F
Fırtına
Guest
Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın Engelsiz Türkiye Projesi kapsamında özürlülere ilişkin oluşturulan yeni mevzuat hakkında yetkililere yönelik program dahilinde Sabancı Kültür Sitesi Salonu’nda “özürlü bireyler ve ailelerine yönelik” düzenlenen konferansta ilginç konuşmalara şahit olduk..
Konferans, “engelsiz” konulu olmasına rağmen ne yazık ki başlangıcı da devamı da, bitişi de “engelli” sonuçlandı.
Ülkede önceleri “sakatlar” olarak görülen bazı insanlarımız daha sonraları incinmesinler diye “engelli” olarak algılandı şimdi ise, devlet tarafından resmen “özürlü” olarak tanımlanıyor. Konferansa Kocaeli’de faaliyet gösteren özel eğitim veren eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde eğitim gören öğrenci ve velileri de davet edilmişti.
Konferansın ev sahibi Kocaeli Valisi günün konusu olarak yaptığı konuşmasına davetlilere karşı devamlı “özürlüler” diyerek devam edince, konuşması sonrasında koridorda genç bir kız öğrencinin tepkisi ile karşılaştı.
Annesi ile birlikte geldiği konferansta Vali Ercan Topaca’nın konuşmasını bitirip salondan ayrılmak için koridora çıktığında, annesinin yanından nasıl ayrıldığı bile anlaşılamayan kız öğrenci bir anda valinin karşısına geçti ve herkesin şaşkın bakışları arasında, “Vali Bey siz yanlış konuşuyorsunuz. Konuşmanızla bizi, öğrencileri ve ailelerimizi üzüyorsunuz. Bize devamlı “özürlü” diyorsunuz. Bize hakaret ediyorsunuz. Biz özürlü değil, ÖZEL insanlarız.. Bize özürlü diyemezsiniz, sizin bu şekilde konuşmaya hakkınız yok” dedi.
Valinin bu genç kıza ne dediğini merak ediyorsunuz değil mi.?
İnanın devletin valisi kendisine bu kadar serzenişte bulunan kız öğrenciye cevap veremedi. Öfkeli kız öğrenci belli ki konferansta çok içlenmişti.
Devletin bastırıp konferans salonuna girişte masaların üzerine yığdığı üzerinde “Özürlüler için BİLGİLENDİRME” rehberi yazılı AKP’nin amblemindeki kavuniçi renkli kapaklı T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı el kitapçığını yanındakine gösterirken;
“Şu kitapçığa bakın (!) hala bizi Özürlü görüyorlar” hazırladıkları kitaplara bile “Özürlü diye yazıyorlar” diyerek özürlü kelimesine ve tanımlanmalarına isyanını sürdürüyordu.
Ve bu konuda son sözleri ise “Asıl özürlü olanlar bizi özürlü görenlerin ta kendileri” oldu..
Engelsiz Türkiye Projesi’ni hazırlayan ve uygulayanların dikkatini çeker mi çekmez mi bilmem ama engelsiz yaşamı savunanların Kocaeli Valisi’nin “özürlü” konuşmasına ve Başbakanlık’ın engellileri hala ÖZÜRLÜ diye tanımlaması ve onlar için hazırladığı bilgilendirme kitabının adını ÖZÜRLÜLER diye tanımlamasını oturup düşünmesi ve bu konuda daha okşayıcı olması gerekmektedir.
Valinin ve devletin “özürlü” olarak tanımladığı genç kız isyan ediyor “Biz özürlü değil, Özel insanlarız.!” diyor.. Ve bunu devletin valisinin arkasından değil önüne çıkarak yüzüne söyleyebiliyor.
Onlar gerçekten “özürlü değil, özel insanlar..”
Başbakanlık’ın bastırdığı “Özürlüler için bilgilendirme” kitabının ismini eleştiriyor ve bunu yapanlar için “Asıl özürlü, bizi özürlü görenlerdir” diyebiliyor..
Devletin valisine serzenişte bulunan ve “Yanlış konuşuyorsunuz vali bey, konuşmanızla bizi, annelerimizi babalarımızı üzüyor bize hakaret ediyorsunuz” diyen genç kız öğrenciyi araştırdım;
Şeymanur Sarı, 10.05.1993 Gölcük doğumlu..
Annesi Semra ev hanımı..
Babası Şaban, okuma özürlü kızı Şeymanur’un eğitimi için hangi işi bulursa gece gündüz demeden çalışan bir işçi..
18 yaşındaki Şeymanur’un “matematiği” fevkalade.. En zor soruları anında cevaplıyor, problemleri çözüyor.
Üstelik müzik, tutkunu hem de sırılsıklam bir İYK hayranı..
Halen özel bir özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde eğitim görüyor..
Şeymanur gibilerine devletin hala “Özürlü” gözüyle bakması, devletin valisinin “özürlü” diye hitap etmesi geçekten çok üzücü gerçekten çok düşündürücü.!
Açıp bakın bakalım o konferanstaki görüntüleri ve kaydedilen kasetleri.. Devletin sorumluları bakın neler söylemiş, salonda onların sorunları ile bilgilendirme yapan kişilerin onlara kaç defa “özürlü” diyerek hakaret ettiklerini duyun ve gerçekten onlar mı yoksa, Şeymanur gibilere hala “özürlü” diyenler mi özürlü siz karar verin..
Bence, Şeymanur ve onun gibi milyonlarca vatandaşımız özürlü değil, ÖZEL İNSANLAR olarak kabul edilmeli ve öyle de tanınmalı..
Abdullah KARAGÖZ
Konferans, “engelsiz” konulu olmasına rağmen ne yazık ki başlangıcı da devamı da, bitişi de “engelli” sonuçlandı.
Ülkede önceleri “sakatlar” olarak görülen bazı insanlarımız daha sonraları incinmesinler diye “engelli” olarak algılandı şimdi ise, devlet tarafından resmen “özürlü” olarak tanımlanıyor. Konferansa Kocaeli’de faaliyet gösteren özel eğitim veren eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde eğitim gören öğrenci ve velileri de davet edilmişti.
Konferansın ev sahibi Kocaeli Valisi günün konusu olarak yaptığı konuşmasına davetlilere karşı devamlı “özürlüler” diyerek devam edince, konuşması sonrasında koridorda genç bir kız öğrencinin tepkisi ile karşılaştı.
Annesi ile birlikte geldiği konferansta Vali Ercan Topaca’nın konuşmasını bitirip salondan ayrılmak için koridora çıktığında, annesinin yanından nasıl ayrıldığı bile anlaşılamayan kız öğrenci bir anda valinin karşısına geçti ve herkesin şaşkın bakışları arasında, “Vali Bey siz yanlış konuşuyorsunuz. Konuşmanızla bizi, öğrencileri ve ailelerimizi üzüyorsunuz. Bize devamlı “özürlü” diyorsunuz. Bize hakaret ediyorsunuz. Biz özürlü değil, ÖZEL insanlarız.. Bize özürlü diyemezsiniz, sizin bu şekilde konuşmaya hakkınız yok” dedi.
Valinin bu genç kıza ne dediğini merak ediyorsunuz değil mi.?
İnanın devletin valisi kendisine bu kadar serzenişte bulunan kız öğrenciye cevap veremedi. Öfkeli kız öğrenci belli ki konferansta çok içlenmişti.
Devletin bastırıp konferans salonuna girişte masaların üzerine yığdığı üzerinde “Özürlüler için BİLGİLENDİRME” rehberi yazılı AKP’nin amblemindeki kavuniçi renkli kapaklı T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı el kitapçığını yanındakine gösterirken;
“Şu kitapçığa bakın (!) hala bizi Özürlü görüyorlar” hazırladıkları kitaplara bile “Özürlü diye yazıyorlar” diyerek özürlü kelimesine ve tanımlanmalarına isyanını sürdürüyordu.
Ve bu konuda son sözleri ise “Asıl özürlü olanlar bizi özürlü görenlerin ta kendileri” oldu..
Engelsiz Türkiye Projesi’ni hazırlayan ve uygulayanların dikkatini çeker mi çekmez mi bilmem ama engelsiz yaşamı savunanların Kocaeli Valisi’nin “özürlü” konuşmasına ve Başbakanlık’ın engellileri hala ÖZÜRLÜ diye tanımlaması ve onlar için hazırladığı bilgilendirme kitabının adını ÖZÜRLÜLER diye tanımlamasını oturup düşünmesi ve bu konuda daha okşayıcı olması gerekmektedir.
Valinin ve devletin “özürlü” olarak tanımladığı genç kız isyan ediyor “Biz özürlü değil, Özel insanlarız.!” diyor.. Ve bunu devletin valisinin arkasından değil önüne çıkarak yüzüne söyleyebiliyor.
Onlar gerçekten “özürlü değil, özel insanlar..”
Başbakanlık’ın bastırdığı “Özürlüler için bilgilendirme” kitabının ismini eleştiriyor ve bunu yapanlar için “Asıl özürlü, bizi özürlü görenlerdir” diyebiliyor..
Devletin valisine serzenişte bulunan ve “Yanlış konuşuyorsunuz vali bey, konuşmanızla bizi, annelerimizi babalarımızı üzüyor bize hakaret ediyorsunuz” diyen genç kız öğrenciyi araştırdım;
Şeymanur Sarı, 10.05.1993 Gölcük doğumlu..
Annesi Semra ev hanımı..
Babası Şaban, okuma özürlü kızı Şeymanur’un eğitimi için hangi işi bulursa gece gündüz demeden çalışan bir işçi..
18 yaşındaki Şeymanur’un “matematiği” fevkalade.. En zor soruları anında cevaplıyor, problemleri çözüyor.
Üstelik müzik, tutkunu hem de sırılsıklam bir İYK hayranı..
Halen özel bir özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde eğitim görüyor..
Şeymanur gibilerine devletin hala “Özürlü” gözüyle bakması, devletin valisinin “özürlü” diye hitap etmesi geçekten çok üzücü gerçekten çok düşündürücü.!
Açıp bakın bakalım o konferanstaki görüntüleri ve kaydedilen kasetleri.. Devletin sorumluları bakın neler söylemiş, salonda onların sorunları ile bilgilendirme yapan kişilerin onlara kaç defa “özürlü” diyerek hakaret ettiklerini duyun ve gerçekten onlar mı yoksa, Şeymanur gibilere hala “özürlü” diyenler mi özürlü siz karar verin..
Bence, Şeymanur ve onun gibi milyonlarca vatandaşımız özürlü değil, ÖZEL İNSANLAR olarak kabul edilmeli ve öyle de tanınmalı..
Abdullah KARAGÖZ