Yeni Dünya Düzeninde Ötekinin Ötekileştirilmesi

AsiDost

Üye
Üye
Katılım
Haz 9, 2013
Mesajlar
6
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Kapitalizmin en sevdiği şey ötekidir. Yeni dünya düzeninde değişimden hazzetmeyen sistem yanlısı ideolojilerin başında gelir. Kapitalizm ya da benzeri modern kavramların en temel besin kaynağı öteki olarak adlandırılan yahut sistem tarafından azınlık olarak tayin edilen güruhtur. Zira farklı yaşam tarzları, farklı tüketim alışkanlıkları, çoğunluğun mahalle baskısına karşın sonraki nesillere aktarmak istediği kültürel mirasları kapitalizm ya da benzeri modern kavramlara yeni üretim kapısı açar. Bu nedenle öteki olarak tayin edilen güruh kapitalizm ya da benzeri sistemlerin tablosunda “tüketici müşteri” olarak yer eder. Buna zemin hazırlayan politika ve bürokrasi ise bu işin taşeronudur. Fakat ben; bir sistem eleştirisiyle değil, konuyu çok daha basite indirgeyerek, bireysel bir açıdan bakmanızı yeğlerim. Aksi durumda meramımızın rotası yeni bir tüketim zeminine kayabilir.

oteki.jpg

Yüzyıllardır tüm dünyada kendi kimyasını koruyarak insanlar üzerinde hâkimiyetini devam ettiren en güçlü totaliter yapı feodalizmdir. Siyasi bir kimliğe sahip olmak isteyen kişi ya da partilerin en bilinen vaadi sosyal devlettir. Zira sosyal devlet; öteki ya da çoğunluk, her bireye cezp edici gelir. Feodal yapıya sahip her devletin başına gelen yeni siyasi oluşumlar, insanlar için yeni bir sosyal devlet anlayışını da beraberinde getirir. İnsanların devletler için değil, devletlerin insanlar için olduğu inancı yalnızca bireysel bir düştür. Bu bağlamda sosyalizm, komünizm hatta liberalizmin proleter yapılanmaya olan yakınlığı, kapitalizm başta olmak üzere birçok sistem yanlısı olguyu rahatsız eder.

Son dönemde yaşanan ve yüzyıllar sonra bile bir sembol hâline gelecek olan Gezi Parkı direnişi, bu bağlamda birçok hak ve talebin siyasi iradenin elinde bulundurduğu sosyal devlet eliyle değil, bireysel bir başkaldırının yürütülmesiyle kazanılacağını ortaya koydu. Her birey kendisi için rahatsızlık duyduğu şeyi dile getirdi. Şayet bir kanser hastası iseniz, kanser hastası olanlar ve onlara uzatılmayan devlet eliyle ilgili şikâyetlerinizden bahsedersiniz. Sistem tarafından lağvedilen bir azınlığa mensupsanız, yaşadığınız topraklarda birçok hakka sahip olan çoğunluk gibi sizin de yaşam hakkınız olduğunu dile getirirsiniz. Ancak yapılan haksızlık ötekinin de ötekileştirilmesi boyutuna taşındığı vakit, olaylar çığırından çıkan bir noktaya taşınıyor. Kendi içinde kategorize edilmeye başlanan birçok azınlık, sistem tarafından ötekileştirildiği kadar kendi içinde de ayrışmalara varıyor. Buna örnek olarak gösterebileceğimiz konuların başında gelen engelli vatandaşların hakları; sistem ve siyasi iktidar tarafından görmezden gelinirken, sisteme yakınlığıyla bilinen birçok sivil toplum kuruluşları, vakıflar, yetkili temsilciler yanlışa yanlış demekten kaçınır hâle geliyorlar. Elbette “suçlu ayağa kalksın,” gibi bir ötekileştirme ile karşıt bir görüş sunmak bizi demokrat bir şekle sokmaz. Kaldı ki son dönemde dijital bir protest tavır içine giren insanlar teknolojinin de yardımlarıyla birçok konuda söz sahibi olabiliyorlar. Elbette buna mani olmak isteyen siyasi ya da bürokratik isimler gerekli cevapları hak ettikleri şekilde alıyorlar.

Fakat başta da belirttiğim üzere amacım dünden bugüne meselesini ele almak yahut konuya tek taraflı bir ötekileştirmeden bakmak değil. Şayet takip ediyorsanız; son dönemde az evvel sözünü ettiğim üzere dijital platformlarda yaşanan bazı ayılmalar, farkındalıklar ve maymun gözünü açtı durumları çoğunluğa mensup birçok ismi rahatsız etti. Gezi Parkı direnişleriyle birlikte bu zeminde kendi demokratik haklarını dile getirme şansı bulan birçok engelli vatandaş, kadın, küçük kız çocukları rahatsız oldukları birçok şeyi dile getirme şansını yakaladılar. Son dönemin en popüler konularından biri olan apolitik meselesi ise, bu işin kara mizah yanı. 80 döneminde yapılan toplum mühendisliğiyle birlikte korku dolu bir çekirdek aile yapısına kavuşan Türkiye, bu anlamda kabuğunu kırmaya ve yıllardır öteki olarak adlandırılan güruhun ayağa kalkışına tanıklık ediyor. Her birey; evine bir parça özgürlük, bir parça adalet duygusuyla dönmek için çıkıyor sokağa.

Dikkatle seyre koyulduğunuz ve suratınızı ekşiterek okuduğunuz bu satırların neye işaret ettiğini merak eden siz engelli vatandaşlara açılan bu yeni politik zeminde düşen görevse; uzunca bir süredir elinizden alınmaya çalışılan haklarınıza karşın sesinizi yükseltmek. Yıllardır evinde keyifle birasını içip, internette dilediği gibi keyiflenmek isteyen yurttaşlardan yalnızca biri olan ben; elinizden alınan haklar için herhangi bir şey yapamam. Ama eğer içtiğim bira şişesini ve özgür bir platform olarak gördüğüm internetimi elimde alıyorlarsa, bırakın da birkaç kelam etme şansım olsun.

Fakat karşımızda “en son ben vuracağım”, “ilk o başlattı,” mantığıyla ilerleyen bir siyasi iktidar olması, işimizi çok daha zora sokacak. Ama sade bir vatandaş olarak yine benim gibi başka sade vatandaşlarla birlikte hayal ya da gerçek, herhangi bir şeyin peşinden koşma özgürlüğümüz olsun. Henüz hayal kurmaya müdahale etmemişlerken bırakın da bazı hikâyelerimizi anlatalım başkalarına. Şayet hâlâ davalarımızın farklı olduğunu düşünen varsa, kapalı pencereleriyle kasvetli bir havası olan evinde oturmaya devam edebilir. Anlatmaya çalıştığım şey; davamızın ortak bir talebe hizmet ettiğidir.

Ben elimdeki biranın, siz 2022 maaşlarınız başta olmak üzere birçok yasal, demokratik ve insancıl olan haklarınızın peşindesiniz. En başında sizin engelli bir vatandaş olarak gidip hakkınızı aramanız gerektiğini ya da elinizden alınan özgürlüklerin peşine düşmeniz gerektiğini söyleseydim, eleştirdiğim şeye dönüşürdüm. Zaten sizin olan şey için neden başkalarının iznine ihtiyaç duyuyorsunuz? Kapınızı yalnızca kendi çıkarları için çalan siyasilerin yalancı vaatlerine neden inanıyorsunuz? Zaten sizin olan yaşam ve söz haklarınızı neden yumuşak bir üslupla dile getiriyorsunuz? Neden onlara zaten sizin olan şeyleri elinizden aldıklarını, neden inşa edilen şehirleri sağlıklı insanlar için planladıklarını, neden meclis gibi siyasal platformlarda gerçek ve etkin temsilcilerinizin yer almadığını soruyorsunuz? Onlara neden bu kadar aşağılık insanlar olduklarını, neden yalan söylerken hiç utanmadıklarını sorun. Kaybedecek bir şeyiniz yok. Ama kazandığınız şeyler birçok şeyi değiştirebilir. Hukuku, insan haklarını, gelecek nesilleri, ülke imajını, kendi yaşam alanınızı daha demokratik bir şekle sokabilirsiniz.

2022 maaşlarıyla ilgili gündeme gelen anayasal değişime karşı gösterilen tepkiyle (b.k.z http://engelliler.gen.tr/f92/2022-maaslari-kesilmek-isteniyor-haksizliga-dur-de-18280/ )birlikte deri koltuklarında işleri yalnızca parmak kaldırmak ve kendi rahatları için kişisel düzenlemeler yapmak olan bazı siyasiler ortaya konan ortak tepkiyle birlikte durup düşünmenin tek çıkar yol olduğunu anladılar. Fakat bir sembol olarak görmemiz gereken bu geri adımın yalnızca 2022 kriziyle sınırlı kalmasına izin vermemeli, engelli bir vatandaş olarak değil, bir insan olarak, bu ülkenin sade bir vatandaşı olarak hakkınız olanı savunun. Kibarlığınızı, nezaketinizi, sağduyunuzu geride bırakmanız gerekecek. Karşınızda sizi dinlemekten çok, sizi sindirmek için bekleyen çok fazla politikacı var. Sizler engelli bir vatandaştan evvel bu ülkenin topraklarında yaşayan ve herkes kadar yaşam hakkına sahip olan sade vatandaşlarsınız. Zaten hakkınız olan şeyler için kibar taleplerde bulunmak, sizi bu ülkenin bir vatandaşı olmaktan önce engelli bir yurttaş yapar. Onlara da bunu söyleyin: Biz; engelli vatandaşlar, kadınlar, çocuklar, kendi içinde kategorize edilmeye çalışılan azınlıklar; öteki güruhu temsil edenler değil, bu ülke topraklarının vatandaşıyız.
 

Fulya

Üye
Üye
Katılım
Nis 9, 2013
Mesajlar
147
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
Ötekileştirme vardır. Çünkü bunu daha çocukken sizin bilinç altınıza yerleştirmişlerdir. O engelli, o hristiyan, o ateist , o müslüman değil , o alevi , o kürt ..
O
O
O
bu o lar hiç bilmez.

Gezi ötekileştirmeyi bir anlamda yıktı bir anlamda tekrar ötekileştirdi.
Geziyle birlikte o kavramı biraz kaybolmuştu. Kişinin kendi iradesinin ağır basması çok önemliydi. Kim oldukları önemli değildi. Sadece göreceli kavramda kendi gördüklerini savundular...

erdoğana gelince tekrar ötekileştirmeyi başlattı... Bu konuyu fazla uzatmak istemiyorum. Ama bilinki bir kişi sizi hiçbir şekilde dinlemiyorsa o kişi gerçekten iyi niyetini suistimal ediyordur. Belki iyi birisin. Dinlesen belki bana hal verip sende bana katılacaksın. Yada konuşsak birbirimizi kırıp dökmeden anlayacağız...

Bakın ben de engelliyim. % 60 olan raporumu % 5 e düşürdüler. yanlış değil Beş evet. ankaraya gitti geldi. ankara Hastaneye tekrar yönlendirdi. Sonuçtan 2 raporu da veren aynı hastane ve hemen hemen aynı doktorlar.. Ben tekrar hastaneye gittim. Bu arada ben doktorlar heyetler için sürekli izin alıyorum iş yerinden. git gel git gel ... bir türlü bitmiyor.. en sonunda 4 gün uğraştım.. tam hazırladılar e heyet içeri girdi . dedimki ki yeni girdiler. içeri alabilirsiniz. ben sürekli izin alıyorum . iyilikten anlamıyorrlar. raporumu almadılar içeri. bende öylemi dedim... 15 dk bekledim. sonra kapıdaki görevli biraz kapıdan ayrılınca içeri girdim. bütün doktorlar bana yöneldiler... ben sürekli izin alıp geliyorum günlrdir uğraşıyorum benim raporum 5 dk geç kaldı diye nasıl içeri alınmıyor vs vs diye bağırdım.. doktorlar falan şok oldu... hemen raporumu elimden aldılar .. bri doktor kaltı geldi yanıma sakın ol kızım dedi. tamam biz işleme allıyoruz. sonra işleme koydular .. bu arada psikoloji doktoru beni aldı odasına götürdü. beni sakinleştireceği yerde bana diyordu istediğin oldu işte artık numara yapmana gerek yok. ben orda sinirden elim ayağım titriyor. Bu arada SP liyim... Ne numarası dedim.. uzatma artık dedi . Yani insanların bakış açıları o kadar dar ki... ben hasta halimle günlerdir hastaneye gidiyorum ... soralar bekleyip doktorlara görünüyorum.. izinlerimi hastanelerde kullanıyorum... zaten hastayım... Hasta olmasam ztaten burda ne işim var .
Yani kısaca o gün o heyete girip hakkımı aramasaydım bir dahaki heyeti bekleyecektim o da 4 gün sonra idi. Tekrar o gün izin alacaktım gelecektim vs vs.
Bazen gerçekten insanları anlayamıyorum... O doktorun beni hiç anlamamış zaten... neyse fazla uzatmayacağım... konuyu nerden nereye getirdim ama heryerde ötekileştirme var. ama buna göz yumuyorlar. İnsanları anlamak yerine üstüne katmer katmer yığın bırakıyorlar...
neyse çok yazdım sanırım aradan 5 yıl geçti ama hala doktorun bana dediğini untmadım. unutamıyorum nasıl bir zihniyettir bu. anlamak gerçekten imkansız...
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Selam AsiDost,

Yazınızı büyük bir keyifle ve dikkatlice okudum gerçekten yazdıklarınız okunmaya değer mesajlar içermekte dileğim okuyanların sayısının çok olması yönünde olacaktır her zaman ki gibi...bizler ne yazık ki okumayı seven bir toplum değiliz aslında bunun ardında yatan gerçek bilinçaltımıza çok küçük yaşlarda empoze edilmeye çalışılan oku ! Kitap oku ! bol bol kitap okuyun vs. cümlelerin istek ve arzudan çok emir kipiyle küçücük beyinlere bir bakıma zorla dayatılmış olmasında yatıyor. Ayrıca bizler kitapların yasaklandığı, toplatıldığı bir dönemden geldik ve kitabın değerini çok iyi bilenlerimiz bile kitap okuma alışkanlıklarından internet sayesinde gün geçtikçe uzaklaşıyor.

Oysa küçükken bizlere yada bizden önceki kuşaklara '' sen de kitap okumalısın '' demek yerine bizlere bir örnek model olarak kitap okuyan anne babalara sahip olsaydık şimdilerde eminim bugünkünden çok daha fazla okuyan, araştıran bir kuşak olacaktık...

Konumuz bu değil elbette ama ben sizin ne demek istediğinizi çok iyi anlamakla beraber konuya bu şekilde giriş yapmamın sebebi aslında Taksim Gezi parkıyla başlayan hani adına direniş denilen gençlik hareketinin bir gezi parkının yıkılmasından çok daha fazla derin anlamlar taşıdığının ve yeni nesil gençlerin , onları yetiştiren anne babaları gibi sessiz , susturulmuş, bastırılmış bir nesil olmadığı için, özel yaşamlarına yapılan tüm müdahalelere, tüm yaptırımlara karşı duydukları isyanın bir kıvılcım olmasından ama hani bardağı taşıran son bir damla vardır ya... işte o sadece adı üstünde parkın yıkılmaması, ağaçların kesilmemesi adına başlatılan bir direnişin fitili olmuştur sadece...

Dediğiniz gibi bu eylem sırasında yıllardır kendisine bir ödül verilirmişcesine sunulan, aslında almakta yıllarca geç kaldığı haklarına kavuşmanın mutluluğunu yaşayan, şükran duygularıyla dolu ikinci kuşak engelli vatandaşlar da adeta bu hareketten etkilenerek kendi seslerini duyurmayı, kendilerini bir şekilde yönetenlere ifade edebilmeyi başarmışlardır. Ama bu sadece küçük bir hareket olmaktan öteye geçemeyecektir. Çünkü bizler susturulmuş bir kuşağın son temsilcileriyiz gelecek kuşak bizlerden öyle farklı, öylesine özgürlüklerine sahip çıkan ve özellikle düşünce özgürlüğüne sahip çıkan, aklı başında, basiretli ve akıllı, araştıran bir gençliktir ki bu devletin başındakiler işte bu gümbür gümbür gelen gençlikten adeta öcü görmüşcesine korktukları için onları en kolay ve en basit yöntemlerle ( şiddetle , korkuyla ) püskürtmeye çalışmışlardır...

Tıpkı eski kuşak annelerimizin '' baban gelince görürsün sen ! '' , '' seni babana söylemezsem! '' gibi tehditkar, babayı aslında ailenin bir koruyucu, sahip çıkan kalkanından uzaklaştıran, korkutulan , çekinilen bir aile reisi havasına sokan söylemleri gibi...

Bizler engelli olmaktan çok daha öte bu ülkenin sade vatandaşlarıyız elbette ama ne ötekileştirilmekten kendimizi koruyabiliyoruz ne de haklarımızı sonuna kadar arayabiliyoruz, bunun için her şeyi göze alarak mücadele edemiyoruz. Çünkü maalesef arkadaşım ama bizler susturulmuş, bastırılmış, düşünme özgürlüğü elinden alınmış bir neslin çocuklarıyız...bunun aksini düşünen elbette olacaktır ama ben en azından bundan sonra gelecek nesillerin kendi vatandaşlık haklarına da bu ülkenin tüm insanlarının sahip olması gereken yaşam haklarına da sahip çıkacağına ve özellikle düşünen beyinlerin bu topraklarda çok şeyi değiştireceğine inanıyorum...

Yeter ki şimdi bizler bu ülkenin gençlerini susturmak isteyenlere karşı onların akıl ve zekalarından faydalanmak yerine onlara bin bir çeşit hakaret etme cesaretini kendinde bulabilenlere karşı birlik olalım. Bu çocuklar hepimizin ve bu ülkenin gencecik fidanları bizleri de kendilerinin de karanlıklardan aydınlıklara taşıyacak olan ışıklarımızı kimselerin kullanmasına, bastırmasına, püskürtmesine seyirci kalmayalım...

Bizler çocuklarımızın , bu pırıl pırıl gençlerimizin ardında duralım ve onların kararlılıklarından , verdikleri mücadeleden kendimize pay çıkaralım...

Bir zamanlar bizler de anne babalarımızın susturulmuş , bastırılmış çocuklarıydık...ama zaman değişti...bizim çocuklarımız bilgi çağında daha 3 yaşında bilgisayar kullanmayı öğrenen, araştıran, okuyan , düşünen çocuklar...onların önünü kapatmak isteyenlere karşı duralım yeter...
 

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,506
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Aslında sorun şuki "herkes kendine müslüman" Siz elinizdeki bira alınmaya çalışırken sesinizi yükseltiyorsunuz, bir engelli kesilmeye çalışılan maaşı için sesini yükseltiyor yada yükseltmeye çalışıyor. İşte asıl sorunda burada. Hiç ama hiç kimse kendinden olmayan, kendisiyle doğrudan yada dolaylı şekilde ilişiği bulunmayan "hak ihlaline" ses çıkarmıyor. Ben bunun en açık öğreniğini bu yıl düzenlediğimiz iki kampanyada gördüm.

Kampanyalardan biri kesilmeye çalışılan 2022 maaşları, diğeri ise ÖMSS (özürlü memur seçme sınavı) üçüncü bir alımın yapılması için başlattığımız kampanya idi. Bu iki konunun her ikiside engelli bireyleri ilgilendiren konulardı. Amaaa ne yazıkki ÖMSS sınavıyla işi olmayan kişiler ÖMSS kampanyamıza, 2022 maaşıyla işi olmayanlar 2022 maaşı kampanyasına katkıda bulunmadılar. Bulunduysalar bile sayıları çok çok azdı. Bunu nereden mi biliyorum? Konuların altına yorum yazan kampanyaya destek isteyen üyeleri az çok tanıyorum. Ve hangisinin 2022 maaşı aldığını, hangisinin ÖMSS sınavının derdine düştüğünü biliyorum. Yine aynı şekilde "işitme engellilerin" otomobil alımında kendilerine diğer engel gruplarına tanınan ÖTV indiriminin tanınması için attıkları sessiz çığlıklara yine sadece işitme engelliler kulak astı. :)

Hani diyoruz ya 12 milyonluk sayımızla iktidarları bile değiştirecek güce sahibiz. Tüm bu anlattıklarım göz önüne alındığında bu 12 milyon parçalara bölünüyor da bölünüyor. İşitme engelli, bedensel engellinin, bedensel engelli, zihinsel engellinin dertlerini sallamıyor.!

Sözün özü, biz engelliler bile kendi içimizde gruplara ayrılayarak bizi ilgilendirmeyen engelli gruplarının sorunlarına kulak tıkıyoruz. Resme daha geniş açıdan bakalım. Bu ülkenin tüm ötekileri, diğer ötekileştirilenle ilgilenmiyor. Hangi birimiz siyasal, ideolojik görüşlerimizi bir kenara bırakıp başörtüsü sorununa "insak hakkı ihlali" olarak bakabildik? Hangi birimiz kılık kiyafeti yüzünden toplumca "kaşar" olarak damgalanan kızlarımıza, kadımlarımıza sahip çıkabildik?
Alevilerle ilgili en iğrenç espirilere 32 dişimiz görünürcesine kaç kez güldük? Yada kürtler, yada bir başka etnik grup. Çünkü onların hiç biri bizden değildi. Bırakın en temel insan haklarından yararlanmalarını, yaşamaya bile hakları olmamalıydı.

Dilimize sakız gibi yakışan "herkes bir engelli adayıdır" sözünde olduğu gibi. Engelli haklarını savunmak için "engelli adayı olmamız mı" gerekiyor. Eğer öyleyse o halde kadın haklarını savunmak içinde her erkeğin "bir gün cinsiyet değiştireceği" ihtimalini hiç aklımızdan çıkartmamalıyız.

İnsan olmanın erdemi sizden olmayanların seslerine kulak vermek, onlara karşı bir haksızlık yapıldığında onlarla birlikte aynı bayrağın gölgesinde buluşmaktan geçer. Biz ezilenler bizden olmayan ezilenlerin acılarını yüreğimizde bir yerlerde duymuyorsak, yarın bir gün "sesimize kulak veren kimse yokmu?" diye bir tarafımızı yırtarcasına bağırmaya hakkımızda yoktur.
 

Gazoz Agacı

Moderatör
Moderatör
Katılım
Nis 23, 2012
Mesajlar
9,302
Tepkime Puanı
64
Puanları
48
Yaş
54
Sayın Yöneticim,

Hayatımda okuduğum en gerçekçi ve en güzel dille ifade edilmiş bir özeleştiriyi okumaktan nasıl büyük keyif aldım size anlatmam mümkün değil. Adeta bu siteye üye olduğum ilk günden beri içimde biriktirdiğim ama bir türlü paylaşamadığım hislerime , isyanlarıma dile getirmekten çekindiğim ne varsa belki de site yöneticisi olmanızın verdiği rahatlıkla hepsini çok güzel yazıya dökmüşsünüz. Sizi tebrik ederim. İnsan ancak bu kadar başarılı bir özeleştiri yapabilir.


Aslında sorun şu ki "herkes kendine müslüman" Siz elinizdeki bira alınmaya çalışırken sesinizi yükseltiyorsunuz, bir engelli kesilmeye çalışılan maaşı için sesini yükseltiyor yada yükseltmeye çalışıyor. İşte asıl sorunda burada. Hiç ama hiç kimse kendinden olmayan, kendisiyle doğrudan yada dolaylı şekilde ilişiği bulunmayan "hak ihlaline" ses çıkarmıyor.

Sözün özü, biz engelliler bile kendi içimizde gruplara ayrılarak bizi ilgilendirmeyen engelli gruplarının sorunlarına kulak tıkıyoruz.

Sözlerinizin üstüne ne bir söz eklemek ne de bir yorum yapmak bu kadar güzel bir yazıya haksızlık olur. Sizi bir kere daha gönülden tebrik etmek istedim.

Sevgi ve Saygılarımla,
 

Halil Yılmaz

Admin
Yönetici
Katılım
May 19, 2010
Mesajlar
14,506
Tepkime Puanı
189
Puanları
63
Yaş
50
Güzel dileklerin için teşekkür ederim ceylancım. O kadarda abartılacak güzellikte yazmadım. Kafam o kadar doluki aslına bakılırsa yazmak istediklerimi tam dile getiremedim bile. Bu arada lütfen sende söylemek istediklerini içine atma. Hani derlerya sen susarsan ben susarsam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. :)

Ek olarak birde şu ayrıntının üzerinde durulması gerekir. Tüm dezavantajlı gruplar, ezilmişler bir birlerinin sorunlarına duyarsız kalınca çıkan sesler dahada cılız oluyor. Oysa bir başka ezilmiş gruba yapılan haksızlığa, diğer tüm ezilmiş gruplar sanki kendi sorunlarıymış gibi sahip çıkabilse, onların yanında olsa emin olun yaşadığımız dünya daha bir yaşanılır olur.
 

berkemeteatasoy

Üye
Üye
Katılım
Kas 28, 2011
Mesajlar
97
Tepkime Puanı
0
Puanları
0
MERHABA ARKADAŞLAR...
İnsan, değerli bir varlıktır Rabbimiz insanları güzel ahlaklı olup olmadıkları ve yararlı işler yapıp yapmadıkları yönünden değerlendirmektedir Sevgili Peygamberimiz (s a s ); “Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize ve yaptıklarınıza bakar ”(1) buyurmaktadır İnsan fiziki yapısı itibariyle mükemmel bir şekilde yaratılmış olabilir Bugün güzel bir fiziğe sahip olan insan, yarın herhangi bir kaza sonucu bu güzelliğini kaybedebilir İnsan olarak hepimiz acı ve tatlı olaylarla karşılaşabiliriz Bu gün sahip olduğumuz imkanlarımız, yarın elimizden çıkabilir Önemli olan insanlık ve iç güzelliğidir
Şairin dediği gibi;
“Güvenme güzelliğine,
Bir sivilce ile yiter
Güvenme zenginliğine,
Bir kıvılcım ile biter ”

Ülkemizde milyonlarca engelli vatandaşımız vardır Fert ve toplum olarak bu kardeşlerimize karşı duyarlı olmak, gereken ilgiyi göstermek ve her konuda onlara yardımcı olmak hepimizin görevidir Biz bu insanlara destek olur, yardım eder ve sıkıntılarını giderirsek, Allah da bize yardım eder ve sıkıntılarımızı giderir Peygamberimiz (s a s); “Bir kimse müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da ona yardım eder

Bir kimse bir müslümanın sıkıntısını giderirse Allah da onun kıyamet günü sıkıntılarından birini giderir ” (2) buyurmuştur Kaldı ki bizler de bir gün hasta ve engelli olabiliriz Nice insanlar, sağlıklı iken bir trafik veya iş kazası, yada bir hastalık sonucu engelli olmuşlardır Dolayısıyla bu konuda daima bilinçli ve duyarlı olmak durumundayız Fert, aile, sivil toplum örgütleri, kamu kurum ve kuruluşları olarak bu konu ile yakından ilgilenmeli, hepimiz üzerimize düşeni yapmalıyız Doğuştan veya sonradan engelli olan çocuklarımız mutlaka eğitilmeli, engellilere iş imkanı sağlanmalı ve onlar sosyal hayata kazandırılmalıdırlar
 
Tekerlekli Sandalye
Üst