Yargısal denetime tabi tutulan anayasa kanunları

SARIUSTA

Üye
Üye
Katılım
May 11, 2011
Mesajlar
28
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
iyi akşamlar arkadaşlar.

bugün size yargısal denetime tabi tutulan işlemlerden bahsedeceğim.

malulen emeklilik, dolaylı iflas, yaşlılık maaşı, vatandaşlık, vergi muafiyeti, askerlik muafiyeti ve henüz buraya yazamadığımız malesef binlerce konu, anayasa'da hükümleri açık olarak belirtilse de yargısal denetime tabi tutulmaktadır.

yargısal denetime tabi tutulan işlemlerin aslında bir çok sebebi vardır, lakin en önemli sebebi haksız gelir elde etmek isteyen insanların şahsi menfaat elde etmelerini engellemektir.

hepimizin iyi bildiği bir konudan örnek verecek olursak; böbrek hastalıklarından dolayı malulen emeklilik hakkı anayasamızda tanınmış, yıllardır uygulanan bir hak dır, bu hakka sahip olabilmek için öncelikle hastanın rapor alması gerekmektedir, geçmiş yıllarda bu rapor kötü niyetli kişilerce kolaylıkla alınabiliyordu, eğer bu raporlar yargısal denetime tabi tutulmasa, sağlık bir kişi haksız olarak ömrünün sonuna kadar haksız kazanç elde edebilirdi.

yargısal denetime tabi tutulan işlemler zannedildiği gibi zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı işlemlerdir, evet zaman açısından biraz zararı olsa da, zannedildiği gibi çok uzun süren mahkemeler olmamaktadır.

sevgili arkadaşlar günümüz teknolojisinde artık bu tarz işlemlere gerek kalmamıştır, lakin 1961 anayasasında hayatımıza giren malesef 1982 anayasasında da değişmeyen "kanun kural-işlem olmalıdır" diye bir hukum olmamasından kaynaklanmaktadır.

Sizlerinde aklınızdan geçtiği gibi anayasamız zamanın çok gerisinde kalmıştır, Dünya'da federasyonu olan oyunlar ülkemizde kumar diye yasaklanmış, eskiden çorak olan araziler bugün ağaçlandı diye orman özelliği kazandığı için o bölgede ki insanların mülkleri kamulaştırılmıştır.

1982 Anayasanın ''Cumhuriyetin nitelikleri''ni belirleyen 2 nci maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, “…İnsan haklarına saygılı, …demokratik, lâik ve sosyal bir Hukuk Devletidir.” Maddesi haricinden kalan tüm ve değiştirilemez maddelerimizin haricinde tüm anayasamız baştan aşağı değiştirip günümüze uyarlanmadığı sürece malesef bu tarz sıkıntılar hep bizimle olacaktır.
 

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,505
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Murat hocam, ben bu meseleyi hala tam anlayabilmiş değilim. Bir kaç örnek vereyim.
Bu güne kadar haftada üç gün diyalize giren böbrek hastaları "malulen emekli" olabiliyordu. Bu kişiler böbrek nakli olduklarında özürlülük oranları "maluliyet düzeyinin" altına (%40) indiği için malulen emeklilikleri iptal ediliyordu.
Ancak, 16 Aralık 2010 günü Resmi Gazete’de yayınlanan yeni yönetmelik ise 2006 yılında çıkartılan yönetmeliği tamamen ortadan kaldırdı ve özür oranlarını değiştirdi. Yayımlandığı 16 Aralık 2010 günü yürürlüğe giren yeni yönetmelik gereğince, artık renal transplantasyon yani böbrek naklinin oranı yüzde 40’dan yüzde 70’e çıkarıldı.

Bu değişiklik, "böbrek nakli olanların malulen emeklilikleri artık iptal edilmeyecek" ve önceden nakil olupta malulen emeklililiği iptal olanların tekrardan malulen emekli olacakları anlamına geliyor. Zira bir önceki yönetmelik son çıkan yönetmelikle birlikte geçersiz kılınmış oluyor. Ancak SGK yeni yönetmeliği tanımam diyor. SGK konuyla ilgili sorulara şu açıklamayı yapıyor.

“Böbrek nakli olan diyaliz hastalarının böbrek nakli söz konusu olduğunda, 16/12/2010 tarihli ve 27787 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan (Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğin Ek-2 özür oranları cetvelinde nakli sonrası verilecek olan iş gücü kaybı oranlarının % 40’dan, % 70’e çıkartıldığı, bu yeni gelişme ile organ nakli yapılan kişilerin de 5510 sayılı Kanunun 25 inci maddesinde “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60’ını kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı malül sayılır” şartının artık nakilli kişiler için de geçerli olduğu anlamına geldiği, bu gerekçeyle böbrek nakli olupta maluliyetleri sonlandırılanlara maluliyetlerinin devamı hususu istenmektedir.

Ancak, biz bu yönetmeliğe göre özür durumu tespiti yapmıyoruz, bizim baktığımız yönetmelik, 11/10/2008 tarihli ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit işlemleri Yönetmeliği'' dir, diyor.


Hukuken son çıkan yönetmelik önceki yönetmelikleri rafa kaldırır. Zaten nakil olanlar malulen emeklilik haklarını mahkeme yoluyla alıyorlar. Hukuken "olması mümkün olmasa" alamazlardı. Devlet bir yönetmelik çıkarıyor, devletin kurumu ise ben bu yönetmeliği tanımam diyor. Dünyanın hangi ülkesinde böyle bir saçmalık olabilir anlamak mümkün değil. Evet yazında "haksızlıkları" önlemek için alınmış bir karar diyorsun ama "böbrek nakli olan" kişi "böbrek nakli olmuştur" bunun ötesi olmaz. Bu kaos ortamının izahı nasıl yapılabilir?
 
Tekerlekli Sandalye
Üst