Ve Yine, Yeni, Yeniden

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,522
Tepkime Puanı
193
Puanları
63
Yaş
50
VE YİNE, YENİ, YENİDEN

Ah yavrimu! Ah bebeğim!
Ne kadar da küçüksün. Küçücük ellerin, küçücük ayakların ve henüz açmaya cesaret edemediğin küçücük gözlerin. Öyle ki, beni bile görmüyor gözlerin. "Ne yapsam?" diyorum bazen, dünyanda ışığın olmak için. Ne yapsam da, ellerimle sunsam aydınlığı sana. Düşünüyorum....Anneyim ya, kendime yediremiyorum. Sonra susuyorum. Alışıyorum....."Herkese yer var bu dünyada" diyorum. Gerçeklerle baş etmek için, yazıyorum sana dünyamızı bebeğim, yazıyorum...

Ah yavrimu!

Ne kadar da güzelsin. Öyle bir Dünya’da doğdun ki farkında olmadan, küçücük ellerinle nasıl da baş edeceksin. Söyleyeceklerimden korkma sakın! Herkes bildiğini yaşar ve her şey bildiğince olur ama yine de diyorum yeniden:
……“Ve bundan milyonlarca yıl önce kopmuş dünyamız Güneş’ten. Isınmış, ışınmış. Ardından soğumaya bırakmış kendini. İlk Adem’le Havva çıkmış piyasaya sonra biz yani, insanoğlu yani eğitilmiş hayvan. Sonra bir kısır döngünün içinde çoğalmışız, çoğalmışız ve yine çoğalmışız. Böylece, farkında olmadan insanlığımızdan yavaş yavaş azalmışız. Yemişiz, içmişiz. Ufak şeyler için savaşmayı tercih etmişiz. Yeri gelmiş büyük balık olup doymayı bilmemişiz, yeri gelmiş küçük balık olup nedensizce tüketilmişiz. Bir dünyanın içine sığamadan, derebeyliklerimiz olmuş kocaman. Kabileler kurup, imparatorluklar yönetmişiz. Çeşit çeşitmişiz aslında. Siyah, beyaz, sarı… Ama biz üstünlük kurmaya yeltenmişiz ve hep aynı güce inanmışız ilk başta “Gök Tanrı”.

Çoğaldıkça biz farklılaşmışız. Aynı olana, değişik çerçevelerden bakmışız. Yerimiz sığ gelmiş, göçmüşüz çoğu zaman doğduğumuz topraklardan ve sözde, çağ atlamışız biz farkında olmadan. Öldürülmüşüz birçok şey için. Yenilerimiz gelmiş dünyaya belki de doğar doğmaz beyaz ışığı yakından görmüş onlar da. Bir şehri yıkıp, üzerine yeni şehirler kurmuşuz özgürlüğümüz uğruna. Daha kendi aramızda konuşmayı beceremeden, dillerimiz olmuş çeşit çeşit. Farklılığın farkına varmak için, gecikmemişiz biz de ve yine çoğalmışız farklı ülkelerde. Ki; eskiden ne güzel resimler yaparlarmış atalarımız taşlara istekleri doğrultusunda. Basitten, karmaşığa gidiyor işte dünya.”



Ah bebeğim!

Nerede doğdun kim bilir ve hangi renklerde saklı cinsiyetin? Kimlerin çocukluğusun acaba? Adın Eleni olur belki ya da Emine, Ayşe ya da belki Murat'tır tercihin. Öyle bir dünya ki burası, aslında herkese yer var ama yine de kendini bilmeyen çok insan var. Beyazların içinde bir esmersin belki, ya da siyahların içinde bir beyaz. Öyle bir evren ki burası, biz bir noktayız sadece. Hangi dil için doğdun kim bilir ve hangi isimlerde gizli kişiliğin? Teninden yana dışlanacaksın belki de. Öyle savaşlar olacak ki; insanın aklına şaşacaksın ve içinden diyeceksin birçok kere “Aslında hepimiz insanız ve farklılık güzeldir dünya çok küçük bir yer olsa bile.”
Zaten pek fazla da büyütme dünyayı gözünde. Havası aynı hava, denizi aynı deniz. Görüp göreceğin sadece yetmiş iki millet ve sen içlerinde bir tanesin ama aslında sen her şeysin. Dünya’nın neresinde olursan ol, ihtiyaçların hep aynı olduğunu göreceksin. Sonra küçülecek dünya gözlerinde “Alınanlar aynı, satılanlar aynı” diyeceksin. Ne kadar rengarenk olsa da insanlar, dünya çok masum değil. Nelerin insanısın belki ama, üzüleceksin. Gururun kırılacak çoğu zaman, insanlardan nefret edeceksin. Yarınların olacak, farklı yarınlar ve seni burada ezmeye çalışanlar. Belki, büyüdüğün topraklarda sonlanmayacak ömrün. Hayatından sürüleceksin. Ki; en acısı bu olsa gerek insanlık tarihi için. Doğrular, yanlışlar birbirini götürecek hayatta ve Taş Devri’nden bile daha ağır şartlarda hüküm sürdüğümüzü göreceksin.

Ah güzelim!

Ne kadar da masumsun. Korkuyorum bütün bunları söylemeye. Ne olursan ol, nerede doğarsan doğ, ister çoğunluğun sesi ol, istersen azınlığın ama bunları unutma. Sadece, noktalardan ibaret dünya. Akım, akım üstüne çarpılacak, insanlar oradan oraya savrulacak, bugün olan yarın yok olacak. İnsanı değerler, savaşların gölgesinde bir oyuncak gibi kırılacak ve sen belki sayısız şansızlardan biri olacaksın. Birçok kelime gerçek anlamını yitirecek ve sadece insanların gölgelerini göreceksin. Savaşların, barışların kuklası olmayı kim ister? Dünya’yı yönetmek isteyen çok kişi var bebeğim. Adını bile söylemek istemediğim bir sürü kişi. Egoları uğruna, milyonlarca masumu sabun gibi harcayanlar mı dersin ya da azıcık bir petrol uğruna daha yürümeyi öğrenemeden, ölmeye zorlanan çocuklar. Sen neresinden bakarsan bak dünyaya, hiçbir zaman kalbinin kapılarını kapatma ve düşün umutlarını. Ki; onlardır zaten yaşatan insanı.
Hayat söylendiği kadar basit bir kelime değil ama her şeye rağmen, biliyorum ki; yolun sevgiden geçecek. Büyük dünyanda, küçük mutlulukların olmalı ve koşulsuz sevmelisin her insanı. Şimdi, yazımı kaydederken, bakıyorum da sana, bir kelebek kadar huzurlusun. İçindeki sevgi hiç bitmesin. Yüreğini en derinlerde sakla ve ezdirme çiçeklerini sevgi bahçenin.

Ah güzelim! Burası büyük ama aslında küçük bir dünya!
Ve her şeye rağmen, sen bir tanesin. Öyle bir dünya kur ki kendine, sevginin yolundan hiç ayrılmayasın ve unutma ki, asıl karanlık, kalbini kapattığında başlar. Sahip çık, değerlerine ve her birini önemse. Çünkü, sen olduğunla güzelsin.

Ve yine, yeni, yeniden!
Hoş geldin bebeğim,
Hoş geldin yavrimu,
Hoş geldin güzelim!
DURMA DÜNYANI KUCAKLA…..



Yazan: Duygu SAĞIROĞLU
 
Tekerlekli Sandalye
Üst