaşlılığa kadar verilen hızlı hayatlar, gerçekte olmayacak şeyler. Ama birçok şeyi TV’den öğrenen çocuğun zihninde zaman ve hayat kavramları yerli yerine oturamayacaktır. Çocukların gerçek tecrübelere ihtiyacı var.

Çocukların gece geç saatlere kadar TV seyredip, ertesi gün okulda uyanık kalmaları ve dikkatlerini derslerine verebilmeleri de mümkün değil. Ayrıca TV’de gördükleri, rüyalarına girip kabus haline gelebilir.

Pek çok uzman, televizyonun çocukları aptallaştırıcı etkisine dikkat çekiyorlar.

Haftada 20 saatten fazla seyredilği zaman TV, konuşma ve kendini ifade etme kabiliyetini ciddi şekilde hasara uğratabiliyor. Siz bir de çocuğunuzun TV’den öğrendiği rezil Türkçe ve argo kelimeleri ekleyin buna. Oysa çocukların konuşmasının güzelleşmesi için, başka çocuk ve büyüklerle konuşmaları ve oynamaları gerekir.

Öte yandan kitap okumaya göre, TV seyretmek daha kolay ve tercih edilen bir iş. Bu yüzden özellikle okumayı öğrenme aşamasındaki çocuklarda televizyon seyri, geç öğrenmeye yol açabiliyor. Araştırmalar, TV’yi açtıktan 30 saniye sonra beyindeki dikkat ve bilinçli algının azaldığını gösteriyor. Dikkat gerekmediği için zihinsel faaliyetler de zamanla köreliyor. Halbuki okuduğunu anlamak, zihnin yoğunlaşmasını, dikkati gerektirir.

Boş vakit, özellikle çocukların hayal güçlerini, dolayısıyla da düşünme kabiliyetlerini geliştirici bir imkân aslında. Ama çocuğu TV karşısında esir bırakmakla, onun bu imkânı kullanmasına müsaade etmemiş oluyoruz. Ayrıca, TV’deki çocuk programlarını yapanlar büyükler olduğu için, çocukların kendi aralarında oyunla geliştirecekleri duyguları ve yetenekleri tam olarak anlayabilecekleri de kuşkulu. Üstelik TV yayıncılığı bir ticaret olduğu için, insanlığın gelişimine değil, para kazanmaya yönelik programlar yapılıyor. Çocuk programlarının bile reklamla dolu olması bunun açık bir göstergesi.

Çoğu TV programı hayatı ak ve kara olarak gösteren, aşırı basitleştirilmiş ve şiddet içeren görüntülerle dolu. Çoğu da bir saate yakın bir zaman alıyor. ABD’de otuz yıldan bu yana yapılan araştırmalar, TV’de görülen şiddetin gerçek hayatta tekrarlandığını gösteriyor. Çocuk programlarındaki şiddet oranı ise büyüklerinkinden tam altı kat daha fazla.

TV, çocukların aşırı kilo almalarına da neden. ABD’de 1988 ve 1994 arasında, 8 ve 16 yaş arasındaki 4063 çocuk üzerinde bir araştırma yapıldı. Sonuç ilginç: her gün 4 saatten fazla TV seyreden çocukların, 2 saatten daha az izleyenlere göre daha şişman oldukları ortaya çıktı.
Ayrıca cinsellikle dolu programların, kişilerin ruhsal gelişimine yaptığı olumsuz etkilerden sanırız söz etmeye bile gerek yok.

Ne Yapmalı?

TV denen aleti pencereden dışarı atmak çözüm değil. Çünkü itiraf edelim ki, ne bizler, ne de çocuklarımız onsuz yapamaz duruma geldik. O zaman daha makul bir yol bulalım. Onun tehlikelerinden çocuklarımızı ve bizi korumanın yollarını arayalım. Bir uzmanın önerilerine kulak verelim:

Çocuklarınıza televizyon seyretme süresini azaltmanın önemli olduğunu anlatın. Televizyonu düzenli olarak seyredecekleri konusunda onlara güvence verin.

Çocuklarınızın TV seyretme sürelerini baştan belirleyin. Mesela hafta içi her gün 1 saat, hafta sonu 2 saat gibi.
Çocuklarınıza bu sınırlar içinde seçenekler tanıyın. Mesela bazı programları onlar seçsin.
TV seyretmeye ne zaman izin vereceğinizi baştan belirleyin. Mesela ev ödevi yapıldıktan veya akşam yemeğinden sonra.
Çocuklarınızı el işleri, oyunlar, spor ve okuma gibi başka faaliyetlere sevdirerek yönlendirin.
Kullanılmadığı zaman TV’nizi kapatın. Sürekli gürültü yapmasına izin vermeyin.

Çocuklarınız bu tavsiyelere uyacaktır. Ama siz de uyarsanız!
 
Tekerlekli Sandalye
Üst