Türkiye’de Engelli Olmak
İnsan tarihin ilk çağlarından bu yana bir evrim süreci geçirmiştir ki hâlâ bu evrim devam etmektedir. Nesiller ilerledikçe, fiziki yetkinlikler değişim göstermektedir. Doğal koşullar gereği binlerce yıl önce yaşamış insanlar doğa ile savaşabilmek için daha iri vücutlara ihtiyaç duymaktaydı. Ancak günümüzde bu ihtiyaç kısmen ortadan kalkmış olduğundan olsa gerek, insanların fiziksel yapıları gittikçe değişmekte ve küçülmektedir. Ülkemizde de bariz şekilde dört nesil öncesine göre bir kıyaslama yapıldığında gözlemlenebilen bu değişim süreci nedeniyle birçoğumuz isyan etmekte ve şikâyetçi olmaktayız. Peki, hangimiz engelli olmadığı için yaratıcıya şükrederek durumundan dolayı teşekkür ediyor?
Avrupa standartlarını yakalamak hayali peşinde koşan ülkemiz insanlarının ve yöneticilerinin aşması gereken öyle büyük engeller var ki daha… Henüz en temel insani davranışların bile yer yer biçimlendirilemediği bir ülkede, Avrupa standartlarında bilinçli bir toplum yalnızca bir hayal olmaktan bir adım ötesi değil gibi görünmektedir şu an için.
Tüm bu durumlar karşısında zorlanmakta olan insanlarımız ne yazık ki engelli vatandaşlarımızı göz ardı etmektedirler her zaman. Ülkemizde kâğıt üzerinde engelli vatandaşlarımızı güvenceye almak adına birçok karar alınmış olsa da, bu alandaki yetersiz denetimler ve bilinçsiz işletmecilik nedeniyle herhangi bir başarı sağlanamamıştır. Yalnızca bir ayağı tutmuyor diye %70 engelli raporu alabilen insanlarımıza iş vermeyi tercih eden bilinçsiz tutumlar, iki ayağı doğuştan engelli olan ancak zekâ testlerinde üstün zekâ başarısını yakalayabilen kişilere şans tanımamaktadır çoğu zaman. Peki, bu bir torpil meselesi mi sizce? Kesinlikle hayır! Bu tamamen bilinçsizce yetişmişliğin, durumun farkında olmayışın sonucu bir davranış modelidir.
Hâlâ birçok insan engelli vatandaşlarımıza üzülerek belirtiyorum ki acıyan gözlerle rencide edici bakışlarla bakmaktadır. Onları kendilerinden aşağı görmektedirler. Oysa insan hakları göz önünde bulundurulduğunda, saygılı ve sevgili kişilikte bireylerin oluşturduğu bir toplum anlayışında engelli vatandaşlar aşağı görülmenin tam aksine, normal kişilerden çok daha fazla saygı görmeyi hak eden kişilerdir. Çünkü normal bir insan için rahatça çalışarak verilen hayat mücadelesini kendileri için çok daha zor olan hayat şartları altında aynı mücadeleyi veren engelli kişiler çok daha fazla emek ve çaba harcamaktadır.
Siz gitmek istediğiniz yere bir bisiklete atlayarak, koşarak gidebilirsiniz. Ancak engelli bir arkadaşımız için bu “bir hayal” olmaktan öteye geçememektedir. Siz dünyanın tüm güzelliklerini görebilir bir şekilde bir arama merkezinde görev yapabilirsiniz ve elinizde pek çok iş alternatifi olduğu için bu işyerinde yaşayacağınız en küçük problemde işi bırakabilirsiniz. Ancak görme yetisinden yoksun bir engelli vatandaşımız aynı imkâna sahip olmadığı için, işveren tarafından ya tercih edilmemekte, ya da hak etmediği kadar baskı görmektedir.
Türkiye’de engelli olmak bilmelisiniz ki gerçekten zor bir olgudur. Üzülerek belirtmeliyim ki ülkemizde engelli vatandaşlarımızın tek engeli toplumsal bakış açımız ve bu alandaki bilinçsizliğimizdir. Çalışmak isteyen engelli vatandaşlarımızın önündeki tek engel bu bilinçsizliktir, kesinlikle sahip oldukları fiziksel problemler değil. Şahsen içimde her zaman duyumsadığım bir umut vardır bu alanda; umarım ömrüm yurdumuzda engelli kardeşlerimiz, ağabeylerimiz, ablalarımız için bilinçli bir toplumun olduğunu ve onlara öncelikli hakların tanındığını görmeye yeter. Bu dileğim ömrümün uzun olması için değil, bu alanda insan haklarının daha fazla suistimal edilerek engelli vatandaşlarımızın rencide edilmesinin bir an önce sona ermesi içindir… Bu bağlamda değerlendirdiğimizde Türkiye’de engelli olmak, hayatı yaşayabilmenin önündeki tek engeldir.
Harun Reşit Özel
Not: Engelli değilim ve engelli bir yakınım da yok. Bu durumun ve şansımın farkındayım ve şükrediyorum. Ancak bunu yaparken, empati kurarak kendimi engelli vatandaşlarımızın yerine koyunca hissettiklerimi döküyorum yazıya.
İnsan tarihin ilk çağlarından bu yana bir evrim süreci geçirmiştir ki hâlâ bu evrim devam etmektedir. Nesiller ilerledikçe, fiziki yetkinlikler değişim göstermektedir. Doğal koşullar gereği binlerce yıl önce yaşamış insanlar doğa ile savaşabilmek için daha iri vücutlara ihtiyaç duymaktaydı. Ancak günümüzde bu ihtiyaç kısmen ortadan kalkmış olduğundan olsa gerek, insanların fiziksel yapıları gittikçe değişmekte ve küçülmektedir. Ülkemizde de bariz şekilde dört nesil öncesine göre bir kıyaslama yapıldığında gözlemlenebilen bu değişim süreci nedeniyle birçoğumuz isyan etmekte ve şikâyetçi olmaktayız. Peki, hangimiz engelli olmadığı için yaratıcıya şükrederek durumundan dolayı teşekkür ediyor?
Avrupa standartlarını yakalamak hayali peşinde koşan ülkemiz insanlarının ve yöneticilerinin aşması gereken öyle büyük engeller var ki daha… Henüz en temel insani davranışların bile yer yer biçimlendirilemediği bir ülkede, Avrupa standartlarında bilinçli bir toplum yalnızca bir hayal olmaktan bir adım ötesi değil gibi görünmektedir şu an için.
Tüm bu durumlar karşısında zorlanmakta olan insanlarımız ne yazık ki engelli vatandaşlarımızı göz ardı etmektedirler her zaman. Ülkemizde kâğıt üzerinde engelli vatandaşlarımızı güvenceye almak adına birçok karar alınmış olsa da, bu alandaki yetersiz denetimler ve bilinçsiz işletmecilik nedeniyle herhangi bir başarı sağlanamamıştır. Yalnızca bir ayağı tutmuyor diye %70 engelli raporu alabilen insanlarımıza iş vermeyi tercih eden bilinçsiz tutumlar, iki ayağı doğuştan engelli olan ancak zekâ testlerinde üstün zekâ başarısını yakalayabilen kişilere şans tanımamaktadır çoğu zaman. Peki, bu bir torpil meselesi mi sizce? Kesinlikle hayır! Bu tamamen bilinçsizce yetişmişliğin, durumun farkında olmayışın sonucu bir davranış modelidir.
Hâlâ birçok insan engelli vatandaşlarımıza üzülerek belirtiyorum ki acıyan gözlerle rencide edici bakışlarla bakmaktadır. Onları kendilerinden aşağı görmektedirler. Oysa insan hakları göz önünde bulundurulduğunda, saygılı ve sevgili kişilikte bireylerin oluşturduğu bir toplum anlayışında engelli vatandaşlar aşağı görülmenin tam aksine, normal kişilerden çok daha fazla saygı görmeyi hak eden kişilerdir. Çünkü normal bir insan için rahatça çalışarak verilen hayat mücadelesini kendileri için çok daha zor olan hayat şartları altında aynı mücadeleyi veren engelli kişiler çok daha fazla emek ve çaba harcamaktadır.
Siz gitmek istediğiniz yere bir bisiklete atlayarak, koşarak gidebilirsiniz. Ancak engelli bir arkadaşımız için bu “bir hayal” olmaktan öteye geçememektedir. Siz dünyanın tüm güzelliklerini görebilir bir şekilde bir arama merkezinde görev yapabilirsiniz ve elinizde pek çok iş alternatifi olduğu için bu işyerinde yaşayacağınız en küçük problemde işi bırakabilirsiniz. Ancak görme yetisinden yoksun bir engelli vatandaşımız aynı imkâna sahip olmadığı için, işveren tarafından ya tercih edilmemekte, ya da hak etmediği kadar baskı görmektedir.
Türkiye’de engelli olmak bilmelisiniz ki gerçekten zor bir olgudur. Üzülerek belirtmeliyim ki ülkemizde engelli vatandaşlarımızın tek engeli toplumsal bakış açımız ve bu alandaki bilinçsizliğimizdir. Çalışmak isteyen engelli vatandaşlarımızın önündeki tek engel bu bilinçsizliktir, kesinlikle sahip oldukları fiziksel problemler değil. Şahsen içimde her zaman duyumsadığım bir umut vardır bu alanda; umarım ömrüm yurdumuzda engelli kardeşlerimiz, ağabeylerimiz, ablalarımız için bilinçli bir toplumun olduğunu ve onlara öncelikli hakların tanındığını görmeye yeter. Bu dileğim ömrümün uzun olması için değil, bu alanda insan haklarının daha fazla suistimal edilerek engelli vatandaşlarımızın rencide edilmesinin bir an önce sona ermesi içindir… Bu bağlamda değerlendirdiğimizde Türkiye’de engelli olmak, hayatı yaşayabilmenin önündeki tek engeldir.
Harun Reşit Özel
Not: Engelli değilim ve engelli bir yakınım da yok. Bu durumun ve şansımın farkındayım ve şükrediyorum. Ancak bunu yaparken, empati kurarak kendimi engelli vatandaşlarımızın yerine koyunca hissettiklerimi döküyorum yazıya.