F
Fırtına
Guest
Antalya Film Festivali'nden ödülle dönen, İstanbul Film Festivali'nin Ulusal Yarışma bölümünde de yer alan 'Atlıkarınca' vizyonda..
Ensest gibi zor bir konuyu ele alan filmin yönetmeni İlksen Başarır ve senaryoyu birlikte yazıp başrolünü emanet ettiği Mert Fırat'a göre ne kadar vaka varsa o kadar sebep var..
Yönetmen İlksen Başarır, ‘Başka Dilde Aşk’ın sağır genci Mert Fırat’tan, yetkin bir şair olmaya çalışan, takıntılara sahip, evdeki iktidarını pek çok alanda kadına kaptırmış, ‘canavar baba’ karakteri çıkarmayı başarmış.. Nergis Öztürk ise ‘Kıskanmak’taki ‘çirkin’ kadından, güzel, güçlü, öç ve acı dolu bir eşe dönüşüyor. Sinema serüvenlerine birlikte devam edecek gibi görünün İlksen Başarır ve Mert Fırat, ‘Atlıkarınca’nın serüvenini anlattı.
‘Engelli’ bir gencin aşkını anlatırken, içselleştirdiğiniz bölümün ‘iletişim sorunu’ olduğu açıktı. ‘Ensest’ mevzusunu ayrıca içselleştirme gereği duymadınız sanırım?
İlksen Başarır: Gerçek hayatta da çok az insanla iletişim kurduğum, çok insan canlısı biri olmadığım için iletişim sorunu benim için her daim mevcut.. Ensest meselesi ise bence insan olan herkesin içselleştireceği bir durum, illa ki başınızdan geçmiş olması gerekmez. Dinleyemediğim, hakkında okuyamadığım şeylerin başında ensest geliyor. Küçük kızın sahnelerinin provasını yaparken ağlayıp dışarı çıktığım çok oldu.
Mert Fırat: Çaresizlik bizi etkiledi. ‘Bu konu çok hassas, ülkemizin kanayan yarası’ şeklinde bir bakış var.. Hayır.. Bu, dünyanın kanayan yarası... Uygarlığın beşiği Fransa bu konuda lider. Fransa’da bu konuda pek çok çalışma yapılıyor, bizde neden yapılmasın?
Babanın evin içindeki iktidarını yitirmiş oluşunu, adamın şairlikte de kendini var edememiş olmasını pek çok sahnede vurguluyorsunuz. Bu, ensestin sebebini iktidar çatışmasına indirgeme tehlikesi içermiyor mu?
İ.B: Taciz ve tecavüz bence iktidar meselesinden doğar. Kimse birdenbire sokakta birini çevirip tecavüz etmiyor. Erkek gücünü ortaya koymak istiyor. Maalesef, çevresindeki güç faktörleri ne kadar zayıflarsa elinde kalan tek güç, fiziksel olarak erkek oluşu..
M.F: Evet öğelerden biri bu ama bütün ensest vakalarında amaç iktidar kurma çabası değil.. Milyon vaka varsa milyon sebep var. Ancak bizim erkek karakterimiz özelinde böyle bir durum söz konusu. Bunu genele mal edemeyiz.
Filmde sadece ensest yok, pedofili vakası da söz konusu.. Bu da odağı biraz daha genişletiyor ama pedofiliyi yeterince açıklamıyorsunuz?
İ.B: Yapılan araştırmalara göre pedofili ve ensest bir arada olmak zorunda değil, ikisi farklı şeyler. Ancak bir evde bir çocuğa cinsel istismar uygulanıyorsa, çok büyük oranda ikinci çocuğa da uygulandığını okuduğumuz araştırmalarda gördük. Kız ve erkek fark etmeden üstelik..
M.F: İsterseniz bunun sebebini iktidar kurma çabasına ya da kendinden çıkana hayranlık duymaya bağlayalım, fark etmez, böyle bir yönelim söz konusu..
‘Başka Dilde Aşk’, ‘engelli’ olduğu için değil ama farklı oldukları için dışlanan ana karakterlerin hikayesini anlatırken ‘Atlıkarınca’da da iki çocuk ailedeki çemberin dışına atılıyor. Bu tarz paralelliklere katılıyor musunuz?
İ.B: Hayattaki temel meselemiz öteki olma hali zaten. Biliyoruz ki ensestin kurbanı kişi artık bir öteki. Arkadaşlarının yanında farklı biri ve bunu bir tek kendisi biliyor. Ben iki filmde de çok benzer kadrajlar, karakterlerin konumları açısından da büyük paralellikler görüyorum. ‘Başka Dilde Aşk’ta iki âşık aynı evde aynı anda ağlıyor ve birbirini duymuyor. Benzer sahneler ‘Atlıkarınca’da da var.
‘Başka Dilde Aşk’ pek çok engelli projesine de önayak olarak, sosyal bir devinim yarattı. Ensest vakaları ile ilgili böyle bir beklentiniz var mı?
M.F: Çok isteriz tabii ki ama bu uzun zaman alacaktır. ‘Başka Dilde Aşk’ pek çok çalışmanın yapılmasına önayak oldu. İşitme engellilerle ilgili Türkiye’de 49 dernek var ve federasyon var. Ancak ensest konusunda devletin bir desteği ya da çalışması yok..
İ.B: Ensest hakkında konuşmaktan kaçındığımız sürece yol alamayız. Kadından Sorumlu Devlet Bakanı ensest kelimesini kullanmıyor. Bir an önce kullanmaya başlasa iyi olur. Aile içi şiddet, ensest demek değildir. Aile içi şiddet bambaşka bir şey..
Biçim ile içerik uyumunu yakalamışsınız.. Bu sonuçtan memnun musun?
İ.B: Kurmaya çalıştığımız dünyaya uygun bir ışık kaynağı yarattık.. Evin dışına özellikle az çıktık. Dışarıdaki sahnelerde kız havuza giriyor, bu da vurgulamak istediğimiz bir metafor.. Yağmur, banyo, tekne özellikle kullanılıyor. Film boyunca her kötü şey suyla geliyor çünkü. Seyrettiğimde sonuçtan memnunum..
Antalya’daki gösterimden sonra filmin kurgusu ile ilgili eleştiriler almıştınız. Yeniden kurguya girdiniz, neden?
İ.B: Kurguyu değiştirdik çünkü seyrettikçe aklımız bir şeylere takılmaya başladı bu noktada da filmin kurgusunun, filmin önüne geçmesini istemedik..
Şimdiye kadar gelen tepkilerden sizi şaşırtan neler var ve neyin yanlış anlaşılması sizi yıpratır?
İ.B: En sık gelen sorulardan biri neden daha sert bir film olmadığı. Sanırım taciz anına dair sahneler görmek istediler ama biz onun görsel bir haz, bir arzu nesnesi olmasından kaçınmak istedik. Ayrıca bir çocukla asla böyle bir sahne çekemeyiz. Şiddetin anlatım yolu şiddetin gösterilmesi değil.. İnsanlar bu filmi tartışacaklar. Bu tartışmalar sırasında bizim anlatma biçimimizin bu olduğu ve bunun bir film olduğu, yanlış bir şey söylemediğimiz fark edilsin yeter ki. Ayrıca odağın da ensest dışındaki başka konulara kaymasını hiç istemiyoruz.
Filmdeki kavramlardan biri ‘utanç’. Tüm karakterlerin utanç ile baş etmesi farklı şekilde tezahür ediyor..
İ.B: Anne için bu, ömür boyu taşıyacağı bir yük.. Sevmişsin, çocuk yapmışsın ve kocan beraber yaptığınız, büyüttüğünüz çocuklarına böyle bir şey yapıyor! Çocuklar tacize uğradığında önce kendini suçlu sanıyor. Başına geleni söyleyemiyor, başkalarının başına da geldiğini bilmiyor..
M.F: Çocuk önce bunu sevme biçimi zannediyor ve arkadaşına “Senin baban da böyle yapıyor mu?” diye soruyor. Vakalar da böyle ortaya çıkıyor.
Yönetmen kimliğinin dışında kadın meselelerine karşı duyarlılık da söz konusu mu peki?
İ.B: ‘Kadın meselesi’ diye bir ayrım yapamıyorum. Her şey mesele benim için.. Açıkçası bu yaşamda çok sıkılıyorum, mutsuzum, dünya kötü bir yer, çok acı var, hiçbiri de çözülmüyor. Haberleri izleyemiyorum. Sinema güçlü bir araç ama yine de aciziz..
M.F: Bazı şeylere dokunup onu çözmeye çalışırken yanlış dokunmak da söz konusu olabiliyor. Bedensel engelliler için bir yüzme havuzu yaptığın zaman, “Kardeşim ben seninle aynı havuzda yüzmek istemiyorum, sen git orada yüz” diyorsun. Aynı şekilde bu vakalar da çözümlenmeye çalışılırken hayata entegre edilmesi lazım..