Yaşamanız gerekmez, ensest her yerde (film)

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
fft5_mf694110.Jpeg



Antalya Film Festivali'nden ödülle dönen, İstanbul Film Festivali'nin Ulusal Yarışma bölümünde de yer alan 'Atlıkarınca' vizyonda..

Ensest gibi zor bir konuyu ele alan filmin yönetmeni İlksen Başarır ve senaryoyu birlikte yazıp başrolünü emanet ettiği Mert Fırat'a göre ne kadar vaka varsa o kadar sebep var..

Yönetmen İlksen Başarır, ‘Başka Dilde Aşk’ın sağır genci Mert Fırat’tan, yetkin bir şair olmaya çalışan, takıntılara sahip, evdeki iktidarını pek çok alanda kadına kaptırmış, ‘canavar baba’ karakteri çıkarmayı başarmış.. Nergis Öztürk ise ‘Kıskanmak’taki ‘çirkin’ kadından, güzel, güçlü, öç ve acı dolu bir eşe dönüşüyor. Sinema serüvenlerine birlikte devam edecek gibi görünün İlksen Başarır ve Mert Fırat, ‘Atlıkarınca’nın serüvenini anlattı.

‘Engelli’ bir gencin aşkını anlatırken, içselleştirdiğiniz bölümün ‘iletişim sorunu’ olduğu açıktı. ‘Ensest’ mevzusunu ayrıca içselleştirme gereği duymadınız sanırım?

İlksen Başarır: Gerçek hayatta da çok az insanla iletişim kurduğum, çok insan canlısı biri olmadığım için iletişim sorunu benim için her daim mevcut.. Ensest meselesi ise bence insan olan herkesin içselleştireceği bir durum, illa ki başınızdan geçmiş olması gerekmez. Dinleyemediğim, hakkında okuyamadığım şeylerin başında ensest geliyor. Küçük kızın sahnelerinin provasını yaparken ağlayıp dışarı çıktığım çok oldu.

Mert Fırat: Çaresizlik bizi etkiledi. ‘Bu konu çok hassas, ülkemizin kanayan yarası’ şeklinde bir bakış var.. Hayır.. Bu, dünyanın kanayan yarası... Uygarlığın beşiği Fransa bu konuda lider. Fransa’da bu konuda pek çok çalışma yapılıyor, bizde neden yapılmasın?

Babanın evin içindeki iktidarını yitirmiş oluşunu, adamın şairlikte de kendini var edememiş olmasını pek çok sahnede vurguluyorsunuz. Bu, ensestin sebebini iktidar çatışmasına indirgeme tehlikesi içermiyor mu?

İ.B: Taciz ve tecavüz bence iktidar meselesinden doğar. Kimse birdenbire sokakta birini çevirip tecavüz etmiyor. Erkek gücünü ortaya koymak istiyor. Maalesef, çevresindeki güç faktörleri ne kadar zayıflarsa elinde kalan tek güç, fiziksel olarak erkek oluşu..

M.F: Evet öğelerden biri bu ama bütün ensest vakalarında amaç iktidar kurma çabası değil.. Milyon vaka varsa milyon sebep var. Ancak bizim erkek karakterimiz özelinde böyle bir durum söz konusu. Bunu genele mal edemeyiz.

Filmde sadece ensest yok, pedofili vakası da söz konusu.. Bu da odağı biraz daha genişletiyor ama pedofiliyi yeterince açıklamıyorsunuz?

İ.B: Yapılan araştırmalara göre pedofili ve ensest bir arada olmak zorunda değil, ikisi farklı şeyler. Ancak bir evde bir çocuğa cinsel istismar uygulanıyorsa, çok büyük oranda ikinci çocuğa da uygulandığını okuduğumuz araştırmalarda gördük. Kız ve erkek fark etmeden üstelik..

M.F: İsterseniz bunun sebebini iktidar kurma çabasına ya da kendinden çıkana hayranlık duymaya bağlayalım, fark etmez, böyle bir yönelim söz konusu..

‘Başka Dilde Aşk’, ‘engelli’ olduğu için değil ama farklı oldukları için dışlanan ana karakterlerin hikayesini anlatırken ‘Atlıkarınca’da da iki çocuk ailedeki çemberin dışına atılıyor. Bu tarz paralelliklere katılıyor musunuz?

İ.B: Hayattaki temel meselemiz öteki olma hali zaten. Biliyoruz ki ensestin kurbanı kişi artık bir öteki. Arkadaşlarının yanında farklı biri ve bunu bir tek kendisi biliyor. Ben iki filmde de çok benzer kadrajlar, karakterlerin konumları açısından da büyük paralellikler görüyorum. ‘Başka Dilde Aşk’ta iki âşık aynı evde aynı anda ağlıyor ve birbirini duymuyor. Benzer sahneler ‘Atlıkarınca’da da var.

‘Başka Dilde Aşk’ pek çok engelli projesine de önayak olarak, sosyal bir devinim yarattı. Ensest vakaları ile ilgili böyle bir beklentiniz var mı?

M.F: Çok isteriz tabii ki ama bu uzun zaman alacaktır. ‘Başka Dilde Aşk’ pek çok çalışmanın yapılmasına önayak oldu. İşitme engellilerle ilgili Türkiye’de 49 dernek var ve federasyon var. Ancak ensest konusunda devletin bir desteği ya da çalışması yok..

İ.B: Ensest hakkında konuşmaktan kaçındığımız sürece yol alamayız. Kadından Sorumlu Devlet Bakanı ensest kelimesini kullanmıyor. Bir an önce kullanmaya başlasa iyi olur. Aile içi şiddet, ensest demek değildir. Aile içi şiddet bambaşka bir şey..

Biçim ile içerik uyumunu yakalamışsınız.. Bu sonuçtan memnun musun?

İ.B: Kurmaya çalıştığımız dünyaya uygun bir ışık kaynağı yarattık.. Evin dışına özellikle az çıktık. Dışarıdaki sahnelerde kız havuza giriyor, bu da vurgulamak istediğimiz bir metafor.. Yağmur, banyo, tekne özellikle kullanılıyor. Film boyunca her kötü şey suyla geliyor çünkü. Seyrettiğimde sonuçtan memnunum..

Antalya’daki gösterimden sonra filmin kurgusu ile ilgili eleştiriler almıştınız. Yeniden kurguya girdiniz, neden?

İ.B: Kurguyu değiştirdik çünkü seyrettikçe aklımız bir şeylere takılmaya başladı bu noktada da filmin kurgusunun, filmin önüne geçmesini istemedik..

Şimdiye kadar gelen tepkilerden sizi şaşırtan neler var ve neyin yanlış anlaşılması sizi yıpratır?

İ.B: En sık gelen sorulardan biri neden daha sert bir film olmadığı. Sanırım taciz anına dair sahneler görmek istediler ama biz onun görsel bir haz, bir arzu nesnesi olmasından kaçınmak istedik. Ayrıca bir çocukla asla böyle bir sahne çekemeyiz. Şiddetin anlatım yolu şiddetin gösterilmesi değil.. İnsanlar bu filmi tartışacaklar. Bu tartışmalar sırasında bizim anlatma biçimimizin bu olduğu ve bunun bir film olduğu, yanlış bir şey söylemediğimiz fark edilsin yeter ki. Ayrıca odağın da ensest dışındaki başka konulara kaymasını hiç istemiyoruz.

Filmdeki kavramlardan biri ‘utanç’. Tüm karakterlerin utanç ile baş etmesi farklı şekilde tezahür ediyor..

İ.B: Anne için bu, ömür boyu taşıyacağı bir yük.. Sevmişsin, çocuk yapmışsın ve kocan beraber yaptığınız, büyüttüğünüz çocuklarına böyle bir şey yapıyor! Çocuklar tacize uğradığında önce kendini suçlu sanıyor. Başına geleni söyleyemiyor, başkalarının başına da geldiğini bilmiyor..

M.F: Çocuk önce bunu sevme biçimi zannediyor ve arkadaşına “Senin baban da böyle yapıyor mu?” diye soruyor. Vakalar da böyle ortaya çıkıyor.

Yönetmen kimliğinin dışında kadın meselelerine karşı duyarlılık da söz konusu mu peki?

İ.B: ‘Kadın meselesi’ diye bir ayrım yapamıyorum. Her şey mesele benim için.. Açıkçası bu yaşamda çok sıkılıyorum, mutsuzum, dünya kötü bir yer, çok acı var, hiçbiri de çözülmüyor. Haberleri izleyemiyorum. Sinema güçlü bir araç ama yine de aciziz..

M.F: Bazı şeylere dokunup onu çözmeye çalışırken yanlış dokunmak da söz konusu olabiliyor. Bedensel engelliler için bir yüzme havuzu yaptığın zaman, “Kardeşim ben seninle aynı havuzda yüzmek istemiyorum, sen git orada yüz” diyorsun. Aynı şekilde bu vakalar da çözümlenmeye çalışılırken hayata entegre edilmesi lazım..
 
F

Fırtına

Guest
Atlıkarınca (Film)

atlikarinca-filmi-altyazili-olarak-vizyona-girecek.jpg



Filmin Özeti;

Erdem, Sevil ve çocukları Edip ve Sevgi’nin küçük bir kasabada süren yaşamları, Sevil’in annesinin felç geçirmesi sonucu İstanbul’a taşınmalarıyla değişime uğrar. Edip, yatılı okulda olduğu on yıl boyunca evden uzaklaşmıştır; Erdem’in ise iyi bir yazar olma hayalleri sürmektedir.

bir şekilde değişen tavırlarını, içine kapanmasını ve mutsuzluğunu fark eden Sevgi’nin ani tavır değişikliklerinden şüphelenen Sevil, evin içerisinde yaşanan bazı olayları sorgulamaya girişir ve yıllardır kapalı kapılar ardında saklanan sırrı keşfeder. Erdem bir trafik kazasında yaşamını kaybedince, ölümü ailede yeni sırların ortaya çıkmasına neden olur. Küçük bir ailenin her üyesi hayatları boyunca tek başlarına taşımak zorunda kalacakları gerçeklerle baş başa kalır.


Yapım; 2010 ~ Türkiye,

Tür; Dram,

Yönetmen; İlksen Başarır,

Oyuncular; Mert Fırat, Nergis Öztürk, Sercan Bodur, Eren öner, Helin çal, Oğulcan Güler, Sema Çeyrekbaşı, Zeynep Oral,

Senaryo; Mert Fırat, İlksen Başarır,

Gösterim Tarihi; 01 Nisan 2011 (Türkiye)





 
F

Fırtına

Guest
'Bu filme gidip iki saat eğlenemezsiniz'

İkinci filmi “Atlıkarınca”da aile içi cinsel taciz meselesine odaklanan yönetmen İlksen Başarır, senaryoyu yazarken psikolojik olarak zorlandığını belirtti.

İlk filmi “Başka Dilde Aşk”ta işitme engelli Onur ve çağrı merkezinde çalışan Zeynep’in aşkını anlattı İlksen Başarır.. Film, hem Türkiye’de hem de uluslararası arenada büyük beğeni topladı. Filmden sonra pek çok hastane ve üniversitede işaret dili eğitimi verilmeye başlandı. Başarır ikinci filmi “Atlıkarınca”da ise toplumsal bir yaraya, büyük bir utanca parmak bastı. Aile içi cinsel tacizi anlattığı filmi “Atlıkarınca” filminin insanları rahatsız ettiğini söyleyen Başarır, “Başka Dilde Aşk”tan daha iyi bir film çektiğimi, daha fazla şey öğrendiğimi ve birkaç adım daha ilerlediğimi düşünüyorum. Halimizden memnunum, iyi ki bu filmi yapmışız” diyor.

Mert Fırat’la ilk tanıştığınızda ensesti anlatan bir film çekmek istediğinizi söylemişsiniz ama ilk filminiz “Başka Dilde Aşk” oldu. Neden bu filmi ertelediniz?

En büyük sebebi “Başka Dilde Aşk”ın senaryosunun daha çabuk bitmesi ve Kültür Bakanlığı’ndan destek çıkmasıydı. “Atlıkarınca”nın taslağı hazırdı ama senaryonun içeriği önemliydi, metaforları doğru yerlere oturtmak gerekiyordu. Bu filmi yazmak biraz daha ağırdı. Biraz yazdıktan sonra bırakıp, iki gün sonra yazmaya devam edebildik. Çünkü yazarken psikolojik olarak etkilendik.

Bugüne kadar irdelenmemiş ve dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın üstü kapatılan bir konu ensest. Sizi bu meseleye iten sebep neydi?

Okuduğum haberler, izlediğim filmler, gördüğüm olaylardan etkilendim. Türkiye’de tacize uğramayan kadın yoktur. Bir de aile içinde cinsel taciz meselesini düşününce durumun daha ağır olduğunu anladım. Uzun zamandır da kafamda bu konuyla ilgili bir şey yapmak vardı ama ne yapabileceğimi bilmiyordum. Tek başıma çıkıp sokaklara bağırsam, kimse beni dinlemezdi. Film yapabilmeye başlayınca da bunu konu yeniden gündeme geldi ve yaptık.

Ensest hakkında bilgi ve belge bulmak da neredeyse imkânsız. Senaryoyu oluştururken nasıl empati kurdunuz?

Türkiye’de sadece iki tane kitap bulabildim. Birleşmiş Milletler Fonu’nun bir araştırmasını ve iki tane tez okuduk. Bilkent Üniversitesi’nin kütüphanesindeki yabancı kaynaklardan faydalandık. Bu konuya dalıp araştırmak istediğinizde, karşınıza haberden başka bir şey çıkmıyor. Ama biz vaka okumak istemiyorduk. Çünkü yazarken mutlaka etkilenirdik. Filmde bu durumun psikolojisine, travma sonrası stres bozukluğuna odaklandık.

Ama filmde çocuklarına cinsel tacizde bulunan babanın bunu neden yaptığına dair en ufak bir ipucu bile yok..

Gerçek hayatta ensesti kimlerin yaptığıyla ilgili bir bilgi olmadığı için, bizim filmde de babanın psikolojisi yok. Ama babanın öne çıkan bazı özellikleri var. Sen oradan adamı tanıyıp kafanda birilerini canlandırabiliyorsun. Araştırmada en zorlandığımız şey faille ilgili bir bilgi olmamasıydı. Babanın bunu çocuklarına neden yaptığını bilmiyoruz.

Filmde anne rolünde Nergis Öztürk var. Ama bazı isimler galiba bu rolü reddetmiş..

Sevil karakteri için çok kişiye teklif götürmedik ama bir iki kişinin fikrini aldık. Bize “Marjinal bir senaryo” dediler. Cesur değillermiş. Nergis senaryoyu okur okumaz “Ben bunu içimde nasıl bulacağım” dedi. Şanslıyım, Mert ve Nergis gibi muhteşem oyuncularla çalıştım.

Film çekimlerine başlamadan “Amacımız insanları rahatsız etmek” dediniz. Peki, amacınıza ulaştınız mı?

Bu filme gidip iki saat sinemada eğlenemezsiniz. O nedenle gişede yüksek bir sayı beklemiyorum. Filme gidenler, “Bittikten sonra beş dakika yerimden kalkamadım, sinirim bozuldu” diyor. Hepimizin rahatsız olması gerekiyor. Senin evinde olmayabilir ama belki de komşunun evinde bu olay oluyor. Duyman ve duyarsız kalmaman gerekiyor. Bir haftadır bütün gazetelerde ensest yazıyor. Bu da filmin amacına ulaştığını gösteriyor.

Film tam anlamıyla sizin içinize sindi mi?

Ben filmi seviyorum. “Başka Dilde Aşk”tan daha iyi bir film çektiğimi, daha fazla şey öğrendiğimi ve birkaç adım daha ilerlediğimi düşünüyorum. Halimizden memnunum, “İyi ki bu filmi yapmışız” diyorum.

'KİMLİKSİZLEŞMEYİ FİLM YAPACAĞIZ'

Her iki filminde de sosyal yaralara el atan İlksen Başarır, "Sosyal sorumluluk projesi yapıyorlar diye adımız çıktı ama bu fikirle yola çıkmıyoruz" diyor. Üçüncü filminde 21. yüzyılda yaşanan kimliksizleşmeye odaklandığını söyleyen Başarır, "Artık kimlikler değişti, herkes birbirine benzemeye başladı ve git gide kimliksizleşiyoruz. Üçüncü film bunu anlatacak ve aslında hepimizin neye hizmet ettiğini gözler önüne serecek. İnşallah güzel olur" diyor.

'ZEYNEP'E ÇOCUK DEĞİL OYUNCU GİBİ DAVRANDIM'

'Atlıkarınca' filminde babasının cinsel tacizine uğrayan Sevgi karakterini 14 yaşındaki Zeynep Oral canlandırıyor. Daha önce hiçbir kamera deneyimi olmamasına rağmen çok iyi bir iş çıkardığını söyleyen yönetmen İlksen Başarır, "Zeynep'le çok samimi olmak istemedim. Çünkü birinin uzakta durması gerekiyordu. Ona küçük çocuk gibi değil, profesyonel oyuncu gibi davrandım. O da bunu anladı ve öyle davrandı" diyor.



HABERTÜRK
 
Tekerlekli Sandalye
Üst