Yaşamimizda iz birakan engelliler ve yaşam öyküleri

  • Konuyu başlatan mavibalina2012
  • Başlangıç tarihi
M

mavibalina2012

Guest
HELEN ADAMS KELLER

Helen Keller ile başlamak istedim çünkü hayattan umudunu kesenlere çok iyi bir örnek teşkil edecek diye düşünüyorum.Hayatın anlamını sorgulayan arkadaşlar için..Sevgiler..

Hellen Keller 1880 – 1968 yılları arasında yaşamış Amerikalı bir pedagogdur. Onu diğer pedagoglardan farklı kılan şey neredeyse doğuştan diyebileceğimiz kör, sağır ve dilsiz olmasıydı.

On dokuz aylıkken geçirdiği ateşli bir hastalık sonucu görme, işitme ve konuşma yeteneğini yitirmişti. Çevresindekileri anlamaktan ve onlar tarafından anlaşılmaktan yoksun karanlık, sessiz bir dünyanın içinde kalmıştı. Keller’ in hayatı, yedi yaşındayken yaşamına giren bir öğretmenle değişti. Kendisi de bugün yaptıklarıyla bir efsane olan öğretmen Anne Mansfield Sullivan, Keller’ in yaşamının dönüm noktasıydı. Bu iki insan iletişim kurmanın güzelliği ile hayatlarına bambaşka anlamlar katmakla kalmadı birlikte hayatı yeniden keşfettiler. Bayan Anne Sullivan ümit etme ve uzağı görebilme yeteneğine sahip büyük bir insandı sabrı ve sevgisiyle bu küçücük çocuğa karanlıktan aydınlığa giden yolda rehberlik yaptı.

Anne Sullivan’ ın kendisi de kör sayılırdı. Çok az görme yeteneği vardı. Sullivan’ın Helen Keller’ e verdiği eğitim ona sadece okuma, yazma ve konuşmayı öğretmekle kalmadı, normal bir eğitim almasını da sağladı. 1886’ da babasının vefatıyla derin hüzne bürünen Keller yine aynı yıl kendi yaşıtı kızlarla eğitim gördüğü Cambridge Kız Okulu’ na başlamıştı. 1900 yılında, yirmi yaşında girdiği Radcliffe Kolejini, normal öğrenciler gibi dört yılda ve takdirnameyle bitirdi.

Peki neler yaptı Helen Keller? Neler yapmadı ki? Çoğumuzun yapamadığı, başaramadığı şeyleri göremediği duyamadığı ve konuşamadığı halde başardı. Kanoyla, yelkenliyle gezintiye çıkan, yüzen, satranç oynayan, bisiklete binen, tiyatroya, müzeye giden, parmaklarının ucuyla dünyayı keşfeden, Latince, Almanca, Fransızca, İngilizce, Rusça okuyup konuşabilen, duymadığı halde sesine yön ve güç vererek konuşmayı beceren bir insandı.

Helen Keller tıpkı öğretmeni Anne Sullivan gibi hayatını kendisi gibi ışıktan ve sesten yoksun olanlara adadı. Bunu, yaptığı konuşmalar yazdığı makaleler ve bir dizi kitapla başardı Aynı zamanda çeşitli organizasyonlarda görev aldı. Bunların bir tanesi körler için çalışan Amerikan Görme Engelliler Vakfı’ dır. Üstlendiği görevler Helen’ in Yakındoğu, Uzakdoğu, Kanada Güney ve Orta Amerika’ ya yolculuk etmesine neden oldu.

Helen Keller, azmin ve zaferin abidesidir. O, insan beyninin gücünün de canlı bir örneği. Yaşamının ilk ondokuz ayında zihninde yer etmiş tek bir sözcükten, “su” sözcüğünden yola çıkarak başardığı he şey, beynin, kullanıldığı takdirde ne olağanüstü kapasitesi olduğunu gösteren bir mucizenin ifadesi.
Helen Keller bir yandan yazılarını yazarken, diğer yandan üyesi olduğu Amerika Görme Engelliler Derneği ve Dünya Körler Birliği için ülke ülke dolaşarak konferanslara katıldı, yardımlar topladı.
Bir çok kitap, makale, biyografi yazan Helen Keller etkinlikleri ve çalışmaları
nedeniyle defalarca üstün hizmet ödülü ve çeşitli üniversitelerin onursal doktorasını aldı.
1946 ve 1955 yılları arasında beş kıtada 35 ülkeyi dolaşan Helen Keller gittiği her ülkede milyonlarca görme engelliye yaşama sevinci ve aydınlığı götürdü

Bakan körler, işiten sağırlar ve konuşan dilsizlerle dolu olan bir dünyada o gören bir kör, duyan bir sağır ve kendini ifade edebilen bir dilsizdi. Azmiyle, yaptıklarıyla ve yarattıklarıyla milyonlarca insan için esin kaynağı ve başarı örneği oldu….

SÖZLERİYLE HAYATA BAKIŞI​

BAZEN kendi kendime, “Herkes senede bir iki gün de olsa görme ve işitme duygularından mahrum kalsa ne olur?” diye sorarım. O zaman insanlar sahip oldukları şeylere daha çok değer verirlerdi herhalde. Belki sessizlikte seslerin insana verdiği zevki daha iyi takdir ederlerdi.

Bazen tanıdıklarıma çevrelerinde neler gördüklerini soruyorum. Geçenlerde ormanda uzun bir gezintiden dönen arkadaşıma neler gördüğünü sormuştum. Bana verdiği cevap şu oldu:

“Görülecek önemli bir şey yoktu…”

Ormanda bir saat dolaşmak ve bu süre içinde kayda değer bir şey görememek acaba mümkün olabilir mi? Ben kör olmama rağmen, sadece dokunma duyum sayesinde çok şey hissediyorum. Bir yaprağa dokunduğum zaman onun şeklini anlıyorum. Baharda tabiatın kış uykusundan uyandığının ilk işareti olan bir gonca bulmak için parmaklarımı dalların üstünde gezdiriyorum. Bazen elimi yavaşça bir ağaca dayadığım zaman, bu ağacın bir dalında öten kuşun nasıl titrediğini hisseder gibi oluyorum.

O esnada hissettiğim tüm bu şeyleri görebilmeyi bütün kalbimle arzu ediyorum. Sadece dokunma duyum bana bu kadar zevk verdiğine göre, bu güzellikleri bir de görebilseydim kim bilir neler hissederdim
Son olarak gözleri görmeyen ben, gören insanlara şunu tavsiye edeceğim: Ertesi gün sanki kör olacağınızı biliyormuşsunuz gibi kullanın gözlerinizi. Elbette diğer hislerinizi de ihmal etmeden… Seslerin mûsikisini, kuşların ötüş ve âhengini, birazdan sağır olacakmışsınız gibi dikkatle dinleyin. Ertesi gün dokunma duyunuz elinizden alınacakmış gibi, eşyaya sevgiyle dokunun. Çiçekleri koklayın, yediklerinizin lezzetini damaklarınızda hissedin. Duyularınızdan mümkün olduğu kadar istifade edin. Allah’ın size bağışladığı nimetler sayesinde dünyanın güzelliğini fark etmeye çalışın.
 
Tekerlekli Sandalye
Üst