Türkiye ve Dünya’da Engelli Hareketlerine Genel Bir Bakış

gandi

Üye
Üye
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
41
Tepkime Puanı
1
Puanları
0
Engellilik ilk atalarımızda beri mevcut olan bir olgu. Tarihin belirli devirlerinde bu durum değişik şekillerde karşılanmış. Örneğin, Eski Mezopotamya’da engelliler, yapabilecekleri derecede işlerde çalıştırılmışlar ve toplumun bir parçası sayılmışlar. Yine aynı şekilde, Eski Mısır’da eğitim verilirken, engellilere saygı gösterilmesi gerektiğinin vurgulandığını kaynaklardan görmemiz mümkün. Hatta bazı kültürlerde Tanrıların bile engelli olabildiğine rastlıyoruz.

Mitolojilerin inanışı oluşturduğu Eski Yunan’da, Hephaistos adlı ateşler tanrısının iki bacağının da topal olduğunu duymuş muydunuz? Böyle bakıldığında dünyanın çeşitli kültürlerinde engelliler toplumun bir parçası olarak kabul edilebilmiştir. Ancak, toplumun onlara nasıl baktığı hakkında açıkçası pek de bilgiye sahip değiliz.

Ortaçağ Avrupa’sında, engellilere “içlerinde şeytan var, lanetlenmişler” gibi sıfatların kullanılması, engellilerin o dönemlerde de toplum tarafından pek hoş görüyle karşılanmadığını kanıtlar nitelikte. ( b.k.z ) Yani engellilerin toplum içerisinde karşılaştığı sorunlar eski çağlardan beri devam eden ve sürekli kanayan bir yara durumunda.

Eski çağlardan günümüze doğru geldikçe engelli haklarının arttığını görüyoruz. Örneğin, yukarıdaki bahsettiğimiz günün tarihçesine baktığımız da, bu günün 1992 yılında Birleşmiş Milletlerce yayınlanan bir karar olduğunu görüyoruz. Bu şekilde Dünya Engelliler Günü çok geç de olsa önemli günler arasında yerini almış oluyor.

Tabi ki dünya da engelli hareketlerini destekleyen tek resmi faaliyet bu değildir. Bu günün ilanından önce yayınlanmış “BM Engelli Hakları Bildirisi” -ki 9 Aralık 1975 tarihlidir- engellilerin hakları açısından önemli bir niteliğe sahiptir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 3447 numaralı 13 maddelik bildirisinde dikkat çeken yönlere değinmek gerekirse;

· Engellik kelimesinin tanımı yapılmış,

· Irk, inanış, siyasi ideoloji gözetmeksizin bütün engellilerin aynı haklara sahip olduğu vurgulanmış,

· Engellilerin tedavi haklarına sahip olduğu belirtilmiş ve bunu kolaylaştırıcı çalışmalara başlanması gerektiğine değinilmiştir,

· Engellileri yıpratacak söylemlerin yasalarla engellenmesi gerekliliği ülkelere öneri niteliğinde sunulmuştur.


Burada da gördüğümüz üzere tavsiyeler yerinde; ancak bunların ülkeler ve insanlar tarafından ne kadar dikkate alındığı tartışılabilir. Zira Çocuk Hakları Bildirisinde (20 Kasım 1959) geçen şu maddenin ülkemizde halen tam olarak uygulanamadığını görmek durumu anlamaya yetecektir: “Bedenen-zihnen ve sosyal özürlü olan çocuklara durumlarının gereğine uygun özel muamele yapılmalı, özel eğitim ve bakım sağlanmalıdır.”


Dünyadaki engellilerle ilgili hareketleri böyle özetleyebiliyoruz. Peki, ülkemizde durum ne? Şimdi birazda ona göz atmakta yarar var. Cumhuriyet tarihine baktığımızda somut adımın 1955 yılında atıldığını görmekteyiz. Bu tarihte açılan Özel Eğitim Şubesi ve ardından açılacak olan Psikolojik Servis Merkezi, Türkiye’de engelliler konusunda adımlar atılmaya başlandığının göstergesi olmuştur. Ayrıca, yine bu yıllarda Ankara’da zihinsel engelliler için açılan sınıflar da, Türkiye’de engelliler sorununa bir umut kaynağı doğurmuş ve bu günkü modern sınıfların temeli bu şekilde atılmıştır.

Ve beklenen yasa 1961 yılında geldi. 222 sayılı “İlköğretim ve Eğitim Kanunu”nun 12. maddesindeki şu ibare engelli çocukların eğitim içerisinde yerlerini belirtilmiş oldu: “Mecburi ilköğretim çağında bulundukları halde zihnen, bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan özürlü olan çocukların özel eğitim ve öğretim görmeleri sağlanır.” Bu yasadan sonra Türkiye’de engelli çocukların aileleri birçok girişimde bulunarak, çocuklarını eğitim bir parçası haline getirdiler ve günümüze kadar gelen sistemine yol göstermişlerdir. Bu yasadan sonra kurumlar engellilerle ilgili ardı ardına yasalar çıkararak engellilere tanınan sosyal hakları desteklediler.

Günümüz Türkiye’sinde engelli hareketlerine bakacak olursak, son zamanlarda biraz daha bu hareketlerin geliştiğini görüyoruz. Medya özellikle bir dönem bu konuya oldukça yoğunlaştı ve Sosyal Sorumluluk Projelerine destek verdi. Buna çok basit bir örnek vermek gerekirse; Acun Ilıcalı’nın, programına dâhil ettiği görme engelli birey Türkiye’deki engelli sorunlarına büyük bir vurgu yapmış ve insanların bu konuya yönelmesini sağlamıştır.

Medyadan sonra belediye faaliyetlerine bakacak olursak, Kadıköy Belediyesinin Aile Danışma Merkezlerinde engelliler için gerçekleştirdiği çalışmaların oldukça dikkat çekici ve takdire şayan olduğunu görürüz. Belediye, engelliler için okuma kurslarından oya kurslarına, kuaförlükten, cam atölyesine kadar birçok hizmet veriyor. Ancak sorun şu ki; Türkiye’de bu tür engellilere dönük fırsatlar parmakla sayılacak kadar az. Bu bakımdan belediyelerin bu alana yoğunlaşması bir devlet görevi olarak görülmelidir.

Belediyelerden söz açılmışken, Kartal Belediyesi tarafından 11 Ekim 2009 tarihinde, Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi'nde düzenlenen toplantıda TSD Genel Başkanı Şükrü BOYRAZ’ın engelliler için yaptığı tespitlere değinmeden geçmek istemiyorum. BOYRAZ’ın tebliğinde “…Engelliler, çalışma, çalışarak gelir etme bakımından engelli olmayanlara oranla daha öncelikli olmak durumundadır… Bugün burada, üç başlık altında engellilerin çalışma hakkı ve istihdam konusuna değinmeye çalışacağım. Bunlar; Ulusal ve uluslararası mevzuatta çalışma hakkı, Ülkemizdeki engellilerin istihdamı, Çalışma yaşamında karşılaşılan zorluklar…” gibi konulara yer veriyor ve ayrıntılı şekilde açıklıyor. Bu tebliğ ise artık belediyelerin ve resmi kuruluşların ülkemizde engelliler sorununa daha fazla yöneldiğini bizlere gösteriyor. Ancak tabiî ki bu çalışmalar şu ana kadar ne kadar yeterli oldu orası da tartışılabilir.

Genel olarak ülkemizde, girişte de belirttiğimiz gibi, çalışmalar sürüyor ve geliştiriliyor. Ancak yıllarca unutulan engellilerin esas haklarına kavuşması oldukça zaman alacak gibi. Şöyle bir baktığımızda, rehabilitasyon merkezlerinin varlığından haberdar olmayan engelli ailelerini görmek mümkün. Ülkemizde bu ailelerin bilinçlendirilmesine yönelik çalışmaların öneminin artması gerektiği kanısındayım.

Unutmamak gerekir ki engelli olmak bir kusur değildir, bu bağlamda engelli vatandaşlarımıza gereken hakların verilmesini dileyerek yazımı noktalıyorum. Hepinize sağlık dolu günler dilerim.
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
Tekerlekli Sandalye
Üst