The Piano

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Piyano.jpg


IMDB Puanı: 8.4 / 10
Tür: Romantik, Dram
Yapım Yılı: 1993
Ülke: Avustralya, Fransa, Yeni Zelanda
Yönetmen: Jane Campion
Senarist: Jane Campion
Oyuncular: Anna Paquin , Kerry Walker , Sam Neill , Holly Hunter , Harvey Keitel , Tungia Baker , Geneviève Lemon , Peter Dennett , Te Whatanui Skipwith , Bruce Allpress
Yapımcı: Jan Chapman , Mark Turnbull
Görüntü Yönetmeni: Stuart Dryburgh
Müzik: Michael Nyman
Süre: 121 dk.

Filmin Konusu ve detaylar

19.yy ortalarında Ada, Flora isimli bir kızı olan dilsiz bir annedir. Küçük kızı ile birlikte ülkesinden ayrılırken yanına gönülden bağlı olduğu piyanosunu da alan Ada için, Yeni Zelanda'nın ormanları içerisinde yeni kocası Steward ile başlayacağı yeni hayat, hiç de hayal ettiği gibi olmayacaktır. İlk olarak kocası, çok sevdiği piyanosunu Ada'nın haberi olmadan satacaktır. Piyanoyu alan komşusu, piyanoyu Ada'ya ancak Ada'nın ona piyano dersi vermesi şartıyla geri vereceğini söyler. Bu şekilde başlayan ilişkileri daha sonra farklı bir boyutta devam edecektir.

Film dilsiz bir piyanist ve onun kızını hikaye edinir. Zaman 19. yüzyılın sonlarına doğrudur ve yer bol yağışlı ve çamurlu olan Yeni Zelanda'danın batı kıyılarıdır. Film Jane Campion tarafından yazılıp yönetilmiştir. Oyuncu kadrosunda Holly Hunter, Harvey Keitel, Sam Neill, ve Anna Paquin yer alır. Filmin müzikleri Michael Nyman tarafından bestelenmiştir ve filmin soundtrack albümü çok satanlar listesine girmiştir. Ayrıca Hunter film için kendi piyano parçasını çalmıştır ve Paquin'e çekilmesi gereken üç sahne için işaret dili öğretmenliği yapmıştır. Filmi Avustralyalı Jan Chapman ve Fransız yapım şirketi Ciby 2000 birlikte prodükte etmiştir.

The Piano eleştirel ve ticari anlamda büyük bir başarı yakalamıştır. 7 milyon dolar bütçeye karşılık 40 milyon dolar hasılat yapmıştır. Holly Hunter ve Anna Paquin filmdeki Ada McGrath ve Flora McGrath rolleri için yüksek ücretler almışlardır. 66. Akademi Ödülleri'nde The Piano üç ödül kazanmıştır; Hunter için En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü, Paquin için En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Akademi Ödülü ve En İyi Özgün Senaryo Akademi Ödülü. Böylelikle Paquin 10 yaşında Paper Moon filmiyle En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü'nü kazanan Tatum O'Neal'dan sonra Oscar kazanan en genç ikinci oyuncu oldu.

The-Piano-7051_1.jpg



The Piano: Özgürlüğünü Arayan Kadının Sesi

Piyano, kadının ataerkil düzene başkaldıran, direnen, kendini özne olarak var etmeye çalışan kimliğinin bir simgesi, vücudunun bir parçası, sessiz çığlıklarıdır.

Jane Campion’a ‘Altın Palmiye ödülünü kazanan ilk ve tek kadın yönetmen’ unvanını getiren üç Oscar ödüllü The Piano (1993) Ada adında dilsiz bir kadının özgürlük arayışını; kendi kimliğini bulma, cinselliğini ve arzularını ifade etme mücadelesini konu ediniyor.

19. Asırda dilsiz bir İskoç kadını olan Ada McGrath (Holly Hunter), babası tarafından planlanmış bir evliliği yapmak üzere Yeni Zelanda’ya gider. Bir takım kişisel eşyalarının yanı sıra insanlarla iletişimini sağladığı iki şeyi, kızı Flora’yı ve piyanosunu da yanında götürür. Eşyaları taşımak ve ilk defa göreceği karısını karşılamak üzere bir grup yerliyle kumsala gelen Alistair Stewart (Sam Neill) Ada için hayati önem taşıyan piyanoyu kumsalda bırakarak diğer eşyaları alır. Ardından Maori’ce konuşabilen ve yüzünde yerlilerinkine benzeyen dövmeler bulunan Baines’le (Harvey Keitel) piyano üzerinden pazarlık yapar. Piyano’nun Ada için önemini fark eden ve piyanoyla kadın arasındaki iletişimden etkilenen Baines, kadının kendisine piyano dersleri vermesi karşılığında Stewart’a bir arazi teklif eder ve böylece piyano dersleri başlar. Ancak Baines’in Ada’ya olan tutkusu günbegün artar ve ondan her siyah tuş karşılığında bir isteğini yerine getirmesini talep eder. Böylece Ada her tuşta piyanosuna biraz daha yaklaşacaktır ve sonunda ona kavuşacaktır. İkili arasındaki anlaşma zamanla farklı bir yakınlığa dönüşür. Stewart, bu yakınlığı keşfeder ve Ada’yı vahşice cezalandırır.

The-Piano-7051_2.jpg


Şüphesiz filmdeki en çok merak uyandıran nokta Ada’nın sessizliğidir. Filmin başında altı yaşından beri konuşmadığını öğrendiğimiz ana karakterimizin neden sustuğunun bilgisini film boyunca öğrenemeyiz. Ancak kadının sessizliği bir metafor olarak düşünülürse bir çeşit vazgeçişi simgelediği söylenebilir. Ada susmayı bilinçli olarak tercih etmiştir çünkü erkek egemen dünyada geleneksel yollarla kendini ifade etmenin yararsızlığını biliyor gibidir. Bu noktada filme adını da veren piyanonun önemi ortaya çıkar. Piyano, kadının egemen dili reddederek yarattığı, yalnızca ona özgü olan bir dili ifade eder.

Öte yandan piyano, mülkiyetin bir parçası olarak nakledilen, takas edilen, özne olamayan nesneleştirilen Ada’nın uzantısı olarak karşımızda durur. Piyano, kadının ataerkil düzene başkaldıran, direnen, kendini özne olarak var etmeye çalışan kimliğinin bir simgesi, vücudunun bir parçası, sessiz çığlıklarıdır. Campion filmin başlangıcından itibaren Ada’nın piyanoyla kurduğu bu tinsel ve simgesel birliği sürekli olarak vurgulayarak Ada için piyanonun önemini seyirciye de hissettirir.

Piyano, Ada’nın yeni kocası, ataerkil düzenin temsili olarak sunulan Stewart için satılıp alınabilecek bir nesneden ibarettir. Stewart daha ilk karşılaşmalarından itibaren Ada’yı dinlemeyi reddeder ve piyanoyu/kadının sesini kumsalda bırakır. Bu andan itibaren ikili arasında bir gerginlik başlar. Daha sonra Stewart’ın Ada’nın fikrini almadan bir parça toprak için piyanoyu pazarlık konusu yapmasıyla bu gerginlik daha üst bir seviyeye taşınır.






,
 
Tekerlekli Sandalye
Üst