Yaşlılık ve bunama (demans)

  • Konuyu başlatan Fırtına
  • Başlangıç tarihi
F

Fırtına

Guest
Bunamanın Tanımı;

Kişinin zihinsel ve sosyal yeteneklerinin, günlük işlerini sürdürmesini etkileyecek derecede ve ilerleyici biçimde kaybına neden olan bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlığı olan kişilerde; hafıza, düşünme, mantık yürütme, yer ve zaman tayini, okuduğunu anlama, konuşma, günlük basit işleri yapma gibi işlevlerde bozukluklar görülür. Zihinsel işlevlerdeki aksaklıklar zamanla hastanın günlük yaşamını sürdürmesini olanaksız hale getirir. Bu durum, hastanın yıkanma, yemek yeme gibi günlük tüm ihtiyaçlarının bir başkası tarafından karşılanmasını zorunlu kılar.

Normal yaşlanma ile beyinin çalışması bir miktar yavaşlar ama her yaşlıda bunama (demans) belirtileri bulunmaz. Kişinin kendi işlerini yardımsız olarak yapabilmesi normal yaşlanma ile bunama durumlarını ayırt etmekte önemlidir. Fiziksel bir hastalığı olmadığı halde günlük işlerini yapmak (yemek yeme, giyinme, temizlenme vb.) için bile yardıma ihtiyaç duyan hastalarda demans düşünülmelidir. Yaşlı kişilerin çoğu hafızalarının eskisi kadar iyi olmadığından şikayet ederler. Tanıdıklarının isimlerini, yapacakları işleri hatırlamakta güçlük çekerler. Fakat her unutkanlık bir bunama belirtisi değildir.

Bunama, 65 yaşını geçmiş insanların yaklaşık onda birinde görülür. Özellikle yakın zaman hafızası zayıflar. O gün yapılacak işler, kısa süre önce yapılan konuşmalar, çarşıdan alınacaklar gibi günlük işler unutulmaya başlanır. Unutkanlık olaylarında artış varsa bir hekime başvurulmalıdır.

Bunamanın Dereceleri ve Gözlenen Unsurlar Hafif Derecede Bunama;

Unutkanlık (özellikle yakın döneme ait hafıza problemleri), zamanı karıştırma, karar vermekte zorluklar, mantıklı düşünmekte güçlük çekme, konuşurken doğru kelimeleri bulamama, okuduklarını anlamakta zorlanma, işlerini düzenli yürütememe, severek yaptığı şeylere karşı ilgi kaybı, sosyal ilişkileri sürdürmekte güçlük olur.

Orta Derecede Bunama;

Unutkanlık daha belirgin hale gelir. İşlerini yapabilir ama yalnız yaşaması kendisi için tehlikeli olabilir. Kişisel temizlik ve bakımını sürdüremez, giyimi düzensizleşir. İşini ve aile sorumluluklarını ihmal etmeye başlar. Evin dışında kaybolabilir veya bulunduğu yeri karıştırabilir. Anormal davranışlar başlayabilir.

Bunama Şiddetlendikçe;

Günlük basit işleri yapamaz. Yakınlarını bile tanıyamaz hale gelir. Ev içinde yolunu bulamaz. Konuşmaları anlaşılmaz olur. İdrarını ve dışkısını tutamamaya başlar. Devamlı bir bakıcıya ihtiyaç vardır.

Son Aşamalarda;

Tümüyle yatağa bağımlı hale gelir. Genellikle mikrobik bir hastalıkla hasta kaybedilir.

Bunamada Risk Gruplarını Oluşturan Bireylerin Özellikleri;

Yaşlılar;

Gençlerde nadir olarak ortaya çıkabilmektedir, genellikle yaşlılara ait bir hastalıktır.

Kadınlar;

Ortalama yaşam süresi erkeklerden uzun olduğu için risk grubundadırlar.

Az eğitimli kişiler;

Eğitimsiz kişilerde eğitimlilere göre daha fazla görülür.

Tıbbi hastalıklar;

Orta yaşlarda yüksek tansiyon ve/veya şeker hastalığı olması bunama gelişme olasılığını arttırmaktadır.

Demanslı aile geçmişine sahip olanlar;

Kalıtımın (ırsiyetin) hastalık gelişimine yatkınlık yaratabilir.

Kafa travması geçirenler;

Bilinç kaybına neden olan kafa travması öyküsü olanlarda görülme sıklığı daha fazladır.

Hasta Yakınlarına Öneriler;

Demans hastalığı ilerleyicidir;

Zaman geçtikçe yeni belirtiler ortaya çıkabilir. Demans belirtileri ile başa çıkmada hasta yakınlarına önemli görevler düşmektedir. Sevdiğiniz yakınınızın becerilerini kaybetmesine tanıklık ederken, bir yandan da giderek tuhaflaşan davranışlarını görmek üzücüdür. Değişen sevilen kişinin kendisi değil yalnızca hastalık nedeniyle davranışlarıdır. Hastalığın yarattığı değişikliklerle başa çıkmak oldukça zor ve her gün baştan aynı sorunlarla uğraşmak yıpratıcıdır. Bu süreçte hasta yakınları da depresyona girebilir. Kızgınlık hissedebilir, öfke patlamaları yaşayabilir ve sonrasında suçluluk duyabilirler. Yoğun uğraşı ve yorgunluk nedeniyle böyle duygular yaşanması doğaldır. Bu durumda doktora başvurulmalıdır.

Evde bakıma muhtaç bir hastanın olması tüm düzenlemelerin baştan yapılmasını gerekli kılabilir. Alışkanlıkları ertelemek zorunda kalınabilir, aile içi çatışmalar yaşanabilir. Bu zor günleri yaşarken mutlaka destek alınmalı, aile içi görev dağılımı yapılmalıdır. Dinlenme ihtiyacı unutulmamalıdır. Dinlenmek hasta yakınına nefes aldıracak ve böylece daha enerjik olarak geri dönmesini sağlayacaktır.

İletişim;

Hasta ile konuşulurken şunlara dikkat edilmelidir;

• Basit kelimeler ile kısa cümleler tercih edilmeli, hasta bebekmiş ya da orada yokmuş gibi konuşulmamalıdır.

• Hastanın ilgisini dağıtacak uyaranlar ve gürültüyü (örneğin TV, radyo) en aza indirmek yerinde olacaktır.

• Hastayla konuşmaya başlamadan önce dikkatinin çekildiğinden emin olunup mutlaka göz teması kurmalı, bunun için aynı seviyede olmaya dikkat edilmeli, örneğin hasta oturuyorsa karşısında ayakta durulmamalıdır.

• Yanıt vermesi için zaman tanımalı, sözünü kesmemeye dikkat edilmelidir.

• Hastanın bir kelimeyi bulmada zorlandığı fark edilirse kibarca uygun kelime söylenmelidir.

Temizlik;

Kişisel temizliğin ihmaline sık rastlanır. Hastaların bir kısmı banyo yapmayı unutur, gerekliliğini kavrayamaz, bir kısmı ise sudan korkar.

* Banyo yapmak rahatlatıcı bir aktivite haline getirilmeye çalışılmalı,

* Banyo zamanı için hastanın en rahat ve gevşemiş olduğu saat seçilmeli, hatta günün aynı saatinde banyo yapılması rutin haline getirilmeye çalışılmalıdır.

* Banyonun neden gerekli olduğu, neler yapıldığı sürekli açıklanmalıdır.

* Odanın ısının uygun olması hastanın üşümesini ve banyoya girmeye direnç göstermesini engeller.

Giyinme;

Bunama hastaları için giyinme-soyunma karmaşık bir işlemdir. Kıyafetlerin uygun sırayla giyilmesi ve düğme-fermuar kullanımında zorluklara sıklıkla rastlanır.

* Günün aynı saatinde giyinip-soyunma bu işlemin rutine dönüştürülmesinde yararlı olabilir.

* Hasta mümkün olduğunca kendi giyinmesi için desteklenmeli, bunun için geniş zaman ayrılmalıdır.

* Hasta aynı ya da benzer türde kıyafetleri giymekte ısrar edebilir. Kıyafetleri giyim sırasıyla hazırlamak hastaya kolaylık sağlayacaktır.

* Giyinme sırasında hastaya konuşarak destek vermek (örneğin şimdi çorap ayağa gibi) işlerin kolaylaşmasını sağlayabilir. Kıyafet seçiminde giyilmesi/kullanımı kolay ve yumuşak kumaşlı olanların tercih edilmelidir.

* Düğme-fermuar kullanımında güçlük varsa velkro (çift taraflı yapışkan bantlar-cırt cırt) bantların kullanılması kolaylık sağlayacaktır.

Yemek Yeme;

Bunama hastalarında iştah değişiklikleri ve yemek yemede güçlük sıktır. Hastaların bir kısmı yemek yemeyi reddederken bir kısmı gün boyu atıştırmayı ister. Hastalar çatal-bıçak kullanmada sıklıkla güçlük yaşarlar ve hatta bu yardımcı araçlar tehlikelere neden olabilir.

* Yemek yenecek ortam sessiz ve rahat olmalıdır.

* Gürültü ve hastanın dikkatini dağıtacak eşyaların ortadan kaldırılması ilginin yemeğe toplanmasına yardımcı olur.

* Hastaya seçme olanağı tanımak için birkaç çeşit yemeği küçük porsiyonlar halinde masaya koymalıdır.

* Yemeklerin çiğnemesi ve hazmı kolay yapıda olmasına dikkat edilmelidir. Yemekler kaşık ile yenebilecek şekilde hazırlanmalıdır.

* Elle yenebilen gıdaların da sofrada bulunması hastaya kolaylık sağlar.

* Yemeklerin çukur bir tabakta servis edilmesi hastaya rahatlık sağlayacaktır. Yemek için uzun zaman ayrılmalıdır.

* Genellikle yavaş yemek yiyen hastalar bu konuda zorlanmamalıdır. Yutma güçlüğü olup olmadığı gözlenip, gerektiğinde doktorla konuşulmalıdır.

* Ağız-diş sağlığı için yemeklerden sonra diş fırçalama teşvik edilmelidir.

* Ana öğünlerin arasında küçük atıştırmalara (içeriği sağlıklı olmak koşulu ile) izin verilebilir.

* Hastanın sıvılarını alacağı bardağın kırılmaz özellikte olmasına dikkat edilmelidir.

İdrar Kaçırma;

Hastalığın seyri ilerledikçe pek çok demans hastasında mesane ve/veya barsak kontrolünde güçlükler yaşanır. Altına kaçırma, hasta için sıkıntılı yakını için zor bir durumdur.

Demans hastaları genellikle tuvalet ihtiyacının geldiğini fark edemez ya da tuvaletin yerini veya nasıl kullanılacağını bilemez.

* Hasta gün boyunca yaklaşık 3 saatte bir tuvalete gitmesi hatırlatılabilir.

* Gece yatmadan önce çok miktarda sıvı alımının kısıtlanması gece olabilecek idrar kaçırmalarını engeller.

* Hastada huzursuzlanma, bacaklarını birbirine sürtme, pantolonunu çekiştirme gibi işaretler görüldüğünde tuvaleti olup olmadığı sorulmalıdır.

* Tuvaletin kapısına büyük harflerle, kolay okunur şekilde yazılabilir.

Bazen kazaların olabileceği muhakkaktır. Böyle hoş olmayan bir durumla karşılaşmaktan dolayı mutsuz olmak doğaldır, hasta yakınının bu sıkıntısını bir yakınıyla konuşması rahatlatıcı olabilecektir. İdrarını kaçırmak hasta için de oldukça sıkıntı verici bir durumdur ve hatta bu durumdan utanır. Hastaya yumuşak bir ses tonuyla bunun bir kaza olduğunu söylenip rahatlaması sağlanmalıdır. En kısa sürede temizliğin tamamlanması gelişebilecek olumsuz deri etkilerinden koruyacaktır.

Uyku Problemleri;

Stres altında ve yorgun bir gün geçiren hasta yakını için uyku ihtiyaçtır. Ancak ne yazık ki pek çok demans hastasında gece gündüzden daha zordur. Demans hastalarının bir kısmı akşama doğru huzursuz olurlar. Bu nedenle havanın kararmaya başladığı saatlerden itibaren evin aydınlatılması önemlidir.

* Her gece aynı saatlerde yatağa gitmek rutine dönüştürmek açışından faydalı olabilir. Sessiz bir ortam ve loş bir ışık uykuyu kolaylaştırabilir.

* Hastanın gündüz şekerleme yapmasına izin verilmezse gece daha rahat uyur.

* Akşamları kafein alımından kaçınılması uykuya dalmayı kolaylaştıracaktır.

* Hastanın odası, koridor ve tuvalette gece lambasının olması kazaları önlemede yararlıdır. Ayrıca karanlık hastanın korkmasına ve yöneliminin bozulmasına neden olabilir.

Varsanı (Halüsinasyon) ve Sanrı (Delüzyon)

Hastalığın seyri süresince halüsinasyon ve/veya delüzyona sık rastlanır. Halüsinasyon, var olmayan ses, koku, tatları duyma, olmayan şeyleri görmedir. Delüzyon ise hastanın gerçek dışı inançlarıdır. Hastanın görme problemi var ise algılama yanlışlıklarına neden olabilir. Bu durum halüsinasyon ile karıştırılabilir. Hastanın bu durumdan korkmuş olması muhtemeldir. Hasta ile yaşadığı deneyim hakkında konuşup, güvende olduğu hissettirilmelidir. Varsanıları olduğunda hastanın ilgisini başka yöne çekmek faydalı olabilir, örneğin bulunduğu oda değiştirilebilir. Evdeki aynaların kaldırılması hastanın gördüğü yansımadan korkmasını engelleyecektir. Televizyonda şiddet içeren ya da rahatsızlık veren görüntüleri izlemesi engellenmelidir. Hasta televizyon programı ile gerçek hayatı ayırt edemeyebilir.

Delüzyon (sanrı) doğru ya da gerçek olmayan inanıştır. Hastanın stresini artırır ve kendisini koruma amaçlı davranışları olabilir. Hasta ile inandıklarının yanlış olduğu konusunda tartışmamak daha uygundur.

Etrafta Dolaşma;

Biliş ve davranış sorunları olan bir hasta için en önemli konu güvenliktir. Bazı demans hastaları evden çıkıp amaçsızca dolaşmak eğilimindedir; bu durum kaybolma ve diğer tehlikelere neden olabilir. Hasta yön bulma problemi yaşıyor ise evden yalnız başına ayrılmasına izin verilmemelidir. Hastanın her zaman üzerinde taşıyacağı künyesinde kimlik ve acil durumlarda aranacak kişilerin telefonlarının olması güvenlik açısından önemlidir. Hasta kaybolur ise diğer yakınları, komşular ve polise derhal haber verilmelidir. Hasta bulunup eve döndüğünde kızmamalı, bu durumun demansın neden olduğu bir sorun olduğu unutulmamalıdır. Özelliklere akşamları sokak kapısı kilitlenmelidir.

Evdeki Güvenlik;

Hastanın yaşamaya alışkın olduğu mekan ve eşyaların mümkün olduğunca aynı kalması sağlanmalıdır. Hastanın belli dönemler farklı yerlerde misafir kalması gerekiyor ise kullanmaya alışkın olduğu bazı eşyaları da taşınmalıdır (örneğin, yatak örtüsü, yastık, resimler gibi). Hastanın geçmiş yaşamındaki deneyim ve alışkanlıklarını olabildiğince devam ettirmeye çalışmak esastır. Örneğin 50 yıldır yatağın sağ tarafında uyuma alışkanlığı olan bir hastaya yeni bir oda düzenliyorsanız yatağın konacağı yere dikkat edilmesi önemlidir.

Evdeki bazı basit güvenlik önlemleri tehlikeleri önler;

• Kapı ve pencerelerin güvenliğinden emin olunmalıdır. Banyoda kilit varsa kaldırılmalıdır (yanlışlıkla içeride kilitli kalma olasılığına karşı)

* Deterjanlar gibi kimyasal maddeler ulaşılması zor bir yerde saklanmalıdır.

* Kullandığı ilaçları ve diğer ilaçlar ortada bırakılmamalıdır.

* Evdeki dağınıklığı mümkün olduğu kadar engellenmelidir.

* Yerde bir şeylerin olması hastanın takılıp düşmesine neden olabilir. Özellikle akşamları evdeki aydınlatma yeterli olması sağlanmalıdır.

* Hastanın gözetim olmadan ocak/fırını kullanmasına izin verilmemelidir.

Depresyon ve Kaygı;

Demans hastalığı önemli ölçüde yetersizliğe neden olan bir hastalıktır. Depresyon ve kaygı hastanın günlük aktivitelerini bozar: Bu durum hastanın özgüvenini ve çevreye olan ilgisini kaybetmesine neden olur. Depresyon hastanın zihinsel becerilerinin daha da yavaşlamasına yol açar, uyku-iştah değişikliklerine neden olur. Demans durumunda görülen depresyon ve kaygının tedavi edilmesi ile hastanın beceri düzeyinde bir düzelme sağlanabilir.


ozida
 
F

Fırtına

Guest
Yaşlılarda Ağrı Sorunu.!

Yaşlılarca en çok dile getirilen sorunlardan biri olan ağrı; duysal bir uyarı veya sinirsel bir hasara bağlı olarak ortaya çıkan ve kişinin hafızasına, beklentilerine ve duygusal yapısına göre değişiklikler arz eden karmaşık bir süreçtir.

Yaşlılarda bildirimi yapılmamış ve tıbbi kayıtlara geçmemiş hastalık oranı oldukça yüksektir, çünkü yaşlılar veya yaşlı yakınları pek çok belirtiyi yaşlılık için doğal sayarak sağlık kuruluşlarına başvurmamaktadırlar. Buna rağmen yaşlılarda ağrı görülme oranının oldukça yüksek olduğu bilinmektedir.

Uluslararası ağrı çalışma birliği ağrıyı biyo-psikososyal bir olgu olarak ele almakta; ağrılı hastalarda gerek tanı ve gerekse tedavi yaklaşımlarının multidisipliner; yani tıpta ağrı ile uğraşan tüm uzmanlık dallarının katılımını gerektiren bir anlayış ile gerçekleştirilmesinin önemini vurgulamaktadır.

Yaşlılarda sık rastlanan ağrılı durumlar (kanser dışındakiler)

1-Damarsal kökenli ağrılar;

-Otoimmün-bağışıklık ile ilgili hastalıklar,

-Temporal arterit (şakaktaki atar damarın iltihabi hastalığıdır)

-Dokularda beslenme bozukluğu yapan hastalıklar,

-Anjina pektoris (kalp damarlarında daralmaya bağlı göğüs ağrısı)

-Bacak atar damar hastalıkları,

-Venöz toplar damar tıkanıklıkları,

2-Nörojenik kökenli ağrılar;

Sinir kökü basıları, sinir uçlarını tutan hastalıklar (periferik nöropatiler) herpes hastalığı sonrasındaki sinir ağrıları,

3-Kemik kökenli ağrılar;

Osteoporoz, Paget hastalığı (Kemiğin yapımı ve yıkımı arasındaki denge bozulmuştur)

4-Eklem kökenli ağrılar;

Osteoartroz, boyun ve bel omurlarının dejenerasyonu ve buna bağlı olarak ortaya çıkan omurilik ve sinir köklerinin çıktığı kanalın darlıkları,

5-Adale kökenli ağrılar;

İltihabi adale romatizmaları (Polimiyaljiya romatika) hastalıklara veya ilaçlara bağlı adale sorunları (miyopatiler) yumuşak doku romatizmaları (fibromiyalji, miyofasiyal ağrılar) hareketsizliğe bağlı adale ve tendon kısalmaları,

6-Viseral (iç organ) kökenli ağrılar;

Peptik ülser veya hiatal herni, safra kesesi taşı (kolelitiyazis) divertiküller, spastik kolon, kabızlık, hemoroid,

Süregen ağrı,

Yaşlılar süregen ağrı açısından da önemli bir risk grubunu oluşturmakta ve bu yaş grubunda ağrı ciddi sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Bu sorunların başında depresyon, anksiyete (bunaltı) sosyal izolasyon, uyku bozuklukları, ambulasyon-hareket sorunları dikkati çekmekte ve sağlık hizmetlerinin kullanımında ve tedavi maliyetlerinde belirgin artışlar olmaktadır. İnatçı ağrının yaşlılarda yürüme bozukluklarını artırdığını, rehabilitasyon (esenlendirme) çalışmalarını yavaşlattığını ve ağrıya yönelik olarak kullanılan ilaçların da pek çok yan etkiye neden olduklarını göz önünde bulundurmak gerekmektedir.

Yaşlılarda ağrı tanı ve tedavisini etkileyen faktörler;

İleri yaş grubunda ağrı tanı ve tedavisini etkileyen faktörler temel olarak üç ana grupta toplanabilir;

A-Yaşlanmayla birlikte ortaya çıkan fizyolojik değişikliklere bağlı faktörler;

1-Birçok sağlık sorununun bir arada olması,

2-Görme yetisinde maküla dejenerasyonu, katarakt, glokom vb sorunlar nedeniyle azalma ve görsel algıya yönelik olarak hazırlanan ağrı ölçeklerinin kullanılamaması,

3-Bellek bozukluğu, işitme sorunları, soyutlama sorunları,

4-Yazılı verileri tanımlama yetisinde azalma ve kısıtlanma,

5-Yan etkilere karşı duyarlılığın artması,

6-Yaşlanma ile birlikte ortaya çıkan farmakokinetik ve farmakodinamik değişiklikler,

7-Nöropatiler,

B-Eğitim ve davranışsal değişikliklere bağlı engellerden kaynaklanan faktörler;

1-Sağlık ve bakım personelinin ağrının değerlendirilmesi ve yönetimine ilişkin bilgi donanımlarının ve becerilerinin yetersizliği;

2-Yaşlı bireyin ağrının gözlenebilir belirtilerini göstermemesi,

3-Ağrıya katlanma olgusunun bireyden bireye değişiklik göstermesi,

4-Yaşlı bireyin ağrı sözcüğünü kullanmaması, ağrıyı bildirmemesi,

5-Tedavide bağımlılık ve tolerans korkusu,

6-Dini inançların etkisi,

C-Yasal düzenlemeler ve sağlık politikalarının etkilediği faktörler;

1-İlaç dışı yöntemlerin sağlık personellerince kullanılmasına yönelik farklı düzenlemeler,

2-Yaşlı bireyin veya yakınlarının ağrı kontrolünde kullanılan yöntemlere karşı hissettikleri korku ve çekingenlik,

3-Opioid kullanımını kısıtlayan yasal süreçler,

4-Mali destek ve geri ödeme ile ilgili sorunlar,

5- Sağlık ve bakım personelinin ağrı tedavisine ilişkin eğitimlerinin yetersizliği,

Yaşlılarda ağrının değerlendirilmesi;

1-Sağlık kuruluşuna ilk başvuru aşamasında yaşlı kişi hekim tarafından inatçı ağrının varlığı ile ilgili kanıtlar açısından değerlendirilmelidir.

2-Fiziksel veya psikolojik fonksiyon kaybına neden olan veya yaşam kalitesini etkilediği gözlemlenen her inatçı ağrı ciddi bir sorun olarak kabul edilmelidir.

3-İnatçı ağrı ile başvuran tüm yaşlılar kapsamlı ve çözüm üretici bir yaklaşım ile ele alınmalıdır.

Değerlendirme; ağrıya neden olabilecek olaylar dizisinin irdelenmesi, tanı, tedavi-bakım planı ve prognozun öngörüsü temellerine dayandırılmalıdır.

Tedavi ilkeleri;

Genel ilkeler;

1-Mümkün ise altta yatan sorunun çözümlenmesi,

Özellikle kanser ağrısında önemlidir. Ayrıca konservatif tedaviye yanıt vermeyen eklem osteoartritinde eklem replasmanı da bir başka örnektir,

2-Fonksiyonel yetersizliklerin ve psikolojik faktörlerin belirlenmesi,

3-Birkaç tedavi seçeneğinin gözden geçirilmesi ve hastaya hangisinin uygun olduğuna karar verilmesi gerekir. Her hastaya özgün bireysel tedavi planı yapılması önemlidir,

Yaşlılarda ağrıya yönelik tedavi seçenekleri farmakolojik-ilaç, fiziksel tıp ve rehabilitasyon yaklaşımları, minimal invaziv girişimler, cerrahi yaklaşımlar ve psikiyatrik tedavi şeklinde olabilir.

İlaç tedavisinde uygun ilacın seçilmesi, kısa etkili ilacın tercih edilmesi, bir defada bir tek ilacın reçete edilmesi, tedaviye düşük dozlarda başlanması, dozun gerekiyor ise kontrollü olarak ve yavaş artırılması, ilaç yan etkilerinin bilinmesi, ilaç kombinasyonlarının yan etkilerinin bilinmesi, ilaca gerektiği süre kadar devam edilmesi önemlidir. Ağrının kontrol edilmesine yönelik olarak kullanılan pek çok ilaç mevcut olmakla birlikte bazılarının özellikle yaşlı hastalarda kullanımı önerilmemektedir; hekimlerin özellikle bu ilaçlar ile ilgili konularda donanımlı olmaları gerekmektedir.

Amerikan Geriatri Derneği"nin önerileri;

1-Öncelikle ağızdan veya ciltten sürülenler başta olmak üzere ilaç tedavisi yöntemlerini tercih ediniz,

2-Süregen olmayan ağrılarda kısa etkili analjezikleri kullanınız,

3-Hafif-orta şiddetli ağrılarda asetaminofeni tercih ediniz,

4-Böbrek fonksiyonlarına etkisi, gastrointestinal (sindirim) sisteme yan etkisi, kanama riski ve diğer sorunlar nedeniyle sürekli steroid olmayan antiinflamatuar ilaç kullanımından kaçınınız,

5-Demerol dışındaki opioidler, özellikle de seçici olarak orta ve şiddetli nösiseptif ağrıda, eğer hastanın yaşam kalitesini olumlu yönde etkileyecek ise, kullanılabilir,

6-Sabit doz ilaç kombinasyonlarından kaçınınız,

Fizik tedavi açısından hastanın ağrısının azaltılması ve kontrol altına alınması yanında, aktivitesinin artması ve kronik ağrıya ikincil olarak ortaya çıkan miyofasial (adale) komponentli ağrıların giderilmesinde de etkili pek çok yöntem vardır. Analjezik modalitelerin kullanılması, yüzeysel sıcak-soğuk uygulamaları, masaj, traksiyon, akupunktur/akupressur, ağrılı eklemlerin splintlenmesi, gevşeme teknikleri, ağrılı adalelere yönelik germe ve spreyleme teknikleri, TENS uygulamaları, mobilizasyon teknikleri, manüplasyon teknikleri, tetik nokta injeksiyonları, sinir blokları, eklem içi veya tendonlara, bursalara yönelik injeksiyonlar ve hasta için düzenlenen egzersiz programları bunlardan bazı örneklerdir.

Sorunlar ile başa çıkabilme yetisine sahip yaşlılarda ağrı şiddetinin ve psikolojik yeti kayıplarının daha az olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Buna karşın özellikle huzurevlerinde kalan yaşlılarda daha belirgin olmak üzere ağrıya ikincil depresyon bu yaş grubunda çok sık rastlanan bir sorundur.

Yaşlılarda yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyen ağrı sorununa yaklaşım bilimsel ve gerçekçi bir değerlendirme ile tedavinin de multidisipliner bir yapılanma içinde gerçekleştirilmesi şeklinde olmalıdır.


Prof. Dr. Yeşim GÖKÇE-KUTSAL
 
F

Fırtına

Guest
Yaşlıların yüzde 20’sinde depresyon görülüyor

Psikiyatri Uzmanı Dr. Derya İpekçioğlu, yaşlıların % 15-20’sinde depresyon görüldüğünü belirterek, “Özellikle yaşlılarda görülen depresyonlarda ölümle sonuçlanan intihar girişimleri yüksektir” dedi.

Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları E.A. Hastanesi (BRSHH) 7. Psikiyatrı Kliniği’nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Derya İpekçioğlu, yaş ilerledikçe fiziksel ve ruhsal hastalanma riskinin arttığını söyledi.

Bu durumu en aza indirmenin sağlıklı yaşlanma ile mümkün olabileceğini belirten İpekçioğlu, ortalama yaşam süresinin uzamasıyla birlikte yaşlı nüfusun toplumdaki oranının da arttığını dile getirdi. İpekçioğlu, “TÜİK verilerine göre son nüfus sayımında ülkemizdeki yaşlı nüfusun oranı % 7.2’ ye ulaşmıştır. Bu artışa paralel olarak da yaşlı nüfusun sosyal ve medikal ihtiyaçları da artmaktadır” diye konuştu.

“Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tanımına göre yaşlılık bireyin çevreye uyum sağlayabilme yeteneğini kaybetmesidir” diyen Dr. İpekçioğlu, yaşlanmanın beraberinde getirdiği kayıpların (iş kaybı, eş kaybı, sosyal statü kaybı, görme ve işitme kaybı gibi fiziksel kayıplar vb.) yaşlının çevresine olan bağımlılığını da arttırdığını vurguladı.

Yeterli sosyal ve tıbbi destek görmeyen yaşlıda stres etmenleri ile birlikte psikiyatrik tabloların da geliştiğini hatırlatan Dr. İpekçioğlu, yaşlılarda görülen başlıca psikiyatrik tabloları şöyle sıraladı;

“Demans (bunama), depresyon, anksiyete bozuklukları (panik bozukluk vb.), psikotik bozukluklar (hezeyanlı bozukluk, geç başlangıçlı şizofreni vb.) duygu durum bozukluğu, yaşlı ihmali..”

Demans (bunama)’ın yaşlı kişilerde ortaya çıkan bir durum olduğunu belirten Dr. İpekçioğlu, şunları kaydetti;

“Bunama tabloları özellikle hafıza ve bazı bilişsel (konuşma, tanıma, motor beceriler gibi) fonksiyonlarda bozuklukların ön planda olduğu sinsi başlayan, ilerleyici özellik gösteren, geriye dönüşümsüz tablolardır. Demans tablolarının sadece % 10-15’i erken tanı konulduğunda tedavi edilebilir . Tiroid fonksiyon bozukluğu, vitamin eksikliği, kansızlık gibi durumlar tedavi edilebilen demans tablolarına neden olabilir.

En sık görülen demans tipinin Alzheimer tipi demans olduğunu dile getiren Dr. İpekçioğlu, “Başlangıçta hafif unutkanlık vardır. Kişinin yaşamını ciddi anlamda etkilemediği ve çevresine zarar vermediği için çoğunlukla önemsenmez. Hastalık ilerledikçe mutsuzluk, sıkıntı, uykusuzluk, şüpheler (eşyalarının çalındığı, yakınlarının gerçekte kendi yakınları olmadığı gibi), davranış (öfke nöbetleri, amaçsız dolanma, fiziksel ve sözel şiddet) ve kişilik değişimleri gibi durumlar tabloya eklenir. Hastaların hekime ulaşması da daha çok bu dönemde olur. Tablonun ilerlemesini yavaşlatmak ve bakım verenlerin yükünü azaltmak için erken tanı ve tedavi önemlidir. Bu nedenle yaşlıda görülen unutkanlık yaşlanmanın doğal bir süreci olarak kabul edilmemeli, tedavi için erken dönemde hekime başvurulmalıdır” açıklamasını yaptı.

Dr. İpekçioğlu, yaşlıların % 15-20’sinde depresyon görüldüğünü belirterek, şunları kaydetti;

“Bedensel yakınmalar, huzursuzluk, uykusuzluk, içe kapanma, mutsuzluk mevcuttur. Depresyon tablosundaki yaşlıda yaşam kalitesinde düşme, intihar riski, fiziksel hastalanma ve ölüm riskinde artış gözlenmektedir. Özellikle yaşlılarda görülen depresyonlarda ölümle sonuçlanan intihar girişimleri yüksektir. Depresyon tablosunda erken dönemde tedavi için başvuru, gelişebilecek risklerin önüne geçilmesinde esastır.”

İpekçioğlu, yaş ilerledikçe hastalık riskini azaltmak için şunların yapılmasını önerdi;

“Fizik egzersiz, sağlıklı beslenme, düzenli sağlık kontrolleri, yaşamın içinde aktif olarak kalmayı başarmak, değişen koşullara uyum sağlama yeteneğini artırmak, üretkenlik sağlayan ve kişiyi mutlu eden aktivitelerde bulunmak, streslerden uzak durmak.. Yaşlılığı ‘’kayıpların’’ olduğu bir dönemden ziyade ‘’olgunluk’’ dönemi olarak görmek ile mümkündür.

Böylelikle, özellikle yaşlılıkta belirginleşen yaşamın gözden geçirilmesi süreci olumlu duyguların hakim olduğu, yaşamın anlamlı kılındığı ve doyum duygusunun yaşandığı bir dönem olacaktır.”


medimagazin
 
F

Fırtına

Guest
Bunamada zorluk yaratan ruh halleri.!

Bunama kısaca demans, zihinsel ve sosyal becerilerdeki ilerleyici geriliktir. Yaşlılığın değil anormal beyin süreçlerinin bir sonucudur.

Demans hastalığı olan kişinin günlük yaşantısı bozulur, özellikle yakınları ile mantıklı ilişkiler içine giremez. Ne yazık ki demanslı hasta bu durumun farkında değildir. Bu durumdan etkilenenler demanslı hastanın sorumluluğunu üstlenen ve ona bakan yakınlarıdır. Ben bu yazımda demans hastalığının tanımı ve belirtilerinden bahsetmek yerini bu hastalıkta, özellikle hastaya bakmakla yükümlü kişiler etkileyecek ve tedavisi şart olan demanslı hastalarda görülen davranış ve ruh bozukluklarından bahsetmek istiyorum.

Bu bozukluklar, şunlardır;

1- SALDIRGANLIK: Saldırgan davranış, bir kişi veya herhangi bir olaya karşı hareket ve karşı koymayı kapsar. Hastada ki öfke ve moral bozukluğu, saldırganlığa yol açabilir.

2- ÖFKE VE SİNİRLİLİK: Öfke, yoğun duygusal bir tepkidir. Sinirlenmek, biraz daha ılmlı bir tepkidir. Eğer hastanın kaygı ve moral bozukluğu yakınları veya bakıcısı tarafından fark edilmezse, bu duygular öfkeye doğru tırmanır.

3- LAKAYTLIK VEYA DEPRESYON: Bu tür hastaya bakanların en sık yakındıkları zorluk hastalarda görülen lakayt davranışlardır. Hastalarda, motivasyon eksikliği, oturup boş boş bakma periyodları, ve dünyadan kopma duygusu, vardır. Demanslı hastalarda depresyon da sık görülen bir semptomdur. Depresyonun belirtilerini, öfke, sinirlilik, sık sık ağlama nöbetleri, iştah ve uyku düzeninde değişiklikler... olarak kısaca sıralıyabiliriz.

4- PEŞİNDEN AYRILMAMA VEYA TALEPTE BULUNMA: Bu durum sıklıkla terk edilme korkusu nedeni ile ortaya çıkar. Hasta gün boyunca yaşamını yönlerdirmesi için, yakınına yönlenir ve daima bir şeyler talepeder.

5- TAKINTI, ŞÜPHE VE PARANOYA: Takıntıda, ne kadar mantık yürütüp, ikna edilmeye çalışılsa da hastada değiştirilemeyen ve düzeltilemeyen yanlış inançlar vardır. Şüpheciliğin özelliği ikna olmamak ve güvensizliktir. Demanslı hastada ”birilerinin kendisini takip ettiği…vs” gibi, paronayalar da sıkça görülür.

6- UYGUNSUZ CİNSEL DAVRANIŞ: Cinsel ihtiyaçlar, bir erişkinin yaşamının doğal bir parçasıdır. Cinsel istek, hastalık hastalık süresince ortadan kalkmayabilir. Hastada kendini engelleme duygusu zayıfladığı için, cinsel organı elleme, cinsel ağırlıklı konuşma, toplum içinde soyunma….vs. gibi anormal davranışlar görülebilir.

7- EŞYALARI SAKLAMA: Hastalar eşyaları olmadık yerlere saklayabilirler. Bunun sebebi, eşyalarının çalınma korkusudur. Genellikle hasta sakladığı eşyaları daha sonra bulamaz ve bazen maddi manevi kayıplar olabilir.

8- UYKU BOZUKLUĞU: Uyku bozukluğu çok sık görülür. Demanslı hastada uyku sorununun altında başka hastalıklar da aranıp ekarte edilmelidir. En büyük sorun verilen uyku ilaçlarının, sersemlik, baş dönmesi, hafıza bulanıklığı gibi demanslı hastayı daha da zora sokacak bulguların görülme olasılığıdır.

Demanslı hastalarda yukarıda saydığım semptomlar dışında bir çok semptom görülür. Bunların tedavisi ile hastanın yaşam kalitesi arttığı gibi hastaya bakan yakınları da rahat ve huzura kavuşur.



Doç. Dr. Serdar Dağ
 
F

Fırtına

Guest
Yaşlılıkta çözümü zor olan sorunlar.!

Yaşlılıkla ilgili sorunları ele alıp değerlendirmek çok zordur. İnsanlar ne kadar uzun yasarsa o kadar çok hastalık olma riski oluşur.

Yaşlı hastalarda birden fazla organ sistemini içine alan karmaşık şikayetler vardır.

Örneğin; yaşlı bir insanda şeker, tansiyon, kalp yetmezliği, bunama gibi şikayetlerin hepsi birarada bulunabilir. Bunun yanında bazı hastalıklar sadece yaşlılıkta görülür. Fakat ortada hiçbir sorun yokken bile yaşlanan bünyede işlevleri bozulur. Örneğin görme fizyolojik olarak azalır. Kan dolaşımı fizyolojik olarak azalır.

Yaşlılarda görülen en sık şikayetleri çok kısa özetlemek istiyorum;

1) Ağrı: Yaşlılarda ağrıya neden olabilecek bir çok sorun vardır. Ağrılar devamlı bir hal alırsa tedavisi güçleşir. Yaşla beraber eklem ve kaslarda oluşan bozulmalar hareketin azalması romatizmal durumlar vs ağrıyı başlatır. Bunun yanında; yaslı insanlarda kemik kırılmaları örneğin; kalça kırılması vs daha kolay gerçekleşir. Bu kırıklar ne kadar iyi tedavi edilirse edilsin mutlaka hastaya büyük ağrı ve sıkıntı verir.

Yaşlılarda depresyon çok sık görülür. Hatta depresyonun etkisiyle hasta hayata küser içine kapanır. Bu durum çoğu zaman bunama ile karıştırılır. Depresyon durumu her yaşta olduğu gibi yaşlılarda da ağrının daha fazla algılanmasına neden olur.

Yaşlılarda ilaçların yan etkisi çok daha fazladır. Birçok ilacı birarada kullanan hastalarda kronik ağrı olma riski yüksektir.

Bazı ağrı türleride sadece ileri yaşlarda görülür. Ağrı ile yaşamak yasam kalitesini bozar. Geceleri inleyen ve ızdırap halinde olan yaşlı hastaların kurtulması tabiki tedavi ile mümkündür. Ağrı yaşlının çilesi değil uygun tedavi ile kurtukması kolay bir belirtidir. Ağrının nedeni tespit edilirse tedaviside kolay ve başarılı olur. Onun için nedeni ne olursa olsun ağrı ile savasmak ve yaşlı hastalarımızdan ağrıyı arındırmak gerekir.

2) Denge ve Yürüyüş Bozuklukları;

Sokakta gezerken birçok yaşlının elinde baston görürüz.. Yaşlılarda dengesizlik önemli bir sorundur. Yürümenin bozulmasına neden olan semptomlar, örneğin kalça kırıkları, dizde oluşan sorunlar...vs.. dengeyi bozarlar. Bunun yanında bazı hastalıklar ki bunların başında geçirilen felç, parkinson hastalığı, beyindeki kan akımı yetersizliği gibi hastalıklar dengesizliğe neden olur. Yaşlılarda alkollü insanlar gibi görülen yürümede ve dengesizlikte mutlaka bir nöroloğa başvurmak gerekir. Çünkü bu tür denge bozuklukları genellikle beynin beyincik denen bölümünde oluşan hasar sonucu oluşur. Tabiki dengesizlik ve yürüme bozukluğu ilerleyici bir hastalığın belirtisi olabildiği gibi gecirilmiş bir hastalığın devamıda olabilir. Bunun için hemen bir hekime başvurup dengesizliğin sebebinin tespit edilmesi şarttır.

3) Bunama: Tüm yaşlı yakınlarının korkulu rüyası olan bunama; yaşlılıkta sık görülür. Bunayan hastanın bakımı çok zordur. Bunamanın birçok sebebi vardır. Fakat yaşlıda her unutkanlık bunama değildir. Bunamadan süphelenildiği zaman derhelbir merkeze başvurulup bunamanını nedeninin türünün tespiti yapılmalı ve hemen tedaviye başlanılmalıdır. Erken teşhis tedavininin başarısını artırır.

4) İdrar Kaçırma: Yaşlılarda; idrar kaçırma sık görülan bir belirtidir. Bunamada, idrar yolları enfeksiyonunda, geçirilen felçler sonrasında, kadınlarda mesane sarkmalarında, erkeklerde prostat hastalıklarında, idrar kaçırma sık görülür. Bunun yanında yaşlılarda hareket fonksiyonları azaldığı için; idrar yapmaya fırsat bulamadan idrarı kaçırmada sıkça görülür.

Bilinci yerinde hastalar için idrarı kacırması büyük utanç kaynağıdır. Bilinci kapalı hastalar için ise hem enfeksiyon oluşmasını kolaylaştırır. Hemde hasta yatalaksa oluşan ıslakla yara açılması kolaylaşır.

İdrar kaçırmanın sebebi tespit edilip gerekirsebir üroloktan yardım istenmelidir. İdrar kaçırmanın büyük oranda önüne geçilir. Tedavi ile kontrol altına alınabilen bu rahatsızlık için her zaman dediğim gibi doktora başvurmak gerekir.

5) Baş Dönmesi: Baş dönmesi ve dengesizlik aslında farklı olaylardır. Fakat bu ayrım yaşlı hastalarda eşlik eden diğer sağlık problemleri nedeni ile zordur. Yaş ilerledikçe beyne giden kan akımı azalır ve baş dönmesi sıkça görülür. Bunun yanında birçok ilaç, kalp yetmezliği, tansiyon düzensizliği, görme ve işitme problemleri baş dönmesine sebep olur.

Yukarıda yaşlıları ve yaşlı yakınını üzen belirtilerden kısaca bahsetmeye çalıştık. Bu belirtilerin çoğunun tedavisi, iyi bir muayene, doğru tanı ve tedaviyle mümkündür. Hiç bir zaman 'yaşlılık işte ne yapalım' veya 'hastamız yaşlı durumu kötü' gibi nedenlerin arkasına sığınmadan hemen doktora başvurulması ve tedavinin yapılması gerekir..



Doç. Dr. Serdar Dağ
 
F

Fırtına

Guest
Bunamanın İlacı Yürümek.!

Nöroloji uzmanları, Alzheimer ve felç sonrası bunamaya maruz kalmak istemeyenlere haftada 4 gün yürümeyi, Akdeniz diyetiyle birlikte bol bol balık tüketmeyi öneriyor.

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çağatay Öncel, bunamanın Alzheimer ve felçle gelebilen bir hastalık olduğunu söyledi.

İnmenin beyin damar hastalıklarına karşı gelişen ani başlangıçlı, kişinin vücudunda nörolojik bulgu oluşturan bir rahatsızlık olduğunu ifade eden Öncel, şunları söyledi;

''İnme bir anlamda kuvvetsizlik manasına geliyor, görme, işitme, anlama bozukluğuyla da seyredebiliyor. Bu hastalığın mevsime bağlı olarak değişkenlik gösterdiğini söylemek güç.. Dünyada bununla ilgili çok geniş çaplı araştırmalar yapılmış, mevsimsel olarak bir ilişki tespit edilmemiş. Ama İngiltere, Japonya, Asya ülkelerinde yapılan araştırmalarda kışın felçli hastaların sayısında artış yaşandığı belirlenmiş..''

Beyin damar hastalıklarını tetikleyen bazı faktörlerin varlığına değinen Öncel, ''55 yaşından yukarı kişilerde her 10 yılda bir beyin damar hastalıkları 2 kat artıyor. Erkeklerde, siyah ırkta ve ailesinde felç görülenlerde daha fazla görülüyor'' diye konuştu.

''HAFTADA 2 GÜN BALIK TÜKETİN''

Hipertansiyon ve şeker hastalığının beyin ve damar hastalıklarına sebep olan hastalıkların başında geldiğini belirten Doç. Dr. Öncel, ''Beyin ve damar hastalıklarından kurtulmak için sakin, stressiz bir yaşam sürmek gerekiyor. Fizik egzersizlerinden uzak kalmak beyin hastalıkları için ciddi bir risk faktörü.. Sigara ve aşırı alkol alımı bu hastalıklara davetiye çıkarır'' şeklinde konuştu.

Beyin ve damar hastalıklarından korunmanın mümkün olduğunu bildiren Öncel, hastalıklardan korunmak için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı;

''Tansiyonu kontrol etmek ve az tuzlu yemek lazım.. Akdeniz diyeti dediğimiz Alzheimerden de koruduğu tespit edilen sebze, meyve ve beyaz et tüketimi hastalığı önler. Haftada 2 gün balık tüketmek gerekiyor. Alzheimer ve felç sonrası meydana gelen bunamalardan kurtulmak istiyorsanız, haftada 4 gün yürüyün. Biz hastalarımıza 5 dakika yürüyüş öneriyoruz. Öyle masraf gerektiren bir aktivite de değil.. Yürümenin şekerden, damarlarda yağ tabakasından koruduğu da tespit edildi. Ayrıca beyinin zarar görmesini istemiyorsanız sigarayı bırakmak, aşırı alkolden kaçınmak gerekiyor. Bunlar Alzheimerden sonra en sık gelen bunama ve felç sonrası bunamadan da koruyor. Buna uyabilirsek felç sonrası gelen bunamadan da korunabiliyoruz..''
 
F

Fırtına

Guest
Her beş yaşlıdan biri kalçasını kırıyor

medya.php



Kalça ekleminin alt tarafını oluşturan uyluk kemiğinin boynu ve civarındaki kırıklara kalça kırığı deniliyor. Bu kırıklar özellikle de yaşlılar için önemli bir sorun oluşturuyor.

İstanbul - Acıbadem Kadıköy Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Mustafa Seyhan, yaklaşık her 5 yaşlıdan birinde kalça kırığı ortaya çıktığını, her yıl binlerce yaşlı insanin kalça kırığı nedeniyle hastanelerde tedavi gördüğünü belirtiyor.

Kalça kırığı gençlerde nadiren ve ancak trafik kazası gibi yüksek enerjili travmalarla meydana gelebilirken, yaşlılarda basit bir düşme kırık için yeterli neden olabiliyor. Basit düşme sonucu kırık oluşmasında osteoporoz (kemik erimesi) önemli role sahip.. Osteoporoz özellikle menopoz sonrası kadınlarda daha yaygın ve bu nedenle ileri yaş döneminde kalça kırıkları kadınlarda daha sık görülüyor. Kalitesi azalmış kemik, kişinin evde ayağının bir yere takılıp düşmesi gibi basit bir nedenle kolaylıkla kırılabiliyor. Bazen düşme olmaksızın, zayıflamış kemiğin kendiliğinden yavaş yavaş kırılması da mümkün..

Neden kırılıyor?

Kalça kırıklarının en sık görülen nedenlerini anlatan Dr. Mustafa Seyhan, bunları şöyle sıralıyor;

• İleri yaşla birlikte sıklıkla görülen tansiyon düzensizliği,

• Görme bozukluğu oluşması,

• Reflekslerde ve kas gücünde zayıflama,

Yaşlı bir insanın ayaktayken yere düşmesi kalça kırığı için yeterli enerjinin çok daha fazlasını oluşturmakla birlikte düşmelerin yüzde ikisinden daha azı, kalça kırığıyla sonuçlanıyor.

Kırık taraftakı bacaklar kısalıyor;

Yerinden kaymış kalça kırıklarında tanı koymanın kolay olduğunu belirten Dr. Mustafa Seyhan, yaşlılarda açıklanamayan kalça veya kasık ağrılarında kırığın akla getirilmesi gerektiğini belirterek şu bilgileri veriyor;

“Hasta yürüyemez ve kalça bölgesinde hareketle artan şiddetli ağrı vardır. Kırık taraftaki bacak kısalmış ve dışa dönmüş vaziyettedir. Tanı için röntgen çoğu kez yeterlidir. Ancak yerinden kaymamış bazı kırıklarda röntgen yeterli olmayabilir. Bu durumlarda ilaveten bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans gibi ileri tanı yöntemlerine başvurulur. Düşme sonrası kalçada ağrı ve yürüyememe şikayeti olan yaşlı hastalarda kalça kırığından şüphelenilmeli ve hasta üzerine bastırılmadan kısa sürede ambulansla hastaneye götürülmelidir..”

Kalça kırığı tedavisinde amaç hastayı yatağa bağımlılıktan bir an önce kurtarmak ve eskisi gibi yürümesini sağlamaktan geçiyor. Bunun için tek çözümün ameliyat olduğunu ifade eden Dr. Mustafa Seyhan, tedavi hakkında merak edilen soruları yanıtlıyor;

Cerrahi tedavide hangi seçenekler var?

Ameliyat;

Cerrahi tedavide iki farklı seçenekten birine karar veriliyor. Bunların ilki kırık parçaları uç uca getirip kaynatmayı hedefleyen ameliyatlardır. “Osteosentez” denilen bu ameliyatlar, kırık kaynama potansiyeli yüksek olan uyluk kemiği boynunun alt bölgesindeki (trokanterik bölge) kırıklarda her yaşta, boyun kırıklarında ise çok yaşlı olmayıp aktif yaşam beklentisi olan ve hastaneye gecikmeden getirilmiş hastalarda uygulanabilir. Bu ameliyatlarda kırığı sabitlemek amacıyla kalça kırıkları için imal edilmiş özel çivi, plak veya vida sistemleri kullanılır. Kaynama süresince hasta o tarafına tam yük vermeden yürür.

Protez;

Eğer hastanın ve kırığın durumu elveriyorsa osteosentez ameliyatı tercih edilmesi gereken seçenektir. İkinci ameliyat seçeneği ise protezdir. Protez, kırık kaynama potansiyeli düşük olduğu bilinen uyluk kemiği boynunun özelikle yerinden kaymış kırıklarında ve çok yaşlı hastalarda tercih ediliyor. Bu ameliyatlarda kırığın üst tarafında kalan uyluk kemiği başı çıkarılıp yerine metal protez yerleştiriliyor. Bu ameliyattan sonra hastanın hemen tam yük vererek yürümesi mümkün olabiliyor.

Ameliyat edilmese ne olur?

Yaşlılarda güçlükle dengede olan organ sistemleri ve ruhsal durum kalça kırığıyla tamamen bozuluyor. Metabolik dengeler alt üst oluyor. Şeker hastalığı, kalp hastalığı, akciğer hastalığı gibi önceden var olan hastalıklar giderek ağırlaşıyor. Kırık ufak hareketlerle dahi çok ıstırap verdiğinden tuvalet ihtiyacının karşılanması ve temizliğin sağlanması hem hasta, hem de bakımı sağlayan kişilere ciddi zorluk oluşturuyor. Yatağa temas eden yerlerde bası yaraları çıkabiliyor. Hasta ameliyat edilmeden aylarca bakım ve destek tedavisiyle hayatta tutulabilmişse bile kalça kırıklarının büyük kısmı kendiliğinden kaynamaz. Bu da yürümeye engel teşkil eden ciddi sakatlık bırakacaktır. Bütün bu sorunlar ancak hastanın ameliyat edilmesi ve bir an önce ayağa kaldırılmasıyla aşılabilir.

Ameliyatın riskleri nelerdir?

Kalça kırığı geçiren yaşlı insanların, ameliyat edilmelerine rağmen ilk üç ay içinde yaşamlarını kaybetme ihtimalleri yüzde 20 gibi çok yüksek oranlardadır. Burada en önemli etmen, hastanın önceden var olan sistemik sağlık sorunlarıdır. Ayrıca ameliyat sahasında iltihaplanma, bacak toplar damarlarında biriken kan pıhtısının yol açtığı tıkanma ve bu pıhtının akciğer veya beyne sıçraması gibi sorunlarla karşılaşılabiliyor. Riskleri azaltmak amacıyla ameliyattan önce hastalara bir seri tetkik ve sistemik muayeneler yapılıyor. İlgili branş hekimleri beraberce hastayı değerlendiriyor ve gerekli görülen tedaviler uygulanmaya başlanıyor. Durum hasta ve yakınlarına etraflıca anlatılıyor. Ameliyat öncesi hazırlıkların eksiksiz ve süratle yapılması, ameliyatın başarıyla gerçekleştirilmesi, olabilecek tıbbi sorunları öngörerek gerekli önlemlerin alınması, ameliyat sonrası kaliteli bakım ve uygun tedavi ile riskler en aza indirilebiliyor.

Kalça kırığından nasıl korunabiliriz?

• Osteoporozu önlemenin belli başlı yolları; kilo almamak, yaşa uygun düzenli egzersiz ve yürüyüş yapmak, düzenli olarak güneşe çıkmak ve gıdalarla yeterli kalsiyum almaktır,

• Özellikle menopoz dönemi kadınlarda kemik yoğunluğu ölçümü kemik kalitesi hakkında daha somut bilgi edinmeye yardımcı oluyor,

• Düşme riskini azaltmaya yönelik yaşamla ilgili bazı düzenlemeler yapılabilir. Evde yürüme alanından halı parçalarının, kapı eşiklerinin ve bağlantı kablolarının kaldırılması, halıların sabitlenmesi, banyo gibi kaygan zeminlere kaymayan zemin örtüleri yerleştirilmesi, banyo ve tuvaletlere tutamak konulması ve yaşam alanının yeterli aydınlatılması bu önlemlerdendir,

• Özellikle yalnız yaşayan yaşlıların yardıma ihtiyaçları olduğunda kendilerini haber verebilmeleri için tuvalete giderken bile yanlarında cep telefonu bulundurmaları veya boyunlarına düdük asmaları önerilebilir,

• Baston kullanmak eklemlere binen yükü azalttığı gibi dengeye de katkı sağlar. Düşmemek için evden çıkmamaya karar vermek en büyük yanlıştır. Aksine emniyetli olmak şartıyla her gün makul mesafelerde ve güneş görecek şekilde yapılacak yürüyüşler sağlıklı kalmak için daha doğru olacaktır,

• Unutulmamalıdır ki kalça kırığını önlemek kırığı tedavi etmekten çok daha kolay ve her açıdan daha avantajlıdır.
 
F

Fırtına

Guest
Alzheimer tüm dünyada en çok rastlanan bunama hastalığı.!

Alzheimer Hastalığının en çok rastlanılan bunama hastalıklarından biri olduğu belirtildi. Uzmanlar hastalığının 50 yaşından itibaren yavaş bir seyirle her iki cinste de ortaya çıkabilen genetik-ilişkili bir beyin hastalığı olduğunu söylediler.

Hastalığın en sık ortaya çıkış tarzının tekrarlayıcı bellek kusurları olduğunu ifade eden uzmanlar, “Hasta adayı bu kusurların farkındadır ama önüne geçemez. Bir süre sonra bu durum yakınları tarafından farkedilir. Bu aşamada yapılan başvurularda hastalığın erken tanısı mümkündür. Erken tanı da tedavi ve ilerlemenin kontrolu için imkanları arttırır. İlerleyen hastalıktaki bulgular üç ana grupta toplanır. Bunlar; bellek problemleri, davranış problemleri ve gündelik yaşamı idame problemleridir. Bellek problemi daha çok yakın dönem içinde öğrenilenlerin unutulması ve yeni şeyerin yeterince öğrenilememesi biçiminde ortaya çıkar” dedi.

Hastaların çoğunun eski olayları net biçimde hatırlayabildiğini söyleyen uzmalar, “Davranış problemleri kendi içinde iki gruba ayrılır. Bunlar; depresif ya da ona benzeyen yakınmalar ve ajitasyon, irritasyon, paranoya gibi daha aktif davranış bozuklularıdır. Hastalarda gündelik yaşam aktiviteleri giderek etkilenir. Bunlar arasında evde anahtar unutma, yemeğin altını yakma, alışverişte yaşanan karışıklıklar ve kişisel temizlik ve hijyene özen gösterememe gibi bozukluklar vardır. Alzheimer Hastalığı tüm dünyada en sık raslanan bunama hastalığıdır. Her Alzheimer’li bunama belirtileri gösterir ama her bunama Alzheimer Hastalığı değildir. Çünkü bunamaya neden olan ve Alzheimer’le karıştırılabilecek diğer nedenler de mevcuttur. Bunların bir bölümü tedavi imkanları Alzheimer gibi sınırlı hastalıklar olmakla birlikte bir bölümü de tedavisi mümkün durumlardır. Depresyon, tiroid hastalığı, B12 vitamin eksikliği, bazı ilaç etkileşimleri Alzheimer’e benzer tablolar oluşturur ve bunların tedavisi mümkündür” dedi.

Uzmanlar konuyla ilgili olarak şunları ifad etti;

“Alzheimer Hastalığına yol açan kromozom anormallikleri saptanmıştır. Bunlar 1,14,19 ve 21 kromozomlarla ilgilidir. Kromozom 12 ise şüphelidir. Bu kromozomlardan kaynaklanan anormal proteinler tanımlanmıştır. Bu gelişmeler sonucunda beyinde 50 yaşları gibi erken ya da 80 yaşları gibi geç yaşlarda bazı anormal gelişmeler yaşanmaya başlar. Bunlar beyin kabuğundaki hızlı erime,beyin sıvısında artma ve beyin dokusunda anormal proteinlerin yarattığı plak oluşumlarıdır.

Alzheimer Hastalığının tedavisinde son yollarda büyük gelişmeler olmuştur. Bu tedavileri iki ana grupta toplamak mümkündür. Bunlar bellek bozukluğuna yönelik tedaviler ve davranış bozukluklarına yönelik tedavilerdir. Bellek bozukluğuna yönelik tedavilerde esas, beyinde bellek sistemiyle ilgili ana madde olan asetilkolin’den daha fazla yararlanma tedavisidir. Bu konuda ülkemizde ileri ülkelerin imkanları mevcuttur. Davranış bozuklukları arasında sık görülen depresyon ve psikotik bulgular içinde durum aynıdır.

Alzheimer Hastalığının tanısında genellikle geç kalınmaktadır. Bu da tedavi imkanlarını kısıtlamaktadır. Son yıllardaki tecrübelerim erken tanı konulan hastalarda ilerleme hızının kontrol altına alınabildiğini göstermektedir. Erken tanının konulabilmesi için de sadece bellek yakınmasının olduğu aşamada doktora başvurmak ve gerekli incelemelerden geçmek gerekir. Hastalık şüphesi duyulan durumlarda önleyici tedaviye başlamak yararlıdır..”



İhlas Haber Ajansı
 
F

Fırtına

Guest
Bunama riskini azaltmak için gözlere ve dişlere dikkat.!

medya.php



Bilimadamları, ileri yaşlarda bunama riskini azaltmak için dişlere ve gözlere iyi bakmak gerektiğini bildirdiler.

Daily Mail gazetesinde yayınlanan habere göre Kanadalı bilimadamları, görme, duyma, kireçlenme, öksürük, soğuk algınlığı, diş problemleri, şeker hastalığı ve tansiyonun bir kişinin Alzheimer ve benzeri durumlara yakalanma riskini nasıl etkilediğine baktılar. Bilimadamları, normal, sağlıklı bir insanın yaşamının herhangi bir evresinde bu hastalığa yakalanma riskinin yüzde 18 olduğunu belirttiler. Ancak bu riskin, her hastalık ve rahatsızlıkla birlikte yüzde 3,2 oranında arttığı belirlendi.

Daha önce yapılan araştırmalarda, yüksek kolesterol, kalp sorunları, obezite ve sigaranın riski artırdığı belirlenmişti. Bilimadamları bunun sebebinin beyne giden kan akışının zayıflaması ve bunun da damarlarla hücrelere zarar vermesi olduğunu düşünüyorlar. Ancak bilimadamları, kireçlenme gibi bazı hastalıklar önlenemese de gözler ve dişler için düzenli kontroller yaptırılabileceğine, soğuk algınlığı gibi hastalıklardan kaçınmaya çalışılabileceğine işaret ettiler.

Neurology dergisinde yayınlanan araştırmada, düzenli kontroller yaptırmak, mümkün olduğunca aktif ve sağlıklı olmaya çalışmanın yaşamın ileri safhalarında Alzheimer ve benzeri hastalıkların riskini azaltabileceği belirtildi.
 
F

Fırtına

Guest
Alzheimer teşhisinde göz testi yeterli olacak.!

Alzheimer hastalığının işaretlerinin basit bir göz testiyle belirlenmesini sağlayabilecek bir yöntemin geliştirilmesi konusunda umut verici adımlar atıldı. Avustralyalı ve Amerikalı bilimcilerin üzerinde çalıştığı yöntem henüz test aşamasında ve üzerinde daha fazla çalışılması gerekiyor. Yöntem, hastalığın yalnız beyinde değil, gözlerde de değişikliğe yol açmasından yola çıkılarak geliştiriliyor. Testte, gözün retina tabakasının kan damarlarıyla, göz arkasındaki sinirler fotoğraflanarak inceleniyor. Rutin göz incelemelerinde olduğu gibi hastanın gözünü genişletmek için göz damlası uygulanıyor.

Araştırmacılar, 110 sağlıklı insanla, 13 Alzheimer hastasının ve 13 Alzheimer öncesi hastanın retina fotoğraflarını inceleyerek, Alzheimer hastalarının belirli retina damarlarının, diğer gruplardakine göre farklılık gösterdiğini gözlemledi.

Alzheimer göz testi ile ilgili olarak Fransa'da düzenlenen Alzheimer Uluslararası Konferansı'nda bugün tartışma yapılıyor. Dünyada 35 milyon Alzheimer hastası bulunuyor. Daha fazla bilgi, National Institute on Aging'in internet sayfası Alzheimer's Disease Education and Referral Center of the National Institute on Aging ile, Alzheimer's Association'ın internet sayfası http://www.alz.org'da yer alıyor.


Anadolu Ajansı
 
F

Fırtına

Guest
Beyin travması Alzheimer riskini arttırıyor.!

medya.php



Beyindeki doku bozulmalarının bilişsel sorun ve bunama riskini artırabileceği belirlendi.

Uluslararası Alzheimer Birliğinin Paris'te düzenlenen konferansında sunulan 2 araştırma, beyin dokusunun zedelenmesi ve bunama riski arasında bağlantı olduğunu gösterdi.

California Üniversitesinden Prof. Kristine Yaffe ve ekibinin yaptığı araştırmada, 55 yaş ve üzerindeki 281 bin 540 kişinin sağlık durumu incelendi.

7 yıl süren araştırma sırasında, beyin dokusunda zedelenme olanların Alzheimer'a yakalanma riskinin 2 kat fazla olduğu belirlendi. Bu kişilerin ileride hastalığa yakalanma riskinin yüzde 15,3, doku zedelenmesinin olmadığı kişilerde ise yüzde 6,8 olduğu görüldü.

Loyola Üniversitesinden Prof. Christopher Randolph ve ekibinin yaptığı, 513 eski Amerikan futbolcusunun katıldığı araştırma da benzer sonuçlar verdi.

Bilimadamları, Amerikan futbolu oynadıkları sırada birçok kez kafa travmasına maruz kalan sporcularda Alzheimer gibi yaşa bağlı sinir hasarları riskinin artabileceğini belirtti.

Araştırmacılar, düşme ve trafik kazaları sonucu sık rastlanan kafa ve beyin travmalarının sık sık patlamalara maruz kalan Irak ve Afganistan'da görev yapan askerlerde de yaygın olduğunu vurguladı.

Daha önce yapılan araştırmalardan bazıları beyin dokusunun zedelenmesi ve bunama riski arasında bağlantı olduğunu, bazıları ise böyle bir bağlantının bulunmadığını ileri sürüyordu. Bugün Uluslararası Alzheimer Birliğinin konferansında sunulan bu iki araştırma bağlantı olasılığını güçlendirdi.
 
F

Fırtına

Guest
Ağrı kesiciler bunamaya çare olabilir.!

medya.php



Araştırmalar, birçok bunama hastasına verilen antipsikotik ilaçların basit ağrı kesicilere göre daha iyi olabileceğini öne sürerken, İngiliz ve Norveçli araştırmacılar, antipsikotik ilaçların riskli taraflarının da olabileceğine dikkat çekerek, ağrı kesicilerin, hastaların yüzde 17'sinde semptomları azalttığını belirtti.

İngiltere Kings College ve Norveç'ten araştırmacıların gerçekleştirdiği ve dünyanın önde gelen tıp dergilerinden British Medical Journal'da yayınlanan 350 bunama hastasının incelendiği bir araştırmada, hastaların yarısına her öğünle birlikte ağrı kesici verilirken, diğer kısmının da normal tedavilerine devam ettiği belirtildi.

BBC'nin yansıttığı araştırmada, sekiz hafta sonra ağrı kesici verilen hastaların yüzde 17'sinde bunama hastalığının yaygın semptomlarıdan olan gerginlik, aşırı huzursuzluk ve çarpıntının azaldığı belirtilerek, bu gelişmenin bunama tedavisinde sıklıkla kullanılan beyinde Dopamin ve Serotonin adı verilen maddelerin etkilerini değiştiren antipsikotik ilaçlarla tedavilerden beklenen etkiden daha iyi olduğuna dikkat çekildi.

Alzheimer Derneği Araştırma Müdürü ve araştırmayı yürüten uzmanlardan Profesör Clive Ballard,"Bence bu, insanların yaşamında önemli ölçüde bir farklılık yaratabilir. Bunama hastalığı ile daha iyi bir şekilde yaşamak konusunda yardım edebilir" ifadelerini kullandı.

Ancak Profesör Ballard, ağrı kesicilerin sadece doktor gözetimi altında olan hastalar tarafından kullanılması gerektiği konusunda uyardı.

Haberde, uzmanların antipsikotik ilaçların riskli taraflarının da olabileceğini söylediğine dikkat çekilerek, Alzheimer Derneği'nin doktorlardan diğer tedavi yöntemlerini düşünmelerini istediği belirtildi.

Ayrıca uzmanların, antipsikotik ilaçların, güçlü sakinleştirici etkisinin olduğu, bunama semptomlarını kötüleştirebildiği ve felç hatta ölüm riskini arttırdığı konusunda uyardığı ifade edildi.
 
F

Fırtına

Guest
Unutkanlık yaşı giderek düşüyor.!

medya.php



Uykusuzluk, yoğun stres ve ilerleyen yaş unutkanlığın en bilinen sebeplerinden bir kaçıdır. Ancak uzmanlar ufak ufak başlayan unutkanlıklarla kendini gösteren Alzheimer hastalığındaki artışa ve hastaların yaş ortalamasının giderek düşmesine dikkat çekiyor.

İstanbul- Memorial Hizmet Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Uz. Dr. Özgül Esen Öre, unutkanlık ve ileriki yaşlarda oluşabilecek bunama hastalığı ile ilgili bize bilgi verdi.

Belleğiniz her ihtiyaç duyduğunuzda devreye girmeyebilir;

Her şeyi unutabiliyoruz. Bir eşyamızı koyduğumuz yeri, konuştuklarımızı, öğrendiklerimizi, telefon numaralarını, en çok isimleri, yüzleri, bazen yaşanan olayları… Bazılarımız telefon numaralarını bir duyuşta ezberler, neredeyse yıllar sonra bile hatırlarlar; bazılarımız ise duygusal anlarını en ince ayrıntısına kadar hatırlar. Ama her şeyi her zaman aklımızda saklamak mümkün değildir. Hafıza, en önemli bilişsel işlevdir. Öğrenmeyle yakın olarak ilişkilidir. Öğrenme ve çevre, tecrübe ve bilgilerin depolanması ve daha sonra geri çağrılması görevini üstlenir. Bu görev, beyin hücreleri (nöron) ve bunların kendi aralarında yaptığı bağlantılar (sinapslar) ile sağlanır. Bellek, kısa ve uzun süreli olarak iki şekilde işler. Kısa süreli bellek, o sırada ihtiyaç duyduğumuz şeyleri kısa sürede kullanmamızı sağlar. Eğer bu bilgi ihtiyaç duyacağımız ve tekrar kullanacağımız bir bilgiyse, uzun süreli belleğe kaydedilir. Böylece, kütüphane gibi yıllar sonra bu bilgiye yeniden ulaşabiliriz. Bu sistem bir bilgisayar sistemi gibi de öngörülebilir.

Uykusuzluk, açlık ve yoğun stres geçici unutkanlığa sebebiyet veriyor;

Tek başına bazı olayları unutmak bir hastalık ve ciddi bir sorun anlamına gelmemelidir. Ancak işimizi yapamaz, ihtiyaçlarımızı gideremez, sorumluluklarımızı yerine getiremez durumda olmak, bu konuda harekete geçmemizi gerektirir. Hatırlama; bellekle ilgili işlevler ve bilişsel fonksiyonlarımızdan yalnızca biridir. Diğer bilişsel fonksiyonlarımız arasında; zeka, algı, dikkat, konuşma, okuma, yazma ve aritmetik beceriler ile görsel ve mekansal algılama yetisi gibi işlevlerde yer almaktadır. Bunların bir ve ya ikisindeki bozulma, hastalıkla karşı karşıya olduğumuzu gösterebilir. Uykusuzluk, açlık, yoğun stresli dönemler gibi birçok durum bilişsel yetilerimizi etkilemektedir. Bunlar hepimizin hayatında mutlaka yaşadığı deneyimlerdir ve genellikle sorun kaybolduğunda, kısa sürede her şey yoluna girer.

“Bunama” kişilerin günlük aktivitelerini yapamaz hale getirebilir;

Unutkanlığın en sık nedeni bunama olarak bilinen “Demans sendromu”dur. Demans, kişinin entelektüel ve sosyal yeteneklerinin, günlük fonksiyonlarını etkileyecek şekilde ilerleyici bir kayıptır. Hastalık, doğası gereği ilerleyici özelliktedir. Demanslı bir kişide; hafıza, düşünme, mantık yürütme, yer ve zaman tayini, okuduğunu anlama, konuşma, günlük basit işleri yapma gibi işlevlerde bozukluklar görülür. Entelektüel fonksiyonlardaki bu aksaklıklar, zamanla hastanın günlük yaşam aktivitelerini sürdürmesini olanaksız hale getirir. Bu durum hastanın, yıkanma, yemek yeme gibi günlük tüm ihtiyaçlarının bir başkası tarafından karşılanmasını zorunlu kılar.

Alzheimer hastalığı giderek artıyor;

Alzheimer tipi demans diğer demans hastalıklarının içinde en sık görülendir. Uzayan yaşam süresi ile birlikte sıklığı giderek artmaktadır. 65 yaş üzerindeki toplumda görülme sıklığı % 5 oranındadır ve yaşla birlikte giderek artar. Kendine özgü klinik seyri vardır. Düzenli, sağlıklı bir yaşam beyin işlevlerimizin daha etkili olmasını sağlayacaktır. Düzenli uyku, beslenme, egzersiz ve spor, temiz hava aktiviteleri önem taşır. Alkol, sigara, aşırı çay, kahve gibi besinler ve aşırı gerginlik genel sağlığımız gibi düşünce sağlığımızı da etkilemektedir. Bunun dışında sürekli beyin işlevlerini canlı tutmak için; okumak, bulmaca çözmek gibi zihin aktivitelerinde bulunmak son derece önemlidir. Günlük olağan unutkanlıkları aşan, bizi rahatsız eden durumlarda mutlaka doktora başvurmak, danışmak ve yardım almak gereklidir.
 
F

Fırtına

Guest
Uyku apnesi bunamayı tetikliyor.!

657850_detay.jpg



Uyku apnesi olan ileri yaştaki kadınların bunama (demans) riskinin yüksek olduğu ortaya çıktı.!

Sonuçları Journal of the American Medical Association dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, apne nedeniyle gece boyunca beyni yeterince oksijenle beslenemeyen kadınların bunama ihtimali, apne sorunu olmayan yaşıtlarına göre daha yüksek.

Araştırma başkanı, San Franscisco'daki Kaliforniya Üniversitesi'nde görevli psikiyatri, nöroloji ve epidemiyoloji profesörü Kristine Yaffe, araştırmanın, uyku ile beyin performansı arasında biyolojik bir bağın bulunduğunu ve uyku apnesi tedavisiyle demansın önlenebileceğini ya da ilerlemesinin durdurulabileceğini gösterdiğini belirtti.

Uyku apnesinin bunamanın tek sebebi olmadığını da vurgulayan Yaffe, ancak apnenin beyin fonksiyonlarının kötüleşmesinde önemli etkisi olabileceğini kaydetti. Hiçbir bunama belirtisi olmayan 65 yaş ve üzerindeki kadınları beş yıl boyunca takip eden araştırmacılar, horlayan deneklerin yüzde 35,2'sinde hafif bunama belirtileri tespit etti. Horlayanların hafif bunaması ihtimalinin, horlamayanlara oranla iki kat fazla olduğu görüldü.

Apnesi olanların yüzde 44,8'inde bunama görülürken, bu oran kontrol grubunda yüzde 31,1 olarak belirlendi. Uykuda solunum sorunu çekmeyen kadınlarda ise bunama riskinde artış kaydedilmedi. Daha önce yapılan araştırmalar da demansa karşı geceleri oksijen takviyesinin faydalı olabileceğini göstermişti.


AA
 
F

Fırtına

Guest
Geç Doğum Alzheimer Riskini de Azaltıyor

657739_detay.jpg



Prof. Dr. Tansu Küçük, 5 aydan daha uzun süren hamileliğin anneyi 15 yıl boyunca romatizmal artritten koruduğuna yönelik çalışmalar olduğunu ve annenin tiroit dokusu veya karaciğerinde hasar varsa, fetüsün kök hücre potansiyeli olan hücrelerinin oralara göç ederek hasarlı dokuyu tamir ettiklerini söylüyor. Bu tür hücrelere PAPC (pregnancyassociated progenitor cells) deniyor. Geç yaşta doğum yapan kadınlarda östrojen hormonu artışına bağlı olarak Alzheimer riskinin de azaldığı belirtiliyor.
 
F

Fırtına

Guest
Yaşlanmayla savaşın temel formülü; doğru beslenme, uyku ve egzersiz.!

661552_detay.jpg



Modern hayat stresi de beraberinde getiriyor. Pek çok hastalığın nedeni olarak gösterilen stres özellikle zamanından erken yaşlanmayı da beraberinde getiriyor. ABD ve Avrupa'da yapılan araştırmalara göre kadınlarda 40'lı yaşların başında vücut direnci 20 yıl öncesine göre daha düşük.. Eskiden 50'li yaşlarda görülen deri kırışıklığı şimdi 30'lu yaşların sonlarında bile görülüyor.

Estetik Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Ümran İleri, pek çok insanın yaşam tarzındaki yanlışlıklar yüzünden erken yaşlanma gerçeğiyle yüz yüze kaldığına dikkat çekti. İleri, "Genç kalmanın sırrı basit ve doğal yaşamakta gizli" dedi. Dr, Ümran İleri, Medical Park dergisinde genç kalmak için yapılması gereken doğruları şöyle anlattı;

E VİTAMİNİ ÇOK ÖNEMLİ

Doğru beslenme: Öğlen saatlerindeki yemek aralarında biraz badem, fıstık, fındık, kuru üzüm, kuru kayısı gibi E vitamini içeren kuruyemişler yenmeli.. Kış mevsiminde kış, yazmevsiminde ise yaz sebzeleri tüketilmeli.. Bol yoğurt yenmeli.!

KALBİ TEKLETİYOR

Doğru uyku: Sabah saatleri insan vücudunu koruyan kortizonmiktarının en yüksek olduğu zaman dilimidir ve bu sürenin uyuyarak geçirilmemesi gerekir. Geç kalkmak karaciğerde yağlanma yapıyor, pankreasa zarar veriyor, bölgesel şişmanlığa, kadınlarda kıllanmaya kadar giden yan etkiler oluşturuyor. Kalpte ve diğer iç organlarda büyümelere sebep oluyor.

15 DAKİKA YETERLİ

Doğru egzersiz: Elimizi, kolumuzu oynatarak bile vücut ısısını arttırmamız ve vücutta biriken oksijen radikallerini atmamız mümkün.. Egzersizin yapılacağı saatler de çok önemli.. Günümüz insanı iş temposu nedeniyle akşam saatlerinde spor yapmaya özendiriliyor. Oysa ki, en uygun olanı sabah erken saatlerde yüzümüzü soğuk suyla yıkayıp evde beş on dakika hafif egzersiz yapmak.!
 
F

Fırtına

Guest
Alzheimer olduklarını bilmiyorlar!

Dünyada 36 milyona yakın Alzheimer ve demans hastasının yaklaşık 28 milyonu, hastalıklarına henüz teşhis konulmadığı için tedavi görmüyor.

Alzheimer hastalarına destek veren "Alzheimer's Disease International" adlı kuruluşun destek verdiği araştırmaya göre, Alzheimer ve demans (bunama) hastalarının büyük bölümüne ancak hastalık oldukça ilerledikten sonra teşhis konuluyor.

Kuruluşun Başkanı Dr. Daisy Acosta, Alzheimer'ın zamanında teşhis edilememesinin, milyonlarca insanın hayatının iyileştirilmesi fırsatının kaçırılması anlamına geldiğini söyledi.

Alzheimer ve diğer demans vakalarının tedavisine geçen yıl küresel çapta 604 milyar dolar harcandığı belirtiliyor.

Araştırmayı yöneten Profesör Martin Prince, erken teşhis ile her hasta için 10 bin dolara kadar tasarruf sağlanabileceğini kaydetti. Bu harcamanın, sevdiklerini iyileştirmeye çalışan hasta yakınları için çok fazla olmayabileceğine değinen Prince, küresel ölçekte ise tasarrufun çok yüksek miktarlara ulaşacağına dikkati çekti.

Erken teşhisin, hastalığa karşı yeni tedavilerin denenmesinde de yararlı olabileceği, çoğu ilacın ancak hastalık çok ilerledikten sonra denendiği kaydedildi. Kuruluş bütün ülkelere, erken teşhisi destekleyecek bir "ulusal demans stratejisi" geliştirilmesi çağrısında bulundu.

Son çalışmalar, demans ve Alzheimer'ın, belirtiler görülmeden en az on yıl önce başladığını ortaya koyuyor. Alzheimer'da uygulanan ilaç tedavisinin, bazı hastalarda belirtileri hafiflettiği ve evde bakım sürecini öteleyebildiği belirtiliyor.


NTV
 
F

Fırtına

Guest
Beyinde yaşlanmayı kontrol eden sinir hücresi var

Bonn Üniversitesi'ne bağlı olarak çalışmalarını yürüten bilim adamı Önder Albayram, ekibiyle birlikte beyinde yaşlanmanın sırrını keşfetti. Albayram, bilim dünyasında çığır açan keşfi dünyaca ünlü dergilere da konu oldu.

Almanya'nın Bonn Üniversitesi Moleküler Psikiyatri Enstitüsü'nde doktora çalışmalarını yürüten Önder Albayram (30), beyinde yaşlanmayı geciktiren hücre keşfiyle bilim dünyasında çığır açtı. Albayram'ın ekibindeki arkadaşlarıyla birlikte yaptığı ve Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'nin (Proceedings of the National Academy of Sciences, PNAS) dergisinde yayımlanan çalışması, beyin ve yaşlılık arasındaki gizemli bağlantının bilinmeyen bir yönünü ortaya çıkardı.

Albayram ve ekibi, beynin hafıza ve öğrenme bölgesi olan 'Hipokampus'daki özel bir grup sinir hücresinin, yaşlılıkta beyindeki bağışıklık sistemini kontrol altında tuttuğunu ve beyinin yaşlanmasını kontrol ettiğini ortaya çıkardı.

"İLK FLORANSA'DA AÇIKLADIK"

Genç bilim adamı Albayram, "Çalışmada benim önderliğimde Bonn ve Mainz üniversitelerinden toplam 10 kişi yer alıyor. İtalya'nın Floransa kentinde gerçekleşen 8. Dünya Beyin Araştırma Kongresi'nde de sunum yaptık. Orada bu sunum büyük ses getirdi. İlginç bir şey keşfettik. İnsan beyni çok ilginçtir ki, esrarın da ham maddesi de olan THC'ye (Tetrahydrocannabinol) benzen bir maddeyi üretiyor. Bu madde hafıza, öğrenme, algı gibi unsurlarda kullanılıyor. Bu mekanizmanın içinde beynin yaşlanmasına ilişkin esrarengiz bir süreç keşfettik. Bu maddenin beynin yaşlanması ve özelikle hafıza konusunda önemli bir fonksiyonu olduğunu bulduk. Yaş ilerledikçe bu maddenin salınımında kaybolmalar görüldüğünü bulduk. Bu madde sinir hücreleri tarafından sentezleniyor ve beyindeki bağışıklık sistemindeki hücreleri kontrol altında tutuyor. Bu iki hücre grubunun ilişkisi de hafıza ve öğrenme gibi beyin fonksiyonlarında temel teşkil ediyor" dedi.

"FARELERDE OLUMLU SONUÇLAR ALDIK"

Çalışmanın bir çok önemli bilimsel dergide yayınlandığını belirten Albayram, "Çalışma moleküler ve genetik tekniklerle yapılıyor. Keşfimizin ardından fareleri denek olarak kullandık. Farelerde bu metabolizmayı genetik mühendisliği yönetimiyle sessizleştirdiğimiz zaman aşırı derecede yaşlanma ve hızlı bir hafıza kaybı yaşandığını keşfettik. Metabolizmayı arttırdığımız zaman bu yaşlılığın, yaşa bağlı hafıza kaybının büyük bir oranda azaldığını gördük. Yaşa bağlı nörodejeneratif hastalıklarda ve hafıza kaybında umut ışığı olabilecek nitelikte. Tabi ki yapılması gereken daha çok şey var. Bundan sonra çalışmayı denek hastalar üzerinde de uygulayıp, farmakolojik olarak nasıl kullanılır hale getirebileceğimizi araştıracağız." diye konuştu.
 
F

Fırtına

Guest
Alzheimer olmamak için akraba ziyareti yapın ve kitap okuyun!

Türkiye Alzheimer Derneği Denizli Şube Başkan Yardımcısı Dr. Sultan Çağrıcı, alzheimere yakalanmamak için ömrün sonuna kadar beyni çalıştıracak eğitim faaliyetlerinin sürdürülmesi, eş dost akraba ziyareti yapılması gerektiğini söyledi.

Dernek şube yönetimi, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü'ndeki etkinleri hakkında bilgi vermek için Denizli Gazeteciler Cemiyeti'nde bir basın toplantısı düzenledi. Dernek Şube Başkanı Günay Kahraman, hasta ve hasta yakınlarına yardımın temel amaçları olduğunu ifade ederek, "Bu hastalığın erken tanınmasını sağlayıp hasta ve yakınlarının hayatını kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Bununla ilgili konferanslar ve etkinlikler düzenliyoruz." dedi.

Beyin ve sinir hastalıkları uzmanı olan Dr. Çağrıcı da Türkiye'nin eskisi kadar genç nüfusa sahip olmadığını, ağırlığın ortaya yaşa kayma eğiliminde olduğunu vurguladı. Alzheimerin yaşlılıkta daha çok görüldüğünü ifade eden Çağrıcı, "Çekirdek aile yapısıyla birlikte yalnız yaşama arttı. İnsanların soysal hayattan biraz daha uzaklaşması söz konusu... Yalnız yaşayan insanlarda bunama riskinin arttığı tespit edilmiş durumda... Bu nedenle soysal ilişkilerimizi sıkı tutmalı, mümkün mertebe akraba, dost, arkadaş ilişkilerini güçlendirmek için ziyaretler yapmalı, onların tecrübelerinden yararlanmalı, yaşımız ilerlese de sosyal hayattan kopmamalıyız." şeklinde konuştu.

Eğitimin alzheimer hastalığını geciktirmede önemli bir etken olduğunu anlatan Sultan Çağrıcı, "Yaşımız kaç olursa olsun son ana kadar beynimizi çalıştırmalı ve zinde tutmalıyız. 'Yaşım 70, işim bitmiş.' denmemeli... Devamlı yeni şeyler öğrenmek için çaba sarf etmemiz gerekiyor. Beyin hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan bağlantıların artabilmesi için yeni faaliyetler lazım... '80 yaşına geldim, yabancı dil mi öğreneyim?' diye bir şey yok. Özellikle bulmaca, satranç ve kitap okumak çok önemli... Televizyon seyretmektense kitabı tavsiye ediyoruz. Okurken her gözler hem de anlamak için beynimiz çalışıyor. Ayrıca gezmek, görmek, arkadaş sohbetlerine katılmak, az da olsa spor yapmak gerekiyor." dedi.


Cihan Haber Ajansı
 

gülümse_hayata

Üye
Üye
Katılım
Kas 9, 2010
Mesajlar
16,299
Tepkime Puanı
15
Puanları
0
Yaş
49
Yaşlılık bir ayrıcalık, sosyal bir başarı ve bir meydan okumadır."

YAŞLILIK NEDİR?

Yaşlanma, anne karnından başlayarak yaşamın sonlanmasına kadar devam eden bir süreçtir.

Türkiye'de 65 yaş ve üzerinde yaklaşık 4 milyon kişi yaşamaktadır. Ülkemizde yaşlı nüfusun oranı ve yaşlılarda hastalıkların görülme sıklığı giderek artmaktadır.

Ülkemizde 65 yaş ve üzeri yaşlı nüfusun önemli bir bölümü, yetersiz ve dengesiz beslenmeden kaynaklanan hastalıkların etkisi altında yaşamaktadır. Bu yaş grubunda görülen şişmanlık, diyabet, kalp-damar hastalıkları, osteoporoz, felç, iskelet ve kas sistemi hastalıklarında bilinçsiz beslenme önemli bir risk faktörüdür.

Her yaşta olduğu gibi bu yaş grubunda da yeterli ve dengeli beslenme sağlığın korunması ve geliştirilmesi için çok önemlidir. Yeterli ve dengeli beslenme; dört besin grubunda bulunan besinlerin yeterli miktarda tüketilmesiyle sağlanır. Bu besinler; süt grubunda yer alan süt, peynir ve yoğurt; et grubunda yer alan et, tavuk, yumurta ve kuru baklagiller; sebze ve meyve grubu ile tahıl grubuna giren ekmek, bulgur, makarna, pirinç, Mısır ve tarhanadır.

Bu besinlerin önerilen tüketim miktarları kişiye özgü olarak değişmekte, bireyin yaşı, cinsiyEti ve fiziksel aktivite durumu bu oranları etkilemektedir. Öğün sayısı artırılmalı, az ve sık yemek yenilmelidir. Sabah kahvaltısı mutlaka yapılmalıdır. İdeal vücut ağırlığı korunmalı, besinler yoluyla alınan enerji ile harcanan enerji arasındaki denge sağlanmalıdır. Yağlı besinlerin tüketimi sınırlandırılmalıdır. Kırmızı et yerine tavuk veya hindi Eti tercih edilmelidir.

Haftada en az 2-3 kez balık tüketilmelidir. Hayvansal kaynaklı yağ tüketimi azaltılmalı, bitkisel kaynaklı sıvı yağlar tercih edilmelidir. Az yağlı veya yağsız süt ve yoğurt tüketimine özen gösterilmelidir. Kan şekerini hemen yükselten şeker, şekerli ve hamurlu besinler yerine muhallebi ve sütlaç gibi sütlü tatlılar tercih edilmelidir. Özel gün ve toplantılarda pasta, tatlı ve şekerleme tüketiminden olabildiğince kaçınılmalıdır.

Her gün imkanlar dahilinde 5-7 porsiyon sebze ve meyve ile haftada 2-3 kez kuru baklagil yemeği tüketilmelidir. Kızartma ve kavurma yöntemleri yerine sağlık açısından daha uygun olan haşlama, ızgara ve fırında pişirme yöntemlerini tercih edilmelidir. Kızartılmış besinlerden uzak durulmalıdır. İçinde et bulunan yemekleri pişirirken ilave yağ konulmamalıdır. Mümkün olduğunca yaşa uygun olarak fiziksel aktivite artırılmalıdır.

65 yaş üzerindeki kişilerde yoğun olarak görülen, beyin kanamaları ve ölümlere yol açan yüksek tansiyondan korunmak için günlük tuz tüketimi kısıtlanmalıdır. Hazırlanmış yemeklere ilave tuz eklenilmemeli ve tuz içeriği yüksek geleneksel besinler olan turşu ve salamuralardan uzak durulmalıdır. 65 yaş üstü kişilerin sıvı kayıpları ile bu kayıpların yol açtığı sağlık sorunları diğer yaş grubundaki kişilere göre daha yüksektir. Bu nedenle yaşlı bireyler günlük sıvı tüketimini artırmalı ve günde 8-10 su bardağı sıvı tüketmelidirler.

Sigara, alkol, aşırı çay ve kahve tüketimi herkes için özellikle de yaşlı kişiler için sağlık sorunlarına davetiye çıkarmaktadır. Ihlamur, taze sıkılmış meyve suyu, ayran ve çorba yaşlı bireyler için uygun içeceklerdir. (Kaynak: T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Beslenme ve Fiziksel Aktiviteler Daire Başkanlığı)

Ayrıca bilinmesi gereken bir konu olarak;

Sağlık Bakanlığının 01.02.2010 tarih ve 3895 sayılı Bakan onayı ile yürürlüğe giren 'Sağlık Bakanlığınca Sunulan Evde Sağlık Hizmetleri Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Yönerge' doğrultusunda Çorum İlinde 26.03.2010 tarihinde evde sağlık hizmetleri başlamıştır.

Evde sağlık hizmetinin ilk aşamasını, yatağa bağımlı hastalar oluşturmaktadır. Özellikle;

• Yatağa bağımlı yaşlı,
• Özürlü,
• KOAH,
• Spastik çocuklar,
• Terminal dönem palyatif bakım hastaları,
• İleri derece kas hastaları,
• Yatağa bağımlı hastaların ihtiyaç duyduğu ağız diş sağlığı hizmetleri evde sağlık hizmetleri kapsamında değerlendirilmektedir.

Evde sağlık hizmEti ihtiyacı olan hastalarımız veya yakınları Aile hekimlerimize, hastanelerde oluşturulan birimlerimize ve İl Sağlık Müdürlüğüne başvurarak veya 444 38 33 numaralı telefonu arayarak hizmet talebinde bulunabilirler. Bu hizmet randevu sistemi ile mesai saatleri içerisinde sunulmaktadır.

İlimizde evde sağlık hizmetlerinin uygulanmaya başladığı günden bu güne kadar 583 hastaya ulaşılmış ve toplam 2073 ziyaret gerçekleştirilmiştir.

haberler
 
Tekerlekli Sandalye
Üst