Tükrük bezi hastalıkları

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Tükürük Bezleri

Ne Normal, Ne Anormaldir?

Tükürük Bezleri Nerelerde Bulunur?

Bezler ağız ve boğaz çevresinde yerleşmişlerdir. Başlıca tükürük bezleri parotis (kulak önünde), submandibüler (çene altında) ve sublingual (dil altında) bezlerdir.

Hepsi de ağız içerisine tükürük salgılarlar. Parotis bezi üst azı dişlerin yanından, submandibüler bez dilin altında ön taraftan ve sublingual bez ağız tabanında birçok ufak noktadan tükürük salgılar.

Bu bezlerle birlikte, dudaklar, yanakların iç kısmı ve ağız ile boğazın bütün yüzeylerinde yüzlerce ufak tükürük bezi bulunur. Tükürük bezleri, ağızınızı ıslak tutan, sindirimi başlatan ve dişleri çürükten koruyan tükürüğü salgılarlar.

Anormal Bezlere Ne Yol Açar?

Klinik olarak rahatsızlık oluşturan tükürük bezi anormallikleri şu şekilde gruplandırılabilir:

1-Tıkanıklık

Tıkanıklık, çoğunlukla taş oluşmasına bağlı olarak parotis ve submandibüler bezlerde görülür. Şikayetler tipik olarak yemek yerken görülür. Yemek yerken tükürük oluşması hızlanır fakat tıkanıklıktan dolayı akamaz ve bazen iltihabın da eşlik ettiği şiddetli ağrı ve şişliğe yol açar.

2-Şişlik, Ödem

Şayet taşlar tam olarak tıkanıklık meydana getirmemişlerse yemek yerken bezler şişer ve bir süre sonra yavaş yavaş inerler, ta ki bir sonraki yemeğe kadar. Biriken tükürük içerisinde mikroplar daha kolay ürerler ve daha şiddetli ağrı ve şişlik oluştururlar. Şayet yeterli sürede tedavi edilmezlerse apse oluşturabilirler.

Bazı kişilerde tükürük bezlerinin ana kanalları anormal olabilir. Bu kanallar darlıklar yaratarak tükürük akımını azaltarak iltihap ve tıkanıklık şikayetlerinin oluşmasına yol açabilirler.

3-İltihap

En sık görülen tükürük bezi iltihabı parotis bezini etkileyen "kabakulak"tır. En sık çocuklarda görülmesine rağmen yetişkinlerde de görülebilir. Mamafih bir yetişkinde parotis bezi bölgesinde bir şişlik olursa bunun tıkanıklıktan veya tümörden olma şansı daha fazladır.

Kanal darlığından ve tükürük akımının azalmasından kaynaklanan iltihaptan daha önce bahsedilmişti.

Komşu lenf bezlerinin iltihabından dolayı tükürük bezlerinde de ikincil iltihap olabilir. Bu lenf bezleri boğazın üst kısmında boğaz ağrısı sonrası görülen hassas lenf bezleridir. Bu lenf bezlerinin bir kısmı gerçekte parotis bezinin üzerinde, içerisinde ve altında veya submandibüler bezin yanında bulunurlar. Lenf bezleri iltihaplandığı zaman kızarıklık ve ağrılı şişlik oluştururlar. Lenf bezleri tümör ve ödem dolayısı ile de büyürler.

4-Tümörler

Tükürük bezlerinin birincil tümörleri başlangıçta çoğunlukla ağrısız şişme ile kendilerini gösterirler. Tümörler nadiren birden fazla bezde bulunurlar ve kulak önü, ağız içi, damak, ağız tabanı, yanaklar ve dudaklar üzerinde bulunabilirler. Bu şişlikler kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahları tarafından değerlendirilmelidirler.

Büyük tükürük bezlerinin habis tümörleri hızlı büyürler, ağrılı olurlar ve o taraf yüz hareketlerini engelleyebilirler. Bu şikayetler hemen araştırılmalıdırlar.

Tükürük bezleri bazı özel hastalıklarda da şişerler. Hastalarda genellikle göz ve ağız kuruluğu görülür. Buna eklem romatizması eşlik edebilir. Şeker hastalığı özellikle parotis bezinde şişliğe yol açabilir. Genellikle iki taraflı parotis bezi şişliği alkoliklerde de görülür.

Doktorunuz Nasıl Teşhis Koyar?

Tükürük bezleri hastalıklarının teşhisi dikkatli bir hikaye, fizik muayene ve laboratuar testleri ile konur. Büyük tükürük bezlerinde bir taş tıkanıklığından şüphe edilirse bezin açıldığı ağız uyuşturularak kanalı genişletilip taşın çıkıp çıkmadığına bakmak gerekebilir. Bu tür bir işlemden önce röntgen filmi ile kireçlenmiş taşın nerede olduğu tespit edilebilir.

Şayet tükürük bezinde bir kitle tespit edilmişse, bilgisayarlı tomografi ile buranın röntgeninin çekilmesi yararlı olur. Bu tomografi ile kitlenin gerçekten tükürük bezinden mi yoksa komşu bir lenf bezinden mi kaynaklandığı bulunur.

Birçok vak'ada muayene odasında yapılabilen ince iğne aspirasyon biyopsisi yardımcı olur. Bu testin doğruluğu % 80 ile 90 arasındadır. Kitleden cilt kesisi ile bir parça alarak incelenmesi, muayene odasında tavsiye edilmez. Parotis bezi ile birlikte seyreden yüz sinirinin hasar görme ihtimalindan dolayı açık biyopsi operasyon odasında yapılmalıdır.

Tükürük Bezi Hastalıklarının Tedavisi

Başlıca iki bölüme ayrılır: İlaçla ve operasyonla. Tedavi şeklinin seçimi problemin ne olduğuna bağlıdır. Şayet problem bütün vücut ile ilgili bir hastalıktan kaynaklanıyorsa bunu tedavi etmek lazımdır. Bu diğer branştaki hekimlerle konsültasyonu gerektirebilir. Şayet hastalık tıkanıklık ve iltihap ile ilgili ise antibiyotikler kullanılır. Bazen kanallara müdahale gerekir.

Şayet tükürük bezinin içerisinde bir kitle oluşmuşsa bunun çıkartılması gerekebilir. Parotis bezi içerisindeki kitlelerin çoğu selimdir. Operasyon gerekince bu bezin içerisinden geçen yüz sinirine çok dikkat edilmesi gerekir. Parotis bezi içerisinde habis tümör varsa, yüz sinirinin büyük kısmına zarar verilmeden kitle çıkartılabilir. Operasyon sonrası sıklıkla radyasyon ctedavisi önerilir. Bu tedavi operasyondan tipik olarak dört ile altı hafta sonra başlanır bu sürede dokuların iyileşmesi beklenir.

Ağız ve boğazdaki küçük tükürük bezleri için de aynı prensipler geçerlidir. Selim hastalıklar en iyi tek olarak başına operasyon ile tedavi edilirler, habis tümörler ise hem operasyon hem de radyasyon tedavisine ihtiyaç gösterirler. Şayet kitle tükürük bezinin konşuluğundaki bir lenf bezi kanseri ise o zaman tedavi şekli elbetti ki değişir. Bu tür bir tedavi yöntemi yine en etkin olarak kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahı tarafından yönetilebilir.

Özet olarak, tükürük bezi hastalıklarının birçok sebebi vardır. Bu hastalıklar hem ilaçla hem de cerrahi olarak tedavi edilirler. Bu tür tedaviler bu alanda deneyimli kulak, burun, boğaz ve baş-boyun cerrahı tarafından gerçekleştirilir.


hekimonline
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Tükürük Bezi

Tükürük Bezi Hastalıkları

Tükürük bezleri büyük (majör) ve küçük (minör) bezler olarak iki gruptan oluşur. Her iki tarafta kulak ön ve altında yer alan parotis tükürük bezleri, çene altı tükürük bezleri ve dil altı tükürük bezleri majör tükürük bezleridir (Şekil 1). Ağız içinde, dudak ve damakta çok sayıda küçük (minör) tükürük bezi mevcuttur. Tükürük bezlerinin görevi ağzı nemlendiren, mikroplara karşı dezenfektan etki yapan ve sindirime yardımcı enzim adı verilen proteinleri içeren tükürük salgısını üretmektir. Majör ve minör bezlerden günde 0,5 ila 1,5 litre arasında tükürük salgısı üretilerek ağız içine boşaltılmaktadır.

Tükürük bezi hastalıkları iyi huylu ve kötü huylu olmak üzere iki ana gruba ayrılabilir.

1-İyi Huylu Tükürük Bezi Hastalıkları

Bu grup hastalıklar kendi içinde tümoral olmayan ve tümoral yani kitle oluşumu ile seyreden hastalıklar olarak iki alt grupta değerlendirilmektedir. Bu sınıflama içinde en sık karşılaşılan hastalıklar şu şekildedir;

A. Tümoral Olmayan Hastalıklar

a. Akut tükürük bezi iltihapları

Viral İltihaplar: Kabakulak en sık rastlanılan viral tükürük bezi hastalığıdır. Kulak ön ve altında yer alan parotis bezini etkileyen bu hastalık genellikle 4-6 yaş çocuklarda izlenir. Hava yolu ile bulaşan virüs vücuda girdikten 14-21 gün sonra her iki tarafta kulak altında ağrı, şişme, hassasiyet ve ateş ile başlar. Parotis bezi çevresindeki kaslarda spazm oluşmasına bağlı ağız açma güçlüğü gelişebilir. Tanı hikaye ve kanda kabakulak virüsüne karşı savunma sisteminin ürettiği antikorların izlenmesi ile konulur. Özel bir tedavi gerektirmez, istirahat, sıvı alımı ve ateş düşürücü, ağrı kesici ilaçlar genellikle yeterlidir. Nadiren virüsün beyin, böbrek, iş kulak ya da testisleri etkilemesine bağlı komplikasyonlar gelişebilir. Bu durumda etkilenen organa yönelik özel tedaviler gerekli olabilmektedir.
Kabakulak aşısının uygulanmaya başlaması ile görülme sıklığı oldukça azalmıştır.

Bakteriyel İltihaplar: Sıklıkla parotis bezinde izlenen bu hastalık kulak önünde ve altında aniden oluşan ağrı, şişlik, ciltte kızarıklık ve hassasiyet ile ortaya çıkar. Genellikle yetersiz sıvı alan, ileri yaş, bağışıklık sistemi zayıf kişilerde ve sıklıkla yatarak tedavi gereken ameliyat sonrası dönemlerde izlenir. Muayenede tükürük bezlerinin kanallarının ağız içine açılma bölgelerinden iltihaplı akıntı görülür. Tedavinin gecikmesi durumunda apse oluşumu ya da iltihabın yayılmasına bağlı özellikle ileri yaştaki hastalarda hayati tehlike içeren enfeksiyon tablosuna neden olabilir. Tedavi tükürük kanalından alınan kültüre göre belirlenen antibiyotiklerle yapılır.

b. Tükürük Bezi Taşları (Sialolitiazis)

Tükürük bezi taşları %80-90 oranında çene altı (Submandibüler) tükürük bezinde, %10-20 parotis bezinde ve nadiren diğer tükürük bezlerinde izlenirler. Kronik hastalıklar, uzun süreli sıvı kayıpları, şeker, gut gibi bazı hastalıklarla birlikte daha sık taş oluşumu izlenmektedir.
Salgısı daha koyu kıvamlı ve daha çok kalsiyum içeren aynı zamanda kanalı en uzun olan tükürük bezi olması nedeni ile çene altı bezi taş oluşumu için en yatkın tükürük bezidir.

En sık karşılaşılan şikayet sık sık tekrarlayan ve yemek sırasında oluşan ağrılı çene altı şişlikleridir. Tıkanıklık uzun sürerse takiben iltihaplanma da oluşabilir. Bu durumda şişliğin devam etmesi, ağrı, hassasiyet ve bez üzerindeki ciltte kızarıklık izlenir.

Muayenede genellikle ağız tabanında tükürük bezi kanalı içindeki taş elle hissedilebilmektedir. Taşın elle hissedilemediği durumlarda röntgen ya da tükürük kanalı endoskopisi tanıya yardımcı olmaktadır. Tedavi olmayan hastalarda sık tekrarlayan iltihaplar tükürük bezinin yapısını bozarak kronik iltihaba neden olabilmektedir.

Tedavide ağız içinde tükürük bezi kanalında elle hissedilebilen taşlar kanal ağzı genişletilerek ya da kanal açılarak çıkartılabilmektedir. Kanal içindeki küçük taşlar endoskopik olarak çıkartılabilmekte, büyük taşlar lazer ya da ses dalgaları ile kırılarak endoskopik olarak çıkartılabilmektedir. Tükürük bezi gövdesine yerleşmiş taşlar için genellikle ameliyatla tükürük bezinin çıkartılması gerekmektedir.
Taş çıkartılması sonrasında taşın tekrar oluşma ihtimali %20 civarındadır

c. Kronik Tükürük Bezi İltihapları

Genellikle azalmış tükürük salgısı üretimi ve koyu salgının tükürük kanalları içinde birikmesi sonucu oluşan zamanla ilerleyici bir iltihaplanma durumudur. Salgının yavaşlaması ağız içinde normalde bulunan bakterilerin kanal içinden tükürük bezine doğru yayılmasına neden olur. Kronik iltihap tükürük kanalının yapısını ve salgı yapısını değiştirerek zamanla problemin kalıcı hale gelmesine neden olur. Kanal içinde uzun süre kalan taşlar da bu problemin gelişmesine neden olabilirler.

Tekrarlayan akut iltihaplar, vücut savunma sistemi zayıflıkları, ışın tedavileri, sigara kullanımı, ağız hijyeni bozukluğu bu hastalığa zemin hazırlayabilir.

En belirgin şikayet özellikle yemekler sırasında artan ağrılı şişliklerdir, genellikle ateş, kızarıklık gibi akut iltihap bulguları olmaz.

Tedavide sıvı alımının artırılması, masaj ile salgının boşalmasına yardımcı olunması, akut alevlenmelerde antibiyotik tedavisi ve tükürük bezinin cerrahi olarak çıkartılması uygulanmaktadır.

d. Ağız Kuruluğu (Xerostomia)

Ağızda kuruma aynı zamanda tat alma duyusunda zayıflama, yutma güçlüğü, ağrı, diş çürümeleri gibi problemlere de neden olabilmektedir. Parotis bezi hastalıklarında karşılaşılabilen bu problem stres, şeker hastalığı, kronik iltihaplar ve ışın tedavisi gibi faktörlere bağlı da oluşabilmektedir.

Tedavide probleme neden olan hastalığın tedavisi, sıvı alımının artırılması, tükürük salgısı artırıcı ilaçlar ve yapay tükürük kullanılmaktadır.


B. Tükürük Bezi İyi Huylu (Benign) Tümörleri

Tükürük bezlerinden kaynaklanan tümörlerin % 70-80 i parotis bezinden kaynaklanmaktadır, parotis tümörlerinin %80 i iyi huylu tümörlerdir buna karşılık çene altı tükürük bezinde %15 oranında tümör görülürken iyi huylu tümör oranı % 50-60, dil altı ve küçük tükürük bezlerinde tümör görülme oranı %10 civarında iken bu tümörlerin iyi huylu olma oranı %35 dir.

Tükürük bezi kaynaklı tümörler genellikle 50-70 yaşlarında yavaş büyüyen kitleler olarak ortaya çıkarlar. Tanıda muayene ve radyolojik tetkiklerin yanı sıra ince iğne biyopsisi önemli yer tutmaktadır. İğne biyopsisi ile tümörün iyi ya da kötü huylu olduğunun ayrımı yapılmakta tedavi planı bu doğrultuda şekillenmektedir.

İyi huylu tükürük bezi tümörlerin büyük kısmı 30-60 yaşları arasında ve kadınlarda daha fazla görülen mikst tümör ya da pleomorfik adenom adı verilen tümördür.

Genel olarak bütün iyi huylu tümörlerde cerrahi tedavi uygulanmaktadır. Bu ameliyat sırasında tümörün bulunduğu tükürük bezi bütün olarak çıkartılmaktadır.

Parotis tükürük bezinin önemli özelliği yüzdeki kasları hareket ettiren yüz sinirinin kulak kemiği alt kısmından çıktıktan sonra yüz kaslarına giderken bu bezin içerisinden geçmesi ve bez içinde iken dallarına ayrılmasıdır. Bezin sinirin ve dallarının üzerinde kalan kısmı yüzeyel lob, altında kalan kısmı derin lob olarak isimlendirilmektedir. İyi huylu parotis tümörlerinde derin lobun tümör tarafından tutulumu yoksa cerrahide sadece yüzeyel lob çıkartılmaktadır.

2. Tükürük Bezi Kötü Huylu (Malign) Tümörleri

Kötü huylu tükürük bezi tümörleri baş ve boyun bölgesinde görülen kötü huylu tümörlerin %3-4 ünü oluştururlar. Bu tümörlerin oluşma nedeni tam olarak bilinmemekle beraber viral enfeksiyonların, radyasyona maruz kalmanın, çevresel faktörlerin ve genetik özelliklerin etkili olduğu düşünülmektedir.

Kötü huylu tükürük bezi tümörleri en sık (%75-80) parotis bezinde, %15-20 oranında çene altı tükrük bezinde ve nadiren dil altı ya da minör bezlerde izlenmektedir.

Tükürük bezlerinde çok farklı tipte tümörler görülebilmekle beraber en sık karşılaşılan tümörler mukoepidermoid karsinom (%45) ve adenoid kistik karsinomdur (%22).
Kötü huylu tümörler tümörün klinik davranışına, yayılma hızına ve yapısal değişiklik derecesine göre düşük, orta ve yüksek dereceli (grade) olarak gruplandırılmaktadır.

Yüksek dereceli tümörler daha saldırgan, çevre dokulara ve boyun lenf bezlerine yayılma eğiliminde, uzak metastaz riski yüksek olan tümörlerdir.
Malign tükürük bezi tümörlerinin tedavisinde ilk seçenek cerrahidir. Ameliyat sırasında tümörün çevresinde tümör yayılmamış normal doku içerecek şekilde geniş olarak çıkartılması gerekir. Tümör tarafından tutulum olmadığı sürece ameliyat bölgesinden geçen yüz siniri, dil duyusunu alan sinir gibi önemli sinirler korunmalıdır.

Boyundaki lenf bezlerinde saptanmış tümör sıçraması saptanan ve belirgin tutulum saptanmamış olsa bile boyun lenf bezlerine metastaz yapma riski yüksek olan tümörlerde ameliyat sırasında komşu lenf bezleri de çıkartılır (boyun diseksiyonu ameliyatı).

Radyoterapi küçük tümörlerde nadir olarak asıl tedavi olarak seçilebilir. Büyük ve yayılma riski yüksek tümörlerde ise cerrahi sonrasında ameliyat bölgesine radyoterapi verilerek aynı bölgede tümör tekrarının önlenmesi amaçlanmaktadır.

Diğer sağlık problemleri nedeni ile ameliyata uygun olmayan hastalarda ve tümörün ileri derecede bölgesel yayılım ve/veya uzak metastaz yapmış olduğu hastalarda ilaç tedavisi (kemoterapi) tercih edilebilmektedir.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst