Modern Türk Edebiyatı (19. yy- )
Dönemin Edebiyatçıları
Ahmet Haşim (1884-1933)
Fecr-i Âtî şiirinin en önemli ismidir. Sanat için sanat yapmıştır. Sembolizmin en önemli temsilcisidir. İşlediği başlıca temalar tabiat ve aşktır. Şiirlerinde hayalle birlikte musikiye önem vermiştir. Lirik bir şairdir. Tamamen aruzu kullanmıştır. Dili süslü ve sanatlıdır. En çok serbest müstezadı kullanmıştır. Ona göre şiir anlaşılmak için yazılmaz, şiirde anlam aranmaz; şair bir hakikat habercisi, şiir dili de bir açıklama vasıtası değildir. Şiir duyulmak için yazılır ve okunur; şair tabiatın kendine hissettirdiklerini sembollerle şiirine yansıtır, okuyan da kendi hayal dünyasına uygun olarak algılar; şiir dili de telkin görevindedir. Şirin dili musiki ile söz arsında ve sözden ziyade musikiye yakındır. Şiirde musiki anlamdan daha önemlidir.
Haşim’e göre şiirin kaynağı şuuraltıdır. Şiirlerinde dış dünyayı, kişinin iç dünyasında, ruhunda aldığı şekillerle yansıtmaya çalışır. Dış dünyaya ait izlenimleri kendi dünyasında şekillendirerek ve renklendirerek ortaya çıkarır. Şiirlerindeki tabiatla ilgili kavramlar, akşam, gurup, şafak, gece, mehtap, yıldızlar, göller, ormanlardır. Şairin şahsında var olan içe dönüklük, şiirlerinde realiteden kaçış olarak ortaya çıkar. Şiirlerini Piyaleb ve Göl Saatleri adlı eserlerinde toplamıştır. Nesirleri: Gurabahane-i Laklakan, Bize Göre, Frankfurt Seyahatnamesi.
Refik Halit Karay (1888-1965)
Fecr-i Âtî’den sonra Millî edebiyat hareketine katılmıştır. Eserlerini de bağımsız bir şahsiyet olarak vermiştir. Edebî hayatı köşe yazarlığı ile başlamıştır. Sonra da sırayla hikâyeciliği ve romancılığı gelir. İlk yazılarında günlük hayatı ele almış, sosyal hayattaki çarpıklıkları, zekî ve nükteli bir üslûpla dile getirmiştir. Hayatın gülünç yanlarını karikatürize etmiştir. Sade ve temiz bir dille yazdığı Memleket Hikâyeleri’nde Anadolu insanının hayatını bütün canlılığı ile yansıtmıştır. Gözlem yeteneğinin üstünlüğü dikkat çeker.
Eserlerinde kişilerin ruh tahlillerine fazla değinmez. İnsanların dürüst olmayan, kurnazlık ve menfaatçilikle ilgili yönlerini ortaya kor. Bunu mizah ve eleştiri ile yapar. Hiciv, eserlerinde önemli bir unsurdur. Şahısları kendi sosyal çevreleri ile birlikte anlatır. Konuşma dilinin bütün canlılığını ve tabiiliğini ortaya koyar.
Eserleri
Romanları: İstanbul'un İç Yüzü, Çete, Sürgün, Nilgün, Bugünün Saraylısı, Kadınlar Tekkesi, Anahtar, Hikâyeleri: Memlekete Hikâyeleri, Gurbet Hikâyeleri (Hatay’da sürgünde yazdığı eseridir). Hiciv ve Mizah Yazıları: Kirpinin Dedikleri, Deli, Sakın Aldanma İnanma Kanma, Tanıdıklarım.
4) Millî Edebiyat Akımı
Modern Türk Edebiyatını yaratma amacıyla kurulan Tanzimat, Servet-i Fünun ve Fecr-i Âtî toplulukları büyük hamleler yapmakla beraber ruhta büyük ölçüde Fransız sanatına bağlı, dil ve üslûpta Osmanlıcayı sürdüren, millî kimlik ve kişiliğe ulaşamamış bir edebiyat vücuda getirmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılışı sırasında, Türk aydınlarının büyük bir bölümü, ümmete bağlı Osmanlıcılığın terk edilerek milliyetçiliğin benimsenmesinin, memleketin geleceği için gerekli olduğuna inanıyorlardı. Bu inanç sonucunda Türkçülük ve Milliyetçilik akımları doğmuş, her sahada millî kimlik arayışları başlamıştır.
Türk dili, Türk vezni, Türk zevki ve kültürü ile millî konuları, millî ülküleri işleyen Türk edebiyatı ihtiyacı ve özlemi sonucunda 1911-1923 yılları arasında Millî Edebiyat akımı var olmuştur. Türk milletine mensup olma şuuru, tarih içinde devamlılık düşüncesi, olduğu gibi kalarak batılılaşma inancı, 1911-1923 yılları arasındaki akımın temelleridir. Bu dönemin bariz özelliği, Türk romantizminin edebî tezahürlerini göstermesidir.
Cumhuriyet’in kuruluşunu hazırlayan milliyetçilik ideolojisi içinde doğan Milli Edebiyat akımı Cumhuriyet’in ilk yıllarında en olgun eserlerini verdi. Cumhuriyet rejimi ve bu devirde meydana getirilen sosyal ve iktisadî müesseseler üstünde başlarında büyük Türk sosyoloğu ve düşünürü Ziya Gökalp'in bulunduğu Türkçü ve Milliyetçi münevver zümre etkili oldu. Gökalp'in Türkiye ve Türkler için şekillendirdiği düşünceler başta Atatürk olmak üzere, Cumhuriyeti kuran birinci neslin dünya görüşünün kaynağını teşkil etti.
Halka ulaşabilmek ve onunla bütünleşebilmek için onun dilini kullanmak gerektiğine inanan bu nesil yazarları, eserlerinde konuşma dilini kullandılar. Halk dilini kullanırken gençlik yıllarında hayran oldukları Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat) yazarlarının ince zevkini günlük dile aktardılar.
1911 yılında Selânik’te çıkarılmaya başlanan Genç Kalemler dergisinde başladı bu çalışmalar. Bir kısmı daha sonra Cumhuriyet dönemi yazar ve şairleri arasında da yer alan bu edebiyatın temsilcilerinin en önemlileri, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin (öncü), Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip (öncü), Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, Enis Behiç Koryürek, Kemalettin Kamu, Aka Gündüz, Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri, Halide Edip Adıvar, Hamdullah Suphi, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Fuat Köprülü, Halide Nusret Zorlutuna, Şükûfe Nihal, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar'dır.
Milli Edebiyat akımının özellikleri, Cumhuriyet’in ilk on yılının da bir özeti olmaktadır. Bu çerçeve içerisinde, Milli Edebiyat akımının ilkeleri de şu şekilde belirtilebilir: Dilde yalınlık (en mühim prensip), Türkçe karşılığı olan Arapça ve Farsça kelimelerin atılması. Yalın (süssüz, sanatsız, özentisiz) bir dille yazma; İstanbul Türkçesini kullanma.
- Halk edebiyatı şiir biçimlerinden yararlanma,
- Hece ölçüsü,
- Konu seçiminde yerlilik,
- Konularını hayattan, ülke şartlarından seçme,
- Millî kaynaklara yönelme.
İslâmcı, Osmanlıcı, gelenekçi görüşlere sahip yazarlardan bireysel eğilimli yazarlara kadar tüm edebiyatçılara açık bir bütünlük mevcuttur. Çünkü artık söz konusu olan Millî Edebiyat akımı kavramı değil, Millî Edebiyat dönemidir. Bu akım dilde ve duyuşta 1911-1915 dönemi milliyetçilik fikirlerinin ön plânda olduğu roman, hikâye, tiyatro eseri ve şiirler verilmesini sağlamıştır.
Başlangıçta Fecr-i Âtî roman ve hikâyecisi olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Refik Halit Karay, gerçek kişiliklerini Millî Edebiyat akımı içerisinde göstermişlerdir. Fecr-i Âtî topluluğu dışında kalan, İstiklâl Marşı şairi Mehmet Âkif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı, kendi şiir anlayışlarına göre eserler veren ve daha sonra Millî Edebiyat akımına katılan şairlerdir. Gerek Mehmet Âkif Ersoy gerekse Yahya Kemal Beyatlı, şiir dili ile konuşma dili arasındaki uzlaşmayı sağlamışlar, Türk diline zor uyan aruzun engellerini ortadan kaldırıp, yaşayan Türkçe ile başarılı şiirler yazmışlardır.
Dönemin Edebiyatçıları
Ömer Seyfettin (1884-1920)
Son devir Türk hikâyeciliğinin en önemli isimlerindendir. Yeni Lisan hareketinin savunucularındandır. Amacı millî şuuru kuvvetlendirmek, toplum hayatındaki aksak yönleri ortaya çıkarmaktır. Konularını gerçek hayattan alır. Bu sebeple hikâyeleri realist özellik taşır. Konuları genellikle tarihî olaylar, çocukluk hatıraları ve yaşanan günlük olaylardır. Aşk konusunu da bu hikâyelerinde işler. Kahramanlık, hikâyelerinin önemli konularındandır. Bazı eserlerinde sosyal hayattaki gülünç özellikleri karikatürize eder.
Türklerin Balkanlar’da uğradıkları zulümleri de konu edinmiştir. Dili oldukça sadedir ve yalındır. Kurguları oldukça başarılıdır.
Hikâyeleri: Eshab-ı Kehf’imiz, Harem, Efruz Bey, Yalnız Efe, Yüksek Ökçeler, Gizli Mabet, Beyaz Lâle, Bomba, Bahar ve Kelebekler
Ziya Gökalp (1876-1924)
Türkçülük cereyanını bir sisteme bağlayan fikir adamı ve bu sistemi eserlerinde işleyen bir sanatçıdır.Türk milletinin din, dil, ahlâk, edebiyat yönünden aynı kültürle yetişmiş kişilerden oluştuğuna inanan Gökalp, eserleriyle Türk milliyetçiliğinin sınırlarını belirlemiş, millî edebiyatın da fikir yönüyle temellerini oluşturmuştur. Onun Türkçülük anlayışı, dil, edebiyat, din, iktisat, güzel sanatlar ve siyaset alanlarını kapsar. Turancılık ideolojisini de savunmuştur. Edebiyatı, bu fikirlerini yaymak için bir araç olarak kullanmıştır. Sanat yapma kaygısı yoktur. Şiir ve nesir alanında eserleri vardır. Destan, masal ve makaleler de yazmıştır. Dile önem vermiştir. Eserlerini sade bir dille yazmıştır. Türk dilinin gelişmesi yolunda çaba harcamıştır. Türkçe karşılıkları olan Arapça ve Farsça kelimelerin atılmasından, Türkçeleşmiş kelimelerin de artık Türkçe sayılmasından yanadır. Ona göre millî vezin hece veznidir.
Eserleri
Şiirleri: Kızıl Elma, Altın Işık, Yeni Hayat, Fikrî Eserleri: Türk Medeniyeti Tarihi, Türk Töresi, Türkçülüğün Esasları, Türkleşmek - Muasırlaşmak - İslâmlaşmak, Malta Mektupları.
Ali Canip Yönten (1887-1967)
Daha önce Fecr-i Âtî’de yer alan sanatçı, daha sonra millî edebiyat akımının öncülüğünü yapmış, Ömer Seyfettin’le birlikte çıkardıkları Genç Kalemler dergisinde baş yazarlık yapmıştır. Yeni Lisan hareketinin savunucularındandır. Şiirlerinin hece vezniyle ve sade bir dille yazmıştır. Şiirlerinin bir kısmını Geçtiğim Yol adı altında yayımlamıştır. Sonraları şiiri bırakıp edebiyat incelemeleri yapmıştır.
Fuat Köprülü (1890-1966)
Edebiyat tarihi ve tarih araştırmacısıdır. Türk edebiyatını dönemlere ayıran, bilimsel yöntemlerle inceleyen ilk araştırmacıdır.
Eserleri
Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Türk Edebiyatı Tarihi, Türk Saz Şairleri, Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar.
Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944)
Halkçılık ve milliyetçilik düşüncesini şiirlerinde işlemiştir. Şahsî duygulara ve tabiata pek rastlanmaz. Şiirleri sosyal faydaya yöneliktir ve didaktiktir. Bu yüzden bir kuruluk göze çarpar. Hece veznini ve batı edebiyatı nazım şekillerini kullanmıştır. Dilinin tamamen sade olduğu söylenemez. Şiirleri: Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Ordunun Destanı, Turana Doğru.
Reşat Nuri Güntekin (1889-1956)
Millî edebiyat akımından etkilenen sanatçılardandır. Şöhretini Çalıkuşu romanıyla kazanmıştır.Birçok eserinde Anadolu’yu, Anadolu hayatını ve insanını, batıl inançları, yanlış batılılaşmayı, insanımızın bilime ve eğitime ihtiyacını işlemiştir. Mizah öğesine de yer vermiştir. Romanlarında güçlü gözlemciliğine dayanan bir realizm ve canlı bir üslûp vardır. psikolojik tahlillerde de başarılıdır.
Eserlerinde konuşma dili hâkimdir. Roman, hikâye, tiyatro ve gezi yazısı türünde eserleri vardır.
Eserleri
Romanları: Çalıkuşu, Gizli El, Dudaktan Kalbe, Acımak, Eski Hastalık, Akşam Güneşi, Yaprak Dökümü , Damga, Miskinler Tekkesi
Hikâyeleri: Eski Ahbap, Tanrı Misafiri, Sönmüş Yıldızlar, Boyunduruk, Gezi Yazıları: Anadolu Notları, Tiyatroları: Yaprak Dökümü, Eski Rüya, Hançer, Balıkesir Muhasebecisi, Eski Borç, Gözdağı
5) Millî Mücadele Dönemi Türk Edebiyatı
Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1899-1974)
Fecr-i Âtî’de iken ferdiyetçi sanat anlayışını benimseyen sanatçı, daha sonra millî edebiyat cereyanına katıldı. İlk eserlerinde mistik bir hava vardır. 1916’dan sonra ülke gerçeklerini ve millî duyguları işleyen hikâyeler yazmıştır. Roman, hikâye, deneme, mensur şiir, makale ve anı türünde eserleri vardır. Romanlarında Türk halkının yaşayışı ve problemleri başlıca konudur. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar olan dönemde Türk halkının yaşadığı gelişme ve değişmeleri işlemiştir. Aydınlarla halk arasındaki zıtlıkları da konu edinmiştir. Eserlerinde sağlam bir gözlemcilik ve ona dayanan bir realizm vardır. Eserleri teknik bakımdan sağlamdır. Karakterleri başarıyla canlandırmıştır. Titiz bir üslûpçudur.
Eserleri
Hikâyeleri: Bir Serencam, Rahmet, Millî Savaş Hikâyeleri, Romanları: Kiralık Konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, yaban, Ankara, Bir Sürgün, Panorama... , Diğer eserleri: Erenlerin Bağından, Zorakî Diplomat, Anamın Kitabı, vatan Yolunda...
Halide Edip Adıvar (1884-1964)
Romancı ve hikâyeci. Ünlü, Sultanahmet mitingi ile halkı coşturmuş ve bizzat millî mücadelenin içinde yer almıştır. Romanlarındaki belli başlı konular, Kurtuluş Savaşı, çocukluk hatıraları ve aşktır. Kahramanlarını daha çok kadınlar arasından seçen sanatçı, karakter bulmakta başarılıdır. Kadınlara da üstün özellikleri vermiştir. Gözlem, tasvir ve tahlillerde başarılıdır. Sosyal çevreye önem verir. Dili kullanmada başarılı değildir. Dağınık, düzensiz bir üslûbu vardır. Eserleri: Handan, Son Eseri, Ateşten Gömlek, Vurun kahpeye, Zeyno’nun Oğlu, Sinekli Bakkal, Tatarcık, Mor Salkımlı Ev, Dağa Çıkan Kurt, Harap Mabetler
Beş Hececiler
Şiire 1. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında başlayan, Mütareke yıllarında şöhret kazanan hececiler, Anadolu'yu ve vasat insan tipini şiire soktular. Memleket sevgisi, yurt güzellikleri, kahramanlık ve yiğitlik, işledikleri başlıca konulardır. Hecenin bu beş şairi millî edebiyat akımından etkilenmiş ve aruzu bırakarak şiirlerinde heceyi kullanmaya başlamışlardır. Bunda da oldukça başarılı olmuşlardır. Şiirde sade ve özentisiz olmayı tercih etmişlerdir.
Orhan Seyfi Orhon (1890-1972)
Şiirlerinde konuşma dilini kullanmıştır. Bazı şiirlerinde halk şiiri şekillerini kullanmıştır. Daha çok şahsî temaları işleyen şair vatanî konuları da işlemiştir.
Eserleri
Fırtına ve Kar, Peri Kızı ile Çoban, Gönülden Sesler, O Beyaz Bir Kuştu.
Yusuf Ziya Ortaç (1896-1967)
Şiire aruzla başlamış, da ha sonra heceyi kullanmıştır. Günlük hayatın çeşitli görünümlerini sade bir dille işlemiştir. Akbaba adlı mizah dergisini çıkarmıştır.
Eserleri
Akından Akına, Aşıklar Yolu, Yanardağ, Bir Rüzgâr Esti.
Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973)
Beş Hececilerin en genci ve en başarılısıdır. Buna rağmen aruzu da tamamen terk etmemiştir. Şiirlerinde Anadolu’yu, memleket sevgisini anlatmıştır. Ferî konuları da işlemiştir.başlıca konu ve temaları, aşk, hasret, tabiat, ölüm, kahramanlık, ihtiras.
Lirik şiirleri vardır. Şiirleri: Han Duvarları, Çoban Çeşmesi, Dinle Neyden, Gönülden Gönüle. Tiyatro eserleri: Canavar, Akın, Özyurt, Kahraman.
Enis Behiç Koryürek (1892-1949)
Şiire aruzla başlamıştır. Heceyle yazdığı ilk şiirlerinde aşkı işlemekle beraber, daha sonra Kurtuluş Savaşı yıllarında millî duyguları ve tarihî kahramanlıkları işlemiştir. Şiirleri: Miras, Güneşin Ölümü.
Halit Fahri Ozansoy (1891-1971)
“Aruza Veda” adlı şiiriyle aruzu bırakıp heceyi kullanmaya başlamıştır. Şiirlerinde konuşulan Türkçeyi başarıyla kullanmıştır.
Derin bir melânkoli ev karamsarlık taşıyan şiirlerinde ferdî konuları işlemiştir. Şiir, roman ve tiyatro türünde eserleri vardır: Cenk Duyguları, Efsaneler, Baykuş, Hayalet.
Kemalettin Kamu (1901-1948)
Dönemin Bağımsız İsimleri
Mehmet Âkif Ersoy (1873-1936)
Dinî, millî şiirleriyle tanınır. Bir destan şairidir (Çanakkale Şehitlerine). İslâmcılık akımının temsilcisidir. Şiirlerinde dinî lirizm dikkati çeker. Öğretici, öğüt verici, birliği ve bütünlüğü sağlayıcı şiirleri vardır. Savaş sırasında ve sonrasında kurtuluşun ve gelişmenin ancak dine sarılmakla olacağını, batının sadece ilminin alınabileceğini savunmuştur. Türk şiirine gerçek realizm onunla girmiştir. O, toplum hayatını bütün yönleriyle aksettirmiştir. Hatta sokak aralarında konuşulan dili bile şiirine yansıtabilmiştir. Gözlemlerinden çokça faydalanmıştır. Tasvir edici ve tahkiyeli anlatımı sayesinde şiirinde canlı tablolar çizmiştir. Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır. Nazmı nesre yaklaştıranlardandır. Manzum hikâye şeklinde şiirleri cardır. Bu şiirlerinde günlük hayatı, toplum hayatını başarıyla anlatmıştır. Özellikle yoksullara, sakatlara, kimsesizlere karşı acıma duygusu bu tür şiirlerinde belirgindir. Hasta, Küfe, Meyhane, Seyfi Baba, Hasır, Mahalle Kahvesi bu türün örnekleridir. Şiirlerini Safahat adlı kitabında toplamıştır. Safahat yedi kitaptan oluşur: Safahat, Hakk’ın Sesleri, Süleymaniye Kürsüsünde, Fatih Kürsüsünde, Hatıralar, Asım ve Gölgeler. Makaleleri A. Abdülkadiroğlu tarafından yayımlanmıştır.
Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958)
Şair ve yazar. Eski nazım biçimleriyle -az da olsa değişikliğe uğratarak- yeni konuları işlemiştir. Aruzu Türkçede başarıyla uygulamıştır. Sadece Ok şiirini heceyle yazmıştır. Şiirde dile, uygun kelimelerin seçilerek yerli yerinde kullanılmasına özen göstermiştir. Parnasizmin en önemli temsilcisidir. Şiirde şekil mükemmelliğine, ahenge ve kafiyeye önem vermiştir. İşlediği başlıca konu ve temalar: aşk,i tabiat, kahramanlık, ölüm, sonsuzluk. Şiirlerinde Osmanlı hayranlığı oldukça açıktır ve İstanbul'u da şiirde en çok işleyen şairdir. O tam bir İstanbul aşığıdır. Tevfik Fikret’in “Sis” adlı, İstanbul'u tahkir ettiği şiirine karşı “Siste Söyleniş” adlı şiiriyle cevap vermiştir. Şiirleri: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şirin Rüzgârıyla, Rubailer. Nesirleri: Eğil Dağlar, Aziz İstanbul, Edebiyata Dair.
6) Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı, Divan edebiyatının terk edilmesinden sonra teşekkül eden Tanzimat, Servet-i Fünun, Fecr-i Ati ve Millî Edebiyat adlarıyla anılan edebiyat tarzları vasıtasıyla oluşturulan zemin üzerine kurulmuştur. Cumhuriyet devri edebiyatının ilk dönem eserleri değişen siyasî, sosyal ve kültürel çerçevenin etkilerini taşır. Dildeki sadeleşme hareketi artık yerleşmiştir. Aruz bırakılarak hece kullanılmıştır. Şiirde ve düz yazıda toplumun her kesiminden gelen sanatçılar sayesinde konular oldukça genişletilmiştir. Buna bağlı olarak mekânlar da çeşitlilik kazanmıştır. Anadolu’ya daha çok yer verilmiştir. Roman ve hikâyelerde toplum sorunları, gözleme dayanan bir gerçeklikle anlatılmıştır. Kurtuluş Savaşı ve bu dönemdeki toplum hayatı da konu edilmiştir. Tiyatro eserlerinde de millî konular işlenmiştir.
a) 1940 Yılına Kadar Türk Edebiyatı
1900'den sonra doğan, ilk gençlik ve olgunluk yılları Cumhuriyet’in ilk devresinde geçen ilk şairler nesli, şiire Yahya Kemal’in, Ahmet Haşim’in ve batı şairlerinin etkisiyle ve kendi yaratıcılıklarının katkısıyla yeni estetik şekiller kazandırdı. Ahmet Hamdi Tanpınar, Türkçeye Paul Valery'nin şiir görüşünü uygulayarak, yoğun kapalı, derin şiirler yazdı. Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967), Tanpınar'ı hatırlatan özelliklerin yer aldığı folklor kaynaklı değişik eserler meydana getirdi. Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983) çok yönlü kişiliğinin etkisiyle ve Türkçeyi ustaca kullandığı şiir ve piyeslerinde Anadolu insanının mistik eğilimlerini orijinal ve modern bir üslûpla ifade etti.
Yedi Meşaleciler
Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Kenan Hulusi, Cevdet Kudret Solok, Muammer Lütfi, Vasfi Mahir Kocatürk. Bu edebî topluluk yeni bir edebiyat, farklı bir şiir anlayışı oluşturmak için toplanmıştır. Beş Hececiler’e karşı çıkmışlardır.
“Samimîlik, canlılık ve devamlı yenilik” ilkelerini benimsediler. Fransız edebiyatını örnek alacaklarını bildirdiler. Buna rağmen kendileri de Beşe Hececiler’in yolundan gitmişlerdir. Türk şiirine herhangi bir yenilik getirmemişlerdir.
Dönemin Edebiyatçıları
Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967)
Avrupai şiir anlayışından âşık tarzı söyleyişe yönelmiştir. Şiirlerinde iç duygu ve bununla birlikte gelişen hafif sesli bir musiki havası vardır. Şiir kitabı: Şiirler. Tiyatroları: Koçyiğit Köroğlu, Köşebaşı, Bir Pazar Günü, Satılık Ev
Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983)
Şiirlerinde insanın evrendeki yerini, madde ve ruh meselelerini, insanın iç dünyasına ait çeşitli yönleri, gizli duyguları işlemiştir.
Hissi ve fikri şiir oluşturan iki unsur olarak kabul eder. Sağlam bir dil ve üslûp; kuvvetli bir lirizm, başarılı bir teknik sahibidir. Ağaç ve Büyük Doğu dergilerini çıkarmıştır. Şiirleri: Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile Şiirlerim. Roman ve tiyatro türünde de eserleri vardır: Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil, Ruh Burkuntularından Hikâyeler, Hikâyelerim.
Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956)
Sade, yalın, ahenkli bir dille, konuşma diliyle şiirler yazmıştır. Şiirlerinde iç sıkıntılarını, karamsarlığı, özellikle sürekli korktuğu ölümü, ama bununla birlikte yaşama bağlılığı konu edinmiştir. Şiirleri: Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel, Ömrümde Sükût Nesirleri: Ziya’ya Mektuplar
Memduh Şevket Esendal (1883-1952)
Romancı ve hikâyeci. Romanlarında kendi deyimi ile “topluma ayna tutmuştur”. Hikâyelerinde gözlem gücü son derece güçlüdür. Toplum hayatındaki aksaklıklara değinmiştir. Dili temiz; anlatımı güçlüdür. Konuşma dilini kullanmıştır. Hikâyelerinde Çehov tarzının temsilcisidir. Romanları: Ayaşlı ve Kiracıları, Vassaf Bey. Hikâyeleri: Hikâyeler, Otlakçı, Hava Parası, Mendil Altında, Temiz Sevgiler.
Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962)
Hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi ve şiir türlerinde eserler vermiştir. Ama en önemli özelliği şairliğidir. Şiirlerindeki temel unsurlar; his, hayal ve musikidir. En çok işlediği konu zamandır. Şuuraltı da önemlidir. Şiirlerinde sembolistlerin etkisi vardır. Sade bir dille yazdığı şiirlerde hece ölçüsünü kullanmıştır. Hikâye ve romanlarında dönemin toplum hayatını ve çelişkilerini ortaya koymuştur. Psikolojik yön de önemlidir. Dili başarıyla kullanmıştır.
Eserleri
Şiirleri: Şiirler. Deneme: Beş Şehir. Roman: Huzur, Mahur Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler. Hikâye: Yaz Yağmuru, Abdullah Efendi’nin Rüyaları. Edebiyat: 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi.
Abdülhak Şinasi Hisar (1888-1963)
Tenkitçi ve romancı. Nesirlerinde görgü, hatıra, tasvir ve kültür unsurları ağır basar. Sanatlı ve uzun cümleleri vardır. Romanları: Fehim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz. Diğer eserleri: Boğaziçi Mektupları, Geçmiş Zaman Köşkleri, Boğaziçi Yalıları.
b) Son Dönem Türk Edebiyatı
Garipçiler
Şiirlerini 1941 yılında Garip adlı kitapta toplayan Orhan Veli Kanık ve onunla aynı tarzı paylaşan Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat, Garipçiler adıyla anıldılar ve Türk şiirinde yeni bir akım meydana getirdiler. Bu adı almalarında Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar” adlı şiirinin garip tepkilere sebep olmasının ve garip bulunmasının etkisi olmuştur. Bu akımın amacı şiiri, öteden beri vazgeçilmez unsurlar sayılan vezin, kafiye, nazım şekli, nazım birimi; şairanelik, mecazlı söyleyiş, söz sanatı ve süs gibi unsurlardan sıyırarak, duyuların yalın ifadesi hâline getirmekti. Bu akımda hiç bir kural ve kalıba bağlanmamak prensip edinilmiştir.
Sade bir dil kullanmışlardır. Günlük ve sıradan konuları işlemişlerdir. Sıradan insanların problemleri, yaşama sevinci, hayattaki gariplikler şiirlerinin başlıca konularıdır. Şiirde o zamana kadar işlenmemiş konuları ele almışlardır. Orhan Veli, bu tarzda yazdığı başarılı şiirlerle kendisinden sonrakileri büyük ölçüde etkiledi. Ahmet Muhip Dıranas, şiiri tamamen estetik olarak kabul eden şairlerdendir. Aynı nesilden olan Arif Nihat Asya (1904-1976) üslûp ve ruh yönünden zenginliğini şiirlerine aksettiren orijinal bir şairdir. Türk edebiyatında küçük klâsik hikâye yazma geleneğinin kurucusu ve en başarılı temsilcisi olan Ömer Seyfettin'in (1884-1920) hikâye kitapları 144 baskı yaparken kendisi en çok okunan yazar oldu.
Sait Faik Abasıyanık (1906-1948) ve Sabahattin Ali'nin 1935 yılından sonra yayınladıkları hikâyeler, birbirinden farklı iki yeni çığır açtı. Sait Faik, konuları İstanbul'da geçen ve şahsî izlenimlerine dayanan şiir duygusuyla dolu hikâyeler yazdı. Materyalist bir dünya görüşüne sahip olan Sabahattin Ali, dış tasvirlere ve sade olaylara fazla önem veren hikâyeler yazdı. Bu iki yazarla birlikte 1960'lı yıllardan sonra yoğunlaşan günlük olaylar, düşünce ve beklentiler edebiyata girmeye başladı. Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956) aynı sadeliği, vezin ve kafiyeyi kullanarak sağladı. Tarancı mısra içindeki belirli durakları kaldırarak veya değiştirerek hece vezninde yenilik yaptı. Bu neslin dünya görüşü Andre Gide'in tesiri ile varlık ötesi geçmiş ve gelecek tasavvurları olmaksızın anlık duyumlara dayanıyordu. Sait Faik'in eserleri de dahil olmak üzere bu grubun eserlerinde yaşama sevinci hâkimdir. Serbest şiir hızla yayılmış, Asaf Halet Çelebi, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil gibi başarılı temsilciler yetişmiştir. Asaf Halet Çelebi bazı şiirlerinde doğu mistisizmi ile tasavvufu birleştirdi. İlk şiirlerinde serbest çağrışımlara yer veren Fazıl Hüsnü Dağlarca, şuur altının karanlık akımlarını ifade eden sembollerle dolu orijinal şiirler yazdı. Behçet Necatigil, şiirlerinde büyük şehir hayatı içinde ezilmiş ve kaybolmuş insanın kırık, karanlık, dolaşık duygularını anlattı. Şiirlerinde ahengi ihmal eden Necatigil, divan şiirinde olduğu gibi, gittikçe derinleşen bir arka plânı işlemiştir.
1950 yılından itibaren Türk yazar ve şairlerinin büyük bir kısmı, hayat görüşlerini "toplumsal gerçekçilik" adıyla edebiyata uyguladılar. Bu dönemde Batıdan gelen varoluşçuluk ve gerçeküstücülük akımları da hayata bakış tarzıyla beraber eserlerinin kompozisyon ve üslûbunu da değiştirdi. Son kırk yıllık Türk Edebiyatı Batıdan gelen akımlar, sosyalist dünya görüşü, millî ve dinî yaklaşımlar ve çok partili dönemde çeşitlenen politik tercihler doğrultusunda fevkalâde çeşitlilik göstermekte, edebiyat çok kere vasıta gibi kullanılmakta ve yeni arayışlar içinde görünmektedir.
Kısa zaman içinde büyük şöhret kazanan veya adını pek az duyurabilen yazar ve şairlerin Cumhuriyet terkibi paralelinde kurulmakta olan yeni edebiyat geleneklerine katkıda bulunmalarına rağmen, bunlar hakkında objektif tenkitler yapmak ve edebiyat tarihindeki yerlerini belirlemek mümkün olamamaktadır. Özellikle 1960'lı yıllardan sonra yetişen kadın yazar ve şairlerin sayılarının artmış olması, feminist akımın da diğer pek çok akım gibi Türk Edebiyatı içinde yer almasını sağlamıştır.
1950-1986 yılları arasında isimleri en çok duyulan ve okunan roman ve hikâyeciler şöyle sıralanabilir:
Halide Nusret Zorlutuna, Nihal Atsız, Safiye Erol, Tarık Dursun K., Attila İlhan, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Tarık Buğra, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Firuzan, Adalet Ağaoğlu, Sevgi Soysal, Tomris Uyar, Emine Işınsu, Sevinç Çokum, Selim İleri, Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı), Bekir Büyükarkın, Necati Cumalı, Haldun Taner, Mustafa Kutlu, Muhtar Tevfikoğlu, Bahaettin Özkişi, Durali Yılmaz, Rasim Özdenören, Şevket Bulut.
Bu Dönemin Şairleri
Behçet Kemal Çağlar, Necati Cumalı, Ümit Yaşar Oğuzcan, Bekir Sıtkı Erdoğan, Attila İlhan, Yavuz Bülent Bakiler, Mehmet Çınarlı, Mustafa Necati Karaer, Munis Faik Ozansoy, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, İlhan Geçer, Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Bahaettin Karakoç'tur.
Fazıl Hüsnü Dağlarca (1914-)
Çağdaş Türk şiirinde başlı başına bir 'ekol' olan Fazıl Hüsnü Dağlarca, şiire soyut konularla başlamıştır. Yaratılışı kâinatın sırlarını araştırmaya çalışır. Sonraları kahramanlık konularını, destansı konuları işlemiştir. Şiirleri, destanlar, toplumcu-gerçekçi şiirler ve felsefi-lirik şiirler olarak sınıflandırılabilir.
Eserleri
Çocuk ve Allah, Çankırı Destanı, Anıtkabir, Üç Şehitler Destanı, Yedi Memetler...
Ahmet Muhip Dıranas (1909-1980)
Şiirlerinde Anadolu’yu, memleket manzaralarını ve tarih sevgilerini işleyen destansı şiirleri yazmıştır. Baudelaire’den etkilenmiş ve onun havasını yansıtan şiirler yazmıştır. Ölçü ve kafiyeye sıkı sıkıya bağlıdır. Sese ve ahenge önem verir.
Eserleri
Şiirleri, Gölgeler, O Böyle İstemezdi...
Orhan Veli Kanık
Şiirleri Garip ve Vazgeçemediklerim adlı şiir kitaplarında toplanmıştır. Manzum fabl çevirileri de vardır. Günlük yaşamı konu edinir. Yer yer alacı bir üslûbu vardır. Şiirle ilgili görüşlerini Garip adlı kitabının ön sözünde yazmıştır.
Sait Faik Abasıyanık (1906-1954)
Hikâyeleri ile tanınır. Yazmanın kendisi için bir ihtiyaç olduğuna inanmıştır. Gözlemci ve gerçekçi bir yazardır. Toplumu konu alan hikâyelerinde toplum sorunlarına değinmiştir. Anlatımı samimidir. Kişileri yaşadıkları çevreye göre ele alır. Deniz, tabiat, yaşlı bir adam, bir boyacı çocuk, balıkçı kahvesi gibi unsurlar ve benzeri küçük ve ayrıntı sayılabilecek unsurlar onun hikâyelerinde sık sık görülür. Hikâyeleri yapmacıktan ve sanat kaygısından uzaktır. Zaman zaman argo sözlere de yer vermiştir. Hikâyeleri: Semaver, Lüzumsuz Adam, Şahmerdan, Sarnıç, Havada Bulut, Kumpanya, Tüneldeki Çocuk, Alemdağda Var Bir Yılan
Peyami Safa (1889-1961)
Roman, hikâye, makale, fıkra türünde eserleri vardır. 1918’de çıkardığı “Yirminci Asır” adlı gazete ve bu gazetede çıkan “Asrın Hikâyeleri” ile tanındı. Romanlarıyla üne kavuşmuştur. Sanat değeri olan eserlerinde Peyami Safa adını; para kazanmak amacıyla yazdığı eserlerinde “Server Bedi” takma adını kullanmıştır. Romanlarında psikolojik tahlillere önem verir. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nda kendi hayatının bir bölümünü kahramanın hayatı gibi anlatmıştır. Çeşitli gazetelerde yayımlanan makale ve fıkraları “Objektif” adı altında seri hâlinde yayımlandı.
Eserleri
Romanları: Sözde Kızlar, Mahşer, Canan, Fatih-Harbiye, Matmazel Noralya’nın Koltuğu, Biz İnsanlar, Yalnızız, Şimşek, Bir Akşamdı, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Bir Tereddüdün Romanı, Cumbadan Rumbaya, (Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü, Bektaşiler Arasında Bir Genç Kızın Hatırası, Bodrumda Kalanlar, Altın Kupa, Bıçağı Sapla, Al Kanlar İçinde, Attila (tarihi roman), Hikâyeleri: Küçük Alp’in Yıldızı ve Bir Varmış Bir Yokmuş (çocuk hikâyeleri)
Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) (1886-1963)
Üç yıllığına sürgüne gönderildiği Bodrum’a yerleşmiş ve kendisine Bodrum’un antik çağdaki ismi olan “Halikarnas” adını almıştır. Denize sonsuz bir hayranlıkla bağlıdır. Eserlerinde Ege’yi, Akdeniz’i, buralardaki hayatı, balıkçılarını, gemicilerini, süngercilerini konu edinmiştir. Zengin denizci sözlüğünden yararlanmıştır. Roman ve hikâyelerinde teknik ve üslûp başarılı değildir.
Eserleri
Aganta Burina Burinata, Mavi Sürgün, Merhaba Akdeniz, Ege’nin Dibi, Yaşasın Deniz..
Onur GÜRMAN'ın Türkler adlı programından alınmıştır.